ZAHİRİ AMM (GENEL)
OLAN VE KAPSAMINA HASS (ÖZEL) DA GİREN AYETLER
Rebi', İmam Şafii (Allah
rahmet etsin)'nin şöyle dediğini nakletti: Allah (c.c) şöyle buyurdu: "O,
her şeyin yaratıcısıdır. Öyle ise O'na kulluk edin. O, her şeye vekildir."
[Zümer, 39/62]
"O, gökleri ve yeri
yaratmıştır." [İbrahim, 14/32]
"Yeryüzündeki her
canlının rızkı Allah'a aittir." [Hud, 11/6] Bunlar, içine hass (özel)
girmeyen genel (amın) olan ayetlerdir.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Allah, gök, yeryüzü, canlı, ağaç ve diğer varlıklann hepsini
yaratandır. Her canlının rızkı da Allah'a aittir. O, bunlann duracakları ve
korunacakları yerleri de bilir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Medine halkına ve onların çevrelerinde bulunan bedevi Araplara,
Resulünden geri kalmaları ve onun canından önce kendi canlarını düşünmeleri
yakışmaz." [Tevbe,9/120] Bu ayet de önceki ayetler gibi, aynı hükmü
paylaşıyor. Ancak bununla cihada gücü yeten erkekler kastedilmiştir. Ama ister
cihada gücü yetsin ister yetmesin, onların hiçbirinin, kendi nefsini Resulullah
(s.a.v)'den daha fazla düşünme durumu yoktur. Onun için bu ayette, genel ve
özelin ikisi mevcuttur.
Allah (c.c) şöyle
buyuruyor: "Erkeklerden, kadınlardan. ve çocuklardan aciz olanlar,
'Rabbimiz, bizi, halkı zalim olan bu kasabadan çıkar.' derler ..." [Nisa,
4/75] İmam Şafii şöyle dedi: Allah'm
sözü de böyledir:
"Nihayet bir köy
halkına varıp onlardan yiyecek istediler. Ancak köy halkı onları misafir
etmekten kaçındılar." [Kehf, 18/77]
Bu ayette, köy halkının hepsinden yiyecek istemediklerine delalet
vardır. Bu ayet de husus ifade etme bakımından önceki iki ayet gibidir. Bu
ayette olduğu gibi, " ... halkı zalim olan kasaba ... " ayetinde de
husus söz konusudur; çünkü bütün kasaba halkı zalim değildir; orada Müslümanlar
da vardır; fakat onlar azınlıkta ve zalimler çoğunluktadır.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Kur'an'da bunların benzeri çoktur. Biz sadece bunlarla -Allah'ın
izniyle- yetineceğiz. Sünnet'te de bunların benzeri vardır; yeri gelince
onlardan da söz edilecektir.
Zahiri Genel Olan, Hem
Geneli Hem de Özeli Aynı Manada Toplayan Ayetler
İmam Şafii şöyle dedi:
Allah (c.c) şöyle buyurdu: "Doğrusu Biz, sizi bir erkekle bir dişiden
yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabileiere ayırdık.
Şüphesiz Allah katında en değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır."
[Hucurat, 49/13]
"Ey iman edenler,
oruç sizden önceki ümmetiere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur
ki korunursunuz. Oruç belli günlerde farz kılınmıştır. Biriniz hasta veya yolcu
olursa, tutamadığı günler kadar başka günlerde tutsun. Ona güç yetiremeyenler
de bir fakir doyumu fidye versin ... " [Bakara,2/183-184]
" ... Çünkü namaz,
müminlere belli vakitlerde farz kılınmıştır." [Nisa, 4/103]
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Kur'an'ın bu ayetlerinden umum ve hususun beraber
zikredildiği açıkça anlaşılmaktadır. Bu ayetlerde de zikri geçen umum şudur:
"Doğrusu Biz, sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle
tanışmanız için sizi kavimlere ve kabileiere ayırdık ... " [Hucurat,
49/13]
Hz. Peygamber (s.a.v)
zamanında olsun, ondan önce veya sonra da olsun, bu söze muhatap olanlann hepsi
bir erkek ve dişiden yaratılmış ve hepsi de kavim ve kabilelere ayrılmışlardır.
Bu ayetlerde zikri geçen
has da şudur: " ... Şüphesiz Allah katında en değerli olanınız, O'ndan en
çok korkanınızdır." [Hucurat,49/13]
Çünkü takva, ancak onu
idrak eden ve ergen insanlardan ona ehil olan kimseler için söz konusudur.
İnsanların dışında kalan canlı yaratıklar, aklı yerinde olmayan kimseler,
ergenlik çağına gelmeyen ve takvanın ne olduğunu kavrayamayan çocuklar burada
söz konusu değildir. Buna göre "takva" sıfatı, ancak onu idrak eden
ve ona ehil olanları; zıddı da takvaya ters davranışlarda bulunup ona ehil
olmayanları bu kapsamına almaktadır.
İmam Şafil (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Kur'an bu söylediklerime delalet eder ve sünnette de buna
delalet eden hususlar vardır.
Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurdu: "Üç sınıf insanın yaptığı günah olarak yazılmaz: uyanıncaya kadar
uyuyan kimse, ergenlik çağına erinceye kadar çocuk ve iyileşineeye kadar deli.
" Tahric: Ebu Davud,
Hudud, 4/558- 561, bab 16; Buhari, Talak, 11.
İmam Şafil (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Oruç ve namaz konusundaki ayetler de böyledir. Bu ibadetler
akıl ve baliğ olanlara farz kılınmıştır; ergenlik çağına ulaşmayan, ergenlik
çağına ulaşanlardan aklı yerinde olmayan ve ay hali gören kadınlara (ay hali
süresince) namaz ve oruç farz değildir.
Zahiri Genel Olduğu
Halde Özel Kastedilen Ayetler
İmam Şafil (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Allah (c.c) şöyle buyurdu: "Bir kısım insanlar,
müminlere: 'Düşmanlarınız olan insanlar, size karşı asker topladılar; aman
sakının onlardan!' dediklerinde bu, onların imanlarını bir kat daha arttırdı ve
'Allah bize yeter. O ne güzel vekildir!' dediler." [Al-i İmran, 3/173]
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Hz. Peygamber (s.a.v)'in yanındaki insanlar, onlara karşı
asker toplayan insanlardan başka olduklarına, durumu kendilerine haber
verenlerin de her iki gruptan ayrı olduklarına ve "insanlar"
kelimesinin de onların hepsini içine aldığına göre, belirttiğim hususa açıkça
işaret vardır: Yani insanların bir kısmı Müslümanlara karşı asker toplamış, bir
kısmı da böyle bir işe katılmamıştır.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bütün insanların Müslümanlara karşı asker toplamadığı, yine bütün
insanların bu durumu onlara haber vermediği ve kendilerine haber verilenlerin
de bütün insanlardan ibaret olmadığı bilinen bir gerçektir. Fakat
"insanlar" sözü; üç kişiyi, bütün insanları ve üç kişiyle bütün
insanlar arasındaki şahısları da içine aldığına göre, Arapçada, "onlara
insanlar haber verdi" demek doğru olur. Ancak Müslümanlara, "insanlar
size karşı asker topladı" diyenler dört kişidir ve onlarla da Uhud'dan
dönenler kastedilmiştir. Buna göre Müslümanlara karşı asker toplayanlar,
insanların çoğunu teşkil etmeyen bir topluluktan ibaretti. Asker toplayanlar,
kendilerine karşı asker toplananlardan ayrıydılar. Durumu onlara haber verenler
de her iki tarafın içinde olan kimselerden değildi. İnsanların çoğu da
memleketlerinde kalan ve asker toplayanların, kendilerine karşı asker
toplananların ve durumu gelip onlara haber verenlerin dışında kalan
kimselerdir.
Allah (c.c) şöyle
buyurdu: "Ey insanlar!• (size) bir misal verildi; şimdi onu dinleyin:
Allah'ı bırakıp da yalvardıklarınız var ya bunun için bir araya gelseler bile
bir sineği dahi yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa, bunu ondan geri de
alamazlar. İsteyen de aciz, kendisinden istenen de!" [Hac, 22/73]
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bu ayetteki "insanlar" sözü, bütün insanları içine
alacak genel bir lafızIa gelmiştir. Arapça dili uzmanı olanlara göre de bu
genel lafızIa insanların bir kısmının kastedildiği, bir kısmının kastedilmediği
açıktır; çünkü bu ayetle Allah'tan başka bir tannya tapanlara hitap
edilmektedir. -Allah ise onların söylediklerinden çok münezzehtir.- Onların
arasında, Allah'ın yanında başka bir tanrıya tapmayanlar, aklı yerinde
olmayanlar, ergenlik çağına gelmemiş olanlar ve müminler de vardır. Arap
dilinde bilgin olanlara göre bu ayet, önceki ayet gibidir. Ancak önceki ayet,
bir kısım delaletleri daha çok ihtiva ettiği için ilim sahibi olmayanlara göre
daha açıktır.
İmam Şafii şöyle dedi:
Allah (c.c) şöyle buyurdu: "Sonra insanların (sel gibi) aktığı yerden
sizde akıp gidin ve Allah'tan mağfiret dileyin. Şüphesiz Allah, bağışlayandır,
esirgeyendir." [Bakara, 2/199]
Allah'ın izniyle şu
rahat kavranacak bir gerçektir; insanların hepsi Resulullah (s.a.v) zamanında
Arafat'ta hazır bulunmuyorlardı. Bu ayete muhatap olan, Resulullah (s.a.v) ve
yanındakilerdi. Fakat Arapçada "insanların aktığı yerden siz de akıp
gidin" demek ve bununla insanların bir kısmını kastetmek doğru bir ifade
şeklidir.
İmam Şafii şöyle dedi:
Bu ayet, önceki iki ayet gibidir. Bunlar, mahiyet olarak Araplara göre
eşittirler. Ancak Arap dilini bilmeyenlere göre, birinci ayet ikincisinden,
ikincisi de üçüncüsünden daha açıktır. Ama bunlar, Araplara açıklık bakımından
farklı değildir; çünkü Araplara göre beyanın azı, çoğundan daha fazla kafi
gelmektedir. Konuşanı dinleyen kişi, konuşanın ne söylediğini anlamak ister,
onun için, duyduğundan anladığı en az mana, ona kafi gelir.
Allah (c.c) şöyle
buyurdu: " ... Onun yakıtı insanlar ve taştır ... " [Bakara, 2/24;
Tahrim, 66/6] Allah'ın, "Tarafımızdan kendilerine güzel akıbet takdir
edilmiş olanlara gelince, işte bunlar cehennemden uzak tutulurlar."
[Enbiya, 21/101] sözüyle Kur'an, cehennemin yakıtının insanların bir kısmından
ibaret olduğunu göstermektedir. (Burada insanlardan kasıt, tüm insanlar değil
bir kısım insanlardır.)
Sonraki
için tıkla:
SİYAKI, MANASINI
AÇıKLAYAN AYETLER