ŞUABU’L-İMAN

MUKADDİME

 

İmanda İstisna

 

70-  Alkame anlatıyor: Bir adam, Abdullah b. Mes'ud'un yanında: "Ben müminim" deyince, İbn Mes'ud ona şöyle karşılık verdi: "Ben Cennette olacağım, diyebilirsin! Ancak bizler (ben müminim yerine): «Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ediyoruz» deriz.,

 

Tahric: isnadı sahihtir. ibn Ebi Şeybe (9/22).

 

 

 

71- İbrahim (en-Nehai) anlatıyor: Bir adam Alkame'ye: "Sen mümirı misin?" diye sorunca Alkame: "Böyle olmasını temenni ederim" karşılığını verdİ.

 

Tahric: İsnadı sahihtir. İbn Ebi Şeybe (9/24) ve Ebu Ubeyd, İman (68/15),

 

 

 

72- Muaz b. Cebel'in verdiği bir hutbede şöyle dediği bize rivayet olundu: "Sizler iman edenlersiniz ve cennet ehlisiniz. Allaha yemirı olsun ki ben sizlerin, Pers ve RumIardan aldığınız köle ve cariyelerin de cennete gireceğini ümit ediyorum, Zira onlardan biri size bir iş gördüğünde siz ona: «Allah sana rahmet ihsan eylesin iyi iş yaptın» dersiniz ve onlara dua edersiniz. Allah da şöyle buyuruyor: ''Allah, iman edip salih amel işleyenlerin dualarını kabul eder ve lütfundan onların sevapIarını artırır. ,,[ŞUra 26]

 

Tahric:. İsnadı sahihtir.Taberi, Tefsir (25/29) ve İbn Ebi Şeybeı İman (11/23).

 

 

Bu hadiste, Muaz belli bir şahsa değil bir topluluğa hitab etti ve hadisin sonunda Cennete giriş kısmında istisna yaparak: "Ümit ederim ... " dedi.

 

 

 

73- Said b. Yesar anlatıyor: Ömer b. el-Hattab, Şam'da bir adamın mümin olduğunu söylediğini öğrenince Şam'daki valisine adamı kendisine göndermesi için mektup yazdı. Adam Hz. Ömer'in yanına gelince: "Mümin olduğunu iddia eden kişi sen misin?" diye sordu. Adam: "Evet ey müminlerin emiri!" karşılığım verince Hz. Ömer: "yazıklar olsun sana! Bunu neye dayanarak söylüyorsun?" diye sordu. Adam: "Siz Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile beraber müşrik, münafık ve mümin olarak sımflara ayrılmamış rmydımz? Sen hangi sınıftandın?" deyince Hz. Ömer bunu doğrularcasına elini uzatıp adamın elini tuttu.

 

İsnadı hasendir.

 

 

 

74- Sadaka b. Halid, Osman b. el-Esved'in şöyle dediğini nakleder: Ata b. Ebi Rabah'a: "Ben mümin olup olmadığımı bilmiyorum" diyen kişi hakkında ne dersin?" diye sorunca şöyle dedi: "Sübhanallah! Yüce Allah şöyle buyuruyor: «{Müminler o kimselerdir ki; gaybe (görünmeyene) iman ederler»[Bakara 3] Allah da görünmez. Kim gaybe inanırsa bu kişi Allah'a iman etmiştir" dedi.

 

Senedinin zararı yoktur.

 

 

Ahmed (Beyhaki) şöyle dedi: Muaz'dan, Allah'a ve Peygamberlerine iman edenlerin mümin olarak adlandırmasıyla ilgili olarak Hz. Ömer ile Ata'nın hali hazırdaki durumun ifade edilmesini tasvip eden ve mürsel haberleri hakkındaki rivayetler bunlardır.

 

Halimi şöyle dedi: "Müminin, ileride düşebileceği kötü durumlardan dolayı, halihazırdaki durumuna bakarak kendini mümin olarak adlandırması uygun değildir. Böyle bir durumdan Allah'a sığınırız. Çünkü eğer öyle duruma düşerse daha önceki imanı boşa gitmiş olur. imanı toptan yok sayılmaz, ama yaptığı amellerin sevabı boşa gider."    Halimi bu konuda genişçe açıklama yapmıştır.

 

Selef’ten de kişinin kendisini mutlak bir şekilde mümin olarak nitelendirmesini uygun görmeyenler vardır. Böylesi bir nitelendirmeyi uygun gördükleri yerlerden biri de kişinin: "istisna etmeden, ben müminim, mümin olarak yaşar, mümin olarak ölür ve Allah'a mümin olarak kavuşurum" demesidir. Bundan dolayıdır ki, ibn Mes'ud şöyle demiştir: "Ben Cennetteyim, de! Çünkü mümin olarak ölen kişi Cennette olur. Çünkü hayatının sadece belli bir anında veya gününde veya yılında mümin olabilen her kişi Cennete girecek değildir." Buradan da anlıyoruz ki Abdullah bu sözünü, Allah'a tevekkül etmeden kendi imanına dayanarak kati bir şekilde her durum ve zamanda mümin olarak yaşayıp mümin olarak öleceğini düşünenler hakkında söylemiştir.

 

Ancak müminin: "Şu an mümin biriyim" demesi kabul edilemeyecek bir durum değildir. Bu kişinin gelecek için de mümin olacağı yönündeki ifadesi de geçerli olur; ancak bu da, Yüce Allah'tan beni şimdiki imanımda sabit kılmasını ve beni hidayete erdirdikten sonra onu benden çekip almamasını temenni ediyorum, şeklinde anlaşılmalıdır.

 

Halimi şöyle devam eder: "İstisnanın makbul ve uygun görüldüğü diğer bir durum da kişinin imanının özüne yönelik değil de kemaline yönelik istisnada bulunmasıdır. Şöyle ki adamın biri Katade'ye: "Sen mümin misin?" diye sorunca, Katade şöyle karşılık vermiştir: "Ben Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, öldükten sonra dirilmeye, kadere, hayrın ve şerrin Allah'tan olduğuna iman ediyorum. Ancak Yüce Allah'ın: ''Müminler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah'ın ayetleri okunduğunda imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir. Onlar namazlarını dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiğimizden (Allah yolunda) harcayan kimselerdir. İşte gerçekten inanmış olanlar bunlardır. Onlara Rablerinin katında mertebeler, mağfiret ve cömertçe verilmiş rızıklar vardır. [Enfal 2-4] ayetlerinde belirttiği kimselerden olup olmadığını bilmiyorum."

 

Katade ise kendisini küfürden uzaklaştıracak olan imana sahip olduğunu ifade etmiş; ancak Yüce Allah'ın bahsettiği ve kendilerine mağfiret ile mertebeleri vacip kıldığı mümin topluluğun vasıflarına sahip olup olmadığını bilmediğini söylemiştir. Buradaki şüphesi de kendisini sadece azaptan kurtaracak olan ve küfürden ayıran bir imana sahip olup olmaması konusunda değil, Allah katında bağışlanma ve mertebeleri vacip kılacak kamil imana sahip olup olmadığı yönündedir. istisnayı bu iki durumdan herhangi birinde kullanmak da imanda şüpheli olmayı gerektirmez.

 

Ahmed (Beyhaki) der ki: Bu manada bir rivayet Hasan el-Basrı'den de bize rivayet olundu.

 

 

 

75- Temmam b. Nedh bildiriyor: Bir adam Hasan el-Basri'ye iman hakkında sorunca, Hasan el-Basri şöyle dedi: "İman iki çeşittir. Sen bana Allah'a, meleklerine, kitaplarına, Cennet'e, Cehennem'e, öldükten sonra dirilmeye ve hesaba iman ile ilgili soruyorsan ben müminim. Eğer Yüce Allah'ın: "Müminler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah'ın ayetleri okunduğunda imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir ... İşte gerçekten inanmış olanlar bunlardır. Onlara Rablerinin katında mertebeler, mağfiret ve cömertçe verilmiş rızıklar vardır,,[Enfal 2-4] buyruğuyla ilgili olarak soruyorsan valIahi ben

onlardan olup olmadığımı bilmiyorum."

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

76- Ebu'l-Abbas es-Sekafi bildiriyor: Kuteybe b. Said: "Bu, İslam alimlerin sünnetten çıkardıkları hükümdür" deyip yukarıda geçen olayı anlattı ve şöyle devam etti: "İman artar. İman söz, amel ve niyettir. Namaz imandandır, zekat imandandır, hac imandandır, eziyet veren bir şeyi yoldan kaldırmak da imandandır."

 

Tahric: Senedinin Kuteybe b. Said'e kadar olan kısmı sahihtir.

 

 

Deriz ki: "Bize göre insanlar, Allah'ın buyruklarını ikrar etmede, hadleri (şer'i cezaları) uygulamada ve mirasta, adlandırdığı şekilde mümin sayılırlar. Onlar için ne gerçek mümin, ne Allah katında mümin, ne de imanları Cibril ve Mlkail'in imanı gibidir, deriz. Çünkü Cibrıl ve Mıkail'in imanı kabul edilmiştir."

 

Veki'nin bildirdiğine göre Süfyan es-Sevrı: "Ben müminim. Kıble ehli'nin (Müslümanların) tümü de nikah, diyet ve miras gibi konularda mümin sayılırlar" der, ama «Ben Allah katında müminim» demezdi.

 

Allah en doğrusunu bilir; ama bundan kasıt, ileride durumunun ne olacağını kendisinin değil, sadece Allah'ın bilebileceğidir. Zira Sevri işi ileride ne olacağını bilene (Allah'a) havale edip o anda bulunduğu durumu ifade etmiştir. Muvaffakiyet Allah'tandır.

 

Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e tıklayın:

 

İman Lafızları