MUĞNİ’L-MUHTAC

AKİDDE MUHAYYERLİK

 

2. SATIM AKDİNDEKİ ZORUNLU MUHAYYERLİK [NAKISA MUHAYYERLİĞİ]

 

Nevevi [muhayyerlikler konusunun birinci kısmı olan isteğe bağlı muhayyerlik meselesini bitirdikten sonra, fasıl başlığını koyarak] ikinci tür muhayyerlik konusuna başlamıştır.

 

Bu ikinci muhayyerlik noksan muhayyerliğidir.

 

Ayıp muhayyerliği; "örfteki bir yargıdan" veya "akdin taraflarının birinin bir şartı üstlenmesinden" yahut "taraflardan birinin Hill aldatmasından" kaynaklanan zanna dayalı bir isteğin satılan malda bulunmamasına bağlı bir muhayyerliktir.

 

Daha sonra Nevevi birinci hususu yani örfe göre satılan bir malda bulunduğu varsayılan hususları ele almaya başlamıştır ki bu da malın kusurdan uzak olmasıdır.

 

A. MALIN KUSURLU OLMASI SEBEBİYLE MUHAYYERLİK

B. ŞARTA AYKIRILIK SEBEBİYLE MUHAYYERLİK

 

A. MALIN KUSURLU OLMASI SEBEBİYLE MUHAYYERLİK

 

[Bir satım akdinde, satılan] malda eski zamandan [yani satıcının elindeki dönemden] kalma bir kusurun ortaya çıkması durumunda müşterinin [satım akdini bozup malı geri verme] muhayyerliği vardır. [Maldaki kusur şu şekilde olabilir:]

 

[a] - [Satılan bir} kölenin hadım olması, zina etmiş olması, hırsızlık etmiş olması, kaçması, yatağını ıslatması, ağzının kokması, vücudunun kötü kokması,

 

[b} - Hayvanın serkeş olması, ısırması,

 

[Kısacası bu konudaki ölçü şudur:] Malın kendisini veya değerini, "maldan elde edilmesi sahih olan bir amacı kaybettirecek şekilde" eksilten ve aynı cins mallarda çoğunlukla bulunmayan her kusur -kusur ister akit esnasında mevcut olsun ister teslimden önce meydana gelmiş olsun- [müşteriye malı geri verme hakkı doğururur].

 

Kusur, malın teslim alınmasından sonra meydana gelirse müşterinin muhayyerlik hakkı yoktur. Ancak kusur daha önceki bir sebebe dayanıyorsa; örneğin kölenin [bir uzvunun} daha önce işlediği suça karşılık kesilmesi gibi bir durumda daha dOğru görüşe göre müşterinin muhayyerlik hakkı vardır. Ancak köle daha önceki bir hastalık sebebiyle ölürse daha doğru görüşe göre müşterinin muhayyerlik hakkı yoktur. Kölenin daha önceki irtidatı sebebiyle köle öldürülürse daha doğru görüşe göre satıcı onu tazmin eder.

 

1. Malda eski bir kusurun bulunduğunu bilmeyen müşteri malı satın aldığında [akdi bozma konusunda] muhayyerlik hakkına sahiptir.

 

"Eski kusur" ifadesindeki "eskilik" ile kastedilen kusurun akit esnasında bulunması veya malın müşteriye tesliminden önce meydana gelmiş olmasıdır.

 

Akit esnasında malda bulunan kusur sebebiyle müşterinin muhayyerlik hakkının olduğu konusunda icma vardır. Malın tesliminden önce meydana gelen kusur sebebiyle muhayyerlik hakkının olmasının sebebi ise malın o esnada satıcının tazmin yükümlülüğü altında bulunmasıdır. [Malın kendisi böyle olduğu gibi] malın parçası ve niteliği de satıcının sorumluluğundadır.

 

Not:  Nevevi yalnızca muhayyerliğin müşteri lehine sabit olması meselesiyle yetinmiştir; çünkü yaygın olan durum "satılan malda kusurun bulunması"dır.

 

"Müşterinin kusur sebebiyle malı geri verebileceği" hükmünden şu meseleler istisna edilmiştir:

 

> Kusur, malın teslim alınmasından önce müşterinin kusuru sebebiyle meşdana gelmiş ise,

> "Müşteri iflas etmiş ise" veya "müşteri, kısıtlı bir şahsın velisi ise" yahut "müşteri, mudarebe akdinde sermayeyi işleten kişi olup malın elde tutulması sermaye sahibi için daha yararlı ise",

 

> Malı, vekil satın almış ve müvekkil de kusura razı olmuş ise. Nevevi'nin genel nitelikli ifadesi "müşterinin kusuru giderebilecek bir durumda olması ile olmaması arasında fark olmaması"nı gerektirmektedir ki doğrusu da budur. Bununla birlikte köle efendisinden izinsiz olarak ihrama girmiş ve daha sonra efendisi onu satmış ise müşteri -tıpkı satıcı gibi- onu ihramdan çıkarma yetkisine sahiptir. Bulkini bu durumda muhayyerliğin olduğunu söylemekte ise de er-Ravda'ya Nevevi'nin eklediği bölümde yer aldığına göre bu durumda müşterinin muhayyerlik hakkı yoktur.

 

Müşteri lehine muhayyerliğin söz konusu olması açısından "malda istenen niteliğin bulunmaması" da tıpkı kusur gibidir. Buna göre kişi "okuma-yazma bilen bir köle" veya "satım bedelinin artışına sebep olan bir niteliğe sahip bir köle" satın alsa, bu nitelik [okuma yazmayı] unutmak vb. bir sebeple satıcı elindeyken ortadan kalksa, -her ne kadar bu özellik kölede yokken bunun olmaması bir kusur olarak görülmüyor olsa bile- müşteri muhayyerlik hakkına sahip olur. Bunu ibnü'r-Rif'a belirtmiştir.

 

2. [Malda bulunabilecek kusurlar çok çeşitli olabilir.] Örneğin satılan hayvan veya kölenin hadım edilmiş [husyelerinin / yumurtalıklarının alınmış] olması bir kusurdur. Çünkü erkeklik özelliği bulunan kölelhayvan, hadım edilmiş kölelhayvanın elverişli olmadığı şeylere elverişlidir.

 

Cinsel organın kesik olması da hadım edilmek gibidir.

 

Böyle bir durumda satılan kölelhayvanın başka bir açıdan değeri normalin üzerinde bile olsa müşterinin muhayyerlik hakkı vardır.

 

Not:  Nevevi'nin ifadesi, benim yaptığım açıklamadan farklı olarak "hayvanların hadım edilmiş olmasının bir kusur sayılmayacağı" izlenimi uyandırmakta ise de bu kastedilmemiştir.

 

Cürcani ve başka alimler bunun bir kusur olduğunu açık olarak ifade etmişlerdir. Bu yüzden Nevevi er-Ravda'da bunu yalnızca "köle" ile sınırlandırmamıştır.

 

[İtiraz]  Öküzlerin çoğu hadım edilir. Dolayısıyla bu "satılan malın cinsinde bunun bulunmaması yaygın olduğunda" ifadesinin kapsamına girdiğinden müşterinin muhayyerliği yoktur.

 

[Cevap]  ibarenin mefhum-ı muhalifinde bir tafsilat söz konusu olduğunda bununla ibareye itiraz edilemez. Bu sebeple Ezrai şöyle demiştir: "Eti için alınan koyunlarda hadım edilme çoğunlukla görüldüğünden bu konuda tevakkuf edilir. Yine aygır ve katırlarda da hüküm böyledir. Hatta onlarda erkeklik bir noksan kabul edilir."

 

3. Kölenin [satıcı elindeyken] zina etmesi, hırsızlık yapması ve kaçması gibi fiillerin her biri -köle bunları tekrar yapmamış olsa ve bunlardan dolayı tövbe etmiş olsa bile- bir kusur kabul edilir. Çünkü zina töhmeti ortadan kalkmaz. Bu yüzdendir zina etmiş olan hür kimse tövbe etmekle muhsan hale gelmez.

 

Bizim açıklamamızda geçen "köle daha sonra tövbe etse bile hırsızlık ve kaçmak bir kusur kabul edilir" hükmü, sonraki bazılarının ifadelerinin aksine İbnü'l-Mukn'nin esas aldığı ve Kadı Hüseyin'in kölenin kaçmasıyla ilgili olarak açık olarak ifade ettiğine göre mutemed olan görüşdür.

 

Bazıları, hırsızlık ifadesinin kapsamından "müslüman olan efendisiyle birlikte harp ülkesine giden ve harp ülkesine mensup birinin malını çalan köle"yi istisna ederek şöyle demiştir: "Bana göre bu durum, doğrudan köleyi geri vermeyi gerektiren bir kusur olarak görülemez.

 

Daha uygun olanı bu durumu istisna etmemektir; çünkü bu fiil bir hırsızlık tarzında gerçekleşmiş olsa bile gerçekte bu ganimettir.

 

"Kölenin kaçması" ifadesinin kapsamından "ateşkes halinde olunan bir ülkeden müslüman olduktan sonra çıkan ve bizim ülkemize sığınan müslüman köle" istisna edilmiştir. Devlet başkanı bu köleyi satabilir. Köle bu fiili ile "sahibinden kaçmış" bir köle sayılarak geri verilemez; çünkü bu kaçış, dince istenen bir fiildir.

 

"Müşteri, kölenin kaçması gerekçesiyle onu geri verebilir" denilen durumlarda bu ifade "kölenin dönmesi durumunda" uygulanır. Köle kaçma halinde iken kesin olarak onu geri verme söz konusu olamayacağı gibi daha doğru görüşe göre bundan dolayı bir erş de

istenemez.

 

4. Köle gerek erkek gerekse dişi olsun yatağını ıslatırsa ve bu, adete aykırı olarak yani yaklaşık yedi yaş ve yukarısında yatağını ıslatmayı adet haline getirmişse [bu bir kusur kabul edilir] müşteri muhayyerlik hakkına sahip olur.

 

Müşteri bu durumu ancak kölenin büyümesinden sonra anlarsa köleyi geri veremez, ancak [bu kusurun kölenin değerinde meydana getirdiği eksilme oranında] erş alır; çünkü köle büyüdükten sonra bunu tedavi etmek zordur; dolayısıyla kölenin müşteri elinde büyümesi sonradan meydana gelen bir kusur gibi olmuştur. Bunu Maverdı ve Ruyani söylemiştir.

 

Bazılarının belirttiği üzere kölenin geri verilebilmesi köle satıcının elinde altını ıslattığı halde bunun müşterinin elindeyken anlaşılması durumunda söz konusu olur. Ancak köle satıcı elindeyken yatağını ıslatmakla birlikte müşteri elinde bunu yapmasa müşterinin geri verme hakkı yoktur; çünkü böyle bir durumda satım akdi öncesinde kusurun ortadan kalktığı anlaşılır.

 

5. [Satılan kölede bulunan] ağız kokusu da bir kusurdur. Bu, midenin değişmesinden kaynaklanan bir koku olup dişlerin sarılığı / pisliğinden kaynaklanan koku değildir. Çünkü dişlerden kaynaklanan koku ağızın temizlenmesiyle gider. Ez-Zehair adlı eserde "dişlerin kirliliğinden kaynaklanan ağız kokusu [Arapça'da] bahar diye adlandırılmaz" denilerek buna itiraz edilmiştir. İsnevı bunun doğru bir istisna olduğunu söylemiştir.

 

6. [Satılan kölede bulunan] vücut kokusu da bir kusurdur. Bu, terleme, hareket etme vb. gibi haricı bir sebepten kaynaklanmayan, kişide yer etmiş vücut kokusudur.

 

7. Kölelerdeki kusurlar saymakla bitmez. Bu kusurların bir kısmını şu şekilde belirtebiliriz: Çok uyuması, çok yalan söylemesi, sihir-büyü ile uğraşması, namuslu kadınlara iftira atması, kumar oynaması, namaz kılmaması sarhoş olacak kadar içme se bile sarhoş edecek içki içmek, cinsiyeti belirsiz olması, cinsiyeti belirli çift cinsiyetli olması, muhannes olması hem tip hem de huy bakımından kadınsı davranışlar sergileyen bir erkek olması, veya küçük ve mürted olsa bile erkeklerin kendisiyle ilişki kurmasına müsaade eden bir köle olması, satıcının izniyle ihrama girmiş olması, az rağbet göstermesi sebebiyle kafirlerin kendisiyle komşuluk etmediği kafir bir köle olması, Cariyenin cinselorganında kemik bulunması sebebiyle ilişkiye elverişli olmaması yahut cinselorganının bitişik olması, istihaza olması, temizlik dönemi normalinden daha uzun süren bir cariye olması, yirmi yaşına ulaşmış olması sebebiyle normalolarak adet görme döneminde olduğu halde adet görmemesi Hamile olması (çünkü doğum esnasında ölme riski söz konusudur), nesep yoluyla müşteriye haram olan kimselerden bile olsa iddet bekliyor olması, putperestlik vb. inancı sebebiyle cinsel ilişkide bulunamayağımız şekilde olan kafirlerden olması, çarpık ayaklı olması, dişlerinin siyah -bazılarının belirttiği üzere kırmızı- yeşil veya mavi olması, diş köklerinde aşırı pisliklerin yoğunlaşmış olması, cariyenin kirpiklerinin düşmüş olması, göğüslerinden birinin büyük olması, yüzünde yarıkların ve yara izlerinin çokça bulunması, solak olması, çolak olması, kel olması, sağır olması, kısık gözlü ve görüşü kıt olması (veya gündüz göremeyip gece görmesi, bulutlu havada görüp açık havada görmemesi), güneşli havada görmemesi, gündüz görüp gece görememesi veya açık havada görüp bulutlu havada görememesi, cariyenin tavukkarası olması, genizinde et olması, dilsiz, dili tutuk olması, kekeme olup söylediğini kimsenin anlamaması, tat duyusunu kaybetmiş olması, parmakları, tırnakları, -kasık tüyleri bile olsa- tüyleri dökülmüş olması, zimmetinde değil rakabesinde borcun olması, fazladan parmağının olması, diğer dişlerinden farklı yerinde diş çıkmış olması, yaşı büyük olmadığı halde çekilmiş dişi olması, yaralarının olması, sedef hastalığının olması, abras ve cüzzamlı olması, yaşlı olmadığı halde saçının beyazlamış 0Iması, bunamış olması, saf olması.

 

8. Hayvanın serkeş olması, yani kişinin binmesine izin vermemesi, ısırması, kıç atması gibi özellikler hayvanın değerini düşürdüğünden bunlar da birer kusurdur.

 

Hayvanın kendi sütünü veya başka hayvanın sütünü içiyor olması, sert yürüyüşü sebebiyle üzerine binen kimsenin düşeceğinden korkulması, yaşı büyük olmadığı halde dişlerinin düşmüş olması, az yiyor olması (insanlarda bu bir kusur değildir) da bir kusurdur.

 

9. Karpuzun (narın değil) kelek olması da bir kusurdur.

 

10. Kölelerde tükürüklü bir şekilde konuşma ve kısır olma sebebiyle geri verme yoktur. Yine erkek kölenin iktidarsız olması sebebiyle geri verilmesi söz konusu değildir.

 

Sünnetsiz olma bir kusur değildir. Ancak büyük kölenin sünnet olmasında bir tehlike durumu söz konusu olduğundan onun sünnetsiz olması bir kusurdur. Yaşı büyük c2ıriyenin sünnetsiz olması kusur değildir; çünkü onun sünnet edilmesinde korkulacak bir durum söz konusu değildir.

 

Bazıları "küçük köle"yi belirlemede "ergenlik çağına ulaşmamış olma" ölçüsünü getirmiştir.

 

11. Satılan malın vakfedilmiş olduğuna dair bir yazı bulunmakla birlikte bu yazının [mahkeme nezdinde] sabit olmaması ve yine bu durumun insanlar arasında yaygın bir şekilde olması da mala ilişkin kusurlardan biridir.

 

12. Koyunun -mesela kulağını yarmak- şayet onun kurban olmasını engelliyorsa bu da bir kusurdur.

 

13. Malın geri verilmesini gerektiren kusurları sayıp bitirmek mümkün olmadığından Nevevi zikrettiklerini de zikretmediklerini de kapsayan genel bir ölçüyü şu şekilde zikretmiştir:

 

Malın kendisini veya değerini, "maldan elde edilmesi sahih olan bir amacı kaybettirecek şekilde" eksilten ve aynı cins mallarda çoğunlukla bulunmayan her kusur [müşteriye malı geri verme hakkı doğurur].

 

Bunun gerekçesi "satılan malların çoğunlukla kusursuz olduğunun görülmesi"dir. Şu halde malın bedeli kusursuz bir mal karşılığında verilmiştir. Malda kusur olduğu anlaşılınca bunu telafi etme yoluna gitmek gerekir.

 

Nevevi'nin "sahih olan bir amacı kaybettirecek şekilde" ifadesi yalnızca maldaki noksanlığa ilişkin bir kayıt olup bununla "fazlalık olan parmağın kesilmesi", "vücudun görüntüsünü bozmayacak ve bir organ ın işlevini ortadan kaldırmayacak şekilde baldırdan veya bacaktan bir parçanın koparılması" gibi fiilleri dışarıda bırakmaktadır. Çünkü bu durumlar sebebiyle mal geri verilemez. Nevevi ifadenin ardından değeri önce zikretmek suretiyle veya bu kaydı malın azalmasından sonra değerden önce zikretmiş olsa daha uygun olurdu.

 

Nevevi'nin "aynı cins mallarda çoğunlukla bulunmayan" ifadesi "değer ve malın kendisindeki eksilme" ile ilgilidir.

 

Nevevi "malın değerini" ifadesiyle yaşı büyük olan cariyedeki dulluğu dışarıda bırakmıştır. Hocam Remll şöyle demiştir: "Öküzlerin hadım edilerek satılması meselesi de böyledir" demiştir. Ezrai şöyle demiştir: "Buna bir örnek de namaz kılmayan kölelerin satımıdır. Bu durum kölenin değerinde bir eksilme meydana getirse bile bu sebeple köle geri verilemez."

Ezrai'nin bu ifadesini "dışarıdan getirilen köleler" şeklinde, diğer ifadeyi de "bunların dışındaki köleler" şeklinde yorumlamak mümkündür.

 

Nevevi "malın kendisini" ifadesiyle yaşlı olan hayvan veya kölenin dişinin sökülmüş olmasını dışarıda bırakmıştır. Bunu İsnevı belirterek şöyle demiştir: "el-Matlab adlı eserde yaşı büyük olan kölenin saçının beyaz olması sebebiyle geri verilemeyeceği tek görüş olarak aktarılmıştır. Bu da bizim meselemize benzemektedir. "

 

Not:  Kusurlar altı kısımdır:

 

1. Satım akdi, zekat, gurre ve (koca zifaftan önce karısından ayrılmamışsa) mehirde bulunan kusur,

 

2. Keffarette (az at edilen kölenin çalışmasına açık bir şekilde zarar veren kusur),

3. Kurban, hedy ve akikada eti eksilten kusur,

4. Nikah akdinde cinsel ilişkiden kişiyi uzaklaştıracak şekilde olan kusurlar,

5. Kişi zifaf öncesinde karısından ayrıldığında mehir olarak verdiği maldaki sahih bir amacı engelleyen kusur -ki bunun malın benzerlerinde görülmesi çok olsun olmasın fark etmez-,

 

6. Kira akdinde ücrete etki edecek şekilde maldan yararlan-

mayı etkileyecek kusurlar.

 

Demiri "bunlara rehin olarak verilen maldaki kusuru da eklemek gerekir" demiş olmakla birlikte bana göre burada yalnızca malın değerini eksilten kusur eklenebilir.

 

 

14. Müşteri için muhayyerlik hakkının söz konusu olması açısından kusurun akde bitişik olması yani akitten önce malda bulunmasıyla malın tesliminden önce olması arasında fark yoktur; çünkü rakitten sonra malı müşteri teslim almadan önce] mal, satıcının sorumluluğu [tazmin yükümlülüğü] altındadır. Malın bütünü böyle olduğu gibi malın parçası [yani mala ilişkin kusursuzluk vash] da böyledir.

 

15. Kusur, malın tesliminden önce, eski bir sebepten dolayı meydana gelse ve müşteri buna razı olsa bile hüküm böyledir. Örneğin müşteri, başkasıyla evlendirilmiş bakire bir cariyeyi onun durumunu bilerek satın aldıktan sonra kocası cariyeyle ilişkide bulunarak onun bekaretini giderse müşterinin muhayyerliği vardır.

 

Subki şöyle demiştir: Bu konuda bir nakil görmedim. Bana göre doğruya en yakın hüküm şudur: Müşteri kusurun meydana gelme sebebine razı olduğundan bu durum kesinlikle malın geri verilmesini gerektirmez."

 

Buna şöyle itiraz edilebilir: Bunun hükmü, Nevevi'nin "ancak kusur, önceki bir sebebe dayanıyorsa bu müstesna" ifadesinde gelecektir.

 

Buna şöyle cevap verilebilir: Nevevi'nin ifadesinde gelecek olan şey şudur: Kusur, malın teslim alınmasından sonra daha önceki bir sebeple meydana gelirse bu durum malın geri verilmesini gerektirmez. Subkl'nin söylediği ise şudur: Maldaki kusur, malın teslim alınmasından önce eski bir sebeple meydana gelir ve müşteri de buna razı olursa müşteri malı geri verebilir. Subkl'nin ifadesine göre bu durum Nevevi'nin ifadesi kapsamından istisna edilir.

 

16. Maldaki kusur teslim sonrasında meydana gelmişse bu kusur sebebiyle malı geri verme hakkı yoktur. Çünkü müşteri malı teslim aldığında sorumluluk ona geçmiştir. Malın parçası ve niteliği için de durum böyledir.

 

İbnü'r-Rif'a şöyle demiştir: Bu, akdin bağlayıcı hale gelmesinden sonra böyledir. Bundan daha öncesinde ise hüküm "mal bu durumdayken telef olmuş olsa satım akdi kendiliğinden fesholur mu?" meselesine dayalı olur. Tercihe şayan olan görüş Rafii'nin belirttiği şu görüştür: "Mülk satıcıya aittir görüşünü kabul ettiğimizde akit fesholur, aksi takdirde fesholmaz." Şayet diğer görüşü yani akdin kendiliğinden fesholacağı görüşünü kabul edersek kusurun meydana gelmesi, akit öncesinde var olması gibidir.

 

17. Ancak [teslim sonrasındaki] kusurun meydana gelmesi malın teslim alınmasından önce veya akdin yapılmasından önce meydana gelmiş olan ve müşteri tarafından bilinmeyen bir sebebe dayanıyorsa; örneğin satılan köle ve cariyenin bir organı teslim öncesindeki bir suç veya hırsızlık sebebiyle teslim sonrasında kesilmişse [bu durumda müşteri için malı geri verme hakkı doğar mı? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha doğru görüşe göre bu durumda müşteri için malı geri verme hakkı doğar. Çünkü daha önceki bir sebeple kölenin elinin kesil~ me si sanki akit öncesinde kesilmesi gibidir.

 

Cariyenin bekaretinin gitmesi, köleye had cezası olarak sopa vurulması da organının kesilmesi ile aynı hükme tabidir.

 

[İkinci görüş]

 

Bu durumda müşterinin malı geri verme hakkı yoktur; çünkü malı teslim almakla mal üzerinde tasarrufta bulunmaya yetkili olmuştur. Bu andan itibaren artık malonun sorumluluğu altındadır. Bu görüşe göre müşteri satıcıdan erş alır. Bu erş, kölenin organının kesilmeyi hak etmiş haldeki değeri ile kesilmeyi hak etmemiş haldeki değeri arasındaki farktır. Müşteri ödediği satım bedelinden bu aradaki farkı geri alır.

 

Müşteri durumu daha önceden biliyorsa kesin olarak malı geri verme hakkı olmadığı gibi erşi de alamaz; çünkü bu akdi yapmaya durumu bilerek razı olmuştur.

 

18. Şayet satılan mal [köle], teslimden önceki bir hastalık sebebiyle ölse ve müşteri bu hastalığı bilmese [bu durumda müşterinin ödediği bedeli geri alma hakkı var mıdır? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha doğru görüşe göre bu durumda kölenin kendisini geri vermek imkansız olduğu gibi onun alternatifi olarak müşterinin ödediği bedeli geri alma hakkı da yoktur. Bu görüş mezhepte kesin olarak benimsendiğinden buna "mezhepte esas alınan görüş" denilmiş olsa daha uygun olurdu.

 

Bunun gerekçesi şudur: Hastalık, ölüm anına kadar artarak devam eden bir süreçtir. Bu yüzden ölüm, daha önceki hastalıktan kaynaklanmaz.

 

[İkinci görüş]

 

Bu durumda müşterinin ödediği bedeli geri alma hakkı vardır; çünkü daha önceki hastalık ölüme yol açtığından adeta ölüm daha önce meydana gelmiştir. Bu durumda akdin ölümün hemen öncesinde kendiliğinden fesholduğuna hükmedilir.

 

İlk görüşe göre müşteri hastalıktan dolayı satıcıdan erş alır. Bu erş, kölenin sağlamkenki değeri ile hastaykenki değeri arasındaki fark olup, müşteri ödediği bedelden bu kadarı m geri alır.

 

19. Et-Teznib ve diğer eserlerde belirtdildiği üzere burada tartışma konusu olan, "ölüm tehlikesi bulunan hastalık"tır. Az hum ma gibi bir hastalık söz konusu olur da müşteri bunu bilmeden köleyi satın alırsa [bakılır:] Hastalık müşterinin elinde iken artar da köle bundan ölürse müşteri satıcıdan hiçbir bedel alamaz; çünkü köle, onun elinde iken meydana gelen bir durum sebebiyle ölmüştür.

 

Bulaşıcı yaralar da hastalık ile aym hükme tabidir.

 

20. Hamile olan cariye doğum sancısı çekerken ölse hüküm yine böyledir.

 

21. Şayet müşteri [satın aldığı kölenin] hastalığırm] biliyorsa bu durumda hiçbirşeyi satıcıdan geri alamayacağı konusunda ittifak vardır.

 

22. Satın alınan köle / cariye teslim öncesinde gerçekleşen ve müşteri tarafından bilinmeyen "dinden dönme", "devlete isyan etme / eşkiyalık yapma" veya "kısası gerektiren bir suç işleme" sebebiyle öldürülse satıcı satım bedelinin bütününü müşteriye tazmin eder [mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha doğru görüşe göre satım bedelinin bütününü müşteriye tazmin eder; çünkü onun teslim öncesindeki bir sebepten dolayı öldürülmesi, teslim öncesinde öldürülme gibi olduğundan satım akdi hemen öldürülme öncesinde fesholmuş kabul edilir.

 

[İkinci görüş]

 

Satıcı bunu tazmin etmez; ancak kölenin öldürülme fiiline mat ruz kalması bir kusur olup satıcı bundan dolayı erş alma hakkı elde eder. Erş, kölenin ölümüne hükmedilmiş haldeki değeri ile ölümüne hükmedilmediği durumdaki değeri arasındaki fark olup müşteri bu miktarı satım bedelinden geri alır.

 

23. Yukarıdaki iki meseledeki görüş ayrılığı "ölen kölenin te chiz ve defin masraflarının kime ait olduğu" meselesine de etki eder. Daha doğru görüşe göre ilk durumda bu masraflar müşteriye ikinci durumda zorunlu olarak satıcı üzerine gereklidir. Şayet müşteri durumu biliyorsa bu durumda satıcıdan geriye hiçbirşeyalamaz.

 

Not:  Nevevi "daha önce gerekli olan birşeyden dolayı öldürülürse" demiş olsaydı, benim ek olarak yaptığım açıklamaları ve namazı terk etmekten dolayı öldürülme k vb. hususları da kapsamış olacağından, daha iyi bir ifade olurdu.

 

Şu söylenebilir: "Namazı terk etmekten dolayı öldürülen kölenin ölümü, teslim öncesindeki bir gereklilikten değil namazı kaza etmeme konusundaki ısrarından kaynaklanmaktadır."

 

Buna şu şekilde cevap verilir: "Tıpkı irtidat etme durumunda olduğu gibi, "namazı terk etmek" kişinin öldürülmesini gerektirmekte, "kazayı terk etmek" ise öldürme işleminin uygulanmasını gerektirmektedir.

 

Şarih Celaleddin el-Mahalli şöyle demiştir: "Nevevi ancak ölmesi. .. şeklindeki ifadesini ikinciden sonra zikretmiş olsaydı daha önce geçen yorumu yapmaya gerek olmayacaktı. Çünkü görüş ayrılığının ölmüş köleyi geri verme konusunda olması zaten düşünülemez; zira kölenin ölümüyle bu, imkansız hale gelmiştir. "

 

Mahalli'nin bu ifadesi "mürted olan kölenin yaptığı satımın sahih olması" anlamına gelmektedir ki doğru olan da budur. Yine eşkiyalık sebebiyle öldürülmesi kesinleşmiş kölenin satımı da böyledir. Bu ikisi öldürülmeyi hak ettiğinden -İbnü'l-Mukn'nin belirttliğine göre- bu ikisini öldürene kısas uygulanması gerekmez.

 

İkinci İbareyi Rafii ve Nevevi, Kaffal'den nakletmişlerdir. Muhtemelen Kaffal bunu şu hükme dayandırmıştır: "Eşkiyanın öldürülmesi meselesinde bunun bir had cezası olarak kabul edilme yönü daha ağır basmaktadır." Bununla birlikte bunun bir kısas cezası olma yönü daha ağır basmakta olup devlet başkanı dışında birisi onu izinsiz olarak öldürmüş olsa diyetin i ödemesi gerekli olur.

 

Bu ifade şu anlamı gerektirmektedir: Eşkiyalık yapan köleyi öldüren kişinin kölenin kıymetini efendisine tazmin etmesi gerekir. Ezrai buna dikkat çekmiştir. Bu konuda mutemed olan görüş ilk görüştür. Üstelik bu hüküm yalnızca eşkiyalık yapan veya irtidat eden köleyle sınırlı olmayıp "namazı terk eden", "cana saldıran", "muhsan iken zina eden (yani zina edip darü'l-harbe katıldıktan sonra köleleştirilen bir zımmi)" köle hakkında da geçerlidir. Yani bunların satımı sahihtir, bunları telef edenlerin, telef ettikleri bu kölelerin değerini ödemeleri gerekmez.

 

 

B. ŞARTA AYKIRILIK SEBEBİYLE MUHAYYERLİK

 

1. KUSUR İDDİAsı KABUL ETMEME ŞARTıYlA SATIlAN MALDA, TESLİM ÖNCESİNDE KUSUR MEYDANA GELMESİ

2. SATICININ "MALIN TESLİMİNDEN ÖNCE MEYDANA GELECEK KUSURDAN SORUMLU OLMAMA" ŞARTIYLA SATIM YAPMASI

 

1. KUSUR İDDİAsı KABUL ETMEME ŞARTıYlA SATIlAN MALDA, TESLİM ÖNCESİNDE KUSUR MEYDANA GELMESİ

 

Bir satıcı, malını "kusurlardan uzak olma [yani malda kusur bulunduğu iddiasını kabul etmeme] şartıyla" satsa, daha güçlü görüşe ~ göre canlı bir şey satımında onun içinde bulunan ve kendisinin bilmediği her türlü kusurdan bendir, bunun dışındaki kusurlardan berı olmaz.

 

Satıcının bu şartı koşmasına rağmen müşteri, malı teslim almadan önce meydana gelen kusur sebebiyle malı geri verebilir.

 

Nevevi daha sonra [nakısa muhayyerliği konusunun] ikinci meselesini ele almaya başlamıştır ki bu da bir şart ile hasıl olacağı zannedilen durumdur. Şöyle ki:

 

[1] - Gerek canlı bir şey, gerekse bunun dışında bir şey satıyor olsun bir satıcı malını "kusurdan berı olması şartıyla" satsa veya "bu malı kusur [iddiası] sebebiyle geri vermemen şartıyla satıyorum" diyerek satsa [maldaki kusur sebebiyle sorumluluğu bulunur mu bulunmaz mı? Bu konuda İmam Şafil (r.a.)'ye ait üç görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha güçlü görüşe göre bu durumda satıcı, sattığı canlı varlıkta olan ve kendisinin bilmediği gizli kusurdan dolayı sorumlu olmaz, bunun dışındaki kusurlardan ise kurtulmuş olamaz. Buna göre canlı varlık satımı dışında mesela kumaş ve arazi satımında hiçbir şekilde sorumluluktan kurtulamazken, canlı satımında onda görünen kusurlardan -bunları bilsin ya da bilmesin- yahut gizli olup da kendisinin bildiği kusurlardan sorumlu olur.

 

"Gizli kusur"dan kasıt, Hocam Remll'nin de belirttiği gibi çoğunlukla tespit edilemeyen kusurlardır.

 

[İkinci görüş]

 

Şart gereğince satıcı her türlü kusur karşısında sorumsuzdur.

 

[Üçüncü görüş]

 

Satıcının kendisini berı saydığı kusurların ne olduğu bilinmediğinden satıcı hiçbir kusura kaşı sorumsuz değildir. Kıyasa uygun olan da budur.İlk görüşe göre hayvanın bir şekli bunun dışına çıkmıştır.

 

[*] - Çünkü İmam Malik, el-Muvatta adlı eserinde şunu rivayet etmiştir: İbn Ömer, bir köleyi sekizyüz dirheme sattı ve satarken de kölenin kusurlarından sorumlu olmadığını belirtti. Köleyi satın alan Zeyd b. Sabit, Abdüllah b. Ömer'e "kölede bana söylemediğin bir hastalık olduğu ortaya çıktı" dedi. İkisi bu davayı Hz. Osman'a götürdüler. Hz. Osman, İbn Ömer'in "bu köleyi, onda herhangi bir hastalık olduğuna dair bir bilgim olmaksızın sattım" diyerek yemin etmesine hükmetti. Abdullah bu şekilde yemin etmekten çekindi. Köle bu kusur sebebiyle geri verildi. Abdullah onu başkasına binbeşyüz dirheme sattı. (Muvatta, Buyu' 1333)

 

Eş-Şamil ve diğer eserlerde yer aldığına göre yukarıdaki olayda köleyi satın alan kişi -Rafii'nin de belirttiği üzere- Zeyd b. Sabit'ti. İbn Ömer bu olay hakkında şöyle derdi: "Allah adına yemin etmekten uzak durdum, Allah da bana bunun karşılığını verdi."

 

Hz. Osman'ın bu kararı belirtilen şekilde canlıların satımında "kusurdan uzak olma özelliğiyle satım" [şeklinin caiz olduğunu] göstermektedir.

 

Onun bu konudaki ictihadı, İmam Şafii (r.a.)'nin idihadına uygun düşmüştür. Zira İmam Şafii (r.a.) şöyle demiştir: Canlı hayvan hem sağlam hem de hastayken beslenir, tabiatı da sürekli değişiklik gösterir. Bu sebeple gizli veya açık bir kusurdan uzak bulunmaz. Bu yüzden satıcı gerek canlı gerekse diğer bir şeyi satarken kendisinin bildiği değil bilmediği gizli kusurlar açısından satım akdinin bağlayıcı olmasına güvenebilmek için "kusur kabul etmeme şartıyla" malını satmaya ihtiyaç duyabilir; çünkü gizli kusurlarda karıştırmalar söz konusu olabilir. Yine gerek canlı gerekse cansız varlık satımında kendisinin bilmediği zahir kusurları veya ceviz, badem gibi cansız varlık satımında gizli kusurları kabul etmeme şartıyla satımda bulunabilir; çünkü cansız varlıkların -canlıların aksine- değişime uğramamaları asıldır.

 

Not:  Canlı varlık satımında kendi durumunu haber verebilen köle ile başka varlık satımı arasında fark yoktur.

 

Nevevi'nin "her türlü gizli kusur" ifadesindeki "gizli" sözcüğü bazı nüshalarda bulunmamaktadır. Doğrusu bu sözcüğün yer almasıdır; çünkü daha önce geçtiği üzere satıcı gözle görülen kusurdan beri değildir.

 

Veliyyü'I-lraki şöyle demiştir: "Gizli" sözcüğünü Nevevi'nin kendi nüshasına düşülmüş bir notta gördüm; ancak bunu kendisinin yazıp yazmadığını bilmiyorum. Bu ifade el-Muharrer'de yer almamaktadır.

 

Ed-Dekaik'te yer aldığına göre "gizli" sözcüğü el-Minhac metnine Nevevi tarafından eklenmiştir. Şu halde doğrusu bu ifadenin yer almasıdır.

 

[2] - "Kusur iddiası kabul etmeme" şartıyla satım yapılsa bile, müşteri, akitten sonra ancak teslimden önce meydana gelen bir kusur sebebiyle malı geri verme hakkına sahip değildir. Çünkü söz konusu şart "akit esnasında mevcut olan kusur" ile ilgilidir.

 

Kusurun akitten daha önce olup olmadığı konusunda taraflar anlaşmazlığa düşseler, el-Havi'de belirtildiğine göre bu durumda [müşterinin malı geri verme hakkının olduğu ve olmadığını ifade eden] iki görüş bulunmaktadır.

 

Nevevi'nin, birazdan gelecek olan "taraflar kusurun teslim önce- sinde meydana gelip gelmediğinde ihtilaf etseler" ifadesinden anlaşıldığına göre bu konuda satıcının sözü kabul edilir.

 

 

2. SATICININ "MALIN TESLİMİNDEN ÖNCE MEYDANA GELECEK KUSURDAN SORUMLU OLMAMA" ŞARTIYLA SATIM YAPMASI

 

Satıcı "[malın tesliminden önce] meydana gelecek kusurdan sorumlu olmama" şartıyla satım yapsa, daha doğru görüşe göre bu [şart] sahih olmaz.

 

[1] - Satıcı, malın teslimi öncesinde -malda bulunan kusurla birlikte bile olsa- meydana gelecek kusurdan sorumlu olmamayı şart koşarak satım yap sa [bu şart sahih olur mu? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha doğru olan görüşe göre bu şart sahih olmaz; çünkü bu, bir şeyi, daha meydana gelmeden önce ortadan kaldırmaya çalışmak olup böyle bir durumda o şeyortadan kalkmaz. Bu, kişiyi, ona satacağı malın satım bedelinden ibra etmesi meselesine benzer.

 

[İkinci görüş]

 

Bu şart, başkasına tabi olarak sahih olur. Şayet sonradan meydana gelen kusur tek başına olsa, -er-Ravda ve eş-Şerhu'l-kebir'den anlaşıldığı üzere- bu şartın batıl olması daha önceliklidir.

 

[2] - Satıcı, akit sırasında belirli bir kusur adı zikrederek ondan dolayı sorumlu olmama şartıyla satım yapsa [bakılır:]

 

[a] - Şayet bu kusur alaca hastalığı gibi gözle görülebilen bir kusur ise ve satıcı sattığı köledeki bu kusurun miktarını bildirse ve gösterse [bir daha o konudaki] kusur iddiasından kesinlikle sorumlu olmaz. Şayet böyle yapmazsa bu şart genelolarak kusurdan sorumlu olmama şartıyla satım yapma şartı gibi kabul edilir. Daha güçlü görüşe göre bu durumda kusur iddiası konusunda sorumluluktan kurtulmuş olmaz. Çünkü kusururı miktar ve bulunduğu yerin değişmesine bağlı olarak kişilerin [müşterilerin] amaçları da değişebilmektedir.

 

[b] - Şayet bu kusur "zina etmiş olmak", "hırsızlık yapmış olmak", "kaçmış olmak" gibi bir kusur ise satıcı bu konudaki kusur iddialarından kesinlikle sorumlu değildir; çünkü satıcının bunları zikretmesi bunları bildirmek anlamına gelir.

 

Subki şöyle demiştir: Zamanımızda kağıtçılık işiyle uğraşan kimileri "kusurdan sorumlu olmama" şartını koşmak yerine şunu yapıyorlar; müşteriye "malda her türlü kusur bulunabilir" diyorlar ve müşteriler de "ben buna razıyım" diyor. Bu cehalettir; çünkü aslında bu bir yalan olup bir faydası yoktur; zira doğru görüşe göre, gözle görülebilir kusurların yalnızca adının zikredilmesi yeterli olmayıp gösterilmesi gerekir. Gözle görülemeyen kusurların, böyle bir genel ifadeyle zikredilmesi gözle görülebilen kusurun malı gösterilmeksizin adının söylenmesi gibi olup bunun bir yararı yoktur.

 

Hakimin müşterinin yalan söylediğini bildiği halde ve geçersiz olduğunu bildiği halde müşteriyi bu ikrarın gereğiyle bağlayıcı sayması caiz değildir. Böyle bir şey meydana geldiğinde bu, "kusur iddiası kabul etmeme şartıyla satım" gibi kabul edilir.

 

[3] - Satıcı satlığı cariyenin bakire olması veya küçük olması yahut müslüman olması şartıyla satım yaptıktan sonra cariyenin bu özellikte olmadığı anlaşılsa, şarta aykırılık sebebiyle müşterinin geri verme hakkı bulunmaktadır.

 

Yine satıcı satılan kölenin okuma-yazma bilmesi, ekmek yapımından anlaması vb. kölede bulunması amaçlanan bir niteliği şart koşarak satsa ancak durum bundan farklı çıksa, şart koşulan niteliğin köleye kattığı fazlalık kölede bulunmadığından müşteri için muhayyerlik hakkı doğar.

 

[4] - Kişi, dulolması şartıyla bir dıriye sattıktan sonra cariyenin bakire olduğu anlaşılsa müşteri cariyeyi geri veremez; çünkü cariye, şart koşulandan daha iyi durumdadır.

 

[Zayıf] bir görüşe göre ise bu durumda müşteri cariyeyi geri verebilir; çünkü cinselorganının zayıf olması ve yaşının büyüklüğü vb. bir sebeple müşterinin cariyenin dulolması şartını koşmasında bir yarar söz konusu olabilir. Halbuki cariye bakire olduğunda müşteri bu yararı kaçırmış olur.

 

[5] - Kişi, kafir veya erkek, yahut sünnet edilmiş yahut da hadım edilmiş olması şartıyla bir erkek köle satsa, sattığı köle müslüman veya hadım edilmiş yahut sünnetsiz yahut da hadım edilmemiş olduğu ortaya çıksa satın alan kişi açısından kölenin bu şarta uygun olup olmaması fark ettiğinden dolayı onun geri verme hakkı doğar. Çünkü mesela kafir olan bir köleyi müşteri hem kafir hem müslüman bir şahsa satabilecek durumda iken müslüman bir köleyi yalnızca müslümana satabilir. Arapça'da "hasiyy" yumurtalıkları alınmış veya çekilmiş kişiye denir. Kişi kölenin sünnetsiz olmasını şart koştuğu halde köle sünnetli çıksa köleyi geri verme hakkı olmaz; çünkü bu fark kendisine herhangi bir amacını elde etmeyi engellememektedir. Ancak sünnetsiz olan köle, mecusilerin çoğunlukla yaşadığı bir bölgedeki mecusi köle ise ve diğer mecusiler daha fazla ödeyerek onu satın almak istiyorlarsa o zaman müşterinin geri verme hakkı olur.

 

[6] - Kişi, "fasık", "hain", "okuma-yazma bilmeyen", "ahmak", "özürlü" olması şartıyla bir köle satın aldığı halde kölenin böyle olmadığı anlaşılsa köleyi geri verme hakkı olmaz; çünkü elindeki köle, akitte şart koşulandan daha üstün niteliktedir.

 

[7] - Kişi, "Yahudi" veya "Hristiyan" olması şartıyla bir cariye satın aldığı halde cariye mecusi vb. çıksa böyle bir cariyeyle cinsel ~ ilişki helalolmadığından onu geri verme hakkı vardır. Ancak kişi cariyenin "Yahudi" olmasını şart koştuğu halde cariye "Hristiyan" çıksa veya tersi olsa bu durumda geri verme hakkı yoktur.

 

[8] .. Kişi, pamuklu diye bir elbise satın aldığı halde elbise keten çıksa bu akit geçerli olmaz; çünkü [satılan mal ile teslim edilen malların] cinsleri arasında fark vardır.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

A. SATILAN MALIN HAKİKATEN VEYA HÜKMEN TELEF OLMASI