REHİN’İN BAĞLAYICI HALE GELMESİ... |
5. FASİD REHNİN HÜKMÜ
Tazmin bakımından fasid
[rehin] akitleri[ni]n hükmü sahihlerinin hükmü gibidir.
[Rehin alan] kişi, rehin
malın "borcun vadesi dolduğunda kendisine satılmasını" şart koş sa
rehin akdi fasid olur. [Bu durumda] rehin mal, borcun vadesi dolmadan önce
emanet hükmündedir.
1. Reşit kimsenin
yaptığı fasid akitlerin hükmü, tazminin gerekli olup olmaması bakımından sahih
akitlerin hükmü gibidir; çünkü satım ve ödünç vermede olduğu gibi ilgili akdin
sahih olanı teslimden sonra tazmini gerektiriyorsa bu akitlerin fasidinin bunu
gerektirmesi daha evladır. Şayet rehin, karşılıksız yapılan hibe ve mal
kiralanmasında olduğu gibi akdin sahih olanı teslimden sonra tazmini
gerektirmiyorsa akitle birlikte tazmin üstlenilmemiş olur.
Yukarıda zikredilenden
amaç tazmin yükümlülüğünün aslı bakımından bir eşitlemedir, tazmin eden kimse
açısından değiL. Yine amaç miktardadır ki bu ikisi birbirine eşit değildir.
"Reşit kimsenin
yaptığı" ifadesi reşit olmayan bir kimsenin sa hihi tazmini gerektirmeyen
bir ak it yapması durumunu dışarıda bırakmaktadır ki bu, tazmine tabidir.
2. Bu kuralın hem düz
hem zıt yönde işletilmesinden bazı meseleler istisna edilmiştir.
Bunları şu şekilde
zikredebiliriz:
[a] - Bu kuralın düz
yönde işletilmesinden istisna edilen meseleIere şunları örnek verebiliriz:
> Kişi "karın
bütününün bana ait olması şartıyla seninle mudarebe akdi yaptık" dese bu fasid
bir mudarebe akdi olur. Bu durumda sermayeyi işleten kişi ücrete hak kazanamaz.
> Yine kişi
"ağaçtan çıkacak meyvelerin tümü bana ait olmak şartıyla seninle müsakat
akdi yaptım" dese bu akit fasid olur, ağaçlara bakım yapan kişi bunun için
ücret almaya da hak kazanamaz. Bu iki durumun istisna edilmemesi daha uygundur;
çünkü bu ikisi zaten kuralın içine dahil değildir. Zira bu kuralla "fesad
olması halinde, teslim alınmış bedelin tazmininin gerekli olduğu durum"
kastedilmektedir. Burada mal sahibi fasid bir bedel teslim almamıştır. Ağaçlara
bakım yapan kişi de kendi işgücünün telef olmasına razı olmuş ve kendisi bizzat
telef etmiştir.
> [Gayri müslimlerle]
zimmet akdi, devlet başkanı dışında bir kişi tarafından yapılmış olsa bu akit
fasid olur, böyle [fasit bir] ak it sebebiyle zimmınin cizye ödemesi gerekmez.
Subki şöyle demiştir: Bu
mesele de yukarıdaki hükümden istisna edilmez; çünkü böyle bir durumda cizyenin
gerekli olmadığı görüşünü ileri sürenler akdin fasid olduğunu söylememekte, bu
akdi ne sahih ne de fas id görmeyip yok hükmünde kabul etmektedirler.
Yani harp ülkesine
mensup kişinin telef edilmesi tazmine tabi olmadığı gibi onun [İslam ülkesinde
bulunmak suretiyle] telef ettiği menfaati tazmin etmesi de gerekli değildir.
Bu, devlet başkanının bilgisi dışında İslam ülkesine girip orada bir süre
oturan harp ülkesi vatandaşının durumu gibidir.
[b] - Kuralın zıt yönde
işletilmesinden istisna edilen meselelere şunları örnek verebiliriz:
> Sahih şirket
akdinde ortaklardan hiçbiri diğerinin amelini tazmin etmezken fasid şirket
akdinde bu tazmine tabidir. Taraflar bin dirhem ile iki bin dirhemi
karıştırarak bir şirket akdi yapsalar ve çalışsalar, iki bin dirhem katan ortak
bin dirhem katan ortaktan, emsal ücretinin üçte birini alır, bin dirhem katan
ortak da iki bin dirhem katan ortaktan emsal ücretin üçte ikisini alır.
> Rehin veya kira
akdi, malı haksız olarak elinde bulunduran kişi tarafından, yani mesela malı
gasp eden tarafından yapılsa ve mal rehin alanın veya kiralayanın elinde telef
olsa, tazmin sonuç itibarıyla haksız fiilde bulunan kişinin üzerine kalacak
olsa bile mal sahibi malının bedelini kiracı veya rehin alana tazmin
ettirebilir. Oysa sahih rehin ve kira akdinde rehin alan ve kiralayan kişinin
tazmin yükümlülüğü yoktur.
Kuralı ifade ederken:
"Haksız fiil yoluyla elde bulundurulmayan ve sahih bir akit yapılması
halinde tazmin hükmüne tabi olan her mal o akdin fasid yapılması halinde de
tazmine tabidir, aksi takdirde böyle değildir" denilmiş olsaydı -Hocam
Remli ve başka alimlerin belirttiği üzere- yukarıdaki istisnalardan hiçbiri söz
konusu olmayacaktı.
3. Bu kuralın
uzantılarından biri Nevevl'nin şu şekilde belirttiği hükümdür: Kişi, borcun
vadesi dolduğunda rehin malın kendisine satılmasını şart koşsa rehin akdi fas
id olur. Çünkü bu durumda rehin için bir süre sınırlaması yapılmıştır. Satım
akdi de fasid olur, çünkü şarta bağlanmıştır.
Bu durumda rehin mal,
borcun vadesi dolmadan önce kişinin elinde emanet hükmündedir.
Çünkü fasid rehin
hükmüyle elde bulundurulmaktadır. Sürenin dolmasından sonra ise fasid alışveriş
hükmüyle elde bulundurulduğundan tazmin yükümlülüğüyle elde bulundurulmaktadır.
Zerkeşi şu durumu
istisna etmiştir: Vadenin dolmasından sonra rehin malın teslimi için mümkün
olmayacak kadar bir süre geçtikten sonra mal telef olursa tazmin gerekmez.
4. Şu mesele de
yukarıdaki gibidir: Bir kimse bir arazi rehin verse, aradan bir ay geçtikten
sonra rehin alana ağaç dikimi için izin verse, arazi, ağaç dikiminden önce
rehin hükmüne bağlı olarak emanet hükmündedir. Ağaç dikiminden sonra ise ariyet
hükmü gereğince ödünç olur ve tazmine tabi olur.
Not: Nevevi'nin ibaresi şunu da kapsamaktadır:
Kişi malın satımını
borcun ödenmemesine bağlayarak "Sana bu malı rehin olarak veriyorum.
Borcun vadesi geldiğinde borcu ödemezsem bu mal sana satılmıştır" dese bu
durumda satım akdinin fasid olduğu konusunda kuşku yoktur. Bu durumda rehin
akdinin hükmüne gelince; Subkl'nin de belirttiği üzere zahir ola~ rehnin sahih
olmasıdır. Ruyanı'nin ifadelerinden de bu sonuç çıkmaktadır.
Yine kişi bunu şart
yoluyla söylemeyip de sahih bir şekilde rehin verip teslim ettikten sonra
"vade dolduğunda bu mal sana şu kadara satılmıştır" dese, karşı taraf
da satımı kabul etse satım akdi batılolur ancak rehin akdi sahih olmaya devam
eder.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
6. REHİN VERİLEN
MALIN TELEF OLMASI VEYA ZARAR GÖRMESİNE İLİŞKİN HÜKÜMLER