NAMAZ / EZAN VE KAMET |
IV. EZANA İLİŞKİN BAZI
MESELELER
A. EZANIN ŞARTI: VAKİT
B. SABAH NAMAZI İÇİN İKİ KERE EZAN
OKUNMASI
C. ÜCRETLİ OLARAK EZAN OKUMAK
D. EZAN DİNLEMENİN ADABI
A. EZANIN ŞARTI: VAKİT
Ezanın şartı vaktin
girmesidir. Ancak sabah namazı bunun dışındadır. Sabah namazı için ezan okumak
gece yarısından itibaren sahih olur.
A. EZAN VAKTİN GİRDİĞİNİ
BİLDİRMEK İÇİN Mİ YOKSA NAMAZIN KENDİSİ İÇİN MİDİR?
[Bu konuda iki görüş
vardır]: [Birinci görüş]: Ezanın şartı vaktin girmesidir; çünkü ezan vaktin
girdiğini bildirmek için okunur. Bu yüzden vakit girmeden önce okunan ezanın
sahih olmayacağı ve bu şekilde ezan okumanın caiz olmadığı konusunda icma
vardır. (İcma, 28) Çünkü bu, insanların
kafasını karıştırmaktır.
[İkinci görüş]:
Buveyti'de yer aldığına göre İmam Şafii (r.a.) namazın kılınması ile ezanın
meşruiyetinin kalktığını [yani ezan okunması sorumluluğunun kalktığını]
söylemiştir. Bu ifade ezanın vakit için değil namaz için meşru kılındığını
göstermektedir ki daha önce geçtiği üzere itim ad edilecek olan görüş budur.
Bu görüş ayrılığına
göre; yolculukta olan kişi namazı ertelemeye niyet etse ilk görüşü kabul
ettiğimizde ezan okumaz, ilk görüşü kabul etmediğimizde ezan okur.
B. SABAH NAMAZı İÇİN
VAKİT GİRMEDEN EZAN OKUNMASI
Sabah namazı için gece
yarısından itibaren eza n okumak sahihtir.
[*] - Bunun delili
Buhari ve Müslim' deki şu hadistir: Bilal geceleyin ezan okur; öyleyse İbn Ümmi
Mektum'un ezanını duyuncaya kadar yiyin, için.
Buhari'nin rivayetinde
şu fazlalık vardır: "İbn Ümmi Mektum gözleri görmeyen bir adamdı.
Kendisine sabah oldu, sabah oldu denilmedikçe ezan okumazdı. (Buhari,
Ahbarü'l-ahad, 7248; Müslim, Sıyom, 2531. )
Sabah ezanının vakti
gecenin ikinci yarısından itibaren meşru olmuştur; çünkü gecenin ikinci yarısı
sabah namazına daha yakındır. Zira gecenin çoğu geçmiş, ezanın vakti
yaklaşmıştır. Bu yüzden gecenin ikinci yarısı sabaha nisbet edilir. Araplar
geceyarısından sonra "hayırlı sabahlar / günaydın" derler. Alimlerin
çoğunluğunun "sabah ezanını gece yarısından sonra okumak caizdir"
şeklindeki genel ifadesinden farklı olara,k el-İklid'de bunun müstehap olduğu
söylenmiştir; çünkü sabah namazı girdiğinde insanlar arasında uyuyan, cünüp
olan kimseler olabilir. Onları uyandırmak ve vaktin başındaki fazileti elde
etmeleri için onları hazırlamak sebebiyle eza nı önce okumak müstehap olmuştur.
"Ezan" ifadesi
"kamet"i dışarıda bırakmaktadır, kamet hiçbir durumda vaktinden önce
okunmaz.
El-Mecmu'da belirtildiği
üzere kametle ezan arasında fazla ara verilmemesi şarttır.
Nevevİ, Müslim Şerhi'nde
"Bilal ile İbn Ümmi Mektum'un ezanları arasında birinin [ezan okunan yere]
çıkıp diğerinin inmesi kadar süre farkı vardı" ifadesi konusunda şöyle
demiştir:
Alimlere göre bunun
anlamı şudur: Bilal fecir vaktinden önce eza n okurdu ve ezan okuduktan sonra
dua vb. fiiller için beklerdi, sonra fecri gözlerdi. Fecrin doğuşu
yaklaştığında eza n okuduğu yerden iner ve İbn Ümmi Mektum'a haber verirdi. O
hazırlanıp eza n okunan yere çıkardı.
Bir görüşe göre sabah
ezanının vakti kışın gecenin son yedide biri kalınca girer, yazın ise gecenin
son ondörtte biri kalınca girer. Rafii bu görüşü şerhinde doğru bulmuş, Nevevi
ise Ziyadetü'r-Ravda'da zayıf görerek şöyle demiştir: "Bu görüşte olanlar
batıl ve tahrif edilmiş bir hadise dayanmışlardır."
Gecenin son yedide biri
ilk fecrin doğuşu ile girer. Bir görüşe göre sabah ezanının vakti bütün
gecedir.
Bir başka görüşe göre yatsı
namazının tercih edilen vaktinin çıkmasından sonradır.
Mütevelli seher vaktin i
fecr-i kazib ile fecr-i sadık arasındaki vakit olarak belirlemiş, İbn
Ebu's-Sayf ise "seher vakti gecenin son altıda biridir" demiştir.
B. SABAH NAMAZI İÇİN
İKİ KERE EZAN OKUNMASI
Mescidin iki müezzininin
olması, [sabah namazında] birinin fecirden önce birinin de fecirden sonra ezan
okuması sünnettir.
Nebi (s.a.v.)' e uyarak
mescit ve onunla aynı özellikte olan yerlerin iki müezzininin olması sünnettir.
İki müezzinin olmasının
yararlarından biri; sabah namazında bir müezzinin fecirden önce bir müezzinin
de fecirden sonra ezan okumasıdır. Bunun delili yukarıdaki hadiste geçmişti.
Nevevi'nin sahih kabul
ettiği görüşe göre ihtiyaç ve maslahata göre müezzin sayısı arttırılabilir.
Rafii ise buna aykırı olarak dört müezzin ile yetinmenin müstehap olduğu
görüşünü doğru kabul etmiştir.
Şayet vakit geniş ise
müezzinler sıra ile ezan okurlar. Aralarında anlaşmazlık olursa ilk ezan
okuyacak kişiyi belirlemek üzere kur' a çekerler. Şayet vakit daralmışsa ve
mescit de büyükse mescidin farklı bölümlerine dağılırlar. Şayet mescit küçükse
birlikte bulunmaları kargaşaya yol açmıyorsa birlikte bulunurlar. Ezan okurken
kelime kelime durarak okurlar. Şayet bu karışıklığa yol açarsa kur'a çekerler,
çıkan okur.
Nevevİ el-Mecmu'da şöyle
demiştir: Müezzinler sıra ile eza n okurken, vaktin başı kaçmasın diye
birbirinden geç kalmazlar.
Tek müezzin varsa sabah
ezanını iki kere okuması sünnettir, bir kere ile yetinirse fecirden sonra
okuması daha iyidir.
İlk müezzin kameti yapma
önceliğine sahiptir. Ancak sonraki müezzin mescidin düzenli müezzini ise kameti
o yapar.
C. ÜCRETLİ OLARAK EZAN
OKUMAK
Devlet başkanının kamu
harcamaları için ayrılan mallardan müezzinlerin rızkını temin edecek miktarda
bir bedeli ödemesi caizdir.
Nevevİ el-Mecmu'da şöyle
demiştir: Şafii'nin açık olarak ifade ettiği gibi, müezzinliği karşılıksız
olarak yapacak birisi varken bunu para ile yapacak olan birine para vermek caiz
değildir.
Kadı Hüseyin şöyle
demiştir: Bunun gerekçesi şudur: İmamın devlet hazinesi üzerindeki yetkisi,
vasınin yetimin malı üzerindeki yetkisi gibidir. Vasi yetimin malı konusunda
karşılık almadan çalışacak birini bulduğunda yetimin malından ücret ödemesi
caiz olmaz. İşte devlet başkanı da böyledir.
> Fasığın biri
ücretsiz olarak ezan okuyabileceğini söylese, aynı yerde güvenilir birisi
bulunsa fakat ücretsiz ezan okumaktan kaçınsa,
> Veya güvenilir
birisi bulunmakla birlikte ondan daha güzel sesli ve güvenilir birisi bulunsa
fakat ücretsiz ezan okumaktan kaçınsa,
Devlet başkanı ihtiyaç
duyulması halinde ihtiyaç ölçüsünde kamuya ayrılan bütçeden bu müezzinlerin
ücretini öder.
Birden fazla ve
birbirine yakın mescitler bulunsa, cemaati tek bir mescitte toplamak mümkün
olsa bile devlet başkanının mescitlerin işe yaramaz hale gelmemesi için her bir
müezzine ücret vermesi dUz olur.
Şayet devlet hazinesinde
sıkıntı varsa daha önemli olandan, örneğin Cuma namazı kılınan camiin
müezzininin maaşından başlaması farz, hazinede sıkıntı yoksa bundan başlaması
menduptur. Cuma namazı için okunan ezan diğerlerinden daha önemlidir; çünkü
Cuma'nın cemaati daha çok olur ve insanlar Cuma için gelirler.
Devlet başkanı veya
başka birisinin ezan okumak üzere müezzini maaşlı tutması caizdir. Çünkü bu,
bilinen bir iştir, müezzine bu sebeple rızkını temin edecek maaş verilir. Bu,
tıpkı senet yazmak gibi bir iştir. Ayrıca ezan okumanın yararı, tıpkı Kur'an
öğretimi gibi, toplumun geneline yöneliktir.
Devlet, bir şahsı
ücretli müezzin olarak çalıştırdığında ona çalışma süresini bildirmesi zorunlu
olmayıp "aylık şu kadar ücret karşılığında seni müezzin olarak
tutuyorum" demesi yeterlidir. Ancak devlet başkanı hazineden değil de kendi
malından ücretle tutarsa veya başka bir şahıs özelolarak müezzin tutarsa bu
durumda ücretle adam tutma konusundaki kural gereğince toplam sürenin
belirtilmesi gerekir.
Ezan okumak için ücretle
adam tutma durumunda akdin kapsamına kamet getirmek de ezana tabi olarak girer.
Kamet için müstakil olarak adam tutmak batıldır. Çünkü Mmet getirmekte bir
zorluk yoktur. Ezanda ise vaktin girişini takip etme zorunluluğu sebebiyle bir
külfet söz konusudur. Bu açıklamalar ile "bu [ücretle adam tutma] problemsiz
bir durum değildir" şeklindeki görüşün geçersizliği anlaşılmış olmaktadır.
Arapça eza nı güzelce
[okunuş kurallarına uygun olarak](7) okuyabilen birisi bulunduğu sürece cemaate Arapça dışında
bir dil ile okunan eza n sahih olmaz. Ancak [cemaat içinden] hiç kimse Arapça
ezan[ı düzgün] okuyamıyorsa bu durumda başka bir dil ile okunabilir.
(7) Burada güzel okumaktan kasıt makam,
teganni vb. hususlar olmayıp Arap dili kurallarına, tecvide uygun bir şekilde
okumaktır. (Çev.)
Kişi kendi başına iken düzgün
Arapça ezan okuyamıyorsa da bu ezan sahih olur. Yanında düzgün okuyan birisi
varsa ondan öğrenmesi gerekir. Nevevi bu görüşü Maverdi' den aktarmış ve
onaylamıştır.
D. EZAN DİNLEMENİN
ADABI
Müezzini dinleyen
kişinin onun söylediklerinin aynısını söylemesi sünnettir. Ancak "hayye
ale's-salati" ve "hayye ale'l-felahi" cümleleri yerine "La
havle ve la kuvvete illa billah" der.
Ben [Nevevi] derim ki:
Sabah ezanında "es-Salatü hayrun mine'n-nevm" ifadesi okunurken de
kişinin "sadakte ve berirte / doğru söyledin ve iyilik ettin" demesi
sünnettir. Allah (celle celalühü) daha iyi bilir.
A. EZANA İCABETİN HÜKMÜ
VE BU AÇIDAN İNSANLARIN DURUMU
1. Hükmü
Müezzini işiten ve -tabı
ki- dinleyen kimsenin onun sözlerini tekrarlaması sünnettir. Kamet okuyan kişiyi
işiten için de bu geçerlidir.
[*] - Bunun delili şu
hadistir: Ezanı duyduğunuzda müezzinin dediğinin benzerini söyleyin.(Buhari,
Ezan, 611; Müslim, Salat, 846)
Hadis ezan ile ilgili
olmakla birlikte kamet getiren kişi de müezzine kıyas edilir. (Kıyas)
2. Ezanı tekrarlaması
sünnet olan kimseler
a. Cünüp ve adedi
kimselerin ezam tekrarlaması
Hadisin genel ifadesi
eza nı dinleyen cünüp kimseyi, adetli kadın vb. şahısları da kapsamakla
birlikte [bunların ezana icabetlerinin sünnet olup olmadığı konusunda üç görüş
vardır]:
[Birinci görüş]: İtimad
edilen görüşe göre bunların eza na icabet etmesi sünnettir, nitekim Rafii ve
Nevevİ bunu tek görüş olarak belirtmişlerdir.
[İkinci görüş]: Subkı,
şu hadis sebebiyle cünüp ve adetli kimsenin müezzinin sözlerini
tekrarlayamayacağını söylemiştir: Allah {celle celalühü)'ın adın! abdestsiz
olarak anmayı uygun görmedim. (Ebu Davud, Taharet, 17; Nesai, Taharet, 38; İbn
Mace, Taharet, 350)
[Üçüncü görüş]:
Subki'nin oğlu ise şöyle demiştir: Burada orta bir görüş olarak şu
söylenebilir: Adet süresi uzun olduğundan adetli kadın ezana icabet edebilir,
cünüp ise böyle olmadığından icabet edemez.
b. Ezan okunması
sırasında icabet etmeye müsait olmayanların sonradan icabet etmesi
Hadisin genel ifadesi
ezanı duyduğu anda cinsel ilişkide bulunan veya tuvalet yapan kimseleri de
kapsamakla birlikte bu gibi kişiler, el-Mecmu'da belirtildiği üzere, işlerini
bitirdikten sonra müezzinin sözlerini tekrarlarlar. Bu da araya uzun zaman
girmediğinde olur. Şayet araya uzun zaman girmişse icabet etmeleri müstehap
değildir.
Bu, kurban bayramı
zamanında namazdan sonra getirilen teşrik tekbirinden farklıdır; çünkü kişi
namaz bittikten sonra tekbir getirmese aradan uzun bir zaman geçtikten sonra
tekbir getirse telafi edilmiş olur. Burada ise arada uzun zamanın geçmesi ile
ezana icabet imkanı ortadan kalkmış olur.
c. Ezan okunduğu sırada
namaz kılan, tavaf eden, Kur'an okuyan, zikreden kimselerin ezana icabet etmesi
Namazda olan kimsenin
ezana icabet etmesi [ezan sözlerini tekrarlaması] müstehap değildir, hatta
mekruhtur. Namazda olan kişi müezzinin "hayye ale's-salati" cümlesini
işitince "doğru söyledin ve iyi bir iş yaptın" diye karşılık verse
veya "hayye ale's-salati" yahut "essalatü hayrun
mine'n-nevm" diye karşılık verse namazı bozulur. Ancak el-Mecmu'da ifade
edildiği üzere "sadaka reslilullah [Allah reslilü (s.a.v.) doğru
söyledi]" dese namazı bozulmaz.
Namaz kılan kişi
fatihayı okurken müezzinin ezanına karşılık verse yeniden başlaması gerekir.
Ezanı duyan veya dinleyen
kişi o sırada Kur' an okumaktaysa veya zikir yapmaktaysa bunları bırakıp ezana
icabet etmesi müstehap olur.
Ezanı duyan kişi tavaf
yapıyorsa, Maverdi'nin dediği üzere, tavaf sırasında ezana icabet eder.
B. EZANA İCABET ETME
ZAMANI
EI-Mecmu'da
belirtildiğine göre; ezanı dinleyen kişi müezzinin her bir kelimesinden sonra o
kelimeye ne bitişik ne de gecikmeksizin icabet eder.
İsnevi şöyle demiştir:
Bu ifadeye göre kişi söz konusu durumda icabet ettiğinde bu yeterli olur, ancak
müezzinden önce söylediğinde yeterli olmaz.
C. OKUNAN EZANI DUYMAYAN
KİMSENİN İCABET ETMESİ
Nevevi'nin sözünden
anlaşıldığına göre kişi bir şahsın ezan okuduğunu veya kamet getirdiğini
bildiği halde mesafenin uzak olması veya kendisinin sağır olması sebebiyle onun
okuyuşunu işitmese ezana icabet etmesi sünnet olmaz. Nevevi el-Mecmu'da bu
konuda şöyle demiştir:
Zahir olan bu görüştür.
Çünkü "müezzini işittiğinizde" şeklindeki hadiste ezana icabet etmek
işitme ye bağlanmıştır. Nitekim bunun benzeri olan hapşırana "yerhamükallah"
demek için de karşı tarafın "elhamdülillah" demesini işitmek gerekir.
Kişi ezandaki terci'i işitmemiş olsa bile ezana icabet etmesi sünnettir. Çünkü
Nebi (s.a.v.) "müezzinden işittiğinizi söyleyin" dememiş "müezzin
ne diyorsa aynısını onu söyleyin" demiştir.
D. EZANIN BİR KISMINI
DUYAN KİMSENİN İCABET ETMESİ
el-Mecmu'daki
ifadelerden anlaşıldığına göre kişi ezanın bir kısmını duysa bütününe icabet
etmesi sünnet olur. Zerkeşı ve başka alimler bunu söylemişlerdir.
E. BİRDEN FAZLA EZAN
DUYAN KİMSENİN İCABET ETMESİ
Nevevİ el-Mecmu'da şöyle
demiştir: Kişi bir müezzinden sonra başka bir müezzini işitse; tercih edilen
görüşe göre ezana icabet etme fazileti bütün ezanları kapsamaktadır. Ne var ki
ilk ezana icabet etme daha güçlü bir hüküm olup bunu terk etmek mekruhtur.
lzz b. Abdüsselam şöyle
demiştir: İlk ezana icabet etmek daha faziletlidir. Ancak sabahın iki ezanından
ilkine icabet böyle değildir; bunlardan birine icabet diğerinden daha faziletli
değildir. Çünkü ilki vaktinden önce ikincisi ise vakit sırasında okunmaktadır.
Yine Cumanın iki ezanından birine icabet de diğerinden daha faziletli değildir;
çünkü birincisi vaktinden önce okunmaktadır; ikincisi ise Nebi (s.a.v.)
zamanında meşru kılınmış olan [okunan] bir ezandır.
F. "HAYYE ALE'S-SALAH"
VE "HAYYE ALE'L-FELAH" İFADELERİ OKUNURKEN SÖYLENMESİ SÜNNET OLAN
SÖZLER
Ezanda müezzinin
sözlerini tekrarlamak sünnettir. Ancak "hayye ale's-salah" ve
"hayye ale'l-felah" ifadelerine gelince dinleyen kişi bunların yerine
"la havle ve la kuvvete illa billah" der.
Bunun anlamı:
"Allah {celle celalühü)'ın koruması olmadan günahtan korunmak, Allah
{celle celalühü)'ın yardımı olmadan itaate güç yetirmek mümkün değildir"
demektir.
[*] - İbn Mesud'un şöyle
dediği rivayet edilmiştir: Allah Resulü (s.a.v.) 'nün yanındaydım. "La
havle ve la kuvvete illa billah" dedim. Bunun üzerine Allah Resulü
(s.a.v.) "Bunun açıklamasının ne olduğunu biliyor musun?" buyurdu.
Ben "hayır" dedim. Allah Resulü (s.a.v.) şöyle buyurdu: Allah {celle
celalühü)'ın koruması olmadan günahtan korunmak, Allah {celle celalühü)'ın
yardımı olmadan itaate güç yetirmek mümkün değildir.
Allah Resulü (s.a.v.)
daha sonra iki elini omuzlanma vurarak "Cibril aleyhisselam bana böyle
haber verdi" buyurdu. (Heysemi, Mecmeu'z-zevaid, 1,99)
["La havle ve la
kuvvete illa billah" ifadesinin kaç kere söylenece ği konusunda iki görüş
vardır]
[Birinci görüş]:
EI-Mecmu'da belirtildiğine göre kişi "La havle ve la kuvvete illa
billah" sözünü ezanda dört kere kamette iki kere söyler.
[İkinci görüş]: Bir
görüşe göre kişi bu sözü ezanda iki kere söyler. İbnü'r-Rif'a bu görüşü tercih
etmiştir. Nevevl'nin ifadeleri de bu görüşe meyletmektedir.
Nevevi metinde
"ezanın iki tane hayye ala ... ifadesinde kişi "La havle ve la
kuvvete illa billah" der, demek yerine "ezanın hayye ala ifadelerinde
"La havle ve la kuvvete illa billah" der, deseydi mutemed olan ilk
görüşe uygun bir ifade olurdu.
Ezanı duyan kişinin
"hayye ale's-salah" ve "hayye ale'l-felah" ifadelerini
tekrar etmemesinin sebebi şudur: "Hayye ale's-salah" ve "hayye
ale'l-felah" ifadeleri namaza çağrı için söylenen sözler olduğundan,
müezzin ve kamet getirenden başkası tarafından söylenmesi uygun olmaz. Bu
yüzden icabet eden kimsenin bunlar yerine "la havle ... " ifadesini söylemesi
daha uygun görülmüştür. Çünkü bu ifade işi tamamen Allah {celle celalühü)'a
havale etme anlamına gelmektedir.
[*] - Müslim' de yer
alan bir hadiste Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Müezzin "hayye
ale's-salah" dediğinde onu işiten kimse "La havle ve la kuvvete illa
billah" der. Müezzin "hayye ale'l-felah" dediğinde onu işiten
kimse "La havle ve la kuvvete illa billah" der.
Nebi (s.a.v.) hadisin
sonunda ise şöyle demiştir: Kim bunu içtenlikle söylerse cennete girer.
(Müslim, Salat, 848)
[*] - Buhar! ve
Müslim'in rivayet ettiği bir hadiste Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "La
havle ve la kuvvete illa billah" cennetin hazinelerinden bir hazinedir.
(Buhari, Megazi, 4205; Müslim, Zikir ve'd-dua, 6804, 6808)
Yani bunu söyleyen
kişinin sevabı tıpkı hazinenin gömülüp saklandığı gibi saklanmaktadır.
G. MÜEZZİN
"ES-SALATÜ HAYRUN MİNE'N-NEVM" DEDİĞİNDE SÖYLENMESİ SÜNNET OLAN
SÖZLER
[Sabah ezanında müezzin
"es-SaliHü hayrun mine'n-nevm" dediğinde ne söyleneceği konusunda iki
görüş vardır]
[Birinci görüş]:
Nevevi şöyle demiştir:
Ben [Nevevi] derim ki: Sabah ezanında "es-Salatü hayrun mine'n-nevm"
ifadesi okunurken de kişinin "sadakte ve berirte / doğru söyledin ve
iyilik ettin" demesi sünnettir. Allah (celle celalühü) daha iyi bilir.
Çünkü bu, müezzinin
söylediğine karşılık olarak uygun bir sözdür.
Ayrıca bu konuda haber
bulunmaktadır. Bunu İbnü'r-Rif'a söylemiştir. Demiri ise "bu sözü kimin
söylediği bilinmemektedir" demiştir.
[İkinci görüş]: Bir
görüşe göre kişi bu durumda -Sadaka Resulullah Sallallahu aleyhi ve Sellem
es-selatu hayrun mine'n-nevm- der.
("Allah Resulü (s.a.v.) doğru söyledi; namaz uydudan daha
hayırlıdır" der.)
H. KAMET SIRASINDA
SÖYLENECEK SÖZLER
Meşhur olan görüşe göre
kamet sırasında Mmet getirenin sözlerini tekrarlamak sünnettir.
Ancak "kad
kameti's-salatü" denirken [ne söyleneceği konusunda iki görüş vardır]:
[Birinci görüş]: Kişi
şöyle der: "Gökler ve yer varlığını devam ettirdiği sürece Allah (celle
celalühü) onu [namazı] kaim kılsın ve devam ettirsin" der.
Çünkü bu söz, kametteki
söze uygundur. Ayrıca bu konuda Ebu Davud' da bir haber de bulunmaktadır. Ancak
bu haberin senedi zayıftır.
[İkinci görüş]: İmam
[Cüveyni] şöyle demiştir: Bu durumda kişi şunları söyler: ''Allah'ım! Bu namazı
kaim ve devamlı kıL. Beni de o namazı kılan salihlerden eyle". Bu da Nebi
(s.a.v.)'den rivayet edilmiştir.
Bir görüşe göre ise kişi
kamete iki kelimesi dışında icabet etmez.
1. EZAN BİTTİKTEN SONRA
OKUNMASI SÜNNET OLAN DUA
Ezan bittikten sonra
herkesin Nebi (s.a.v.)'e salatü selam okuması sonra da şu duayı okuması
sünnettir: Allahümme rabbe hazihi'd-da'veti't-tamme, ve's-salati'l-kaime, ati
Muhammeden el vesilete vel fadile, veb'ashu makamen mahmuden ellezi vaadteh.
Ey bu tamamlanmış
davetin ve kılınacak olan namazın rabbi olan Allah'ım! Muhammed'e (s.a.v.)
vesileyi ve fazileti ver ve onu kendisine vaad ettiğin övülmüş makama [makam-ı
mahmud'a] yükselt.
1. Ezan bittikten sonra
önce saliıtü selam okumak
Ezam okuyan, işiten, dinleyen
kimselerin ezan -veya kametbittikten sonra Nebi (s.a.v.)'e salatü selam okumasl
sünnettir.
[*] - Bunun delili şu
hadistir: Müezzini işittiğinizde onun söylediklerini tekrar edin. Sonra bana
salatü selam edin. Çünkü kim bana bir kere salat ederse Allah (celle celalühü)
bunun sebebiyle ona on kere salat eder. (Müslim, Salat, 847; Ebu Davud, Salat,
523; Tirmizi, Menakib, 3614; Nesai, Ezan, 677)
2. Salatü selamdan sonra
ezan duasını okumak
Kişi salatü selam
getirdikten sonra şu duayı okur: Allahümme rabbe hazihi'd-da'veti't-tamme,
ve's-salati'l-kaime, ati Muhammedeni'l-vesllete ve'l-fadilete,veb'ashu makamen
mahmuden'illezi vaadteh.
Ey bu tamamlanmış
davetin ve kılınacak olan namazın rabbi olan Allah'ım! Muhammed'e (s.a.v.)
vesileyi ve fazileti ver ve onu kendisine vaad ettiğin övülmüş makama [makam-ı
mahmud'a] yükselt.
"Allahümme"
sözcüğü aslında "Ya Allah" demektir. Ya harfi kaldırılmış bunun
yerine mim harfi getirilmiştir. Bu sebeple bu ikisini birlikte okumak [yani Ya
Allahümme demek] caiz değildir.
"Davet" ile
kastedilen ezan ve kamettir.
"Tamamlanmış"
yani herhangi bir noksanın arız olmasından kurtulmuş demektir.
[*] - Bu duayı okumanın
sebebi şu hadistir: Kim ezanı işittiğinde [ezan bitince] bu duayı okursa
kıyamet gününde ona şefaatim helal olur. (Buhari, Ezan, 614)
Yani şefaatim
gerçekleşir.
Et-Tenbih adlı eserde
"fadılete" ifadesinden sonra "ve'd-derecete'r-refia"
ifadesi bulunmakta, "vaadteh" ifadesinden sonra da "Ya
erhame'r-rahimin [ey merhametlilerin en merhametlisi] ifadesi bulunmaktadır.
"Vesile" başka
bir şeye ulaşmak için kullanılan aracı anlamına gelir çoğul u
"vesail"dir. [Ezan duası ile ilgili] hadiste geçen "vesile"
ile kastedilen Allah {celle celalühü)'a yakın olmaktır. Bir görüşe göre ise
Müslim'de geçtiği üzere cennette bir makamdır. Bir başka görüşe göre ise
'illiyyin'in en yukarısında yer alan iki kubbedir. Bunlardan biri beyaz
incidendir ki burada Hz. Muhammed (s.a.v.) ve ailesi oturur. Diğeri ise sarı
yakuttandır; burada Hz. İbrahim ve ailesi oturur.
"Makam-ı mahmud
[övülmüş makam]" şu ayette geçendir: Umulur ki rabbin seni övülecek bir
makama ulaştırır. [İsra, 79] Bu, hesabın başlaması için mahşer meydanında
aracılık etme makamıdır. Bunu öncekiler ve sonrakilerin hepsi över. Bunu
Bezzar, Ebu Hureyre'den rivayet etmiştir.
Mücahid ve Taberi şöyle
demiştir: Makam-ı mahmud Allah (celle celalühüj'ın Nebi (s.a.v.)'i arşın
üzerine oturtmasıdır.
el-Muharrerve Şerh'te bu
ifade "veb' ashu'l-makame'l-mahmud" şeklinde belirli [elif-Iamlı] şekilde
geçmektedir. Nevevİ el-Mecmu'da bunu tenvinli olarak vermiştir. Buna Nesai, İbn
Huzeyme, ibn Hibban ve Beyhakı'de sahih senedle geçen ve elif-Iamlı olan
rivayetle itiraz edilmiştir.
[Soru]: Nebi (s.a.v.)'in
O makama Allah (celle celalühüj'ın vaadi ile yükseltilmesi kesin olarak zaten
gerçekleşecektir. O halde kulun bunu Allah'tan istemesinin yararı nedir?
[Cevap]: Bu duayı etmek
Nebi (s.a.v.)'in şerefini ve makamının yüceliğini ortaya koymakta, bu dua ile
Nebi (s.a.v.)'in Allah katındaki fazilet ve şerefi daha da artmaktadır.
Not:
Ezan ve kamet arasında
dua etmek menduptur. [*] - Bunun delili şu hadistir: Ezan ve kCimet arasında
edilen dua reddedilmez; o halde dua edin. (Tirmizi, Salat, 212. )
Bu hadisi Tirmizi
rivayet etmiş ve hasen olduğunu söylemiştir.
el-Ubab'ta şöyle
denilmiştir: Kişi ezan duasını bitirdikten sonra bunu "dünyada ve ahirette
afiyeti istemek" suretiyle pekiştirir.
Müezzin ve onu işitenler
akşam ezanından sonra şöyle dua ederler: "Allah'ım! Bu, senin gelen gecen,
biten gündüzün, dua edenlerinin sesidir. Beni affet" .
Sabah ezanından sonra
ise şöyle dua ederler: "Allah'ım! Bu, senin gelen gündüzün, biten gecen ve
dua edenlerinin sesidir. Beni affet".
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN