ÖLDÜRME VE YARALAMA |
Kısas Edilecek Organ
Yerine Diğer Taraftaki Organın Kesilmesi
Bil ki birazdan gelecek
olan mesele "dehşet [şaşkınlık] meselesi" diye isimlendirilmiştir. Bunun
içinden çıkabilmek için birkaç durum söz konusudur.
Birinci durum
Bunların birincisi
kişinin organının kesilmesini serbest bırakmayı kastetmesidir. Nitekim Nevevi
buna şu sözleriyle işaret etmiştir:
61. Mükellef ve sağ ele
kısas uygulama hakkına sahip olan bir şahıs, suçluya "sağ elini
çıkar!" dediği halde, suçlu sol elini çıkarsa, bunu yaparken de o elinin
sol el olduğunu ve sol elini çıkarmasının kısas için yeterli olmayacağını
bilerek bunu yapsa ve bununla sol elinin kesilmesini serbest kılmayı kast etse,
mükellef, hür, sağ elde kısas uygulama hakkına sahip olan diğer şahıs da sol
eli kesse bu kesme karşılığında kısas ve diyet gerekmez. Kesen kişi bunun sol
el olduğunu bilse ve sol el kesmenin kısasa karşılık yeterli olduğunu zannetse
de böyle olmasa da, bu eli sağ ele karşılık bedel kabul etmiş olsa da olmasa da
hüküm böyledir. Çünkü sol elini uzatan kişi, açıkça "bu elimi kesmeni
serbest kıldım" demiş olmasa bile herhangi bir karşılık olmaksızın bu
elini feda etmiştir. Bu şuna benzer: Bir kimse bir şahsa hitaben "bana
eşyalarını ver de denize atayım!" dese, muhatap da eşyasını verse ve o
kişi bunları denize atsa tazmin gerekli olmaz.
Bu durumda kısasta hak
sahibi olan şahsın sağ ele kısas uygulama hakkı devam eder. Ancak, sol elini
kesmeyi serbest bırakan kişi ölürse veya kısas yoluyla sol eli kesen şahıs
bunun kısas için yeterli olduğunu zannediyorsa ya da bunu sağ ele karşılık
kılmışsa o zaman [sağ ele kısas uygulayamaz] diyet alma yoluna gider; çünkü sol
el karşılıksız kesilmiştir.
62. Nevevi'nin
ifadesinde takdir ettiğimiz "mükellef" ifadesi akıl hastasını
dışarıda bırakmaktadır. Zira akıl hastası olan kişi sol elini çıkarsa ve kısas
yapan kişi durumu bilerek bunu kesse, kendisine kısas uygulamak gerekli olur.
Durumu bilmeyerek keserse diyet ödemesi gerekir.
Bu, şu şekilde olabilir:
Bir kimse aklı başında iken [kısas gerektiren] bir suç işler, sonra akıl
hastası olur. Aksi taktirde suç işlediği anda akıl hastası olan kimsenin sol
eli, onun kesmeyi serbest kılmasıyla kesinlikle heder olmaz.
63. Kesen kişi köle
olduğunda kısasın düşüp düşmeyeceği konusunda Ravdatü't-talibin ve
eş-Şerhu'l-kebir' de "ikrah" bölümünde tercih yapılmaksızın
belirtildiği ne göre mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır. Bulkini kısasın
düşeceği görüşünü tercih etmiştir ki zahir olan da budur.
Not: NevevI'nin ifadesinden, hak sahibinin
doğrudan kendisinin organı keseceği gibi bir anlam çıkmaktadır, oysa daha önce
geçtiği üzere organlarda kısas uygulanırken bunu hak sahibi olan kişinin uygulamasına
müsaade edilmez. Mütevellı bunu, devlet başkanının hak sahibi olan şahsa kısası
bizzat uygulama izni verdiği durumla örneklendirmiştir.
İkinci durum
İkinci durum, [sağ el
yerine sol elini] çıkaran şahsın bunu sağ ele karşılık olarak çıkarmayı
kastetmesidir. Nitekim Nevevi aşağıdaki sözleriyle buna dikkat çekmiştir.
64. [Sağ el yerine] sol
elini çıkaran kişi, eli kesildikten sonra "ben elimi çıkardığım esnada
bunu sağ elimin yerine kesilmesi için çıkardım ve bunun yeterli olduğunu
zannediyordum" dese, eli kesen şahıs bu zan konusunda kendisini
yalanlayarak "aksine sen elinin sol el olduğunu ve sağ el yerine
kesilmesinin yeterli olmayacağını biliyordun" dese [hüküm ne olur? Bu
konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:
Birinci görüş
Daha doğru görüşe göre
sol ele kısas uygulanmaz. Kısasın gerekli olmaması bakımından şu durumlar
birbirine eşittir:
> Kesen kişinin
"ben onun kesmeyi serbest bıraktığını zannettim" demesi,
> Veya "onun sağ
eli olduğunu zannettim" demesi,
> Veya" onun sol
eli olduğunu ve bunun kısas için yeterli olmadığını biliyordum" demesi,
> Veya "ben onu
sağ eli yerine kestim ve bunun yeterli olacağını zannettim" demesi.
Bunlar arasında fark
yoktur; çünkü sol elini çıkaran şahsın elini feda etmiş olma şüphe si bulunmaktadır.
Zira biz bunu, kişinin kesmeye izin vermesi gibi kabul ettik. Kişi bir
başkasına "benim elimi kes!" dese ve o şahıs da elini kesmiş olsa ona
kısas uygulanmaz.
Bu durumda sol eli
kesmeye karşılık diyet ödemesi gerekir. Çünkü elin sahibi karşılıksız olarak
elini feda etmemiştir.
İkinci görüş Kısas
gerekir.
İlk durumda kısasın
gerekli olacağı görüşü, Cüveyni'nin bir ihtimalolarak belirttiği görüştür.
İkinci durumda
Ravdatü't-talibin' de mukabil görüş hakkında "mezhepte esas alınan
rivayet", üçüncü durum hakkında "daha dOğru görüş" ve dördüncü
durum hakkında ise "doğru görüş" denilmiştir.
Not: Nevevi'nin bu ikinci duruma ilişkin
zikrettikleri, el-Muharrer, Ravdatü't-talibin, eş-Şerhu'l-kebir ve
el-Muharrer'in ifadesine uygun değildir. el-Muharrer'deki ifade şöyledir:
Eli kesilen kişi,
"ben bu kesmeyi, sağ el yerine gerçekleştirmeyi kastettim ve bunun yeterli
olacağını sandım" dese, kesen şahıs "ben çıkarılan elin sol el
olduğunu ve bunun sağ ele uygulanması gereken kısasa karşılık yeterli olmadığını
biliyordum" dese, daha doğru görüşe göre kısas uygulanmaz.
Rafiı'nin kastı konuşan
kimsenin [karşı tarafa hitap ederek "biliyordun! demesi değil, kendisini
kastederek] "biliyordum" demesidir. Nevevi ise bunun muhatap için
olduğunu sanarak bunu "yalanlama" olarak ifade etmiştir.
İbn Şühbe şöyle
demiştir: Bu, iki sebeple doğru değildir:
Birincisi bu, iki
tarafın anlaşmazlığa düştüğü bir mesele değildir. Ravdatü't-talibin ve diğer
eserlerde bu kısımda yer alanların tümünde kesen kişinin zannı veya bilgisi
dikkate alınmaktadır.
İkincisine gelince bu
şunu gerektirir: Karşı taraf, kesen şahsın sözünü tasdik etse o zaman sol ele
kısas uygulamak gerekir. Oysa Celaleddin el-Mahalli'nin şerhinde ve
Ravdatü't-talibin'in bu duruma ilişkin ifadesinde daha doğru görüşe göre yine
kısas uygulanmayacağı belirtilmiştir.
65. İlk durumda sağ elin
kesilmesi hakkı kesin bir biçimde varlığını korumaktadır. İkinci durumda
mezhepte esas alınan görüşe göre böyledir. Üçüncü durumda, iki görüşten daha
doğru olanına göre böyledir; çünkü bu üç durumda kişi hakkını alamamış, af da
etmemiştir. Dördüncü duruma gelince; burada kısas düşer. Her biri kestiğinin
diyetini alır.
Kesme sirayet ederek
ölüme sebep olsa can diyeti gerekli olur, sol el diyeti bunun içine girer.
Üçüncü durum
et-Tetimme adlı eserde
şöyle denilmiştir: "Sol elini çıkaran kişinin üçüncü durumu "şaşırdım
/ dehşete düştüm" demesidir. Nitekim Nevevi şu sözleriyle buna işaret
etmiştir:
66. [Kısas yoluyla sağ
eli kesilmesi gerektiği halde sol elini kesilmek üzere] çıkaran kişi
"şaşırarak sağ elim zannedip sol elimi çıkarmışım" dese veya
"muhatabımın bana, sol elini çıkar dediğini zannettim" dese, buna
karşılık kısasta hak sahibi olan ve şahsın sol elini kesen kişi "ben o
eli, onun sağ eli zannettim" dese [hüküm ne olur? Bu konuda iki rivayet
bulunmaktadır:]
Birinci rivayet
Mezhepte esas alınan
rivayete göre kesen kişinin sol eline kısas uygulanmaz. Bu elin diyetini
ödemesi gerekir. Ancak şu durumlarda kesen kişinin sol eli de kısas yoluyla
kesilir:
> Kesen kişinin
"ben onun elini feda ettiğini sandım" demesi,
> "Dehşete
kapıldım" demesi,
> "[Sağ ele
karşılık sol elin kesilmesinin] yeterli olmadığını biliyordum" demesi.
İlk durumda kısasın
gerekli olmasının sebebi şudur: Bu, bir kimseyi öldürüp de sonradan "onun
bana, kendisini öldürmek için izin verdiğini sanmıştım" demesine benzer.
Kişi, sol kolunu çıkaran kişinin onu feda ettiğini zannetse, sol kolunu çıkaran
kişi de bunun sağ eli yerine kesilmesine niyet etse kısas gerekmez. Bununla
önceki mesele arasında şu fark vardır: Kişinin, sağ eli yerine sol elinin
kesilmesi için bu elini uzatması karşı tarafı bu eli kesmeye musaHat kılması
anlamına gelir. Ancak şaşırarak veya "sol elini çıkar!" dediğini
zannederek bunu yapması farklıdır.
İkinci durumda kısasın
gerekli olmasının sebebi şudur: Şaşırmak, kesen kişiye uygun bir durum
değildir.
Üçüncü durumda kısasın
gerekli olma sebebi şudur: Elini çıkaran kişi diğer şahsı bu eli kesmeye
musaHat kılmamıştır.
Sağ ele kısas uygulama
hakkı düşmez. Ancak kişi "ben bunun sağ ele uygulanacak kısas yerine
geçeceği ni zannettim" veya "sağ elin yerine kestim" derse o
zaman -daha önce de geçtiği üzere- sağ ele uygulanacak kısas düşer.
Not: Yukarıda geçen örneklerde sol elde diyeti
gerekli kıldığımız durumlarda bu diyet kişinin kendi malından ödenir; çünkü
kişi kasıtlı olarak sol eli kesmiştir. Yine bir parmak bOğumuna karşılık iki
parmak boğumu kesen ve "yanlışlıkla yaptım ve bir parmak boğumu kestiğimi
zannettim" diyen kişinin durumu da böyle olup fazladan kestiği boğum için
diyeti akılesi değil kendisi malından öder; çünkü onun ikrarı akıle aleyhinde
geçerli değildir.
Şayet kasten kestiğini
itiraf ederse fazladan kestiği boğum kesilir. Yanlış yaptığını söylediğinde
yeminle birlikte sözü kabul edilir; çünkü neyi kastettiğini en iyi kendisi
bilir.
Sağ elde kısası gerekli
gördüğümüz durumda bu kısas sol el iyileşince uygulanır; çünkü peşpeşe iki elin
kesilmesi durumunda ölüm tehlikesi söz konusu olur.
Hak sahibi akıl hastası
olup saldırgan şahsa "sol elini çıkar!" veya "sağ elini
çıkar!" dediğinde muhatap elini çıkarsa ve o da kesse, kesilen el heder
olur; çünkü akıl hastası, diğer şahsın onu musallat etmesi sonucunda eli
kesmiştir. Şayet elini çıkarmadığı halde akıl hastası onun sağ elini keserse
onun hakkını tahsil etmesi sahih olmaz; çünkü kısas uygulama ehliyeti
bulunmamaktadır. Bu durumda her biri üzerine diyet gerekir, her ikisi de
karşılıklı olarak düşer. Elini çıkaran kişinin neye niyet ettiği [neyi
amaçladığı] konusunda yapacağı açıklama kabul edilir; çünkü kendi amacını en
iyi o bilir.
Yukarıda geçen
hükümlerin tümü kısas konusu ile ilgilidir. Şayet hırsızlık cezası uygulanırken
cellad hırsıza "sağ elini çıkar!" dediği halde hırsız sol elini
çıkarsa ve cellat da bunu kesse, mezhepte esas alınan ve İmam Şafii tarafından
açık ifade edilen görüşe göre yapılan işlem had için yeterli sayılır. Arada şu
fark vardır: Had cezasında amaç acı çektirmek ve tutmaya yarayan organın
işlevinin geçersiz kılınmasıdır. Bu da gerçekleşmiştir. Oysa kısas cezası
denklik esasına dayalıdır.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
KASITLI ÖLDÜRME -
YARALAMA FİİLİ VE AFF'IN GEREKTİRDİĞİ HÜKÜMLER