MUĞNİ’L-MUHTAC

FERAİZ / MİRAS HESABI

 

I. TERİKE ÜZERİNDE UYGULANACAK İŞLEMLER

 

Ölen bir kimsenin terikesi üzerinde sırayla şu işlemler yapılır:

 

1. Ölünün techiz masrafları karşılanır.

2. Sonra borçları ödenir.

3. Sonra geriye kalanın üçte birinden vasiyetleri yerine getirilir.

4. Sonra geriye kalan, mirasçılara dağıtılır.

 

Ben [Nevevi] derim ki: Zekat, suç işlemiş olan köle, rehin verilen mal ve müşterinin satın alıp da parasını ödemeden iflas ettiği bir mal gibi terikenin bizzat kendisine ilişen borçlar ölünün techiz masraflarından önce gelir. Doğrusunu Allah daha iyi bilir.

 

1. Terike, ölen kişinin geride bıraktığı şeylerdir.

 

[Sadece kişinin ölüp de geri bıraktığı mallar değil] şunlar da terike kapsamında yer alır:

 

> Kişinin geride şarap olarak bıraktığı ve onun ölümünden sonra sirkeye dönüşen şey,

> Kişinin attığı ağa onun ölümünden sonra takılmış olan av hayvanı -ki bu da miras olarak kalır-,

> Kişinin öldürülmesi sebebiyle alınmış olan diyet.

 

Bazıları ikinci maddenin terikeye girmesi konusunda itirazlar yöneltmişlerdir.

 

Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere kişinin geride bıraktıklarına "terike" denilmesi "geride bırakılan mal" demekten daha doğrudur. [Çünkü sadece mallar terike kapsamında yer almamaktadır.]

 

2. Kişinin terikesi içinden öncelikle onun techiz masrafları karşılanır. Bu da o kişinin zenginlik ve fakirlik konusunda bilinen durumuna göre yapılır. O kişinin hayattayken yapageldiği israf veya cimrilik dikkate alınmaz.

 

Techiz, ölen kişinin ihtiyaç duyduğu kefen, hanut, yıkama ücreti, mezar yeri kazım ücreti vb. masraflardır.

 

[*] - [Terikeden ilk olarak te ch iz masraflarının karşılanacağının] delili Hz. Peygamber (s.a.v.)'in, hac esnasında devesinden düşüp boynunun kırılması sonucunda ölen kişiyle ilgili şu sözüdür: Onu, üzerindeki iki parça ihram elbisesiyle kefenleyin. (Buhari, Cenaiz, 1268; Müslim, Hac, 2883)

 

Hz. Peygamber (s.a.v.) o kişinin borcunun olup olmadığını sormamıştır; çünkü kişinin buna ihtiyacı vardır. Nitekim daha önce geçtiği üzere borçlu bir kimse [iflas edip de malvarlığına el konulup satıldığında ve onun malları] alacaklılar arasında taksim edildiğinde, taksim yapılan gün için giyecek ve yiyecek masrafları kendisine verilir.

 

Mirasçılara kalacak olan şey, miras bırakan şahsın ihtiyaç duymayacağı şeylerdir.

 

Üstelik, hayatta olup da iflas etmiş kimseye ona yakışır bir takım elbise bırakıldığına göre ölen kimse örtülmeye daha layıktır. Zira hayatta olan kimse kendi ihtiyaçlarını gidermek için faaliyet gösterebilir, ölen kimsenin ise herhangi bir şey yapacak durumu kalmamıştır.

 

3. Ölen kimse hayatta iken, onun bakmakla yükümlü olduğu bir kimse ölmüşse onun techiz masrafları da bu ölen kimsenin terikesinden karşılanır. Bu, er-Ravda'nın "iflas" bölümünde İmam Şafii (r.a.)'nin ifadesi ve alimlerimizin ittifak ettiği görüş olarak aktarılmıştır.

 

4. Nevevi'nin genel nitelikli ifadesinden evli olan kadın ve onun hizmetçisi istisna edilir ki bunların techiz masrafları -"cenazeler" bölümünde geçtiği üzere-, bunların nafakalarını vermekle yükümlü olan zengin kocaya aittir.

 

Bain talakla boşanmış hamile kadın da evli kadın gibidir.

 

5. [Ölen şahsın techiz masraflarından] sonra onun zimmetine ilişmiş olan borçlar anamalından ödenir. Ölen şahıs [ölmeden önce] buna izin vermiş olsun ya da olmasın, borç Allah hakkı sebebiyle gerekli olsun kul hakkı sebebiyle gerekli olsun fark etmez; çünkü bunlar kendisi üzerinde gerekli olan haklardır.

 

Zekat, keffaret ve hac gibi Allah hakları daha doğru görüşe göre kul haklarından önce ödenir.

 

Bizzat terikenin kendisine ilişen borçlara gelince bunun hükmü birazdan gelecektir.

 

6. Daha sonra ölen kimsenin vasiyetleri, vasiyet hükmünde olan "azat edilmesi ölüme bağlanmış kölenin azat edilmesi", ölüm hastaÖ lığı esnasında yapılmış karşılıksız bağışlar ve bu kapsamda görülen tasarrufları yerine getirilir. Bunun delili, yukarıdaki ayetlerde geçen " şu ifadelerdir: "Bütün bu payların miktarı, miras bırakan kişinin vasiyeti yerine getirildikten vd veya hayatta iken ödeyemediği borçlar ödendikten sonra belirlenir." [Nisa, 11]

 

Bu vasiyetler ve vasiyet kapsamında görülen diğer işlemler, -Nevevi'nin de "sonra" kelimesiyle işaret ettiği üzere- borcun ödenmesinden sonra geriye kalan malın üçte biri üzerinden gerçekleştirilir. Kurtubı, tefsirinde bu konuda icma bulunduğunu nakletmiştir.

 

[Soru]  Borcun ödenmesi vasiyetin yerine getirilmesinden daha önce yapıldığı halde ayette vasiyetin yerine getirilmesinin borcun ödenmesinden önce zikredilmesinin hikmeti nedir?

 

[Cevap]  Vasiyet de bedelsiz olması bakımından mirasa benzediğinden bunun verilmesi mirasçılar için zor bir şeydir. Bu sebeple [vermekte gevşek davranmasınlar diye] mirasçıları teşvik için borçtan önce zikredilmiştir. Ayrıca vasiyet genellikle zayıf kimselere yapılır ve öncelikle zikretmek suretiyle onların yönü güçlendirilmiş olur. Böylece onların payına göz dikilmemiş ve hafife alınmamış olur. Borç ise böyle değildir; çünkü borcun kendisine has bir gücü bulunduğundan bu şekilde takviye edilmeye ihtiyacı yoktur.

 

Not:  Nevevi'nin "kalanın üçte birinden" ifadesi şöyle bir anlamı akla getirebilir: "Kişinin borçları, terikesinin tümünü kaplasa vasiyet yerine getirilmez ve vasiyetin gerçekleştiğine hükmedilmez. Bir şahıs ölen kişinin borcunu kendi cebinden karşılıksız ödese veya alacaklı alacağını ibra etse bile vasiyet yürürlük kazanmaz." Bu kastedilmemiştir. Aksine bu durumda vasiyet kurulmuş olur ve Rafil'nin "vasiyet" bölümünde belirttiği üzere vasiyet uygulanır.

 

[Soru]: Ayette vasiyet ile ilgili herhangi bir kayıt bulunmadığı hal-

de niçin vasiyet terikenin üçte biri üzerinde geçerli oluyor?

 

[Cevap]: Bu ayetteki mutlak ifade Hz. Peygamber (s.a.v.)'in "üçte bir vasiyet edebilirsin, üçte bir de çoktur" şeklindeki ifadeyle kayıtlanmıştır. (Buhari, Feraiz, 6733; Müslim, Vasiyyet, 4185)

 

7. Daha sonra terikeden kalan, mirasçılara ileride belirtilecek şekilde dağıtılır.

 

Not:  Nevevi'nin ifadesinden şöyle bir anlam anlaşılabilir: "Ölen kişinin mülkiyeti, ancak borcun ödenmesi ve vasiyetin yerine getirilmesinden sonra mirasçılara intikal eder." Bu kastedilmemiştir. Malın bütününün mülkiyeti, daha doğru görüşe göre şahsm ölümüyle birlikte mirasçılara intikal eder. Çünkü daha doğru görüşe göre terikeye borcun ilişmesi mirasçılığa engel değildir. Bu yalnızca terike üzerinde tasarruf ta bulunmayı engeller. Borç az olsa bile terike bütünüyle borç karşılığında rehin olmuş gibi olur.

 

Mallar mirasa konu olduğu gibi haklar da mirasa konu olur. Mütevelli bunu şu şekilde belirlemiştir: "hibeden rücu hakkı gibi haklardan farklı olarak muhayyerlik ve şuf' a gibi mala bağlı olan bütün bağlayıcı / gerekli haklar mirasla intikal eder." Nevevi el-Mecmu'da bu ifadenin mirasa konu olan bütün hakları kapsamadığını belirterek itiraz etmiştir; çünkü bu tanım [aslında mirasa konu olan] "zina isnad edene ceza uygulatma hakkı", "kısas hakkı", "köpek, gübre ve ölmüş hayvanın derisi gibi kendisinden yararlanılabilen necasetler üzerindeki hak" gibi hakları kapsamamaktadır.

 

8. Nevevi, tıpkı Rafil'nin eş-Şerhu'!-Kebir'de dediği gibi şunu

söylemiştir:

 

Zekat, suç işlemiş olan köle, rehin verilen mal ve müşterinin satın alıp da parasını ödemeden iflas ettiği bir mal gibi terikenin bizzat kendisine ilişen borçlar ölünün techiz masraflarından önce gelir. Doğrusunu Allah daha iyi bilir.

 

Terike olarak bırakılan şeylerden şu borçların ödenmesi, ölen şahsın ve onun bakımını üstlendiği şahsın techiz masraflarına göre daha önceliklidir:

 

> Zekat sebebiyle gerekli olan mal: Bu, rehin verilmiş mal gibidir.

> Terikede yer alan suç işlemiş köle: Çünkü işlediği suçun diyeti bu kölenin rakabesine [çıplak mülkiyetine] yönelmiştir.

> Rehin verilmiş mal: Rehin alan kişinin hakkı bu mala ilişmiştir.

> Bedeli zimmetten ödenmek üzere satın alınmış bir malda, müşteri iflas etmiş bir halde öldüğünde, [satın alınan] köleyle kitabet akdi yapılması gibi bağlayıcı bir hak satın alınan mala ilişmemişse [satıcının hakkı te chiz masraflarından önceliklidiL] Müşteri ölmeden önce ister tasarruflarına kısıtlama getirilmiş olsun ister getirilmemiş olsun fark etmez; çünkü satıcının akdi feshetme hakkı bu sebeple doğmuştur.

 

Bütün bu durumlarda -tıpkı hayatta olma durumu gibi- hak sahibinin mala ilişmiş olan hakkı, ölen kişinin hakkına göre öncelikli olmuştur.

 

Ölen kişinin terikesine başkasının hakkının iliştiği durumlar yalnızca Nevevi'nin saydığı örneklerden ibaret değildir. Nitekim Nevevi'nin bunları sayarken kullandığı "vb." ifadesi de bunu göstermektedir. Bu konudaki ilke "mala ilişmiş hak" olmasıdır. Bu durumlar arasında şunlar da yer almaktadır:

 

[1] - Bir mudarebe akdinde, mudarebe malı taksim edilmeden önce mal sahibi ölse, işçinin hakkı, techiz masraflarından önce gelir. Alimler mudarebe bölümünde bunun gerekçesini "işçinin hakkı mala ilişmiştir" diyerek belirtmişlerdir. Sermaye sahibi, işçinin hissesi hariç bu malı telef edip ölse ve geriye bundan başka bir mal bırakmasa, bu mal işçinin olur.        

 

[2] - Mükatep köle, kitabet taksitlerini ödediği halde efendisinin onu azat etmeden önce ölüp ödenen mal veya bir kısmını aynen geride bırakması.

 

[3] - Kocasının ölümü sebebiyle iddet bekleyen hamile kadının koca evinde oturma hakkı, techiz masraflarından öncedir.

 

Ben Şerhu't-Tenbih adlı eserimde nazım halinde başka durumları da zikretmiş, Subki'nin zekat ve müflis kimsenin satın aldığı mal konusunda ileri sürdüğü itiraz ve buna verilecek cevabı belirtmiştim.

 

Bil ki: Miras üç şeye dayanır:

 

1. Mirasçılık sebeplerinin bulunması,

2. Mirasçılık şartlarının bulunması,

3. Mirasçılığa engelolacak durumların bulunmaması.

 

Nevevi bunları sırayla ele almıştır.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

II. MİRASÇILIK SEBEPLERİ