MUĞNİ’L-MUHTAC

YEMİNLER

 

2. YEMİN ETMENİN VE YEMİNİ BOZMANIN HÜKMÜ

 

İtaat dışında bir sebeple yemin etmek mekruhtur.

 

Kişi, farz / vacip olan bir şeyi terk edeceğine veya haram olan bir şeyi yapacağına dair yemin ederse günaha girer. Yeminini bozması ve keffareti yerine getirmesi gerekir.

 

Kişi mendup olan bir şeyi terk etmek veya mekruh olan bir şeyi yapmak konusunda yemin ederse yeminini bozması sünnettir, bozarsa keffareti yerine getirmesi gerekir.

 

Kişi mübah olan bir şeyi terk etmek veya yapmak konusunda yemin ederse yeminini bozmaması daha faziletlidir. [Zayıf] bir görüşe göre bozması daha faziletlidir.

 

Yemini bozmanın caiz olması durumunda kişi oruç tutma söz konusu olmaksızın yeminini bozmadan önce keffareti yerine getirebilir. [Zayıf] bir görüşe göre yemini bozmanın haram olması durumunda da böyledir.

 

Ben [Nevevi] derim ki: "Bu daha doğrudur". Allah en doğrusunu bilir.

 

[Zıhar yapan kişi] zıhanndan dönüş yapmadan önce keffareti yerine getirebilir. Yine adam öldürme keffareti de [ilgili şahsın] ölümrünlden önce yerine getirilebilir. Mail adak da [adağa konu olan şeyin gerçekleşmesinden önce] yerine getirilebilir.

 

50. Yemin etmenin yasaklanmış olması sebebiyle yemin etmek mekruhtur. Ayrıca Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

 

> "Yeminlerinizden dolayı Allah'ı (O'nun adını), iyilik etmenize, O'ndan sakınmanıza ve insanların arasını düzeltmenize engel kılmayın. Allah işitir ve bilir." [el-Bakara, 224]

 

Yani "Allah adına çokça yemin etmeyin; çünkü yemin eden kişi yeminine vefa gösteremeyebilir. "

 

Harmele şöyle demiştir: imam Şafii'nin şöyle dediğini duydum:

"Ben, doğru veya yalan olarak Allah adına hiç yemin etmedim."

 

Not:  Nevevi'nin, tıpkı el-Muharrer'de olduğu gibi "genelolarak" demesi daha iyi olurdu; çünkü ileride kendi sözünde de yer alacağı üzere yeminler içinden günah olanlar, mübah olanlar ve müstehap olanlar bulunmaktadır. Bazı durumlarda yemin etmek farz bile olur.

 

51. [Yemin etmek genelolarak mekruh olmakla birlikte] farz ya da mendup bir şeyi yapmak yahut haram ya da mekruh bir şeyi terk etmek gibi taat kapsamında olan bir konuda olursa yemin etmek taat olur.

 

52. Rafii, kişinin doğru söylediği bir davada yapılan yemini de istisna etmiş olup o da mekruh değildir.

 

53. Nevevi şöyle demiştir: Kişi sözünü pekiştirmeye veya bir şeyin önemini göstermeye ihtiyaç duyduğunda yemin etmesi de mekruh değildir.

 

ilkinin örneği Hz. Peygamber (s.a.v.)'in şu sözüdür:

 

> "Allah'a yemin ederim ki siz bıkıp usanmadıkça Allah bıkıp usanmaz. "(Buhari, lman, 43; Müslim, Salatü'l-müsafirin, 1831)

 

İkincisinin örneği ise Hz. Peygamber (s.a.v.)'in şu sözüdür:

 

> "Benim bildiğimi bilseydiniz az güler çok ağlardınız.

 

"Burada ölçü "yemin etmeye ihtiyaç duymak"tır. (Buhari, Tefsir,4621; Müs!im, Fedail, 6072)

 

Cüveyni şöyle demiştir: "Yemin etmek aslen ne davacı ne de davalı üzerine gereklidir."

 

İzzeddin bin Abdüsselam onun bu sözüne tepki göstererek şöyle demiştir: "Davacı davasında yalan söylüyorsa ve davaya konu olan şey de can ve namus meselelerinde olduğu gibi serbest kılmakla serbest hale gelmiyorsa, davalı kendisinin yeminden kaçınması halinde davacının yemin etmeyeceğini biliyorsa bu durumda yemin edip etmeme konusunda seçim hakkına sahip olur; dilerse yemin eder dilerse kaçınır. Şayet diğer şahsın yemin edeceğini kesin olarak veya zann-ı galip yoluyla bilirse bu durumda yemin etmesi gerekli olur. Şayet yemine konu olan şey serbest kılmakla serbest hale dönüşüyorsa ve davalı da karşı tarafın yemin etmeyeceğini kesin veya galip zan yoluyla biliyorsa yine seçim hakkına sahip olur. Aksi takdirde bana göre yemin etmesi farzdır. Bu, hasmın yalan söyleme mefsedetini def etmek içindir."

 

Bu durumda kişinin yemin etmesinin vacip olmaması gerekir.

 

54. Bir kimse mesela sabah namazı gibi farz olan bir şeyi terk edeceğine veya hırsızlık gibi haram olan bir fiili işleyeceğine dair yemin etse her iki durumda da yemin etmekle günaha girer.

 

Bulkini ilk durumla ilgili iki şeyi istisna etmiştir:

 

a) Kısas gibi hükmedilmesinden sonra sakıt olması mümkün olan farzı terk etmek üzere yemin etmek günah değildir. Çünkü bunun af yoluyla sakıt olması mümkündür.

 

b) "Falanın cenaze namazını kılmayacağım" şeklinde edilen yeminde olduğu gibi kişi üzerine farz-ı ayn hale gelmediğinde farz-ı kifaye üzerine yapılan yemin. Bu durumda kişi bunu terk edeceğine dair yemin etmekle günaha girmiş olmaz.

 

55. Kişi yemin ederek günaha girdiğinde bu yeminini bozması ve keffareti yerine getirmesi gerekir; çünkü bu durumda yemine devam etmek günahtır. Zira Buhari ve Müs!im'in rivayet ettiği bir hadise göre Resuluilah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

 

> Bir kimse bir yemin eder de o yemine uygun davranmamanın daha hayırlı olduğunu görürse hayırlı olan ne ise onu yapsın ve yemini için de keffaret ödesin.(Buhari, Eyman ve'n-nüzür, 6623; Müslim, Eyman, 4239)

 

Not:  ZerkeşI'nin belirttiği üzere yemini bozmak, eğer başka yol kalmamışsa gerekli olur. Aksi takdirde gerekli olmaz. Örneğin kişi karısına nafaka vermeyeceğine dair yemin etse bu kişinin başka bir yolu vardır. Bu da karısına mehrinden vermesi veya borç verip sonra ibra etmesidir; [çünkü yemin esnasında zikredilen] Allah'ın adını tazim devam etmekle birlikte amaç da gerçekleşmektedir.

 

el-Minhac'da geçen meselenin aksi şudur: Bir kimse farz olan bir şeyi yapmak veya haram olan bir şeyi terk etmek için yemin etse bu yemini ile taatte bulunmuş olur, yemini bozmakla günaha girer. Bu durumda keffaret gerekli olur.

 

56. Bir kimse -mesela sünnet olan kuşluk namazını kılmayı terk etmek gibi- mendup olan bir şeyi terk etmek veya namazda iken yüzünü sağa sola döndürmek gibi mekruh olan bir şeyi yapacağına dair yemin etse bu kimsenin yeminini bozması sünnettir. Şayet bozarsa keffaretle yükümlü olur; çünkü bu kişinin böyle bir yemini etmesi de bu yeminde devam etmesi de mekruhtur. Zira Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

 

> "İçinizden faziletli ve servet sahibi kimseler akrabaya, yoksullara, Allah yolunda göç edenlere (mallarından) vermeyeceklerine yemin etmesinler; bağışlasınlar; feragat göstersinler. Allah'ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir." [Nur, 22]

 

Bu ayet, [Hz. Aişe'ye atılan iftirada yer aldığı için] Mistah adlı sahabeye bir daha yardım etmeyeceğine dair yemin eden Hz. Ebubekir hakkında indirilmiştir. Ayet inince Hz. Ebubekir "Evet ey Rabbim bağışlanmayı arzularım" demiş ve yaptığı iyiliğe devam etmiştir.

 

Bir bedevi ile ilgili hadiste ise bedevi [Hz. Peygamber'e dine ilişkin bazı sorular sorduktan ve buna ilişkin cevaplar aldıktan sonra] "vallahi bunlardan daha fazla bir şey yapmam, bunlardan daha az da yapmam" şeklinde yemin eden kişinin bu sözüne Hz. Peygamber (s.a.v.) tepki göstermemiştir. Çünkü onun bu sözü bir taat içermekteydi bu taat ise Allah'ın emrine yapışmaktı. Bir ihtimal de bedevınin "vallahi bundan fazla yapmam" sözünü ağzından kaçırmış olması sebebiyle bunun lağv yemini olarak kabul edilmesidir.

 

Not: Bir kimse "vallahi güzel / hoş bir şey yemeyeceğim, yumuşak bir şey giymeyeceğim" diye yemin etse bunun hükmünün ne olacağı konusunda ihtilaf söz konusu olmuştur.

 

Bir görüşe göre bu şekilde yemin etmek mekruhtur. Çünkü Allah Teala şöyle buyurmuştur: "De ki: Allah'ın kulları için çıkardığı zineti ve hoş rızıkları kim haram kıldı?" [el-A'raf, 32]

 

Bir başka görüşe göre ise selefin zor şartlarda yaşamı tercih ettikleri bilindiğinden bu şekilde yemin etmek taattır.

 

Bir başka görüşe göre bu konuda insanların halleri, kusurları, ibadet için başka şeyleri bir kenara bırakmaları, darlıkta ve bollukta ibadetle meşgulolmaları birbirinden farklı olduğu için hüküm de buna göre değişir. Rafii'nin belirttiğine göre doğru olan budur.

 

57. Bir kimse eve girmek, yemek yemek, elbise giymek gibi muayyen bir mübah ı terk edeceğine veya yapacağına dair yemin etse onun yeminini bozmaması daha faziletlidir.

Aksine yeminine bağlı kalmak, Allah'ın adını tazim etmeyi içerdiğinden böyle yapması sünnettir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Yeminlerinizi sapasağlam yaptıktan sonra bozmayın" [en-Nahl, 91]

 

[Zayıf] bir görüşe göre fakirlerin kefaretten yararlanabilmesi için bu kişinin yeminini bozması daha faziletlidir.

 

Ezrai şöyle demiştir: Görüş ayrılığı, yemini bozma durumunda birine eziyet vermenin söz konusu olmaması halinde geçerlidir. Anababası, akrabaları veya bir arkadaşının evine girmemeye yemin etmesi durumunda olduğu gibi bir eziyetin söz konusu olması halinde bu şekilde yemin etmesi mekruh olup bu kişinin yeminini bozması kesinlikle daha faziletlidir. Bu şekilde yemin etmenin mekruh olduğu konusunda görüş ayrılığı yoktur. Aynı şey yeme ve giyme konusunda da söz konusudur.

 

Not:  Bir kimse bir mendubu yapmak veya bir mekruhu terk etmek üzere yemin etse bu yeminini bozması mekruh olur. Bozması halinde keffaretle yükümlü olur.

 

Yapılan açıklamadan anlaşılacağı üzere yemin, yemin edilen şeyin vacip, haram, mendup, mekruh veya mübah olma halini değiştirmez. Ancak el-Minhac metninde mübah için söylenen "yeminini bozmaması daha faziletlidir" ifadesinde üzerine yemin edilen şeyi değiştirmek söz konusudur. Bu sebeple bazıları bunda yemini bozmak ve bozmamak arasında muhayyer bırakma söz konusu olduğunu ve bu meselenin de kurala uygun olduğunu belirtmişlerdir.

 

58. Yemin eden kimse, yeminini bozması farz, mendup veya mübah olan yani yemini bozması caiz olan durumda henüz yeminini bozmadan önce oruç tutma dışında köle azadı veya fakirlere yemek yedirme yahut fakirleri giydirme şıklarından birini tercih ederek keffareti yerine getirebilir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

 

> "Yeminini boz, hayırlı olan ne ise onu yap. "(Ebn Davud, Eyman ve'n-nüzür; 3278; Nesai, Eyman 3791. Ebn Davud ve Nesai bu hadisi sahih bir senetle rivayet etmişlerdir. )

 

Ayrıca keffaret iki sebebe [yemin etme ve yemini bozma] bağlı olarak kişi üzerine gerekli olan bir hak olduğundan bu sebeplerden biri bulunduğunda vaktinden önce ödenmesi caiz olur. Nitekim zekat da [nisap ve bir yıl geçme şeklinde iki sebebe bağlı olarak farz olur ama nisap elde edildikten sonra] bir yıl geçmeden önce ödenebilir.

 

Bununla birlikte Ebu Hanife'nin konu ile ilgili farklı görüşüne muhalefetten kurtulmak amacıyla kişinin keffareti yeminini bozduktan sonra ödemesi daha iyididr.

 

59. Nevevi "yemini bozmadan önce" ifadesi ile keffareti yeminden önce vermeyi dışarıda bırakmıştır. Çünkü bunun yapılamayacağı konusunda görüş ayrılığı yoktur. Yine yemine bitişik olarak keffaret vermek de böyledir. Kişinin yemine başladığı anda kölesini yemini sebebiyle azat etmek üzere birini vekil kılması buna örnektir.

 

60. Oruca gelince, doğru görüşe göre yemini bozmadan önce oruç tutmak suretiyle keffaret yerine getirilemez. Çünkü oruç bedeni bir ibadettir. Bu sebeple tıpkı Ramazan orucunda olduğu gibi, ortada bir ihtiyaç yokken farz olma vaktinden önce ibadeti yapmak caiz olmaz.

"Bir ihtiyaç yokken" ifadesi ile iki namazı cem etmek meselesi dışarıda bırakılmıştır. 

 

[Zayıf] bir görüşe göre yemini bozmanın haram olduğu durumda yani mesela kişi bir farzı terk etmek veya haram bir şeyi işlemek üzere yemin ettiğinde yeminini bozmadan önce keffaret verirse yemini bozduğunda bu keffaret yeterli olur.

 

NevevI şöyle demiştir: Ben derim ki bu ikinci görüş daha doğrudur. En iyisini Allah bilir.

 

Bu ikinci görüş, bunun mukabilinde yer alan ve el-Muharrer'de esas alınan "keffaret bu durumda yerine getirilemez" görüşünden daha doğrudur. Bunun gerekçesi şu şekilde açıklanmıştır: Kişi öyle yaparak haram olan bir şeyi işlemeye yol açabilir. Keffareti yemini bozmadan önce yerine getirmek bir ruhsattır. Günahkarın ruhsattan yararlanması ise uygun değildir; çünkü haramlık yeminin bozulmasından dolayı değildir. Zira üzerine yemin edilen şey yeminden önce de sonra da haramdır. Keffareti yerine getirmeye ise bir şeyi mübah saymak ilişmemektedir.

 

Not:  Kişi yeminini bozmadan önce keffareti yerine getirse ama yeminini bozmasa -tıpkı zekatta olduğu gibi- ödediğini geri alır. Bunu Darimı söylemiştir.

 

Kişi yeminini bozmadan köle azat ettiyse bunun geçerli olabilmesi için yemini bozma zamanına kadar azat edilen şahsın hayatta ve Müslüman olarak kalması şarttır. Şayet yeminin bozulmasından önce azat edilen şahıs ölürse veya irtidat ederse bu yeterli olmaz.

 

Kişi keffaret olarak bir köle azat etse ve bu köle, şahsın yeminini bozmasından önce ölse azat işlemi nafile bir işlem olarak kalır. Bunu Beğavı fetvalarında belirtmiştir.

 

Bazı ayrıntılar:

 

Bir kimse "şayet yeminimi bozarsam köle mi keffaret olarak azat ettim" dese bu ifade keffaret olarak yeterli olur. Şayet "yemin edersem köle mi keffaret olarak azat ettim" dese yeterli olmaz.

 

Kişi "yarın yeminimi bozarsam kölem keffaret olarak hürdür" dese, ertesi gün yeminini bozarsa köle keffaret olarak azat olur, aksi takdirde azat olmaz.

 

Kişi "şayet yeminimi bozmuşsam kölemi kefaretime karşılık azat ettim" dese ve bu kişinin yeminini bozduğu ortaya çıksa azat işlemi yeterli olur, aksi takdirde eterli olmaz. Şayet kişi bundan sonra yeminini bozarsa kölenin azadı, bu keffaret için yeterli olur.

 

Kişi "yemin edersem ve yeminimi bozarsam kölem keffaret karşılığında azat olsun" dese ve bu kişinin yemin etmiş olduğu anlaşılsa kölenin azadı yeterli olmaz; çünkü yeminde şüphe vardır. Bunu Beğavı söylemiştir.

 

61. [Karısına zıhar yapan bir kişi] zıhanndan vazgeçip kansına dönüş yapmadan önce zıhar keffaretini oruç tutma dışında köle azat etme ve fakirlere yemek yedirme şeklinde yerine getirebilir; çünkü zıhardan vazgeçmek keffaretin iki sebebinden biridir. Keffaret yemine izafe edildiği gibi buna da izafe edilmektedir.

 

Alimler, zıhardan dönme işlemi öncesinde keffaretin yerine getirilmesinin şu durumlarda söz konusu olabileceğini belirtmişlerdir:

 

a) Karısını ric'ı talakla boşadıktan sonra zıhar yapan kişinin keffareti yerine getirdikten sonra karısını tekrar nikahına alması.

 

b) Karısına zıhar yaptıktan sonra onu ric'ı olarak boşayan kocanın keffareti yerine getirdikten sonra karısını yeniden nikahına alması.

 

Şayet koca zıhar yaptıktan sonra keffaret olarak köle azat etse bu azat zıhardan dönme işleminden önce değil dönme işlemi ile eş zamanlı olarak keffareti yerine getirmek olur.

Çünkü kişinin köle azadıyla meşgulolması zıhardan dönmektir.

 

Nevevi "karısına dönmeden önce" ifadesi ile keffaretin zıhardan önce yerine getirilmesini dışarıda bırakmıştır ki bu durumda keffaret kesinlikle caiz olmaz.

 

62. [Bir adam öldürme olayında ölümün kendisine bağlandığı] yaralama fiilini gerçekleştiren kişinin henüz şahıs ölmeden önce adam öldürme keffaretini yerine getirmesi geçerlidir. Yine [harem bölgeSinde veya ihramlı iken] av yapan bir kimse hayvanı yaraladıktan sonra henüz hayvan ölmeden önce avlanma cezasını yerine getirse bu caiz olur; çünkü bu işlem, sebebi gerçekleştikten sonra yapılmıştır. Ancak yaralama öncesinde bunu yapmak caiz değildir.

 

63. Kişi malı bir adakta bulunarak bir şeyi mala bağlasa bu şeyin gerçekleşmesinden önce adağını yerine getirebilir. Mesela "Allah, hasta olan yakınımı iyileştirirse Allah için bir köle azat etmek üzerime borç olsun / şu kadar tasaddukta bulunmak borcum olsun" dese hastanın iyileşmesinden önce bunu ödemesi caiz olur. Nitekim zekatta da kişi bir yıl geçmeden önce zekatını verebilmektedir.

 

Rafii ve Nevevi'nin eş-Şerhu'l-keblr ve Ravdatü't-talibin'de "zekatın vaktinden önce ödenmesi" konusunda sahih kabul ettikleri görüşe göre kişi "Allah, hasta olan yakınımı iyileştirirse bir köle azat etmek Allah için borcum olsun" dese ve hastanın iyileşmesinden

önce köleyi azat etse bu azat yeterli olmaz.

 

Bulkıni şöyle demiştir: "Bu, itimad edilmeyecek bir görüştür. İmam Şafii'nin zekatın, yeminin mali kefaretinin ve fıtır sadakasının vaktinden önce yerine getirmek konusundaki genel kuralına göre bu caizdir. "

 

64. "Mali" ifadesi oruç gibi bedeni olarak yapılması adanılan adakları dışarıda bırakmaktadır. Zira bunun, şart koşulan şey gerçekleşmeden önce yerine getirilmesi caiz değildir.

 

Not:  Ramazan ayında, hacda veya umrede cinsel ilişkide bulunma keffareti bu fiil gerçekleşmeden yerine getirilemez. Yine başı tıraş etmek, dikişli elbise giymek ve güzel koku sürünmek sebebiyle ödenmesi gereken ceza da bu fiillerden önce yerine getirilemez.

Ancak hastalık gibi bir özür sebebiyle bu üç şeyi yapmaya izin verilirse sebep mevcut olduğu için keffaretin önceden ödenmesi caiz olur.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

3. YEMİN KEFFARETİNİN NİTELİĞİ