DEFİN
1- DEFİN
2- DEFİN SONRASI İŞLEMLER
3- DEFİN ESNASINDA SÖYLENEN SÖZLER
1- DEFİN
Bize Rebi' anlattı: İmam
Şafiı (Allah rahmet etsin) dedi ki: Bir adam Mekke'de veya Medine'de ölürse,
oradaki kabristanlara defnedilmesini daha uygun görürüm. Aynı şekilde
kabristanı hakkında (övücü) bir rivayet bulunan bir beldede ölürse o beldenin
kabristanına defnedilmesini de tercih ederim. Şayet kabristanı hakkında bu
türden bir rivayet bulunmayan bir beldede ölürse bulunduğu yerin mezarlığına
defnedilmesi uygundur, çünkü mezarlıklara hürmet edilir ve dua okunur. Bir
bakıma bir topluluk içinde [mezarlıkta] defnedildiği için üzerine def-i hacet
yapılmaz, bevledilmez, hırsızlık amacıyla mezarından çıkanlmaz (nebbaşlık).
Yine de nerede olursa olsun ölünün gömülmesi güzeldir.
Ölünün mezarının bir boy
kadar kazılmasını uygun görürüm. Mezarın derinliği ne kadar fazla olur ve üzeri
örtülürse o kadar iyidir. Bunu tercih etmemin sebebi, yırtıcı hayvanların
cenazeyi çıkarmamaları, nebbaşlık yapan birinin ulaşamaması veya rüzgarın
toprağını savurup ortaya çıkarmamasıdır.
Yerin darlığı ve
aciliyet gibi zorunluluk halinde iki veya üç cenaze aynı mezara konabilir.
Bunların en faziletlisi ve en yaşlısı, kıble tarafına konur.
Hiçbir şekilde bir erkek
ve bir kadının aynı mezara konulmasını uygun görmem. Ama zorunluluk varsa ve
başka bir yol da bulunamıyorsa erkek öne, kadın da arkasına yerleştirilir.
Mezarın içinde erkek ile kadın arasına topraktan bir engel yapılır.
Kabrin sağlam olmasını
yeğlerim. Kabre girip cenazeyi yerleştirecek kişiler için zorunlu bir sayı
öngörülmemiştir. Fakat tekli sayılarda olmalarını yeğlerim. Ölüyü zorlanmadan
taşıyacak güçte olmalarını yeğlerim.
Cenaze baş tarafından
sıynlarak tabuttan çıkarılır. Bu da şöyle yapılır: Tabut, mezarın ayak tarafına
konur. Sonra cenaze baş tarafından sıyrılarak mezara konur ve ölü konurken
mezar temiz bir perdeyle örtüldükten sonra ölünün lahdi yapılır. Kadın cenazesi
kabrekonurken mezarın erkeğinkinden daha özenli ve dikkatli örtülmesi gerekir.
Kadın cenazesi de tıpkı erkeğin cenazesi gibi baş tarafından tabuttan
sıyrılarak çıkarılır.
Şayet kadının cenazesini
tabuta koyan kişi tabuttan çıkarma işini üstlense ve varsa eğer kefenindeki
düğümleri çözse, bu arada ona kadınlar yardımcı olsa bu güzel olur. Bu işleri
erkek bir velisi yapsa bunun bir sakıncası olmaz. Ama aralarında kadının
mahremi olan biri olsa onun bu işleri yapması bana göre daha iyi olur. Kadının
mahremi olan kimse yoksa bu takdirde akraba ve velayeti olan birinin bu görevi
yapması iyi olur. Bunlar da yoksa bütün Müslümanlar onun velisi sayılırlar. Bu
artık zaruret sayılır. Çünkü üzerinde elbisesi (kefeni) vardır ve artık ölüdür.
Onun üzerinde hayatın hükmü kesilmiştir.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Ölüıer mezara sağ tarafları üzerine konulurlar. Başları
altına bir taş veya kerpiç konarak yukarı kaldırılır, iyice sağlamlaştırılır ki
cenaze yüzükoyun veya sırt üstü gelmesin.
Eğer mezarın toprağı
sert ise mezarın dibinde bir lahid yapılır. Sonra lahidin üzeri kerpiçle
kapatılır. Sonra kerpiçlerin araları kerpiç kırıkları ve balçıkla doldurulur ki
sağlam olsun. Sonra üzeri toprakla kapatılır. Eğer mezarlık yeri yumuşak
topraktan ise o takdirde mezar kazıldıktan sonra dibinde taşlardan veya
kerpiçten bir lahid oluşturulur. Sonra lahidin üzeri taşlarla veya tahtayla
kapatılır. Çünkü kerpiç tutmaz. Lahidin üzerine bu şekilde tavan yapıldıktan
sonra boşluklar muntazam oluncaya kadar doldurulur.
İmam Şafil (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bizim taraflarda lahidin üzerine kuru ot konulduğunu, onun
üzerine nemli toprak konulduğunu, onun üzerini de toprakla kapatıldığını
gördüm.
İmam Şafil (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Esas alınması ve kesinlikle terk edilmemesi gereken ve
rivayetlere dayanan uygulama budur. Neticede ölü ne şekilde defnedilirse
defnedilsin inşaallah geçerli olur. Mezarın kenarında bulunan kişi elleriyle
biraz toprak ve birkaç çakıl taşı koyar.
Bize Rebi', ona İmam
Şafil (Allah rahmet etsin), ona İbrahim b. Muhammed, ona Cafer b. Muhammed, ona
da babası (r.a) şöyle rivayet etmiştir: Resulullah (s.a.v) iki eliyle bir
mezarın üzerine birkaç çakıl taşı koydu. Tahric:
el-Marife, 3/186-187; el-Merasil, Ebu Davud, 302; ibn Mace, 1/499.
İmam Şafil (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Öldüğü kesinleşince cenazenin bir an önce defnedilmesini
isterim. Ama öldüğü tam kesinleştirilemiyorsa bir süre beklemelerini ve
kesinleştikten sonra defnetmeleri daha uygun olur. Eğer boğularak ölmüşse, onun
cenaze merasimini deruhte edecek kişilerin gelmesine kadar teenniyle hareket
edilmesini yeğlerim. Eğer yıldırım çarpması sonucu (ölü zannedildiği halde)
bayılmışsa bozulması endişesi olsa da iki üç gün kadar bekletilmesini tercih
ederim. Çünkü bazı kimselerin bayılıp akılları başlarından gittikten iki veya
birkaç gün sonra kendilerine geldiklerini duydum.
Aynı durum savaşta,
yırtıcı hayvan saldınsında veya başka bir şeyden dolayı korkup kendinden geçen
veya dağdan aşağı düşen kimseler için de geçerlidir. Bir insan öldüğünde
-inşaallah- ölüm belirtileri saklı kalmaz. Bazıları bu belirtileri görmeseler
de bazıları mutlaka görürler.
Eğer veba salgını varsa
veya ani toplu ölümler gerçekleşiyorsa ve aile fertleri de bazı ölüleri bir an
önce defnetmek zorunda iseler, bu durumda erkek cenazeleri kadın cenazelerinden
önce defnedilir. Ardından uygun gördüklerini defnederler.
Şayet adamın iki karısı
varsa ve bunlar da ölmüşlerse o zaman hangisini önce defnedeceğini kura ile
belirler. Eğer bazı cenazelerin erken bozulmasından endişe ediliyorsa,
bozulmasından endişe edilmeyenlerden önce, bozulmasından endişe edilenler
defnedilir.Eğer geride bırakılanların bozulmasından endişe edilmiyorsa büyükler
küçüklerden önce defnedilir.
Zaruret hasıl olmuşsa
cenazeler ikişer üçer kişi olarak bir kabre konur.
En faziletlileri ve en
çok Kur'an okuyanları kıble tarafına konur, sonra onunla arkasına
yerleştirilecek cenaze arasında topraktan bir engel oluşturulur. Bir erkek, bir
kadın ve bir çocuk cenazesi aynı mezara konacaksa kıble tarafına erkek, onun
arkasına çocuk, onun arkasına da kadın cenazesi yerleştirilir.
Mümkünse bir kadının bir
erkekle aynı kabre konulmamasını tercih ederim. Sünnet, iki erkeğin aynı kabre
konulmasına ruhsat vermiştir.
Karşılaştığım bütün ilim
ehlinin, Resulullah (s.a.v)'in Uhud şehiderinin bir mezara ikişer ikişer
defnedilmesini emrettiğiiıi söylediklerini duydum. Bazıları üçer üçer
konulduklarını söylediler. Tahric: Buhari,
1/412-413; Ebu Davud, 3/547-548.
2- DEFİN SONRASI
İŞLEMLER
Bize Rebi' anlattı: İmam
Şafii (Allah rahmet etsin) dedi ki: Bana ulaşan rivayete göre geçmiş kuşaktan
biri, yakınlarından birine "Kabre konulup üzerim toprakla örtüldükten
sonra bir koyun boğazlama süresi kadar kabrin yanında otur." diye
emretmiştir.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Böyle yapmak güzel bir davranıştır. Ama bizim buralarda
insanların böyle yaptıklarını hiç görmedim.
Bize Malik anlattı, ona
da Hişam b. Urve, babasından şöyle aktarmış: elBaki' mezarlığına defnedilmeyi
istemem. Başka bir yere defnedilmeyi daha çok isterim. Çünkü el-Baki'
mezarlığına defnedilirsem ya bir zalimin mezarının yanına defnedilirim ki böyle
birine komşu olmak istemem ya da salih birinin mezarının yanına defnedilirim,
bana mezar yeri açılsın diye salih bir kimsenin kemiklerinin çıkarılmasını
istemem. Tahric: Muvatta,
1/232; Ebu Davud, 3/543-544; ibn Mace, 1/516; ibn Hibban, el-Mevarid, s. 196.
Bize Malik anlattı: Bana
ulaşan rivayete göre Hz. Aişe (r.anha) şöyle demiştir: Ölmüş birinin
kemiklerini kırmak, yaşayan birinin kemiklerini kırmak gibidir. Tahric: Muvatta, 1/238; ibn Mace, 1/516.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Hz. Aişe, günah bakımından aralarında fark olmadığını
söylemek istiyor. Bir ölünün kemikleri çıkarılırsa, yeniden yerlerine konup defnedilmesini
tercih ederim. Başka bir mezardan toprak eklenmesini de istemem. Başka bir
mezardan toprağın eklenmesinin bir sakıncasının olmasından değil elbette, ama
toprak artarsa mezar bayağı yükselir. Ben bir mezarın en fazla bir karış kadar
yerden yüksek olmasını tercih ederim. Mezarın üzerinde bina yapılmasını [mezar
yapılırken dikkat etmek gerekir], kireç sürülmesini istemem. Çünkü bu, bir tür
süsleme ve böbürlenme vesilesidir. Ölüm ise süslenmeye veya böbürlenmeye konu
olacak bir hadise değildir. Muhacir ve Ensarın mezarlarının kireç le
süslendiğini [boyandığını] görmedim.
Bir ravi, Tavus'tan
şöyle rivayet etmiştir: Resulullah (s.a.v) kabirlerin üzerinde bina yapılmasını
veya kireç le badana yapılmasını yasakladı. Tahric:
Müslim,2/667.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bazı valilerin Mekke'de üzerinde bina yapılmış kabirleri
yıktıklarını gördüm, fakat fakihlerden birinin de bunu ayıpladığını görmedim.
Eğer mezar, ölünün hayattayken sahip olduğu veya kendisinden sonraki
varislerinin mülkü olan bir yerde bulunuyorsa, bu gibi mezarların üzerinde
yapılan bina yıkılmaz. Ama başkalarının mülkü olan bir yerdeki mezarda böyle
bir bina yapılmışsa yıkılır. Böylece kabrin yeri başka insanlara kapatılmamış,
başkasının da defnedilmesi engellenmemiş olur. Aksi takdirde insanlar için
zorluk söz konusu olur.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Eğer insanlar herhangi bir kimsenin özel mülkü olmayan
kabristanda mezan kazacak kimse hususunda birbirleriyle çekişirlerse, önce
davranan istediği yerde kazar. Eğer beraber gelirlerse bu durumda aralarında
vali kura çeker. Ölü defnedildikten sonra hiç kimse artık onun kabrini açamaz.
Ama o belde halkının ölünün bedeninin artık çürüdüğüne kanaat getirdikleri
ortalama bir müddet geçtikten sonra açılabilir. Bu müddet, bölgelere göre
değişir. Bazen bir sene, bazen de daha fazla sürebilir. Ama bir kimse bu
müddetten önce davranıp yeni bir cenaze defnetmek için mezan açarsa, orada bir
ölü veya cesedinin bir bölümünün olduğunu görürse hemen üzerini toprakla kapatmalıdlf.
Eğer açma esnasında kemiklerinin bir kısmı dışan çıkanlmışsa onlar da kabre
geri konur.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Arazi bir adama aitse ve arazisinde mezar kazılmasına izin
verirse, sonra arazisini geri almak isterse, arazinin mezar bulunmayan kısmını
alabilir, ama mezar bulunan kısmını geri alamaz.
Bir topluluk bir adama
ait bir araziyi, onun iznini almadan kabristan yaparlarsa ve adam mezarları
oradan çıkarmalarını isterse veya orada bina yaparsa yahut ekin ekerse ya da
kuyu kazarsa, bunu mekruh görürüm. Ama ısrar ederse herkesten çok bu arazi
üzerinde onun hakkı vardır. Oraya gömülen ölülerin çürüyene kadar mezarlarına
dokunulmamasını yeğlerim.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Kabirlere basılması, üzerlerine oturulması ve yaslanılması
bana göre mekruhtur, ama bir kimsenin ölüsünün mezarına ulaşabilmek için başka
bir yol bulamaması başka. Burada bir zaruret vardır. İnşaallah böyle bir
durumda mezarlara basmasının bir sakıncası yoktur. Bazı arkadaşlanmız şöyle
demişlerdir: Mezarların üzerine oturmanın bir sakıncası yoktur. Yasaklanan
oturma, büyük abdest yapmak için oturmaktır.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bize göre, bu mesele adı geçen arkadaşımızın dediği gibi
değildir. Eğer mezhep olarak / görüş olarak nehyedilmişse kendisi de
nehyediyor. Ama mezhep olarak değil mutlak olarak nehyedilmiştir.
Bize Rebi', ona İmam
Şafii (Allah rahmet etsin), ona İbrahim b. Muhammed, ona babası, ona da dedesi
şöyle rivayet etti: Ebu Hureyre ile birlikte bir cenazenin mezarlığa
götürülüşüne eşlik ettim. Kabristanın aşağı sına geldiğimizde Ebu Hureyre
oturdu, sonra şöyle dedi: "Bir Müslümanın mezarının üzerine oturmaktansa
bir ateş korunun üzerine oturmayı, bu ateşin önce cübbemi, sonra gömlegimi,
sonra hırkamı, sonra bedenimi yakmasını yeğlerim." Tahric: Müslim, 2/667.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Kabrin üzerine mescid yapılması bana göre mekruhtur. Mezarın
dümdüz olması veya dümdüz olmasa da üzerinde namaz kılınması yahut mezara dönük
olarak namaz kılınması da mekruhtur.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bir kimse mezara dönük olarak namaz kılsa, bu yaptığı yanlış
olsa da namazı geçerlidir.
Bize Malik anlattı:
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: "Allah, Yahudi ve Hıristiyanların canını
alsın, peygamberlerinin kabirlerini mescid edindiler. Arap diyarında iki din
bir arada olmaz. " Tahric: Muvatta, 556;
Buhari, 1/427; Müslim 1/376.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Sünnet ve rivayetlerden dolayı ben de bunu mekruh görüyorum.
Allah doğrusunu herkesten daha iyi bilir, ama bunun mekruh kılınması, bir
Müslümanın tazİm edilmesi endişesidir, yani kabrinin mescid edinilmesidir.
Böyle olunca da ondan sonra gelen nesillerin fitneye düşmesinden ve sapmasından
emin olunamaz. Allah doğrusunu herkesten daha iyi bilir, ama bunun mekruh
olması, bu düşüncenin normal bir şeymiş gibi yerleşmesi endişesidir. Allah
doğrusunu herkesten daha iyi bilir. Çünkü ölünün konulduğu toprak, yeryüzündeki
başka bir toprak parçasından daha temiz değildir. Hatta başka toprak daha
temizdir.
3- DEFİN ESNASINDA
SÖYLENEN SÖZLER
Bize Rebi' anlattı, ona
İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle anlatmış: Ölü kabre konulurken onu kabre
koyan kişi, "Allah'ın adıyla ve Resulullah (s.a.v)'in milleti (dini)
üzere" der. Şunları söylemesini de severim: "Allah'ım! Mirasına konan
evlatlarından, ailesinden, akrabalarından ve kardeşlerinden oluşan cimriler onu
Sana teslim ettiler. Yakımnda durmasından hoşlandıklarından aynldı. Evin ve
hayatın genişliğinden çıkıp kabrin karanlığına ve darlığına girdi. Sana konuk
oldu, Sen mihmandarların en hayırlısısın. Eğer ona ceza verirsen şüphesiz
günahlarına karşılık ceza verirsin. Eğer onu Sen affedersen af Sana yakışır.
Allah'ım! Senin onu cezalandırmaya ihtiyacın yok, ama onun Senin merhametine
ihtiyacı var. Allah'ım! iyiliklerini iyiliklerle karşıla, kötülüklerini ise
hoşgör. Topluluğumuzu onun hakkında şefaatçi kıL. Onun günahlanm bağışla.
Kabirde ona genişlik ver. Onu kab ir azabından koru. Kabirde üzerine güven ve
esenlik indir."
Kabirleri ziyaret
etmenin sakıncası yoktur:
Bize Malik haber verdi
ve şöyle dedi: Bize Rebia (ibn Ebu Abdurrahman), ona Ebu Said el-Hudri şöyle
rivayet etti: Resulullah (s.a.v) buyurdu ki: "Size kabirleri ziyaret
etmeyi yasak etmiştim; bundan sonra kabirleri ziyaret edin, ama orada uygunsuz,
çirkin sözler söylemeyin. " Tahric:
Muvatta, 2/485; Müslim, 2/671.
imam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: "Orada uygunsuz, çirkin söz söylemeyin "den
maksat, kabir başında dövünerek kahrolmayı, felakete uğramayı temenni edip
matem içinde inlemektir. Ama ölmüş kimse için dua etmek için, kalbin
yumuşaması, ahiretin hatırlanması için kabri ziyaret ediyorsan, bunu mekruh
saymam. Kabristanda gecelemeyi sevmiyorum, çünkü kabristanda geceleyen kişi,
ürperir ve korkar.
Bizim oralarda
insanların, akraba ve yakın olanları birbirlerine yakın mezarlara
defnettiklerini gördüm. Ben de bunu uygun görüyorum. Bence babanın mezan, imkan
varsa kıble tarafına, çocuğununkine göre daha yakın olmalıdır. Ama nasıl
defnedilirse inşaallah caiz olur.
Sonraki için tıkla: