MUĞNİ’L-MUHTAC

REHİN AKDİ / RÜKÜNLERİ

 

3. REHİN AKDİNİN ÜÇÜNCÜ RÜKNÜ: REHİN VERİLEN MAL

 

Nevevı daha sonra rehnin üçüncü rüknü olan "rehin verilen" konusuna başlamıştır.

 

A. REHİN VERİLEN ŞEYİN MAL OLMASI

B. REHİN VERİLEN ŞEYİN MÜSTAKİL OLMASI ŞART MIDIR?

C. KÖLELERİN VE CARİYELERİN REHİN VERİLMESİ

D. ÇABUK BOZULABİLİR MALLARIN REHNEDİLMESİ

E. ÇABUK BOZULABİLİR OLMAYAN BİR ÜRÜNÜN BOZULMAYA MARUZ KALMASI

F. ÖDÜNÇ ALINAN ŞEYİ REHİN VERMEK

 

A. REHİN VERİLEN ŞEYİN MAL OLMASI

 

Rehin olarak verilen şeyin şartı, daha doğru görüşe göre mal olmasıdır.

 

[1] - Rehin verilen şeyin, satımı sahih olan bir malolması [şart mıdır? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha doğru görüşe göre bunun malolması şarttır. Bu şart gereğince bir alacağın -isterse borçlu olan şahsa olsun- rehin verilmesi sahih olmaz; çünkü alacağın teslimine güç yetirilemez.

 

[İkinci görüş]

 

Alacak da mal gibi değerlendirilerek onun rehin verilmesi de sahih kabul edilir.

 

[2] - "Bir evde bir süreliğine oturmak" vb. maldan elde edilecek yararın verilemeyeceği konusu ittifakla benimsenmiştir; çünkü yarar tüketilen bir şeydir; bununla alacağı güvence altına almak sağlanmaz.

 

Alacağın veya menfaatin rehin olamaması ilk olarak rehin akdi yapılması esnasındadır. Bu durum rehnedilen şeyin -ilk tasarruf esnasında değil de sonradan- alacak veya menfaat olmasına engel teşkil etmez. Örneğin borçlu olan bir kişi öldüğünde geriye [somut bir mal değil de] yarar bırakmışsa bu rehin olur. Yahut rehin alınan mal telef edilirse telef edenin zimmetindeki alacak -er-Ravda' da belirtildiğine göre- rehin olur.

 

[3] - Satımı caiz olmayan "vakıf malı", "mükateb köle" veya "ümmü veled" gibi kimselerin rehin olarak verilmesi de sahih değildir.

 

 

B. REHİN VERİLEN ŞEYİN MÜSTAKİL OLMASI ŞART MIDIR?

 

Şayi hissenin rehin verilmesi sahihtir.

 

Bir malın bütününün rehin verilmesi nasıl sahih ise şayi hissenin gerek ortağa gerekse yabancı bir şahsa rehin verilmesi sahihtir. Şayi hisse yabancıya rehin verilirken ortağın izni gerekmez.

 

Satım akdinde olduğu gibi burada da malın bütününün teslim edilmesi ile rehin işlemi tamamlanmış olur. Buna göre gayrimenkulün şayi hissesinin rehin verilmesi tahliye yoluyla, menkulün şayi hissesinin rehin verilmesi ise [rehin verilen kişiye] taşıma / nakletme ile olur. Taşınır malların dışındaki ortak malın rehin verilmesinde ortağın izni şart değildir. Taşınır malda ise şarttır; çünkü belirttiğimiz gibi taşınır malın rehin verilmesi onun rehin verilen kişiye nakledilmesiyle olur, diğer ortağın izni olmadan bu malın nakledilmesi caiz değildir.

 

Ortak izin vermekten kaçınırsa [bakılır:]

 

[a] - Rehin alan kişi bu malın ortağın elinde kalmasına razı olursa rehin caiz olur. Bu durumda ortak, malı teslim alma bakımından rehin alan kişinin yerine geçmiş olur.

 

[b] - Şayet iki taraf anlaşmazlığa düşerse hakim bu malı ortak ve rehin alan kişi adına elinde bulunduracak güvenilir bir şahsa [yed-i emın] verir. Şayet mal kiraya verilen mallardan ise kiraya verir.

 

Ortak mal iki ortak arasında muhayee yoluyla kullanılabildiği gibi rehin alan kişi ve diğer ortak arasında da muhayee yoluyla kullanılabilir.

 

 

C. KÖLELERİN VE CARİYELERİN REHİN VERİLMESİ

 

1. CARİYE İLE ÇOCUĞUNU BİRBİRİNDEN AYIRARAK REHİN VERMEK

2. SUÇ İŞLEYEN VEYA İRTİDAT EDEN KÖLEYİ REHİN VERMEK

3. MÜDEBBER KÖLE VE AZAT EDİLMESİ BİR VASFA BAĞLANAN KÖLENİN REHN EDİLMESİ

 

1. CARİYE İLE ÇOCUĞUNU BİRBİRİNDEN AYIRARAK REHİN VERMEK

 

Anne [cariye]yi çocuğundan ayrı olarak rehin vermek sahih olduğu gibi bunun aksi de sahihtir. İhtiyaç durumunda her ikisi birden satılır ve satım bedeli de ana ile çocuğa bölünür.

 

Daha doğru görüşe göre ananın değeri önce tek olarak daha sonra çocuğu ile birlikte belirlenir. İki değer arasındaki fark çocuğun satım bedelidir.

 

[1] - Anneyi -yani Şarih Celaleddin el-Mahalli'nin belirttiğine göre cariye olan anneyi- temyiz yaşının altında olan çocuğundan ayrı olarak rehin vermek caiz olduğu gibi tek başına çocuğu rehin vermek de caizdir; çünkü ikisi üzerinde rehin verenin mülkiyeti devam ettiğinden ana ile çocuk [kalıcı olarak] birbirinden ayrılmış değildir.

 

[2] - Bu durum anne açısından bir kusur sayılır ve "rehin verilmesi şartıyla" yapılmış bir satım akdinde böyle bir anne rehin verilir de rehin alan kişi o cariyenin çocuk sahibi olduğunu [önceden] bilmezse satım akdi kendiliğinden fesholur.

 

Şu sorulabilir: Metindeki ifade daha genelolduğu halde Şarih Celaleddin el-Mahalli'nin "cariye olan" diye kayıtlamasının anlamı nedir?

 

Buna şöyle cevap verilir: Şarih Celaleddin el-Mahalli'nin ifadesi alimlerin ifadelerine hamledilir; çünkü onlar bu meseleyi cariye ile ilgili olarak ele almışlardır. Ayrıca aşağıda gelecek hükümlerin bütünü ancak cariye hakkında söz konusu olabilir.

 

[3] - Borcun, rehin verilen malın satılarak bedelinden ödenmesine ihtiyaç duyulursa, din tarafından ana ile çocuğunu ayırmak yasaklandığı için hem cariye hem de çocuğu satılır, satım bedelinden her birinin payının ne olduğu belirlenir.

 

Daha doğru görüşe göre şayet anne cariye rehin olarak verilmişse "bakımında bir çocuğun bulunduğu bir anne" olması bakımından değeri belirlenir. Mesela onun değerinin yüz dirhem ettiği söylenirse bu not edilir. Daha sonra anne cariyenin çocuğu ile birlikteki değeri belirlenir. Mesela ikisinin değerinin birlikte yüz elli dirhem ettiği söylenirse bu durumda cariyenin değerinin üzerindeki kısım yani elli dirhem çocuğun değeri olur. Satım bedeli de bu orana göre dağıtılır. Yani rehin alan kişi satım bedelinin üçte ikisini alır ve bundan alacağını tahsil eder, geri kalan üçte birlik kısım ise rehin verene ait olup rehin alanın bununla bir ilgisi yoktur.

 

Yalnızca çocuğun rehin verilmesi halinde daha doğru görüşe göre değerin belirlenmesi yukarıdakinin aksi şekilde yapılır; yani önce çocuğun tek başına "bir annenin bakımı altında olması" yönüyle değeri belirlenir, daha sonra anası ile birlikte değeri belirlenir, kendi değerinin üzerindeki kısım anasının değeridir.

 

Çocuğun kendisinden ayrılması yasak olan babası veya bir başkası ile hükmü de anası ile olan hükmü gibidir.

 

 

2. SUÇ İŞLEYEN VEYA İRTİDAT EDEN KÖLEYİ REHİN VERMEK

 

Suç işleyen ve irtidat eden kölenin rehin verilmesi tıpkı satılması gibidir.

 

Satım akdi konusunu ele alırken "işlediği suç sebebiyle rakabesinde [kendi boynunda] diyet borcu bulunan kölenin satımının sahih olmadığını, boynunda kısas borcu veya zimmetinde mal borcu bulunan kölenin satımının ise bundan farklı olarak sahih olduğunu" belirtmiştik. Muhayyerlik meselesini ele alırken de "mürted kölenin satımı"nın sahih olduğunu belirtmiştik.

 

Suç işlemiş kölenin rehnedilmesi sahih olduğunda, bir görüşe göre satım akdinin aksine burada rehin veren kişi kölenin işlediği suçun fidyesini ödeme konusunda seçim hakkına sahip olmaz. Çünküsuç işleyen mahal satım akdinin aksine rehin olarak kalmaya devam etmektedir.

 

Harp ülkesi vatandaşı olan kölenin rehin verilmesi de tıpkı satımı gibi sahihtir.

 

 

3. MÜDEBBER KÖLE VE AZAT EDİLMESİ BİR VASFA BAĞLANAN KÖLENİN REHN EDİLMESİ

 

"Müdebber kölenin rehin verilmesi" ve "hür olması, alacağın vaÜ desinden önce gerçekleşmesi mümkün olan bir sıfata bağlanmış olan ~ kölenin rehin verilmesi" mezhepte kabul edilen görüşe göre batıldır.

 

[1] - Müdebber kölenin yani azat edilmesi efendisinin ölümüne bağlanmış olan kölenin-her ne kadar satım i sahih olsa bile- rehin verilmesi [konusunda üç farklı rivayet bulunmaktadır:]

 

[Birinci rivayet]

 

Mezhebin genel görüşü bunun batıl olduğudur; çünkü bunda bir garar [belirsizlik] vardır. Zira efendi aniden ölebilir ve bu durumda rehnin amacı batıl hale gelir.

 

[İkinci rivayet]

 

Zayıf bir görüşe göre satımı caiz olduğu gibi rehin verilmesi de caizdir. Nevevi er-Ravda'da "bu görüş delili bakımından güçlüdür" demiştir.

 

[Üçüncü rivayet]

 

Bir görüşe göre ise "müdebber kılmak bir vasiyet midir yoksa kölenin azadım şarta bağlamak mıdır?" konusundaki görüş ayrılığına bağlı olarak burada iki görüş söz konusudur. Birincisini kabul edersek müdebberin rehin verilmesi caizdir, bu rehin verme müdebber kılma işleminden dönmektir, ikincisini kabul edersek rehin verme caiz değildir.    Bu görüş kıyasa daha yakındır.

 

[2] - Azat edilmesi, borcun vadesinden önce gerçekleşmesi muhtemelolan bir şarta bağlanmış olan kölenin rehin verilmesi [konusunda farklı görüşler vardır:]

 

[Birinci görüş]

 

Mezhepte esas alınan görüşe göre batıldır.

 

Bu, vadenin, kölenin azat edilmesinin bağlandığı sıfattan sonra gerçekleşeceğinin kesin olarak bilinmesi ile olur.

 

Her iki durum da ihtimal dahilinde ise yahut her ikisinin eş zamanlı olacağı biliniyorsa yahut da bu bilinmemekle birlikte böyle olmuşsa yine mezhepte esas alınan görüşe göre rehin verme batıl olur.

 

Rehnin batıl olması, azadın bağlandığı sıfatın gerçekleşmesinden önce satım şart koşulmamışsa söz konusu olur. Çünkü bu durumda garar [belirsizlik] söz konusudur. Zira böyle bir rehin, alacağın kendisinden tahsili mümkün olmayan bir rehindir.

 

[İkinci görüş]

 

Bu konuda İmam Şafii (r.a.)'ye ait "bunun caiz olduğu" görüşü de ileri sürülmüştür. Bu "çabuk bozulabilecek bir şeyin rehin verilmesi" konusundaki görüşe dayalı olarak çıkarılmış [muharrec] bir görüştür.

 

İlk görüşte olanlar ikisi arasında şu farkın bulunduğunu söylemiştir: Burada rehin veren açısından zahir olan durum onun teleften korktuğunda malı satıp satım bedelini rehin olarak bırakmasıdır. Diğer meselede ise zahir olan durum kölenin azadının gerçekleşmesi için rehin verenin sözüne vefa göstermesidir.

 

[3] - Kölenin azadının bağlandığı sıfat gerçekleşmeden önce kölenin satımı şart koşulursa veya borcun ödenmesinin kölenin azadından sonra gerçekleşeceği kesin olarak bilinirse, örneğin kişi peşin bir borç için köleyi rehin vermişse yahut vadeli bir borç için vermiş olsa bile vade süresi kölenin azadının bağlandığı zaman diliminden satıma elverişli bir zaman kadar önce meydana gelecek olsa o zaman rehin verme işleminin sahih olduğu tek görüş olarak benimsenmiştir.

 

Borcun peşin olduğu durumda bu kaydın konulması şarttır. Durum böyle olunca müdebber olan kölenin durumu bu açıdan kesin olarak bilinemez, dolayısıyla "müdebber kılma daha sahih görüşe göre kölenin azadım bir sıfata bağlamaktır" şeklindeki görüş dikkate alınmaz.

 

Bulkini'nin de belirttiği üzere "azat olması bir şarta bağlanan kölenin" durumunda olduğu gibi peşin bir borç karşılığında müdebberin rehin verilmesinin sahih olması gerekirdi, yahut da Subki'nin de dediği gibi her iki kölede de bunun olmaması gerekirdi. Subki şöyle demiştir: "İmam Şafii (r.a.)'nin mutlak ifadeleri bunu gerektirmektedir. "

 

Bazıları arada şu farkın olduğunu söylemiştir: Müdebberin azat olması, azat olması bir sıfata bağlanan kölenin azat olmasından daha güçlüdür. Nitekim alimler müdebberin satımının caiz olup olmayacağı konusunda görüş ayrılığına düştükleri halde azadı bir sıfata bağlanan kölenin satımının caiz olduğunu ittifakla benimsemişlerdir. Ayrıca bazı mezheplere göre müdebber olan köle satılamaz.

 

Azat olması bir sıfata bağlanmış olan köle satılmaz da şart gerçekleşirse İbnü'l-Mukrl'nin tercih ettiği görüşe göre köle azat olur. Bu görüş "bir şarta bağlı azat işlemlerinde dikkate alınacak olan şey şartın gerçekleştiği durum değil şarta bağlama anındaki durumdur" görüşüne dayalıdır.

 

Kölenin azat olması durumunda rehin alan kişi şayet kölenin azadının bir sıfata bağlandığını bilmiyorsa -tıpkı rehin verilen kölenin suç işlemesi durumunda olduğu gibi- "rehnin şart koşulduğu satım akdini" feshedip etmeme konusunda muhayyer olur.

 

 

D. ÇABUK BOZULABİLİR MALLARIN REHNEDİLMESİ

 

Kişi çabuk bozulabilir olan bir malı rehin verse [bakılır:]

 

a. Yaş hurmada olduğu gibi kurutulması mümkün olan bir malsa bu mal kurutulur.

 

b. Kurutulması mümkün olmayan bir mal ise [bakılır:]

 

> Kişi bunu peşin olan bir borç karşılığında rehin vermişse veya malın bozulmasından önce borcun vadesi dolacak durumda ise yahut veren kişi malın satılıp bedelinin rehin olarak kalmasını şart koşmuşsa bu durumda rehin akdi geçerli olur. Malın bozulmasından korkulduğunda satılır ve bedeli rehin olarak kalır.

 

> Rehin veren kişi malın satılmamasını şart koşmuşsa rehin akdi sahih olmaz.

 

> Rehin veren kişi akit esnasında [rehin verilen malın satılması yahut satılmaması ile ilgili bir şey zikretmeyip] mutlak olarak akit yapmışsa, daha güçlü görüşe göre akit fas id olur.

 

> Rehin verilen malın borcun vadesi dolmadan önce bozulup bozulmayacağı bilinmiyorsa daha güçlü görüşe göre akit sahih olur.

 

1. ÇABUK BOZULABİLİR ÜRÜNLERİN KURUTULARAK REHİN VERİLMESİ

2. ÇABUK BOZULABİLİR ÜRÜNLERİN KURUTULMASININ MÜMKÜN OLMADlĞI DURUMLAR

 

1. ÇABUK BOZULABİLİR ÜRÜNLERİN KURUTULARAK REHİN VERİLMESİ

 

Kişi çabuk bozulabilir bir malı, vadesi malın bozulmasından sonra veya bozulması anında dolacak olan bir vade karşılığında rehin verse ya da vade malın bozulmasından önce dolmakla birlikte geriye malın satılabileceği kadar bir süre kalmıyorsa, şayet rehin verilen mal kurutulması mümkün olan yaş hurma, yaş üzüm gibi ise yahut tuzlanarak bekletilmesi mümkün olan taze et gibi bir şey ise rehni korumak amacıyla bu işlemler yapılır.

 

el-Matlab adlı eserin yazarının belirttiği üzere bu ürünü kuruta~ cak olan kişi mal sahibidir, kurutma masrafları da ona aittir.

 

Şayet borcun ödenme süresi ürünün bozulmasından önce gelecek ise bu durumda ürün [kurutulmaksızın] bulunduğu haliyle satılır.

 

 

2. ÇABUK BOZULABİLİR ÜRÜNLERİN KURUTULMASININ MÜMKÜN OLMADlĞI DURUMLAR

 

[a] - Rehin Akdinin Sahih Olduğu Durumlar

 

Kurutulmayan tarım ürünleri, tuzlanarak kurutulmayan etler ve baklagiller gibi şeyler rehin verileceğinde bakılır:

 

[a] - Şayet bu ürün, vadesi gelmiş [peşin] bir borca karşılık rehin olarak verilmişse,

 

[b] - Veya borcun vadesi dolmadan önce adete göre o ürünün satımının mümkün olabileceği kadar bir süre kalıyorsa,

 

[c-d] - Yahut da borcun vadesi ürünün bozulmasından sonra veya ürünün bozulması esnasında dolmakla birlikte bu iki durumda "bozulmaya yaklaştığında satılması ve satım bedelinin onun yerine rehin olarak konulması" şart koşulmuşsa,

 

Mahzurlu bir durum bulunmadığından yukarıdaki durumların tümünde rehin akdi sahih olur.

 

İtiraz:  Ürünün satım bedelinin rehin olarak konulmasını şart koşmak, daha sonra gelecek olan şu hükümle çelişmektedir: "Bir şeyi satıp bedelini rehin koymak şartıyla rehin vermek sahih değildir."

 

Cevap:  Burada, ihtiyaç sebebiyle böyle bir duruma göz yumulmuştur.

 

Yukarıdaki son iki durumda ürünün bozulmasından korkulursa şartı geçerli kılmak ve borcun güvencesini korumak amacıyla rehin verilen mal satılır. Yine er-Ravda ve eş-Şerhu'l-kebir'de belirtildiğine göre ilk iki durumda da satılır. Bütün durumlarda satım bedeli herhangi yeni bir akde gerek olmaksızın satılan mal yerine rehin olmaya devam eder.

 

[b] - Rehin Akdinin Sahih Olmadığı Durumlar

 

1. Şayet süre dolmadan önce ürünün satılmaması şart koşulmuşsa, bu şart rehnin borcu güvence altına alma amacına aykırı olduğundan dolayı rehin sahih olmaz.

 

2. Şayet kişi herhangi bir şey şart koşmazsa [bu durumda ne olur? Bu konuda İmam Şafiı (r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha güçlü görüşe göre, borcun öyle bir üründen tahsil edilmesi imkansız hale geldiği için rehin akdi fasid olur. Çünkü süre dolmadan önce ürünü satmaya izin verilmemiştir. Bu, akdin gereğinden de değildir.

 

Rafii eş-Şerh u 'l-kebir' de bu görüşü Iraklı alimlerin sahih gördüğünü belirtmiştir. İtimad edilecek olan görüş de budur.

 

[İkinci görüş]

 

Diğer görüşe göre ise bu akit sahih olur. Rafii eş-Şerhu's-sağir'de bu görüşü alimlerin çoğunluğunun sahih gördüğünü söylemiştir. İsnevi de "fetva bu görüşe göredir" demiştir.

 

Ürün bozulmaya maruz kalacağı anda satılır; çünkü zahir olan durum açısından rehin veren kişinin, malını itlaf etmeyi amaçlamadığı bilinmektedir.

 

[c] - Rehin Akdinin Daha Güçlü Görüşe Göre Sahih Olduğu Durum

 

1. Bozulabilir nitelikte olan ürünün borcun vadesi dolmadan önce bozulup bozulmayacağı bilinmiyorsa [rehin verilmesi sahih olur mu? Bu konuda İmam Şafii (r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha doğru görüşe göre bu durumda, herhangi bir şart zikredilmeksizin yapılan rehin akdi sahih olur; çünkü aslolan vade dolmadan önce ürünün bozulmamasıdır.

 

[İkinci görüş]

 

Bu durumda vade dolmadan önce malı satmanın mümkün olup olmadığını bilemeyeceğimiz için akit fas id olur. Bu "azat olması bir sıfata bağlı olan ve sıfatın borcun vadesinden önce gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bilinmeyen kölenin rehin verilmesi" konusunda sahih görülen görüşün benzeridir.

 

İlk görüşte olanlar iki mesele arasında şu farkların bulunduğunu belirtmişlerdir:

 

> Orada rehin akdinin fasid olmasının sebebi olan "azat işlemini bir sıfata bağlama" tasarrufu akdin başında vardır, burada ise böyle değildir.

> Burada akdin bozuk olduğunun alameti diğer meselenin aksine devamlı görülmektedir.

> Kişinin kendi malını telef etmesinin bir amacı olamaz, oysa köle azadına Şari önem verdiğinden kişinin bunu yapmakta bir amacı vardır.

 

[Çabuk Bozulabilir Ürünlerin Rehin Verilmesine İlişkin Bazı Meseleler]

 

1. Rehin veren kişi;

 

[a] - Rehin alan şahsa malı satma konusunda izin verdiği halde rehin alan kişi ihmalkar davranarak satma işini yapmasa,

 

[b] - veya -Rafii'nin kendi görüşü olarak ortaya koyduğu ve Nevevı'nin de güçlü saydığı görüşe göre- rehin veren kişi satmaya izin vermediği halde rehin alan kişi durumu mahkemeye taşımasa,

 

[Bu iki durumda] rehin alan kişi malı tazmin eder.

 

Şöyle bir itiraz ileri sürülebilir: ileride geleceği üzere, rehin alan kişi rehin aldığı malı ancak mal sahibinin huzurunda satabilir. Bu durumda ilk durumu da böyle anlamak gerekir.

 

Buna şöyle cevap verilir: Diğer meselede kişinin mal sahibi olmaksızın malı satmasının yasak olması, bu satımın "alacağın tahsili" için yapılıyor olmasıdır. Rehin alan kişi malın revaç bulması için aceleci davranma ithamı altındadır. Bu meselede ise durum farklı olup kişinin amacı satım bedelinin daha da artarak onun için bir güvence teşkil etmesidir,

 

2. Kişi bir ağaçta ki meyveleri ağaçla birlikte rehin verse rehin akdi kesin olarak sahih olur; ancak meyveler kurutulmayan ürünler cinsinden ise bunların hükmü "çabuk bozulabilir ürünlerin hükmü" gibidir. Yani bazı durumlarda rehin akdi sahih olur bazı durumlarda ise fasid olur.

 

Bu rehin, ağaç üzerinde mutlak olarak sahih olur.

 

Ürünler üzerindeki akit fasid olduğunda yapılması gereken şey "akdin bölünmesi" yoluyla meseleye çözüm getirmektir.

 

3. Kişi ağaçtaki meyveleri [ağaçtan ayrı olarak] tek başına rehin verirse bakılır:

 

> Şayet bu meyveler kurutulmayan cinsten ise bunların hükmü "çabuk bozulabilir ürünlerin hükmü" gibidir.

 

> Şayet kurutulabilir cinsten ise, ürünün olgunlaşması görülmemiş olsa bile ve ürünün koparılmaması şart koşulsa bile rehnedilmesi caiz olur. Çünkü rehin alanın hakkı ürünün ihtiyacı sebebiyle geçersiz hale gelmez. Satım akdi ise bundan farklı olup orada müşterinin hakkı geçersiz hale gelmektedir.

 

4. Kişi, meyveleri, toplanma vaktinden önce vadesi dolacak olan bir borca karşılık rehin verse ve rehin akdini de mutlak yapsa yani ne ürünün koparılmasını ne de koparılmamasını şart koşsa akit sahih olmaz; çünkü meyvelerde adet olan uygulama, bunların toplanma anına kadar ağaçta bırakılmasıdır. Bu sebeple bu uygulama borcun vadesi geldiğinde ancak birkaç gün sonra malın satımının yapılması şartıyla rehin verilmesine benzemiştir.

 

Bu durumda rehin veren kişi ürünün bakımı için gerekli olan; sulama, ürünü toplama ve kurutma gibi işlemleri yapar. Şayet rehin alanın izni ile bu bakımları yapmazsa bu caizdir; çünkü ürün üzerindeki hak ikisine ait olup onların dışında bir şahsa ait değildir. Bu iki şahıs da tasarruHarına kısıtlama getirilmemiş kimselerdir.

 

Ürünün toplama vakti geldiğinde iki taraftan biri diğerinin ürünü toplamasına engelolamaz.

Bunun öncesinde ise bir zorunluluk bulunmadıkça iki taraf da diğerinin ürünü toplamasına engelolabilir.

 

5. Kişi,

 

> Birbirine karışmasından korkulan meyveleri, peşin bir borç karşılığında rehin verse,

> Veya ürünlerin birbirine karışmasından önce vadesi gelecek bir borç karşılığında rehin verse,

> Yahut ürünlerin birbirine karışmasından sonra vadesi gelmekle birlikte bundan önce ürünlerin kesilmesi şartıyla rehin verse

 

Bu durumların tümünde herhangi bir engelolmadığından rehin işlemi geçerli olur. Bu durumda kişi rehin akdini mutlak olarak [herhangi bir şey zikretmeksizin] yapsa daha doğru görüşe göre akit sahih olur.

 

Bu durumda;

 

> Alacaklı olan kişi rehni teslim almadan önce ürünler birbirine karışsa, rehin akdi bağlayıcı olmadığından kendiliğinden fesholur.

 

> Şayet kişi rehni teslim aldıktan sonra ürünler birbirine karışsa akit fesholmaz. İki taraf ürünlerin tümünün veya belirli bir kısmının rehin olduğu konusunda anlaşırlarsa bu anlaşma geçerli olur, şayet anlaşamazlarsa rehin verilen malın miktarı konusunda yeminle birlikte rehin verenin sözü kabul edilir.

 

6. Ekinlerden daneleri kuvvetli hale gelmiş olanların rehnedilmesinin hükmü satımının hükmü gibidir.

 

Ekinleri gerek arazi ile birlikte gerekse tek başına olarak henüz yeşilıik halinde iken rehin vermek tıpkı meyveleri ağaçla birlikte veya ağaçtan ayrı olarak olgunlaşmadan önce rehin vermek gibidir.

 

 

E. ÇABUK BOZULABİLİR OLMAYAN BİR ÜRÜNÜN BOZULMAYA MARUZ KALMASI

 

Kişi, çabuk bozulmayan bir ürünü rehin verdikten sonra o ürünü bozulmaya maruz bırakan bir durum meydana gelse, örneğin rehin verilen buğday ıslanmış olsa, rehin akdi hiçbir şekilde fesholmaz.

 

Kişi, çabuk bozulmayan bir ürünü rehin verdikten sonra borcun vadesi dolmadan önce ürünü bozulmaya maruz bırakan bir durum meydana gelse, örneğin rehin verilen buğday ıslansa, böyle bir ürü~ nün kurutulması imkansız olsa bile rehin akdi kendiliğinden kesinlikle bozulmaz; çünkü akdin devam etmesi ilk olarak kurulmasından daha güçlü bir durumdur. Nitekim kaçmış olan bir kölenin satımı sahih olmadığı halde satım akdi yapılıp teslim edilmeden önce köle kaçsa akit kendiliğinden fesholmaz. Bizim meselemizde de öyledir. Bozulmayı meydana getiren durum ister teslimden önce ister daha sonra meydana gelmiş olsun fark etmez. Ürünün kurutulması mümkün olmadığında, alacağı güvence altına almayı sağlayabilmek için rehin veren kişi malını satıp bedelini onun yerine rehin olarak bırakmaya zorlanır.

 

 

F. ÖDÜNÇ ALINAN ŞEYİ REHİN VERMEK

 

Kişinin rehin vermek amacıyla başka bir şahıstan ödünç mal istemesi caizdir. Bir görüşe göre bu ariyettir. Daha güçlü görüşe göre ise ödünç verilen maloranında borca kefil olmaktır. Bu sebeple borcun cinsini, miktarını ve niteliğini zikretmek şarttır. Daha doğru görüşe göre malın kimin yanında rehin bırakılacağını da zikretmek gerekir.

 

1. HÜKMÜ

2. BU ŞEKİLDE VERİLEN MALIN HUKUKİ STATÜSÜ

3. ŞARTLARI

4. ÖDÜNÇ ALINIP REHNE VERİLEN MALIN TELEF OLMASI

5. ÖDÜNÇ ALINIP REHİN VERİLEN MALDA ÖDÜNÇ İŞLEMİNDEN GERİ DÖNÜLMESİ

 

1. HÜKMÜ

 

Kişinin bir borcuna karşılık rehin vermek amacıyla başka bir şahıstan bir malı ödünç alması caizdir; çünkü rehin, alacağı güvence altına alan bir işlemdir. Kişinin kendi mülkü olmayan bir şeyi rehin vermesi durumunda da güvence gerçekleşmektedir. Nitekim şahit tutma ve kefalet konusu da bunu göstermektedir. Ancak kişinin başkasının mülkünü kendisi için satması ise bundan farklı olup sahih değildir; çünkü satım, bedelli bir akİttir.

Satım bedeline karşılık gelen mala sahip olmayan kimsenin satım bedeline sahip olması söz konusu olamaz.

 

Alimlerin ifadeleri "dirhemler" ve "dinarlar"ı da kapsar. Buna göre rehin vermek amacıyla bunların başkalarından ödünç alınması sahihtir. Dinar ve dirhemlerin bunun dışında bir amaçla ödünç alınması sahih olmamakla birlikte bu amaçla alınmasının sahih görülmesi İsnevı'nin de dediği üzere güçlü bir görüştür.

 

 

2. BU ŞEKİLDE VERİLEN MALIN HUKUKİ STATÜSÜ

 

Bir malı, daha sonra rehin verilmesi için ödünç verme akdi[nin hukukı statüsü nedir? Bu konuda İmam Şafii (r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır: ]

 

[Birinci görüş]

 

Bir görüşe göre bu ariyettir. Yani bu mal ariyet olmaya devam eder. Ödünç veren kişi açısından bu mal -her ne kadar borç ödenmediğinde satılacak olsa bile- ariyet olmaktan çıkıp o mal miktarında borca kefil olma anlamına geçmemiştir.

 

[İkinci görüş]

 

Daha güçlü görüşe göre bu işlem, ödünç veren kişinin ödünç verdiği mal miktarında borca kefil olmasıdır; çünkü kişi kendi zimmetini başkasının borcu ile meşgul kılabileceği gibi, başkasının borcuyla kendi mülkiyetini de meşgul kılabilmelidir. Çünkü her ikisi de kişinin hakkının ve tasarrufunun söz konusu olduğu mahaldir. Bundan anlaşıldığına göre söz konusu borç, malı ödünç veren kişinin zimmetine ilişmez, o kişi ölse borç peşin hale gelmez, rehin verilen mal telef olsa onun başka bir şey ödemesi gerekmez.

 

 

3. ŞARTLARI

 

1. Yukarıdaki [ikinci] görüş esas alındığında [rehin verecek olan kişi, kendisine ödünç verecek kişiye] borcun;

 

[a] - Cinsini "altın" veya "gümüş" vb. diye belirtmek gerekir.

[b] - Miktarını "on dirhem" veya "yüz dirhem" vb. diye belirtmek gerekir.

[c] - Niteliğini "sağlam dirhemler - kırık dirhemler", "peşin borç - vadeli borç" diyerek belirtmesi gerekir.

 

Çünkü kefalet konusunda geleceği üzere insanların amaçları bu bilgilere göre farklılık gösterir.

 

[d] - Daha doğru görüşe göre malın kimin yanında rehin bırakılacağını da belirtmek gerekir.

Diğer görüşe göre ise bu konunun bilinmesinin kişinin amacına etkisi zayıf olduğundan belirtilmesi gerekmez.

 

[İlk görüş esas alınarak] bunun bir ariyet olduğu kabul edilirse bu bilgilerin zikredilmesi gerekmez.

 

2. Ariyet alan kişi, zikrettiği şartlara aykırı davrandığında yukarıdaki her iki görüşe göre de rehin batı! olur. Ancak şartta belirtilen miktardan daha azı karşılığında rehin verilmişse, örneğin bin dirhem diye belirtildiği halde mal yüz dirhem karşılığında rehin verilmişse, ödünç veren kişi daha çoğuna razı olmakla zımnen daha azına zaten razı olmuş sayılacağından akit batı i olmaz.

 

Bu hüküm, az miktar ile çok miktar aynı cinsten olduğunda söz konusu olur. Şayet kişi "bu malı yüz dinarlık borca karşılık rehin vereceğim" dese ancak malı yüz dirhemlik borca karşılık rehin verse, insanların bu farklılığa bağlı olarak amaçları farklılık göstereceğinden akit sahih olmaz.

 

Kişi belirttiği miktardan daha fazla miktar karşılığında malı rehin verse, -sonraki bazılarının görüşlerinin aksine- yalnızca fazlalık olan kısımda değil bütününde rehin batı i olur. Çünkü şarta aykırı davranılmıştır.

 

3. Kişi;

 

[a] - Bir şahsın yanında rehin bırakmak amacıyla bir malı ödünç alsa daha sonra o malı iki kişinin yanında rehin bıraksa,

 

[b] - veya bunun tersi söz konusu olsa,

 

İnsanların amaçları bu durumlara göre farklılık arzedeceğinden akit sahih olmaz. Çünkü birinci durumda rehin alan iki kişiden birisi rehni satmasa bile diğeri satabilir. Bu durumda ödünç veren kişinin mülkü hisseli paya dönüşmüş olur. İkinci durumda da borcun bir kısmını ödemekle malın rehinliği sona ermez. Ancak iki kişiye rehin verme durumunda rehin alanlardan birine olan borç ödendiğinde onun payı rehinden kurtulur.

 

4. Mal sahibi "falancanın senin üzerindeki alacağını kölemin rakabesi miktarında tazmini üstleniyorum" dese, lehine kefil olunan şahıs bunu kabul etmese bile bu işlem yeterlidir.

Bu da tıpkı rehin verilsin diye bir malı ödünç vermeye benzer.

 

 

4. ÖDÜNÇ ALINIP REHNE VERİLEN MALIN TELEF OLMASI

 

Rehin verilen mal rehin alanın elinde telef olsa tazmin gerekmez.

 

1. Ödünç alınıp rehin verilen bir mal, rehin alan elinde telef olsa veya [rehin verilen köle] işlediği cinayet sebebiyle satılsa;

 

[a] - Rehin alan kişinin hiçbir surette tazmin etmesi gerekmez; çünkü o "güvenilir şahıs" konumundadır.

 

[b] - Şayet bu işlemi kefalet olarak kabul edersek rehin verenin de tazmin etmesi gerekmez; çünkü borç onun zimmetinden kalkmamıştır. Şayet bu işlemi ariyet olarak kabul edersek o zaman tazmin eder.

 

2. Ödünç alınan mal rehin verecek olan şahsın elindeyken telef ~ olsa onun bu malı tazmin etmesi gerekir; çünkü o, ödünç alan kişidir,

 

bu malı rehin olarak henüz vermemiş olduğundan kefalet hükmü gerçekleşmemiştir.

 

3. Köle sahibi kölesini az at etse bu işlem rehin verilmiş kölenin azadı gibi kabul edilir, rehin alan teslim almadan önce mutlak olarak geçerli olur. Rehin alanın teslim almasından sonra ise rehin veren ödeme gücüne sahip ise geçerli olur, fakir ise geçerli olmaz.

 

4. Yabancı bir şahıs bu malı telef ederse bunun bedeli onun yerine konur. Zerkeş! "alimlerin ifadelerinin zahirinden bu anlaşılmaktadır" demiştir.

 

 

5. ÖDÜNÇ ALINIP REHİN VERİLEN MALDA ÖDÜNÇ İŞLEMİNDEN GERİ DÖNÜLMESİ

 

Rehin alan kişinin malı teslim almasından sonra mal sahibinin geri dönme hakkı yoktur.

 

Borcun vadesi gelince veya borç peşin ise malın satılması konusunda mal sahibine müracaat edilir. Şayet borcu ödemezse mal satılır. Daha sonra mal sahibi malın satıldığı bedeli ödünç verdiği kişiden geri alır.

 

1. Rehin alan kişinin malı teslim almasından sonra -her iki görüşe göre de mal sahibinin geri dönme hakkı yoktur. Aksi takdirde bu rehnin bir anlamı kalmazdı; çünkü bu rehin alacağı güvence altına almaz.

 

2. Yukarıdaki ifade rehnin teslim edilmesinden önce mal sahibinin bu tasarruftan geri dönebileceğini ifade etmektedir. Her iki görüşe göre de hüküm böyledir; çünkü ödünç verme işlemi bağlayıcı değildir. Şayet satım akdinde rehin şart koşulmuşsa ve rehin alan kişi de o ana kadar durumu bilmeyip o an öğrenmişse akdi feshedebilir.

 

3. Borç vadeli olur da rehin alan kişi ödünç malı teslim almış olursa mal sahibinin rehin veren kişiyi malı kurtarmaya zorlama hakkı yoktur.

 

4. Borcun vadesi geldiğinde veya borç peşin olup da rehin alan kişi süre tanıdığında mal sahibi tasarrufundan dönebilir.

 

5. Şayet vade gelip de alacaklı şahıs alacağını talep eder ve borçlu ödemekten kaçınırsa mal sahibine malın satılması konusunda müracaat edilir; zira o malını kurtarmak isteyebilir. Çünkü mal sahibi kendi borcu için rehin vermiş olsaydı bile mal satılmadan önce ona müracaat edilmesi gerekirdi, öyleyse bu durumda haydi haydi gerekir.

 

6. Bundan sonra mal sahibi veya rehin veren kişi tarafından borç ödenmezse, mal sahibi istemese bile -her iki görüşe göre demal satılır. Rehin veren kişi fakir olsun zengin olsun fark etmez. Bu şuna benzer: Asıl borçlu borcu ödeyebilecek durumda olsa bile borç kefilden istenebilir.

 

Daha sonra mal sahibi, rehne verilen mal kaça satıldıysa bu miktarı rehin verenden geri alır; çünkü rehin veren kişi borcunu ödeme konusunda bu maldan yararlanmıştır. Bu mal ister normal değerine ister daha yükseğine isterse insanların aldanabileceği oranda daha düşük fiyata satılmış olsun fark etmez. Bu, söz konusu işlemi kefalet olarak değerlendiren görüşe göredir. Bu işlemi ödünç verme olarak kabul eden görüşe göre ise mal değerine veya daha azına satılırsa mal sahibi malın değerini alır. Alimlerin çoğunluğuna göre değerinden daha fazlaya satılması halinde de hüküm böyledir; çünkü ödünç mal bu şekilde tazmin edilir. Kadı Ebu't-Tayyib ve bir grup alim ise şöyle demiştir: Bu durumda da mal kaça satıldı ise o miktarı geri alır. Çünkü bu, malının satım bedelidir. Rafii "bu, daha güzel bir görüştür" demiştir. Er-Ravda'da ise fazladan "bu doğrudur" denilmiştir.

 

7. Borç rehin veren tarafından ödendiğinde mal rehinden kurtulur ve mal sahibi malını geri alır.

 

8. Mal sahibi borcu öderse rehin mal kurtulur ve mal sahibi şayet rehin verenin izniyle ödeme yapmışsa ödediği miktarı rehin verenden alır. Onun izni olmaksızın ödeme yapmışsa "başkasının borcunu ödeme konusunda olduğu üzere" herhangi bir şeyi geri alamaz.

 

Şu söylenebilir: İzinle verilen rehin tıpkı kefalet gibidir. Kefalet akdinde kefil, asıl borçlunun izni olmadan borcu ödediğinde bunu asıl borçludan geri alabilmektedir.

 

Buna şöyle cevap verilir: Bu, söz konusu mal rehnedilen malın bedelinden ödendiğinde olabilir. Ancak -bizim meselemizde olduğu gibi- rehnedilen mal dışında bir şeyden ödendiğinde kişi bunu geri alamaz.

 

Özetle söyleyecek olursak; her iki durumda da ödeme yapanın borçludan bunu geri alabilmesi tazminin mahalli ile ilgilidir. Burada tazminin mahalli rehin verilen malın kendisi, diğer meselede ise kefil olanın zimmetidir.

 

Rehin veren kişi ödeme konusunda izin verdiğini inkar eder ve rehin alan kişi de ödünç veren kişi lehine şahitlik ederse töhmet bulunmadığından bu şahitlik kabul edilir. Rehin verenin "izin vermedim" şeklindeki sözü kabul edilir; çünkü aslolan izin vermemektir.

 

9. Bir kimse kendi malından bir şeyi başkasının bir borcu için onun adına rehin olarak verirse bu rehin işlemi geçerli olur ve mal, borç ödenmediği için satılırsa mal sahibi satım bedeli miktarında parayı borçludan alır. Şayet onun izni olmaksızın malı rehin vermişse rehin yine sahih olur, ancak mal satıldığında borçludan geriye bir şey alamaz. Her iki mesele de kefalet konusunun benzeridir.

 

10. Borçlu olan şahıs, bir başkasına "köleni benim falancaya olan borcum için rehin olarak ver" dese ve köle sahibi de rehin olarak verse, bu işlem, borçlu tarafından kölenin teslim alınıp rehin verilmesi gibidir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

4. REHİN AKDİNİN DÖRDÜNCÜ RÜKNÜ: KARŞILlĞINDA REHİN VERİLEN BORÇ