KADA - YARGI / YARGIÇ |
HAKİMİN HÜKMÜNÜN ZAHİREN
GEÇERLİ OLMASI
Hakimin hükmü zahiren
geçerlidir, batınen değiL.
189. İşin iç yüzünün görünen
duruma aykırı olduğu yargı kararlan zahiren geçerli olup batınen [diyaneten]
geçerli değildir; çünkü bize zahire uymamız emredilmiştir. İşlerin iç yüzünü
Allah bilir.
Hakimin verdiği hüküm
gerçekte haram olan bir şeyi helal kılmadığı gibi tersi de söz konusu değildir.
Buna göre bir hakim mesela dış görünümü itibanyla adalet sahibi olan [ama
gerçekte fasık olan] iki kişinin şahitliğine dayanarak hüküm verse onun hükmü
ile hakikatte bir helallik meydana gelmez. Bu ister mala ilişkin bir konu olsun
ister başka konu olsun fark etmez. Bunun delili Resulullah (s.a.v.)'ın şu
sözüdür:
> Sizler
anlaşmazlıklarınızı bana getiriyorsunuz. Ola ki bir kısmınız delilini diğerine
göre daha iyi anlatır ve ben de ondan işittiğimi esas alarak onun lehine hüküm
veririm. Kime [gerçekte] kardeşinin hakkı olan bir şeyin ona verilmesi yönünde
hükmetmişsem onu almasın. Ben ona cehennemden bir parça veriyorum. (Buhari,
Mezalim, 2458; Müslim, Akdiye, 4448)
Hükme konu olan şey bir
evlilik ise lehine hüküm verilen kimsenin kadınla ilişkide bulunması helal
olmaz. Kadının mümkün olduğu sürece o adamdan kaçınması ve kaçması gerekir.
Şayet adam kadını ilişkiye zorlarsa Rafii ve Nevevi'nin de belirttiği üzere
kadın için bir günah söz konusu olmaz.
İsnevi bunu
"kadının bağlanmış olması halinde" şeklinde yorumlamıştır. Aksi
takdirde ilişkide bulunmak baskı ve tehdit durumunda mübah hale gelmez.
Buna şu şekilde cevap
verilmiştir: bu hüküm, bunun öncesinde aksine bir hüküm söz konusu olmadığında
geçerlidir.
190. Bu durumda ilişkide
bulunan kişiye zina haddi uygulanıp uygulanmaması konusunda mezhep içinde iki
görüş bulunmaktadır. el-Envar yazarı ve İbnü'l-Mukrl'nin tek görüş olarak
belirttiği daha güçlü görüşe göre had cezası uygulanmaz; çünkü Ebu Hanife bu
kadını hükmen evli kabul etmektedir. Bu durumda erkeğin onunla ilişkide
bulunması, sıhhati konusunda şüphe bulunan bir evlilik içinde gerçekleşen bir
ilişkidir. Bu bir şüphedir.
191. Yaptığımız
açıklamadan kadının o adama ilişki konusunda müsaade etmesinin caiz olmadığı anlaşıldığından
şayet adam onunla ilişkide bulunmak isterse kadın -tıpkı kendisinin ırzına
saldıran bir kimseyi def ettiği gibi- onu da öldürme pahasına bile olsa def
eder.
Şöyle bir itiraz söz
konusu olabilir: Adam bunun mübah olduğunu düşünüyor olabilir. Bu durumda
kadının onu def etmesi ve öldürmesi nasıl caiz olabilir?
Buna şöyle cevap
verilir: Adamı def etmeyi caiz ve gerekli kılan şey haram olan ırzın şer'an
uygun olmayan bir yolla çiğnenmeye çalışılmasıdır. Bunu yapmak isteyen kimsenin
günahı olmasa bile böyledir. Bu şuna benzer: Bir çocuk veya akıl hastası bir
kadının ırzına saldırsa kadının onu def etmesi caiz hatta farzdır.
192. Şayet bir boşama
ise imkan bulabilmesi halinde ilişkide bulunması batınen helal olmakla birlikte
mekruhtur; çünkü kendisini töhmete maruz bırakmaktadır. Aralarında mirasçılık
devam etmekle birlikte ilişkiye engel olunduğundan nafaka söz konusu değildir.
193. Kadın durumu
bilmeksizin başka bir erkekle evlenip ilişkide bulunsa bu bir şüphe teşkil
eder. Kadın iddetini tamamlayıncaya kadar ilk kocaya haram olur. Şayet durumu
bilerek ilişkide bulunmuşsa veya iki şahitten birisi o kadını nikahlayıp
ilişkide bulunmuşsa Rafii ve Nevevi'nin daha uygun saydığı görüşe göre hüküm
yine böyledir.
194. İşin iç yüzünün
görünür durum gibi olduğunda yani hüküm doğru bir asla dayandığında o zaman
hakimin hükmü kesinlikle hem görünür durum hem de diyaneten geçerli olur. Bu da
hükmün, müdehidler arasında ittifak edilen konuda olması ile olur.
Beğavı ve başkalarının
daha doğru kabul ettiği görüşe göre alimlerin ihtilaf ettiği konuda bile ve
hatta o hükmün doğruluğuna inanmayan kişiler açısından da hüküm hem zahiren hem
batınen geçerli olur. Böylece ittifak sağlanmış ve yarar tamamlanmış olur. Buna
göre Hanefı bir hakim bir Şafii lehine komşuluktan dolayı şuf'a hakkı
bulunduğuna, zevi'l-erhamdan olması dolayısıyla miras hakkının bulunduğuna
hükmetse hakimin inancı dikkate alınarak bunu alması helal olur; çünkü bu konu
içtihada açık bir konudur. İdihad etmek ise başkasına değil hakime bırakılmıştır.
195. Bir şahid,
kendisinin değil de hakimin doğru olduğuna inandığı şekilde şahitlik etse
mesela bir ŞafiI, HanefI hakim nezdinde komşuluk sebebiyle şuf'a hakkına dair
şahitlik etse belirttiğimiz gerekçeyle onun şahitliği kabul edilir.
İsnevi şöyle demiştir:
Onun bu şekilde şahitlik
etmesinin iki durumu vardır:
1. Bizzat komşuluğa
şahitlik etmesi. Bu caizdir.
2. Şuf'a yoluyla malı
alma hakkının bulunduğuna veya komşuluk sebebiyle şuf'a hakkının olduğuna
şahitlik etmesi. Kişi bunun aksine inandığından bunun caiz olmaması gerekir.
Bu, yukarıda geçen
gerekçe ile uyuşmamaktadır.
196. Hakimin bilgisine
aykırı hüküm veremeyeceği konusunda icma vardır. Mesela iki kişi bir erkekle
kadın arasında evlilik bağı olduğuna dair şahitlik etseler ama hakim onların
arasında mahremiyet olduğunu veya adamın o kadını bain talakla boşamış oldUğunu
bilse bu durumda şahitlerin şahitliğine dayalı olarak hüküm vermez; çünkü buna
dayalı olarak hüküm verirse kendi hükmünün batıl olduğunu kesin olarak bilmiş
olacaktır. Batıl ile hüküm vermek ise haramdır.
Not: Nevevi'nin icma iddiasına Maverdi'nin rivayet
ettiği "hakim, kendi bilgisine aykırı şahitlikle hüküm verir"
şeklindeki görüş sebebiyle itiraz edilmiştir.
Buna şöyle cevap verilmiştir:
Mezhebimizde şu konuda görüş ayrılığı bulunmaktadır:
Mezhep içinde bulunan
farklı görüşler "mezhebin lazımı [gerektirdiği görüş] o mezhepten sayılır
mı sayılmaz mı" görüşüne binaen icmayı zedeler mi yoksa zedelemez mi?
Tercihe şayan olan görüşe göre mezhebin lazımı mezhep olmadığından icmayı
zedelemez.
Nevevi'nin üslubundan
anlaşıldığına göre hakim doğru mu yalan mı söylediğini bilmediği iki kişinin
şahitliğiyle hüküm verse kendi bildiğine aykırı hüküm vermiş olur ve hükmü
geçerli olmaz. Oysa bu kastedilmemiş olup bu hüküm kein olarak geçerlidir.
Nevevi, Maverdi ve başkalarının yaptığı gibi "hilafını bildiği şeyle hüküm
vermez" demiş olsa daha uygun olurdu.
Nevevi'nin
"bildiğine aykırı hüküm vermez" ifadesinin kapsamına hakimin kendi
inancına aykırı hüküm vermesi de girmektedir. Bulkın! şöyle demiştir: Bu konuda
alimlerin ittifak ettiğini iddia etmek mümkündür; çünkü hüküm ancak bir hakimin
inandığı şey ile kesinlik kazanır.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
HAKİMİN KENDİ
BİLGİSİNE GÖRE HÜKÜM VERMESİ