REHİN / Çeşitli Hükümler |
1. REHNİN TESLİMİ
A. REHNİN TESLİMLE BAĞLAYICI HALE
GELMESİ
B. REHNİN TESLİMİNDE REHİN ALANIN
YERİNİ TUTABİLECEK KİMSELER
C. EMANET BIRAKILMIŞ VEYA GASP EDİLMİŞ BİR
MALIN REHİN VERİLMESİ
D. REHİN MALIN TESLİMİNDEN ÖNCE
REHİNDEN CAYMAK
E. TESLİM ÖNCESİNDE AKDİN TARAFLARI VE
AKİT KONUSUNDA MEYDANA GELEN DEĞİŞİMLERİN ETKİSİ
A. REHNİN TESLİMLE
BAĞLAYICI HALE GELMESİ
Rehin ancak "rehin
akdi yapması sahih olan kişi"nin teslim [etmesi ve teslim alması] ile
bağlayıcı hale gelir.
1. Rehin işlemi rehin
veren açısından ancak rehin verilen şeyin teslimi ile tamamlanır; çünkü;
[a] - Yüce Allah
"teslim edilen bir rehin" [Bakara, 283] buyurmuştur. Rehin teslimsiz
de bağlayıcı hale gelmiş olsaydı o zaman ayette "teslim edilen" diye
kayıt konulmasının bir anlamı olmazdı.
[b] - Ayrıca rehin de
tıpkı hibe ve karz akdi gibi kabule ihtiyaç duyulan [karşılıksız] bir teberru
akdi olduğundan ancak teslimle bağlayıcı hale gelir.
Vasiyetin teslimsiz
bağlayıcı hale gelmesi buna aykırılık teşkil etmez; çünkü vasiyet yalnızca
"lehine vasiyet yapılan kişi" belirli bir
şahıs ise kabulü
gerektirir.
2. Rehin teslimle bağlayıcı
hale geldiği için rehin veren kişi karşı taraf teslim almadan önce akitten
cayabilir.
3. Bir malı kendisi için
rehin alan şahıs hakkında rehin akdi hiçbir şekilde bağlayıcı değildir.
4. Rehin alan kişinin
rehni feshetmesi de aklı olarak mümkündür. Şöyle ki: Bir satım akdinde rehin
verilmesi şart koşulsa ve satıcı [satım bedeline karşılık olarak] akit meclisi
devam ederken rehin almış olsa daha sonra satım akdini feshetse, satımın
fesholmasına bağlı olarak rehin akdi de kendiliğinden fesholmuş olur.
Rafii
"muhayyerlik" bölümünde şöyle demiştir:
Rehin akdinde
"teslim" ile kastedilen şey, satım akdinde bilindiği şekliyle
teslimdir.
5. Teslim etme ve teslim
alma işleminin rehin akdi yapması sahih olabilecek durumda olan kişi tarafından
yapılması şarttır. Bu şarta göre; çocuk, deli, sefihlik sebebiyle kısıtlama
altında olan kişinin teslimi sahih değildir.
B. REHNİN TESLİMİNDE
REHİN ALANIN YERİNİ TUTABİLECEK KİMSELER
Rehnin tesliminde
"rehin alan" kişinin yerini başkası alabilir. Ancak rehin alacak olan
kişi rehin verecek şahıstan veya kölesinden [malı teslim alma konusunda]
kendisine vekalet etmesini isteyemez.
Ticaret yapmasına izin
verilmiş kölenin rehin alana [teslim alma konusunda] vekalet edebileceği
konusunda mezhep içinde bir görüş ~ vardır.
Rehin alan kişi, rehin
verenin özgürlük sözleşmesi yaptığı kölesinden rehni kendisi adına teslim
almasını isteyebilir.
1. Bir rehin işleminde
aynen sözleşmeyi yapmada olduğu gibi gerek rehni teslim alma gerekse teslim
etme konusunda vekalet geçerlidir.
Bununla birlikte rehin
alacak olan şahıs malı teslim alma konusunda "rehni verecek şahıstan"
veya "rehnin teslim edilmesi konusunda rehin verene vekalet eden
şahıstan" kendisi adına malı teslim almasını isteyemez; çünkü bu, teslim
alan ile teslim edenin aynı şahıs olması anlamına gelir.
Yukarıda yapılan
açıklamalar şu hususu dışarıda bırakmaktadır: Rehin verecek olan kişi
"yalnızca rehin akdi yapma konusunda vekil kılınmış şahıs" olsa veya
veli rehin verecekken velayeti altındaki kişi rüşd niteliğini kazansa bu
durumda rehin alan kişinin bunların kendisi yerine vekaleten rehni teslim
almalarını istemesi sahihtir; çünkü bunu engelleyecek gerekçe burada
bulunmamaktadır. Hüküm böyle olmakla birlikte
Nevevı'nin ifadesinden
bunun sahih olmayacağı gibi bir anlam çıkmaktadır. Nevevı "rehin verecek
olan şahıs veya vekili gibi rehni teslim edecek olan şahıstan kendisine ve kil
olmasını talep edemez" demiş olsa daha iyi olurdu. Yine Nevevl'nin
"bunun aksi de caiz değildir" demesi uygun olurdu. Çünkü rehin
verecek olan kişi rehin alacak olan şahsa "seni bu malı kendin için rehin
olarak alma konusunda vekil kıldım" dese bu sahih olmaz.
Şu söylenebilir: Alimler
"rehin verecek olan şahıs alacak olan şahsa rehnin teslim alınması
konusunda izin verse bu sahih olur" demişlerdir. Bu da "vekil
kılma" anlamına gelmektedir.
Buna şöyle cevap
verilir: Rehin verecek kişinin izin vermesi "vekil kılma" değil
"teslim etme" yerine geçer.
2. Rehin alacak olan
kişi rehin malı teslim alma konusunda re-
hin verecek olan kişinin
kölesini vekil tayin edemez. Bu köle "ticaret yapmasına izin verilen köle" veya
"sahibinin ölümünden sonra hür olması şarta bağlanmış köle" bile olsa
hüküm böyledir. Çünkü bu kölelerin mal üzerindeki zilyedliği hükmen
efendilerinin zilyedliği gibidir.
Ticaret yapmasına izin
verilmiş kölenin, rehin alacak kişiye vekaleten efendisinden rehni teslim
almasının sahih olduğuna dair mezhep içinde bir görüş bulunmaktadır; çünkü bu
köle, tıpkı özgürlük sözleşmesi yapan köle gibi zilyedlik ve tasarrufta bulunma
konusunda kendi başına hareket etmektedir.
İlk görüşte olanlar
arada şu farkın olduğunu söylemişlerdir: Efendi izinli köleye kısıtlama getirme
imkanına sahiptir.
3. Efendisinden çocuğu
olan cariye [üm mü veled] de bu konuda normal köle gibidir.
Şu sorulabilir:
Bir kimse bir köleyi
"kendisini efendisinden satın alma" konusunda vekil kılsa [ve köle de
bunu yapsa] sahih olur. Aynı durumda kölenin efendisini bu iş için vekil kılsa
bu sahih olmaz. Burada kölenin zilyedliği efendisinin zilyedliği gibi değildir.
Buna şöyle cevap
verilir: Bir kölenin kendisini efendisinden satın alması genel anlamıyla sahih
bir işlemdir; çünkü Şari [Allah] insanın özgürlüğe kavuşmasına önem vermiştir.
Bu sebeple o meselede alimler köleyi efendisi gibi değerlendirmeyip [müstakil
bir şahıs olarak] hüküm vermişlerdir.
4. Rehin alacak olan
şahıs, verecek olan şahsın mükatep kölesini rehni teslim alma konusunda vekil
kılabilir; çünkü müka,tebin zilyedliği ve tasarrufu aynen yabancı şahıs gibi
efendisinden ayrıdır.
Aynı şekilde bir kısmı
hür olan köle efendisi ile muhayee anlaşması yapmışsa ve vekil kılma da kölenin
kendi başına hareket ettiği zaman dilimine rastgelmişse bu da sahih olur.
Şayet vekil kılma
işlemi, kölenin efendisi adına çalıştığı zaman dilimine denk gelmişse ve
kölenin malı kendi zaman
diliminde teslim alması şart koşulmamışsa [bu sahih olmaz.]
C. EMANET BIRAKILMIŞ
VEYA GASP EDİLMİŞ BİR MALIN REHİN VERİLMESİ
Kişi emanet bıraktığı bir
malı emanetçi elinde iken veya gasp edilmiş bir malını gasp edenin elinde iken
başkasına rehin olarak verse, bu malın teslimi için mümkün olacak kadar bir
süre geçmedikçe rehin bağlayıcı hale gelmez. Daha güçlü görüşe göre teslim
konusunda rehin verenin izni şarttır.
[Bir malı gasp eden
kişinin o malı] rehin olarak alması kendisini gasptan kurtarmaz. Daha doğru
görüşe göre malı gasp eden kişiye o malı emanet bırakmakonu gasptan kurtarır.
1. Kişi başkasının
elinde bulunan malını ona rehin verse, örneğin;
> Emanet olarak
bıraktığı bir malı emanetçiye,
> Gasp edilmiş bir
malını gasp eden kişiye,
> Kiraya verdiği malı
kiracıya,
> Pazarlık amacıyla
alınmış malı pazarlık yapana,
> Ödünç olarak
verdiği malı ödünç alan şahsa,
rehin olarak verse, -benzer
durumda malın satımı meselesinde olduğu gibi- malın teslimi için mümkün olacak
kadar bir süre geçmedikçe rehin akdi bağlayıcı hale gelmez; çünkü mal karşı
tarafın elinde olmamış olsaydı rehnin bağlayıcı hale gelmesi bu kadarlık bir
sürenin geçmesine bağlı olacaktı.
2. Teslim için mümkün
olacak kadar sürenin hesaplanması rehin akdinin yapıldığı andan değil teslim
için izin verildiği andan itibaren başlar.
3. Nevevl'nin
ifadesinden bunun için rehin veren kişinin malına gitmesinin şart olmadığı
anlaşılmaktadır ki daha doğru olan görüş budur.
4. [Yukarıdaki durumda
malın rehin olarak teslim alınmasına rehin verecek şahsın izin vermesi gerekir
mi? Bu konuda İmam Şafiı (r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha güçlü görüşe göre
teslim için rehin verenin izin vermesi şarttır; çünkü malı elinde bulunduran
karşı tarafın mal üzerindeki zilyedliği rehin yoluyla oluşmuş değildi. Bu
sebeple rehin yerine geçmek üzere bir teslim daha önce yapılmamıştır.
[İkinci görüş]
Bu şart değildir; çünkü
malı zilyedliğinde bulunduran kişi ile yapılan rehin akdi zaten malın rehin
olarak teslim alınmasına izin verme anlamı taşır.
5. Baba malını oğluna
rehin verse veya tersi olsa, [rehnin bağlayıcı hale gelmesi için] malın teslimi
için mümkün olacak kadar bir sürenin geçmesi gerekir. Babanın teslimi
kastetmesi buna izin vermesi gibidir.
6. Bir malonu gasp eden
kişiye rehin olarak verildiğinde rehin işlemi bağlayıcı hale gelse bile bu,
rehin alan kişiyi gaspın sorumluluğundan kurtarmaz; çünkü rehin her ne kadar
"emanet" hükmünde olan bir akit olsa bile rehnin amacı "alacağı
güvence altına almak"tır.
Bu özellik, [gasp eden
kişinin] "tazmin yükümlüsü olması" ile çelişmez. Nitekim bir kişiye
rehin bırakıldığında rehin alan kişi mala karşı haksız fiilde bulunsa bu durum
rehin işlemini ortadan kaldırmaz.
7. Aynı şekilde bir malı
ödünç alan kişiye o mal rehin bırakıldığında, bu rehin bırakma -ödünç veren
kişi o maldan yararlanılmasını yasaklasa bile- ödünç alan kişiyi tazmin
yükümlülüğünden kurtar~ maz. Bu durumda ödünç alma işlemi devam ettiği için
rehin alan kişi o maldan yararlanabilir. Ödünç veren kişi ödünç işleminden
dönse ödünç alanın o maldan yararlanması da yasak olur.
8. Malı gasp eden kişi
tazmin yükümlülüğünden kurtulmak için rehin veren kişiyi mala el koyup daha
sonra malı rehin hükmüyle kendisine geri vermeye zorlayabilir. Ancak rehin
veren kişinin gasp eden şahsı "rehin malı kendisine iade edip onun
üzerinde zilyedlik kurduktan sonra tekrar rehin hükmüyle geri teslim
etmeye" zorlayamaz; çünkü rehin verecek olan kişinin, rehin alan kişinin
tazminden kurtulmasında herhangi bir amacı yoktur.
9. Bir malı gasp edilen
kişi malını [teslim almadan önce] gasp eden şahsa emanet bıraksa [gasp eden
şahıs, tazmin yükümlülüğünden kurtulmuş olur mu? Bu konuda mezhep içinde iki
görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
gasp eden şahıs tazmin yükümlülüğünden kurtulur; çünkü malı emanet bırakmak,
bırakılan şahsı güvenilir kabul etmektir. Bu ise tazmin yükümlülüğüyle çelişir.
Nitekim malı emanet alan kişi emanet mala haksız tecavüzde bulunsa -rehin
işleminin aksine- "güvenilirlik vasfını" yitirir.
[İkinci görüş]
Diğer görüşe göre, gasp
eden kişiye malı rehin bırakmak onu tazminden kurtarmadığı gibi malı ona emanet
bırakmak da tazminden kurtarmaz.
Bu görüş, yukarıda
belirtilen gerekçeyle reddedilmiştir.
10. Malı gasp edilen
kişi, mal gasp eden şahsın elinde iken gasp eden şahsı malın tazmin
yükümlülüğünden ibra etse gasp eden şahıs tazminden kurtulmuş olmaz; çünkü
somut mallarda ibra geçerli değildir, ibra zimmette olan bir borcu düşürmek
veya temlik etmektir.
Aynı şekilde mal sahibi,
gasıb malı telef ettikten sonra onun zimmetin e yerleşecek olan tazmin borcunu
ibra etse bu da geçerli olmaz; çünkü bu, gerekli hale gelmemiş bir borcu ibra
etmektir.
11. Malı gasp edilen
kişi bu malını gasp edene kiraya verse veya o malı mudarebe yoluyla işletmesi
için verse yahut onu malda tasarruf ta bulunma konusunda vekil kılsa veya gasp
edilen cariye ile onu evlendirse -rehin konusunda yaptığımız açıklamalarda yer
alan sebeplerle- gasp eden kişi tazminden kurtulmuş olmaz. Ancak gasp eden kişi
mudarebe malını işletirse veya ve kil kılındığı malda tasarruf ta bulunursa
tazminden kurtulur; çünkü o malı sahibinin izni ile teslim almış ve mal
üzerindeki [gasptan doğan haksız] zilyedlik son bulmuştur. "Ödünç
alan" ve "pazarlık etmek için bir malı alan" kişiler gibi tazmin
yükümlülüğüyle bir malı elinde bulunduran bütün kişiler açısından da hüküm
böyledir.
Yapılan açıklamalardan
bu hükmün yalnızca rehin alma veya gaspa ait olmadığı anlaşılmaktadır.
D. REHİN MALIN
TESLİMİNDEN ÖNCE REHİNDEN CAYMAK
"[Rehin verilecek
olan malın] teslimli] öncesinde rehinden cayma", mal üzerindeki mülkiyeti
gideren; teslim edilmiş bir hibe, teslim edilmiş bir rehin ve köleyle özgürlük
sözleşmesi yapma gibi tasarruflarla gerçekleşir.
Daha güçlü görüşe göre
köleyi müdebber kılmak ve cariyeyi hamile bırakmak yollarıyla da rehinden cayılmış
olur.
Cariye ile cinsel
ilişkide bulunmak ve köle / cariyeyi evlendir~ mek ise rehinden cayma anlamına
gelmez.
1. Rehnedilen bir malı
[başkasına] hibe edip teslim etme, satma, köleyi az at etme gibi mal üzerindeki
mülkiyeti gideren tasarruflar yapıldığında rehinden cayılmış olur; çünkü bu
tasarruflar sonrasında rehne konu olan şeyortadan kalkmıştır. Rehnedilen malın
[rehin anlaşması yapılan şahıstan] başkasına rehin verilip teslim edilmesi ve
[rehin verilecek] köleyle özgürlük sözleşmesi yapma gibi tasarruflarla da
rehinden cayılmış olur. Çünkü bu durumda mal üzerinde başkasının hakkı söz
konusu olmuştur.
Not: Nevevı, Rafil'ye uyarak hibe ve rehni
"teslim etme" ile kayıtlamıştır. Bu ifadeden anlaşıldığına göre
teslim etme gerçekleşmedikçe rehinden cayılmış olmaz. Bu, Rebı'in çıkarımına ve
meseleyi daha doğru görüşe göre örneklendirmesine de uymaktadır.
Subki ve başka alimler
İmam Şafiı (r.a.)'nin kendi ifadeleri arasında "bu rehinden
caymaktır" görüşünü nakletmişlerdir ki itimad edilecek olan da budur.
Ezrai şöyle demiştir:
Mezhepte doğru olan görüş hibe ve rehinde "teslim" ifadesinin yer
almamasıdır; çünkü bu kelime insanları vehme düşüren bir fazlalıktır.
Nevevı'nin başkalarına
tabi olarak kitabet akdini kayıtsız olarak zikretmesinden sahih ile fasid
arasında bunun rehinden cayma anlamına geldiği konusunda bir fark olmadığı
anlaşılmaktadır. Bununla birlikte fasid olan kitabet akdinin, görüş ayrılığına
neden olma bakımından müdebber kılma gibi kabul edilmesi daha uygundur; çünkü
bu, azat olmayı bir sıfata bağlamaktır.
2. [Rehin işleminde adı
geçen köle müdebber yapıldığında rehinden cayılmış olur mu? Bu konuda İmam
Şafii (r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha güçlü olan görüşe
göre rehin olarak verilecek olan köle müdebber yapıldığında da rehinden
cayılmış olur; çünkü müdebber yapmanın amacı köleyi az at etmektir. Azat ise
onun rehin verilme
sine aykırıdır.
[İkinci görüş]
Bu durumda rehinden
cayılmış olmaz; çünkü müdebber kılma işleminden vazgeçmek mümkündür.
3. Rehin sözleşmesine
konu olan diriyenin rehin verecek kişi -veya Kadı Hüseyin'in fetvalarında yer
aldığına göre onun babası- tarafından hamile bırakılması da böyledir; çünkü
cariyenin azat olması bu hamileliğine bağlıdır.
Ancak diriyenin hamile
kalması söz konusu olmaksızın yalnızca onunla cinsel ilişkide bulunmak -bu
ilişki esnasında erkeğin boşalması söz konusu olsa bile ve cariye, hamile
olmaya elverişli kadınlardan olsa bile- rehin vermekten caymak anlamına gelmez;
çünkü cinsel ilişki, mülkiyetin ortadan kalkmasına sebep teşkil etmez.
4. Köle / cariyeyi
evlendirmek de rehinden caymak anlamına gelmez; çünkü evlendirmenin rehin
konusu ile bir ilgisi yoktur. Evlendirilen kişi ister köle ister cariye olsun
fark etmez.
Evli olan bir köle ve
cariyenin baştan rehin olarak verilmesi de caizdir.
5. Köle / cariyeyi
ücretle çalıştırmak -rehne konu olan borcun vadesi, hizmet sözleşmesinin
bitmesinden önce dolacak olsa bile- rehinden caymak anlamına gelmez; çünkü
ücretle çalıştırılan kölenin rehnedilmesi ve satılması sahihtir.
E. TESLİM ÖNCESİNDE
AKDİN TARAFLARI VE AKİT KONUSUNDA MEYDANA GELEN DEĞİŞİMLERİN ETKİSİ
Rehin akdini yapan kişi,
rehnin tesliminden önce ölse veya delirse yahut rehin verilecek olan meyve suyu
şarap haline dönüşse yahut rehin verilecek köle kaçsa, daha doğru olan görüşe
göre rehin ~ akdi geçersiz hale gelmez.
1. [Şu iki durumda rehin
akdinin geçersiz hale gelip gelmeyeceği konusunda mezhep içinde iki görüş
bulunmaktadır:]
[a] - Rehin veren veya
rehin alan kişi, rehne konu olan malın tesliminden önce ölse veya delirse yahut
bayılsa,
[b] - Rehne konu olan
meyve suyu teslim edilmeden önce şarap haline dönüşse veya rehne konu olan köle
kaçsa,
[Birinci görüş]
Bu iki durumda rehin
akdi bozulmaz.
Daha doğru görüşe göre;
Ölüm durumunda akdin
bozulmamasının sebebi şudur; rehin sonuç itibarıyla bağlayıcı bir hale
dönüşeceğinden kişinin ölmesinin buna [olumsuz] bir etkisi olmaz. Bu, bir satım
akdinde muhayyerlik esnasında akdi yapan taraflardan birinin ölmesine benzer.
[İkinci görüş]
ilk görüşün karşısındaki
görüşe göre ve kal et akdinde olduğu gibi rehin akdi de [bağlayıcı değil]
caizdir.
ilk görüşe göre rehin
verenin mirasçısı rehni teslim etme konusunda rehin verenin yerine geçer, rehin
alanın mirasçısı da rehni teslim alma konusunda rehin alanın yerine geçer.
Bayılma ve delirme
durumunda rehin akdinin geçersiz hale gelmemesi ise ölüm meselesine
dayandırılmıştır: Ölünce rehin akdinin bozulmadığını kabul edecek olursak
bayılma ve delirme durumunda hiç bozulmaz. Ölünce rehin akdinin bozulacağını
kabul ettiğimizde bayılma ve delirme durumunda rehnin bozulup bozu!mayacağı
konusunda iki görüş vardır. Daha doğru görüşe göre delinin mallarının
kontrolünü üstlenen kişi rehni teslim alma ve teslim etme konusunda onun yerine
geçer. Baygın olan kişinin ise ayılması beklenir.
2. İflas veya sefihlik
sebebiyle rehin akdini yapanlardan birine kısıtlama getirilmesi durumu,
mezhepte esas alınan görüşe göre delirme durumu gibi kabul edilir.
3. "Üzerinde rehin
akdi yapılan meyve suyunun şaraba dönüşmesi" ve "rehin verilmesi
kararlaştırılan kölenin kaçması" durumlarında rehin akdinin bozulmama
sebebi bunun "teslim sonrasında bu durumların gerçekleşmesi" haline
kıyaslanmasıdır. Çünkü akit [bir kere yapıldıktan sonra] devam etmekte iken
meydana gelen duruma göz yumulur.
Bunun karşısında yer
alan görüşe göre, rehnin zayıf olup bağlayıcı olmadığı durumda bu işlem
sebebiyle rehin zedelenir.
İlk görüşe göre meyve
suyunda -[şaraplaşma] teslim sonrasında meydana gelmiş olsa bile- şaraplık hali
devam ettiği sürece rehnin hükmü geçersiz hale gelir. Çünkü bu durumda mevcut
sıvı, malolma özelliğinin dışına çıkmıştır. Bu sıvı tekrar sirke haline dönerse
onun mülk olma özelliği geri döndüğü gibi rehin olma özelliği de geri döner.
4. Rehin alma şartıyla
malını satmış olup rehin alan kişi, rehnin teslimden önce şaraba dönüşmesinden
sonra -bu rehin daha sonra sirkeye dönüşse de dönüşmese- muhayyerlik hakkına
sahiptir. Çünkü sirke, ilk olarak rehin verilmesi kararlaştırılan meyve
suyundan daha eksiktir. İkinci durumda ise malolma özelliği ortadan kalkmıştır.
Rehin alınan şey
teslimden sonra şaraba dönüşmüşse rehin alan kişinin muhayyerlik hakkı yoktur;
çünkü onun elinde iken şaraba dönüşmüştür.
Şayet sıvıyı aldıktan
sonra şaraba dönüşmüşse, meyve suyunun malolma özelliğinden çıkmış olması
sebebiyle ilk olarak yapılan teslim alma işlemi fasid olduğundan yeniden teslim
alma işlemi yapması gerekir. İlk teslim fasid olmakla birlikte rehin akdi fasid
olmaz; çünkü akit, söz konusu sıvı mal özelliğine sahipken yapılmıştır.
5. Rehin alan kişinin
rehni teslim almasından sonra taraflardan biri ölse, delirse veya rehin alınan
köle kaçsa rehin akdi kesin olarak geçersiz hale gelmez.
6. Rehin akdine konu
olan koyun, rehin verenin veya alanın elinde iken ölse ve koyunun sahibi veya
bir başkası onun derisini yüz üp tabaklasa bu deri rehin verenin mülküne
dönüşür ancak onun rehin olma özelliği geri gelmez; çünkü onun malolma özelliği
-yukarıda geçen sirkenin aksine- dışarıdan müdahale ile meydana gelmiştir.
[Soru] Koyunun derisinin tabaklanması da örneğin
güneşten gölgeye nakletmek veya tersini yapmak suretiyle kendiliğinden
gerçekleşmiş olabilir. Deri herhangi bir müdahale olmaksızın tabaklandığı yere
düşmüş olabilir.
[Cevap] Bu nadiren görülen bir durum olduğundan
çoğunlukla görülen durum esas alınmıştır. Bununla birlikte Ezral'nin açık
olarak ifade ettiğine göre koyunun sahibi deriyi istemez de bunu bir başkası
tabaklarsa deri ona ait olur. Bu deri rehin olmaktan çıkar.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
2. REHİN VERENİN
REHİN VERDİĞİ MALDA YAPAMAYACAĞI TASARRUFLAR