FERAİZ / MİRAS HESABI |
X. MİRASÇILIK ENGELLERİ
Müslüman ve kafir
birbirine mirasçı olamaz.
Mürted mirasçı olamadığı
gibi ona mirasçı olunmaz.
Dinleri farklı bile olsa
kafirler birbirine mirasçı olabilir. Ancak meşhur rivayete göre harbi ile zımmı
birbirine mirasçı olamaz.
Kendisinde kölelik
bulunan kimse mirasçı olamaz. İmam Şafii'nin yeni görüşüne göre bir kısmı hür
olan kimseye mirasçı olunur.
Katil mirasçı olamaz.
[Zayıf] bir görüşe göre öldürme fiili tazmin edilmemişse mirasçı olabilir.
Birbirine mirasçı
olabilecek iki kişi boğulma, binanın yıkılması sonucu veya gurbette ölseler ve
hangisinin daha önce öldüğü bilinmese bunlar birbirine mirasçı olamaz, her
birinin malı diğeri dışındaki mirasçılarına taksim edilir.
Nevevi, mirasçılık
engellerini ve bunun yanında başka konuları içine alan hususları
"fası" başlığı açarak bu bölümde ele almıştır.
Mirasçılık engelleri
beştir:
A. Din Farkı
15. Müslüman ve kafir
birbirine mirasçı olamaz.
[*] - Bu konuda temel
delil, Buharıve Müslim'de geçen şu hadistir: Müslüman, kafire mirasçı olamadığı
gibi kafir de müslümana mirasçı olamaz. (Buhari, Feraiz, 25; Müslim, Feraiz,)
Ayrıca Müslüman ile
kafir arasında velayet bağları kopmuştur.
Kafir bir kimsenin
Müslüman bir şah sa mirasçı olamayacağı konusunda icma vardır. Müslümanı kafire
mirasçı kılma konusunda ise alimler farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.
ÇOğunluğa göre Müslüman kafire mirasçı kılınmaz. [Zayıf] bir görüşe göre ise
nasıl ki [Yahudi ve Hristiyan] kadınlarla Müslüman erkekler evleniyor, ancak
onlar Müslüman kadınlarla evlenemiyorsa Müslüman da kafire mirasçı olabilir.
İlk görüşte olanlar
arada şu farkın bulunduğunu söylemişlerdir: Karşılıklı mirasçı olmak, velayet
bağı ve karşılıklı yardımlaşma özelliğine dayalıdır. Müslüman ile kafir
arasında hiçbir şekilde velayet bağı yoktur. Nikah ise bundan farklı olup bir
tür istihdam [hizmet ettirme] özelliği taşır.
EI-Ümm,
Muhtasaru'l-Müzeni ve başka kitaplarda yer alan açık ifadelere göre bu konuda
vela ve nesep arasında bir fark yoktur. İmam Şafrı'ye bağlı olanlar bu konuda
kendi aralarında icma etmişlerdir.
Not: el-Muharrer'de şöyle denilmiştir:
"Müslüman kafire mirasçı olamaz, aksi de olmaz." Bu ifade, Nevevi'nin
ifadesinden daha açıktır; çünkü bu ifade her iki taraftan da mirasçılığın
olamayacağını ifade ediyor, oysa Nevevi'nin ifadesi aralarında mirasçılığın
olmayacağını söylerken, bir taraftan mirasçılığın olması mümkündür. Kafirin
müslümana mirasçı olamayacağı konusundaki icmaya dayalı olarak bu ifade ancak
anlamını bulmakta, müslümanın kafire mirasçı olamayacağını ise açık olarak
ifade etmemektedir. Nitekim alimler arasında bu konu ihtilaflıdır.
İtiraz: Nevevi'nin ifadesine şu durum bir itiraz
noktası teşkil etmektedir: Bir kafir, geride hamile karısını bırakarak ölse ve
biz çocuğun doğumuna kadar mirası taksim etmeyip bekletsek, kadın bu arada
Müslüman olsa sonra çocuk doğsa, çocuğun annesine bağlı olarak Müslüman
olduğuna hükmetsek bile bu çocuk babasına mirasçı olabilir.
Cevap: Bu çocuk,
babasının öldüğü esnada kafirliğine hükmedilen bir kimse idi, babasına da cenin
olduğu andan itibaren mirasçı olmuştur. Bu yüzden Subki kendi çağdaşları
içinden "fıkıhta muhakkik" ve "ilmine güvenilir" diye
nitelediği bir kimseden şunu nakletmiştir: "Bizim mezhebimizde cansız
olduğu halde mirasçı olan bir varlık vardır ki bu da [ana karnındaki]
nutledir." Subki bu ifadeyi beğenmiştir. Demiri ise buna itiraz ederek
"cansız" ifadesinin şimdi ve geçmişte cansız olan anlamında
kullanıldığını [oysa ce nin in böyle olmadığını] belirterek buna itiraz
etmiştir.
B. İrtidat (Dinden
Dönme)
16. Mürted hiçbir
şekilde mirasçı olamaz. Şöyle ki;
> Mürtedi, kendisi
gibi mürted olan bir şahsa mirasçı kılmak mümkün değildir; çünkü mürted in
geride bıraktığı mal, fey'dir.
> Mürtedi, aslen
kafir olan bir kafire de mirasçı kılmak mümkün değildir; çünkü aralarında
zıtlık vardır. Çünkü asli kafirin kendi dininde kalmasına izin verildiği halde
mürtedin mürted olarak kalmasına izin verilmemektedir.
> Yukarıda
aktardığımız hadis sebebiyle mürtedin müslümana mirasçı kılınması da mümkün
değildir. Mürted, murisin ölümünden sonra Müslümanlığa dönse bile mirasçı
olamaz. İbnü'r-Rif'a'nın "murisinin ölümünden sonra İslam'a dönerse mürted
mirasçı olur" ifadesini Subki "bu görüş hem hadise hem de icmaya
aykırıdır" diyerek reddetmiş ve şunları söylemiştir: "Daha sonra
Müslüman olsa bile mürtedin müslümana mirasçı olamayacağı konusunda icma
bulunduğunu nakledenlerden biri de Ebu Mansur el-Bağdadl' dir. "
17. Mürtede hiçbir
şekilde mirasçı da olunmaz, aksine onun malı -ister Müslüman iken kazanmış
olsun isterse mürted iken kazanmış olsun- devlet hazinesine fey olarak kalır.
18. Bir şahıs, bir
müslümanın -kendi vücudunda da dengi bulunan- organlarından birini koparsa
sonradan organı koparılan kişi irtidat etse ve organının koparılmasının
etkisiyle ölse, organı sebebiyle ödenmesi gerekli olan diyeti "irtidat
gerçekleşmemiş olsaydı ölen şahsa mirasçı olacak olan yakınları" miras
olarak alır. Zina iftirası sebebiyle gerekli olan had cezası da böyledir.
19. Zındık da mürted
gibi olup mirasçı olamaz ve ona mirasçı olunmaz. Zındık, herhangi bir dini
kabul etmeyen [ateist] kimse demektir.
20. Hristiyan iken
Yahudi olan veya benzer durumda olan [yani din değiştiren] kimseler de
böyledir.
21. Kafir bir kimse
İslam hükmüne göre kafir başka bir kimseye -aralarında din farkı olsa bile-
mirasçı olabilir. Örneğin bir Yahudi bir Hristiyan'a, bir Hristiyan bir
Mecusi'ye, bir Mecusi bir putperest'e mirasçı olabileceği gibi bunun aksi de
söz konusu olabilir; çünkü batıl olma bakımından [İslam dışındaki] bütün dinler
tek bir din gibidir.
Yüce Allah şöyle
buyurmuştur: Haktan sonra geriye sapıklıktan başka ne kalmıştır? [Yunus, 32]
İtiraz: Mezhepde daha doğru kabul edilen görüşe göre
bir dinden başka bir dine geçen kimse o dinde bırakılmaz. O halde bir
Yahudi'nin Hristiyan'a veya Hristiyan'ın Yahudi'ye mirasçı olması nasıl
düşünülebilir ki?
Cevap: Bu durum, vela ve
nikahta düşünülebileceği gibi, evlilik veya şüphe yoluyla birleşme sonucu
doğmuş olan bir kişinin ana-babasından biri Yahudi diğeri Hristiyan olduğunda
nesep yoluyla mirasçılıkta da düşünülebilir. Rafii'nin "müşriğin
nikahı" bölümünün hemen öncesinde belirttiğine göre bu durumda çocuk, iki
dinden birini seçme konusunda serbest bırakılır. Kişinin iki çocuğu bulunsa,
bunların biri Y ahudiliği diğeri Hristiyanlığı seçse aralarında din açısından
farklılık olduğu halde babalık, annelik ve erkek kardeşlik bakımından
aralarında mirasçılık söz konusu olur.
22. Meşhur görüşe göre
harbı ile zımmı arasında mirasçılık söz konusu olmaz; çünkü aralarındaki
velayet ilişkisi kopmuştur. Müslümanlarla ahid yapan veya İslam ülkesine eman
ile giren kimse de zımmı gibidir. Dolayısıyla bunlar arasında mirasçılık geçerli
olduğu gibi her birinin arasında da mirasçılık geçerlidir; çünkü bunların can
dokunulmazlığı bulunmaktadır.
Nevevi, "ahid yapan
kafir" demiş olsa daha uygun olurdu; çünkü harbı ile anlaşma yapan kimse
arasında mirasçılık cereyan etmeyince, harbı ile zımmı arasında mirasçılığın
cereyan etmediği evleviyetle anlaşılır.
Diğer görüşe göre ise
kafir olma özelliği her ikisini de kapsadığından harbı ile zımmı arasında
mirasçılık söz konusu olur.
c. Kölelik
23. Arapça'da kölelik
için kullanılan "rikk" kelimesi sözlükte kulluk ve ince / zayıf
şeyanlamına gelmektedir. Fıkıh terminolojisi olarak ise kafirlik sebebiyle
insanda var olduğu kabul edilen hükmı bir acziyet halidir.
24. [Hukuki statüsünde hiçbir
değişiklik olmamış olan sıradan] köle, müdebber, mükateb, ümmü veled ve kısml
köle vb. kendisinde kölelik özelliği bulunan kimse mirasçı olamaz; çünkü köle
mirasçı olsa, kendisine intikal eden mülkiyet efendisine ait olacaktır. Oysa
efendi ölen şahsa yabancıdır.
Süheyli bu hükme
delilolarak "Allah size çocuklarınız konusunda şunu emrediyor: Erkek için
iki dişi payı vardır" ayetinde "için" ifadesi mülkiyeti
bildirir, köle ise malik olamaz.
Kısmı kölenin
kendisindeki hürriyet oranında mirasa sahip olacağı konusunda mezhep içinde bir
görüş de bulunmaktadır. Bu, İmam Şafii'nin İhtilafu'l-hadıs adlı eserinde
"kısmı köle mirasçı olamaz" hükmü üzerinde bir icma bulunduğu
şeklindeki nakline aykırıdır. Çünkü bu köle nikah, boşama ve velayet konularında
kendisindeki kölelik sebebiyle eksiktir, bu yüzden normal köle gibi bu köle de
mirasçı olamaz.
25. EI-Muharrer'de açık
olarak ifade edildiği üzere bütünü köle olan bir kimseye başkası da mirasçı
olamaz. Nevevi'nin şu ifadeleri bunu zikretmeye gerek bırakmamıştır: "İmam
Şafii'nin yeni görüşüne göre kısmen hür olan bir kimse bu hür olan kısmıyla
sahip olduğu bir malı ölüp de geride bırakmış olsa bu mala mirasçı
olunur." Çünkü onun o mal üzerindeki mülkiyeti tamdır, bu yüzden onun hür
olan yakını veya onun bir kısmını azat etmiş olan efendisi ve karısı ona
mirasçı olur. Onun efendisi, onun köle olarak kazandığı şeyler üzerindeki
hakkını tam olarak aldığından herhangi bir miras alamaz.
İmam ŞafiI' nin eski
görüşüne göre kısmen hür olan kimseye mirasçı olunamaz, onun sahip olduğu
mallar efendisine ait olur.
Not: "Köle mirasçı olamaz" hükmünden şu
durum istisna edilmiştir: Eman ile İslam ülkesine girmiş olan bir kafirin hür
olduğu esnada bir kısas alacağı ve başkasına bıraktığı bir emaneti bulunsa,
daha sonra eman ortadan kalksa ve bu kişi esir alınıp köleleştirilse, köle
aldığı yaradan ölmüş olsa, kölenin değeri üzerinden ödenecek olan diyet daha
doğru görüşe göre kölenin mirasçılarına ait olur. Zerkeşi "bizim
mezhebimizde, bütünü köle olduğu halde kendisine mirasçı olunan bundan başka
bir örnek yoktur" demiştir.
D. Murisini Öldürme
26. Murisini öldüren
katil hiçbir durumda ona mirasçı olamaz.
[*] - Bunun delili
TirmizI'nin rivayet ettiği şu hadistir: Katil mirasçı olamaz. (Tirmizi, Feraiz,
17)
Kişi, kendi öldürdüğü
kişiye mirasçı olmuş olsa, mirasçı olacağı kişiyi öldürerek mirasa bir an önce
kavuşmak istemesinden emin olunamaz. Bu yüzden maslahat gereği katil mirastan
mahrum edilmiştir. Ayrıca kişinin murisini öldürmesi aradaki velayet bağını
koparmaktadır, mirasçılığın sebebi ise bu velayet bağıdır.
Adam öldürme ister
kasten ister başka türlü olsun, ister tazmine tabi olsun ister olmasın ister
doğrudan olsun ister olmasın, ister -babanın, kocanın ve öğretmenin dövmesi
örneklerinde olduğu gibi- maktulün iyiliği için yapılan bir fiil sonucu olsun
ister olmasın, ister ikrah altında öldürme gerçekleşsin ister böyle olmasın,
öldürme işlemi kişinin mirastan mahrum olmasına yol açar.
[Zayıf] bir görüşe göre
öldürme işlemi tazmine tabi olmazsa örneğin öldürme işlemi bir kısas veya had
cezasını uygulamak amacıyla yapılmış olursa ölderen kişi mirasçı olur; çünkü
burada katil bir hakka dayanarak öldürmüştür. Yukarıdaki hadis bunun dışındaki
durumlara yorulur.
Not: Nevevi'nin ifadesinden şöyle bir izlenim doğmaktadır:
"Tazmine tabi olmayan adam öldürme fiili, bir sebebe bağlı olarak bile
gerçekleşmiş olsa mirasçılığa engelolur." Bu kastedilmemiştir. Çünkü bir
kadın doğum esnasında ölmüş olsa, çocuk annesine mirasçı olmakla birlikte
herhangi bir tazmin söz konusu olmaz.
Nevevi'nin ifadesinden
şu anlam da çıkmaktadır: "Öldürülen kişi öldürene mirasçı olur".
Darimı ve başkalarının
belirttiği üzere bu konuda herhangi bir görüş ayrılığı yoktur. Bu, şu şekilde
olabilir: Bir kimse murisini yaralasa, daha sonra yaralayan kişi ölmüş olsa,
ardından yaralanan kişi bu yaradan ölse, yaralanan kişi yaralayana mirasçı
olur.
E. Ölüm Vaktinin
Belirlenememesi
27. Birbirine mirasçı
olabilecek iki kişi bir boğulma, yangın, bina yıkılması olayında birlikte ölse veya
gurbet diyarında birlikte ölseler veya hangisinin önce hangisinin sonra öldüğü
bilin me se bunlar birbirine mirasçı olamazlar; çünkü mirasçılığın şartı,
mirasçı olan
kişinin muristen sonra
öldüğünün kesin olarak bilinmesidir. Oysa yukarıda belirtilen durumlarda bu
kesinlik yoktur. Hangisinin önce öldüğünün bilinmemesi şu şekillerde olabilir:
Birinin önce diğerinin sonra öldüğü bilinmekle birlikte hangisinin önce öldüğü
bilinmeyebilir veya birinin diğerinden önce mi sonra mı öldüğü bilinmez.
Burada beş farklı durum
söz konusu olabilir:
a) Her iki şahsın aynı
anda öldüğünün bilinmesi,
b) Birinin diğerinden
önce öldüğü ve önce ölenin kim olduğunun bilinmesi,
c) İki şahsın birlikte
mi yoksa farklı zamanlarda mı öldüğünün bilinmemesi,
d) Birinin daha önce
öldüğü bilinmekle birlikte hangisinin önce öldüğünün tam bilinmemesi,
e) Hangisinin önce
öldüğü belirlendikten sonra bunun karışması.
Son durumda durum
netleşinceye veya sulh yapılıncaya kadar miras taksim edilmeksizin bekletilir.
İkinci durumda miras taksim edilir.
Kalan üç durumda,
boğulma vb. sonucu ölen iki kişinin geriye bıraktığı malvarlığı kalan
mirasçılara ait olur; çünkü Yüce Allah, ölmüş olan kimselere hayatta olanların
mirasçı olabileceğini söylemiştir. Burada ise birinin ölümü esnasında diğerinin
hayatta olduğu bilinmemektedir. Ölü olarak doğan ceninin mirasçı olamaması gibi
bunlar da mirasçı olamaz. Ayrıca bunların yalnızca birini mirasçı kılsak keyfı
hüküm vermiş oluruz. Her ikisini de birbirine mirasçı kılsak ortada bir hatanın
olduğu kesin olarak bilinmektedir; çünkü her ikisi birlikte ölmüşse ölüyü ölüye
mirasçı kılmış oluruz. Biri diğerinden sonra ölmüşse önce öleni sonra ölene
mirasçı kılmış oluruz. Bu durumda her bir ölünün diğerini geride bırakmadığı
varsayılır.
Not:
a. Nevevi'nin, tıpkı et-
Tenbih 'te yer alan ifade gibi "birisi diğerine mirasçı olamaz"
demesi daha uygun olurdu; çünkü ölüm tarihinin bilinmemesi mirasa hükmetmeye
engeldir, bizzat mirasın kendisine engel değildir.
b. Nevevi'nin
"ikisi birbirine mirasçı olamaz" ifadesi hususi bir ifade değildir.
Zira bu iki kişiden biri diğerine mirasçı olabilecek durumda olduğu halde
diğeri ona mirasçı olamasa, örneğin bir hala ile onun erkek kardeşinin oğlu
ölse hüküm yine yukarıdaki gibi olurdu.
c. Nevevi'nin belirttiği
mirasçılık engelleri yukarıda da ortaya koyduğumuz gibi beş tanedir. Nevevi
hükmi devir konusuna temas etmemiştir. Bu, bir kimsenin mirasçı olmasının
mirasçı olmama sonucunu doğurmasıdır. Şöyle ki; Ölen şahsın erkek kardeşi, ölen
kardeşinin bir oğlu bulunduğunu ikrar etse bu ikrar ile çocuğun nesebi sabit
olur, ikrar eden kimse mirasçı olamaz. Nevevi bunu ikrar konusunda
zikretmiştir.
İbnü'I-Haim Kafiye adlı
eserine yazdığı şerhte şöyle demiştir: Gerçek miras engelleri dörttür: Öldürme,
kölelik, ülke farkı ve devr. Nevevi'nin bunun ötesindeki şeylere "miras
engeli" adını vermesi mecazi bir ifadedir.
Başka kimileri miras
engellerinin altı olduğunu söylemiştir. Bunun dördü yukarıda belirtildiği
gibidir. Diğer ikisi ise irtidat ve ahid farklılığıdır. Bunların dışındakiler
mecazi bir ifadedir. Bir durumun bulunması halinde mirasçılığın olmaması bunun
mirasçılığa engelolmasından değil, durumunda olduğu gibi mirasçılık şartının
bulunmamasından veya nesebin bulunmaması durumunda olduğu gibi sebebin
bulunmamasındandır. Bu görüş en uygun görüştür.
Bazıları miras engelleri
arasında "peygamberlik" özelliğini de saymışlardır. Bunun delili
Buhan ve Müslim'de geçen şu hadistir: "Biz peygamberler topluluğu miras
bırakmayız. Bizim geriye bıraktığımız şey sadakadır. "(Buhari, Meğazi, 26;
Müs!im, Cihad, 15)
Bunun hikmetleri
şunlardır: Mirasçılarından herhangi biri onların ölümünü temenni edip de bu
yüzden helake uğramasın, onların dünyaya rağbet ettikleri zannedilmesin, malları
onların ölümünün ardından sadaka olarak verilsin ve bu yolla ecirleri daha da
artsın. Bazıları "peygamberlik" özelliğinin mirasa bir engel olarak
zikredilmesinden onlara mirasçı olunamadığı gibi onların da mirasçı
olamayacağını anlamıştır, oysa durum böyle değildir.
İnsanlar mirasçı olma
bakımından dört kısımdır:
a. Birbirlerine mirasçı
olan ve miras bırakanlar,
b. Ne miras bırakan ne
de mirasçı olan,
c. Miras bırakan ancak
mirasçı olamayan,
d. Mirasçı olan ancak
miras barakmayan.
Birinciye örnek
karı-koca ile iki erkek kardeştir.
İkinciye örnek köle ve
mürteddir.
Üçüncüye örnek bir kısmı
hür olan kişi ve ceninin gurresidir. Bunlara yalnızca mirasçı olunur.
Dördüncüye örnek
peygamberlerdir. Onlar başkalarına mirasçı olur, onlara mirasçı olunmaz.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
XI. MİRAS
TAKSİMİNİN BEKLETİLMESİ