ŞAFİİ el-UMM

HAC

 

ÇOCUĞUN VE KÖLENİN HACCININ AYRINTILARI

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Hac, erkek çocuğa ihtilam olmadıkça, kız çocuğa da ay hali olmadıkça yahut da onbeş yaşını tamamlamadıkları sürece -hangi yaşa gelirlerse gelsinler- haccetmekle yükümlü değildirler. Onbeş yaşını tamamladıkları yahut ay hali olmak ve ihtilam olmak çağına gelirlerse, o zaman onlara hac vacip / farz olur.

 

Dedi ki: Akıllan ermekle birlikte buluğa ermemiş ve akleden kimseler ise, erkek ve kızın haccetmeleri ve ihram için üzerlerindeki elbiseleri çıkarmalan, büyük kimsenin kaçındıkları şeylerden kaçınmalan güzeldir. Herhangi bir işi yapabilecek güçleri varsa yahut da kendilerine bir emir verilecek olursa, ne olursa olsun onu kendiliklerinden yapabiliyorlarsa (yaparlar). Eğer buna güçleri yetmiyorsa, onlar adına (velileri tarafından) yapılır. Bu, ister tavaf dolayısıyla vacip olan namazda, ister bunun dışındaki herhangi hac için bir amelde olsun, böyledir. Birisi dese ki:

- Onların yerine farz namaz kılınır mı?

- Hayır, dedi. Eğer:

- Peki farz olan namaz ile tavaf dolayısıyla vacip olan namaz arasındaki fark nedir? dese, şöyle denilir:

- Tavaf namazı haccın işlerindendir. Hac sebebiyle tavafın vücubu, hak sebebiyle vakfe yapmak ve taş atmanın vücubu gibi vaciptir. Hacı olmayana farz olmadığından başkalarının eda edildiği gibi eda edilmez. Birisi dese ki:

- Peki bundan başka bir fark var mıdır? Şöyle denilir:

- Evet, ay hali kadın hacceder, umre yapar, sonra da tavafın iki rekatını kaçınılmaz olarak kaza eder. Bununla birlikte ay hali günlerinde geçen farz namazların kazasını yapmaz.

 

Dedi ki: Bu hususta delil de Rasulullah (s.a.v.)'ın kişiye başkasının yerine haccetmesine izin vermiş olmasıdır.  İşte bu hususta onun yerine yaptığı işler, bizzat kişinin kendisi için yaptığı işler gibi geçerli olur. Bunu bilen bir kimse, aynı şekilde şöyle demek zorunda olduğunu da bilir: Hac amellerinden onun için yapmadığı bir amel kalmaz. Eğer hac amellerinden bir namazın kalması caiz olsaydı; tavafın, cemrelere taş atmanın, vakfenin de kalması caiz olurdu, fakat başkasının yerine hacceden kişi, başkasının yerine o ameli işleyenin adına eksiksiz olarak yerine getirir. Nitekim kendisi adına o amellerin yapıldığı kişinin de kendi adına eksiksiz yerine getirmesi gerekir.

 

Dedi ki: Bu hususta kendisinden bir şeyler işittiklerimden herhangi bir kimsenin dediğim bu meselelerde muhalefet ettiğini bilmiyorum. Bana birisinin şöyle dediği nakledilmiştir: Onun yerine namazın dışındaki diğer işleri yapar. Bunu diyen kimsenin sözlerinin asıl dayanağı şudur: Haccı, ancak bazı hallerde, herhangi bir kimse bir başkasının yerine yapabilir. Peki, Nebi (s.a.v.)'ın haccı emretmediği bir halde haccedilmesini emretmesi, fakat Nebi (s.a.v.)'ın em rettiği bir durumda terketmesi nasıl caiz olabilir? Diğer taraftan, kişinin başkası adına haccettiği yahut da hac amellerinden başkası adına herhangi bir işi yaptığı bir durum hakkındaki görüşünün esasını terk ederek hac sebebiyle vacip olan namazı, namaz dışında hacda yapılmasını emrettiği ameller arasında nasıl kabul etmez? Birisi dese ki:

- Küçük çocuğa, hac farz olmadığı halde, onun haccının olabileceğinin delili nedir? Şöyle denilir:

- Şanı yüce Allah, nimeti ve lütfu ile insanların amellerine kat kat fazla sevap verir. Müminlere de onların soyundan gelenleri onlara katma lütfunu ihsan etmiş ve böylelikle onların amellerini daha da çoğaltmıştır. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: 'iman edenlerin soyları da iman ile kendilerine uyanların Biz evlatlarını da kendilerine katarız, amellerinden hiçbir şey eksiltmeyiz ... " (Tur, 21) Şam yüce Allah, soylarından gelenlere amelsiz olarak cennetine onları koymayı lütfettiğine göre, onlara hacdaki iyi amellerini de yazmak ile lütufta bulunmuştur. Öbür anlamıyla hac, onlara vacip olmamış olsa dahi. Birisi dese ki: - Bu açıkladığının delili nedir? Çünkü Müslümanların çocukları hakkında hadisler cennete gireceklerini ortaya koymaktadır. Bu hususta delil de Rasulullah (s.a.v.)'tan gelen şu rivayettir:

 

[936] Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Bize Süfyan b. Uyeyne, İbrahim b. Ukbe'den haber verdi. O, İbn Abbas'ın azadlısı Kureybden o, İbn Abbasaan rivayet ettiğine göre, Rasulullah (s.a.v.), seferden geri döndü. Revha denilen yerde iken bir kafıle ile karşılaştı, onlara selam verdi. "Kimlerdensiniz?" buyurdu. Onlar, biz Müslüman kimseleriz, peki siz kimlersiniz? deyince o, "Rasulullah (s.a.v.)'ım"buyurdu. Bir kadın çocuğunun bazusundan tutarakkaldırdı: Ey Allah'ın Rasulü! Bunun haccı olur mu? diye sordu; Rasulullah (s.a.v.): "Evet, senin için de ecir vardır" buyurdu.

 

[937] Bize Malik, İbrahim b. Ukbe'den haber verdi. O, İbn Abbas'ın azadlısı Kerib'den o, İbn Abbas'dan rivayet ettiğine göre Rasulullah (s.a.v.), mahfesindeki bir kadının yanından geçince kadına: bu Rasulullah (s.a.v.)'tır denildi. Kadın, beraberindeki bir çocuğu bazusundan tutup, bunun haccı olur mu? deyince Rasulullah (s.a.v.), "Evet, senin de ecrin vardır" buyurdu.

 

[938] Şafii (Allah ondan razı olsun) dedi ki: Bize Said b. Salim, Malik b. Miğvel'den haber verdi. O, Ebu Sefer'den şöyle dediğini rivayet etti: İbn Abbas (r.a.) dedi ki: Ey insanlar! Ne söylediklerinizi bana işittirin, benim de size söylediklerimi anlayın. Bir köle, sahipleri haccettirecek olup hürriyeti verilmeden önce ölse, onun bu haccı yerini bulur. Eğer ölmeden önce hürriyeti verilirse, kendisi haccetsin. Bir çocuğu, ailesi haccettirecek olup haccedecek yaşa gelmeden önce ölürse, onun haccı yerine gelmiş olur. Eğer buluğa erişirse kendisi haccetsin.

 

[939] Bize Müslim b. Halid ve Said b. Salim, İbn Cüreycöen haber verdi.

İkisi Atadan şöyle dediğini rivayet etti: Kölenin haccı, ona hürriyeti verilinceye kadar kendisi için geçerlidir, fakat hürriyetini elde edince ona vacip olmaksızın haccetmesi kap eder.

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Bu, Atanın Allah'ın izniyle köle hakkında ve baliğ olmamış kişi hakkında söylediklerine benzer. Böylelikle sözünün manasını da İbn Abbas'ın sözünün manasını da bize göre böylece açıklamış bulunmaktadır. "Hürriyetine kavuştu mu haccetsin'' sözü, onun, bu haccının kendisi adına İslamın emrettiği haccın yerine geçtiğine delildir, çünkü hürriyetine kavuştuğu takdirde haccetmesini ona emretmemiştir. Onun köleliğinde haccetmesinin vacip olmadığı görüşünde olduğuna da delildir. Çünkü o da ondan başka İslam ehlinden olanlar da haccın bir kimseye ancak bir defa farz olduğu görüşündedirler, çünkü aziz ve celil Allah: "Oraya bir yol bmabilenlerin o Evi haccetmesi Allah'ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır" (Al-i İmran, 97) buyurmaktadır. Burada yüce Allah, haccı bir defa zikretmiş ve onu bir daha tekrar söz konusu etmemiştir.

 

[940] Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Bize Müslim ve Said'in İbn Cüreycöen rivayetine göre o, Ataya sormuş: Efendisinin kendisine haccetmesi için izin vermiş olduğu bir köle, ücretle çalışmayıp ahalisi de onu hacca götürmeyip kendilerine hizmet eden bir kölenin tetavvu olarak haccetmesi hakkında ne dersin? O: Eğer ona hürriyeti verilirse, muhakkak hacceder diye işittik, dedi.

 

[941] Bize Müslim ve Said, İbn Cüreyc'den haberverdi. Onun İbn Tavus'tan rivayet ettiğine göre, babası şöyle derdi: Küçüğün yaptığı hac, aklı erinceye kadar geçerlidir. Aklı erince onun hacc.etmesi vacip olur ve bu kaçınılmazdır. Kölenin durumu da aynen böyledir. 

 

[942] İkisi de dedi ki: Bize İbn Cüreyc'in haber verdiğine göre, onların bu söyledikleri İbn Abbas'dan da rivayet edilmiştir.

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Onların, küçüğün aklı erince, sözleri ihtilam olunca demektir. Allah en iyi bilendir.

 

[943] Küçük ve köle hakkında Ömer'den bu görüş ile aynı manada rivayet nakledilmiştir. Böylelikle mülkiyet altındaki kişi, baliğ olmayanlar ve köle bu manada ortaktırlar, fakat bunların her birisinin haccı esnasında yaptıkları hususunda birbirlerinden farklıdırlar.

 

 

KÖLEYE İZİN VERİLMESİ

 

Şafii dedi ki: Kişi, kölesine haccetmesi için izin verse, o da ihrama girerse, artık onu ihramının gereğini tamamlamasından alıkoyma hakkı yoktur, ama onu satabilir, fakat onu satın alan ihramını tamamlamasını engelleyemez. Onu satın alan, ihrama girmiş olduğunu bilmiyorsa, muhayyerlik hakkına sahiptir, çünkü ihramdan çıkıncaya kadar, kendisine ondan yararlanmak üzere alıkoyması engellenmiş olur. Cariye de böyledir, babalarının kendilerine izin vermesi üzerine ihrama giren çocuklar da böyledir. Artık onları ihramlarını tamamlamaktan alıkoyma hakkı olmaz.

 

Köle, hanımına yaklaşsa haccı batıl olur, ama efendisinin bunu engelleme imkanı yoktur, çünkü bu durumda köle sahih bir haccı devam ettirmekle yükümlü olduğu gibi fasit bir haccı da sürdürmekle emr olunmuştur. Haccetmesi için ona izin verilse, o da ihrama girse, arkasından bir hastalık ona engelolsa, iyileşmesi halinde bir tavaf ile ihramdan çıkmasını engelleyemez. Bir hac yapmak üzere ona izin verdiği halde ihrama girmezse, ihrama girmediği sürece onun hac yapmasına mani olabilir.

 

Dedi ki: Ona, temettü yahut kıran haccı yapması için izin verse ve temettü yahut kıran haccı için de keseceği bir kurbanlık verse, bu onun için geçerli olmaz. Çünkü köle bir şeye malik değildir. Ona herhangi bir şeyi mülk verse, ona ancak efendisi malik olur. Bu sebeple kendisinin malik olmadığı hiçbir şey, hiçbir durumda onun için geçerli olmaz. Buna göre o, mülkiyet altında bir köle olduğu sürece, yerine getirmekle yükümlü olduğu hususlarda oruç tutar. Şayet hürriyeti verilinceye kadar oruç tutmazsa ve (kefareti ödeyecek) bir varlık sahibi olursa bu hususta iki görüş vardır.

 

Bir görüşe göre; varlıklı hür kimsenin kefareti gibi kefarette bulunur. İkinci görüşe göre; ancak oruç tutmak suretiyle kefarette bulunur, çünkü onun bir varlığı yoktu ve kefareti gerektiren işi yaptığı zamanda da onun üzerinde oruç tutmanın dışında bir yükümlülük de bulunmuyordu.

 

Köleye haccetmesi için izin verse, o da haccım ifsat etse, efendisinin haccım o vaziyette tamamlaması için ona ilişmemesi gerekir. Bununla birlikte onun efendisi üzerinde haccını kaza etmesine imkan vermesi hakkı yoktur. Eğer onu kaza ederse, kazanın yerini tutar. Bu halde iken hürriyeti verilecek olursa, İslamın emri olan haccı yerine getirmekle yükümlüdür. Eğer efendi, kölesine haccetmesi için izin vermese, (köle) birlikte hac için ihrama girerse, daha çok sevdiğim (müstehab gördüğüm) haccım tamamlamasına imkan vermesidir. Eğer bunu yapmayacak olursa, onu alıkoymak hakkı vardır. Bununla birlikte bu hususta iki görüş vardır:

 

Bir görüşe göre; efendisi onu haccım tamamlamaktan engelleyecek olursa, ona bir koyun kesmek düşer. Onun dirhem olarak kıymetini tespit eder, sonra dirhemleri yiyecek olarak değerlendirir, sonra da her bir müdd için bir gün oruç tutar, sonra ihramdan çıkar.

 

İkinci görüşe göre; ihramdan çıkar ve hür oluncaya kadar ona bir şey düşmez. Hürriyetini elde edince de ona bir koyun (kurban etmek) düşer. Efendi, kölesine izin verse, o da temettü haccı yapıp köle ölse:

 

[944] Bize Said, İbn Cüreyc'den haber verdi. O, Ata'dan şöyle dediğini rivayet etti: Sen kölene izin verdiğin için o da temettü haccı yapsa ve ölse onun yerine sen tazminatını öde. Birisi dese ki:

- Efendisinin onun adına vermesi suretiyle hayatta iken köle için geçerli olan ile öldükten sonra onun adına geçerli olanlar arasında fark gözetmek caiz midir?

 

Cevap;

- Evet. Hayatta iken ona verdiği şeyleri hayatta kaldığı sürece kendi mülkiyetinden çıkartma hakkı yoktur. Ta ki onun adına verilene malik oluncaya kadar. Köle ise malik olamaz. İzni ile hür adına verdikleri yahut hür kimseye bağışları da böyledir. Eğer bu şeyi kendisi adına hür kimseye verecek olursa, her iki durumda da hür, onu mülk edinir. Eğer ölümünden sonra hür adına yahut köleye bir şey verecek olursa, ölüler hiçbir zaman bir şeye malik olamazlar. Nitekim onlara bağış yapan yahut vasiyet eden ya da onlara sadaka veren kimsenin bu işi caiz olamaz. Bizim onlar adına tasadduk vermeyi caiz görmemiz ise Rasulullah (s.a.v.)'tan gelen haber sebebiyledir:

 

[945] Buna göre o, Sa'd'a annesi adına tasaddukta bulunmasını emretmiştir. Eğer bu (rivayet) olmasaydı sana bu anlattıklarım caiz olmazdı.

 

Sonraki için tıkla:

 

HACCA YOL BULABİLMEK NASIL OLUR?