REHİN / Çeşitli Hükümler |
3. REHİN VERENİN VERDİĞİ
MALDAN YARARLANMASINA İLİŞKİN BAZI HÜKÜMLER
A. REHNİ EKSİLTMEYEN TASARRUFLAR
B. REHİN VERİLEN ARAZİYE BİNA YAPMAK VE
AĞAÇ DİKMEK
C. REHİN VERİLEN MAL GERİ ALINMADAN
ONDAN YARARLANILMASI
D. REHİN VERENİN REHİN ALANIN İZNİYLE
YAPABİLECEĞİ TASARRUFLAR
A. REHNİ EKSİLTMEYEN
TASARRUFLAR
Rehin veren kişi;
hayvana binme, evde oturma gibi rehni eksiltmeyen her türlü yararlanma hakkına
sahiptir.
Rehin veren kişi rehin
verilen malı eksiltmeyen her türlü yararlanma hakkına sahiptir.
Buna örnek olarak
hayvana binme, çalıştırma, evde oturmayı
zikredebiliriz.
[*] - Bunun delili
Darekutru ve Hakim'in rivayet ettiği şu hadistir: Rehin verilen hayvana
binilebilir, sütü sağılabilir.(Müstedrek, Buyu', 2, 58; Darekutni, Buyu', 3,
34)
[*] - Buhari'deki
rivayet de şöyledir: Hayvan rehin olarak verildiğinde nafakasına karşılık olmak
üzere binilebilir.(Buhari, Rehin, 2512)
Elbiseyi giymek, hamileliğinin
ortaya çıkmasından veya doğurmasından önce borcun vadesi dolacak olan bir dişi
hayvanı erkek hayvanla çiftleştirmek gibi buna benzer diğer tasarrufların hükmü
de böyledir. Ancak borcun vadesi doğumdan önce geliyorsa veya hamileliğin
ortaya çıkmasından sonra geliyorsa dişi hayvanın sahibi bu hayvanını erkek
hayvanla çiftleştiremez; çünkü hayvanı karnındaki yavrudan ayrı olarak satmak
mümkün değildir, zira karnındaki yavru rehin değildir.
Rehin veren kişi rehin
verdiği maldan caiz bir yolla yararlanmak için onu alır da malonun kusuru
olmaksızın telef olursa Ruyani'nin belirttiğine göre rehin alan kişi onu tazmin
etmez.
B. REHİN VERİLEN
ARAZİYE BİNA YAPMAK VE AĞAÇ DİKMEK
Kişi rehin olarak
verdiği araziye bina yapamaz, ağaç dikemez. Şayet bunu yaparsa borcun vadesi
gelmeden önce bunları araziden kaldırmaz. Borcun vadesi geldikten sonra arazi
borcu ödemeye yeterli olmuyor ve araziye dikilen ağaç ve binanın sökülmesi
arazinin değerini artmyorsa bunlar sökülür.
1. Kişi rehin olarak
verdiği araziye bina yapamaz ve ağaç dikemez. Borç vadeli olsa ve kişi bunları
vade tarihinde araziden kaldırmayı üstlenmemiş olsa bile hüküm böyledir; çünkü
ağaç dikmek ve bina yapmak gibi fiiller arazinin değerini azaltır. Şayet kişi
bina ve ağaçları araziden kaldırmayı üstlenirse İmam Şafii (r.a.)'nin
el-Ümm'deki açık ifadesine göre bu caiz olur. Oarimı de bu görüşü esas
almıştır. Bu, sonrakilerden birinin belirttiğine göre "sökmenin arazinin
değerinde bir eksiltme meydana getirmediği ve sökme müddetinin rehin alan
kişiye zarar verecek kadar uzun olmadığı" durumda güçlü olan bir görüştür.
2. Hocam Remli'nin
görüşüne göre kişi, şayet arazinin değerini düşürmeyecekse rehin verdiği
arazisine borcun vadesinden önce veya vadeyle eş zamanlı olarak yetişecek bir
ürün ekebilir. Çünkü bunun rehin alan kişiye bir zararı yoktur.
Borcun vadesi, arızı bir
durum sebebiyle ürünün yetişmesinden önce gelse ürün yetişinceye kadar arazide
bırakılır.
3. Şayet arazinin
kıymeti bu ekin sebebiyle eksiliyorsa veya ekin borcun vadesinden sonra
olgunlaşacaksa yahut kişi araziye bina ve ağaç dikmişse,
[a] - Borcun vadesi
dolmadan önce "borcu arazi dışında başka
bir yolla ödeme ihtimali
sebebiyle" bunları araziden kaldırmaz.
[b] - Borcun vadesi
dolduktan sonra;
> Şayet arazinin değeri
borcu karşılamaya yeterli olmuyorsa,
> Ağaç ile binanın
araziden kaldırılması onun değerini arttırıyorsa,
> Rehin veren kişi
bina ve ağacın arazi ile birlikte satılmasına izin vermemiş ise,
> Rehin veren kişi
iflas sebebiyle kısıtlanmamışsa,
[Bu şartlar altında]
bina ve ağaç araziden sökülür. Çünkü rehin alan kişinin hakkı boş olan araziye
ilişmiştir.
[c] - Borcun vadesi
dolduktan sonra;
> Arazinin değeri
borcu karşılamaya yeterli oluyorsa,
> Veya arazinin
değeri ağaç ve binanın sökülmesiyle artmıyorsa,
> Rehin veren kişi
yukarıda belirtilen şeylere izin vermişse,
> Yahut da rehin
veren kişiye kısıtlama getirilmişse,
[Bu şartlar altında]
bina ve ağaçlar araziden sökülmez. Bunlar son iki durumda arazi .. ile birlikte
satılır ve satım bedeli de her birinin ~ payına göre dağıtılır. Uçüncü durumda
arazinin çıplak olarak değeri, üzerindeki diğer şeyler varkenki değerinden daha
fazla ise noksanlık ekin, bina veya ağaçlar üzerinden hesaplanır.
4. Rehin veren kişi
yolculuğa çıkarken, yolculuk mesafesi kısa bile olsa rehin verdiği malı yanında
götüremez; çünkü bu, herhangi bir zorunluluk olmadığı halde malı telef olma
ihtimaline maruz bırakma anlamı taşır. Şayet bir zorunluluk varsa, örneğin bir
korku yahut kıtlık vb. bir sebeple bir şehirde yaşayan halk başka bir yere
gitmişse bu durumda rehin verdiği malı yanında götürebilir.
C. REHİN VERİLEN MAL
GERİ ALINMADAN ONDAN YARARLANILMASI
Rehin veren kişi rehin
verdiği malı geri almadan ondan yararlanabiliyorsa malı geri alamaz. şayet
yararlanamıyorsa geri alır.
Rehin alan kişi [rehin
veren malı geri almak istediğinde] şayet onu ith am ediyorsa şahit tutar.
1. Rehin veren kişi;
[a] - Şayet rehin
verdiği malı geri almaksızın dilediği şekilde ondan yararlanabiliyorsa, örneğin
sanat icra eden bir köleyi rehin vermişse ve kölenin, rehin alan elinde iken de
bu sanatı icra etmesi mümkün ise, rehni, rehin alandan geri alamaz; çünkü rehin
onun elinde iken de işlevini görmektedir.
[b] - Rehin verdiği malı
geri almadan ondan yararlanamıyorsa, örneğin kişi evi geri almadan oturamıyar,
hayvanı geri almadan binemiyar ve köleyi geri almadan ona hizmetini
gördüremiyar ise, ihtiyaç sebebiyle rehni geri alır.
Ancak kişi cariye rehin
vermişse, onunla cinsel ilişkide bulunmayacağından emin olunmadıkça kendisine
geri verilmez; çünkü bu ona haramdır. Yahut da kişi güvenilir bir kimse olur ve
kendisinin de karısı bulunursa cariye kendisine geri verilir.
2. Rehin veren kişinin
elinde iken, yararı sürekli olmayan şeyleri rehin alan kişi ihtiyaç kalmayınca geri
verir. Buna göre kendisine hizmet eden köleyi veya bin me k için aldığı hayvanı
geceleyin geri verir. Bekçilik eden kölesini de gündüz verir.
Not: Nevevi'nin ifadesi ilk anda anlaşılan
anlamıyla şu durumu da kapsamaktadır: "Kişinin rehin verdiği kölesi iyi
bir terzi olup da onu rehin veren efendisi onu hizmet ettirmek üzere geri almak
isterse onu geri alamaz." Oysa bu anlam kastedilmemiştir. Nevevı ifadeye
benim yaptığım eklemeyi yapsa daha uygun olurdu.
3. Rehin veren kişi
verdiği maldan yararlanmak için onu rehin alandan geri almak istediğinde rehin
alan kişi onu itham ederse -Rafii ve Nevevl'nin belirttiğine göre- iki erkeği
şahit tutar.
El-Matlab adlı eserde
"yahut da bir erkek ve iki kadını şahit tutar, çünkü bu mali bir konudaki
şahitliktir" denmiştir.
Buna kıyasla kişi
kendisiyle birlikte yemin etmesi için bir erkek şahit tutmakla yetinebilir.
Kişi rehni geri isteyen
kişiye güveniyorsa şahit tutmaz.
Rafii ve Nevevı
"her defasında değil" demişlerdir. Yani kişi hiçbir şekilde şahit
tutmaz. Bu, kayıtlı ifadeyi kaydıyla birlikte olumsuzlamaktır. Bu, Arapların şu
ifadelerine benzer: "Orada taşlaşan bir keler yok." Bununla orada
kelerin ve taşlaşmanın olmadığı belirtilmek istenir.
Bu açıklamamızdan
anlaşılıyor ki "Rafii ve Nevevl'nin ifadelerinin zahirinden şahit tutmanın
bazı durumlarda olduğu görülmektedir" şeklinde söylenen söz doğru
değildir. Nitekim bu el-Havi'nin ifadesine de aykırıdır. İnsanın dış görünüşü
itibarıyla güvenilir kabul edilmesi hükmü de bunu desteklemektedir.
Not: Satıcı, satım bedelini alıncaya kadar sattığı
malı elinde hapsederken müşterinin maldan yararlanması için mal üzerindeki
zilyedliği giderilemez; çünkü müşterinin mal üzerindeki mülkiyeti
kesinleşmemiştir. Müşteri, satın aldığı köle satıcının elinde iken ondan kazanç
sağlamasını ister.
D. REHİN VERENİN REHİN
ALANIN İZNİYLE YAPABİLECEĞİ TASARRUFLAR
Rehin veren kişinin
[verdiği malda] yapamayacağını söylediğimiz şeyleri o rehin alanın izniyle
yapabilir.
Rehin alan kişi rehin
veren rehinde tasarruf ta bulunmadan verdiği izinden geri dönebilir.
Rehin veren, rehin alan
kişinin izin vermekten caydığını bilmeksizin tasarrufta bulunursa, bu tasarruf,
azledildiğini bilmeyen vekilin tasarrufu gibi kabul edilir.
Rehin alan kişi, vadeli
olan borcu peşin ödesin diye rehin veren kişinin rehin verdiği malı satmasına
izin verse [ve o da malı satsa] satım akdi sahih olmaz.
1. Rehin veren kişi,
rehin alanın izniyle, bizim yapılmasını kendisine yasak gördüğümüz tasarrufları
ve bedel ödemeksizin yararlanma faaliyetlerini yapabilir; çünkü bizim bunu
yasak görmemiz rehin alan kişinin hakkı sebebiyledir. O kendisi izin verdiğnde
bu hak ortadan kalkmış olur. Bu durumda rehin verenin, verdiği cariye ile
cinsel ilişkide bulunması helal olur. Cariye hamile kalmazsa rehin olduğu gibi
devam eder. Şayet rehin veren kişi cariyeyi hamile bırakırsa veya azat ederse
yahut satarsa yahut da hibe ederse bu tasarruflar geçerli olur ve rehin
geçersiz hale gelir.
Ez-Zehair adlı eserde
şöyle denilmiştir: Rehin alan kişi, rehin veren kişiye rehin verdiği cariye ile
cinsel ilişkide bulunma konusunda izin verse ve veren kişi de ilişkide bulunsa
daha sonra tekrar ilişkide bulunmak istese buna engel olunur; çünkü verilen
izin bir defalıktır. Ancak bu ilişkiden kadın hamile kalırsa o zaman ilişkide
bulunmasına engel olunmaz; çünkü bu durumda rehin geçersiz hale gelmiştir.
Alimlerin ifadelerinin
za.hirinden anlaşıldığına göre, rehin alan kişi izin verme kararından geri
dönmediği sürece rehin veren kişi hamile kalmayacak durumda olan cariye ile
cinsel ilişkide bulunabilir.
2. Rehin alan kişi,
rehin veren kişiye rehin üzerinde tasarrufta bulunma izni verdiğinde henüz
tasarruf ta bulunmadan önce izninden cayabilir; çünkü onun hakkı devam
etmektedir. Bu, mal sahibinin malı üzerinde tasarrufa vekil kıldığı kimsenin
tasarrufta bulunmasından önce vekaleti bitirmesi gibidir.
3. Rehin veren kişi,
maddı durumu yerinde iken rehin alanın izninden dönmesinden sonra bunu
bilmeksizin rehin verdiği mal üzerinde -azat etme ve ümmü veled kılma dışında-
bir tasarruf ta bulunsa bu tasarruf, müvekkili tarafından azledildiğini
bilmeyen vekilin tasarrufu gibidir. ilgili konuda geleceği üzere bu durumda en
doğru görüşe göre vekilin tasarrufu yürürlük kazanmaz.
Şayet rehin alanın
izninden döndüğünü biliyorsa tasarrufu kesinlikle geçerli olmaz.
Rehin veren kişi, rehin
verdiği mal üzerinde azat etme ve hamile bırakma şeklinde bir tasarrufta
bulunursa, maddı durumu yerinde ise -daha önce yaptığımız açıklamalardan da
anlaşılacağı üzere- tasarrufu geçerli olur.
4. Rehin veren kişi
rehin alanın izniyle rehnettiği malı hibe ettiğinde veya başkasına rehin
verdiğinde bu malı hibe edilen veya ikinci olarak rehin verilen şahsa teslim
etmeden önce rehin alan şahıs izninden dönebilir; çünkü bu tasarruflar ancak
teslimI e tamamlanabilir.
5. Rehin alan kişi rehin
verenin malı satmasına izin vermişse, satım akdinin muhayyerliği devam ederken
bu izinden dönemez; çünkü satım akdi bağlayıcı olma özelliğine sahiptir.
Muhayyerlik ona sonradan
eklemlenmiş bir durumdur. Muhayyerliğin etkisi yalnızca muhayyer olan şahıs
bakımından görülür.
6. Kişi, rehin olarak
verdiği köle üzerinde; azat etme vb. tas arruflarda bulunsa ve buna rehin
alanın izin verdiğini iddia etse, rehin alan kişi ise bunu inkar etse, yeminle
birlikte rehin alanın sözü kabul edilir; çünkü aslolan böyle bir şeye izin
vermemek ve rehin işleminin devam ediyor olmasıdır.
Yeminden kaçınırsa rehin
veren kişi yemin eder. Bu durumda izinle tasarrufta bulunmuş gibi olur.
Rehin veren de yemin
etmezse bakılır: Şayet yapılan tasarruf azat etme veya ümmü veled kılma
şeklinde bir tasarruf ise azat edilen veya ümmü veled kılınan kişilere yemin
ettirilir; çünkü onlar kendileri için bir hak ispat etmektedirler. Ancak iflas
eden kişi veya mirasçısının alacaklılara yemin ettirmesi bundan farklıdır;
çünkü böyle bir durumda alacaklılara yemin ettirilmez; zira onlar öncelikle
hakkı müflis lehine ispat etmektedirler.
7. Rehin alan kişi rehin
veren kişinin rehni satmasına izin verse ve o da malı satsa [bakılır:]
[a] - Borç vadeli ise
rehin alan kişi verenden rehin yerine koyması için başka bir şey isteyemez;
çünkü verdiği izinle rehin geçersiz hale gelmiştir.
[b] - Borç peşin ise
malın satım bedelinden, rehin alanın hakkı ödenir. Onun satım konusunda verdiği
genel izin onun amacına uygun bir şekilde yorumlanır.
[c] - Rehin alan kişi
satıma izin verirken gerek satım bedelinden veya gerek başka bir maldan vadeli olan
alacağının peşin ödenmesini isterse veya köle azadına izin verirken gerek
kölenin değerinden veya başka bir maldan vadeli alacağının peşin ödenmesini
isterse satım akdi sahih olmaz; çünkü alacak ister peşin ister vadeli olsun
izin fasiddir.
Not: Nevevi, benim el-Muharrer ve el-Havi'ye tabi
olarak yaptığım gibi "peşin ödemesi şartıyla" ifadesini kullanmış
olsaydı daha uygun olurdu; çünkü Nevevı'nin ifadesinden bunu şart koşmak
gerekmemektedir. Subki bu durumla ilgili şunu söylemiştir: Bana göre bu şart
değildir, buna dikkat edilmez. İzin ve satım sahih olur. Burada uygun olan
görüş, alimlerimizin tasavvur ettikleri üzere şartın açıkça zikredildiğini
varsaymaktır.
Şüphesiz ki rehin alan
kişi "sana, alacağımı peşin olarak ödemen için bu malı satma izni
veriyorum" demiş olsa ve bunu şart koşmaya niyet etse bu, açık olarak
ifade etmek gibi kabul edilir. Rehin alan kişi mutlak olarak izin verdiğinde
dikkat edilecek olan şey bunun zahiren bir şart olup olmadığıdır. Doğruya daha
yakın görüş bunun bir şart olmadığıdır.
8. Aynı şekilde rehin
alan kişi rehin aldığı malın satımına veya azat edilmesine izin verirken
satılan malın değerinin kendisine rehin olarak bırakılmasını şart koşsa [bu
sahih olur mu? Bu konuda İmam Şafiı (r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha güçlü görüşe göre
alacak peşin olsa bile sahih olmaz. Şartın fasid olması, izin esnasında satım
bedelinin bilinmemesinden kaynaklanmaktadır.
[İkinci görüş]
Satım akdi sahih olur,
rehin veren kişinin şarta riayet etmesi ~ gerekir. Bedelin bilinmemesinin bir
zararı yoktur; çünkü rehin şer'an maldan bedene intikal edebilir. Örneğin rehin
verilen köle öldürüldüğünde böyledir. Şu halde şart koşma yoluyla da rehnin bu
şekilde mala intikal etmesi caizdir.
9. Rehin alan kişi rehin
veren kişiye "rehin verdiğin köleye vur!" dese, rehin veren de vursa
ve bunun sonucunda rehin verilen canlı ölse, kendisine izin verilen bir vuruşa
bağlı olarak ölüm gerçekleştiğinden vuran kişi tazminde bulunmaz. Şayet
kendisine "onu edeplendir" denilmiş olsa ve o da vurarak ölümüne yol
açsa bunun bedelini tazmin gerekir; çünkü burada mutlak olarak dövme konusunda
bir izin yoktur, yalnızca edeplendirme babında bir dövme söz konusudur. Bu ise
vurma işlemi sonunda vurulan kişinin selamette olması ile şartlandınımıştır.
Bu, -daha sonra "telef edilen malların tazmini" meselesinde geleceği
üzere- kocanın karısını veya devlet başkanının bir kişiyi tedip etmesi gibidir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
1. REHİN
ÜZERİNDEKİ ZİL YEDLİK