FERAİZ / MİRAS HESABI |
GİRİŞ
A. Feraiz'in Anlamı
Bu bölümde miras
paylarının taksim edilmesine ilişkin meseleler ele alınacaktır.
[Feraiz, ferıza
kelimesinin çoğuludur.]
[Arapça'da] (feridete)
"feriza" kelimesi "mefruza" anlamında kullanılmış olup
"belirlenmiş" demektir. Miras taksiminde belirlenmiş payların
bulunması yönü diğer yönlere ağır bastığından mirasla ilgili meselelere ferıza
denilmiştir.
Nevevi bölüm başlığında
yalnızca "ferıza" kelimesiyle yetinmiştir; çünkü o -benim yaptığım
açıklamadan da anlaşılacağı üzere- hem belirli pay sahipliği hem de asabe olma
bakımından gerekli olan payların taksimine ilişkin meselelerden "belirli
payların dağıtımını" diğerlerine öncelemiştir.
"Farz" kelimesinin
sözlükte geldiği anlamlar ve bu anlamlarda kullanıldığı ayetler şöyledir:
[1] - Takdir etmek
(miktarını belirlemek):
Mehir miktarlarını
belirlediğiniz kadınları zifafa girmeden önce boşarsanız, onlara belirlemiş
olduğunuzun yarısını vermeniz gerekir. [Bakara, 237]
[2] - Kesmek / ayırmak:
[Ana-babanın, miras olarak bıraktıkları mal] ister az ister çok olsun, o maldan
erkeğe de kadına da belli bir payayrılmıştır. [Nisa, 7]
[3] - İndirmek: Kur'an'ı
sana indiren Allah, seni döneceğin yere döndürecektir. [Kasas, 85]
[4] - Açıklamak: Allah
yeminlerinizi [kefaret ödemek suretiyle nasıl] bozabileceğinizi size açıkladı.
[Tahrim,2]
[5] - Helal kılmak:
Allah'ın kendisine helCil kıldığı bir şeyi yapmasında peygamber için bir
sakınca söz konusu değildir. [Ahzab, 38]
[6] - Karşılıksız bağış:
Araplar bu anlamda "ondan bana ne karşılıksız bir bağış, ne de bir borç
gelsin!" derler.
"Feraiz ilmi"
adı verilen ilim dalında bu altı anlam bulunduğundan -çünkü bu ilimde belirli
paylar, ayrılmış miktarlar, karşılıksız bağış, Allah'ın her bir mirasçıya
payını açıklaması, helal kılması ve buna dair hükümleri indirmesi
bulunmaktadır- bu ilme bu isim verilmiştir.
"Ferıza"
kelimesi fıkıh terminolojisinde "mirasçı için dince belirlenmiş pay"
anlamına gelmektedir.
B. Mirasın MeşrUiyeti
Feraiz ilmi konusunda
temel deliller konuyla ilgili ayetler ile Buhar! ve Müslim' de geçen
hadislerdir ki bunlardan birisi şu hadistir:
Miras paylarını hak
sahiplerine verin. Geriye kalan ise ölüye en yakın erkeğindir. (Buhari, Feraiz,
6732; Müslim, Feraiz, 4117)
[Soru] [Hadisin Arapçasında hem erkek hem de adam
kelimeleri yan yana zikredilmiştir.] Bunun anlamı nedir?
[Cevap] Bu ifade pekiştirme için zikredilmiş olup
buradaki "adam" kelimesinin "çocuk" kelimesinin mukabili
olduğu zannedilmesin diye zikredilmiştir. Bu kelime "kadın"
kelimesinin mukabilidir.
[Soru] Yalnızca "erkek" denilseydi bu
yeterli olurdu. Bunun yanında "adam" kelimesi niye zikredilmiştir?
[Cevap] Bu kelimenin tahsis edilmiş bir umum ifade [yani
kapsamı daraltılmış bir genel ifade] olduğu zannedilmesin diye böyle
zikredilmiştir.
C. Mirasın Tarihsel
Görünümü
Cahiliye döneminde
belirli miras payları söz konusu olup ölen şahıslara kadınlar ve küçükler değil
yalnızca erkekler ve büyükler mirasçı oluyorlardı. O dönemde kadının payı, ölen
kocanın malından bir yıl boyunca kendisine nafaka ödenmesiydi. Bir erkek ölünce
onun erkek kardeşi, yengesini de miras olarak alırdı.
İslam'ın ilk yıllarında
karşılıklı anlaşma ve yardımlaşmaya dayalı mirasçılık sistemi vardı.
Kişi "benim
zimmetim, senin zimmetindir. Sen bana mirasçı olursun, ben de sana mirasçı
olurum" diyerek anlaşma yapardı.
Daha sonra bu
yürürlükten kaldırılmış ve insanlar Müslümanlık ve hicret etme şartıyla
birbirine mirasçı olmaya başlamışlardır.
Daha sonra bu da
yürürlükten kaldırılarak kişinin anne-baba ve akrabalarına mal vasiyet etmesi
zorunlu hale getirildi.
Sonra bu uygulamalar
miras ayetleriyle yürürlükten kaldırıldı ki bu ayetlerden Nisa suresinin
başında yer alan ayet kışın, Nisa suresinin sonunda yer alan ayetler yazın
indirilmiştir.
Mirasla ilgili Ayetler
Konu
bütünlüğü bakımından önemli gördüğümüz için müellif Şirbinı tarafından
zikredilmemiş olmakla birlikte biz burada mirasla ilgili Nisa suresinde yer
alan ayetleri ve meallerini zikretmeyi uygun gördük. Ayet çevirilerinde Prof.
Dr. Mustafa Öztürk'ün Kur'an-ı Kerim Meali, Anlam ve Yorum Merkezli Çeviri adlı
eseri kullandık. (çev.)
Ana babanın ve yakın
akrabanın miras olarak bıraktıkları malda erkeklerin payı vardır. Kadınlar da
ana babanın ve yakın akrabanın miras bıraktıkları malda pay sahibidirler. Miras
olarak bırakılan mal ister az ister çok olsun, o maldan erkeğe de kadına da
belli bir payayrılmıştır.
Mirasçı konumunda
olmayan uzak akrabalar, yetimler ve yoksullar, miras paylaşımında hazır
bulunurlarsa onlara da az çok bir şeyler verin, güzel sözler söyleyerek
gönüllerini hoş edin.
Ölüp gittiğinde
arkasında zayıf-biçare çocuklar bırakma endişesi taşıyan veliler / vasiler
başkalarının yetimlerini de kendi öz çocukları gibi görsünler. Allah'ın emrine
itaatsizlikten sakınsınlar; bu konuda hak ve hukuka uygun olan neyse hep onu
savunsunlar.
Hiçbir hak-hukuk
gözetmeden yetimlerin mallarını yiyenler, aslında karınlarına ateş doldurmuş
olmaktadırlar. Bu yüzden onlar cehennemdeki korkunç ateşte yanacaklar.
Allah miras konusunda
çocuklarınızın paylarıyla ilgili olarak size şunu emreder. Erkeğin miras payı,
kızın alacağı payın iki katıdır. Eğer ölen kişinin çocukları sadece kız olup (iki
tane veya) ikiden fazla iseler, bunlar mirasın üçte ikisini alırlar. Şayet
mirasçı konumunda tek kız evladı varsa, mirasın yarısı ona aittir.
Hayatta olan ana-babaya
gelince; ölen kişinin bir kız ya da erkek çocuğu varsa, bıraktığı mirastan hem
anası hem babası altıda bir payalır. Ölen kişinin çocuğu yoksa ve ana-babası da
hayatta olursa, mirasın üçte biri anaya verilir. Şayet ölen kişinin erkek ve
kız kardeşleri varsa, ana mirasın altıda birini alır. Bütün bu payların
miktarı, miras bırakan kişinin vasiyeti yerine getirildikten ve / veya hayatta
iken ödeyemediği borçlar ödendikten sonra belirlenir.
Ana-babanız ile
çocuklarınızdan hangisinin fayda bakımından size daha yakın olduğunu bilemezsiniz.
Bunlar Allah tarafından belirlenmiş paylardır. Şüphesiz Allah her şeyi bilir;
her hükmü ve fiili mutlak isabetlidir.
[Ey mümin erkekler!]
çocuğu bulunmayan karılarınızın bıraktıkları mirasın yarısı sizindir. Ama eğer
çocukları varsa, vasiyetleri yerine getirildikten vdveya borçları ödendikten
sonra geriye kalan mallarının dörtte birine mirasçı olmaya hak sahibisiniz.
Şayet sizin de çocuğunuz yoksa vasiyetiniz yerine getirildikten vdveya borcunuz
ödendikten sonra geriye kalan mallarınızın dörtte biri karılarınıza aittir;
eğer çocuğun uz varsa karı ların ız sekizde bir pay sahibidir.
Ölen erkek veya kadının
çocuk ve ana-baba gibi birinci dereceden varisi bulunmamakla birlikte, anadan
bir erkek veya bir kız kardeşi varsa, bu kardeşlerin her biri mirasta altıda
bir pay sahibidir. Ama eğer anadan kardeşler birden fazla sayıda iseler bu
durumda mirasın üçte birini eşit olarak paylaşırlar. Ancak bu paylaşım da ölen
kişinin vasiyeti yerine getirildikten vd veya borçları ödendikten sonra geriye
kalan miras üzerinden yapılır. Öte yandan [miras bırakılan malın üçte birinden
fazlası vasiyet yoluyla yabancılara dağıtılmak suretiyle] varisler mağdur
edilmemelidir. İşte bunlar Allah'ın emirleridir. Allah her şeyi bilen, hata ve
kusurlarınıza karşı çok müsamahalıdır.
Evet, işte bütün bunlar
Allah'ın kesin hükümleridir. Her kim Allah'a ve elçisine itaat ederse Allah da
onu içinde derelerin çağıldadığı cennetlere, hem de temelli kalmak üzere
yerleştirir ki işte büyük bahtiyarlık budur.
Allah'a ve elçisine karşı
gelen, Allah'ın belirlediği emiryasak sınırlarını çiğneyen kimselere gelince,
Allah böylelerini içinde temelli kalacakları cehenneme atacaktır. Çünkü
bunların hakkı zelil ve perişan edici bir azaba mahkum olmaktır.
[Ey Peygamber!] miras
konusunda senden bilgi istiyorlar.
De ki: İşte Allah ikinci
dereceden mirasçılar hakkında sizi bilgilendiriyor: Bir erkek, çocuksuz -olarak
ölür ve fakat- ana-baba bir kız kardeşi mirasçı olursa, terikenin yarısı kız
kardeşe ait olur. Şayet bir kadın çocuksuz olarak ölür ve bir tek erkek kardeşi
mirasçı olursa, terikenin tamamı o erkek kardeşe ait olur. Ama eğer çocuksuz
olarak ölen bir erkeğin iki kız kardeşi varsa, bu durumda terikenin üçte ikisi
bu kız kardeşlere ait olur. Şayet kardeşler erkek ve kız iseler, bu takdirde
miras taksimi erkeğe iki, kadına bir pay şeklinde yapılır. İşte Allah size
bütün bu hükümleri detaylıca açıklıyor ki miras konusunda yanılmayasınız,
yanlış yapmayasınız. Allah her şeyi bilir.
D. Mirasla İlgili Bazı
Hadisler
[*] - Mirasla ilgili
ayetler indirildiğinde Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Allah her hak
sahibine hakkını vermiştir. Dikkat edin! Mirasçıya bir şey vasiyet etmek
yoktur. (Eba Davud, Vesaya, 2870; Tirmizi, Kadaya, 2120)
[*] -Mirasla ilgili ilmi
öğrenip öğretme konusunda yaygın rivayetler bulunmaktadır.
Bunlardan birisi Hakim
en-Nısaburl'nin senedini sahih görerek rivayet ettiği şu hadistir: Feraiz
ilmini öğrenin ve insanlara da öğretin. Ben aranızdan ayrılacak bir kimseyim.
İlim de çekilip alınacak, fitneler ortaya çıkacak. Öyle ki iki kişi mirasın
taksimi konusunda anlaşmazlığa düştüklerinde aralarında hükmedecek birini
bulamayacaklar. (Müstedrek, Feraiz, 7621)
[*] - İbn Mace, Hakim ve
Beyhakı'nin rivayet ettiği bir hadis şöyledir: Feraiz ilmini öğrenin; çünkü o
dininizdendir. İlmin yarısıdır. Ümmetim arasında ilk kaldırılacak ilim de odur.
(İbn Mace, Feraiz, 2719; Müstedrek, Feraiz, 4, 33-? Beyhaki, Feraiz, 6, 209.
Beyhaki "bu hadisin senedinde yer alan Hafs bin Ümer tek ravi olup
kuvvetli değildir" demiştir. )
Maverdi şöyle demiştir:
Hz. Peygamber (s.a.v.), kendisinin öğrettiği şekilde mirasın taksim edilmediği
döneme yakın olduğundan bu ilmin öğrenilmesini teşvik etmiştir.
E. Feraiz İlminin Önemi
Alimler "feraiz
ilmi, ilmin yarısıdır" sözünün ne anlama geldiği konusunda farklı görüşler
ileri sürmüşlerdir:
[1] - Bunların en güzeli
"insanların durumuna göre ilmin yarısıdır" şeklindeki yorumdur.
Zira insanlar ya hayatta
ya da vefat etmiş durumdadırlar. Feraiz ilmi insanların vefatıyla ilgilidir,
diğer ilimler ise insanların hayatta olmaları durumuyla ilgilidir.
[2] - Bir başka yoruma
göre ise buradaki "yarım" ifadesi "sınıfı grup" anlamına
gelmektedir. Nitekim bir şair bu kelimeyi "tür" anlamında şu beytinde
kullanmıştır:
Ben öldüğümde insanlar
iki yarıma ayrılır Kimi söver, kimi yaptaklarımla över beni.
Buradaki "iki
yarım" ifadesi "iki gruba ayrılırlar" demektir.
[3] - Bir görüşe göre,
ilim bazen nasslardan bazen de kıyas yoluyla öğrenilir. Feraiz ilmi nasslardan
öğrenilmektedir. [Bu bakımdan ilmin yarısıdır.]
Bunun dışında yorumlar
da yapılmıştır.
[*] - Hz. Ömer (r.a.)
şöyle demiştir: Bir şey konuşacağınızda feraiz hakkında konuşun.
Eğleneceğinizde de atış yaparak eğlenin.(Müstedrek, fefaiz, 4, 333)
Sahabeden dört kişi feraiz
ilmindeki bilgisiyle meşhur olmuşlardır: Hz. Ali, İbn Abbas, Zeyd bin Sabit,
İbn Mesud.
Bunlar bir meselede
ittifak ettiklerinde ümmet de ittifak etmiş, ihtilaf ettiklerinde ise üçü bir
yerde bir tanesi bir yerde yer almıştır. İmam Şafii (r.a.), Zeyd bin Sabit'in
görüşünü esas almıştır; çünkü onun görüşü kıyasa daha yakındır. Ayrıca Hz.
Peygamber (s.a.v.) "feraizi en iyi bileniniz Zeyd'dir"
demiştir.(Tirmizi, Menakib, 3790)
Kaffal' den
nakledildiğine göre Zeyd' in feraizle ilgili hiçbir görüşü terk edilmiş olmayıp
onun bütün görüşleri uygulamadadır. Diğer sahabeler ise böyle değildir.
İmam Şafii (r.a.)'nin
"Zeyd'in görüşünü tercih etmesi"nin anlamı -İbnü'r-Rif'a'nın
el-Matlab adlı eserinde de belirttiği üzere- şudur: İmam Şafii (r.a.) onun
delillerine bakarak bunların doğru olduğunu görmüş ve bunlara göre amel
etmiştir, yoksa Zeyd'i taklid etmiş değildir. Çünkü müctehid müctehidi taklid
edemez. Ben et-Tenbih adlı esere yazdığım şerhte "Zeyd'in isminde, feraiz
ilminin asıllarının ve pek çok genel kuralının toplandığını" söylemiştim.
F. Feraiz ilminin
ilişkili Olduğu Diğer ilimler
Bazıları feraiz ilmini
şöyle tanımlamıştır: Feraiz, miras konusunda fıkıh sahibi olmak, buna
ulaştıracak matematik bilgisine sahip olmak ve terikeden her bir hak sahibinin
ne kadar alacağı olduğunu bilmektir.
Bu tanımda yer alan
"miras konusunda" ifadesiyle -mesela- namaza özgü bilgi dışarıda
bırakılmıştır ki bu bilgiye "feraiz ilmi" den ilmez.
Kadı Hüseyin'in
alimlerimizden naklettiğine göre feraiz ilmi üç ilmi gerektirmektedir:
1. Fetva ilmi: Her bir
mirasçının terikedeki payını bilmek suretiyle bu olur.
2. Nesep ilmi:
Mirasçının ölen şahısla arasındaki nesep bağının ne olduğunu ve ölüye neseben
nasıl bağlandığını bilmek suretiyle olur.
3. Matematik ilmi: Bir
miras meselesinde paydanın hangi sayıda eşidendiğini bilmek için bu gereklidir.
Matematik, bir bilinenden bir bilinmeyeni çıkarmak için sayılar üzerinde nasıl
işlem yapılacağını bilmeye denir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
I. TERİKE ÜZERİNDE
UYGULANACAK İŞLEMLER