MUĞNİ’L-MUHTAC

ET’İME / YİYECEKLER

 

3. SIRF KARADA YAŞAYAN HAYVANLAR

 

Kara hayvanlarından evcil dört ayaklılar, at, vahşi sığır, yaban eşeği, geyik, sırtlan, keler, tavşan, tilki, Arap tavşanı [yaban sıçanı], çöl tilkisi, samur helaldir.

 

Katır, evcil eşek, azı dişi bulunan aslan, kaplan, kurt, ayı, til, maymun gibi tüm yırtıcı hayvanlar ile doğan, şahin, çakır doğan, atmaca, akbaba ve kartal gibi pençeli kuşlar haramdır. Çakal, vahşi kedi de [vaşak] daha doğru görüşe göre böyledir.

 

Öldürülmesi teşvik edilen yılan, akrep, alaca karga, çaylak, fare ve saldırgan tüm yırtıcılar haramdır. Mısır akbabası ve hindi akbabası da böyledir.

 

Daha doğru görüşe göre ekin kargası helal, papağan ve tavus kuşu haramdır.

 

Devekuşu, martı, ördek, kaz, tavuk, güvercin helaldir. Güvercin, suyu nefes almaksızın içip sesini tekrar tekrar döndüren tüm hayvanlara verilen isimdir.

 

Bülbül, yunt kuşu, sığırcık gibi rengi ve türü farklı olsa bile serçe şeklinde olan kuşları yemek helaldir. Kırlangıç [cennet serçesi] ise helal değildir. Karınca, arı, sivri sinek, uyuz sineği ve kurtçuk helal değildir. Yine yenilen bir şeyin veya başka şeyin içinde dOğan diğer hayvanlar da böyledir.

 

Hakkında nas bulunmayan hayvanlara bakılır: Araplar içinde [zorluğun söz konusu olmadığı] refah halinde iken maddi durumu yerinde olan ve selim fıtrat sahibi kimseler iyi-güzel görüyorsa yemek helal olur, bunu çirkin görüyorlarsa [tiksiniyorlarsa] helal olmaz.

 

Bir hayvanın ismi bilinmiyorsa Araplara sorulur ve onların hayvana verdiği isme göre hareket edilir. Şayet bu hayvanın onlarda bir ismi yoksa hayvanın en çok benzediği hayvan dikkate alınır.

 

7. Kara hayvanlarından, dört ayaklı evcil hayvanlar helaldir. Bunlar -farklı türleri bulunmakla birlikte- deve, sığır ve davardır. Çünkü Yüce Allah "evcil dört ayaklı hayvanlar size helal kılındı" [Maide, 1] buyurmuştur.

 

8. At da helaldir. Bu konuda Arap atları ile diğerleri arasında fark yoktur. Çünkü Buhari ve Müslim'de, Cabir'den rivayet edildiğine göre RestiluIlah (s.a.v.) Hayber'in fethedildiği gün evcil eşeklerin etini yemeyi yasaklamış, at etlerinin yenmesine ise izin vermiştir. (Buhari, Meğazi, 4219; Müslim, Sayd ve zebaih, 4997)

 

Yine bu iki eserde Esma radiyallahu anha' dan şu ifade nakledilmiştir: "Biz, Resulullah (s.a.v.) zamanında Medine'de iken bir at kestik ve yedik. "(Buhari, Zebaih ve Sayd, 5510; Müslim, Sayd ve zebdih, 4999)

 

Halid bin Velid'den at etlerini yemenin yasaklandığına dair rivayete gelince; İmam Ahmed bin Hanbel ve başka hadis alimleri bu rivayetin münker olduğunu söylemişlerdir. Ebu Davud bu rivayetin mensuh olduğunu söylemiştir.

 

At etini yemenin haram olduğuna dair "atları, katırları ve eşekleri bin men iz ve zinet olarak yarattık" [Nahl, 8] ayeti delil olarak ileri sürülmüştür. Bu ayette, yüce Allah kendi lütfunu ifade ederken [atın yenmesinden değil binilmesinden] söz etmiştir. Beyhaki ve başka alimlerin belirttiği üzere bu delillendirme reddedilir; çünkü ayetin Mekke'de indirildiği konusunda ittifak bulunmaktadır. Oysa eşek etlerinin Hayber' de hicretin yedinci yılında haram kılındığı konusunda ittifak vardır. Bu da gösteriyor ki ne Hz. Peygamber (s.a.v.) ne de sahabe bu ayetten eşeklerin ya da diğer hayvanların haramlığını anlamışlardır. Şayet bu ayet atların haramlığına delalet etmiş olsaydı o zaman eşeklerin haramlığına da delalet etmiş olurdu. Oysa Hz. Peygamber (s.a.v.) ve sahabe eşek etinden uzak durmamışlar, bu durum Hayber'in fethine kadar sürmüş ve eşek etleri o zaman haram kılınmıştır. Ayrıca ayette yalnızca binme ve süslenmenin zikredilmesi bunun dışındaki şeylerin olmadığı anlamına gelmez. Ayette bu ikisinin özellikle belirtilmesi at bulundurmanın en büyük amacını ifade ettiği içindir. Nitekim [yenilmesi haram olan şeyleri belirten ayette domuzla ilgili olarak] "ölmüş hayvan, kan ve domuz eti size haram kılındı" [el-Maide, 3] buyrulmuştur; çünkü domuzun elde bulundurulmasının en büyük amacı etidir. Oysa alimler domuzun iç yağlarının, kanının ve diğer organlarının da haram olduğu konusunda icma etmişlerdir.

 

9. Yaban sığırı ve yaban eşeği helaldir. Yaban sığırı evcil keçiye çok benzer. Boynuzlarıyla son derece süsücü olup kendisini bu boynuzlarıyla savunur. Bu ikisinin helal olma sebebi bunların "tayyibat [temiz ve hoş şeyler]" kapsamında olmasıdır. Ayrıca Buhari ve Müslim'de yer alan hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.) yaban eşeği hakkında "onun etinden yiyin" demiş ve kendisi de yemiştir. İlki de [yani yaban sığırı] buna kıyas edilmiştir.

 

Yaban eşeğinin evcilleşmiş olması ile yabanı olarak kalmış olması arasında bir fark yoktur. Nitekim evcil eşeğin hükmü de her iki durumda değişmemektedir.

 

10. Erkek ve dişi geyik yemenin helal olduğu konusunda icma vardır. Sırtlan yemek de helaldir; çünkü Tirmizl'nin rivayet ettiği hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.) "onu yemek helaldir" buyurmuştur. Tirmizi bu hadisin hasen-sahih olduğunu söylemiştir. (Tirmizi, Et'ime, 5391)

 

İmam Şafii şöyle demiştir: "İnsanlar öteden beri Safa ile Merve arasında sırtlan etini yerler ve buna hiç kimse tepki göstermez."

 

Ayrıca sırtlanın azı dişi zayıf olup hayvan bununla güç bulamaz ve bununla yaşayamaz.

Sırtlan, hayvanların en ahmaklarındandır; çünkü avlanmak için uyuma numarası yapar.

Demırı şöyle demiştir:

"Sırtlanın şaşılan özellilerinden birisi adet görmesidir. Ayrıca sırtlan bir yıl erkek bir yıl dişi olur. "

 

11. Keler [çöl kertenkelesi] yemek helaldir; çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.)'in huzurunda ve onun sofrasında bu yenilmiştir. Peygamberimiz bundan yemeyince kendisine "bu haram mıdır?" diye soruldu. Peygamberimiz şöyle cevap verdi: "Hayır. Ama bu, benim kavmimin yaşadığı bölgede bulunmayan bir şeyolduğundan midem kaldırmıyor. "(Buhari, Et'ime, 5391; Müslim, Sayd ve zebaih, 5008)

 

Bunu Hz. Peygamber (s.a.v.)'in yasakladığına dair rivayete gelince; şayet bu rivayet sahih ise buradaki yasak "tenzihen mekruhluk" şeklinde yorumlanır.

 

Keler öyle bir hayvandır ki erkeğin iki tane erkeklik organı, dişisinin de iki tane dişilik organı vardır. Kelerin dişleri ölünceye kadar düşmez.

 

12. Tavşan yemek helaldir.

 

Tavşan, oğlağa benzeye, zürafanın aksine ön ayakları kısa, arka ayakları uzun olan bir hayvan olup yere arka ayaklarının arka kısmıyla basar. Tavşan yemenin helal olduğunun delili şudur: Hz. Peygamber (s.a.v.)'e bir tavşanın but kısmı gönderilmiş, Hz. Peygamber (s.a.v.) bunu kabul etmiş ve yemiştir.(Buhari, Hibe, 2752)

 

Ebu Hanife'ye bu rivayet ulaşmadığından tavşanı -tıpkı sırtlan gibiadet gören bir hayvan olması sebebiyle haram saymıştır. Ona göre sırtlan da haramdır

 

13. Tilki yemek de helaldir; çünkü tilki azı dişi güçlü olmayan bir hayvandır. Ayrıca tilki "iyi ve güzel şeyler" kapsamında yer alan bir hayvandır. Tilkinin lakabı "ebu'l-husayn"dır.

 

14. Arap tavşanı [yaban sıçanı] yemek helaldir; çünkü Araplar bunu [tiksinilecek bir hayvan olarak görmeyip] güzel gıdalardan saymışlardır. Ayrıca bu hayvanın azı dişi zayıftır. Hz. Ömer, ihramlı bir kişinin arap tavşanı öldürmesi halinde keffaret olarak kuzu kesmesini gerekli kılmıştır.

 

Arap tavşanı fareye benzer bir hayvan olup ön ayakları kısa, arka ayakları uzundur. Karnı beyaz, sırtı ise bozdur. Kuyruğunun bir tarafında kıllar vardır. Demirl'nin şerhinde [yanlışlıkla] bu hayvanın hem ön hem arka ayaklarının kısa olduğu yazılmıştır.

 

15. Çöı tilkisi yemek de helaldır; çünkü Araplar bunu güzel bir rızık sayarlar. Bu hayvanın derisi yumuşak ve hafif olduğundan derisinden kürk yapılır.

 

16. Samur yemek de helaldir. Samur kediye benzeyen bir hayvandır. Araplar bunu hoş / temiz hayvanlardan kabul ettiği için helaldir. Çöı tilkisi ve samur, Türk tilkilerinden iki türdür.

 

Not:  Kirpi ve ak tavşan yemek de helaldir. Ak tavşan, kediden daha küçük, gözleri sürmeli gibi olan ve kuyruğu bulunmayan bir hayvandır.

 

Oka benzeyen uzun dikenleri bulunan ve körpe kuzu büyüklüğünde olan oklu kirpi yemek de helaldir. 5ıhah adlı eserde bunun normal kirpinin büyüğü olduğu söylenmiştir.

 

Gelincik yemek de helaldir. Bu, farelere düşman olan ince bir hayvan olup farelerin deliğine girip onları çıkarır.

 

Havsala kuşu yemekde helaldir. Bu, tumadan biraz daha büyük beyaz bir kuş olup büyük bir taşlığı bulunur. Bundan post yapılır. Bu kuş Mısır'da çokça bulunur. Mısır'da bu kuşa "beca'/ tuma" denir.

 

Kakım yemek de helaldir. Kakım, tüyünden kürk yapılan bir hayvancıktır.

 

Bu sayılanların helal olması, "tayyibat / iyi ve hoş şeyler" kapsamında yer almalarından dolayıdır.

 

17. Katır eti yemek haramdır. Çünkü Ebu Davud'un, Müslim'in şartlarına uygun bir senetle naklettiğine göre bu yasaklanmıştır. (Buhari, Zebaih ve sayd, 5520; Müslim, Sayd ve zebaih, 4997)

 

Ayrıca katır, yenilmesi helal olan at ile haram olan evcil eşeğin birleşmesinden doğmuştur.

Şayet birleştirilen erkek at ise katır eşeğe daha çok benzer. Erkek eşek ise doğan erkek katır ata daha çok benzer. Şayet katır at ile yaban eşeğinin birleşmesinden veya at ile sığır birleşmesinden doğmuşsa o zaman onun etinin helal olduğu konusunda [ittifak vardır] görüş ayrılığı yoktur.

 

18. Evcil eşek eti yemek -yabanileşmiş olsa bile- haramdır; çünkü Buhari ve Müslim'in sahihlerinde yer alan rivayete göre bu yasaklanmıştır. Katıra Araplar "Ebu Ziyad" lakabını takmışlardır. Dişisinin lakabı ise "Ümmü Mahmud"dur.

 

19. Azı dişi bulunan yırtıcı hayvanların tümü haramdır. İmam Şafii'nin belirttiği üzere bunlar hayvanlara saldıran ve azı dişinden güç alan hayvanlardır.

 

20. Pençeli bütün yırtıcı kuşlar da haram kılınmıştır. Azı dişi bulunan yırtıcıların haram olma sebebi bununla ilgili Buhari ve Müslim'de yer alan rivayettir.(Buhari, Zebaih ve sayd, 5530; Müslim, Sayd ve zebaih, 4965)

 

Pençeli yırtıcı kuşların haram olma sebebi ise Müslim'de yer alan rivayettir.(Müslim, Sayd ve zebaih, 4970)

 

21. Azı dişi bulunan yırtıcılara örnek olarak [en başta] aslanı zikredebiliriz. Kaplan da böyledir. Kaplan, aslandan daha iğrenç bir hayvandır. Kabadayılık özelliği bulunduğundan ve derisinin rengi farklı farklı olduğundan kendisine [Arapça'da bu anlamlara gelen] "nemir" denilmiştir. Arapça'da bir kimsenin tanınmaz hale gelip değiştiğini ifade etmek üzere "tenemmera fülan" denilir. Kaplan çoğunlukla öfkeli, kendini beğenmiş ve saldırgan, her an atlamaya hazır, şiddetli bir şekilde atılan bir özellikte olduğundan ona bu isim verilmiştir. Kaplan doyduğunda üç gün uyur. Bu uyku esnasında etrafa hoş koku yayar.

 

22. Kurt yemek de haramdır. Kurtlar çiftleşirken tıpkı köpekler gibi kenetlenir. Kurt tek başına gezmekle nitelenir. Arapça'da erkeğinin lakabı "Ebu ea'de" dişisinin lakabı ise "zlbe"dir. Kurt, parçaladığı bir hayvandan yiyip doyduğunda bir daha onun leşine dönmez.

Uyurken tek gözü kapalı tek gözü açık olur. Bu şekilde bir süre uyuduktan sonra açık gözünü kapatıp kapalı gözünü açar. Böylece açık gözü ile bekçilik yaparken kapalı gözüyle dinlenir. Kurtun yaklaşık bir fersah mesafeden koku alma özelliği bulunmaktadır. Kış geldiğinde inine girer ve hava güzelleşinceye kadar çıkmaz. Acıktığında ön ve arka ayaklarının parmaklarını emer, bu şekilde açlığını bastırır. En kilolu olduğu zamanda çıkar.

Erkek dişi ile çiftleşirken dişi yere yatar. Kurt, yavrusunu doğurduğunda organları tam olarak belirginleşmemiş bir et parçası halinde doğurur. Organları belirginleşinceye kadar onu yalamaya devam eder.

 

23. Ayı yemek haramdır.

24. Fil yemek de haramdır. Erkek m beş yaşını tamamladığında çiftleşir. Dişi, iki yaşında gebe kalır. Fil kinli bir hayvandır. Filin dili ters dönmüştür, böyle olmasaydı konuşabilirdi.

 

Fil, kediden çok korkar. Filde tedib ve talimi kabul edecek miktarda bir anlayış vardır. Uzun süre yaşar. Filde güzel bir takım özellikler bulunduğundan Hindliler mi yüce bir varlık olarak görürler.

 

25. Maymun yemek haramdır. Maymun çirkin, afacan, zeki, çabuk kavrayan bir hayvandır.

Dişisi bir defada on veya on iki yavru doğurur. Maymunun pek çok durumu insana benzer.

Güler, zarar verir, bir şeyi eliyle alır, insanlara alışır. Erkek maymun dişileri çok kıskanır.

 

26. Azı dişi bulunan hayvanlar arasında köpek, domuz, pars, hint kaplanı da bulunmaktadır.

Bu yırtıcı bir hayvan olup aslana bile saldırır. Buna Arapça'da "füranık" da denir. Görünüşü çakala benzer.

 

27. Pençeli yırtıcı kuşlar da haramdır. Bunlardan biri doğandır. Doğan, huy bakımından en şiddetli ve en çetin yırtıcı kuşlardandır.

 

28. Şahin yemek de haramdır. 

 

29. Çakır doğan, atmaca ve akbaba yemek de haramdır.

 

Not:  Haramlık hükmüne kuşun bütün organları dahildir; çünkü bu kuşlar tiksinilen mahluklardır. İmam Malik ise bunların haram olmadığını mekruh olduğunu söylemiştir.

 

NevevI' çakır doğan kuşunu doğan ve şahinden farklı bir tür kabul etmişse de Tahıiru't-Tenbth adlı eserde buna karşı çıkmıştır.

 

Çünkü bu kuşlar hakkında [farklı türleri bünyesinde bulundurduğu için] "doğanlar" ve "şahinler" ifadesi kullanılmaktadır. Nevevi buna şu şekilde cevap vermiştir: "Bu, genel ifadeyi zikrettikten sonra özel ifade zikretme kabilindendir." Burada da aynı şekilde cevap verilir.

 

30. Pençeli hayvanların haram olması kapsamından sırtlan, tilki, arap tavşanı istisna edilir.

 

31. Çakala gelecek olursak; çakal tilkiden büyük, köpekten küçük, uzun pençeleri bulunan bir hayvandır. Çakal kurta da tilkiye de benzemektedir. Buna Arapça'da ["sığınanın oğlu" anlamına gelen] "ibnü'l-ava" denilmiştir; çünkü çakal, kendi hemcinslerinin ulumalarına doğru [giderek onlara] sığınır. Çakal ancak geceleyin tek başına kaldığında ulur. Çakal uluması bebeklerin bağırmasına benzer.

 

Çakal ve vahşi kedi [yani vaşak yemenin hükmü nedir? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre her ikisi de haramdır. Çakalın haram olma sebebi iğrenç görülmesidir. Ayrıca çakalın düşmanına saldırmada kullandığı azı dişi olduğundan [haramlık hükmü açısından] aslana benzemektedir.

 

İkinci görüş

 

Bunu helal sayanların deli li ise şudur: Çakal da tıpkı eşek gibi, evcil ve vahşi olmak üzere iki kısma ayrılan bir hayvandır. Bunun vahşi olanı helal, evcil olanı haramdır.

 

Nevevi "vahşi kedi" diyerek evcil kediyi dışarıda bırakmıştır. Doğru görüşe göre bu da haramdır. Hadiste belirtildiğine göre kedi, parçalayıcı hayvanlardandır. [Zayıf] bir görüşe göre ise kedinin azı dişi zayıf olduğu için onu yemek helaldir.

 

Not:  Demiri şöyle demiştir: "Nevevi sadece kedi sözcüğünü zikredip vahşi ifadesini zikretmemiş olsa sözü daha genel ve özet olmuş olurdu."

 

Her ne kadar Nevevi'nin ifadesinden vahşi kedinin haramlığı ihtilafsızmış gibi anlaşılsa da yukarıda yaptığım açıklamadan anlaşılacağı üzere hangi görüşün doğru olduğu konusunda ihtilaf söz konusu olduğundan Nevevi'nin vahşi ifadesini zikrettiği söylenebilir.

 

32. Feret yemek haram değildir. Çünkü Araplar bunu hoş bir yiyecek olarak görürler, ayrıca bu hayvanın azı dişi güçlü değildir. Bu, İbnü'l-Mukrl'nin kabul ettiği görüş olup Rafil'nin ifadesinden de bu sonuç çıkmaktadır. Rafi!'nin eş-Şerhu'l-kebır'de alimlerin çoğunluğunun sahih gördÜğÜ görüş şeklinde aktardığına göre ve Nevevi'nin el-Mecmu'unda "sahih görüş" olarak naklettiğine göre ise feret yemek haramdır. Çünkü bu, azı dişli bir hayvandır.

İsnevi ve başkaları bunu yanlış bir görüş olarak kabul etmişlerdir. Feret, alaca renkli, sırtı uzun, fareden daha küçük bir hayvan olup güvercinleri öldürür. [Dişleriyle] kumaşları [kemirerek] keser.

 

33. Harap binalar vb. yerlere giren sansarlara gelince, bu bir tür maymun olduğundan yenilmesi haramdır; çünkü sansar tavukları parçaladığından onun hükmü çakal gibidir.

 

34. İnsanlara eziyet verdiği için öldürülmesi teşvik edilen hayvanları yemek haramdır. Buna örnek olarak yllan, akrep, kendisinde siyahlık ve beyazlık bulunan alaca karga, çaylak, fare ve saldırgan her yırtıcıyı zikredebiliriz.

 

Pire, eşekarısı, tahta kurusu, bit gibi hayvanları yemek de haramdır.

 

Yukarıda sayılanların haram olmasının sebebi Buhari ve Müslim'deki şu hadistir: "Beş hayvan vardır ki ister harem dışında ister harem bölgesinde olsun öldürülür: Karga, çaylak, fare, akrep ve saldırgan köpek. (Buhari, Bed'ü'l-halk, 3314; Müslim, Hac, 2875)

 

Müslim'in rivayetinde akrep yerine "alaca karga ve yılan" da geçmektedir. (Müslim, Hac, 2854)

 

Ebu Davud ve TirmizI'nin rivayetinde ise beş hayvanla birlikte "saldırgan yırtıcı" ifadesi de geçmektedir. (Eba Davud, Menasik, 1848; Tirmizi, Hac, 838)

 

Diğer sayılan hayvanlar da "eziyet edici olması" ortak vasfı sebebiyle bunlara kıyas edilmiştir.

 

Ayrıca belirtilen hayvanların öldürülmesinin emredilmesi onların dokunulmazlığını düşürdüğü gibi onları edinmeyi de yasak etmektedir. Şayet bunları yemek caiz olsaydı edinmek de caiz olurdu.

 

"Öldürülmesi emredilen hayvanları yemek haramdır" şeklindeki genel kuraldan "zina" bölümünde geçen şu durum istisna edilmiştir: Bir insanın ilişkiye girdiği evcil bir hayvanı öldürmek emredildiği halde daha doğru görüşe göre bu hayvanın etini yemek helaldir.

 

Not:  Nevevi "saldırgan" ifadesini zikrederek azı dişi zayıf olan sırtlan ve tilki gibi hayvanları dışarıda bırakmıştır.

 

Yukarıda sayılan hayvanlar insanlara eziyet verdiği için öldürülmesi teşvik edilmiş hayvanlardır; çünkü bu hayvanlarda herhangi bir yarar yoktur. Kendisinde hem yarar hem de zarar bulunan hayvanlara gelince bunlardaki yarar sebebiyle onları öldürmek müstehap değildir. Ancak zararları da bulunduğundan öldürmek mekruh da değlidir.

 

Bak böceği, sığır sineği, gibi [insana] herhangi bir yararı ya da zararı bulunmayan hayvanları öldürmek mekruhtur.

 

Saldırgan olmayıp herhangi bir menfaati bulunmayan köpeği öldürmek mubahtır.

 

35. Mısır akbabası yemek de haramdır. Bu, yaratılışı itibarıyla doğana benzer. Lakabı "ümmü kays " tır. Haram olma sebebi gıdasının iğrenç olması sebebiyledir.

 

36. Hindi akbabası yemek haramdır; çünkü bu da çaylak gibidir. Hindi akbabası beyaz renkli, yavaş süratle uçan, çaylaktan daha küçük, zayıf pençesi bulunan bir kuştur.

 

Not:  Nehhas adı verilen kuşu yemek de haramdır Bu, gagasının ucu ile eti kesip parçalayan bir kuştur. Arapça'da "nehs" kelimesi dişlerin ucuyla et yemek anlamına gelir.

"Nehş" ise dişlerin bütünüyle eti yemektir. Dolayısıyla dişleriyle et yiyen kara yırtıcıları nasıl ki iğrençliği sebebiyle haram kılınmışsa gagasıyla et parçalayan kuşlar da bu şekilde haram kılınmıştır.

 

37. Ekin kargası [yemenin helalolup olmadığı konusunda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre bunu yemek helaldir. Ekin kargasına kara karga da denilmektedir.

Gagası ve ayakları kızılolabilir. Bunu yemek helaldir; çünkü tıpkı üveyikler gibi ekin yer ve bu kuşun yenilmesinden tiksinilmez.

 

İkinci görüş

 

Bu kuşun yenilmesi helal değildir. Bu görüş, bunun "karga" olmasını dikkate almıştır.

 

38. Alaca karga ve ekin kargası dışında karganın pek çok türleri vardır.

 

Bunlardan biri saksağandır. Saksağan beyaz ve siyah olmak üzere iki renkli, uzun kuyruklu, kısa kanatlı, gözleri cıvaya benzeyen, sesi "ak-ak" diye çıkan bir kuştur. Araplar bunun sesini uğursuz sayarlardı.

 

İkincisi büyük kuzgundur. Buna dağ kargası adı da verilir.

 

Saksağan ve kuzgun, iğrençliği sebebiyle haramdır.

 

Üçüncüsü küçük kuzgundur. Bu kara-kül rengindedir. Bunun hükmü konusunda ihtilaf edilmiştir. eş-Şerhu'l-kebir'de sahih kabul edilen görüşe göre bunun haram olduğu söylenmiştir. İbnü'l-Mukrı de bunu esas almıştır. Çünkü Müslim'de yer alan hadiste karganın öldürülmesi emredilmiştir. Bir başka görüşe göre ise -Rafil'nin sözünden çıkan sonuçtan anlaşılacağı üzere- bunu yemek helaldir. Zahir olan da budur. Beğavı, Cürcanı ve Ruyani bunun helal olduğunu açık olarak ifade etmişlerdir. Rafii bunun helal olmasını "ekin yer" diyerek gerekçelendirmiştir. İsnevi ve Bulkini de bunu esas almıştır.

 

39. Papağan [yenilebilir mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre haramdır. Papağan yeşil renkli bir kuş olup "dürra" diye de bilinir.

Sesleri taklit ve telkin edilen şeyleri kabul yeteneği vardır. İbn Mutarrif "papağanın kendi lafzından müzekker ismi bilinmemektedir" demiştir.

 

40. Tavus kuşu yemek haramdır. Bu kuşun tabiatında iffet, kendini beğenip böbürlenme, tüyleriyle caka satma özelliği bulunur. Tavus kuşu güzelolduğu halde uğursuz görülür.

Bunun ve önceki hayvanların haram olma sebebi bunların iğrenç olarak görülmeleri sebebiyledir. Diğer görüş ise bu hayvanların iğrenç olduğunu kabul etmemektedir.

 

Not:  Emireik kuşunu yemek de haramdır. Bu, havada sanki bir kuşun üzerine gidiyormuş gibi defalarca süzülen bir kuştur.

 

Gece balıkçı lı adlı kuşu yemek de haramdır. Bu hayvan için Arapça'da kullanılan dubbu' kelimesi hem erkek hem dişisine verilir. Bu hayvanın bağırmasına "sada" veya "kıyad" adı verilir. Bağır ma yalnızca erkeğe özgüdür. Dişisinin lakabı "ümmü'l-harab" veya "ümmü's-sıbyan"dır.

 

Bu üçünün [tavus, emireik kuşu, gece balıkçılının] haramlığı iğrenç görülmeleri sebebiyledir.

 

41. Deve kuşu yemek helal olup bu konuda icma vardır. Ayrıca sahabe ihramlı olup da deve kuşu öldüren kimsenin bir deve kesmesine hükmetmişlerdir. Bunun lakabı "ümmü'l-bıyd"tır. Hayvanlar üzerine araştırma yapan bilginlere [zoologlara] göre her ne kadar yumurtluyor olsa ve kanadı ile tüyü olsa bile deve kuşu bir kuş değildir.

 

42. Turna yemek kesin olarak helaldir. Abbadl'nin, görüş aynlığının bu konuda da bulunduğuna ilişkin sözü şazzdır. Turna, beyaz ve büyük olup bilinen bir kuştur. Lakabı "ebu Nuaym"dır. Geceleri nöbet tutarak bekçilik etme özelliğine sahiptir. Bu kuşun ebeveyni büyüyüp yaşlanınca bakımını kendisi üstlenir. Tek ayağı üzerinde yürüyüp diğerini askıda tutar. Her iki ayağını yere koyacağında yerin çöküp gitmesinden korktuğu için hafifçe koyar.

 

43. Su kuşu [yemek] helaldir. Bunun farklı türleri vardır. Ördek ve kaz bu türlerdendir. Bu ikisi, temiz ve hoş görülen hayvanlardan olduğundan helaldir.

 

Not:  Nevevi'nin "ördek ve kaz" diyerek bunları birbirine atfetmesi bu ikisinin farklı hayvanlar olmasını gerektirir. Cevherl ve başkaları ise "kaz" kelimesini "ördek" diye açıklamışlardır. Demirı, elMinhac şerhinde şöyle demiştir: "Ördek, uçamayan kazdır."

 

Bütün su kuşları helaldir. Çünkü bunlar temiz ve hoş görülen hayvanlardandır. Leylek bu hükümden istisna edilmiştir. Leylek uzun boyunlu, pislikleri yiyen bir kuştur. Leylek, kanadı açık olarak [hareket ettirmeksizin] uçar. iğrenç görüldüğü için leylek yemek hela! değildir. Bir rivayette "kanadını çırparak uçanları ye, kanadını hareket ettirmeksizin uçanları bırak" buyrulmuştur. (İbn Hacer, Telhisu'l-habir, 4, 154)

 

44. Tavuk / horoz yemek helaldir, bu konuda icma vardır. Tavuk / horoz ister evcil ister yabani olsun fark etmez. Hz. Peygamber (s.a.v.) de tavuk yemiştir.(Buhari, Zebaih ve Sayd, 5517; Müslim, Eyman, 4241)

 

45. Farklı türleriyle birlikte güvercin yemek helaldir. Çünkü güvercin hoş ve temiz görülen hayvanlardandır. Cevherı, Araplar' dan naklen güvercinin -tıpkı üveyik ve kumrularda olduğu gibi- gerdanlığının bulunduğunu belirtmiştir. Nevevi ise Ezherı' den naklen güvercinin tanımını İmam Şafii gibi şu şekilde yapmıştır: "Suyu bir defada nefes almaksızın yudum yudum içen ve sesini döndüren bütün kuşlardır. "

 

Not:  Nevevi, el-Muharrer adlı esere tabi olarak güvercini tanımlarken bu iki özelliği bir arada zikretmiştir. Ravdatü't-talibin'in "avIanmanın cezası" bölümünde ise "suyu nefes almadan yudum yudum içme" özelliği ile birlikte "sesini döndürme" özelliğini zikretmeye gerek olmadığını söylemiştir. Zira bu ikisi birbirinin ayrılmaz özelliğidir. Bu sebepledir ki imam Şafii, yalnızca suyu nefes almadan içmekten söz etmiştir.

 

"Vereşan" adı verilen kuşu yemek helaldir. Bu, erkek kumrudur. Bir başka görüşe göre ise üveyik ve güvercinin birleşmesinden doğan kuştur.

 

Bağırtlak [kıl kuyruk] kuşunu yemek helaldir. Bu bilinen bir kuştur.

 

Keklik yemek de helaldir. Keklik, tıpkı bağırtlak kuşu gibi güvercin büyüklüğünde bir kuş olup gagası ve ayakları kırmızıdır. Buna kara tavuğu adı da verilir. Nevevi Ravdatü't-talibin 'de bu üç kuş [erkek kumru, bağırtlak ve keklik] hakkında "bunlar güvercin kapsamına dahil edilmiş kuşlardır" demiştir.

 

46. Serçe şeklinde olan bütün kuşları yemek helaldir; çünkü bunlar hoş görülen hayvanlardandır. Serçe şeklinde olan kuşların rengi ve türü farklı olsa da böyledir. Bunlara örnek olarak bülbül, yunt kuşu, sığırcık kuşu, kanarya, Arap bülbülü, kaya kuşu

zikredilebilir.

 

47. Öldürülmesi yasaklanmış hayvanları yemek helal değildir. Bunlar birkaç tanedir. Kırlangıç bunlardan biridir. Bunlara "Hind ziyaretçileri" de denilir. İnsanlar arasında "cennet serçesi" olarak tanınır. Çünkü elindeki azıklarla yetinir. Demır! şöyle demiştir: "Kırlangıcın şaşılacak durumlarından birisi gözü çıkarıldığında yerine tekrar gözünün gelmesidir. Kırlangıç eski olan yuvayı yeni çamurla sıvamadıkça orada yumurtlamaz."

 

48. Yarasaya gelince Rafii ve Nevevi bunun haram olduğunu tek görüş olarak belirtmişlerdir. Halbuki bu ikili "ihram yasakları" konusunu ele alırken "ihramlı kişi veya harem bölgesinde olan kişi yarasa öldürürse onun değerini tazminat olarak [fakirlere] ödemesi gerekir" şeklinde tek görüş belirtmişlerdir. Oysa yine bu ikili eti yenmeyen şeyin tazmininin gerekınediğini de belirtmişlerdir. Bu durumda itimad edilmesi gereken görüş burada zikredilen görüştür.

 

Rafii ve NevevI'nin ifadelerinin zahirinden kırlangıç ve yarasa kuşlarının birbirinden farklı olduğu anlaşılmaktadır. Bazıları ise hem yarasa hem de kırlangıç için Arapların "vatvat" ismini kullanmasından hareketle yarasa ile kırlangıcın aynı olduğunu söyleyerek itiraz etmişlerdir. Buna şu şekilde cevap verilmiştir: Her ikisi için aynı ismin kullanılması sözlük itibarıyla olmayıp örf [halk arasındaki kullanım] itibarıyladır. NevevI, Tehzibü'l-esma ve'l-!üğat adlı eserinde kırlangıcın örfteki kullanıma göre sırtı siyah, karnı beyaz olan, ilk baharda evlere sığınan bir kuş olduğunu buna karşılık vatvat yani yarasanın ise tüyü olmayan, fareye benzeyen küçük bir kuş olduğunu, akşam ile yatsı namazı arasında uçtuğunu söylemiştir. Bu sebeple her ne kadar dilciler birinin adını diğeri için de kullanmış olsalar bile fakihler her ikisini farklı isimle anmışlardır.

 

Serçegiller ailesi arasında hüdhüd [ibibik] ve kerkenez de bulunmaktadır. Kerkenez serçeden büyük olup serçeleri avlayan bir kuştur.

 

49. Karınca, bal arısı, sivri sinek ve haşerat yemek helal değildir. Haşerat küçük canlılardır. Bunlara örnek olarak uyuz sineğini zikredebiliriz.

 

50. Zehirli ve iğneli haşerat, bütün türleriyle birlikte kertenkele iğrenç görülmesi sebebiyle haramdır. Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.v.) bunların öldürülmesini emretmiştir. Rafifnin eserinde Hz. Peygamber (s.a.v.)'in bunların öldürülmesini yasakladığı gibi bir ifade varsa da bunun yanlışlıkla yazılmış olduğu söylenmiştir.

 

51. Yeşilten, yani [zehirli] büyük kertenkele ve normal kertenkele yemek haramdır. Kertenkele, yeşiltenden biraz daha büyük bir hayvandır. Kumda yaşayan, kendisinde kızıla çalan bir renk tonu bulunan, balık gibi parlak kertenkele de haramdır. Bu kertenkele insanı farkettiği anda hemen kuma geri dönüp gömülür.

 

52. Kurtçuk yemek de haramdır. Kurtçuğun birkaç türü bulunmakta olup kapsamına güve, ipek böceği, çam ağacında bulunan yeşil kurtçuk ve meyve kurtçuğu girer. Daha önce sirke ve meyvenin içinden çıkan kurtu meyve ile birlikte yemenin helal olduğu geçmişti.

 

Not:  Kirpi, bukalemun, ala keler, keler, tarla sıçanı heşarat ifadesinden istisna edilmiştir. Bunların bir kısmına daha önce işaret edilmişti.

 

53. Köpek ile koyunun çiftleşmesi örneğinde olduğu gibi eti yenen bir hayvan ile yenmeyen bir hayvanın çiftleşmesinden doğmuş hayvanı yemek helal değildir. Bu, böyle bir çiftleşmenin gerçekleştiğinden kesin olarak eminsek mesela bir köpeğin koyunla çiftleştiğini gözümüzle görmüşsek ve koyun da köpeğe benzer bir kuzu doğurmuşsa söz konusu olur. Şayet böyle bir şeyi görmediğimiz halde koyun, köpeğe benzer bir kuzu doğursa Beğavı'nin belirttiğine göre onu yemek haram olmaz. Çünkü bir canlı, aslından farklı bir surette yaratılmış olabilir. Kadı Hüseyin'den de buna benzer bir görüş aktarılmıştır.

 

54. Eti yenen ve yenmeyen hayvanların çiftleşmesinden doğan hayvanlardan biri de kurt ile sırtlan çiftleşmesinden doğan yavrudur.

 

Bu yavruda sırtlanın şiddeti, kurtun cür' etkarlığı vardır. Rüzgardan daha hızlı koşar, çokça sıçrar.

 

55. Katır da böyledir. Çünkü daha öcne geçtiği üzere katır, at ile evcil eşeğin birleşmesinden doğar.

 

56. Zürafa da haramdır. et-Tenbih yazarı [Şirazi] zürafanın haramlığını kesin bir şekilde belirtmiştir. Nevevi el-Mecmu'da bu konuda görüş ayrılığının olmadığını belirtmiştir.

İbnü'r-Rif'a bunun haram olmadığını kabul etmiş ve Beğavl'nin bunun helal olduğuna dair fetva verdiğini nakletmiştir. Subki de bu görüşü tercih ederek bunu Kadı Hüseyin'in fetvalarından ve Tetimmetü't-Tetimme adlı eserden nakletmiştir. Ezrai "nakil ve delilolarak doğru olan görüş budur" demiştir. Lügatte nakledildiğine göre zürafa, eti yenen iki vahşi hayvanın çiftleşmesinden doğan bir hayvandır. İbn Kecc'in ifadesinden bunu İmam Şafii'ye nispet ettiği anlaşılmaktadır. Zerkeşi "el-Mecmu'da olan ifade bir yanılmadır, doğrusu bunun aksidir" demiştir.

 

Bu gibi görüş ayrılığında dış dünyadaki durum esas alınır. Şayet bu hayvan, eti yenen iki hayvandan doğmuşsa bunun hel al olduğunu söyleyenlerin görüşünün doğru olduğu açıktır. Ancak Şirazl'nin et- Tenbih adlı eserindeki ifadesinden anlaşıldığına göre bu hayvan, azı dişinden güç alan bir hayvandır. Buna "zürafa azı dişinden güç alan bir hayvan değildir. Şirazi zürafa görmediğinden onun da diğer yırtıcılar gibi azı dişinden güç alan bir hayvan olduğunu zannetmiştir" denilerek itiraz edilmiştir.

 

Bir görüşe göre et-Tenbih'te sözü edilen hayvan, azı dişinden kuvvet alan "zeraka" adlı bir hayvan olup zürafadan farklıdır.

 

Bu görüş dikkate alınacak bir görüş değildir.

 

57. Haramlık veya helalliği hakkında özel veya genel anlamda Kitap ve Sünnette bir nas bulunmayan veya icma söz konusu olmayan, öldürülmesi ya da öldürülmemesine ilişkin herhangi bir emrin söz konusu olmadığı hayvana bakılır: Arapların çoğunluğu içinden selim tabiata sahip olup maddı durumu iyi olan yani serveti bulunan ve ürünleri verimli olan kimseler [kıtlığın söz konusu olmadığı] bolluk zamanında iken böyle bir hayvanı iğrenç buluyorlarsa o hayvanı yemek helal olmaz. Çünkü Yüce Allah, hayvanın helalliğini "hoş / güzel görülmesine", haramlığı ise "çirkin" görülmesine bağlamıştır. Aklen bilinmektedir ki neyin hoş / güzel, neyin iğrenç olduğu konusunda bütün dünya insanlarının görüşüne başvurulamaz; çünkü normal şartlarda onların böyle bir konuda ittifak etmeleri imkansızdır. Zira hepsinin tabiatları farklıdır. Öyleyse bu ayette insanların bir kısmı kastedilmiştir. Arapların kastedilmiş olması en öncelikli ihtimaldir; çünkü onlar [Kur'an'ın] ilk muhatabı olduklarından ümmetler içinde kastedilmiş olması en evla olanlardır. Ayrıca din Arabl'dir.

 

"Maddı durumu iyi olan" ifadesi muhtaç durumda olanları dışarıda bırakmaktadır.

 

"Selim tabiata sahip olan" ifadesi, bir ayrım yapmaksızın her bulduğunu yiyen katı tabiatlı bedevileri dışarıda bırakmaktadır.

 

"Bolluk zamanında" ifadesi "zorunluluk halini" dışarıda bırakmaktadır. Zira o durum dikkate alınmaz.

 

Not:  Nevevi'nin ifadesinden Araplardan bir grubun bu konuda görüş belirtmesinin şart olduğu anlaşılmaktadır. ZerkeşI'nin de dediği üzere zahir olan, bu konuda güvenilir iki kişinin haberinin kabul edilmesidir. Her bir zamanda o dönemlerde mevcut olan Araplara müracaat edilir. Şayet bu Araplar bir hayvanı hoş / güzel olarak görüyorlarsa o hayvanı yemek helaldir. Eğer çirkin / iğrenç buluyorlarsa o hayvan haramdır. Bununla kastedilen, Hz. Peygamber (s.a.v.) ve sonraki dönemlerde yaşayan Arapların daha önce bu konuda herhangi bir sözlü ifadelerinin söz konusu olmadığı hayvanlardır. Çünkü önceki dönemlerde yaşayanların söylediği hayvanlara ilişkin durum bilinmekte olup bu husus yerleşmiştir.

 

Araplar bir hayvanı yemeyi hoş görüp görmeme konusunda ihtilaf ederlerse çoğunluğa uyulur. Şayet eşit olurlarsa Kureyş'in görüşü esas alınır; çünkü Arapların kutbu onlardır.

Kureyş de ihtilaf eder ve tercih imkanı söz konusu olmazsa yahut hayvanın hoş olup olmadığı konusunda şüphe ederlerse yahut da ne Kureyşten ne de diğer Araplardan herhangi bir kimseyi bulamazsak suret, tabiat ve tad olarak bu hayvana en yakın olan hayvanı dikkate alırız. Şayet bu hayvan iki hayvana eşit derecede benziyorsa veya bu hayvanın benzediği bir hayvan bulunmuyorsa o zaman onu yemek helal olur. Çünkü ayette şöyle buyrulmuştur:

 

"De ki: Bana vahyolunanda, leş veya akıtılmış kan yahut domuz eti -ki pisliğin kendisidir- ya da günah işlenerek Allah'tan başkası adına kesilmiş bir hayvandan başka, yiyecek kimseye haram kılınmış birşey bulamıyorum." [el-En'am, 145]

 

Bu konuda, bizden öncekilerin şeriatları dikkate alınmaz; çünkü bizden öncekilerin şeriatı bizim hakkımızda geçerli değlidir. Bu yüzden ayetin, helalliği gerektiren zahir ifadesini esas almak, önceki şeriatlardaki hükmün devam ettirilmesinden daha iyidir.

 

Yaptığım açıklama ile Bulkınl'nin itiraz ettiği husus da ortadan kalkmıştır. Zira o şöyle demiştir:

 

"Nevevi şayet Kitap veya sünnet nassını kastetmişse ifadesi doğru olmaz; zira hakkında Kitap ve sünnette nas bulunmadığı veya herhangi bir alimin görüşü de bulunmadığı halde tilkinin helal, papağan ve tavus kuşunun haram olduğuna hükmedilmiştir. Alimin görüşü, itimad edilecek bir delil değildir. Şayet Kitap veya sünnet nassı kastedilmişse veya İmam Şafii'nin yahut onun bağlılarından birinin görüşü kastedilmişse bu uzak bir ihtimaldir.

Çünkü usulcülerin terminolojisinde buna nass adı verilmez."

 

58. Bir hayvanın ismi bilinmezse Araplara bu hayvanın adı sorulur ve onların isimlendirmesine göre bu hayvanın helal ya da haram olup olmadığına ilişkin amel edilir.

Çünkü bu konuda esas alınacak olan şey hayvanın ismidir. Bu dili konuşanlar ise Araplardır.

 

59. Hayvanın Araplar arasında bir ismi yoksa o hayvanın şekil, tabiat veya etinin tadı konusunda en çok benzediği hayvanın adı dikkate alınır. Şayet isimsiz olan hayvan, iki farklı hayvana benziyorsa veya benzediği bir hayvan yoksa Ravdatü't-talibin ve el-Mecmu'da daha doğru olarak belirtilen görüşe göre onu yemek helal olur.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

4. YENİLMESİ MEKRUH OLAN HAYVANlAR