AKİDDE MUHAYYERLİK |
E. KUSURLU MALIN
SATICISININ [MALIN SATILDIĞI] ŞEHİRDE OLDUĞU VE OLMADIĞI DURUM
Satıcı şehirde ise [malı
geri verecek olan müşteri] malı satıcıya veya vekiline kendisi veya vekili
aracılığıyla teslim eder.
Satıcı [veya vekili]
malı almayı terk eder de müşteri durumu hakime götürürse bu daha güçlü [bir
geri verme sebebi teşkil eder].
Satıcı yoksa mal hakime
götürülür.
1. Kişi, satın aldığı
malda kusur olduğunu geceleyin öğrense, malı geri vermeyi sabah oluncaya kadar
erteleyebilir.
İbnü'r-Rif'a bunu
"yürümekte zorluk bulunacak şekilde" diye kayıtlamış, bunun benzeri
bir görüş de et- Tetimme'de nakledilmiştir. Ancak yürümekte bir zorluk söz
konusu değilse, örneğin satıcı kişinin komşusu ise, zamanın gece veya gündüz
olması arasında bir fark yoktur.
2. [Kusurlu olan] malın
sahibi olan satıcı, müşteriyle aynı şehirde yaşıyorsa, müşteri malı satıcıya
veya o şehirde bulunan vekiline kendisi veya -şayet vekalet vermeden dolayı bir
gecikme olmayacaksa- vekili aracılığıyla geri verebilir. Çünkü bu konuda vekil
onun yerine geçer.
[Kusurlu olan malı, mal
sahibi değil de] satıcının vekili satmışsa bu durumda müşteri kusurlu malı ona
veya müvekkiline geri verebilir.
EI-Muharrer'deki ifade
şöyledir: Kişinin kendisi veya vekili, sat tıcıya veya vekiline malı geri
verebilir. Yani gerek müşteri gerekse onun vekili, satıcıya veya onun vekiline
malı geri verebilir. Nevevi "ona" ifadesini önce zikredince
"malı geri verme esnasında sahibine veya vekile geri verme konusunda
muhayyer olma" hükmünü açık olarak zikretme imkanını kaçırmıştır.
Mal sahibi ölürse
kusurlu malonun mirasçısına, mal sahibinin ticari faaliyetleri kısıtlanmışsa
velisine verilir.
3. Satıcı veya onun vekili
[kusurlu olan] malı, [müşteriden veya onun vekilinden geri almayıp] bırakırlar
da müşteri durumu hakime iletirse bu durum daha güçlü bir verme sebebi teşkil
eder. Çünkü karşı taraf sonuçta müşteriyi mahkemeye başvurmaya muhtaç hale
düşürebilir, bu durumda mahkemeye başvurmak anlaşmazlığı kesin olarak çözüme
bağlama yolu olur.
Rafii ve Nevevi'nin
ifadelerinden, yukarıda bahsedilen muhayyerlik açısından "kusurun diğer
şahsın [yani satıcı yanında onun vekilinin] huzurunda veya hiçbirinin
bulunmadığı yerde tespit edilmiş olması" arasında bir fark bulunmadığı
anlaşılmaktadır ki bu doğrudur.
Halbuki el-Matlab yazarı
"kişi malın kusurlu olduğunu bunlardan birinin yanında öğrenirse diğerine
malı geri vermek için geciktirme yapması bir tür kusur sayılır." demiştir.
Hakime müracaat ederse iddiada bulunamaz; çünkü davalı olan taraf aynı şehirde,
herhangi bir yerde kapatılmış veya gelmesi imkansız olmadığı halde o mecliste
bulunmamaktadır.
Kişi satım akdini
yalnızca satıcının bulunduğu yerde feshedebilir, daha sonra malı geri vermek
için satıcıdan talepte bulunur.
Subkı şöyle demiştir:
"Hakim, [şahitler olmadan] kendi bilgisine göre hüküm veremez"
görüşünü kabul ettiğimizde bunun yararı nedir? Bu, "hakim kendi bilgisine
göre hüküm verebilir" şeklindeki doğru görüşe dayandırılmış bir
detayolabilir.
Ezrai şöyle demiştir:
Ayrıca hakim çoğunlukla şahitlerden uzak bulunmaz yahut hakim buna şahit olmuş
olur.
4. [Kusurlu malı satan]
satıcı veya vekili [malın satıldığı] şehirde yoksa -bulunduğu yer ister şehre
yakın olsun ister uzak olsun- durum hakime iletilir, malın geri verilmesi
satıcının gelişine kadar ertelenmez.
Hakime götürürken takip
edilmesi gereken yol şudur: Kişi "bu malı şu an şehirde bulunmayan
falancadan şu kadara satın aldığını, malı teslim aldıktan sonra malda kusur
tespit ettiğini ve satım akdini feshettiğini" iddia eder. Daha sonra buna
dair şahit getirir.
Hakim de olayın böyle
cereyan ettiğine dair kendisine yemin ettirir. Çünkü bu, mahkemede olmayan
birisi aleyhinde verilen bir karardır. [Şayet müşteri buna dair yemin ederse]
hakim, celsede bulunmayan satıcıya malın geri verilmesine hükmeder, satım
bedeli de satıcının üzerinde borç olarak kalır. Hakim malı alır ve onu
güvenilir bir şahsa bırakır, daha sonra hakim, gaip olan satıcının malından
satım bedelini alarak müşteriye verir. Şayet hakim kusurlu mal dışında satıcıya
ait bir şey bulamazsa satım bedelinin ödenmesi için o malı satar.
[Soru] Rafii ve Nevev] "satılan malın teslim
alınmadan önce satılması" konusundan bahsederken et-Tetimme adlı eserin
yazarından şunu kabul ederek aktarmışlardır: Müşteri, kusur gerekçesiyle satım
akdini feshettikten sonra satım bedelini satıcıdan geri alıncaya kadar malı
hapsedebilir. Yukarıdaki meselede de öyle olması gerekirdi.
[Cevap] Satıcıdan farklı olarak hakim davanın tarafı
olmadığından güvenilir kişi konumundadır.
[Soru] Rafii ve Nevevi'nin genel nitelikli
ifadelerinden anlaşıldığına göre satıcının ortalıkta olmaması, açıklamamızda
geçtiği üzere onun şehre yakın bir bölgede olmasını da kapsamaktadır oysa
ortalıkta olmayan şahıs aleyhinde hüküm vermek geçerli değildir.
[Cevap] Subkl'nin el-Mühezzeb şerhinde belirttiği
üzere bu mesele, "hakimin ortalıkta olmayan şahıs aleyhine hüküm
veremeyeceği" şeklindeki genel kuraldan istisna edilmiştir. Çünkü onu
şehrin dışına çıkmakla yükümlü tutmakta zorluk vardır. Buna karşın Ezrai
"hakime götürmek" ifadesinden kastedilenin akdi hakimin yanında fesh
etmek veya akdi feshetmekle birlikte malı geri vermeyi talep etmek üzere
kendisi aleyhine şahitlik yapıldığında "mesafenin yakın olması
durumu" olduğunu söylemiştir. Ancak bu konuda hüküm vermek, işi çözüme
kavuşturmak ve malını satmak için "ortalıkta olmayan kimse aleyhine hüküm
verme"nin şartları geçerlidir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
F. MÜŞTERİNİN,
SATIM AKDİNİ FESHETTİĞİNE DAİR ŞAHİT TUTMASI