KIBLE İSTİKAMETİNE
DÖNMEDEN NAMAZA DURMANIN CAİZ OLDUĞU HALLER: İKİNCİ HAL
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Sefer halinde olan ve bineği üzerindeyken nafile namaz
kılmak isteyen yolcunun, bine ği üzerinde yöneldiği istikamet üzere nafile
namazını kılma imkanı olduğuna dair Resulullah (s.a.v)'in sünneti
delilolmuştur.
Dedi ki: Eğer kişi, bineği
üzerinde sefer halindeyken Allah'a yaklaşmak kastıyla nafile namaz kılmak
isterse, bineğinin yöneldiği cihete doğru namazını kılar. Namazı, binmeye
kudreti yettiği binek olan eşek, katır yahut başka bir binek üzerindeyken
kılar, rükü ve secde etmek istediğinde bunu ima yoluyla ifa eder. Yalnız
secdeyi, bineğe rüküdan daha yakın yapar/daha fazla eğilir.
Seferde yahut mukim olan
kişinin, -korkusu yoksa- vaktin girmesiyle üzerine vacip olan namazı yahut
vakti geçen namazı yahut adak namazını yahut tavafnamazını yahut cenaze
namazını kılacağı zaman; kıble dışında başka bir cihete yönelmesi caiz olmaz.
Dedi ki: Namaza girmeden
önce kişinin kendi üzerine namazı vacip kılması meselesinde ayrıma giderek
şöyle dedik: Söz konusu namazın geçerli olması için, farz namazlarında yerine
getirilmesi gereken kıbleye yönelme ve benzeri şeylerin yerine getirilmesi
gerekir. Kişinin, Allah'a yaklaşmak kastıyla namaz kılması farklıdır. Sonra
vacip olmayan bir namazı kılmanın vacip olan bir namaz gibi olduğunu iddia
edenlerin, iddialarında hata ettiklerini iddia ettik. Bu, aslında vacip
olmayan, fakat kişinin kendi kendine vacip kıldığı bir namazdır.
Seferde olanın farz
namazlarda mutlaka kıble istikametine yönelmesi gerekir, nafile namaz kılan ise
kıble istikameti dışındaki cihete doğru namazıllI kılabilir.
Bize Malik, Abdullah b.
Dinar'dan, İbn Ömer'in şöyle dediğini haber verdi: "Resulullah (s.a.v)
seferde, bineğinin üzerindeyken, namazıllI bineğinin yöneldiği cihete doğru
kılardı." Tahric: Müslim, Sefer
namazı 1/487; Buhari, Namazın kasrı 1/343 no: 1096; Taberi, Namazın kasrı 1/151
no: 26
Bize Malik, Amr b.
Yahya'dan; o, Ebu'l-Hubbab Said b. Yesar'dan; İbn Ömer'in şöyle dediğini
nakletti: "Resulullah (s.a.v)'i, Hayber yönüne dönmüşken, eşeğin üzerinde
namaz kılarken gördüm." Tahric: Taberi,
Namazın kasrı 1/150-151 no: 25; Müslim, Sefer namazı 1/487 no: 36/700
İmam Şafii, "Yani
nafile namaz idi." dedi. Bize Abdülmecid, İbn Cüreyc'in şöyle dediğini
haber verdi: Bana Ebu'z-Zübeyr, Cabir'i şöyle derken duyduğunu nakletti:
"Resulullah (s.a.v)'i, nafile namazlarını bineği üzerinde her cihete
yönelip kılarken gördüm." Tahric: Marife, Namaz
1/487; Sahih ibn Huzeyme, Namaz 2/253; Sahih ibn Hibban, Nafile 4/1 00
Bize Muhammed b. İsmail,
İbn Ebi Zi'b'den; o, Osman b. Abdullah b. Suraka'dan; o da Cabir'den şöyle
nakletti: "Beni Enmar gazvesinde Nebi (s.a.v), bineği üzerinde doğu
tarafına yönelmiş bir haldeyken nafile namazını kılardl." Tahric: Buhari, Megazi 1/122 no: 4140; Marife, 1/486
Sefer halinde olan kişi,
yolculuğuna yürüyerek devam ediyorsa, önce kıbleye yönelir, Sonra tekbir alır.
Sonra da kıble yönünden ayrılıp yürümesine devam ederek namazını kılar. RükG.
ve secde anı geldiğinde rükfı ve secdelerini yere yapmadan (yere secde etmeden)
namazı geçerli olmaz. çünkü onda, bineği üzerinde namaz kılan kişide olan
zorluk gibi bir zorluk yoktur.
Dedi ki: Tilavet, şükür
secdesi, vitir ve fecI'in (sabah namazının) nafile iki rekatında bineği
üzerinde olan kişi ima yoluyla; yürüyen kişi ise -istemesi halinde- secdeyi
normal haliyle uygulayabilir.
Kişi nafile namazını
şehirdeyken binek üzerinde kılamaz. Aynen kıble istikbalini yapmış ve yere
inerek kılmış olması gibi farz namazının geçerlilik şartlarının aynısı burada
da geçerlidir. Çünkü namaz farzlarının aslı aynıdır. Allah'ın Kitabının yahut
Resulullah (s.a.v)'in sünnetinin deliliyle ruhsat verilen istisnalar hariç ...
Dedi ki: Şehirden sefer
niyetiyle ayrıldıktan Sonra Allah'a yaklaşmak kastıyla nafile namaz kılacak
kişi, namazını; bineği üzerinde, bineğinin yöneldiği cihete yönelerek, seferin
uzun yahut kısa olması arasında fark olmadan kılabilir. Aynen uzun yahut kısa
seferde teyemmüm alma hakkı olduğu gibi ... Çünkü söz konusu kişilerin hepsine.
"seferi" ismi verilmektedir.
Aynı şekilde kişi,
taşınarak yahut eşeğin üzerinde yahut herhangi bir şeyin üzerindeyken namaz
kılacağı zaman içinde yahut üzerinde yöneldiği cihete doğru nafile namazını
kılabilir.
Eğer bineği üzerindeyken
nafile namazına başladıktan sonra şehir içine girecek olursa, namazına devam
edemez. Şehir içine girdikten sonra yere inip rükü ve secdelerini normal
şekilde yapması gerekir. Aynı şekilde köy yahut başka bir yerde inmesi halinde
de namazına devam edemez.
Seferde şehir değil de
bir köye uğrayıp inmek istemezse, sefer kısmından sayıldığından dolayı bineği
üzerinde namazına devam edebilir. Seferde bir köye yahut çölolan bir yere
inmesi arasında fark yoktur. indikten sonra yerde farz namazı kılar gibi kılmak
mecburiyetindedir.
Yerde namaza başladıktan
sonra başlamış olduğu namazı tamamlayıp selamla ayrılmadan bineğe binemez. Eğer
başlamış olduğu namazı bitirmeden bineğe binerse, namazı kesmiş sayılır.
Yerde başlamış olduğu
namazı bitirip bineği üzerinde nafile namaz için farklı bir iftitah yapmadan
nafile namazı kılarsa, geçerli olmaz. Aynı şekilde seferde olan kişi, yürüyerek
başlamış olduğu namazı rükü ve secdeleriyle tamamlamadan bineğine binip söz
konusu namaza devam edemez. Yürüyerek başlamış olduğu namazı bitirip selam
vermeden binecek olursa, namazı kesmiş sayılır. Yerde başlamış olduğu namaza,
bineğe binip devam ettikten sonra inip yerde secde etse de namazı kesmiş
sayılır. çünkü binme işlemi uzun süren bir işlem olduğu için bu işlemin namazda
yapılmasına müsaade edilmemiştir.
Binek üzerinde olan kişi,
namazına binek üzerindeyken başlayıp tamamlamadan önce bineğinden inip namazını
yerde tamamlamak isterse bunu yapabilir. çünkü binekten inme işlemi binme
işleminden daha kolay ve hızlı olur. Bineğinin üzerinde başlamış olduğu namazı,
yere indikten sonra yerde rükü ve secdelerini yapmadan geçerli olmaz. Eğer
indikten sonra tekrar binerse, zikrettiğim gibi namazı binmeklekesmiş sayılır:
Çünkü indikten sonra rükü ve secdelerini yerde yapmak mecburiyetindedir.
Eğer namaza binek
üzerinde yahut yürüyerek başladıktan Sonra yolunu namaza başladığı cihetten
farklı bir cihete çevirirse, yolla beraber yönünü değiştirebilir. Yolun
istikameti o kadar değişken olur ve başlamış olduğu istikametin tam tersi
olacak şekle gelirse, namazı bozulur. Ancak namaza başladığı istikametin tam
tersinde kıble olursa, namazı bozulmaz. Eğer bineği yahut uykusu onu yener ve
namaza başladığı cihetle kıble tersine döndükten Sonra başladığı yöne
dönmesiyle namazı üzerine bina eder. Ama uzun süre unuttuktan Sonra hatırlarsa,
namazına devam eder. Sonra da sehiv secdesi yapar. Bilerek, söz konusu cihetten
ayrılma imkanı olmayacağını tespit etmiş olduğu halde namazdan ayrılmamışsa da,
namazı bozulur.
Eğer bineği üzerinde
bineğinin gittiği cihete doğru namaza başlayacaksa, kıble yönünü araştırıp
bulması gerekmez. çünkü bilerek kıblesini, bineğinin gittiği yön olarak yapma
imkanı vardır. Eğer namaza, bineğinin yönü ve gideceği yolun cihetinden farklı
ve kıble istikametinde başlamışsa, namazına kıble istikametinde başladıktan
Sonra bineğiyle seyre devam eder.
Bineği kıble cihetinin
dışında başka bir cihete doğru durmuşsa, namaza bu durumda başlayamaz. Bineği
durduğu yerde mutlaka yönü kıble istikametinde yahut seyir halinde yolunda
giderken başlayacak. Ama durduğu yerde yönü kıble istikametinin dışında başka
bir cihete yönelmişken başlama imkanı yoktur.
Gemide, sandalda yahut
denizde gidebilecek herhangi bir şeyin üzerindeyken nafile namazı kılmak
istediğinde kıble ciheti dışında bir cihete yönelemez. Denizde giderken batması
halinde bir tahta parçasına yapışıp bulunduğu cihet doğrultusunda ima yoluyla
namazını kılar. Kıble istikbali yapmadan bu hal üzere kılmış olduğu tüm farz
namazlarını iade eder. Kıble istikameti doğrultusunda kılmış olduğu namazları
iade etmesi gerekmez.
Birisi şöyle bir şey
sorabilir: Zaruretten dolayı ima yoluyla kılmış olduğu namazı iade etmez. Ama
zaruretten dolayı kıble istikameti dışında başka bir yöne yönelerek kılmış
olduğu namazı nasıloluyor da iade etmesi gerekir?
Ona denilir ki: çünkü
hasta olan kişinin rahat edeceği bir şekilde namaz kılmasına imkan verilmiştir.
Ama farz namazın, hiçbir durumda kıble ciheti dışında bir yöne yönelerek
kılınmasına müsaade edilmemiştir.
Sonraki için tıkla: