İmanın Artıp Eksilmesi ve iman Edenlerin imanlarıyla
Birbirine Olan Üstünlüğü Hakkında Söylenenler |
Bu sözümüzden de itaatlerin
imandan olduğu, bunların kemale ermesiyle imanın da kemale ereceği, itaatlerde
eksiklik olduğunda ise imanın da eksik olacağı ortaya çıkar. Müminler,
imanlarıyla birbirlerine üstün olacağı gibi itaatleriyle de üstün olabilirler.
Kişinin: "Benim imanım meleklerin ve peygamberlerin imanı ile
aynıdır" demesi günah sayılmıştır. Yüce Allah: "İnananların,
imanlarını kat kat artırmaları için, kalplerine güven indiren
O'dur ,,[Fetih 4],
" ... kendilerine Allah'ın ayetleri okunduğunda imanlarını artıran ,,[Enfal
2], "Bir sure inince, aralarında «Bu, hanginizin imanını artırdı?» diyen
ikiyüzlüler vardır. İnananların ise imanını artırmıştır; onlar birbirlerine
bunu müjdelemek isterler. "[Tevbe 124], " ... inananların da
imanlarının artmasını sağladık ... ,''[Müddessir 31] buyurarak bu ayetlerle
imanın artabileceğini bildirdi. Eğer iman artabiliyorsa bu ziyadeliğin daha
önce de belirtildiği gibi olmasıyla imanda eksiklik ortaya çıkar. Sünnette,
Kitab'ın belirttiği bu duruma işaret eder .
26- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: ''Muninlerin, imanı en kamil olanı, ahlakı en
güzel olanıdır.''
Tahric: İsnadı
hasendir. Ahmed, Müsned (2/527); İbn Ebi Şeybe, Musannef (8/328, 11/28) ve
Hakim (1/3).
27- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Müminierin, imanı en mükemmel olanı,
ahlakı en güzel olanıdır ve sizin en hayırlınız hanımlarına karşı en iyi
davrananızdır ...
Tahric: İsnadı
hasendir. Tirmizi (3/466).
Halimi der ki: Bu söz
güzel ahlakın imandan olduğunu, kişinin güzel ahlaklı olmaması imanının
eksikliğine delalet ettiğini ve müminlerin imanlarıyla birbirlerine üstün
olacaklarını gösterir. Müminlerin bazılarının imanı bazılarından daha kamil olabilir.
28- İsmail b. Reca babasından bildiriyor: Mervan minbere çıkıp
namazdan önce hutbe verince bir adam kalkarak: ''Ey Mervan! sünnete muhalefet
ettin. (Bayram günü) minbere çıkılmadığı halde sen çıktın ve hutbeyi de
namazdan önce verdin" deyince Ebu Said: "Kim bu?" diye sordu.
Oradakiler: "Falan kişi" cevabını verince, Ebu Said şöyle dedi:
"Bu adam üzerine düşeni yaptı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
«Kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin. Eğer buna gücü yetmezse
diliyle değiştirsin, eğer buna da gücü yetmezse kalbiyle değiştirsin (buğz
etsin). Bu ise imanın en zayif derecesidir» buyurdu."
Müslim, Sahih'inde
A'meş'in hadisinden rivayet etmiştir.
Tahric: İsnadı
sahihtir ve ravileri güvenilirdir. Tirmizi (4/469) ve Nesai (8/111-112)
29- Abdullah b. Ömer'in bildirdiğine göre Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Ey kadınlar topluluğu!
Sadaka verin ve çokça istiğfar edin. Zira Cehennem ahalisinin çoğunun sizden
olduğunu gördüm." Aralarından bir kadın: "Ey Allah'ın Resulü! Niçin
cehennemin çoğunu biz dolduruyoruz?" diye sorunca Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Çünkü siz çok lanet eder ve kocanızın yaptığı
iyilikleri unutursunuz. Aklı ve dini eksik olup da, aklı başında adamların
aklını çelen sizin gibisini görmedim" dedi. Kadın: "Ey Allah'ın
Resulü! Aklımızın ve dinimizin eksikliği nedir? diye sorunca, Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Aklın noksanltğı. iki kadının şahitliğinin
bir erkeğin şahitliğine bedel olmasıdır. Kadının günlerce namaz kılmadığı,
Ramazan'da oruç tutamadığı olur. Bu da dinin noksanlığıdır" buyurdu.
Müslim, Sahih'inde
Muhammed b. Rumh kanalıyla Leys'ten rivayet etti.
Buharı ve Müslim, hadisi
Ebu Said'in hadisinden rivayet ettiler.
Tahric: İsnadı
sahihtir. Buhari (1/78,2/239,3/153) ve Müslim (1/132)
30- Ebu Said el-Hudri'nin bildirdiğine göre Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Yüce Allah Cennet ahalisini
Cennete koyacak ve dilediğini de rahmetiyle Cennete koyacak. Cehennem ahalisini
Cehenneme koyduktan sonra: «Bakın kalbinde hardal tanesi kadar imanı olan
birisini bulursanız onu cehennemden çıkarın» diyecektir. Bunlar kavrulmuş kömür
olmuş bir halde çıkarılırlar ve hayat nehrine atliırlar. Selin getirdiği
yığındaki tanenin bitmesi gibi bunlar orada biterler. Onu görmez misiniz, nasıl
sarı ve kıvrılmış bir vaziyette biter. ,,
Bu lafız İbn Vehb'in
hadisidir. Buhari, Sahih'inde, İbn Ebi Uveys'ten rivayet etti. Müslim, Harun b.
Said'den rivayet etti.
Tahric: İsnadı
sahihtir ve ravileri güvenilirdir. Buhari (7/302,8/181-185)
Halimi der ki: Bunun
manası, tevhidin yanında kalbi etkileyip karşı koyacak bir korku, boşuna
ümitlenmesine sebep olacak umudunun olmamasıdır. Böyle bir kişi dünyaya dalıp
ahireti unutmuştur. Kişi bu özellikleri üzerinde taşırsa sadece kalbindeki
tevhide sahip olur ve imanını arttıracak kapılara (amellere) sahip olmaz.
Sadece kalp ile tasdik edilen iman, amellerle de tasdik edilen imandan daha
zayıftır. Kişi bu durumda olursa iyilik terazİsi hafif olur. Şahadetleri amelleri
artınca ise terazisi ağırlaşır. imanın bir başka yönü de, en aşağı mertebede
olan imandır ki; bu durumdaki kişi şüpheye düşürülmeye çalışılınca, şüpheye
düşer. Diğer bir iman ise yakini yüksek olanın imanıdır. Bunun terazisi ağır
basarken, diğerinin terazisi hafif basar. imanın bir başka yönü de kuvvetli
delil ile sahip olunan imandır. imanın bir başka yönü de birinin söylemesi ve
haber vermesi sonucu elde edilen imandır. Birincisinin terazisi ağır basarken,
diğerinin terazisi hafif basar. Bu da insanların imanda birbirini
geçebileceğini gösterir.
31- İmam Ahmed der ki: Abdurrahman b. Buzure'un, Ebu
Hureyre'den bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Ümmetim için yakin zayıfltğından başka bir şey için korkmam"
buyurdu.
Bu rivayet, iman
edenlerin yakinlerinin üstünlüğüne göre birbirlerinden üstün olacağını
gösterir.
Senedinin zararı
yoktur.
Yüce Allah'ın:
"Bugün, size dininizi bütünledim ... " (Maide 3) ayeti ve bu manada
varid olan rivayetler, imanın artıp eksilmesiyle ilgili söylediklerimize ters
düşmez. Çünkü: "Bugün, size dininizi bütünledim ... " (Maide 3)
ayetinin manası, "Bugün size indirdiğim hükümleri tamamladım. Daha önce
size farz kılmadığım bir şeyi emretmeyecek, farz kıldığım bir şeyin de farziyetini
kaldırmayacağım. Bundan sonra artık hükümlerde ağırlaştırma veya hafifletme,
neshetme ya da değiştirme olmayacaktır" şeklindedir. Mana, bizim amel
açısından dinimizin tamamlandığı şeklinde anlaşılmamalıdır. Eğer durum böyle
olsaydı ayete muhatap olanlardan imanlarını arttırmak için amele devam etme
sorumlulukları düşerdi. Çünkü din tamamlanmıştır ve kemale erene artık bir şey
eklenemez. imana devam etmek, mükellefiyetieri devam eden amelleri yapmaya
devam etmektir. Dinin bütünlenmesi demek, artık amellerin tamamlandığı ve
yapılmaya gerek kalmadığı manasında değil; şer'i hükümlerin tamamlanması
manasındadır.
32- Kelbi, Ebu Salih'ten naklediyor: İbn Abbas: " ...
Bugün, inkar edenler sizi dininizden etmekten umutlarını kesmişlerdir ...
"[Maide 3] ayetiyle ilgili olarak: "Mekke halkı, dinlerine dönüp
putlara tapınanızdan sonsuza kadar ümitlerini kesmişlerdir" dedi. "
... Onlardan korkmayınız ... " ayetiyle ilgili olarak ise:
"Muhammed'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tabi olurken onlardan
korkmayınız" dedi. ''... Benden korkunuz ... " ayetiyle ilgili
olarak. ise: "Putlara tapmak ve Muhammed'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
yalanlamak. konusunda Benden korkunuz" dedi. (Ve şöyle devam etti:
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Arafat'ta durmuş ellerini
açarak. Müslümanlarla beraber dua ederken Cibril inip: "Bugün, size
dininizi bütünledim ... " getirdi.
(İbn Abbas) der ki:
"Tamamlanan şey, helal ve haramların indirilmesidir. ''... üzerinize olan
nimetimi tamamladım .. " ayetinden kastedilen: "İyiliğimi tamamladım,
bundan sonra artık hiçbir müşrik sizinle hac edemez" şeklindedir. ''...
Razı oldum ... "[Maide 3] sözünün manası: "Sizin için tercih
ettim"dir. ''... din olarak sizin için İslam'ı beğendim ... " ayeti
nazil olduktan sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir müddet,
seksen bir gün yaşadı ve Hakk'ın rahmetine kavuştu.
İsnadı zayıftır.
33- Tarık b. Şihab bildiriyor: Yahudilerden bir adam Hz. Ömer'e
şöyle dedi: ''Ey mu'minlerin emiri sizin Kitabınızda okuduğunuz öyle bir ayet
vardır ki, eğer bu ayet bize nazil olsaydı o günü bayram ilan ederdik''
dedi.
Hz. Ömer: "Hangi
ayet?" diye sorunca, Yahudi: " ... Bugün, size dininizi bütünledim,
üzerinize olan nimetimi tamamladım, din olarak sizin için İslam'ı beğendim ...
"[Maide 3] ayetidir" dedi. Hz. Ömer: "Biz o günü ve ayetin
Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Arafat'ta Cuma günü nazil olduğu
mekanı biliyoruz" karşılığını verdi.
Tahric: İsnadı
sahihtir ve ravileri güvenilirdir. Nesai (5/251).
Buhari, Sahlh'inde Hasan
b. es-Sabbah'tan; Müslim, Abdullah b. Humeyd'den, bunların ikisi de hadisi
Cafer b. Avn'dan rivayet ettiler.
imanın artıp
eksileceğini söyleyenlerden bazıları şöyle dediler: "Bir kötülük işlendiği
zaman daha önce yapılmış olan iyiliklerden aynı miktarda silinir. Böylece kötülüklerin
iyilikleri yok etmesiyle bazılarında sadece (amelden yoksun bir) iman kalır. Bu
kişi de ebedi olarak Cehennemde kalmaz. Bu kişinin işi Allah'a kalmıştır. Eğer
Allah isterse rahmetiyle (veya şefaat edenlerin şefaatiyle) bu kişiyi affeder,
isterse günahlarından dolayı ona azab edip sonra Cennete koyar. Böyle
söyleyenlerden bazıları bu sözlerine şu ayeti delil gösterirler: "Ey iman
edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize
bağırdığınız gibi, Peygamber'e yüksek sesle bağırmayın.''[Hucurat 2]
Bununla sesini
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sesinin üstüne çıkarmanın masiyet
olduğunu, böyle yapanın yüksek olan imanının düşeceğini ve amellerinden bir
kısmını yok edeceğini kasdettiler. Yine delil olarak şu ayeti de gösterdiler:
''Ey inananlar, Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara gösteriş için
malını sarf eden kimse gibi, sadakalarınızı başa kakma ve eza etmekle boşa
çıkarmayın.''[Bakara 264]
Halimi der ki: Bu ayeti
delil olarak gösterenin dediğinden başka mana çıkabilir: Bu durumda mana şöyle
olur: "Ey Muhacirler! Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile hicret
etmeniz; ey Ensar! Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) barındırmanız
sizi Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) saygısızlık edip sesinizi onun
sesinin üstüne yükseltmenize sebep olmasın. Eğer böyle yaparsanız daha önce
Allah rızası için hicret etmeniz ve onu barındırmanız ve yardım etmeniz sizin
bu güzel şeyleri başka maksatla yaptığınızı gösterir ve bu sebeple
yaptıklarınızdan dolayı sevap alamazsınız."
Bu ayet şu manaya da
gelebilir: "Seslerinizi Peygamber'in sesinin üstüne yükseltmeyin.
Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber'e yüksek sesle
bağırmayın"[Hucurat 2]
Böyle yapmanız, ona
karşı haddi aşmanıza ve hafife almanıza sebep olur ve böyle yapmakla küfre
girersiniz ve amelleriniz boşa gider. Ancak tövbe edip tekrar Müslüman
olursanız o zaman başka. Yine: " ... sadakalarınızı başa kakma ve eza
etmekle boşa çıkarmayın ... "[Bakara 264] ayetinden kastedilen başa
kakmak, sadakayı boşa çıkarmaz. Sadakayla kişi Allah'ın rızasını kazanmayı
kasteder ve kişi bunu yaparken sevap kazanmayı umar. Sadaka veren, verdiği
kişinin başına kakıp eziyet ederse, böyle yapmakla verdiği sadakayı Allah için
vermiş olmaktan çıkıp sadaka verdiği kişi için bunu yapmış olur. Böyle yapmakla
da Allah tarafından alacağı sevabı boşa gider."
Halimi bu açıklamayı
yaptıktan sonra şöyle dedi: Bu sözün eleştirilecek yönünden biri de şudur:
Müminin kötülüklerinin cezası sonsuz değildir. Sevaplarının mükafatı ise
sonsuzdur. Çünkü sevapların karşılığı olarak ebedi olarak Cennet vardır.
Müminin yapmış olduğu kötülüğün karşılığı olarak göreceği belli bir müddete
bağlı olan cezanın sevaba galip gelmesi düşünülemez.
Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Her kim av köpeği veya koyun köpeği
haricinde bir köpek beslerse her gün onun amelinden iki kırat eksilir"
sözü ise amellerinin sevabından her gün iki kırat eksilir manasındadır. Bu
hadis ibn Abbas'tan gelen çoğu rivayetlerde ''Ecrinden", bazılarında ise
''Amelinden" şeklinde gelmiştir.
Halimi der ki: Bu günahı
sebebiyle amelinin sevabının bir kısmından mahrum olur. Biz de Yüce Allah'ın,
mümini bazı iyiliklerinin sevabından mahrum ettiğini, bazı günahı veya
günahları sebebiyle sevaplarını eksilttiğini garip karşılamıyoruz. Biz şöyle
diyenin sözlerini garip karşılıyoruz: ''Günahlar itaatleri boşa çıkarır veya
onlardan alınacak sevapları yok eder." Çünkü bu konuda ne bir ayet, ne de
hadis vardır. Müminlerin Cennette ebedi kalacaklarının bilinmesine rağmen böyle
olması da mümkün değildir. Allah en doğrusunu bilir.
imam Ahmed der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Müflis kimdir?" diye
sorduğunda sahabe: ''Bizim aramızda müflis, parası ve malı olmayan
kimsedir" dediler. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu: "Şüphesiz benim ümmetimden iflas etmiş olan o kimsedir ki,
kıyamet gününde namaz, oruç, zekat (gibi bir çok ibadetler) ile gelir. O,
falana sövmüş, falan kimseye iftira atmış, falanın malını yemiş, falanın kanını
dökmüş, falana vurmuş olarak gelir. Sonra, onun sevapları bu kimselere verilir.
Eğer, üzerindeki hakları ödenmeden önce iyilikleri tükenirse, onların günahları
alınır ve kendi üzerine atılır."
Bu hadisi, günahların
sevapları yok edeceğini söyleyenler delil kabul etmişlerdir.
Allah en doğrusunu
bilir, ama bana göre mana şudur: Bu kişinin sevapları, sevapları günahlarını
karşılayacak duruma gelinceye kadar hasımlarına verilir. Eğer sevapları yani
günahlarını karşılayacak olanlar dışındaki sevapları biterse, onların
günahlarından alınıp kendisine yüklenir ve Allah ona mağfiret etmezse, bunlar
sebebiyle azab çekmesi için ateşe atılır. Bu günahlarının cezası bitince de
ebedi kalacağı Cennete konulur.
Ancak sevaplarından
hasımlarına verilirken günahlarının karşılığı olandan daha fazlası verilmez.
Çünkü böylesi bir şey, Yüce Allah'ın kıyamet gününde mümin olarak huzura çıkan
kişilere has bir lütfudur.
34- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Zina eden, zina ederken mümin olarak
zina etmez, şarap içen, içerken mümin olarak içmez, yine, halkm gözleri önünde
bir şeyi zorla yağma ederken de mümin olarak yağma etmez.
İsnadı sahihtir ve
ravileri güvenilirdir.
Aynı senetle, "İbn
Şihab -Said + Ebu Seleme -Ebu Hureyre" kanalıyla Resulullah'tan
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ebu Bekr'in hadisine benzer bir rivayette
bulunulmuş; ama orada yağma ibaresi zikredilmemiştir. Buhari, Sahıh'te Yahya b.
Bukeyr'den; Müslim ise başka bir kanalla Leys'ten rivayet etti.
Tahric: Buhari (6/241)
ve Müslim (1/100).
Allah en doğrusunu
bilir, ama Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Mümin olarak"
demekle, bu kişi büyük günah işleyip, günahtan uzak durmayı terk ettiği için, mutlak
olarak imanı değil de imanın eksik olacağını kastetmiştir. Böyle yapan kişiyi
daha önce de açıklandığı gibi tekfir etmek gerekmez. Bu konuda daha önce Kitab
ve sünnette farzı terk edenin veya büyük günah işleyenin uyarılması konusunda
yapılan şerhlerin hepsinde gerekli açıklama yapılmıştı ve bu ihtarda imanın
noksanlığı kastedildiği söylenmişti.
Yüce Allah: "Allah
kendisine ortak koşmayı elbette bağışlamaz, bundan başkasını dilediğine
bağışlar ... "[Nisa 48] buyuruyor. iman Kitabında, bunu böyle tevil
etmemizin doğru olduğuna işaret eden haber ve eserlerden yeteri kadarını
zikretmiştik. Başarı Allah'tandır.
Halimi, burada
itaatlerin imandan olduğuna, imanın artıp eksilebileceğine, iman ehlinin
(imanlarıyla) birbirine üstün olabileceğine delalet eden asar (hadisler)
zikretti. Biz de bunları iman kitabında zikrettik. inşallah burada onların bir
bölümüne işaret edeceğiz.
35- Ömer b. el-Hattab der ki: "Hz. Ebu Bekr'in imanı bütün
yeryüzü halkının imanı ile tartılsa, Ebu Bekr'in imanı ağır gelirdi."
Tahric: İsnadı
sahihtir ve ravileri güvenilirdir. Ebu Davud (5/30) ve Tirmizi (4/540).
36- Zer bildiriyor: Ömer b. el-Hattab, bazen bir veya iki
kişinin elini tutup: "Gelin imanımızı arttıralım" derdi.
Ravileri güvenilirdir;
ancak senedinde kopukluk vardır.
37- Hz. Ali der ki: İman, kalp'te beyaz bir nokta olarak başlar
ve imanı büyüdükçe bu beyazlıkta büyür. İman tamamlandığı zaman bütün kalp
beyaz olur. Nifak ta kalpte siyah bir nokta olarak başlar ve kişinin nifağı
büyüdükçe bu siyahlıkta artar. Bu kişinin nifağı tamamlanınca siyahlık bütün
kalbini kaplar. ValIahi! Eğer bir müminin kalbini yarsanız onun beyaz olduğunu
görürdünüz. Bir münafığın kalbini yarsaydınız, kalbinin siyah olduğunu
görürdünüz. Lumze insanın diliyle tadına baktığı az bir lokmadır. Kalb de
öyledir, kalbe imandan az bir şey girer orada genişleyip çoğalır."
Ravileri güvenilirdir.
38- Ala b. Abdirrahman der ki: Bir adam Ali b. Ebi Talib'in
huzurunda kalkarak: "Ey müminlerin emiri! İman nedir?" diye sorunca,
Hz. Ali: "İman, dört direk üzerine bina edilmiştir: Sabır, adalet, yakin
ve cihad" deyip sonra da bu dayanakların her birinin oluştuğu alt
bölümleri zikretti.
Bu bize Hz. Ali'den
başka kanallarla da rivayet edildi.
İsnadı zayıftır.
39- Hucr b. Adiy, Ali b. Ebi Talib'in şöyle dediğini nakleder:
"Abdest, imanın yarısıdır."
Senedinde bir mahzur
yoktur.
40- Hz. Ali der ki: ''Sabrın iman'daki konumu, baş'ın
beden'deki konumu gibidir. Sabır gidince iman da gider.''
Senedinde kopukluk vardır.
41- Muhammed b. Ebi İsmail el-Has'ami bildiriyor: Hz. Ali Rahbe
denilen yerdeyken yanına bir adam gelip: "Ey müminlerin emiri! Namaz
kılmayan kadın hakkında ne dersin?" diye sorunca Hz. Ali: "Namaz
kılmayan kafırdir" cevabını verdi.
Tahric: Senedinde
mechuller vardır. İbn Ebi Şeybe, Musannef (2/387).
42- Abdullah b. Mes'ud der ki: "Namaz kılmayanın dini
yoktur."
Bureyde b. el-Husayb'dan
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bizim ve onların
(kafirlerin) arasındaki ahid namazdir. Kim namazı terk ederse kafir olur,
dediği bize rivayet olundu.
Tahric: İsnadı
hasendir. İbn Ebi Şeybe, Musannef (2/387)
Allah en doğrusunu
bilir, ama Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu sözünden kastı, namazı
terk edenin imanın şubelerinden birini terk etmesi sebebiyle, eğer farziyetini
inkar etmemişse Allah'a karşı nankörlük etmiş olmasıdır; yoksa Allah'ı inkar
etmiş sayılmaz. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazı özel olarak
zikretmesi, onu terk edenin, tıpkı dinden çıkanın öldürüldüğü gibi,
öldürülmesinin vacip olması sebebiyledir.
43- Esved b. Hilal'in bildirdiğine göre Muaz b. Cebel,
öğrencilerine: "Bizimle oturun da -zannedersem "bir saat" dedi-
Allah'ı zikredip iman edelim" dedi.
Tahric: İsnadı
sahihtir. Ebu Ubeyd, İman (sh. 72/20).
44- Abdullah (b. Mes'ud) der ki: "Bizimle oturun da
imanımızı arttıralım.,
İsnadı hasendir.
45- Abdullah b. Dkeym bildiriyor: Abdullah b. Mes'üd şöyle
derdi: "Allahım! İmanımı ve fıkhımı (kavrayışımı) arttır."
İsnadı zayıftır.
46- Şerik, aynı isnadla buna benzer bir rivayette bulundu ve:
" ... Yakinimi ve ilmimi ... " sözlerini de ilave etti.
İsnadı hasendir.
47- Abdullah b. Mes'üd der ki: "Sabır imanın yarısıdır.
Yakin ise imanın hepsidir." Bu hadis başka bir kanaıla zayıf isnadla merfu
olarak rivayet edildi.
Tahric: İsnadı
sahihtir. Veki, Zühd (203); Taberani, M. e/-Kebir 9/107 (8544) ve Ebu Nuaym,
Hilye (5/34).
iman Kitabında, Abdullah
b. Mes'ad'dan bu manada bu sözlerine şahitlik eden rivayetlerde bulunduk.
Dileyen orada bu sözleri bulabilir.
48- Ammar der ki: "Şu üç şeyi nefsinde toplayan, imarun
tamamım elde etmiş olur: Yarundaki az maldan da olsa infak etmek, kendi
aleyhine de olsa insafı elden bırakmamak ve herkese selam vermek."
Tahric: İsnadı
sahihtir. Veki, Zühd (241); Abdurrezzak, Musannef (10/386), İbn Ebi Hatim,
el-nel (2/145) ve Bezzar, Müsned 1/25 (30)
49- Ata b. Yesar bildiriyor: Abdullah b. Revaha bir arkadaşına:
"Gel bir saat iman edelim" deyince, arkadaşı: "Biz mümin değil
miyiz?" diye sordu. İbn Revaha: "Bilakis müminiz; ama Allah'ı
zikredip imarumızı arttıralım" karşılığım verdi.
Senedinde kopukluk
vardır.
50- Cundub el-Beceli der ki: "Biz gençliğimizde Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile beraberken, Kur'an'ı öğrenmeden önce imanı
öğrendik; sonra Kur'an'ı öğrendik ve onunla imanımızı arttırdık. Bugün siz
imandan önce Kur'an'ı öğreniyorsunuz."
Tahric: isnadı
zayıftır. ibn Mace (61).
51- Ebu Hureyre der ki: "Üç şey imandandır: Kişinin soğuk
bir gecede ihtilam olduğunda Allah'tan başka kendisini kimse görmediği halde
gusletmesi, sıcak bir günde oruç tutması ve kişinin ıssız bir yerde Allah'tan
başka kendisini kimse görmediği halde namaz kılması."
Ravileri güvenilirdir.
52- Abdulvehhab b. Mücahid, babasından, İbn Abbas ile Ebu
Hureyre'nin şöyle dediklerini nakleder: "İman, artar ve eksilir.,
lsnadı zayıftır.
53- Ebu'd-Derda der ki: "İman, artar ve eksilir."
Tahric: isnadı hasendir.
ibn Mace (75)
54- Ebu Hureyre der ki: ''İman artar ve eksilir.''
İsnadı hasendir.
55- Ebu Cafer el-Hatmi, babası kanalıyla dedesi olan Umeyr b.
Habib b. Humaşe'nin şöyle dediğini nakleder: "İman artar ve eksilir."
Kendisine: "Onun artması ve eksilmesi nedir?" diye sorulunca;
"İmanın artması Rabbimizi anmamız ve ondan sakınmamızdır. Eksilmesi ise
Rabbimizden gafil olmamız, unutmamız ve ihmal etmemizdir" karşılığını
verdi. Buradaki Affan hadisinin lafzıdır.
Tahric: Senedinin
zararı yoktur. İbn Ebi Şeybe (7/14).
56- İbrahim(-i Nehai) bildiriyor: Alkame (b. Kays)
öğrencilerine şöyle derdi: "Haydi! İmanımızı arttıralım.
Tahric: İsnadı
hasendir. İbn Ebi Şeybe (34/104).
57- Hişam b. Urve, babasından nakleder: "Kulun güvenilirliği
eksilince muhakkak ki imanı da eksilir."
Tahric: isnadı
sahihtir. ibn Ebi Şeybe (6/10).
58- Adiy b. Adiy bildiriyor: Ömer b. Abdilazız bana şöyle
yazdı: "Derim ki: Muhakkak ki imanın sınırları, kanunları ve farzları
vardır. Kim bunları tamamlarsa imanı da kamilolur, bunları yerine getirmeyenin
imanı ise kamil olmaz."
Tahric: İsnadı
hasendir. Buhari (1/8).
59- Mücahid der ki: "İman, söz ve ameldir, artar ve
eksilir.,
İsnadı zayıftır.
60- Mücahid der ki: Hz. İbrahim, " .. .İnandım, fakat
kalbimin mutmain olması için" demişti ... "[Bakara 260] ayetinde
«Kalbimin mutmain olması için» derken: ''İmanımı daha da arttırmak için''
demeyi kastetmiştir.
Hadisi aynı zamanda Said
b. Cübeyr ve İbrahim en-Nehai'den de rivayet ettik.
lsnadı zayıftır.
61- Bekr b. Abdillah el-Müzeni bildiriyor: Hz. İsa Havarilerden
birine: ''Bana elini göster ey imanı kısa!'' dedi. Bu olay Hz. İsa suyun
üzerinde yürüdüğünde vaki olmuştur. O zaman bir kişi o'nu takip ederek ayağını su'ya
koyduğunda batınca Hz. İsa o'na ''Elini göster ey imanı kısa'' dedi.
İsnadı hasendir.
62- Abdurrahman b. Sabıtder ki: "Vallahi! Yeryüzü halkının
imanının Hz. Ebu Bekr'in imanına denk geleceğini düşünmüyorum. Mekke halkının
imanının da Ata'nın imanına denk geleceğini düşünmüyorum.
Senedinin zararı
yoktur.
63- Nafi b. Ömer bildiriyor: İbn Ebi Muleyke'ye: "Seninle,
imanının Cibril'in imanı gibi olduğunu iddia eden bir kişi oturuyor"
denince şöyle karşılık verdi: ValIahi Yüce Allah Cibril'i överek üstün tutmuş
ve şöyle buyurmuştur: «Şüphe yok ki o, çok şerefli bir elçinin sözüdür. Büyük
bir güç sahibi; Arş'ın sahibinin nezdinde yüksek bir mevki sahibi olan bir
elçinin. Orada kendisine itaat edilendir, oldukça emindir. Arkadaşınız bir deli
değildir."{Tekvir 19-22] Siz Mihran'ın -ki, her zaman içki içtiği için
ceza olarak dövülürdü- imanının Cibril'in imanı gibi olduğunu mu iddia
ediyorsunuz."
Ravileri güvenilirdir.
64- Abdulmelik b. Ebi'n-Nu'man bildiriyor: Meymun b. Mihran ve
bir adam Mürdelik görüşü üzerinde tartışırken bir kadının şarkı söylediğini
duydular. Meymun: "Bu kadının imanı nerede! Meryem binti İmran'ın imanı
nerede!" dedi. Meymun bu sözü adama söyleyince adam kendisine hiçbir şey
demeden gitti.
Senedinde mechuller
vardır.
65- Hasan (-i Basri) der ki: İman, gösteriş ve temennilerle
değil, kalbe yerleşip amelle tasdik edilmesi ile vücut bulur. Kim güzel söz
söyler, ancak salih olmayan (kötü) amel yaparsa Allah bu kulu kendi sözüyle baş
başa bırakır. Her kim de güzel söz söyler ve salih amel de işlerse Allah onun
bu amelini katına yükseltir. Zira Allah şöyle buyurur: "Kudret isteyen
kimse bilsin ki, kudret, bütünüyle Allah'ındır. Güzel sözler O'na yükselir, o
sözleri de yararlı iş yükseltir. Kötülük yapmakta düzen kuranlara, onlara,
çetin azap vardır. İşte bunların kurdukları düzenler boşa çıkar."[Fatır
10]
imam Ahmed (Beyhakı) der
ki: Bu söz iman konusunda da Muhammed b. EI-Hanefiyye, Ata b. Ebi Rabah, ibn
Sirin, Ubeyd b. Umeyr, Vehb b. Münebbih, Hablb b. Ebi Sabit ve Evzai, Malik,
Süfyan b. Uyeyne, Fudayl b. iyad, Şafii, Ahmed b. Hanbel, ishak b. ibrahım
el-Hanzali Muhammed b. ismail el-Buhari gibi Müslüman alimlerden bize rivayet
olundu.
İsnadı zayıftır.
66- Rabi bildiriyor: Siyer kitabında zikrettiği bir meselede İmam
Şafii:
"Namaz
imandandır" dedi. Hayvanı keserken Besmele çekmek ve Resulullah'a
{Sallallahu aleyhi ve Sellem} salat getirmek konusunda ise: "Kişinin
hayvanı keserken Besmele ile beraber: "Allah, Resulüne salat etsin"
demesini kerih görmem, bilakis güzel bulurum, Eğer Allah'a inanarak ve kulluk
maksadıyla Allah'ı zikredip Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) salat
getirirse, bunu yapan inşallah sevap alır,
Ravileri güvenilirdir.
67- Bize Yusuf b, Abdila'la kanalıyla Rabi b, Süleyman'dan rivayet
olundu: Şafii'yi işittim "İman söz ve amelle vücut bulur, artar ve
eksilir" dedi.
Diğer Tahric: Ebu
Nuaymı Hilye (9/115).
68- Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr der ki: İman komutan, amel de
onu yönlendirendir. Nefis ise serkeşlik edip isyan edendir. Komutan zayıflık
gösterse onu yönlendiren (nefis) ona uyum göstermez. Nefis zayıflık gösterse
komutan ona uyum göstermez. Bu ikisinden biri olmadan diğeri de olmaz. Hayır
üzere olmak için Allah'a imanla O'nun için amelin veya Allah için amel ile O'na
imanın bir arada olması gerekir."
Tahric: Ravileri
güvenilirdir; ancak bazıları eleştirilmiştir. Ebu Nuaym, Hilye (3/354).
69- Ebu Sinan bildiriyor: Dahhak: ''... Güzel sözler O'na
yükselir, o sözleri de yararlı iş yükseltir ... "[Fatır 10] ayeti
hakkında: "Salih amel güzel sözü yükseltir" dedi.
İsnadı zayıftır
Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e
tıklayın: