NAMAZ / YÜKÜMLÜLÜK VE KAZA |
III. ZARURET VAKTİ
Nevevİ daha sonra
zaruret vaktini ele almıştır. Bununla kastedilen "namazın farz olmasını
engelleyen durumların ortadan kalkması" dır. Namazın farz olmasını
engelleyen durunmlar; çocukluk, delilik, kafirlik, bayılma, adet görme,
lohusalıktır.
Nevevİ şöyle demiştir:
Namaza engelolan durumlar ortadan kalktığında geriye bir tekbir alacak kadar
vakit kalmışsa namaz farz olur.
Bir görüşe göre bir
rekat kılacak kadar zaman kalmış olması şarttır.
Daha güçlü görüşe göre
ikindinin sonunda bir tekbir alacak kadar vakte yetişen kimseye öğle namazı da
farz olur. Vatsının sonunda bir tekbir alacak kadar vakte yetişen kimseye akşam
namazı da farz olur.
Kişi namaz içinde iken
buluğa erse doğru görüşe göre namazı tamamlar ve bu namaz yeterli olur.
Şayet namazı
tamamladıktan sonra buluğa ererse doğru olan görüşe göre namazı iade etmesi
gerekmez.
A. NAMAZA ENGEL DURUMUN VAKTİN SONUNA
DOĞRU ORTADAN KALKMASI
B. İKİNDİYE YETİŞENİN ÖĞLENE DE,
YATSIYA YETİŞENİN AKŞAMA DA YETİŞMİŞ SAYıLMASI
C. NAMAZ İÇİNDE BULUĞA ERMEK
D. NAMAZI KILDIKTAN SONRA BULUĞA ERMEK
E. NAMAZ VAKTİ İÇİNDE AKLINI KAYBETMEK
VEYA HAYIZ GÖRMEK
A. NAMAZA ENGEL DURUMUN
VAKTİN SONUNA DOĞRU ORTADAN KALKMASI
Namaza engelolan
durumlar ortadan kalktığında geriye bir tekbir alacak kadar vakit kalmışsa
namaz farz olur.
Bir görüşe göre bir re
kat kılacak kadar zaman kalmış olması şarttır.
[Bu konuda iki görüş
vardır]:
[Birinci görüş]: Namazın
farz olmasını engelleyen durumlar ortadan kalktığında vakitten geriye bir
tekbir alacak kadar veya daha fazla zaman kalmışsa o vaktin namazı farz olur.
Çünkü namazın farz olmasının bağlı olduğu vakit miktarı açısından bir re kada
daha azı eşittir. Nitekim yolcu olan kişi namazını tam kılan imama uyduğunda
namazını tam kılması gerekir.
Nevevİ'nin sözünden
anlaşıldığına göre bir tekbir alabilecek zamandan daha az zaman kalmışsa namaz
farz olmaz. Cüveynı bunda tereddüt etmiş olsa bile el-Envar'da geçtiği üzere
hüküm böyledir.
[İkinci görüş]: Bir
başka görüşe göre ise en kısa sürede kılınabilecek bir rekat kadar bir vakit
kalmış olmalıdır. Nitekim Cuma namazının da bir rekatına yetişemeyen kimse
cumaya yetişememiş sayılır.
[*] - Bu görüşün bir
başka delili de şu hadisin mefhum-ı muhalifidir: Güneş doğmadan önce sabah
namazının bir rekatını kılan kimse sabah namazına yetişmiştir. Güneş batmadan
önce ikindi namazının bir rekatını kılan kimse ikindi namazına
yetişmiştir(Buhari, Mevakitü's-salat, 579; Müslim, Mesacid, 1373)
Her iki görüşe göre de
namazın farz olması için, abdest alabilecek ve en hafif bir namaz kılabilecek
kadar bir süre için engellerin ortadan kalkmış olması gerekir. Bu yapılmadan
önce engel geri gelirse namaz farz olmaz.
Daha güçlü görüşe göre
tekbir ile veya bir rekatla birlikte taharet yapabilecek kadar bir sürenin de
kalmış olması şart değildir.
B. İKİNDİYE YETİŞENİN
ÖĞLENE DE, YATSIYA YETİŞENİN AKŞAMA DA YETİŞMİŞ SAYıLMASI
Yukarıdaki ilk görüş
kabul edildiğinde [kişi ikindinin sonuna yetiştiğinde öğle namazının da,
yatsının sonuna yetiştiğinde akşam namazının da farz olup olmadığı konusunda
iki görüş vardır]:
[Birinci görüş]: Daha
güçlü görüşe göre ikindinin sonunda bir tekbir alabilecek kadar zamana yetişen
kimseye öğle namazı da farz olur. Yine yatsının sonunda bir tekbir alabilecek
zamana yetişen kimseye akşam namazı da farz olur. Çünkü öğle-ikindi namazı ile
akşamyatsı namazları özür durumunda birleştirilerek kılınmaktadır, zaruret
durumunda haydi haydi kılınır.
Namazın farz olması için
kişinin abdest alabilecek ve en hafif bir şekilde namaz kılabilecek bir süre
kadar -örneğin yolculukta iki rekat namaz kılabilecek kadar- engelleyici
durumdan uzak kalması gerekir.
El-Mühimmat'ta şöyle denilmiştir:
Bu mesele ve öncekinde "taharet alabilecek kadar süre"nin kapsamına
necasetlerin temizlenmesi, büyük ve küçük abdestsizliğin giderilmesi girer. Bu
yerinde bir görüştür.
Kıyasa göre avret
yerlerinin örtülmesi ve kıble yönünün araştırılması için yetecek kadar bir
sürenin de olması gerekir; çünkü bu ikisi de namazın şartlarındandır.
Hocam Remli'nin de
dediği üzere esas alınması gereken görüş bunun dikkate alınmayacağı görüşüdür.
Çünkü avret yerleri örtmek Ö namazın şartlarından olsa da namaza özgü bir şart
değildir. Kıble yönünü araştırma yükümlülüğünün de namazın vakti içinde
yapılması şart değildir. İbn Rif'a'nın ifadelerinde de bunu gösteren hususlar
bulunmaktadır.
Buna göre kişi buluğa
erdikten sonra yukarıda belirtilen fiillere yetmeyecek kadar bir vakit geçmeden
delirse namaz kendisine farz olmaz. Ancak ikindi namazının sonunda bir rekat
kılabilecek zamana yetişse ve bu namazı kılabilecek ve taharet yapabilecek
kadarlık sürede engeller kalkmış olsa sonra akşam namazı için taharet yapabilecek
ve namaz kılabilecek kadar bir vakit geçtikten sonra namaza engel durum geri
dönse bu sürenin akşam namazına sarfedilmesi gerekir. Geriye kalan süre ikindi
için yeterli olmadığından ikindi gerekli olmaz. Bunu Beğavi Fetvalarında
zikretmiştir.
İbnü'I-İmad şöyle
demiştir: Bu, kişi akşam namazından önce ikindi namazına başlamadıysa söz
konusu olur. Şayet başladıysa o vakti ikindiye sarfetmek gerekir. Çünkü
akşamdan önce başladığı ikindi ile meşgulolması gerekli hale geldiğinden akşam
namazına bu vaktin sarfedilmesi mümkün değildir.
Beğavi'nin söylediği
görüş daha yerindedir. Çünkü kişi namazı tam olarak kılabileceği kadar bir
süreye yetiştiğinde onu kaza etmesi gerekir, bu durumda ikindi namazı nafile
olarak kılınmış olur. İbn Ebu Şerif Şerhu'l-İrşad adlı eserinde bu görüşü esas
almıştır.
[İkinci görüş]:
Belirtilen durumda öğle ve akşam namazı farz olmaz.
[a] - Öğle namazının
farz olması için ilk görüşe göre bir tekbir alabilecek kadar, ikinci görüşe
göre bir rekat namaz kılabilecek kadar zaman yanında mukim için dört rekat,
yolcu için iki rekat kılabilecek kadar bir sürenin bulunması gerekir.
[b] - Akşam namazının
farz olması için de ilk görüşe göre bir tekbir alabilecek kadar ikinci görüşe
göre bir rekat namaz kılabilecek kadar zaman yanında mükim için üç rekat, yolcu
için iki rekat kılabilecek kadar bir sürenin bulunması gerekir.
Çünkü iki namazın cem
edilmesi ilk namaz tamamlanıp ikinci namaza vakit içinde başlandığında söz
konusu olur.
Yukarıda
zikrettiklerimiz ile sabah, ikindi ve yatsı namazları dışarıda kalmaktadır.
Bunların hiçbiri daha sonraki namazların bir bölümüne yetişmekle farz olmaz.
Çünkü bu namazlar bir sonraki ile birleştirilmez.
C. NAMAZ İÇİNDE BULUĞA
ERMEK
Kişi namaz içinde iken
buluğa erse doğru görüşe göre namazı tamamlar. Doğru olan görüşe göre bu namaz
yeterli olur.
Kişi namaz içinde iken
-el-Muharrer'de belirtildiği üzere- buluğ yaşına ulaşmak suretiyle buluğa erse
[namazını tamamlamasının gerekli olup olmadığı konusunda ve bu namazın yeterli olup
olmadığı konusunda iki görüş vardır]:
[Birinci görüş]: Doğru
olan görüşe göre:
[a] - Onun namazını
tamamlaması farzdır. Çünkü namazın kendisine farz olması namazın sahih olduğu
bir sırada gerçekleştiğinden namazı tamamlaması gerekir. Bu, oruç tutan çocuğun
gün içinde buluğ yaşına ulaşarak baliğ olmasına benzer (Kıyas)
Bu çocuğun günün geri
kalan kısmını da oruçlu geçirmesi gerekir.
[b] - Bu namaz yeterli
olur. Bu, Cuma namazı bile olsa hüküm böyledir. Çünkü kişi farz olan namazı
şartına uygun olarak kılmıştır. Bu, Cuma namazı sona ermeden önce öğle vakti
kılarken azat edilen kölenin durumuna benzer (Kıyas)
Namazın baş kısmının
nafile olarak kılınmış olması namazın sonunun farz olmasına engelolmaz. Bu
nafile olan hacca ve hasta iken oruca başlayıp sonra iyileşen kimsenin orucuna
benzer. (Kıyas)
[İkinci görüş]: Çocuğun
bu namazı tamamlaması farz olmadığı gibi müstehap da değildir. Yine bu şekilde
kıldığı namazın baş tarafı noksan olduğundan yeterli olmaz.
İlk görüşe göre çocuğun
ihtilaftan kurtulmak için ve olgunluk halinde iken namazı eda etmiş olmak için
bu namazı yeniden kılması müstehap olur.
D. NAMAZI KILDIKTAN
SONRA BULUĞA ERMEK
Şayet namazı
tamamladıktan sonra buluğa ererse doğru olan görüşe göre namazı iade etmesi
gerekmez.
Çocuk namazı kıldıktan
sonra yaş vb. yollarla buluğa erse, [önceki namazının geçerli olup olmadığı
konusunda dört görüş vardır]:
[Birinci görüş]: Vakit
kalsa bile önceki namaz yeterlidir.
Bu, Cuma namazı yerine
kılınan öğle namazı için bile olsa ve cumaya yetişmek mümkün bile olsa hüküm
böyledir. Çünkü namazı sahih olarak eda etmiştir.
Doğru olan görüşe göre
-onun hali çocukluktan olgunluğa geçerek değişmiş olsa bile- namazı iade etmesi
farz değildir. Bu başı açık olarak namaz kılan cariyenin sonradan azat edilmesine
benzer. (Kıyas)
Çift cinsiyetli kişi
öğle namazını kılsa sonra onun erkek olduğu anlaşılsa, Cuma namazına yetişmesi
mümkün olsa cumaya gitmesi gerekir.
[İkinci görüş]: Namazı iade
etmesi gerekir; çünkü kıldığı namaz nafiledir. Nafile namaz ile farz borcu
düşmez. Üç İmamın [Ebu Hanife, İmam Malik ve İmam Ahmed bin Hanbel] görüşü bu
şekildedir. Bu, çocuğun hac yaptıktan sonra buluğa ermesine benzer.
İlk görüşte olanlar buna
şu şekilde cevap vermişlerdir: Hac meselesinden farklı olarak namazda çocuğun
namaz kılınması istenmekte, kılmadığında dövülmektedir. Ayrıca haccın farz
olması ömürde bir defa olduğundan bunun olgunluk yaşında olmasını şart koşarız.
Namaz ise ömürde bir defa değildir.
[Üçüncü görüş]: Vakit
içinden o namazı kılacak kadar süre kalırsa namazı iade etmek farz olur, aksi
takdirde farz olmaz.
[Dördüncü görüş]: Şayet
çocuk Cuma günü öğle namazını kıldıktan sonra buluğa ermişse Cuma namazı da
bitmemişse Cuma namazını kılması gerekli olur. Çünkü öğle namazı kılmak Cuma
yerine geçmez. İbnü'l-Haddad bu görüştedir.
İlk görüşe göre, tıpkı
namaz içinde iken buluğa ermesi durumunda olduğu gibi çocuğun namazı iade
etmesi müstehap olur.
E. NAMAZ VAKTİ İÇİNDE
AKLINI KAYBETMEK VEYA HAYIZ GÖRMEK
Kadın vaktin başında
hayız olsa veya kişi vaktin başında delirse farzı kılabilecek kadar bir süreye
yetişmişse o vakit farz olur, aksi takdirde farz olmaz.
1) Kadın vaktin başında
hayız veya lohusa olsa veya kişi vaktin başında delirse yahut bayılsa, namaza
engel durum vaktin tümünü kaplasa o vaktin namazı farz olur, onunla birlikte
cem edilebilen arkasındaki namaz farz olmaz.
Namaza engel durumla
karşılaşan kimse,
a) Bu durum meydana
gelmeden önce vaktin başında -yolcunun namazı kısaltması suretiyle bile olsa-
mümkün olabilecek en hafif şekilde namazın farzını kılabilecek kadar bir süreyi
engelsiz yakalamışsa,
b) "Namazdan önce
yapılması sahih olmayan teyemmüm gibi bir tahareti" yapabilecek kadar bir
süre geçmişse,
Bundan sonra meydana
gelen durum sebebiyle namazın farzı kendisinden düşmez. Bu, bir yıl geçtikten
ve eda etme imkanı bulduktan sonra zekat nisabının telef olması gibidir.
(Kıyas)
2) Yine [vaktin başında
değil de] vakit içinde iken belirtilen süre kadar engelden kurtulsa hüküm yine
böyledir. Ancak çocuk dışındaki şahıslar hakkında "vakit girmeden önce
yapılamayan taharet"in istisna edilmesi söz konusu değildir.
3) Şayet kişi bu namazı
öncekiyle birleştirebilecek kadar bir süreye yetişebilirse bu namazdan öncekini
kılması da gerekli olur. Çünkü yerine getirme imkanı bulmuştur.
4) Bu namazia birlikte
cem edilen sonraki namaz, kişi onu kılabilecek kadar süre yakalamış olsa bile
farz olmaz. Çünkü diğer durumun (3. maddenin) aksine ilk namaz vakti cem ederek
kılma hali dışında ikincisine elverişli değildir.
Aynı şekilde birinci
namazın vakti, cem açısından ikinci namazın vaktine tabidir. Aksi söz konusu
değildir. Nitekim cem-i takdim şeklinde namazları kılarken ikinci namazı önce
kılmak farz kılınmamış, birinci namazı önce kılmak ise caiz kılınmıştır. Hatta
cem-i tehirde birinci namazı önce kılmak bir görüşe göre farzdır.
Vakitten önce yapılması
mümkün olan taharete gelince onu yapabilecek kadar bir sürenin engelsiz olarak
bulunması dikkate alınmaz.
5) Şayet kişi
-belirttiğimiz şekilde- namazın farzını kılabilecek kadar bir süre
yakalayamamışsa, namazı kılma imkanı bulamadığından namaz farz olmaz. Bu, ödeme
imkanı bulamadan önce zekat nisabının telef olması gibidir. (Kıyas)
Not:
Nevevi yalnızca hayız konusunu
zikretmekle yetinmiş, lohusalığın hükmünün de böyle olduğunun bilinmesini
istemiştir; çünkü daha önce geçtiği üzere lohusalık, birikmiş hayız kanıdır.
Yine Nevevi yalnızca delirmeyi zikretmiş, bayılmanın öncelikle böyle olduğunun
bilinmesini istemiştir. Kişinin namaz vaktinde yeniden çocukluğa dönmesi diye
bir şey söz konusu olamaz. Yine namazın iadesini ortadan kaldıracak şekilde
inkara dönmesi söz konusu olamaz; çünkü bu irtidattır, irtidat halinde ise
namazın iadesi gereklidir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN