MUĞNİ’L-MUHTAC

CENAZELER

 

2. ÖLÜMÜ YAKLAŞAN KİŞİYE YAPILMASI GEREKEN İŞLER

 

Ölümü yaklaşan kişi -doğru görüşe göre- sağ tarafı üzerine kıbleye dönecek şekilde yatırılır. Şayet mekanın dar olması vb. bir sebeple bu mümkün olmazsa yüzü ve ayak tabanları kıbleye dönmüş bir halde sırt üstü yatırılır. Israrda bulunmaksızın kelime-i şehadet getirmesi telkin edilir. Yanında Yasın suresi okunur.

 

Ölümü yaklaşan kişi Rabbi hakkında hüsnü zanda bulunsun.

 

Nevevi [hastanın yapması sünnet olan işleri anlattıktan sonra] ölümü gelen kimseye karşı yerine getirilmesi gereken adab'tan bahsetmiştir.

 

[Bunları şu şekilde belirtmiştir]

 

A. ÖLÜMÜ YAKLAŞAN KİŞİNİN KIBLEYE DÖNÜK OLARAK YATIRILMASI

B. KELİME-İ ŞEHADET TELKİN EDİLMESİ

C. YASİN SURESİNİN OKUNMASI

D. ÖLÜMÜ YAKLAŞAN KİMSENİN RABBİ HAKKINDA HÜSNÜ ZANDA BULUNMASI

 

A. ÖLÜMÜ YAKLAŞAN KİŞİNİN KIBLEYE DÖNÜK OLARAK YATIRILMASI

 

Ölümü yaklaşan kimsenin [hangi şekilde yatırılması daha faziletlidir.? Bu konuda Mezhep içinde farklı görüşler vardır.]

 

[Birinci görüş]

 

Doğru olan görüşe göre;

 

1. [Ölümü yaklaşan kişinin] tıpkı ölünün mezara konulması durumunda olduğu gibi- sağ tarafına doğru yatırılması menduptur. Çünkü yönlerin en üstünü sağ tarafıdır.

 

Nevevi'nin "daha doğru olan görüşe göre" ifadesi "yatırılması" ile ilgilidir. Bunun karşısında yer alan görüş az sonra gelecektir.

 

2. Şayet mekanın dar olması, ölünün yan tarafında o tarafı üzerine yatmasına engel bir durumun bulunması vb. bir sebeple ölüyü sağ yanı üzerine yatırmak mümkün olmazsa -el-Mecmu'da belirtildiği üzere- sol yanı üzerine yatırılır. Çünkü bu pozisyonda yatması, sırt üstü yatışa göre kıbleye dönmeye daha uygundur.

 

3. Şayet sol tarafına yatırılması da mümkün olmazsa sırt üstü yatırılır, yüzü ve ayak tabanları kıbleye döndürülür. Bunu sağlamak için başının altına yüksek bir şey koyarak başının biraz yukarı kaldırılması şeklinde olur, böylece yüzü kıbleye dönmüş olur.

 

[ikinci görüş]

 

Doğru görüşün karşısında yer alan bu [zayıf] görüşe göre ölünün bu şekilde sırt üstü yatırılması daha faziletlidir. Şayet bu mümkün olmazsa sağ yanı üzerine yatırılır.

 

 

B. KELİME-İ ŞEHADET TELKİN EDİLMESİ

 

1. Ölümü yaklaşan kimseye -Maverdi'nin belirttiğine göre yatırılmadan önce- kelime-i şehadeti getirmesinin telkin edilmesi menduptur.

 

Burada kastedilen "La ilahe illallah" sözünün söylenmesidir. Şayet hem telkinde bulunmak hem de yukarıda belirtilen şekilde yatırmak mümkün ise -İbnü'I-Ferkah'zn belirttiği üzere- her ikisi birlikte yapılır. Şayet bu mümkün olmazsa yalnızca telkinde bulunulur.

 

[*] - Bunun delili Müslim' de yer alan şu hadistir: Ölülerinize la ilahe illallah demelerini telkin edin. (Müslim, Cenaiz, 2120)

 

Nevevi el-Mecmu'da şöyle demiştir: Bu hadiste "ölüleriniz" ifadesiyle kastedilen "ölüme yaklaşmış olan kimseler"dir. Bu, bir şeyin ileride alacağı durumu dikkate alarak ona ilerideki ismi verme türünden bir mecazdır. Nitekim Yusuf suresindeki ayette geçen "ben rüyada şarap sıktığımı gördüm" [Yusuf. 36] ifadesi de böyledir.

 

[*] - Ebu Davud hasen bir senetle şu hadisi rivayet etmiştir: Son sözü "La ilahe illallah" olan kişi cennete girer (Ebu Davud, Cenaiz, 3116)

 

2. Kelime-i şehadet telkininde bulunurken, kişinin sıkılganlık göstermemesi için ısrarcı olunmaz.

 

Telkinde bulunurken kişiye "la ilahe illallah de!" şeklinde emir verilmez, telkinde bulunacak olan kişi ölümü yaklaşan kişinin kelime-i şehadeti hatırlayarak söylemesi için kendisi kelime-i şehadeti söyler. Yahut: "Allah'ı zikretmek mübarek bir iştir, haydi birlikte Allah'ı zikredelim" der.

 

-Saymeri'nin belirttiği üzere- şayet ölümü yaklaşan kişi kelime-i şehadeti söylerse, -arada dünyevı bir konuşma geçmediği sürecetelkinde bulunan kişi telkini tekrar etmez. Tesbih vb. şeyler söylemiş olursa da telkini tekrar etmez; çünkü bu ifadeler kişinin son sözünün la ilahe illallah olmasına engel değildir. Burada kastedilen dünyaya ait konuşma yapmaktır.

 

Telkinde bulunan kişinin ölümü yaklaşan kişinin mirasçısı, düşmanı olmakla veya onu kıskanmakla itham edilen bir kişi olmaması sünnettir.

 

Şayet ölünün yanında mirasçıları dışında kimse bulunmazsa, ölüye en şefkatli olan mirasçısı telkinde bulunur. Bu durumda yukarıda zikredilen sebepten dolayı telkin terk edilmez.

 

Konu ile ilgili rivayetlerin zahiri dikkate alınarak telkin de "Muhammedün rasulullah" ifadesi zikredilmez; çünkü telkinin amacı tevhid inancıdır. [Zayıf] bir görüşe göre ise bu da zikredilir; çünkü bu kişi zaten muvahhiddir. Bu ikinci görüşten -İsnevI'nin belirttiğine göre- şu sonuç çıkar: Kişi kafir olsa, ölümüne yakın kendisine "La ilahe illallah, Muhammedün resulullah" ifadesi telkin edilir, bu iki şehadeti birlikte getirmesi emredilir. Bunun delili daha önce geçen Yahudi çocuğu ile ilgili hadistir. -Hocam Remli'nin dediğine göre- kişinin Müslüman olması ümit ediliyorsa bunu yapmak farz, aksi takdirde menduptur.

 

Alimlerin ölümü yaklaşan kimseye telkinde bulunmak konusu ile ilgili ifadeleri "mükellef olmamakla birlikte temyiz çağını geçmiş çocuğu" da kapsamaktadır. Bu çocuk öldükten sonra [mezara gömülünce ona] telkin de bulunulması sünnet değildir. -Zerkeşi şöyle demiştir- Çünkü ölümü yaklaşan kişiye telkinde bulunulması onun yararı [imanlı gitmesi] için, mezara konulduktan sonra telkin de bulunulması ise kabir sualinde azap görmemesi içindir. Oysa mükellef olmayan çocuk için kabirde azap söz konusu değildir.

 

 

C. YASİN SURESİNİN OKUNMASI

 

Ölümü yaklaşan kimsenin yanında "Yasın suresi" okunur.

 

[*] - Çünkü Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Ölüleriniz üzerine Yasin suresini" okuyunuz. (Ebu Davud, Cenaiz, 3121; İbn Hibban, Cenaiz, 3002)

 

Bu hadisi Ebu Davud ve İbn Hibbiln rivayet etmiştir. İbn Hibban hadisin sahih olduğunu belirterek şöyle demiştir: Burada "ölüleriniz" ifadesi ile kastedilen "ölümü yaklaşan kimseler"dir. İbnü'rRif'a ise bu hadisin zahirini esas almışsa da bununla kastedilen "ölümü yaklaşan kimselerdir. Çünkü ölmüş olan kimsenin üzerine Yasın okunmaz, onun yanında Yasin okunur.

 

Ölümü yaklaşan kimsenin üzerine Yasin suresinin okunmasının hikmeti şudur: Yasin suresinde kıyamet ve ahirete ilişkin haller zikredildiğinde ölmekte olan kimselerin yanında bunların okunması ona bu durumları tekrar hatırlatır.

 

Alimlerimizden bazıları ölümü yaklaşan kimsenin yanında Ra'd suresinin okunmasını müstehap görmüştür. Çünkü Cabir (r.a.) "bu sure kişinin ruhunun çıkmasın! kolaylaştırır" demiştir.

 

Cili'nin belirttiğine göre ölümü yaklaşan kişiye soğuk su içirmek [ağzına damlatmak] sünnettir. Çünkü canın bedenden ayrılması şiddetli bir durum olduğundan bu esnada kişi susar, şeytanın onun ayağını kaydırmasından korkulur.

 

[*] - Çünkü rivayette yer aldığına göre; Şeytan ölümü yaklaşan kimsenin yanına elinde tatlı bir su ile gelerek "benden başka ilahın olmadığını söyle sana bu suyu vereyim" der.

 

Yüce Allah'tan (c.c.) lütfu ile bizi ve bütün Müslümanları ölüm esnasında iman üzere sabit kılmasını niyaz ederiz!

 

Kişi can çekişirken adetli kadının o ortamda bulunması mekruhtur;

 

[*] - Çünkü rivayete göre; Melekler içinde köpek, heykel ve cünüp bulunan eve girmezler.

 

Bundan anlaşıldığına göre köpek, heykel ve adetli kadın dışında gusletmesi gereken kimse de adetli kadın ile aynı hükme tabidir.

 

Er-Revnak ve el-Lübab adlı eserlerde "mekruhtur" ifadesi yerine "caiz değildir" denilmiştir. Bununla "yapması ve yapmaması eşit olacak şekilde caiz değildir, yani mekruhtur" denilmek istenmiştir.

 

 

D. ÖLÜMÜ YAKLAŞAN KİMSENİN RABBİ HAKKINDA HÜSNÜ ZANDA BULUNMASI

 

Hasta olan [ve ölümü yaklaşan] kimsenin Rabbi hakkında hüsnü zanda bulunması, yani Allah teala'nın kendisine merhamet edeceğini ve bağışlayacağını düşünüp bunu ümit etmesi menduptur.

 

[*] - Çünkü Buhari ve Müslim'de yer aldığına göre Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Yüce Allah: "Ben kulumun zannı üzereyim" buyurdu (Buhari, Tevhid, 5505; Müslim, Zikir ve dua, 2675)

 

[*] - Müslim'deki hadiste ise şöyle buyrulmuştur: Hepiniz mutlaka Allah Teala hakkında hüsnü zan ederek ölün. (Müs!im, Cennet ve neimuha, 7158)

 

Ölmek üzere olan şahsın yanında bulunanların onun Allah hakkında hüsnü zanda bulunmasını sağlamaları ve ona Allah'ın rahmetini tattırmaları sünnettir. Hatta - Ezrai'nin dediği üzere- kendisinde rahmetten ümit kesme emareleri görünürse, "farz olan nasihatta bulunmak" kuralı gereğince bunu yapmak farzdır. Söz konusu durum, farz olan nasihatin yapılması gereken en önemli durumdur.

 

Nevevi el-Mecmu'da şöyle demiştir: Ölümü yaklaşan kimsenin; tırnaklarını kesmek, bıyıklarını kısaltmak, koltuk altı ve kasık tüylerini kazımak gibi fiilleri yaparak kendini hazırlaması müstehaptır. Yine dişlerini misvaklaması, gusletmesi, güzel koku sürünmesi ve temiz elbise giymesi de sünnettir.

 

Sağlığı yerinde olan kişiye gelince [onun hakkında Allah'tan korkması mı yoksa Ümitıi olması mı daha üstündür? Bu konuda farklı görüşler vardır]

 

[a] - Bir görüşe göre Allah'tan duyduğu korkunun, Allah'a karşı ümidinden fazla olması daha iyidir.

 

[b] - EI-Mecmu'da "daha güçlü" olarak belirtilen görüşe göre ise her ikisi eşit olmalıdır. Çünkü Kur'an'ın çoğu yerinde [ümit vererek] teşvik etme ve [korkutarak] sakındırma birlikte gelmektedir. Buna örnek olarak şu ayeti zikredebiliriz: Şüphesiz ki iyi kimseler [ebrar] nimetler içindedir. Günahkarlar [facirler] ise cahimdedir [cehennemdedir]. [İnfitar, 13-14]

 

[c] - Bu konuda en uygun görüş İhya'da zikredilen şu görüştür:

Kişide "rahmetten ümidini kesme" hastalığı bulunuyarsa onun hakkında ümitli olmak daha iyidir, şayet "kendini güvende hissetme [garantide görme]" hastalığı varsa onun hakkında korkmak daha iyidir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

1. ÖLÜM GERÇEKLEŞTİKTEN HEMEN SONRA YAPILACAK İŞLER