CENAZE NAMAZI |
5. CENAZE NAMAZININ
ŞARTLARI
Cenaze namazında normal
namazdaki şartlar aynen geçerlidir, cemaat şart değildir.
Bir kişinin cenaze
namazı kılmasıyla [yükümlülük yerine gelmiş olur] cenaze namazının farziyeti
düşer. [Zayıf] bir görüşe göre iki kişinin bulunması, bir başka görüşe göre üç
kişinin bulunması, bir başka görüşe göre dört kişinin bulunması farzdır.
Daha doğru görüşe göre
erkekler var ise, yalnızca kadınların kılması ile farziyet düşmez.
Namazın kılındığı
beldede bulunmayan bir ölü için cenaze namazı kılınır.
Cenaze namazının
definden önce kılınması gerekir. Definden sonra kılınması sahihtir. Daha doğru
görüşe göre bunun sahih olması "kişi öldüğünde cenaze namazı kılmaya ehil
olanlar"a özgüdür.
Resulullah {s.a.v.)'ın
kabri yanında onun cenaze namazı hiçbir şekilde kılınmaz.
Cenaze namazında, diğer
namazlarda şart olan; avret yerlerin örtülmesi, taharet, kıbleye dönmek vb. şeyler
şart koşulur. Çünkü buna da "namaz" adı verildiğinden diğer namazlar
gibidir.
Cenaze namazının
"namazdan önce cenazenin yıkanmış olması" vb. gibi başka bazı
şartları daha vardır.
A. CENAZE NAMAZINDA
CEMAAT ŞART MIDIR?
B. KILANLARIN SAYISI VE
CİNSİYETİ
C. GIYABİ CENAZE
NAMAZI KILMAK
D. CENAZE NAMAZININ
ÖLÜNÜN DEFNİNDEN ÖNCE KILINMASI
E. RESULULLAH
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'İN KABRİ YANINDA ONUN CENAZE NAMAZINIKıLMAK
A. CENAZE NAMAZINDA
CEMAAT ŞART MIDIR?
Beş vakit namazda cemaat
şart olmadığı gibi cenaze namazında da cemaat şart değil, sünnettir.
[*] - Bunun delili
Müslim'de yer alan şu hadistir: Bir Müslüman öldüğünde Allah'a hiçbir şeyi
ortak koşmayan kırk kişi onun cenaze namazını kılarsa Allah o kişi hakkındaki
şefaatlerini [şahitliklerini] mutlaka kabul eder. (Müslim, Cenaiz, 2196)
[*] - Beyhaki ve diğer
hadisçilerin rivayet ettiğine göre sahabe Nebi {s.a.v.}'in cenaze namazlarını
bölük bölük kılmışlardır. (Darekutni iydeyn, 2, 56)
[Beyhaki, Şafii'nin
ağzından bunun sebebini şöyle aktarmıştır:]
Bu, Nebi {saIlallahu
aleyhi ve seIlem}'in makamının yüceliğinden ve onun cenaze namazını kıldırmak
için herhangi bir kimsenin imamlığa geçmeme konusundaki hassasiyetlerinden
kaynaklanmıştır. (Beyhaki, Cenaiz, 103)
Beyhaki dışındaki
bazıları ise bunun sebebini şöyle açıklamışlardır:
Topluluğa namaz
kıldıracak bir imam belirlenmemişti. Şayet bir kişi Nebi {s.a.v.)'in cenaze
namazını kıldırmak için geçse idi o kişi her konuda toplumun önünde yer alacak
ve halifelik için de o belirlenmiş olacaktı.
"Bölük bölük
kıldılar" ifadesinin anlamı, "birbiri peşi sıra cemaatler halinde
kıldılar" demektir.
Not:
[Nebi {s.a.v.)'in cenaze
namazı ile ilgili şöyle bir görüş ileri atılmıştır]: Nebi (s.a.v.}'in cenaze
namazını kılanların sayısı hesaplandı, 30.000 [otuz bin] kişi çıktı.
Meleklerden de 60.000 [altmış bin] melek vardı, çünkü her bir insanın yanında
iki melek bulunuyordu.
İhya'da şöyle
denilmiştir: Nebi (s.a.v.) vefat ettiğinde geride 20.000 sahabı bıraktı.
Bunların yalnızca altı tanesi Kur'an'ı ezberlemişti. Bu altı kişinin de
ikisinin ezberlemeyip ezberlemediğinde ihtilaf vardır.
Demırı şöyle demiştir:
Gazzali herhalde "Medine'de olan sahabenin sayısı 20.000 kişi idi"
demek istemiştir. Çünkü Ebu Zür'a el-Merazı'nin rivayet ettiğine göre Nebi
(s.a.v.) vefat ettiğinde geride -her birinin sahabelik vasfı bulunan, Nebi
(s.a.v.)'den rivayette bulunmuş ve kendisini işitmiş- 114.000 [yüz on dört bin]
kişi bıraktı.
B. KILANLARIN SAYISI
VE CİNSİYETİ
A. CENAZE NAMAZINI KILAN
KİMSELERİN SAYISI
Bir kişinin cenaze
namazı kılmasıyla [yükümlülük yerine gelmiş olur] cenaze namazının farziyeti
[diğer insanların üzerinden] düşer.
[Zayıf] bir görüşe göre
iki kişinin bulunması gerekir.
[Zayıf] bir başka görüşe
göre üç kişinin bulunması gerekir.
[Zayıf] bir başka görüşe
göre dört kişinin bulunması gerekir.
[Cenaze namazını kaç
kişi kıldığında cenaze namazı kılma yükümlülüğü ortadan kalkmış, görev yerine
gelmiş olur? Bu konuda mezhep içinde dört görüş bulunmaktadır]
[Birinci görüş]
Doğru olan görüşe göre;
bir kişinin cenaze namazı kılmasıyla [yükümlülük yerine gelmiş] cenaze
namazının farziyeti [diğer insanların üzerinden] düşmüş olur. Çünkü bir kişinin
namazı kılmasıyla -bu kişi mümeyyiz bir çocuk bile olsa- farz yerine gelmiştir.
Bunun gerekçesi -yukarıda belirtildiği üzere- cenaze namazında cemaatin şart
olmamasıdır. Namazı kılan kişilerin sayısının da -tıpkı diğer namazlarda olduğu
gibi- [birden fazla olması] şart değildir.
[İkinci görüş]
Cenaze namazı
farziyetinin [diğer insanların üzerinden] düşmesi için iki kişinin namazı
kılması gerekir; çünkü cemaatin en azı iki kişiden oluşur.
[Üçüncü görüş]
Üç kişinin kılması
gerekir. Çünkü Darekutnı'nin rivayet ettiği hadise göre Nebi (s.a.v.) şöyle
buyurmuştur:
> La ilahe illallah
diyenlerin cenaze namazını kılınız!(Darekutni, iydeyn, 3)
Cemaatin en azı üç
kişidir. Bu, el-Ümm'de İmam Şafii (r.a.)'in bizzat ifade ettiği, bir grup
alimin tek görüş olarak, bir grup alimin de "doğru görüş" olarak
kabul ettikleri görüştür.
[Dördüncü görüş]
Dört kişinin kılması
gerekir.
Bu Şeyh Ebu Ali'nin
görüşüdür. O, bu görüşünü şu meseledeki görüşüne dayandırmıştır: "Cenazeyi
dörtten az kişinin taşıması caiz değildir; çünkü bundan az sayıda kişinin
taşıması cenazeyi hor görmek anlamına gelir." [Ona göre] cenazeyi taşımak
böyle olduğuna göre namazını kılmak haydi haydi böyledir.
-er-Ravda'da
belirtildiğine göre- Bu dört görüş içinden ilki ve üçüncüsü, İmam Şafii
(r.a.)'ye, ikinci ve dördüncüsü ise mezhep alimlerine aittir.
Mezhep alimlerine ait
olan iki farklı görüş şu konuda ittifak etmiştir: "Mümeyyiz çocuklar baliğ
kimseler hükmündedir." Bir topluluğa selam verildiğinde selamı çocuk alsa
selamı alma farzı diğer büyük kimselerin üzerinden düşmüş olmaz. İki mesele
arasında şu fark vardır: Selam aslında selam veren ve alan kimselerin
[birbirlerine zarar vermeyecekleri konusunda] güvende olduklarını belirtmek
için meşru kılınmıştır, cenaze namazı ise böyle değildir.
Yukarıdaki görüşlerin
hiçbirine göre cenaze namazını cemaatle kılmak şart değildir; dilerlerse teker
teker kılabilirler.
EI-Mecmu'da
alimlerimizden şu görüş nakledilmiştir: Bir cenazenin namazını, şart koşulan
sayının üzerinde kişi kıldığında bunların tümünün namazı jarz-ı kijdye olarak
gerçekleşmiş olur.
B. CENAZE NAMAZI
KILANLARIN CİNSİYETİ
Daha doğru görüşe göre
erkekler var ise, yalnızca kadınların kılması ile farziyet düşmez.
[Erkekler varken bir
cenaze namazını yalnızca kadınlar kılsa, cenaze namazı farziyeti insanların
üzerinden düşmüş olur mu? Bu konuda mezhep içinde iki görüş vardır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
Cenaze namazını kılabilecek birkaç erkek veya bir erkek yahut bir mümeyyiz
erkek çocuk bulunduğu halde kadınların namaz kılması durumunda cenaze namazının
farziyeti insanlar üzerinden düşmez.
Çünkü [namazı
kılabilecek erkekler dururken yalnızca kadınların cenaze namazı kılması] ölüyü
küçümsemek anlamına gelir. Ayrıca erkeğin ibadet ehliyeti [kadına göre] daha
kamildir, bunun yüzünden onun dua etmesi icabete daha yakındır.
Nevevi "cenazeyi
kılabilecek mümeyyiz bir erkek varsa" demiş olsa yukarıda belirttiğimiz
diğer şahısları da kapsayan daha genel bir ifade olmuş olurdu.
Öyle anlaşılıyor ki
"erkek bulunması" ile kastedilen şey "mutlak olarak erkeğin
bulunması" veya "namazın kısaltılarak kılınabileceği bir mesafeden
daha az olan mesafede erkeğin bulunması" değil "cenaze namazı
kılınacak yerde bir erkeğin bulunması"dır. Bu meseleye temas eden hiç
kimseyi görmedim.
[İkinci görüş]
Diğer görüşe göre kadınların
cenaze namazı kılması ve cemaat yapması sahih olduğundan onların namaz
kılmasıyla farz yükümlülüğü [diğer insanların üzerinden] düşer.
Cenazenin bulunduğu
yerde onun namazını kılacak bir erkek bulunmadığında kadınların cenaze namazını
kılması farz olur, onların cenaze namazı kılmasıyla farz yükümlülüğü düşer.
El-Udde'de şöyle
denilmiştir:
Mezhepte güçlü [zahir]
olan görüşe göre kadınların cemaatle cenaze namazı kılmaları müstehap değildir.
Nevevi şöyle demiştir:
Kadınların cemaatle namaz kılmalarının sünnet olması gerekir.
Diğer namazlarda olduğu
gibi bu namazda da kadınların cemaat yapmasının sünnet olduğu görüşü itimad
edilecek görüştür.
[Zayıf] bir görüşe göre
kadınların, kadınlardan oluşan bir cemaat içinde cenaze namazını kılmaları
sünnettir.
Çift cinsiyetli şahıs da
bu konuda kadın gibidir.
[Soru] Cenaze namazını kılacak durumda bir mümeyyiz
erkek çocuk bulunduğunda kadının cenaze namazını kılması nasıl olur da [diğer
insanlar üzerinden] cenaze namazı kılma farzını düşürmez? Çünkü bu durumda
namazia muhatap olan kişi o çocuk değil kadındır.
[Cevap] Birkimse bir şeyi yerine getirmekle yükümlü
olduğu halde onun fiili bir başka şeye bağlı olabilir. Özellikle de kişi
üzerinden başkasının fiili ile sakıt olan meseleler böyledir.
Bu durumda kadınların
mümeyyiz çocuğu imamlığa geçirmeleri gerekir. Mümeyyiz çocuk varken o
kadınların [kendi aralarında cemaatle] namaz kılmaları yeterli değildir. Şayet
çocuk imam olmaktan çekinirse -çocuğun velisinin yaptığı gibi- çocuğu buna
zorlayabilirler.
Hocam Remli şöyle
demiştir: İbnü'l-Mukri Şerhu'l-İrşad adlı eserinde şöyle demiştir: Mümeyyiz
çocuk bulunduğu halde kadınların cenaze namazını [cemaatle] kılmaları yeterli
olur.
O, bunun gerekçesini
"çocuk muhatap değildir" diye belirtmiştir. Şöyle demek daha
yerindedir: Çocuk namaz kılmaktan kaçınırsa kadınların namaz kılması yeterli
olur, aksi takdirde yeterli olmaz.
Alimlerin sözünden şu
anlaşılmaktadır:
Çift cinsiyetli şahıs da
bu konuda kadın gibidir. Bu durumda cenazenin namazını kılabilecek durumda olan
bir kadın ve çift cinsiyetli şahıs bulunsa her birinin cenaze namazı kılması
ile farz yerine gelmiş olur.
Bu görüşün çift
cinsiyetli şahısla ilgili yönü güçlü olmakla birlikte kadınla ilgili yönü güçlü
değildir. Çünkü çift cinsiyetli şahsın erkek olma ihtimali vardır. Bu yüzden
İbnü'I-Mukri, Şerhu'l-İrşad adlı eserinde şöyle demiştir:
[Belirtilen durumda]
çift cinsiyetli şahıs cenaze namazını kıldığında hem kendisi hem de kadın
üzerindeki sorumluluk kalkmış olur. Kadın cenaze namazı kıldığında ise kadınlar
üzerindeki farz kalkmış olur; çift cinsiyetli şahsa gelince mezhebin görüşüne
yapılan kıyas, bu hükmü kabul etmez.
Zahir olan görüş
alimlerimizin konu ile ilgili genel ifadelerinin esas alınmasıdır; çünkü çift
cinsiyetli şahsın erkek olduğu kesin değildir.
C. GIYABİ CENAZE
NAMAZI KILMAK
Namazın kılındığı
beldede bulunmayan bir ölü için cenaze namazı kılınır.
Cenaze namazının
kılındığı beldede bulunmayan bir ölü için -bulunduğu mesafe yakın olsa ve ölü,
namaz kılan kişinin kıble yönünde bulunmasa bile- cenaze namazı kılınabilir. Bu
konuda Ebu Hanife (r.a.) ve İmam Malik (r.a.) muhalif görüşü benimsemişlerdir.
[*] - Bizim delilimiz şu
hadistir: Nebi (s.a.v.) Medine' de iken, Habeşistan'da bulunan Necaşı'nin
öldüğü gün onun ölümünü insanlara bildirdi. [Daha sonra onun cenaze namazını
kıldırdı]. (Buhari, Cenaiz, 1245; Müslim, Cenaiz, 2201)
Bu hicretin dokuzuncu
yılının recep ayında olmuştu.
İbnü'l-Kattan şöyle
demiştir: [Gıyabi' cenaze namazı kılınabilir], ancak bu namaz, cenazenin
yanında bulunanlar üzerinden namaz kılma farzını kaldırmaz.
Zerkeşi şöyle demiştir:
Bu görüşün delili şudur: [Cenazenin yanında bulunanların cenaze namazını
kılmamasında] ölüyü önemsememe ve küçümseme söz konusudur. Ancak farz yerine
geldiğinden sorumluluğun ortadan kalkacağını kabul etmek doğruya daha yakındır.
Açıktır ki bu
"cenazeden uzakta olan kişi cenazeden haberdar olduğunda" söz konusu
olur. Gıyabı cenaze namazı kılacak olan kişinin, "cenazenin
yıkandığını" kesin olarak bilmesi veya buna dair bir zannının bulunması
şarttır, aksi takdirde cenaze namazı kılması sahih olmaz. Bununla birlikte kişi
namazda niyet ederken "şayet yıkanmışsa" şeklinde niyette bulunursa
namazın sahih olması gerekir. Nitekim Ezrai bunu iki ihtimalden biri olarak
kabul etmiştir.
Cenazenin bulunduğu
beldedeki kimseler içinden - belde büyük olsa bile- yalnızca cenazenin yanında
bulunan kimseler cenaze namazını kılar; çünkü onun cenaze namazına katılması
kolaydır. Alimler bu meseleyi "mahkemenin bulunduğu bölgede oturan ve
mahkemeye gelme imka.nı bulunduğu halde gelmeyen kimsenin gıyabında onun
aleyhine hüküm verme"ye kı yas etmişlerdir.
Şayet cenazenin
bulunduğu yerde yaşayanların cenazeye gelmesi hapsedilme, hastalanma vb.
sebeplerle imkansız olursa gıyabı cenaze namazı kılınması -Ezral'nin ileri
sürdüğü ve İbn Ebu'd-Oem'in hapse atılmış kişi konusunda tek görüş olarak kabul
ettiğine göre- doğruya uzak bir görüş sayılmaz.
Ölü, şehrin surlarının dışında
surlara yakın bir yerde olsa, bulunduğu yer şehir içi gibi kabul edilir.
Zerkeşi bunu el-Vofi yazarından aktarmış ve onaylamıştır. Bunun gerekçesi
şudur: Mezarlıkların büyük çocunluğu şehrin surlarının dışında yapılır.
Kişi farklı ölülerin
cenaze namazlarını onların öldüğü gün veya yıl 6 kılsa, bu cenazeler dünyanın
farklı bölgelerinde yıkanmış olsalar ve hangisinin kim olduğu tam olarak
bilinmese cenaze namazı caiz olur.
Hatta bunların
namazlarını kılmak sünnettir; çünkü gıyabı cenaze namazı kılmak dÜzdir,
cenazeyi belirlemek şart değildir.
D. CENAZE NAMAZININ
ÖLÜNÜN DEFNİNDEN ÖNCE KILINMASI
Cenaze namazının
definden önce kılınması gerekir.
Definden sonra kılınması
sahihtir. Daha doğru görüşe göre bunun sahih olması "kişi öldüğünde cenaze
namazı kılmaya ehil olanlar" a özgüdür.
Cenaze namazının
cenazenin yıkanmasından sonra, su kullanmak mümkün değilse teyemmüm
yaptırılmasından sonra ve defninden önce kılınması farzdır.
Şayet ölü, cenaze namazı
kılınmadan önce defnedilirse, onun namazını kılmak üzerine farz olan kimselerin
tümü -bir özrü bulunmadıkça- günahkar olurlar. Bu durumda o kişi kabirde iken
cenaze namazı kılınır, cenaze namazı kılınsın diye kabrinin dışına çıkarılmaz.
Cenaze namazını kılmak definden sonra da sahih olur. Çünkü bu konuda Buhari ve
Müslim' de rivayetler vardır. (Buhari, Ezan, 857; Müslim, Cenaiz, 2208)
Bunun yapılabilmesi için
kişinin kabrin önüne geçmemiş olması şarttır. Nitekim ileride Nevevi'nin metne
eklediği bir bilgi olarak bu gelecektir.
Doğru görüşe göre
cenazenin kabri yanında onun cenaze namazını kılmakla farz yerine gelmiş olur.
Bir ölünün namazı ne
zamana kadar kılınabilir? Bu konuda mezhep içinde farklı görüşler vardır:
1. Görüş: Her zaman
kılınabilir. Bu görüşe göre sahabelerin ve diğer Müslümanların kabirleri
yanında günümüze dek namaz kılınabilir. Nevevi el-Mecmu'da şöyle demiştir:
"Alimlerimiz bu görüşün zayıf olduğu konusunda ittifak etmişlerdir."
2. Görüş: Üç güne kadar
kılınabilir, daha sonra kılınmaz. Ebu Hanife (r.a.) de bu görüştedir.
3. Görüş: Bir aya kadar
kılınabilir. Ahmed b. Hanbel de bu görüştedir.
4. Görüş: Kabirde onun
cesedinden bir parça kaldığı sürece kılınabilir, şayet cesedi tamamen yok
olmuşsa cenaze namazı kılınmaz. Şayet cesedinin yok olup olmadığında şüphe
edilirse aslolan cesedin var olmasıdır.
5. Görüş: Bu
yalnızcakişi öldüğü anda onun namazını kılmaya ehil olanlar için geçerlidir.
Rafii eş-Şerhu's-sağir'de bu görüşü doğru kabul etmiştir. Bu hükmün kapsamına
[cenazesi kılınacak olan kişi öldüğünde] mümeyyiz olanlar girer, mümeyyiz
olmayanlar girmez.
En doğru görüş,
"cenazenin kabri yanında namaz kılmanın sahih olması" hükmünün, kişi
öldüğünde onun cenaze namazını kılması farz olan kimselere özgü kabul
edilmesidir. Çünkü o kişi kabir yanında bu namazı kılmakla, yükümlü tutulduğu
bir farzı yerine getirmiş olmaktadır. Diğer şahıslar ise farz olmadığı halde
bunu yapmaktadır. Oysa cenaze namazının farz olmadığı halde bu şekilde
kendiliğinden kılınması söz konusu değildir.
Nevevi el-Mecmu'da şöyle
demiştir: Bunun anlamı "ortada bir cenaze olmaksızın cenaze namazı
suretinde bir namaza başlamak caiz değildir" demektir. Ama mesela öğle
namazını gerektiren bir sebep olmasa bile öğle namazı suretinde bir namaz
kılmak caizdir. Ancak alimlerin bu konudaki görüşleri bu namazı kadınların
erkeklerle birlikte kılması konusunda kendisi ile çelişmektedir; çünkü bu namaz
onlar hakkında nafiledir ve sahihtir.
Zerkeşi şöyle demiştir:
Bunun anlamı "bu namaz biri diğerinin ardından kılınmaz" demektir.
Yani bu namazı kılan bir kimse bu namazı tekrar iade etmez. Yani ondan bunu
yapması istenmez.
Ancak ileride geleceği
üzere kişi bu namazı tekrar kılsa bu kendisi için bir nafile olarak
gerçekleşir. Bu, alimlerin ileri sürdüğü şu kuralın bir istisnası gibidir:
Kılınması istenmeyen bir namaz kılındığında başlamış sayılmaz. Cenazenin
namazını daha önceden kılmayan birisi ilk olarak kılarsa onun kıldığı bu namaz
farz olarak gerçekleşir.
Nevevi "kişi
öldüğünde onun cenaze namazını kılma konusunda farza ehil olması"
özelliğine itibar etmiştir. Bu konuda el-Azız' de "daha güçlü olan görüş
budur" denilmiştir. Nevevi bu görüşü el-Mecmu'da alimlerin çoğunluğundan
nakletmiştiL
Kadı Hüseyin şöyle
demiştir: Bu sözden şu anlaşılır: Kişi öldüğü esnada kafir olan kişi ve hayızlı
kadın sonradan o ölünün namazını kabri başında kılamazlar. [Çünkü kişi öldüğü
gün cenaze namazını kılması farz olan kimseler arasında değillerdir].
Nitekim Mütevelli bunu
açık olarak ifade etmiştir, alimlerimizin sözlerinin zahirinden de bu
anlaşllmaktadır.
İmam Cüveyni bu ikisini
abdestsiz kimse ile aynı hükme tabi tutmuş, Gazall de el-Vasıt'te ona tabi
olmuştur. Güçlü olan görüş de budur.
İsnevı şöyle demiştir:
Kişinin öldüğü zamanın dikkate alınması şunu gerektirir: "Bir kimse,
belirli bir şahıs öldükten sonra henüz yıkanmadan önce buluğa erse veya delinin
aklı başına gelse onların bu durumu dikkate alınmaz." Doğru görüş bunun
aksinedir. Çünkü ölünün yanında bu şahıstan başkası bulunmasaydı, ittifakla o
kişinin daha sonradan ölünün kabri başında bu namazı kılması gerekli olacaktı.
Aynı şekilde ölünün yanında başkaları bulunup da onların tümü cenaze namazını
kılmasalar onlar günahkar olur. Hatta engel, ölünün yıkanmasından sonra veya
ölünün cenaze namazının kılınmasından sonra ortadan kalksa ve kişi cenaze
namazını kılabilecek kadar bir imkan bulabilse cenaze namazı kılabilir.
Bu sağlam bir görüştür.
Bu yüzden yukarıda zikredilen itirazların söz konusu olmaması için kişinin
öldüğü esnada kimin onun cenaze namazını kılmaya ehil olduğunun iyi
zaptedilmesi gerekir.
E. RESULULLAH
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'İN KABRİ YANINDA ONUN CENAZE NAMAZINIKıLMAK
Resulullah {s.a.v.)'ın
kabri yanında onun cenaze namazı hiçbir şekilde kılınmaz.
Rafii ve onunla aynı
görüşte olanlar buna dair şu hadisi delil getirmişlerdir: Ben, ölümümden üç gün
sonra kabrimde bırakılmayacak kadar Rabbim katında değerliyim. (Suyuti, el-Havi
lil't-fetava, 2, 452; Acluni, Keşfu'l-hafa, 1, 161 (bkz. Telhisü'l-habir, hadis
no: 776) )
Demırı "bu hadis batıldır,
aslı yoktur" demiştir. Ancak Beyhaki, Enes aracılığıyla Nebi {s.a.v.)'den
şunu rivayet etmiştir: Peygamberler [kabre gömülmelerinin ardından] kırk gece
geçtikten sonra kabirlerinde bırakılmazlar, onlar sura üfleninceye kadar Allah
katında namaz kılarlar. (Bkz. Hindı, Kenzü'l-Ummal, 3223)
Aynı şekilde diğer
peygamberlerin kabirleri başında da namaz kılınmaz. Çünkü Buhari ve Müslim'in
rivayet ettiğine göre Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Allah, Yahudi ve
Hristiyanlara lanet etsin! Onlar peygamberlerinin kabirlerini mescid edindiler.
(Buhari, Cenaiz, 1320; Müslim, Mesacid, 1184)
Konuya bu hadisin delil
getirilmesi itiraza açıktır; çünkü biz, peygamberlerin vefat ettiği esnada
onların cenaze namazlarını kılması gereken kişilerden değildik. [Zayıf] bir
görüşe göre cemaatle değil tek tek onların kabirleri başında namaz kılmak
caizdir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
6. CENAZE NAMAZINA
İLİŞKİN BAZI MESELELER