MUĞNİ’L-MUHTAC

FERAİZ / MİRAS HESABI

 

II. MİRASÇILIK SEBEPLERİ

 

A. Sebeplerin Belirtilmesi

 

Mirasçılık sebepleri dörttür:

 

ı. Akrabalık,

2. Evlilik,

3. Vela: Buna göre azat eden kişi azat ettiği şahsa mirasçı olur, aksi olmaz.

4. Dördüncüsü de Müslümanlıktır.

 

Üç sebeb e bağlı olarak mirasçı bulunmadığında terike devlet hazinesine miras olarak bırakılır.

 

1. Şeriatın kaynakları tümevarım yoluyla incelendiğinde görülür ki mirasçılık sebepleri dörttür. Bunun dışında "anlaşmalı kardeşlik" vb. yollarla mirasçı olmak söz konusu değildir.

 

Birinci mirasçılık sebebi akrabalıktır. Buna dayalı olarak -ileride ayrıntıları geleceği üzere- akrabalar birbirine ashab-ı feraiz veya asabe olarak mirasçı olurlar.

 

İkinci mirasçılık sebebi -içinde zifaf gerçekleşmemiş olsa bilesahih olan evliliktir.

Karı-kocadan her biri diğerine yalnızca belirli bir pay sahibi olarak mirasçı olur.

 

Üçüncü mirasçılık sebebi veladır. Ve la bir tür asabelik olup sebebi ya doğrudan veya sirayet yoluyla ya da hükmen köleyi azat etmektir. Buna göre köleyi azat eden kişi yalnızca asabe olarak mirasçı olur.

 

Akrabalık ve nikah sebebiyle mirasçı olmanın delili ayettir. Vela yoluyla mirasçı olmanın delili ise Hakim ve İbn Hibban'ın sahih gördükleri şu hadistir:

 

Nesep nasıl insanlan örülmüş bir şey gibi birbirine bağlıyorsa velo da aynı şekilde birbirine bağlar.

 

Bu hadiste vela, nesebe benzetilmiştir. Nesep yoluyla mirasçı olunduğu gibi vela yoluyla da mirasçı olunur.

 

Buna göre azat eden kimse, azat ettiği köleye mirasçı olur, bunun aksi olmaz. Yani azat edilen kişi azat edene -arada azat etme dışında başka bir bağ yoksa- mirasçı olamaz.

Bunun dışında her iki taraftan vela yoluyla mirasçılık şu iki durumda düşünülebilir:

 

[1] - Bir zımm! bir zımmıyi azat ettikten sonra efendi darulharbe iltihak etse, azat ettiği kölesi onu köle edinip daha sonra azat etse, sonra her ikisi de Müslüman olsalar, her biri diğerinin hem azat edeni hem de azatlısı olmuş olurlar ve her birinin diğeri üzerinden doğrudan vela hakkı doğar. Bu sebeple birbirine mirasçı olurlar.

 

[2] - Bir kimse kölesini azat ettikten sonra azat edilen kişi azat edenin babasını köle olarak satın alıp azat eder. Böylece her birinin diğeri üzerinde vela hakkı olur. Efendinin azat ettiği kölesi üzerinde doğrudan, azat edilen kölenin efendisi üzerinde sirayet yoluyla velası olur.

Bu mesele bir bilmece olarak şu şekilde sorulur: "Hangi durumda her iki şahsın da diğeri üzerinde vela hakkı olur?"

 

Akrabalık yoluyla mirasçılık yalnızca bir taraf için söz konusu olabilir. Örneğin erkek kardeşin oğlu halasına mirasçı olur, bunun tersi olmaz.

 

2. Yukarıda geçen üç mirasçılık sebebi özelolduğundan Nevevi her birini ayrıca zikretmemiş, buna karşılık dördüncü sebep genel olduğundan onu ayrıca zikrederek "dördüncüsü de Müslümanlıktır" demiştir. Burada Müslümanlık bir mirasçılık yönü olarak zikredilmiş olup bu da tıpkı nesep gibidir. Burada Müslümanlar kastedilmemiştir. Nitekim kişi malının üçte birini Müslümanlara vasiyet etse, kendisinin mirasçısı olmasa bu vasiyet sahih olur. Mirasçılar Müslüman olsa vasiyet sahih olmaz. Yukarıdaki mesele sahih olduğuna göre mirasçı olan Müslümanlar değil Müslümanlık yönüdür.

 

Buna göre Müslüman şahsın terikesi[nin tümü] veya geriye kalanı, devlet hazinesine masIahat olarak değil Müslümanlara asabe yoluyla miras olarak kalır. Bu, bir kimsenin yukarıda sayılan üç sebebe bağlı mirasçısı yoksa veya olmakla birlikte bu mirasçılar terikenin tümünü almamışsa söz konusu olur.

 

[*] - Bunun delili şu hadistir: Ben mirasçısı olmayanın mirasçısıyım. [Akıle olarak] onun diyetini öderim ve ona mirasçı olurum. (Ebu Davud, Feraiz, 2899; İbn Mace, Feraiz, 2738)

 

Hz. Peygamber (s.a.v.) kendi zatı için mirasçı olmaz. Bu pay Müslümanların yararı için harcanır, çünkü akraba olan asabenin, yakınına ôkile olması gibi Müslümanlar da bu şahsa akıle olur. Devlet başkanı bu şahsın terikesini veya terikesinden arta kalanı devlet hazinesine koyar veya bundan dilediği kimselere verir.

 

Not:

a. Nevevi'nin ifadesinden -diğer alimlerinkinde olduğu gibi- bütün Müslümanların, yani gerek ölen şahsın bulunduğu bölgedeki gerek başka bölgedeki, gerek ölüm esnasında mevcut olan gerekse sonradan dünyaya gelen, gerek ondan sonra Müslüman olsun gerekse daha sonra azat edilsin bütün Müslümanların hak sahibi olacağı anlaşılmaktadır ki İbnü'rRif' a bunu yalnızca ölen şahsın beldesindeki Müslümanlarla sınırlandırmış olsa bile hüküm böyledir. Bununla birlikte bundan mükatep köle, katil, normal köle, ve kafire verilmez; çünkü onlar mirasçı olamazlar.

 

b. Kişi terikeden herhangi bir şeyi bir kimseye vasiyet etse bu vasiyet ona verileceği gibi, söz konusu maldan miras yoluyla da kendisine verilir. Böylece hem mirasçılık hem vasiyet aynı kişide bir araya gelmiş olur. Ancak belirli bir mirasçıya -diğer mirasçıların onayı olmaksızın- vasiyet olarak herhangi bir şey verilemez.

 

c. Zımmı bir kimse geride mirasçı bırakmaksızın veya terikenin tümünü alacak bir mirasçı bırakmaksızın öldüğünde terikesi veya terikesinden arta kalanı devlet hazinesine fey olarak intikal eder.

 

d. Bazıları şöyle demiştir: "Dört mirasçılık sebebinin de devlet başkanında bir araya gelmesi şu durumda mümkün olabilir: Devlet başkanı, amcasının kızına cariyesi olarak sahip iken onu azat eder, daha sonra onunla evlenir. Karısı geride ondan başka mirasçı bırakmaksızın ölür. Bu durumda devlet başkanı onun kocası, amcasının oğlu, azat eden kişi ve devlet başkanıdır. "

 

[İtiraz]: Nesebten bir asabe var iken vela ve devlet hazinesinin bir etkisi söz konusu değildir.

 

[Cevap]: Bu mesele, kişi bununla terikenin tümüne mirasçı olmasa bile bu konuda tasavvur edilmiştir.

 

[İtiraz]: Devlet başkanı devlet hazinesi değildir.

 

[Cevap]: Daha önce geçtiği üzere mirasçılık yönü Müslümanlıktır. Bu durum da devlet başkanında bulunmaktadır.

 

 

B. Mirasçılık Şartları

 

3. Mirasçılık şartları dörttür:

 

[a] - Miras bırakanın ölmesi:

 

[Ölüm birkaç şekilde olur:]

 

> Miras bırakan şahsın gerçekten ölmesi,

> Takdiren ölmüş kabul edilmesi.

 

Takdiri ölüm şöyle olur: Bir cenin, annesi hayattayken veya öldükten sonra annesine karşı gurre gerektiren bir suçun işlenmesi sebebiyle ölü olarak doğduğunda sağ olarak doğup sonra ölmüş gibi kabul edilir. Bu, kendisinden gurreye mirasçı olunabilmesi içindir.

 

> Hükmen ölmüş kabul edilmesi.

 

Bu, hakimin kayıp şahsın öldüğüne kendi ictihadı ile hükmetmesi sonucunda olur.

 

[b] - Mirasçının (varisin), miras bırakan şahsın ölümünden sonra -bir anlığına bile olsa- hayatta olması,

 

[c] - Mirasçı ile miras bırakan arasında akrabalık, evlilik veya vela gibi bir bağın olduğunun bilinmesi,

 

[d] - Mirasçılığı gerektiren yönün detaylı olarak ortaya konması:

 

Bu yalnızca hakimi ilgilendirir. Buna göre bir kimse hakime "bu şa- (:;:;\ hıs şunun mirasçısıdır" diyerek genel bir şahitlik yaptığında bu şahitlik kabul edilmez, şahitlikte mutlaka mirasçılığı gerektiren yönün ne olduğu açıklanmalıdır. Yine şahidin "bu onun amcaoğludur" demesi yetmez, bu amcaoğlu olmaktaki yakınlık ve derecenin bilinmesi de gerekir.

 

Mirasçılığın engelleri konusu ileride ele alınacaktır.

 

 

C. Mirasçı Oldukları Konusunda İcma Bulunan Kişiler

 

1. Erkeklerden mirasçı olduğu konusunda icma edilenler on kişidir:

 

1) Oğul, 2) Oğulun oğlu ... , 3) Baba, 4) Babanın babası. .. , 5) Erkek kardeş, 6) Erkek kardeşin oğlu (ana bir erkek kardeş hariç), 7) Amca (ana bir hariç), 8) Amca oğlu, 9) Koca,lA) Azat eden efendi.

 

2. Kadınlardan mirasçı olduğu konusunda icma edilenler yedi kişidir: 1) Kız, 2) Oğlun kızı. .. , 3) Anne, 4) Nine, 5) Kız kardeş, 6) Karı, 7) Azat eden kadın.

 

3. Bütün erkek mirasçılar bir arada bulunsa yalnızca baba, oğul ve koca mirasçı olur.

 

4. Bütün kadın mirasçılar bir arada bulunsa yalnızca kız, oğlun kızı, anne, ana-baba bir kız kardeş, karı mirasçı olur.

 

5. Her iki sınıftan (yani kadın ve erkeklerden) bir arada bulunması mümkün olanlar bir arada bulunduğunda ana-baba, oğul, kız, eşlerden biri mirasçı olur.

 

6. Kadın ve erkek mirasçılardan hiçbiri bulunmadığında mezhepte genel kabul gören rivayete göre zevi'l-erham mirasçı olamaz, ashab-ı feraize artan kısım geri verilmez. Mal devlet hazinesine kalır. Sonraki dönem alimleri ise devlet hazinesi düzenli işletilmediğinde karı-koca dışındaki mirasçılara, paylarından arta kalan kısmın payları oranınca geri verilmesi konusunda fetva vermişlerdir. Şayet bunlar da yoksa o zaman zevi'l-erhama verilir. Zevi'l-erham, yukarıda sayılanlar dışındaki akrabalar olup bunlar da on sınıftır: 1)

Annenin babası ve miras alamayan bütün nine ve dedeler, 2) Kızların çocukları, 3) Erkek kardeşlerin kızları, 4) Kız kardeşlerin kızları, 5) ana-bir erkek kardeşin oğulları, 6) ana-bir amca, 7) Amca kızları, 8) Halalar, 9) dayılar, 10) teyzeler. Bunlar aracılığıyla ölüye bağlanan şahıslar da zevi'l-erhama dahildir.

 

4. Erkeklerden mirasçı olacağı konusunda icma edilenler on kişidir. Bunlar özetle on kişi olmakla birlikte ayrıntılı olarak bakıldığında on beş kişidir.

 

[1] - Oğul,

[2] - Oğlun oğlu ... (oğlun oğlunun oğlu ... )

[3] - Baba,

[4] - Babanın babası. .. (babanın babasının babası...) [5] - Ana-baba bir erkek kardeş,

[6] - Baba-bir erkek kardeş,

[7] - Ana-bir erkek kardeş,

[8] - Ana-baba bir erkek kardeşin oğlu,

[9] - Baba-bir erkek kardeşin oğlu

 

Ana-bir erkek kardeşin oğlu bundan hariçtir. Yani burada anababa bir erkek kardeşin oğlu veya baba-bir erkek kardeşin oğlu kastedilmektedir. Ana-bir erkek kardeşin oğlu ise zevi'l-erham kapsamındadır.

 

[10] - Ana-baba bir amca,

[11] - Baba-bir amca,

 

Amca kapsamına babanın amcası, dedenin amcası, babanın babasının babasının amcası. .. da girer. Birazdan gelecek amcaoğlu kapsamına da bunların oğulları girer.

 

Ana-bir amca ise bu kapsamda yer almayıp zevi'l-erham grubunda yer alır.

 

[12] - Ana-baba bir amcanın oğlu,

[13] - Baba-bir amcanın oğlu,

[14] - Koca,

[15] - Azat eden efendi.

 

Bununla kastedilen bizzat azat işlemini gerçekleştiren veya bu sebeple mirasçı olan kişidir. Nevevi'nin sayıyı onla sınırlamasına "azat eden kişinin asabesi" ve "azat eden kişiyi azat eden" ileri sürülerek itiraz edilemez.

 

5. Kadınlardan mirasçı olacağında icma edilenler özetle yedi, ayrıntılı olarak sayıldığında on kişidir:

 

[1] - Kız,

[2] - Oğulun kızı. .. (oğlun oğlunun kızı. .. )

[3] - Anne,

[4] - Anne anne , (annenin annesinin annesi. .. )

[S] - Baba anne (babanın annesinin annesi. .. )

[6] - Ana-baba bir kız kardeş,

[7] - Baba-bir kız kardeş,

[8] - Ana-bir kız kardeş,

[9] - Karı,

[10] - Azat eden efendi: Bununla kastedilen, kendisinden az at işlemi meydana gelen veya azat sebebiyle mirasçı olan kadındır.

 

Not:  Evli kadına "zeve" denilmesi, "zevce" denilmesine göre daha fasihtir. Zevce kelimesi tercih edilmeyen bir kullanımdır. Nevevi şöyle demiştir: Karı ile koca arasındaki farkı belirtmek için miras meselelerinde evli kadına "zevce" demek tek çıkar yoldur.

 

İmam Şafii (r.a.) "kadın" ibaresini kullanmaktadır. Bu da yerinde bir kullanımdır.

 

6. Ölen kimse kadın olup onun mirasçıları yalnızca erkeklerden oluşsa, bu erkeklerden yalnızca baba, oğul ve koca mirasçı olur; çünkü bunlar hacbedilmezler. Diğer erkeklerin hacb olması konusunda icma vardır. Oğulun oğlu ve dede, baba sebebiyle, kalan erkekler bu ikisinden her biri veya oğul sebebiyle hacbolur.

 

Bu üç erkeğin miras taksiminde ortak payda on ikidir; çünkü bunlara verilecek paylar arasında dörtte bir (1/4) ve altıda bir (1/6) bulunmaktadır. Kocaya dörtte bir, babaya altıda bir, oğula da kalan miras verilir.

 

Bunu şöyle gösterebiliriz:

 

             Oğul            Baba            Koca

             ------------------------------------------

             (Asabe)        (Südüs)       (Rubu')

 

1. (İlk Payları)     Kalan    1/6 1/4

2. (Eşit Paydalı) Kalan    2/12       3/12

3. (Son hal) 7/12       2/12       3/12

 

Not:  Feraiz ilmiyle uğraşanlar, nesep bağını yukarıdan sarkıtılmış bir ipe benzetirler. Her bir insanın üst soy hısımı (aslı) onun daha üzerinde, alt soy hısımı (fer'i) ise onun daha altında yer alır.

 

Nesep bağı bir ağaca benzetildiğinde üst soy hısımlarının altta yer alması, alt soy hısımlarının da üstte yer alması daha uygundur. Buna göre üst soy hısımları için "ne kadar aşağı inerse insin" demek, alt soy hısımlan için de "ne kadar yukarı çıkarsa çıksın" demek daha uygundur.

 

7. Ölen bir kimse erkek olsa ve mirasçıları da yalnızca kadınlardan oluşsa bu kadınlar içinden mirasçı olacak olanlar beş kişidir: 1) Kız, 2) oğlun kızı, 3) anne, 4) ana-baba bir kız kardeş, 5) Ölenin karısı.

 

Diğer kadınlar ise hacbolur.

 

> Nine, anne sebebiyle,

> Ana-bir kız kardeş, kız sebebiyle,

> Baba-bir kız kardeş ve azat eden kadın, ana-baba bir kız kardeş sebebiyle hacbolur.

 

Oğlun kızı asabe olup, belirli pay sahiplerinin paylarını almasından sonra kalanı alır.

 

Bu kadınların miraslarının taksiminde ortak payda yirmi dört olur; çünkü bu kadınlara verilecek paylar içinde altıda bir (1/6) ve sekizde bir (1/8) paylar bulunmaktadır: Anne altıda bir, ölenin karısı sekizde bir, ölenin kızı yarım, oğlun kızı altıda bir, kız kardeş ise kalanı alır ki geriye kalan bir paydır.

 

                           Kız        Oğlun kızı   Kız kardeş          Anne         Karı

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------

                           (Nısf)     (Südüs)       (Asabe)              (Südüs)        (Sümün)

1. (İlk Payları)     ½           1/6               Kalan                 1/6                1/8

2. (Eşit Paydalı) 12/24     4/24              Kalan                  4/24              3/24

3. (Son hal)        12/24     4/24              1/24                    4/24              3/24

 

9. Bir kimsenin ölümü sonrasında geriye, bir arada bulunmaları mümkün olan erkek ve kadınlar mirasçı olarak kalsa, yani erkeklerin ve kadınların tümü ölenin karısı hariç veya kadınların ve erkeklerin tümü koca hariç geride kalmış olsa her iki durumda da mirasçılar beş payalır. Nevevi bu durumu şöyle açıklamıştır:

 

[1] - Anne,

[2] - baba,

[3] - oğul,

[4] - kız,

[5] - eşlerden biri: Ölen koca ise bu eş kadındır. Ölen kadın ise bu eş kocadır.

 

Bu beş mirasçı diğerlerini hacbeder.

 

[Ölen kişinin koca veya kan olmasına göre burada iki mesel e söz konusudur. Bu iki meselede miras taksimi şöyle olur:]

 

Birinci mesele:

 

Ölenin koca olması halinde bu miras meselesinde ortak payda on iki olur:

 

Anne-babanın her biri 1/6 alır ki bu 4/12 yapar.

 

Koca 1/4 alır ki bu 3/12 yapar.

 

Kalan kısım olan beş pay (yani 5/12) oğul ve kız arasında ikili birli taksim edilir. 5 sayısı üçe bölünemediği için, 3 ile 12 çarpılır, toplam 36 olur. Bu durumda paylar düzgün bir şekilde paylaştırılır.

 

                                  Baba            Anne            Koca            Oğul             Kız

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------

                                  (Südüs)       (Südüs)       (Rubu)         (Asabe)        (Asabe)

 

1. (İlk Payları)           1/6               1/6               ¼                 K 2/3             K 1/3

2. (Eşit Paydalı)        2/12              2/12              3/12              K 2/3             K 1/3

3. (Son hal)               6/36              6/36              9/36              10/36             5/36

 

 

İkinci mesele

 

İkinci meselede ortak payda 24'tür.

Ölenin karısı 1/8 alır, ki bu 3/24 eder.

Anne-babanın her biri 1/6 alır.

 

Kalan 13/24 ise oğul ve kız arasında ikili birli taksim edilir.

 

Ancak 13 sayısı 3' e bölünemediğinden 3 ile 24 çarpılır. Toplam 72 olur. Meseledeki paylar da bu paydaya göre belirlenir.

 

                                  Baba            Anne            Karı              Oğul             Kız

-------------------------------------------------------------------------------------------------------

                                  (Südüs)       (Südüs)       (Sümün)      (Asabe)        (Asabe)

1. (İlk Payları)           1/6               1/6               1/8               K 2/3             K 1/3

2. (Eşit Paydalı)        4/24              4/24              3/24              K 2/3              K 1/3

3. (Son hal)               12/72            12/72            9/72              26/72             13/72

 

Not:  Nevevi'nin "yahut her iki sınıftan bir arada bulunmaları mümkün olanlar mirasçı olsa" ifadesinden koca ve karısının aynı kişiye mirasçı olamayacağı gibi bir anlam çıkmaktadır.

Zerkeşi şöyle demiştir: "Bu, olması düşünülebilecek bir şeydir. Örneğin bir şahıs, kefenlenmiş kişinin kendi karısı olduğunu, şu çocukların da onun çocukları olduğunu iddia ederek delil getirse, bir kadın da kefenlenmiş kişinin kendi kocası olduğunu, şunların da onun çocukları olduğunu iddia edip buna dair delil getirse, ölen kişinin kefeni açıldığında çift cinsiyetli olduğu ve kendisinde her iki cinsiyete ait organın bulunduğu görülse bu durumda söz konusu mesele gerçekleşmiş olur." Ben, Şerhu't-Tenbih adlı eserimde bu meselede payların hangi payda üzerinden dağıtılacağını ve ayrıntılarını zikretmiştim.

 

 

Genel Kural:

 

Koca ile ana-bir erkek kardeş dışındaki erkekler tek başına bulunduklarında mirasın tümünü alırlar. "Belirli pay sahiplerinin payını almasından sonra arta kalan miktarı alacak birisi yoksa bu pay da söz konusu kişilere verilir" görüşünü savunanlar bundan yalnızca kocayı istisna ederler.

 

Kadınların hiçbirisi tek başına bulunduğunda mirasın tümünü almaz, bunun istisnası "azat eden kadın efendi"dir. "Belirli pay sahiplerinin payını almasından sonra arta kalan miktarı alacak birisi yoksa bu pay da söz konusu kişilere verilir" görüşünü savunanlar bundan yalnızca ölenin karısını istisna ederler.

 

10. [Mirasçı olduğu konusunda üzerinde icma bulunan] erkek ve kadın mirasçılardan hiçbirisi bulunmadığında yahut da bunlardan mevcut olanlar payını alıp da geriye bir şey kaldığında [zevi'l-erham adı verilen grupta yer alan yakınlar mirasçı olabilir mi? Bu konuda iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Mezhepte ası en kabul edilen görüşe göre zevi'l-erham mirasçı olmaz. Bunların kimler olduğu ileride gelecektir.

 

[*] - Bunun delili şu hadistir: Allah her hak sahibine hakkını vermiştir. Mirasçı olacak bir kimseye bir şey vasiyet etmek yoktur. (Ebu Davud, Vesaya, 2870; Tirmizi, Vesaya, 2120)

 

Bu hadisin yukarıdaki hükme delilolması şu bakımdandır: Zevi'lerhamdan Kur'an'da [mirasçılar arasında] bahsedilmemektedir.

 

Selim [er-Razı], et-Takrib [fi'l-furu'] adlı eserinde şöyle demiştir:

 

Hz. Peygamber (s.a.v.) bineğine binip Kuba mescidine doğru yola çıkmıştı. Hala ve teyzenin mirasçı olup olmayacağı konusunda Yüce Allah'tan bir açıklama bekliyordu. Bunun üzerine Allah onların mirasçı olmadığı hükmünü indirdi. Bunu Ebu Davud "mürseller"inde rivayet etmiştir.

 

[İkinci görüş]

 

Müzenıve İbn Süreye'in görüşüne göre -ki Ebu Hanıfe ve Ahmed bin Hanbel de bu görüştedir- zevi'l-erham mirasçı olur.

 

11. Mirasçıların bir kısmı bulunmakla birlikte bunlar terikenin tümünü almamış olduğunda [geriye kalan pay ne olur? Bu konuda iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Mezhepte kabul edilen asıl görüşe göre artan pay, belirli pay sahiplerine geri verilmez.

 

Burada benim eklediğim "mirasçıların bir kısmı bulunmakla birlikte bunları terikenin tümünü almamış olduğunda" ifadesi olmazsa, metnin öncesiyle hiçbir bağlantısı kalmamış olur. Çünkü metinde ifade edilen konu, mirasçıların tümünün bulunmadığı durumdur. Bu durumda mirasçıların bir kısmının bulunmaması yeni bir konu olarak ele alınmaktadır.

 

İki kız veya iki kız kardeş gibi belirli pay sahipleri bulunduğunda bunlar paylarını alır, geri kalan pay bunlara verilmez. Zira Yüce Allah "bu ikisi, ölenin geriye bıraktığı malın üçte ikisini alır" [en-Nisa, 4/176] buyurmuştur. Halbuki geri kalan pay verildiğinde mirasın tümü onlara verilmiş olur.

 

Mirasçıların hiçbiri bulunmadığında terikenin tümü, mirasçıların bir kısmı bulunmadığında terikenin arta kalan kısmı devlet hazinesine verilir. Devlet hazinesi ister güvenilir bir devlet başkanının bulunması sebebiyle düzenli bir şekilde yönetiliyor olsun ister böyle olmasın fark etmez; çünkü burada miras Müslümanlara aittir, devlet başkanı da Müslümanlar adına hazineyi idare etmekte ve onların paylarını almaktadır. Müslümanlar ortadan kalkmış değildir. Burada yalnızca onlar adına paylarını alacak bir devlet başkanı bulunmamaktadır.

Bu durum Müslümanların hakkının ortadan kalkmasını gerektirmez. Bu, mezhebi n [öteden beri] aktarılan aslı görüşüdür.

 

Asıl görüşe muhalefet etmeyi gerektiren bazı durumlar ortaya çıkabilir ki bir sonraki görüş bunu dile getirmektedir.

 

[İkinci görüş]

 

Sonraki dönem alimI eri miz in çoğunluğu, devlet hazinesinin düzenli bir şekilde yönetilmediği, yani güvenilir bir devlet başkanının idarede• bulunmadığı durumlarda, artan payın ashab-ı feraize [yani belirli pay sahiplerine] verilmesine fetva vermişlerdir; çünkü malın sonuç itibarıyla ya bunlara ya da devlet hazinesine verileceği konusunda ittifak vardır. Bu iki yönden birine vermek mümkün olmadığında diğeri tek yololarak kalır.

Nevevi'nin ifadelerinde bu ikinci görüşü tercih ettiğine dair açık bir ifade yer almamaktadır.

Ancak er-Ravda'da "mezhebimizin muhakkik alimlerine göre bu görüş daha doğru veya tek doğru görüştür . Bu alimler arasında önemli hocalarımız arasında yer alan İbn Süraka bulunmaktadır." Demek ki mezhebimizin ilk dönem alimleri arasında da bu görüş yer almaktadır; çünkü İbn Süraka hicrı dört yüz yılından önce yaşamıştır. Nevevi "hocalarımızın geneli de bu görüştedir" demiştir. Kadı Hüseyin, Mütevelli, Cevcerı, el-Havi yazarı ve başka alimler de bu görüşü benimsemiştir. Şu halde Nevevi'nin bunu "sonrakilerin fetvaları"na özgü kılması doğru değildir.

 

Nevevi'nin ifadesinden, artan payın ashab-ı feraize geri verilmesi görüşünü benimsemediğimizde, devlet hazinesi düzenli bir şekilde yönetilmiyor olsa bile artan payın buraya verileceği anlaşılmaktaysa da bu kesinlikle kastedilmemiştir. Aksine şayet mal güvenilir bir kimsenin elindeyse bakılır: O bölgede malları halkın yararına harcama yetkisi verilmiş bir hakim bulunuyorsa malona verilir. Şayet bu şarta uygun bir hakim yoksa güvenilir kişi bu malı kendisi halkın yararına harcar.

 

[İtiraz]  Devlet başkanı zalim de olsa zekatın devletin memuruna verilmesi caizdir. Bu mesele de böyle olmalıdır.

 

[Cevap]  Mirasın aksine zekatı veren kişinin bu malı vermede "zekat borcunu kesin olarak sona erdirme" amacı bulunmaktadır.

 

12. Belirli pay sahipleri paylarını aldıktan sonra artan pay karı kocaya verilmez; çünkü geri vermenin gerekçesi "akrabalık"tır. Bu gerekçe ise karı koca da bulunmamaktadır. İbn Süreyc bu konuda İcma bulunduğunu nakletmiştir.

 

Bu hüküm, karı ve koca zevi'l-erham'dan değilse geçerlidir. Karı kocalık ile birlikte akrabalık da söz konusu ise, örneğin kişi teyzesinin veya amcasının kızıyla evlenmişse, kalan payın geri verileceği görüşünü kabul edenlere göre kalan payın bunlara verilmesi gerekir. Ancak bunlara verme kişinin karısı olması bakımından değil akrabalık bakımındandır.

 

13. Artan pay, adaleti sağlamak amacıyla belirli pay sahiplerine payları oranında verilir.

 

Şayet geride kalanlar kız ve kız kardeş gibi tek bir sınıf ise hem belirli payı hem de kalanı red yoluyla geri alır.

 

Geride kalanlar "kızlar" gibi bir sınıftan bir topluluk ise artan mal aralarında eşit olarak verilir.

 

Geride kalanlar iki veya daha fazla sınıf ise kalan payanlara hisseleri oranında verilir ..

 

[Buna uygun bazı örnekler verelim:]

 

[Birinci örnek]

 

Geride bir kız ve anne kalmış olsa, normal payların taksim edilmesinden sonra geride 2/6 pay kalır. Bunun 1/4'ü annenin -ki bu 1/6'nın yarısı yapar-, 3/4'ü ise kızındır. Bu durumda [annenin arta kalandan alacağı] yarım hisseyi esas aldığımızda paydalar 12'de, [kızın hissesini de yer alan paydayı dikkate alıp] 1/4 hisseyi esas aldığımızda 24'te eşitlenmektedir ki bu kurala uygundur. Her iki durumda

 

da sadeleştirme sonucunda ortak payda dört olmaktadır ki bunun 3/4'ü kızın, 1/4'ü annenin olur.

 

                                  Anne            Kız        Artan Pay

                                  (Südüs)       (Nısf)    

1. (İlk Payları)           1/6               1/2               2/6

2. (Eşit Paydalı)        2/12              6/12              4/12

3. (Red sonrası)        3/12              9/12      

4. (Sadeleştirilmiş)   1/4               3/4

 

 

[İkinci örnek]

 

Bir kimse ölüp de geride bir kız, bir anne ve kocası kalmış olsa, bunlar normal paylarını aldıktan sonra geriye 1/12'lik hisse kalır. Bunun 3/4'ü kızın, 1/4'ü annenindir. Bu durumda ortak payda 48 olur. Sadeleştirme sonucunda ortak payda 16 olur. Bunun taksimi şu şekilde olur: Koca 4/16, Kız 9/16, Anne 3/16.

 

 

                                  Anne            Kız        Koca            Artan Pay

--------------------------------------------------------------------------------------------

                                  (Südüs)       (Nısf)     (Rubu)

1. (İlk Payları)           1/6               ½           1/4

2. (Eşit Paydalı)        2/12              6/12       3/12              1/12

3. (Son hal)               3/16              9/16       4/16

 

 

[Üçüncü örnek]              

 

Bir kimse ölüp de geride bir kızı, annesi ve karısı kalmış olsa, bunların tümü paylarını aldıktan sonra geriye 5/24 pay kalır.

 

Anne bunun 1/4'ünü alır ki bu da "1 tam 1/4" payeder. Bu durumda ortak payda 72 olur.

Sadeleştirme sonucunda bu 32'ye düşer. Bunun dağılımı şöyle olur: Ölenin karısı 4/32, ölenin kızı 11/32, ölenin annesi 7/32.

 

 

                                  Anne            Kız        Karı             Artan Pay

---------------------------------------------------------------------------------------------

                                  (Südüs)       (Nısf)     (Sümün)

1. (İlk Payları)           1/6               1/2         1/8

2. (Eşit Paydalı)        4/24              12/24     3/24              5/24

3. (Sadeleştirilmiş)   7/32              11/32     4/32

 

Şarih Celaleddin el-Mahal11 şöyle demiştir:

 

Yukarıdaki ilk meselede, kız ve annenin 6 pay içindeki hissesi olan 4, ortak payda kabul edilerek geri verme işlemi de 4 üzerinden yapılır. [Bu durumda kalanın 1/4'ü annenin, 3/4'ü kızın olur.l

 

Diğer iki meselede karı-kocanın paylarını almasından sonra, dörtte bir ve sekizde birlik paylar annenin ve kızın paydalarına düzgün bir şekilde bölünmediğinden her birinin paydası ile dört çarpılır. Buna göre ikinci meselede payda 4x4= 16, üçüncüsünde 4x8=32 olur.

 

Bu yöntemi başka birisinde görmedim. Bu oldukça basit ve kısa bir yöntemdir.

 

Terikeden artan payın geri verilmesi, birazdan ele alınacak olan avl işleminin zıddıdır. Çünkü red işlemi paydanın paylar toplamından fazla olmasıdır. Avl ise, payların toplamının paydadan fazla olmasıdır.

 

14. Belirli pay sahiplerinden hiçbiri bulunmazsa mal, zevi'lerham'a verilir.

 

[*] - Bunun delili şu hadistir: Mirasçısı olmayana dayı mirasçı olur. (Ebu Davud, Feriliz, 2899; Sahili-i İbn Hibban, Feriliz, Zevi'l-erham)

 

Artan payın belirli pay sahiplerine dağıtılması zevi'l-erhamdan daha önceliklidir; çünkü belirli payı hak etmeyi gerektiren yakınlık zevi'l-erham yakınlığından daha güçlüdür.

 

Zevi'l-erham'a terikeden verilme görüşü kabul edildiğinde, daha doğru görüşe göre bunların tümüne verilir. [Zayıf] bir görüşe göre bunların fakirlerine verilir.

 

Not:

a. "Verilir / sarf edilir" ifadesinden bunun miras olarak mı yoksa maslahat yönünden mi verileceği anlaşılmamaktadır. Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmakta olup, Nevevi ilk görüşü, Rafiı ikinci görüşü tercih etmiştir.

 

b. Zevi'l-erham'ın nasıl mirasçı kılınacağı konusunda iki görüş bulunmaktadır:

 

Birinci görüş: Her bir alt soyun, kendisiyle ölüye bağlandığı üst soy yerine konulması (mezhebü ehli't-tenzll).

 

İkinci görüş: Tıpkı asabelerde olduğu gibi daha yakın olandan başlayarak mirasçı kılmak (mezhebü ehli'l-karabe).

 

ilk görüş daha doğrudur.

 

Her iki görüşe göre de bu şahıslardan tek başına bulunan kişinin ister erkek ister dişi olsun malın tümünü alır. Görüş ayrılığı bunlar bir arada bulunduğunda söz konusu olmaktadır. Bunlar içinden ölen şahsa değil mirasçıya daha yakın olanlara öncelik tanınır. Çünkü o, mirasçının yerini almaktadır. Dolayısıyla mirasçıya olan yakınlığın dikkate alınması daha uygundur. Şayet mirasçıya olan yakınlık bakımından eşit iseler, ölen şahsın geriye o -bir tane olsun, bir grup olsun- mirasçıyı bıraktığı düşünülür. Daha sonra mirasçı için ayrılan pay, o mirasçılar aracılığıyla ölüye bağlanan ve o mirasçıların yerini alan zevi'l-erhama sanki o mirasçılar ölmüş de geriye bunlar mirasçı olmuş gibi dağıtılır. Şayet asabelik sebebiyle mirasçı oluyoriarsa erkeğin payı iki dişi payı olur. Ashab-ı feraizden olma yönüyle miras taksim ediliyorsa her birine kendi payı oranında verilir. Bundan ana-bir erkek kardeşlerin çocukları ile dayılar ve teyzeler istisna edilir. Bunlar mirasçı erkeğe iki pay, kadına bir pay şeklinde taksim etmezler, eşit taksim ederler.

 

Alimlerin ifadesinden anlaşıldığına göre "zevi'l-erhamın mirasçı kılınması, kendileri aracılığıyla ölüye bağlandıkları kimselerin mirasçılığı gibi ya ashab-ı feraiz veya asabe olarak olur" ki bu doğrudur.

 

Kadı Hüseyin'e göre zevi'l-erham, asabeler gibi mirasçı kılınır; çünkü onlarda yakınlık dikkate alınır. Erkeğin payı kadından daha fazla olur. Tek başına olan kişi bütün mirası alır.

O, yukarıdaki ikinci görüşü (yakından başlayarak mirasçı kılma) görüşünü esas almıştır.

 

İki görüş arasındaki farkın daha iyi anlaşılması için buna dair bazı örnekler verelim:

 

[Birinci örnek]

 

Bir kimse öldüğünde geride "kızının kızı" ve "oğlunun kızının kızı" kalsa;

 

Birinci görüşe göre birisi kız, diğeri oğlun kızı yerine konulur ve ashab-ı feraiz ve artan payın geri verilmesi yoluyla terikeye sahip olurlar. Bunlar mirasları nispetinde dörtte bir ve dörtte üç şeklinde pay sahibi olur.

 

İkinci görüşe göre mal kızın kızına ait olur; çünkü ölüye daha yakındır.

 

[İkinci örnek]

 

Bir kimse öldüğünde geride "kızın oğlunun kızı" ve "oğlun kızının kızı" kalsa;

 

Mal ittifakla ikinci şahsın olur. İlk görüşe göre bunun sebebi, ikinci şahsın mirasçıya daha yakın olmasıdır. İkinci görüşe göre ise dereceler eşit olduğunda yakınlık dikkate alınır.

 

[Üçüncü örnek]

 

Geride kalanlar:

 

A. "ölenin bir kızının [mesela Ayşe'nin] kızı ve oğlu",

 

B. "ölenin diğer kızının [mesela Fatma'nın] kızı".

 

Burada Fatma'nın kızı terikenin yarısını alır. Kalan yarım ise Ayşe'nin oğlu ve onun kız kardeşi arasında ikili birli taksim edilir. Bu şöyle yapılır: Önce ölen kişinin terikesi iki öz kızına [Ayşe ve Fatma'ya] ashab-ı feraizden olma ve red yoluyla verilir. Daha sonra ilk kıza [Fatma'ya] verilenin yarısı onun kızına, diğer kıza [Ayşe'ye] verilenin yarısı da erkek ve kız çocuğuna ikili birli verilir.

 

Burada geride kalanların mirasçılar yerine konulması, miras payına göre olup hacb nisbetine göre değildir. Bunu Hocam Remli belirtmiştir. Bu görüşten istifade etmek gerekir, zira ben başka bir yerde bu görüşü görmedim. Örneğin bir kimse öldüğünde geride "karısı", "kızının kızı" kalmış olsa, kızının kızı, ölenin karısının payını [dörtte birden] sekizde bire hacb etmez. Diğerleri de böyledir.

 

[Dördüncü örnek]

 

Bir kimse öldüğünde geride şunlar kalmış olsa;

 

Ana-baba bir erkek kardeşinin [Ali' nin] kızı [Fatma],

 

Baba-bir erkek kardeşinin [Hasan'ın] kızı [Ayşe],

 

Ana-bir erkek kardeşinin [Hüseyin'in] kızı [Hatice] kalmış olsa,

 

Terikenin 1/6'sl ana-bir erkek kardeşin kızına [Hatice'ye] ait olur. Kalan [5/6] ise ana-baba bir erkek kardeşin kızına [Fatma'ya] ait olur.

 

 

       ABEK kızı    BEK kızı             AEK kızl(38)

-----------------------------------------------------------------------------------------------

       (Asabe)        (Alamaz)             (Südüs)

       5/6               Alamaz               1/6

 

 

Bu örnekte babaların mirasçılık durumları dikkate alınmıştır.

 

Baba-bir erkek kardeşin kızı [Ayşe] mirastan pay alamamıştır; çünkü ana-baba bir erkek kardeş [Ali] onu hacb etmiştir. Bu meselede ortak payda 6 olur.

 

[Beşinci örnek]

 

Bir kimse öldüğünde geride şunlar kalmış olsa;

Ana-baba bir kız kardeşinin oğlu [Ali],

Baba-bir kız kardeşinin oğlu [Veli],

Ana-bir kız kardeşinin oğlu [Hasan],

 

Mal bunların annelerine ashab-ı feraiz ve red yoluyla beş parçaya bölündüğü gibi bunlarda da beşe bölünür.

 

15. Zevi'l-erham sözlükte bütün yakınları ifade eder. Fıkıh terminolojisinde ise akrabalar içinde mirasçılar arasında [yukarıda] belirtilenlerin dışındakilerdir.

 

Zevi'l-erham on sınıf insandır:

 

[1] - "Annenin babası" ve "Sakıt olan [mirasçı olamayan] bütün dedeler ve nineler":

 

Annenin babasının babası ve annenin babasının annesi buna örnektir. Bu iki sınıf tek olarak kabul edilir. Bunları ayrı kabul edenlere göre zevi'l-erham on bir sınıf olur.

 

[2] - Sulben kızların çocukları:

 

Buna örnek kızın kızı veya oğlun kızının kızıdır. Nevevi'nin "çocukları" ifadesinin de gösterdiği üzere bunlar erkekler de olabilir, kadınlar da olabilir. Burada, oğlun kızlarının çocukları zikredilmemiştir; çünkü "kızlar" ifadesi -benim Nevevi'nin ifadesine eklediğim gibi- onları da kapsamaktadır.

 

[3] - Ana-baba bir, baba-bir ve ana-bir erkek kardeşlerin kızları,

[4] - Ana-baba bir, baba-bir ve ana-bir kız kardeşlerin çocukları,

[5] - Ana-bir erkek kardeşlerin oğulları,

 

Kızları da evleviyetle buna dahildir.

 

Not:  Kız kardeşlerin alt soy hısımları ister erkek ister kız olsun mutlak olarak mirasçı olmadığından her iki sınıfı içerecek şekilde "evlat" kelimesi zikredilmiştir. Erkek kardeşlerin alt soy hısımlarını ise "kızlar" diyerek kayıtlamış ve erkekleri dışarıda bırakmıştır. Nevevi "ana-bir erkek kardeşlerin oğulları" demiştir; çünkü onların kızları "erkek kardeşlerin kızları" ifadesinin kapsamına girmektedir, ayrıca bu, "oğullar" ifadesinden evleviyetle anlaşılmaktadır.

 

[6] - Ana-bir amca: Bu, babanın ana-bir erkek kardeşidir.

[7] - Ana-baba bir, baba-bir veya ana-bir amcaların kızları: Ana-bir amcaların oğulları da böyledir.

[8] - Halalar,

[9] - Dayılar,

[10] - Teyzeler.

 

Bunlar aracılığıyla ölüye bağlanan kimseler de zevi'l-erhamdır. Dede ve ninelerden sakıt olanlar hariçtir; çünkü onlar aracılığıyla ölüye bağlanan bir kimse kalmamıştır.

 

[Yukarıdaki paragraftaki ifade] "on" sayısına atıf olup onlardan farklıdır.

 

Not:

a. Bir kimse ölünce geride üç tane ana-baba bir, baba-bir ve ana-bir teyzeler ve yine üç tane bu şekilde halalar bıraksa, teyzeler terikenin üçte birini alır; çünkü anne, baba ile birlikte hayatta olmuş olsaydı terikedeki payı üçte bir olurdu. Halalar üçte ikiyi alır; çünkü baba, anneyle birlikte hayatta olsaydı terikenin üçte ikisini alırdı.

 

b. Ana-bir dayıların, teyzelerin, halaların ve amcaların çocukları -gerek tek başlarına gerekse bir arada bulunduklarında- tıpkı babaları gibi olup mirasçıya daha yakın olan daha uzak olanı ıskat eder. Şayet onların derecesinde bir veya daha fazla anabir olmayan amca kızı varsa mirasçıya daha yakın olduğundan malı alır.

 

c. Annenin dayıları ve teyzeleri anne anne konumunda olup onun miras aldığı kadar alır, mirası aralarında anne anne öldüğünde ne kadar alıyorsa o kadar alırlar. Annenin amcaları ve halaları annenin babası hükmünde olup onun aldığı mirası alırlar.

 

d. Babanın halaları babanın babası hükmünde olup onun aldığı mirası alırlar. Aynı şekilde bütün dayılar ve teyzeler, kendilerinin kız kardeşi olan nine hükmündedir. Yine bütün amca ve halalar da kendilerinin erkek kardeşi olan dede hükmündedir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

III. BELİRLİ PAYLAR VE SAHİPLERİ