CENAZELERLE İLGİLİ
AMELLER
Bize Rebi'in aktardığına
göre İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle demiştir: Ölmüş birinin cenazesini yıkamak,
namazını kılmak ve defnetmek insanlar üzerinde bir haktır, bunları tamamen terk
edemezler. İçlerinden yeterli sayıdaki kişiler bu görevleri yerine
getirirlerse, inşaallah sorumluluk üzerlerinden kalkar, tıpkı cihadın,
insanların üzerinde terk edemeyecekleri bir yükümlülük olması gibi. Cihad olan
bölgede yeterince insan bu görevi ifa ediyorlarsa sorumluluk, geri kalanların
üzerinden kalkar [Farz-ı kifaye]. Ama bu görevleri ifa edenler, geri
kalanlardan daha üstündürler.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Hz. Ömer, -Allah doğrusunu daha iyi bilir- kendisinin
defnettiği bir kadının cenazesini bırakarak giden birini -zannedersem
Kuleyb'dir- cezalandırmamıştır. çünkü yolda bir cenaze gördüğü halde yoluna
devam eden biri, bazen bu işi yapacak kimselerin olduğundan emin olduğu için
böyle davranabilir. Ama yol arkadaşlığı yapan kimseler, çok kullanılmayan bir
yolda içlerinden biri öldüğünde onu gömmeleri gerekirken öylece bırakıp
yollarına devam ederlerse, İmam (dev let başkanı) onları cezalandırmahdır.
Çünkü İslam'ın kendilerine yüklediği bir görevi hafife almışlardır.
Aynı şekilde insanlar
yerine getirmekle yükümlü oldukları bir görevi gerçekleştirmezlerse, devlet
başkanının onları sorumlu tutması, onları uygun bir cezaya çarptırması gerekir.
Ama bu hususta dengeli davranıştan, adaletten uzaklaşmaması lazımdır.
İmam Şafii' (Allah
rahmet etsin) şöyle dedi: Biri öldüğünde, ailesinin onu yıkama hususunda acele
etmemesini uygun görürüm. Çünkü kişi bayılmış olduğu halde onlar ölmüş
sanabilirler. Bu yüzden kesin ölüm belirtilerini görünceye kadar beklemeleri
uygundur: Ayaklarının dikilemeyecek şekilde gevşeyip uzanması, el bileklerinin
genişlemesi ve diğer bilinen ölüm alametleri gibi. Bu alametleri gördüklerinde
[ölümü kesinleşince] yıkanması ve defnedilmesi için acele etmeleri gerekir.
Çünkü bu işlemlerin bir an önce yapılması, ona karşı yerine getirilmesi gereken
bir haktır. Cenazenin defni, uzaklarda olan birinin gelmesi için bekletilemez.
Biri öldüğünde gözleri
kapatılır.
Bize Rebi', ona Şafii,
ona İbrahim b. Sa'd, ona da İbn Şihab şöyle rivayet etti: Kabise Nasr b. Zueyb
şöyle derdi: Resulullah (s.a.v), vefat eden Ebu Seleme'nin gözlerini kapattı. Tahric: Müslim,2/634.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Ölünün ağzı da kapatılır.
Eğer sakallarının
sarkmasından korkulursa bir sargı ile bağlamak gerekir.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bazılarının ölünün mafsallarını yumuşattığını, yumuşak
kalsın ve sertleşmesin diye uzattığını gördüm. Bazılarının ölünün karnının
üzerine demirden bir şeyler -kılıç vs.- koyduklarını, hatta hafif nemli toprak
koyduklarını gördüm. Bununla ölünün karnının şişmesini önlemek istiyorlardı.
Nahoş bir durumu engelleyeceğini umdukları veya tecrübeyle bildikleri bu
şeyleri yapmalarının herhangi bir sakıncasının -inşaallah- olmamasını umuyorum.
Ölünün kulağına ve bumuna civa konduğunu insanlar arasında bir gelenek olarak
hiç görmedim. Kurşun da konulduğunu görmedim. Bunu İslam'dan önce Acemler
yaparlardı. Bununla ölünün çürümemesini umuyorlardı. Cenazeyi bir tabuta koyar,
kafurun içine sokarlardı. Bunların hiçbirini uygun görmem. Sonra cenaze
yıkanır, kefenlenir, üzerine kafur ve koku saçılır, sonra defnedilir. Çünkü
Allah'ın huzuruna çıkmaktadır. Onun için faydalı olacak şey, Allah'ın rahmeti
ve işlediği salih amellerdir.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bana ulaşan bir rivayete göre Sa'd b. Ebu Vakkas'a birileri
şöyle demiş: "Öldüğünde seni tahtadan bir tabutun içine koyup
gömelim." O da şu karşılığı vermiş: "Resulullah (s.a.v)'in cenazesine
yaptığınız gibi yapın. Üzerimi kerpiçle kapatın, sonra üzerine toprak
dökün." Tahric: Müslim, 665,
Sonraki için tıkla: