MUĞNİ’L-MUHTAC

NAMAZ  /  EZAN VE KAMET

 

III. MÜEZZİNLİĞİN ŞARTLARI

 

Müezzinde bulunması gereken şartlar şunlardır:

 

1. Müslüman olması,

2. Temyiz sahibi olması,

3. Erkek olması.

 

Abdestsiz kimsenin ezan okuması mekruhtur, cünübün okuması daha şiddetli derecede mekruhtur.

 

Abdestsiz veya cünüp kimsenin kamet getirmesi daha ağır derecede mekruhtur.

 

Gür ve güzel sesli, adil [güvenilir / güzel ahlaklı] kimsenin müezzin olması sünnettir.

 

Daha doğru olan görüşe göre imamlık müezzinlikten daha üstündür / faziletlidir.

Ben [Nevevi] derim ki: Daha doğru görüşe göre müezzinlik imamlıktan daha faziletlidir. Allah (celle celalühü) daha iyi bilir.

 

A. MÜEZZİNLİĞE EHİL OLMA ŞARTLARI

B. EZAN VE KAMETTE MÜEZZİNİN TAHARETLİ OLMASI

C. MÜEZZİNDE BULUNMASI SÜNNET OLAN NİTELİKLER

D. MÜEZZİNLİĞİN FAZİLETİ

 

A. MÜEZZİNLİĞE EHİL OLMA ŞARTLARI

 

Müezzinin; Müslüman, temyiz sahibi ve erkek olması şarttır.

 

A. MÜEZZİNİN MÜSLÜMAN OLMASI ŞARTI

 

Ezan okuyan ve kamet getiren kimsenin Müslüman olması şarttır.

Kafir, ibadete ehil olmadığından onun okuduğu ezan ve kamet sahih olmaz. Ayrıca eza n ve kamet namaza çağrı içindir; oysa kafir namaza inanmamaktadır. Bu halde iken onun ezan ve kamet okuması bir çeşit alayetmektir.

 

Kafir biri, Yahudilerin İseviyye fırkasından olmadıkça kelime-i şehadeti getirmekle Müslüman olmuş olur. Ancak İseviyye fırkasından ise olmaz. İseviyye Yahudilerin bir kolu olup, kurucusu Ebu İsa İshak b. Yakup el-Isfahanl'ye nispetle bu şekilde adlandırılır. Bu şahıs Abbasiler zamanında Mansur'un halifeliği döneminde yaşamıştır. O, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) peygamber olduğuna inanmakla birlikte onun yalnızca Araplara gönderildiğine inanıyordu. Ayrıca o boğazlanan hayvanları haram sayması bakımından da diğer Yahudilerden ayrılıyordu.

 

İseviler fırkası dışında yer alan gayr-i Müslim birisi [Müslüman olmadan önce ezan okusa] Müslüman olduktan sonra ikinci defa eza n okusa ikinci okuduğu dikkate alınır.

Müezzin ezan okumayı tamamladıktan sonra irtidat etse [İslam'dan çıksa] sonra tekrar Müslüman olup kamet getirse bu kamet geçerli olur. Bu durumda iken başka birinin yeniden ezan ve Mmet okuması, diğer şahsın eza n ve kameti ile namaz kılınmaması daha iyi olur. Çünkü onun dinden çıkmış olması, inanç durumuna dair kafalarda bir şüphe uyandırmaktadır.

 

B. MÜEZZİNİN MÜMEYYİz OLMASI

 

Ezan okuyan ve kamet getiren şahsın mümeyyiz olması şarttır.

Mümeyyiz olmayan kişinin ibadete ehliyeti bulunmadığından bu şart gereğince onun okuyacağı eza n ve kamet sahih olmaz.

 

Ezanda niyetin şart olup olmadığı konusunda el-Bahr'da zikredildiğine göre mezhep içinde iki görüş vardır. Daha doğru olanı niyetin şart olmamasıdır. Ancak ezanı başka amaçla okumaması şarttır. Mesela kişi ezan okurken başkasına ezanı öğretmeyi amaçlıyorsa, bu ezan namaz vakti için dikkate alınmaz. Bunu İbnü'l-Kecc söylemiştir.

 

C. MÜEZZİNİN ERKEK OLMASI

 

Müezzinin -isterse köle ve mümeyyiz çocuk olsun- erkek olması şarttır. Kadının veya çift cinsiyetli şahsın erkeklere veya çift cinsiyetli şahıslara imamlık yapması sahih olmadığı gibi okuduğu ezan da sahih değildir.

 

Kadının ve çift cinsiyetli şahsın erkekler ve çift cinsiyetli şahıslar dışındakilere okudukları ezanın hükmü daha önce geçmişti.

 

Alimlerin sözünden anlaşıldığına göre burada [kadının ve çift cinsiyetli şahsın erkeklere okuduğu ezanın geçerli olmaması konusunda] ezan okunan erkeklerin mahrem olması ile olmaması arasında fark yoktur. İsnevı itiraz etmekle birlikte hüküm böyledir.

 

D. MÜEZZİNİN, NAMAZ VAKTİNİN NE ZAMAN GİRDİĞİNİ BİLEN BİR KİMSE OLMASI

 

Nevevi el-Mecmu'da şöyle demiştir: Ezan okumak için sürekli olarak görevlendirilmiş şahsın namaz vakitlerini bilen bir kimse olması şarttır. Ancak kendisi için veya cemaat için bir defalığına eza n okuyanda bu şart aranmaz. Yani onun vakitleri bilmesi şart değildir. Vaktin girdiğini bildiğinde ezan okuması sahih olur. Nitekim kör şahsın ezanının geçerli olması da bunu göstermektedir.

 

Hocamız Zekeriya el-Ensarı'nin dediği gibi bu ifadeye göre, görevli müezzin namaz vaktinin ne zaman girdiğini bilmeyen birisi ise onun okuduğu ezan sahih olmaz. Oysa kastedilen bu değildir. Aksine, tıpkı görevli olmayan müezzinde olduğu gibi, güvenilir bir kimsenin haber vermesi ile ezan okuması halinde ezan sahih olur. Nitekim imamların sözleri -Hatta Mütevelli'nin tetimme'deki sözleri de- bunu gösterir. Şu halde gerek görevli müezzin gerekse ezan okuyan diğer şahıslar için şart olan şey vakitlerin girdiğini emarelerle veya başka yollarla bilmektir. Nitekim Buhari'nin rivayet ettiğine göre [gözleri görmeyen] İbn Üm mi Mektum görevli müezzin olduğu halde namaz vakitlerini emareye bakarak bilemiyordu. Kendisine "sabah oldu, sabah oldu" denilmedikçe eza nı okumazdı. Bundan, şu an adet olarak uygulanan şu husus çıkmıştır: Müezzinler genelolarak vaktin giriş çıkışını bilmediklerinden onlara vaktin girdiğini bildirecek bir görevli tayin edilir. Sonraki bazılarının dediği gibi bunun yapılması yeterlidir.

 

Kişi vaktin girip girmediğini bilmeksizin ezan okusa ve bu ezan vaktin içine rast gelse ezanda niyet şart olmadığı için eza n geçerli olur. Ezan bu yönü ile teyemmüm ve namazdan ayrılır. Bundan anlaşıldığına göre hutbe de ezan gibidir.

 

 

B. EZAN VE KAMETTE MÜEZZİNİN TAHARETLİ OLMASI

 

Abdestsiz kimsenin ezan okuması mekruhtur, cünübün okuması daha şiddetli derecede mekruhtur.

 

Abdestsiz veya cünüp kimsenin kamet getirmesi daha ağır derecede mekruhtur.

 

Abdestsiz kişinin ezan okuması mekruhtur.

 

[*] - Çünkü Nebi (s.a.v.) kendisine selam veren şahsın selamını abdestsiz iken almamış, teyemmüm yaparak almış ve şöyle buyurmuştur: Allah (celle celalühü)'ı abdestsiz olarak zikretmeyi uygun görmedim. (Ebu Davud, Taharet, 17; Nesai, Taharet, 38; İbn Mace, Taharet, 350)

 

Bu hadisi Ebu Davud ve diğer hadisçiler rivayet etmiş, Nevevi de el-Mecmu'da hadisin sahih olduğunu söylemiştir.

 

Ayrıca madem ki müezzin insanları ezana çağırmaktadır o halde namazı kılabilecek bir durumda olması yerinde olur. Aksi takdirde insanlara öğüt verdiği halde kendisi tutmayan kimse gibi olmuş olur. Kitaptaki ifadeden anlaşıldığına göre necasetten temizlenmiş olmak da sünnettir.

 

Ezan okuyan kimsenin cünüp olması daha şiddetli biçimde mekruh olur. Çünkü cünüplük, abdestsizlikten daha ağır bir durumdur.

 

Kameti abdestsiz veya cünüp okumak ezana göre daha ağır derecede mekruhtur. Çünkü kamet namaza daha yakındır.

 

Nevevi'nin sözünden abdestsiz kimsenin kamet getirmesinin cünüp kimsenin eza n okumasından daha ağır olduğu anlaşılmaktadır. Oysa İsnevı' nin dediği gibi bunların eşit olması gerekir.

 

Daha önce hayız ve lohusalığın cünüplükten daha ağır olduğunu söylemiştik. Bu halde iken ezan ve Mmet getirme durumunda mekruhluk cünüplük durumundan daha şiddetli olur.

 

[Soru]: Şu durumlar yukarıdaki hükme aykırılık teşkil etmektedir: Teyemmümlü kimse, idrar akıntısı olan kimse, su ve toprak bulamayan kimsenin namaz kılması gereklidir. Onların bu durumda iken ezan okuması ve kamet getirmesinin mekruh olduğu söylenemez.

 

[Cevap]: Yukarıda "abdestsiz" ve "cünüp" ile kastedilen, o halde iken namaz kılması mübah olmayan kimselerdir.

 

Avret yeri açık olan ve cünüp olan kimsenin -mescitte bile olsaokuduğu ezan yeterlidir. Çünkü amaç, vaktin girdiğini bildirmektir bu amaç da okunan ezanla gerçekleşmiştir. Haramlık başka sebepten kaynaklanmaktadır ki bu sebep de mescidin saygınlığı ve avret yerin açık olmasıdır.

 

Müezzin ezan okurken abdesti bozulsa veya cünüp olsa ezanı tamamlaması müstehaptır. Abdest almak [veya gusletmek] için ezanı yarıda bırakması müstehap olmaz. Çünkü insanlar ezanla oyun oynandığını düşünür. Şayet buna rağmen müezzin abdest alır ve arada uzun zaman geçmezse ezana kaldığı yerden devam eder. Baştan başlaması daha iyidir.

 

 

C. MÜEZZİNDE BULUNMASI SÜNNET OLAN NİTELİKLER

 

Gür ve güzel sesli, adil [güvenilir / güzel ahlaklı] kimsenin müezzin olması sünnettir.

 

Müezzinde şu niteliklerin bulunması sünnettir:

1. Hür olması: Çünkü o, hür olmayana göre daha olgun bir niteliğe sahiptir.

2. Gür sesli olması.

 

[*] - Çünkü Abdullah b. Zeyd'in hadisinde Nebi (s.a.v.) ona şöyle buyurmuştur: Rüyanda gördüğün sözleri Bilal'e öğret [de ezanı o okusun]; çünkü o senden daha gür sesli. (Ebu Davud, Salat, 512)

 

Ayrıca gür sesli olmak sesin daha çok kişiye ulaştırılmasını sağlar.

 

3. Güzel sesli olması: Müezzinin güzel sesli olması dinleyenin kalbini yumuşatır, davete icabet etmeye yönlendirir. Ayrıca davet edenin tatlı sözlü olması gerekir.

 

[*] - Darimı ve İbn Huzeyme şunu rivayet etmiştir: Nebi (s.a.v.) yirmi kişiye ezan okumasını emretti. İçlerinde Ebu Mahzure'nin sesini beğendi ve ezanın nasıl okunacağını ona öğretti. (Darimi, Salat, 1,271; İbn Huzeyme, 377)

 

4. Adaletli [güvenilir, güzel ahlaklı] olması: Bu, onun vaktin girdiğine dair sözünün kabul edilmesi içindir. Ayrıca bu şartın bulunması halinde [ezan okurken yüksekçe bir yere tırmanan] müezzinin insanların avretlerine [gizli hallerine] bakmasından emin olunur.

 

Fasığın, çocuğun, yanında vaktin girdiğini söyleyecek kimse olmayan körün eza n okuması mekruhtur. Çünkü vakit konusunda hata yapabilirler. Ayrıca bunlar insanlara namazı ilk vaktinde kılma faziletini kaybettirebilirler. Bu sebeple müezzinin vakitleri bilen bir kimse olması müstehap görülmüştür.

 

Bazı ayrmİllar: Ezanı uzatarak ve teganni ederek [şarkı okur gibi] okumak mekruhtur.

 

Nevevi'nin el-Mecmu'da zikrettiğine göre; Müezzinin, Nebi {s.a.v.}'in müezzinleri olan Bilal, İbn Ümmi Mektum, Ebu Mahzure ve Sa'd el-Kurezi'nin soyundan olması sünnettir. Şayet bunlar bulunmazsa Nebi {s.a.v.)'in ashabının müezzinlerinin soyundan olması müstehaptır. Bu da yoksa ashabın çocuklarının soyundan biri olması müstehaptır.

 

Mukim olan şahsın hayvana binerek eza n okuması mekruhtur; çünkü böylece eza n sırasında ayakta durma emrini terk etmiş olmaktadır. Ancak yolcu olan kimsenin binek üzerinde eza n okuması mekruh değildir. Çünkü yolculuk sebebiyle hayvana binmeye ihtiyacı vardır. Şayet yolcu yürüyerek ezan okursa, başladığı yerden fazla uzaklaşmamışsa, yani ezanın başını duyan kişinin sonunu duyamayacağı kadar uzaklaşmamışsa eza nı yeterli olur, belirtilen mesafe kadar uzaklaşmışsa yeterli olmaz.

 

Kişinin ezan okuduktan sonra kamet getirmek için bulunduğu yeri değşitirmesi menduptur. Kamet getirirken yürümemesi menduptur.

 

Müezzin ve imam ın ezan ile kamet arasında cemaatin namaz kılınacak yerde toplanabileceği ve namaz öncesindeki sünneti kılabilecekleri kadar bir süre beklemeleri sünnettir. Akşam namazında eza n ile kamet arasında kısa süreli oturma vb. bir fiille ara verilir [çok beklenilmez], çünkü vakit dardır. Ayrıca insanlar genellikle akşam namazı için vaktinden önce gelirler. Nevevi'nin sahih gördüğü görüşe göre müezzin, akşam ezanından sonra [kamet getirmeden önce iki rekatlık] bir sünnet kılınacak kadar

ara verir.

 

 

D. MÜEZZİNLİĞİN FAZİLETİ

 

Daha doğru olan görüşe göre imamlık müezzinlikten daha üstündür / faziletlidir.

Ben [Nevevi] derim ki: Daha doğru olan görüşe göre müezzinlik imamlıktan daha faziletlidir. Allah (celle celalühü) daha iyi bilir.

 

[Müezzinliğin mi yoksa imamlığın mı daha üstün olduğu konusunda dört farklı görüş vardır]:

 

[Birinci görüş]: [Rafil'nin belirttiğine göre] Daha doğru olan görüşe göre imamlık müezzinlikten daha üstündür.

 

Çünkü Nebi (s.a.v.) ve halifeler imamlığa devam etmişlerdir. Ayrıca bir şeyi yerine getirmek onun için çağırmaktan daha üstündür.

 

Subki, imamlığı terk etmenin selamete daha uygun olduğunu söylemekle birlikte imamlığın müezzinlikten üstün olduğu görüşünü tercih etmiştir.

 

Gazali İhya' da bazılarından şu görüşü nakletmiştir: Peygamberlerden sonra, alimlerden daha üstün kimse yoktur. Alimlerden sonra namaz kıldıran imamlardan daha üstün kimse yoktur. Çünkü burada sayılanların tümü Allah (celle celalühü) ile kulları arasında biri peygamberlik, bir diğeri ilim üçüncüsü ise dinin direği olan namazı kıldırmak suretiyle bulunmaktadır.

 

[İkinci görüş]: [Nevevi'nin tercih ettiği görüştür. Nevevi şöyle demiştir]:

 

Bana göre daha doğru olan görüş müezzinliğin imamlıktan daha faziletli olduğudur. Allah (celle celalühü) daha iyi bilir.

 

Çünkü Yüce Allah (celle celalühü) şöyle buyurmuştur: Allah'a davet edenden daha güzel sözlü kim vardır? [Fussilet, 33]

 

Hz. Aişe bu ayette kastedilenlerin müezzinler olduğunu söylemiştir.

 

[*] - Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Allah (celle celalühü)'ın kullarının en hayırizları Allah'ı zikretmek için güneşi, ayı, yıldızları ve gölgeleri gözetleyenlerdir. (Hakim, iman, 51)

 

Bu hadisi Hakim rivayet etmiş ve senedinin sahih olduğunu söylemiştir.

 

[*] - Nebi (s.a.v.) müezzinin bağışlanması, imamın ise doğru yolun gösterilmesi için dua etmiştir.

 

Rafifnin belirttiği gibi bağışlanmak, doğru yolun gösterilmesi nden daha üstündür.

 

Maverdi şöyle demiştir: Nebi (s.a.v.) imamın sapmasından korkarak ona doğru yolun gösterilmesi için dua etmiş, müezzine ise onun halinin salim olduğunu bildiği için bağışlanması için dua etmiştir.

 

Bu ikinci görüşte olanlar ilk görüşe şu şekilde cevap vermişlerdir:

Ezan okumak, bu işle uğraşanın başka bir işle uğraşmamasını gerektirir. Oysa hem Nebi (s.a.v.) hem de halifeler ümmetin yararı için çeşitli işlerle meşguloluyorlardı.

 

Şöyle de denilmiştir: Nebi (s.a.v.) eza n okumuş olsaydı onun sesini duyan herkesin cemaate gelmesi farz olurdu.

 

Bu son görüş "hal karinesi Nebi (s.a.v.}'in ezan okuması halinde de namaza gelmenin farzhğını değil müstehap olduğu görüşünü ifade eder." denilerek reddedilmiştir.

 

[*] - Ayrıca Tirmizi'nin iyi bir senede rivayet ettiğine göre Nebi (s.a.v.) bir yolculuk esnasında ezan okumuştur. (Tirmizi, Salat, 205)

 

Nebi {s.a.v.}'in iki kere ezan okuduğu da söylenmiştir.

 

Nevevi Nüket adlı eserinde eza n okumak ve kamet getirmenin birlikte imamlık yapmaktan daha üstün olduğunu söylemiştir. Sonraki bazıları bu görüşü esas almıştır.

 

Esas alınacak olan görüş ise Tenbih yazarına tabi olarak kitapta [el-Minhac' da] zikredilen görüştür.

 

Müezzinlik imamlıktan daha üstün olduğuna göre hutbe vermekten de daha faziletlidir. Çünkü imamlık hutbe vermekten daha faziletlidir. Çünkü imam şartın bağlı olduğu şeyi, hutbe veren ise şartı yerine getirmektedir. Şartın bağlı olduğu şeyi yerine getirmek daha üstün bir davranıştır.

 

[Üçüncü görüş]: Bir görüşe göre Ezan okumak ve imamlık yapmak aynı seviyededir.

 

[Dördüncü görüş]: Bir görüşe göre kişi kendisinin imamlığın haklarını yerine getirebileceğine güveniyorsa imamlık yapması daha faziletlidir, aksi takdirde müezzinlik yapması daha faziletlidir. Bu, İmam Şafii {r.a.)'nin el-Ümm'ünden kendi ifadeleri arasında da aktarılmıştır.

 

[Soru]: Nevevİ; ezanın sünnet olduğu, cemaatin ise farz[-ı kifaye] olduğu konusunda Rafii'nin görüşünü onayladığı halde nasılolup da ezan okumanın daha üstün olduğu görüşünü tercih etmiştir? Çünkü bu, sünnetin farza üstün tutulması anlamına gelir. Ezanın namaz kıldırmaktan üstün olduğunu yalnızca cemaatin sünnet olduğunu kabul eden birisi kabul edebilir.

 

[Cevap]: Sünnetin farza üstün tutulmasına bir engel yoktur. İlk olarak selam vermek, selama karşılık vermeye; borçlunun borcunu ibra etmek ona süre tanımaya üstün tutulmuştur. Oysa her iki durumda da ilk davranış sünnet ikincisi farzdır.

 

Bazı ayrıntılar: Ezan okuma ve Mmet getirmeye ehil olan kişinin bu ikisini birlikte yapması sünnettir. Nevevİ er-Ravda' da şöyle demiştir: "Bu konuda Tirmizi' de hasen bir hadis vardır." Bir görüşe göre bu mekruh, bir başka görüşe göre ise mübahtır.

Müezzinin herhangi bir ücret almaksızın ezan okuması sünnettir.

 

[*] - Çünkü Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Kim yedi yıl sevabını Allah'tan bekleyerek ezan okursa Allah (celle celalühü) onun için ateşten kurtuluş yazar. (Tirmizi, Salat, 306)

 

[*] - Bir başka rivayet ise şöyledir: Kim beş vakit inanarak ve sevabını Allah'tan umarak ezan okursa onun geçmiş günahları bağışlanır. (Beyhaki, Salat, 1,433)

 

Ezan okunan yerin mescidin yakınında olması sünnettir. Birbirine yakın olan mescitlerin, birbirinin ezanı ile yetinmemesi, her bir mescitte eza n okunması sünnettir.

Kişinin eza n okunduktan sonra bir özür bulunmadıkça mescitten çıkması mekruhtur.

Ezan vaktinin girip girmediği konusunda müezzinin görüşüne müracaat edilir, imamın görüşünün alınmasına ihtiyaç yoktur. Kamet ise imamın hazır olmasına bağlı olduğundan ancak onun izni ile kamet getirilir. Nitekim Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Müezzin ezan konusunda daha çok hak sahibi, imam ise kamet konusunda daha çok hak sahibidir.(İbn Adiy, el-Kamil fi'd-Duafa, IV, 1327)

 

Bu hadisi İbn Adiy, Ebu Hureyre' den rivayet etmiştir.

Müezzin, İmamın izni olmaksızın kamet getirmişse bu kamet muteber olur.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

IV. EZANA İLİŞKİN BAZI MESELELER