CUMA NAMAZI |
1. CUMA NAMAZI KİMLERE
FARZDIR?
Cuma namazı yalnızca;
hür, erkek, mukım olan hasta vb. durumda olmayan her mükellefe farzdır.
1) Cemaati terk etmeyi mübah
kılan bir özre sahip kimseye,
2) Mükatep [yani
efendisi ile özgürlük sözleşmesi yapmış] köleye,
3) -Doğru olan görüşe
göre- [bir kısmı hür] bir kısmı köle şahsa Cuma namazı farz değildir.
[Cuma namazı kendisine
farz olmayan kimselerden] öğle namazı sahih olan kimsenin Cuma namazı da
sahihtir.
[Cuma namazı kendisine
farz olmadığı halde Cuma namazı kılması sahih olan kimse, Cuma namazına
başlamadan önce] camiden ayrılabilir. Ancak hasta vb. durumda olan kimselerin
vakit girmişse [Cuma namazını kılmaya başlamadan önce] camiden ayrılmaları
haram olur. Ancak namazı beklemekle zararı artıyorsa çıkmaları haram olmaz.
Çok ihtiyar ve kronik
hastalığı bulunan kimseler şayet binek bulabilmişlerse ve binek üzerinde
durmaları zor olmuyarsa cumaya gitmeleri gerekli olur.
Kör, kendisini camiye
götürecek birini bulmuşsa Cumaya gitmesi gerekir.
Bir köy halkı içinde
Cumanın sahih olacağı sayıda bir cemaat varsa veya onlara kendi köylerine
bitişik Cuma kılınan bir beldeden sessiz bir şekilde dinlemeleri halinde yüksek
bir ses ulaşıyorsa Cuma kılmaları farz olur aksi takdirde farz olmaz.
Cuma namazı kendisine
farz olan kimsenin güneşin batıya dön(;\ mesinden sonra yolculuğa çıkması haram
olur; ancak yolda Cuma ~ kılması mümkün ise veya yol arkadaşlarından geri
kalma~ından dolayı bir zararla karşılaşacaksa yola çıkması haram olmaz. Imam
Şafii (r.a.)'nin yeni görüşüne göre yolculuk mübah ise öğleden önce yapılan
yolculuk da öğleden sonra yapılan yolculuk gibidir. Şayet bu yolculuk taat
sebebiyle yapılıyorsa caizdir.
Ben [Nevevi] derim ki:
Daha doğru olan görüşe göre taat için olan yolculuk da mübah yolculuk gibidir.
Allah daha iyi bilir.
Kendilerine Cuma namazı
farz olmayan kimselerin öğle namazlarını cemaatle kılmaları daha doğru görüşe
göre sünnettir. Şayet bunların özürleri gizli ise cemaati de gizli yaparlar.
Özrünün sona ermesi
mümkün olan kimsenin öğle namazı kılmayı Cuma namazını kılmaktan ümidini
kesinceye kadar ertelemesi menduptur. Kadın, müzmin hasta vb. kimselerin ise
Cuma namazını kılmada acele etmeleri menduptur.
A. CUMA NAMAZI İLE
YÜKÜMLÜ TUTULMA BAKIMINDAN İNSANLAR
B. CUMA NAMAZI
KENDİSİNE FARZ OLMAYAN KİMSELERİN CUMA NAMAZI KILMASI
C. CUMA KENDİSİNE FARZ
OLMAYAN KİMSELERİN CUMA VAKTİ CAMİDEN ÇıKMALARI
D. ÇOK İHTiYAR OLAN ve
MÜZMİN HASTALIĞI BULUNAN KİMSELERİN DURUMU
E. KÖR KİMSENİN DURUMU
F. KÖY HALKINA CUMANIN
FARZ OLMASI
G. CUMA NAMAZI
KENDİSİNE FARZ OLAN KİŞİNİN CUMA GÜNÜ YOLCULUĞA ÇiKMASI
H. ÜZERİNE CUMA NAMAZI
FARZ OLMAYAN KİMSELERİN ÖĞLE NAMAZINI CEMAATLE KILMALARI
I. ÖZRÜNÜN SONA ERMESİ
MÜMKÜN OLAN KİMSENİN BEKLEMESİ
İ. CUMA NAMAZI
KENDİSİNE FARZ OLMAYAN KİMSELERİN ÖĞLE NAMAZINI İLK VAKTİNDE KILMALARI
A. CUMA NAMAZI İLE
YÜKÜMLÜ TUTULMA BAKIMINDAN İNSANLAR
Cuma namazı yalnızca;
hür, erkek, mukim olan hasta vb. durum-
da olmayan her mükellefe
farzdır.
1) Cemaati terk etmeyi
mübah kılan bir özre sahip kimseye,
2) Mükatep [yani
efendisi ile özgürlük sözleşmesi yapmış] köleye,
3) -Doğru olan görüşe
göre- [bir kısmı hür] bir kısmı köle şahsa Cuma namazı farz değildir.
A. CUMA NAMAZI İLE
YÜKÜMLÜ OLANLAR
Cuma namazı şu şartları
taşıyan herkese farz-ı ayndır.
> Müslüman,
> Mükellef -yani
ergenlik çağına ulaşmış ve aklı başında olan
kimse-,
> Hür,
> Erkek,
> Mukim,
> Hastalık, korku,
çıplaklık, açlık ve susuzluk gibi bir özrü söz konusu olmayan kimseler.
B. KENDİLERİNE CUMA
NAMAZI FARZ OLMAYAN KİMSELER
Bu şarta göre şu
şahıslara Cuma namazı farz değildir:
> Çocuk ve deli:
Bunlara diğer namazlar farz olmadığı gibi Cuma namazı da farz değildir. Bu,
metindeki "mükellef" kelimesinden anlaşılmaktadır. Bu sebeple metinde
"Müslüman" olma şartı zikredilmemiştir.
Er-Ravda' da şöyle
denilmiştir: Baygın kişi de deli gibidir. Sarhoş ise böyle değildir; çünkü onun
diğer namazları kaza etmesi farz olduğu gibi Cuma namazını da öğle namazı
kılarak kaza etmesi farzdır.
> Köle,
> Kadın,
> Kısa mesafeli bile
olsa mübah bir yolculukta bulunan kimse:
Çünkü bu kişi meşguldür.
[*] - Merfu olarak şöyle
bir hadis rivayet edilmiştir: Yolcuya Cuma farz değildir. (Beyhaki, Cuma, III,
184)
Beyhaki bu sözün İbn
Ömer'e ait olduğu görüşünün doğru olduğunu söylemiştir.
> Hasta.
[*] - Çünkü Nebi (s.a.v.)
şöyle buyurmuştur: Dört kişi hariç Cuma namazı her Müslüman üzerine gerekli bir
haktır: Köle, kadın, çocuk ve hasta. (Ebu Davud, Salat, 1067; Beyhaki, Cuma,
III, 183)
> Çift cinsiyetli
şahıs da -dişi olma ihtimali bulunduğundan- kadın gibi değerlendirilmiş olup
ona da Cuma farz değildir.
> Hasta konumunda
olan kimseler de hasta gibi değerlendirilmiştir.
Nitekim Nevevi'nin şu
ifadeleri gerek çift cinsiyetli şahsı gerekse hasta konumunda olanları
kapsamaktadır: Cemaati terk etmeyi mübah kılan bir özre sahip kimseye Cuma farz
değildir.
> Cuma namazında
gerçekleşmesi mümkün olan özürlerden cemaati terk etmeyi mübah kılan bir özre
sahip olan kimseye Cuma namazı farz değildir. Buna göre "geceleyin esen
şiddetli rüzgar" Cuma namazına gitmeme konusunda bir özür teşkil etmez.
Subkl Cuma namazını
diğer namazlara kıyas etme konusunda herhangi bir görüş belirtmekten kaçınarak
[tevakkuf ederek] şöyle demiştir:
Farz-ı ayn olan bir şey
[yani Cuma namazı], sünnet veya farz-ı kifaye olan bir şeye [yani cemaatle
namaz kılmaya] nasıl kıyas edilebilir? Aksine burada şunun esas alınması
gerekir: Hastalıkta karşılaşılan zorlukla aynı olan durumlar, İmam Şafii
{r.a.)'nin ifadelerinde yer alan hastalığa kıyas edilerek bir özür kabul
edilir. Bu dereceye varmayan özürler ise bir delil olmadıkça özür kabul
edilmez.
Ancak İbn Abbas
"Cuma namazı cemaat gibidir" demiştir. Alimlerimizin dayanağı da bu
görüştür.
Alimlerin sözlerinden
anlaşıldığına göre ölünün techiz ve tekfini ile uğraşmak da bir özür olarak
kabul edilir.
> Et-Tetimme'de ifade
edildiğine göre kişinin kendisini tutmakta zorlanacağı şiddette ishal olması ve
mescidi kirletmekten korkması durumunda da Cumaya gitmesi gerekli değildir.
> Rafii kişinin kendi
kusuru olmaksızın hapsedilmesini cemaate gitmeme konusunda bir özür olarak
zikretmiştir. Aynı durum burada da Cuma namazına gitmeme konusunda bir özür
teşkil eder.
Beğavi hapsedilen
kişinin Cuma namazı için salınmasının farz olduğuna dair fetva vermiştir.
Gazalı ise şöyle
demiştir: Hakim, hapsedilen kişinin cumaya gitmemesinde maslahat görürse buna
engelolur, aksi takdirde engellemez.
Bu ikinci görüş daha
yerindedir.
Hapishanede kırk veya
daha fazla kişi bir arada bulunursa İsnevı şöyle demiştir:
Kıyasa göre Cuma namazı kılmaları
gerekir. Şayet içlerinde Cuma namazını kıldırmaya uygun bir kimse bulunmazsa o
beldede oturan ve hapistekilerle bir araya gelmelerinde bir zorluk bulunmayan
bir kişinin onlara cumayı kıldırması caiz midir değil midir? [Bu konuda iki
görüş vardır]
Sonraki alimlerden
birinin de dediği üzere bu durumda zahir [güçlü] olan görüş kişinin bunu
yapmasının caiz olduğudur.
> Mükatep köleye
[yani efendisi ile özgürlük sözleşmesi yapmış köleye] de Cuma namazı farz
değildir. Çünkü üzerinde bir dirhem bile borcu kaldığı sürece bu şahıs köle
hükmünde olduğundan cumaya gitmeme konusunda mazurdur. İmam Nevevl'nin mükatebi
"cemaati terk etme konusunda mazur olanlar" grubuna atfetmesi her ne
kadar mükatebin Cuma namazını terk etme konusunda mazur olmadığı gibi bir
izlenim doğuruyorsa da cumayı terk edebilir; çünkü netice itibarıyla o bir
köledir.
Ezrai şöyle demiştir:
Nevevl'nin yalnızca mükatebi zikretmesi "Cuma namazının normal köleye
değil fakat mükatep köleye farz olduğu" şeklindeki muhalif görüşe işaret
etmek içindir.
> Bir kısmı hür bir
kısmı köle olan kişiye Cuma namazı farz mıdır? [Bu konuda mezhep içinde iki
görüş vardır]
[Birinci görüş]
Doğru olan görüşe göre
buna Cuma namazı farz değildir; çünkü [hürriyeti] tam ve kendi başına hareket
eden bir şahıs değildir.
[İkinci görüş]
Kendisi ile efendisi
arasında muhayee anlaşması varsa ve Cuma namazı, menfaatin kendisine ait olduğu
zaman dilimine rastlamışsa Cuma namazı kendisine farz olur, aksi takdirde farz
olmaz.
Metinden ilk anda şöyle
anlaşılmaktadır: "Sahih görüşün karşısındaki görüşe göre kısmen köle
kısmen hür olan kişiye Cuma namazı mutlak olarak farzdır." Oysa bu
kastedilmemiştir.
B. CUMA NAMAZI
KENDİSİNE FARZ OLMAYAN KİMSELERİN CUMA NAMAZI KILMASI
[Cuma namazı kendisine
farz olmayan kimselerden] öğle namazı sahih olan kimsenin Cuma namazı da
sahihtir.
EI-Muharrer'de
belirtildiği üzere "Cuma namazı kendisine farz olmayan kimselerden öğle
namazı kılması sahih olanların Cuma namazları da icma ile sahihtir. Bununla
kastedilenler deli vb. kimseler değil; çocuk, köle, kadın ve yolculardır.
Bunlar Cuma namazını kılmaları halinde cumaları sahih olur; çünkü özrü olmayan
kamil kimselerin kıldığı Cuma namazı yeterli oluyorsa özür sahibi kimselerin
kıldığı Cuma namazı haydi haydi [evleviyetle] yeterli olur. Bu kişilerden Cuma
namazı yükümlülüğü yalnızca onlara kolaylık göstermek için düşmüştür. Onların
cumaya gitmeleri, hasta kimsenin kendisini zorlayarak ayakta namaz kılmasına
benzer.
Not: EI-Muharrer'deki "bu kişinin cuması
yeterli olur" ifadesi Nevevi'nin "cuması sahih olur" ifadesinden
daha iyidir; çünkü "sahih olur" ifadesinin aksine "yeterli
olur" ifadesi kazanın gerekli olmadığını hissettirmektedir. Nitekim şu da
bunu göstermektedir: Suyun genellikle bulunduğu bir yerde teyemmüm yaparak Cuma
namazı kılan kişinin cuması sahih olduğu halde bu yeterli değildir.
Yolcunun ve efendisinin
izni ile kölenin Cuma namazına gelmesi müstehaptır. Yine mümeyyiz çocuğun Cuma
namazını kılmaya alışması için -diğer namazları kılması emredildiği gibi- cumaya
gitmesi müstehaptır. Şafii bunu el-Ümm'de açık olarak ifade etmiştir. Yaşlı
kadının da kocası veya [şayet kadın hür değilse] efendisi izin verirse cumaya
gitmesi müstehaptır.
C. CUMA KENDİSİNE FARZ
OLMAYAN KİMSELERİN CUMA VAKTİ CAMİDEN ÇıKMALARI
[Cuma namazı kendisine
farz olmadığı halde Cuma namazı kılması sahih olan kimse, Cuma namazına
başlamadan önce] camiden ayrılabilir. Ancak hasta vb. durumda olan kimselerin
vakit girmişse [Cuma namazını kılmaya başlamadan önce] camiden ayrılmaları
haram olur. Ancak namazı beklemekle zararı artıyorsa çıkmaları haram olmaz.
Cuma namazı kendisine
farz olmamakla birlikte Cuma namazı kılması sahih olan kişi, Cuma namazına
başlamadan önce cami ve Cuma namazının kılındığı namazgah vb. yerden
ayrılabilir. Çünkü Cuma namazının onlar üzerine farz olmasını engelleyen
noksanlık hali onların camiye gelmeleri ile ortadan kalkmış değildir.
Ancak hasta ve onunla
aynı durumda olan "kendisini camiye götürecek kimsesi bulunmayan kör"
vb. kimseler camiye gelmişlerse ve Cuma namazı vakti girmişse;
[a] - Namaz başlamadan
önce camiden ayrılmaları haram olur.
Çünkü camiye gelmişlerse
onlar için artık camiye gelme zorluğu ortadan kalkmıştır. Ancak cumayı
kılıncaya kadar beklemeleri halinde bir zarar söz konusu oluyorsa Cuma namazı
kılınmaya başlamadan önce camiden ayrılabilirler.
[b] - Namaz başlamışsa
Cüveyni'nin de belirttiği üzere camiden ayrılmaları caiz olmaz. Ancak ortada
tahammül edilmesi mümkün olmayan bir zorluk söz konusu ise ayrılabilirler.
Örneğin kişinin iyileşmesini ümit ettiği bir ishali bulunsa ve camiye gittikten
sonra tuvaletinin geleceğini hissetse camiden ayrılabilir. Hatta camide kalması
ve namaza başlaması halinde abdestinin bozulacağını biliyorsa -Ezrai'nin dediği
üzere- namaza durmuş olsa bile namazdan ayrılabilir. Şayet özür sahibi kimsenin
karşılaştığı zarar imamın namazı uzun kıldırması sebebiyle artıyorsa örneğin
imam Cuma ve münafikOn suresini okuyarak kıldınyor ve özür sahibi kimse bundan
zarar görüyorsa İsnevi'nin dediğine göre namazdan ayrılabilir.
Nevevi
"camiden" diyerek "namazdan ayrılma" konusunu dışarıda
bırakmıştır. Çünkü namazdan ayrılmak haramdır. Bu konuda köle, kadın, çift
cinsiyetli şahıs, yolcu, hasta eşittir. Cuma namazını öğleye çevirmek suretiyle
onu terk etmek bile haramdır; çünkü bir kere bunlar namaza başlamışlardır.
D. ÇOK İHTiYAR OLAN ve
MÜZMİN HASTALIĞI BULUNAN KİMSELERİN DURUMU
Çok ihtiyar ve kronik
hastalığı bulunan kimseler şayet binek bulabilmişlerse ve binek üzerinde
durmaları zor olmuyorsa cumaya gitmeleri gerekli olur.
Çok ihtiyar olan kişi ve
müzmin hastalığı bulunan kişi şayet binek bulursa; bu binek ister mülk ister
kira isterse ödünç olsun, hatta el-Mecmu'da belirtildiğine göre bu binek bir
insan bile olsa şayet -cemaatle namaz kılma konusunda geçtiği üzere- çamurda
yürüme durumunda karşılaşılan zorluk gibi bir zorlukla karşılaşmıyorsa Cumaya
gitmesi gerekli olur.
Setr-i avret konusunda
geçen hükme kıyasla kendisine binek hibe edilen kişinin bunu kabul etmesi
gerekmez; çünkü bunda minnet altında kalma söz konusudur.
Arapçada
"şeyh" kelimesi kırk yaşını geçen kimse için kullanılır.
"Şeyha" ise kırk yaşını geçen kadın için kullanılır. Bunun tasgiri
"şüyeyh"tir, "şüveyh" değildir. Kufe'liler ise böyle
söylenmesini caiz görmüşlerdir. Metinde geçen "herim" kelimesi çok
yaşlılığı ifade eder. Metinde geçen "zemane" belaya düçar olmak,
müzmin / kronik hastalıkla karşılaşmak demektir. (Şirbinı)
E. KÖR KİMSENİN DURUMU
Kör, kendisini camiye
götürecek birini bulmuşsa Cumaya gitmesi gerekir.
Kör bir kimse [için iki
durum söz konusudur]
[Birinci durum]
Şayet kendisini -emsal
ücret karşılığında bile olsa- camiye götürecek birini bulmuşsa cumaya gitmesi
gerekir. Bu emsal ücreti kişi kendisi bulabiliyorsa veya camiye götürecek kişi
bunu kendiliğinden yapıyorsa yahut kör şahsın kölesi ise hüküm böyledir.
[İkinci durum]
Şayet kör kişi kendisini
camiye götürecek birini bulamıyorsa Kadı Hüseyin'in görüşünün aksine -sopaya
dayanarak yürüyebiliyorsa bile- camiye gitmesi gerekmez. Çünkü bunda zarara
maruz kalmak söz konusudur. Ancak cami kör şahsın zararla karşılaşmaksızın
gidebileceği kadar yakın olursa cumaya gitmesinin farz olması gerekir. Çünkü
dikkate alınması gereken şey "zarar olup olmaması"dır. Bu durumda da
zarar söz konusu değildir.
F. KÖY HALKINA CUMANIN
FARZ OLMASI
Bir köy halkı içinde
Cumanın sahih olacağı sayıda bir cemaat varsa veya onlara kendi köylerine
bitişik Cuma kılınan bir beldeden sessiz bir şekilde dinlemeleri halinde yüksek
bir ses ulaşıyorsa Cuma kılmaları farz olur aksi takdirde farz olmaz.
1. Bir köy halkı içinde
Cumanın sahih olacağı sayıda bir cemaat yani, kamil olan ve orada yaşayan
şahıslardan kırk kişi varsa Cuma namazı onlara farz olur.
2. Yahut da köye, Cuma
namazı kılınan belde tarafından adeti üzere ezan okuyan bir müezzinin yüksek
sesle okuduğu ezan, sesin az ve rüzgarın durgun olduğu bir zamanda ve yerin de
normal yükseltide olduğu bir durumda ulaşıyorsa o köy halkına Cuma namazı farz
olur. Burada dikkate alınacak olan şey ezana kulak veren ve sağır olmayan
kişinin ezanı duyması olup, işitmesinin normalin üzerinde olması şart değildir.
Bu şekilde köy halkından yalnızca biri bile işitse Cuma gerekli olur.
Birinci maddede
belirtilen durumda cumanın gerekli olma sebebi şudur: Cuma namazı ile ilgili
delillerin genel ifadeleri sebebiyle -Ebu Hanife'nin görüşünün aksine- köy de
şehir hükmünde kabul edilir.
İkinci maddede
belirtilen durumda cumanın gerekli olma sebebi şu hadistir: Cuma namazı, ezanı
işiten kimseye farzdır. (Ebu Davud, Salat, 1055)
Müezzinin yüksek bir
yerde değil yerde ezan okuması dikkate alınır; çünkü yüksekliğin herhangi bir
sınırı yoktur.
Kadı Ebu't-Tayyib şöyle
demiştir: Mezhebimize mensup alimler şöyle demişlerdir: Ancak Cuma namazının
kılındığı yer Taberistan gibi ağaçlık bir arazi olursa bu hariç. [Söz konusu
durumda müezzinin yüksekte okuması dikkate alınır].
Nevevi el-Mecmu'da bu
görüşe tabi olmuştur. Çünkü ağaçlık arazide sesin ulaşmasına ağaçlar
engelolduğundan müezzinin ağaç seviyesine kadar yüksek olan bir yerden eza nı
okuması dikkate alınır.
Hocamız Zekeriya
el-Ensarı şöyle demiştir: Şu da söylenebilir: Dikkate alınması gereken şey
şudur: "Şayet engelolmasaydı ses işitilir miydi?" Bahsedilen durumda
bir engel söz konusu olmuştur. [Ancak benim belirttiğim esas dikkate alınırsa]
hükümden istisna yapmaya gerek yoktur.
Bu güzel bir çözümdür.
Köy halkı ezanı iki
farklı beldeden işitseler, cemaati çok olan beldeye gitmeleri daha yerinde bir
davranış olur. Şayet her ikisi eşit iseler -cemaat konusunda olduğu üzere- daha
yakında olana gitmeleri daha iyidir. Bir görüşe göre ise sevabın daha fazla
olması için daha uzakta olana gitmek daha iyidir.
3. Şayet köy halkı
içinde Cuma kendisine farz olanlar cemaat için gerekli sayıya ulaşmazsa ve
kendilerine yukarıda bahsedilen şekilde ezan sesi de ulaşmazsa Cuma kendilerine
farz olmaz.
4. Yüksekte olan bir
köye eza n sesi ulaşmakla birlikte şayet bu köy eza n okunan beldeyle aynı
seviyede olsaydı ezan sesi ulaşmayacak olsa Cuma namazı bu köy halkına farz
olmaz.
5. Alçakta olan ve eza n
sesi ulaşmayan bir köy şayet ezan okunan belde ile aynı yükseklikte olduğunda
eza n sesi ulaşacak olsa bu köy halkına Cuma farz olur.
Yukarıdaki her iki
durumda köyün, ezan okunan belde ile aynı hizada olması halinde eza nı işitip
işitmeyeceği dikkate alınır. Yukarıda geçen hadis yaygın durum göz önüne
alınarak söylenmiş kabul edilir. Bu hadisin zahiri esas alınırsa uzakta ve
yüksekte olan köy halkına Cuma farz olur, yakında ve alçakta olan köy halkına
ise Cuma farz olmazdı. Oysa - eş-Şerhu's-sağİr'de doğru kabul edilse bile- bu,
doğruya uzak bir görüştür.
6. İçinde kamil olan
[cumanın farz olma şartlarını taşıyan] kırk kişi bulunan bir köy olsa, bu kırk
kişi bir beldeye girerek Cuma namazını orada kılsalar, ezanı işitmiş olsunlar
ya da olmasınlar Cuma namazı yükümlülüğü üzerlerinden düşer. Kendi köylerinde
Cuma namazı kıima durumunu ortadan kaldırdıkları için bunu yapmaları haram
olur. [Zayıf] bir görüşe göre ise bu haram olmaz; çünkü böyle yaparak Ebu
Hanıfe'nin görüş ayrılığından kurtulmuş olurlar.
7. Bayram, Cuma gününe
denk gelse, kendisine ezan ulaşan köyün halkı bayram namazı kılmak üzere
beldeye gelseler, geriye ailelerinin yanına [köye] döndüklerinde Cuma namazını
kaçıracak olsalar [dönebilirler mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş vardır]
[Birinci görüş]
Daha doğru olan görüşe
göre cumayı kaçıracak bile olsalar geriye dönebilir ve cumayı terk edebilirler.
Bu durum, Nevevi'nin metindeki genel kapsamlı ifadesinden istisna edilir. Ancak
onlar beldeyi terk etmeden önce cumanın vakti girse, yani onlar bayram
namazından selam verdikleri anda cumanın vakti girse Hocamız Zekeriya
el-Ensarl'nin de dediği gibi zahir olan görüşe göre onların cumayı terk
etmeleri caiz olmaz.
[İkinci görüş]
[Cumayı kılmadan geri
dönemezler].
(not: Bu görüş yok,
çevirmen eklemiş)
G. CUMA NAMAZI
KENDİSİNE FARZ OLAN KİŞİNİN CUMA GÜNÜ YOLCULUĞA ÇiKMASI
Cuma namazı kendisine
farz olan kimsenin güneşin batıya dönmesinden sonra yolculuğa çıkması haram
olur; ancak yolda Cuma kılması mümkün ise veya yol arkadaşlarından geri
kalmasından dolayı bir zararla karşılaşacaksa yola çıkması haram olmaz.
İmam Şafii {r.a.)'nin
yeni görüşüne göre yolculuk mübah ise öğleden önce yapılan yolculuk da öğleden
sonra yapılan yolculuk gibidir.
A. CUMA NAMAZINI YOLDA
KILMA İMKANI OLMADlĞI HALDE CUMA VAKTİ GİRDİKTEN SONRA YOLA ÇıKMAK
Cuma namazı kılmaya ehil
olan ve Cuma kendisine farz olan kimsenin güneş batıya döndükten sonra
yolculuğa çıkması haramdır; çünkü vaktin girmesiyle doğrudan doğruya Cuma o
kişi üzerine farz olmuştur, [bile bile] bunu kaçırması caiz değildir. Buna
rağmen kişi muhalif hareket ederek yolculuğa çıkacak olursa -Cuma namazı
kaçıncaya kadar- yolculuk ruhsatlarından yararlanamaz. Yolculuk Cuma namazının
kaçtığı anda başlamış kabul edilir; çünkü günaha girmeye sebep olan durum o
anda ortadan kalkmaktadır.
B. CUMA NAMAZINI YOLDA
KILMA İMKANı OLAN KİŞİNİN ÖĞLEDEN SONRA YOLA ÇIKMASI
1. Öğleden sonra yola
çıkan kişinin gideceği yerde veya yolda Cuma namazı kılması mümkünse yola
çıkması haram olmaz; çünkü amaç gerçekleşmiş olmaktadır.
Et-Ta'ciz adlı eserin
yazarı şerhinde şöyle demiştir: Bu hüküm, kendisinin yolculuğa çıkması halinde
kendi beldesinde Cuma namazı kılınması imkanı ortadan kalkmıyorsa söz
konusudur. Şayet kendi beldesinde Cuma cemaati ancak onun katılımıyla
tamamlanıyorsa yolculuğa çıkması caiz olmaz; çünkü böyle yaparak başkalarının
Cuma namazı kılma imkanını ortadan kaldırmış olmaktadır.
Ezra! şöyle demiştir: Bu
görüşü et-Ta'ciz yazarından başkasında görmedim.
Yani bu görüş söz konusu
alime ait ancak itimad edilmeyen bir görüştür. Çünkü söz konusu kişi yolculuğa
çıktığında kendi beldesi n~ deki şahıslar üzerinde Cuma yükümlülüğü
kalkmaktadır. Bu, Cuma \2:v cemaatinin sayısının kendisi ile tamamlandığı
kişilerden birinin delirmesi veya ölmesi durumu gibidir.
[*] - Ayrıca Hakim'in
rivayet ettiği ve sahih kabul ettiği bir hadiste Nebi (s.a.v.) şöyle
buyurmuştur: İslam'da [yani Müslümanlıkta]; ilk olarak zarar vermek de, zarara
zararla karşılık vermek de yoktur. (Hakim, Buyu', II, 58)
C. CUMA GÜNÜ ÖĞLEDEN
SONRA YOLCULUĞA ÇIKMANIN ZORUNLU OLDUĞU DURUMLAR
Öğleden sonra yola çıkan
kişinin -Ezral'nin dediği gibi- derhal yolculuğa çıkması gerekli hale gelmişse
bu durumda da yolculuk haram olmaz. Örneğin kafirlerin saldırıda bulunduğu bir
beldeyi kurtarmak, kafirlerin esir aldığı şahısları kurtarmak derhal yola
düşülmesi halinde mümkün oluyorsa yola çıkmak caizdir; hatta caiz olmayı bırak
bu durumda cumayı terk edip yola düşmek farzdır.
[Soru]
Metinde geçen "yolda
cumayı yakalaması mümkün ise" ifadesi doğru değildir. Çünkü bu ifade
"kişinin namazı yakalayamayacağını zannetmesi" durumuna da
uymaktadır. Oysa kişi namazı yakalayamayacağını zannediyorsa yola düşmesi haram
olur. Yine bu ifade kişinin hem yakalayıp hem yakalayamama konusunda tereddüt
etmesini de eşit şekilde kapsamaktadır. Oysa tereddüt durumda da uygun olan
hüküm -İsnevi'nin dediği üzere- yola çıkmanın haram olmasıdır.
[Cevap]
Bununla kastedilen
"cumayı yakalayabileceğine dair kişide hakim bir kanaatin [zann-ı galibin]
oluşması"dır. Alimlerimiz çoğunlukla "bilmek" ifadesini
"hakim bir kanaate sahip olmak" anlamında kullanmaktadırlar.
D. CUMA GÜNÜ YOLCULUKTAN
GERİ KALMASI HALİNDE ZARAR GÖRECEK KİMSENİN ÖĞLEDEN SONRA YOLA ÇiKMASI
Cuma günü öğle vakti
girdikten sonra kişi yolculuğa çıkmayıp
yol arkadaşlarından
geride kaldığında zararla karşılaşacaksa, zararı ortadan kaldırmak için
yolculuk yapması haram olmaz.
Not:
Nevevi'nin ve diğer
alimlerin ifadelerinden şu anlaşılmaktadır: Kişi, yol arkadaşlarından ayrı
kaldığında bir zararla karşılaşmayacaksa yalnızca onlardan ayrı kalması bir
özür teşkil etmez.
[İsnevi] el-Mühimmat'ta
şöyle demiştir: Doğru olan görüş buna aykırıdır; çünkü kişinin arkadaşlarından
ayrı kalması kendisi için yalnızlığa sebep olur. Bu teyemmüm konusunda geçen
meseleye benzemektedir. El-Kifaye' de bu tek görüş olarak belirtilmiştir.
Başkaları ise teyemmüm
ile bu mesele arasında şu farkın olduğunu belirtmişlerdir: Temizlik, Cuma
namazının aksine hergün tekrar etmektedir. Ayrıca amaçlar konusunda
affedilmeyen şeyler araçlar konusunda affedilebilir.
İkisi arasında fark
olduğu görüşü daha güçlüdür.
E. CUMA GÜNÜ CUMA NAMAZI
KENDİSİNE FARZ OLAN KİŞİNiN ÖĞLEDEN ÖNCE YOLA ÇIKMASI
Kendisine Cuma namazı
farz olan kişinin öğleden önce -ki bunun başlangıcı sabah vaktidir- yolculuğa
çıkması [caiz midir? Bu konuda İmam Şafii (r.a.)'nin iki görüşü vardır]
[Birinci görüş]
İmam Şafii'nin yeni
görüşüne göre öğleden sonra yolculuğa çıkması gibi haramdır. Şayet kişinin
gideceği yerde veya yolda cumayı kılması mümkün ise veya yol arkadaşlarından
geri kalmakla zarar görüyorsa yolculuğa çıkması caizdir; aksi takdirde caiz
değildir.
[İkinci görüş]
İmam Şafii (r.a.)'nin
eski görüşüne göre -Harmele'nin Şafii'nin yeni görüşü olarak naklettiği görüşe
göre de- bu caizdir; çünkü cumanın farz olduğu vakit, yani güneşin batıya
döndüğü vakit girmemiştir. Bu, zekat meselesinde sene dolmadan önce nisap
malını satmak gibidir.(Kıyas)
İlk görüşte olanlar buna
şöyle cevap vermiştir: Yolculuk [gün içindeki vakte değil] güne nispet edilir.
Bu yüzden evi uzakta olan kişinin Cuma namazına yetişme k için öğleden önce
yola çıkması farzdır. Öğleden önce gusletme halinde bu gusül Cuma için yapılmış
kabul edilir.
[*] - Ayrıca hadiste
şöyle buyrulmuştur: Kim Cuma günü yolculuğa çıkarsa melekler ona
"yolculuğunda sana yoldaş olunmasın" diye beddua ederler. (Zebidi,
İthatu zevi'l-muttakin, VI, 406. )
Darekutni bunu tek
kişiden rivayet etmiştir.
Bazıları ilk görüşü tek
görüş olarak bazıları da ikinci görüşü tek görüş olarak rivayet etmişlerdir.
Yukarıdaki hüküm, şayet
yolculuk "ticarı amaçlı yolculuk" gibi mübah bir yolculuksa
geçerlidir. İsnevl'nin dediğine göre -tek başına yolculuk yapmak gibi- mekruh
yolculuk da mübah yolculuğun kapsamına girer.
Şayet yolculuk hac gibi
farz olan bir ibadeti yapmak için veya Nebi (s.a.v.)'in kabrini ziyaret etmek
gibi mendup bir yolculuk ise öğleden önce yolculuk yapmak kesin olarak caizdir.
Nevevi ise şöyle
demiştir: Daha doğru olan görüşe göre - er-Ravda'da daha güçlü olan görüşe göre
denilmiştir- ibadet amaçlı yolculuk da mübah yolculuk gibidir, burada da
yukarıda geçen iki görüş söz konusudur. Çünkü ikisini birbirinden ayırt edecek
sahih şekilde nakledilen açık bir ifade yoktur.
Muhibbü't-Taberı'nin
şerhinde İbn Ebi's-Sayf'ten nakledip kabul ettiği görüşe göre Cuma gecesi
yolculuk yapmak mekruhtur. İhya'da "Cuma gecesi yolculuk yapana [sağındaki
ve solundaki] iki melek beddua eder" denilmiştir.
H. ÜZERİNE CUMA NAMAZI
FARZ OLMAYAN KİMSELERİN ÖĞLE NAMAZINI CEMAATLE KILMALARI
Kendilerine Cuma namazı
farz olmayan kimselerin öğle namazlarını cemaatle kılmaları daha doğru görüşe
göre sünnettir. Şayet bunların özürleri gizli ise cemaati de gizli yaparlar.
Cuma namazının kılındığı
beldede oturmakla birlikte üzerine Cuma namazı farz olmayan kimselerin öğle
namazlarını vakti içinde cemaatle kılmaları [konusunda mezhep içinde iki görüş
vardır]
[Birinci görüş]
Daha doğru olan görüşe
göre bu sünnettir. Çünkü cemaatle namaz kılınmasını isteyen deliller [hadisler]
genel ifadelidir.
[İkinci görüş]
Bu sünnet değildir.
Çünkü Cuma günü cemaat, Cuma namazının şiarıdır.
Şayet bu kişiler Cuma
namazının kılındığı beldede oturmuyorlarsa -el-Mecmu'da belirtildiğine göre-
onların öğle namazlarını cemaatle kılmaları müstehaptır. Bu konuda icma
vardır.(İcma)
Cuma günü öğle namazını
cemaatle kılan kimselerin özürleri gizli ise bunlar cemaati gizli olarak
yaparlar. Böylece imamın arkasında Cuma namazı kılmaktan yüz çevirmek veya Cuma
namazını hafife alarak terk etmekle itham edilmekten kurtulurlar. Hatta
Mütevelli ve diğer bazıları "bu cemaati açıktan yapmak mekruhtur"
demişlerdir.
Ezral'nin dediği gibi
şayet öğle namazını mescitte cemaatle kı lıyorlarsa Mütevelli'nin ortaya
koyduğu görüş güçlü bir görüştür.
Şayet cumaya gitmeyen
kimselerin özürleri gizli değil de açıksa bir töhmet söz konusu olmadığından
namazın gizli kılınması mendup değildir. Bir görüşe göre ise gizli kılmak
mutlak olarak menduptur.
I. ÖZRÜNÜN SONA ERMESİ
MÜMKÜN OLAN KİMSENİN BEKLEMESİ
Özrünün sona ermesi
mümkün olan kimsenin öğle namazı kılmayı Cuma namazını kılmaktan ümidini
kesinceye kadar ertelemesi menduptur.
Cuma vakti çıkmadan önce
özrünün sona ermesi mümkün s:ılan kimse; örneğin iyileşmeyi ümit eden hasta ve
azat edilmeyi ümit eden köle gibi kimselerin öğle namazını, cumaya yetişmekten
ümitlerini kesecek vakte kadar geciktirmeleri menduptur. Çünkü özür sona
erebilir ve kamilolan şahısların farzını yerine getirme imkanı bulabilir.
"Cumaya yetişmekten
ümidini kesme" [ne zaman gerçekleşir?
Bu konuda iki görüş
vardır]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
imamın ikinci rekatın rükusundan sırtını doğrultması ile gerçekleşir.
[İkinci görüş]
[Zayıf] bir görüşe göre ise
imamın selam vermesi ile bu gerçekleşir. Bir grup alim bu görüştedir. Bu görüş
ileride gelecek şu hükümle de desteklenmiştir: "Özrü bulunmayan kişi imam
selam vermeden önce öğle namazına başlasa namazı sahih olmaz."
Bu görüşe şu şekilde
cevap verilmiştir: Destek olarak zikredilen meselede Cuma namazı farzdır, kesin
bir delil bulunmadıkça bu farziyet ortadan kalkmaz, bizim meselemizde ise böyle
değildir.
Cuma namazını kılmaktan
ümit kesecek kadar bekleme, imam Cuma namazını yalnızca dört rekat namaz
kılabilecek şekilde vaktin sonuna kadar ertelemediğinde geçerlidir. Şayet imam
bu kadar ertelerse kişi öğle namazını ertelemez. Nevevi bunu Nüketü't-tenbih
adlı eserinde zikretmiştir.
Özür sahibi kimse Cuma
namazı kılma imkanını kaçırmadan önce öğle namazını kılsa, daha sonra özür
ortadan kalksa ve bu kişi de Cuma namazını kılma imkanına sahip olsa Cuma
namazı kılması gerekli olmaz; çünkü vaktin farzını eda etmiştir. Ancak çift
cinsiyetli şahsın erkek olduğu ortaya çıkmışsa Cuma namazı ona farz olur; çünkü
onun kendisine Cuma farz olan kimselerden olduğu anlaşılmıştır. Şayet Cuma
kılacak imkanı bulamazsa kendisine herhangi bir şey gerekmez; çünkü vaktin
görevini yerine getirmiştir.
İ. CUMA NAMAZI
KENDİSİNE FARZ OLMAYAN KİMSELERİN ÖĞLE NAMAZINI İLK VAKTİNDE KILMALARI
Özrünün sona ermesi ümit
edilmeyen; kadın, müzmin hasta vb. kimselerin ise Cuma namazını kılmada acele
etmeleri menduptur.
Özrünün sona ermesi diye
bir şey söz konusu olmayan kadın, bineği olmayan müzmin hasta gibi kimselerin,
namazı vaktin başında kılma sevabını elde etmek için öğle namazını kılmada
acele etmeleri menduptur.
Nevevi er-Ravda ve
el-Mecmu'da şöyle demiştir: Bu, Horasanlı alimlerimizin görüşü olup daha
doğrudur. Iraklılar ise bu şahısların durumunun da öncekiler gibi olduğunu ve
Cuma namazını kılma imkanı ortadan kalkıncaya dek bunların beklemelerinin
müstehap olduğunu söylemişlerdir. Çünkü Müzmin hasta kendinde cumaya gitme
konusunda bir dinçlik hissedebilir. Ayrıca Cuma namazı, kamilolan [gerekli
şartları bütünüyle taşıyan] kimselerin kıldığı bir namaz olduğundan öncelikle
Cuma namazının kılınması müstehaptır.
İki görüş arasında orta
yol tercih edilerek şu görüş ileri sürülebilir: Şayet cumaya gitme imkanı bulsa
bile gitmemeye kesin niyet etmişse öğle namazını ilk vaktinde kılması
müstehaptır. Şayet gitme imkanı bulursa veya kendini dinç hissederse cumaya
gitmeye niyet etmişse öğle namazını geciktirmesi müstehaptır.
Ezrai şöyle demiştir:
Nevevi'nin orta görüş olarak belirttiği görüş kendiliğinden ortaya koyduğu bir
görüştür. "Şayet kesin niyet etmişse" ifadesine şöyle cevap verilir:
"Kişi gitmemeye kesin karar verdikten sonra gitmeyi isteyebilir. Bir şeye
kesin karar verip de sonradan cayan nice kimse vardır."
İbnü'r-Rif'a
"Iraklıların görüşü, Şafii'nin ifadelerinin zahirinden anlaşılan
görüştür" demiş, Kadı Hüseyin bu görüşü mezhebimiz alimlerine nispet
etmiş, Ezrai de mezhebi n görüşünün bu şekilde olduğunu söylemişse de itimad
edilecek olan görüş el-Minhac metninde yer alan görüştür.
Daha önce geçtiği üzere
Cuma namazının, diğer namazlarda olmayan kendine özgü bazı şartları vardır.
Nevevi daha sonra bu konuyu ele almıştır.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN