MUĞNİ’L-MUHTAC

REHİN AKDİ / RÜKÜNLERİ

 

4. REHİN AKDİNİN DÖRDÜNCÜ RÜKNÜ: KARŞILlĞINDA REHİN VERİLEN BORÇ

 

Nevevı daha sonra rehin akdinin dördüncü rüknünü müstakil bir başlık koyarak ele almaya başlamıştır.

 

A. BORCUN ZİMMET BORCU [DEYN] OLMASI

B. ZİMMET BORCUNUN ŞARTLARI

C. ŞARTLARA UYMAYAN REHİN İŞLEMLERİNE DAİR ÖRNEKLER

D. REHNİN SEBEBİ OLAN BORÇLARA İLİŞKİN BAZI HÜKÜMLER

 

A. BORCUN ZİMMET BORCU [DEYN] OLMASI

 

Karşılığında rehin verilen borcun deyn [zimmet borcu] olması şarttır.

 

Karşılığında rehin verilen borcun zimmet borcu olması gerekir. Bu şarta göre bir ayn borcu karşılığında rehin vermek sahih olmaz. Bu ayn borcu ister gasp edilen malda olduğu gibi tazmine tabi bir borç olsun isterse emanet alma ve mudarebe akdinde olduğu gibi emanet hükmüne tabi bir borç olsun fark etmez.

 

Bu hükmün gerekçesi şudur: Allah teala rehni karşılıklı borçlanma ilişkisi kapsamında zikrettiğinden rehin başka borçlarda sabit olmaz. Ayrıca ayn borcu rehnedilen malın satımından elde edilecek parayla ödenemez. Bu satım esnasında rehinden amaçlanan şeye aykırıdır.

 

Bu açıklamalardan, bazı insanların adet haline getirdiği "bir kitap vakfedip rehin verme dışında kitabın ödünç olarak verilmemesi ve bulunduğu yerden çıkarılmamasını şart koşma" şeklindeki uygulamanın geçersiz olduğu anlaşılmaktadır. Kaffal aksine fetva verse de Maverdi bu yönde fetva vermiştir.

 

Subkı ise güzel bir akıl yürütme yaparak şöyle demiştir:

 

> Vakfeden kişi şer'i vakfı kastetmişse bu işlem sahih olmaz.

> Sözlük anlamını kastetmişse -ki bu rehnedilen şeyin bir hatırlatma mahiyetinde olmasıdır- sahih olur.

> Neyi istediği bilinmiyorsa doğruya en yakın olan bunun sahih olmasıdır. Bir sözü mümkün olduğunca sıhhate yarma prensibinden hareketle kişinin sözü ikinciye hamledilir.

 

Zerkeşi Subkl'nin "en yakın olan bunun sahih olmasıdır" sözüne

ve bunu sözlük anlamına hamletmeye şu şekilde itiraz etmiştir:

 

Şer', hükümler dile tabi olmazlar. Kişinin şer'an bunu hapsetmesi caiz olmadığı halde bunun sahih olduğuna nasıl hükmedilebilir? Böyle bir durumda sahih görmenin ne anlamı olabilir?

 

Bazıları Kaffal'in "rehin veren kişi iki hak sahibinden biridir" şeklindeki fetvasını rehin veren kişi hak sahibi olamaz diyerek reddetmişlerdir; çünkü rehnin amacı malın telef olması halinde rehin verilen malın bedelinden borcun ödenmesidir. Bu vakfedilen mal ise herhangi bir haksız Hil ve kusurlu davranış söz konusu olmaksızın telef olmuş olsa tazmin edilmez.

 

Şartı geçersiz saymamız halinde de bunu rehin olarak kabul etmemiz mümkün değildir; çünkü bu imkansızdır. Başka bir tasarrufu kabul etmemiz de mümkün değildir. Bu durumda vakıf ta bulunan kişi "bunun mutlak olarak dışarı çıkarılmamasını şart koşuyorum" demiş gibi olur. Ancak -bazı son dönem alimlerinin de belirttiği üzere- malın vakfedildiği yerde ondan yararlanma imkanı kalmazsa ve ondan yararlanacak olan kişiye güvenilirse, "ihtiyacın görülmesinden sonra mahalline konmak" şartıyla mal bulunduğu mahalden dışarı çıkarılabilir.

 

Zimmet borcunda üç şartın bulunması gerekir:

 

 

B. ZİMMET BORCUNUN ŞARTLARI

 

1. BORCUN SABİT OLMASI

2. BORCUN BİLİNİR OLMASI

3. BORCUN BAĞLAYICI OLMASI

 

1. BORCUN SABİT OLMASI

 

[Karşılığında rehin verilen borcun ikinci şartı] sabit olmasıdır.

 

1. Bu şarta göre sabit olan borç dışındaki borçlar için rehin akdi yapmak sahih olmaz.

 

Sabit olmayan borç;

 

[a] - İster "kişinin karısının yarınki nafakasının borcu"nda olduğu gibi gerekli olma sebebi mevcut olan bir borç olsun,

 

[b] - İsterse "ileride vereği borç"ta olduğu gibi gerekli olma sebebi henüz meydana gelmemiş olsun fark etmez.

 

Çünkü rehin -tıpkı şahitlik gibi- bir hakkı güvence altına almak için verilir, söz konusu hak mevcut olmadan önce [güvence] verilemez.

 

2. Kişi, hakkın sabit olmasından önce rehin akdi yapıp rehni teslim alsa bu işlem rehin için görüşme yapma aşaması gibi kabul edilir. Menfaat hak edildiğinde veya borç verildiğinde bu verilen mal ancak yeni bir teslim yapılarak rehne dönüştürülebilir.

 

 

2. BORCUN BİLİNİR OLMASI

 

Borcun ikinci şartı akdi yapanlar tarafından da bilinir olmasıdır. Bu şart gereğince tarafların her ikisi veya biri borcu bilmediğinde -aynen kefalette olduğu gibi- rehin akdi sahih olmaz. Bunu Mütevellt ve başka alimler belirtmişlerdir. EI-Ümm 'ün ifadesi de bunu göstermektedir.

 

 

3. BORCUN BAĞLAYICI OLMASI

 

Borcun üçüncü şartı bağlayıcı olmasıdır. Bu şart gereğince, kölenin özgürlük sözleşmesinden doğan borcu vb. bağlayıcı olmayan veya sonuç itibarıyla bağlayıcı hale dönmeyen borçlar için rehin vermek geçerli olmaz; çünkü borçlu olan kişinin borcu düşürme imkanı bulunduğu durumda bu borç için güvence almanın bir anlamı yoktur.

 

 

C. ŞARTLARA UYMAYAN REHİN İŞLEMLERİNE DAİR ÖRNEKLER

 

Nevevı daha sonra yukarıdaki şartlar gereğince geçerli olmayan bazı rehin işlemlerini zikrederek şöyle demiştir:

 

1. GASP EDİLMİŞ MAL, ÖDÜNÇ VERİLMİŞ MAL VE BORÇ OLARAK VERİLECEK MAL KARŞiLlĞINDA REHİN VERİLMESİ

2. BORÇ OLARAK VERİLEN PARAYA KARŞıLıK REHİN ALMAK

3. KİTABET AKDİNİN TAKSİDİ VE CUALE AKDİNDE ÜCRET KARŞILIĞINDA REHİN ALMAK

 

1. GASP EDİLMİŞ MAL, ÖDÜNÇ VERİLMİŞ MAL VE BORÇ OLARAK VERİLECEK MAL KARŞiLlĞINDA REHİN VERİLMESİ

 

[Yukarıdaki şartlar gereğince];

 

[a] - Gasp edilmiş mal ve ödünç verilmiş mal karşılığında rehin verilmesi daha doğru görüşe göre sahih değildir.

 

[b] - İleride borç vereceği şeye karşılık rehin almak da böyledir.

 

1. Gasp edilmiş mal ve ödünç verilmiş mal karşılığında rehin verilmesi [geçerli midir? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha doğru görüşe göre -yukarıda belirttiğimiz gerekçeyle- bu rehin geçerli değildir.

 

[İkinci görüş]

 

Böyle bir borca kefil olmak geçerli olduğu gibi rehin vermek de sahihtir. Aradaki ortak nokta "güvence teşkil etmek"tir.

 

ilk görüşte olanlar ikisini şu şekilde ayırmışlardır: "Böyle bir mala kefil olmak, şayet telef olmazsa bir zarara yol açmamaktadır. Oysa bu borca karşılık rehin vermek rehin verilen malın sürekli hapsolması sonucuna yol açtığı için bir zarara yol açmaktadır."

 

Not:  Nevevi "tazmine tabi mal karşılığında rehin alınıp verilemez" demiş olsa hem daha kısa hem de daha kapsamlı olurdu; çünkü bu ifade fas id satım yoluyla alınan mal, pazarlık etmek amacıyla alınan mal, satılan mal ve teslim alınma öncesindeki mehir gibi malların tümünü kapsardı. Hatta Nevevi "mal" demiş olsa, "emanet bırakılan mal" gibi tazmine tabi olmayan şeyleri de kapsaması bakımından daha iyi olurdu. Bu meseleler Nevevi'nin "dinar" ifadesiyle dışarıda kalmış olmaktadır.

 

2. Aynı gerekçeyle ileride verilecek borca karşılık da rehin alınamaz. Borç kapsamına mecazen girebilecek böyle bir şey "sabit"

kelimesi ile dışarıda bırakılmıştır.

 

 

2. BORÇ OLARAK VERİLEN PARAYA KARŞıLıK REHİN ALMAK

 

Kişi bir şahsa hitaben "sana bu dirhemleri borç olarak verdim ve buna karşılık senin köle ni rehin aldım" dese muhatabı da "borç aldım ve köleyi rehin verdim" dese,

 

Veya "sana bu malı şu kada ra sattım ve karşılığında elbiseyi rehin aldım" dese, muhatap da "satın aldım ve rehin verdim" dese ~ daha doğru görüşe göre bu işlem sahih olur.

 

Rehin işlemi, borcun sabit olmasıyla aynı anda gerçekleşse, örneğin;

 

[a] - Bir kimse bir başkasına hitaben "sana bu dirhemleri borç olarak verdim ve bunlar karşılığında köle ni rehin olarak aldım" dese, karşısındaki kişi de "borcu aldım ve köleyi rehin verdim" dese,

 

[b] - Veya kişi diğer şahsa "sana bu malı sattım ve karşılığında elbiseyi rehin aldım" dese, karşısındaki şahıs "satın aldım ve rehin verdim" dese,

 

[bu iki durumda rehin işlemi geçerli olur mu? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha doğru görüşe göre rehin sahih olur; çünkü bir tasarrufu rehin şartıyla yapmak caiz olduğuna göre onu rehinle aynı anda yapmak haydi haydi caizdir; çünkü güvence bu şekilde daha kesin sağlanır. Zira kişi şarta riayet etmeyebilir.

 

[İkinci görüş]

 

Diğer görüşe göre rehin sahih olmaz. Rafiı şöyle demiştir: "Kıyasa uygun olan budur; çünkü akdin iki yönünden birisi borcun sabit olmasından önce gerçekleşmiştir."

 

İlk görüşte olanlar buna şu şekilde karşılık vermişlerdir: Güvence sağlama ihtiyacı sebebiyle buna göz yumulur.

 

Buradaki açıklamalardan anlaşıldığına göre bir satım bedelinin varlığı ve rehin akdinin de onun peşi sıra meydana geldiğini varsaymak için satım akdini düşünmeye gerek yoktur.

Ancak şu durum farklıdır: Kişi "köleni benim adıma şu kada ra azat et" dediğinde karşı taraf köleyi azat etse burada önce karşı taraf adına mülkiyet in gerçekleştirildiği daha sonra kölenin onun adına azat olduğu varsayılır. Çünkü azat olma işlemi öncesinde mülkiyet in bulunması gerekir.

 

Nevevl'nin zikrettiği bu sıralama şarttır. Bunun ölçüsü de "borç" ile ilgili hitabın mesela rehin ile ilgili hitaptan önce geçmesi gerekir.

 

Yine [kabul işleminde de] karz ile ilgili cevabın da rehinle ilgili cevaptan önce geçmesi gerekir. Buna göre icapta bulunan kişinin "sana bu malı şunu rehnetmen karşılığında sattım / seni bu kadınla şunu rehnetmen karşılığında evlendirdim / sana bu malı şunu rehnetmen karşılığında kiraladım" demesi gerekir. Diğer şahsın da buna cevap olarak "satın aldım / evlendim / kiraladım ve rehin verdim" demesi gerekir. Böyle denmesi halinde ilk şahıs daha sonra "rehin aldım" veya "kabul ettim" demese bile İbnü'l-Mukrl'nin tercihine göre akit sahih olur. Çünkü bu şart cevap istemeyi de gerektirmektedir.

 

Rehnin akitle mezcolmasının bir başka örneği de şudur: Kişi "bana köleni şu paraya sat, ben de karşılığında bu elbiseyi sana rehin vereyim" der, diğer şahıs da "sattım ve rehin aldım" der.

 

 

3. KİTABET AKDİNİN TAKSİDİ VE CUALE AKDİNDE ÜCRET KARŞILIĞINDA REHİN ALMAK

 

Kitabet akdinin taksidi karşılığında rehin almak sahih değildir.

 

Cuale akdinde işi tamamlamadan önce ücret karşılığında rehin almak da sahih değildir.

Zayıf bir görüşe göre işe başladıktan sonra rehin almak caizdir.

 

1. Kitabet akdinin taksidi karşılığında rehin almak sahih değildir.

 

2. Cuale akdinde işi tamamlamadan önce ücret için rehin almak sahih değildir; çünkü bu durumda her iki taraf da akdi diledikleri zaman feshetme hakkına sahiptir.

 

Şu söylenebilir: Muhayyerlik şartıyla yapılan satım akdinde muhayyerlik müddeti devam ederken de durum böyle olduğu halde o durumda iken rehin almak sahihtir.

 

Buna şöyle cevap verilir: Satım bedelini gerektiren şey, yani satım akdi tamamlanmıştır.

Burada ise ücreti gerektiren şey yani iş tamamlanmış değildir.

 

Nevevi "bağlayıcı olması" şartım zikrederek bu iki meseleyi dışarıda bırakmıştır.

 

Burada bahsi geçen rehin işlemi şu şekildedir:

 

> "Bana kölemi getirene bir dinar vereceğim" diyen kişiye diğer şahıs "sen buna karşılık bana rehin ver ben köleni getiririm" der.

 

> Yine şu da buna örnektir: Kişi "kölemi bana geri getirirsen sana bir dinar vereceğim bu da o bir dinara karşılık rehindir" der.

 

Şayet kişi "kölemi bana getirene bir dinar vardır. Bu mal da o bir dinara karşılık rehindir" derse sahih olmaz.

 

[Zayıf] bir görüşe göre işe başladıktan sonra ücrete karşılık olarak rehin almak caizdir; çünkü işin bitmesinden sonra akit bağlayıcı hale gelmektedir. İşin bitmesiyle ücret gerekli olduğundan rehin alınması tek görüş olarak sahih olur.

 

 

D. REHNİN SEBEBİ OLAN BORÇLARA İLİŞKİN BAZI HÜKÜMLER

 

1. SATIM AKDİNDE MUHAVYERLİK ESNASıNDA SATıM BEDELİ KARŞillGINDA REHİN ALMAK

2. BİR BORÇ KARŞILIĞINDA PEŞPEŞE BİRDEN FAZLA REHİN ALMAK

3. REHİN ALAN KİŞİNİN DİĞER BİR ALACAĞI İÇİN REHİN OLAN MALI REHİN VERMEK

 

1. SATIM AKDİNDE MUHAVYERLİK ESNASıNDA SATıM BEDELİ KARŞillGINDA REHİN ALMAK

 

Muhayyerlik müddeti esnasında satım bedeli karşılığında rehin

almak caizdir.

 

1. Çünkü bu sonuç itibarıyla bağlayıcı hale gelecektir. Satım bedelinin aslı yapısı -cuale akdinin aksine- onun bağlayıcı olmasıdır.

 

Cüveyni'nin işaret ettiği üzere açıktır ki burada bahsi geçen durum "müşteri mala sahip olmuştur" dediğimiz durumdur. Böylece satıcı da satım bedeline sahip olur.

 

Yine satım bedeli karşılığında rehin verilen malın muhayyerlik süresi geçmeden satılamayacağında da bir şüphe bulunmamaktadır.

 

Bu mesele, Nevevl'nin "bağlayıcı" ifadesinin kapsamına mecazen girmektedir.

 

İsnevi ve başkaları şöyle demiştir: "Lazım !bağlayıcı" ifadesi "sabit" ifadesinin yerini tutmaz; çünkü sabit olmanın anlamı şu an var olmaktır. BağlayCl olup olmamak ise bizzat borcun kendisi ile alakah bir nitelik olup borcun mevcut olmasına bağlı değildir. Nitekim "borç vermeden kaynaklanan borç bağlayıcıdır, kitabet akdinden kaynaklanan borç bağlayıcı değildir" derken de bu ifade edilir. Nevevı yalnızca "lazım / bağlayıcı" sözünü zikretmiş olsaydı "kişinin ileride vereceği borç için rehin istemesi" vb. gibi sabit olmayan borçlar dışarıda kalmış olurdu.

 

İbnü's-Salah şöyle demiştir: Ayrıca bağlayıcı olan muamelelerde yalnızca karşılıklı hitaplaşma ile yetinilmez. Bu ikisi amaçlanan nitelikler olup bunlar zikredilerek sabit olmama ve bağlayıcı olmama durumları dışarıda bırakılmış olur.

 

2. Rehne konu olan borcun, karzdan ve satım bedelinden kaynaklanan borçta olduğu gibi yerleşik olması ile "teslim alınma öncesinde satım bedeli", "mal kiralama durumunda maldan yararlanmadan önce ücret", "zifaf öncesinde mehir" gibi yerleşik olmaması arasında bir fark yoktur. Bir iş yaptırmak üzere ücretle adam tutma meselesinde ise bunun zimmette bağlayıcı olmaması sebebiyle buna karşılık rehin almak sahih olmaz. Çünkü bunun taraflar ayrılmadan 6 önce mecliste teslim edilmesi gerekir, bu bakımdan selem bedeli gi~ bidir.

 

Zimmet kiralamada menfaat karşılığında bir rehin almak sahihtir; çünkü bu bir mal kiralama işleminde söz konusudur; zira ilk durumda kira bir deyn iken ikinci durumda böyle değildir.

 

Müsabakada verilecek mal karşılığında rehin almak sahihtir; çünkü bu akitte aslolan bağlayıcı olmaktır.

 

Vade dolmadan önce diyet bedeli için rehin almak caiz değildir; çünkü rehin bedeli vadeden önce sabit değildir, bu yüzden ölüm ve delirme gibi durumların meydana gelmesi halinde düşer. Ancak vade dolduktan sonra zimmette sabit olduğu için bunun karşılığında rehin alınabilir.

 

Ödenme tarihi geldikten sonra bile olsa zekat borcu için rehin alınamaz; çünkü vade dolmadan önce zekat borcu sabit değildir. Vade dolduktan sonra ise zimmet borcu söz konusu değildir. Çünkü zekat borcu ortaklık yoluyla mal üzerinde gerçekleşir. Bu, İsnevı ve

İbnü'l-Mukri'nin açıklamalarından çıkan sonuçtur. Eş-Şerhu '!-kebir'de belirtildiği üzere itimad edilen görüş, ödenme vakti geldikten sonra zekat borcu için rehin almanın sahih olduğudur. Çünkü zekat, fıtır sadakasında olduğu gibi başlangıçta zimmette sabit olduğu gibi, vade tarihinden sonra malı telef etme meselesinde olduğu gibi vadenin dolmasının devamında da sabit olabilir. Bu borcun devam ettiği varsayılırsa zekatın buna ilişmesi gerçek anlamda bir ortaklık yoluyla olmaz; çünkü mal sahibi hak sahiplerinin rızası olmaksızın da malını başka kimselere verebilir. Bu konuda farklı görüş yoktur. Şu halde burada dikkate alınan şey zimmettir.

 

 

2. BİR BORÇ KARŞILIĞINDA PEŞPEŞE BİRDEN FAZLA REHİN ALMAK

 

Bir borç karşılığında bir rehinden sonra başka bir rehin vermek caizdir.

 

Çünkü bu, güvenceyi arttırmaktır. Bu durumda her iki rehin bir

likte verilmiş gibi kabul edilir.

 

 

3. REHİN ALAN KİŞİNİN DİĞER BİR ALACAĞI İÇİN REHİN OLAN MALI REHİN VERMEK

 

Kişinin rehin malı başka bir borç için rehni elinde tutan kişiye rehin vermesi İmam Şafi! (r.a.)'nin yeni görüşüne göre caiz değildir.

 

1. Kişinin rehin malı başka bir borç için rehni elinde tutan kişiye ilk rehin devam etmekle birlikte rehin vermesi [caiz olur mu? Bu konuda İmam Şafi! (r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

İmam Şafi! (r.a.)'nin yeni görüşüne göre mal her iki borcu karşılasa ve her iki borç farklı cinslerden olsa bile bu caiz değildir. Bu, söz konusu malı rehin alandan başkasına rehin vermenin caiz olmaması gibidir.

 

[İkinci görüş]

 

İmam Şafiı (r.a.)'nin eski görüşüne göre bu caizdir. İmam Şafi! (r.a.) buna yeni görüşleri arasında da yer vermiştir. Tek bir borç için verilen rehin mal arttırılabileceği gibi aynı mal diğer bir borç için de rehin verilebilir.

 

İlk görüşte olanlar arada şu farkın bulunduğunu belirtirler:

 

Borç rehni meşgul ettiği halde rehin borcu meşgul edemez. Buna göre; rehni arttırmak meşgulolmayan bir şeyi meşgul hale getirmek anlamına geldiğinden sahih olur. Buna karşılık bir borç için rehin verildiğinde buna yeni bir borcu daha ekleyip [aynı rehni bu iki borca karşılık saymak] zaten meşgulolan bir şeyi meşgul etmeye çalışmak anlamına geleceğinden bu sahih olmaz.

 

2. Bununla birlikte şu durumlarda rehin olarak verilen mal yeni borç için de rehin olarak kabul edilir:

 

[a] - Rehin olarak verilen köle bir cinayet işlese, rehin alan kişi rehin verenin iznini alarak kölenin hem önceki alacağa hem de fidye olarak ödenen bedele karşılık rehin olarak kalmaya devam etmesi için fidye ödese bu caiz olur. Çünkü fidye ödeme, kişinin alacağım tahsil etmesi anlamını içerdiğinden rehnin maslahatlarındandır.

 

[b] - Şu da böyledir: Bir köleyi rehin veren kişi o kölenin nafakasım karşılayamayacak durumda olsa veya gaib olsa, rehin alan kişi de hakimden izin alarak kölenin nafakasını karşılasa bu durumda köle hem önceki alacak hem de nafaka alacağına karşılık rehin olmuş olur.

 

Zerkeşi itiraza açık görmekle birlikte Ebu't-Tayyib ve Ruyani'ye göre rehin alan kişi verenin izniyle nafakayı karşıladığında da hüküm böyledir.

 

3. Mirasçılar, kendilerine kalan ve isterse kaplamayacak şekilde bile olsa borcu bulunan bir terikeyi başka bir alacaklıya rehin verseler, cinayet işlemiş olan köleyi rehin vermenin sahih olmaması gibi bu da sahih olmaz. Ayrıca bunun sahih olmamasının diğer bir nedeni de "şer'ı rehin işlemi"nin "insanlar tarafından yapılan rehin işlemi" gibi kabul edilmesidir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

...HÜKÜMLER: 1. REHNİN TESLİMİ