Tevhid/Hasan El Benna
Giris
[İlk]  <Geri  İleri>



GİRİŞ


1 - Akaidin Tarifi:
Akâid, kalbinin tasdik etmesi, nefsinin mutmein olması (Allah'ı anmakla huzura kavuşması) gereken buyruklardır. Gözle görürcesine inanırsın. O inanca ne bir şek, ne de şüphe karışır.
2 -İtikat Bakımından İnsanlar:
insanlar, akidelerinin kuvvetli ve zayıf olması bakımından pek çok kısımlara ayrılır. Bu durum, delillerin kendilerine izah edilip edilmemesinden ileri gelmektedir. Bütün insanların ruhlarına inanç esaslarını yerleştirmek mümkündür. Şimdi biz, bu bölümde sana bunu aşağıdaki bir misâlle açıklayalım.
Bir kişi, görmediği bir beldenin varlığını, yalancılığı ile tanınmış olmayan bir diğer kişiden işitse şüphesiz bu beldenin var olduğunu tasdik eder ve ona inanır. Meselâ Yemen gibi. Eğer bu haberi, kendilerine güvenilir kalabalık bir topluluktan işitirse ve bir takım şüphe arz eden durumlar da yoksa ona karşı itimat ve güveni artar. O beldenin çekilmiş bir fotoğrafını gördüğü zaman ise onun mevcudiyetine dair inancı daha da ziyadeleşir. Böyle kuvvetli bir delil önün de şüphenin yeri çok azalır. Seyahat ettiği ve kendi si için o belde ile ilgili alâmet ve müjdeciler belirdiğinde kesin inancı kuvvetlenir ve şüphesi kalmaz. O yere vardığında ve bizzat gördüğünde şüphe artık geri dönmez, yerini kesin inanca bırakır. Beldenin varlığı hakkındaki akide nefsine öyle kuvvetli yerleşir ki,bütün insanlar aksi görüşe sahib olsa bile onun geri dönüşü muhaldir, imkânsızdır. Yollarında ve caddelerinde gezdiği zaman, beldenin her halini iyice tetkik ettiği vakit artık başka türlü düşünemez. Şu durum, onun itikadının kuvvetlenmesine açık bir delildir.
Akâid önünde insanlar:
Şunu bildikten sonra bil ki, dinî akideler karşısında insanlar çok farklı durumlardadır. Şöyle ki, onlardan bazıları vardır, telkin kendilerine ulaşır, o da sadece âdet ve geleneğe bağlı olarak inanır. Bazı şüpheler ortaya çıktığında ise derhal imanı sarsılır ve yok olur. Yine onlardan bir kısmı vardır, Allah'ın yarattıklarına ibret nazarı ile bakar ve düşünür. Onun da imanı artar, yakin inancı kuvvetlenir. Diğer bir grup daha vardır ki, Allah'ın kâinat kitabını seyretmeye ve tefekkür etmeye devam ederler. Allah'a (C.C.) karşı kulluk borcunu ifa etmekle ve emirlerine sımsıkı sarılmakla, kalbinde hidayet meşalelerini tutuşturur. Artık imanını kemâle ulaştıran, basiret nuruyla görür. Yüce rabbimiz,
"Hidayeti kabul edenlere gelince, Allah onların muvaffakiyetini arttırmış, onlara (ateşten nasıl) kaçınacaklarını ilham etmiştir", (Muhammed Suresi; Ayet 17) buyurmuştur.
Allah'ın birliği hakkında nefsini, taklit mertebe sinden kurtararak tahkiki iman mertebesine yükseltmen, inandığın hususları iyice düşünerek kabul etmen ve öylece hareket etmen için biz sana şu misâlleri getirdik. Yine sen, bu misâller sayesinde kemâl derecesine ve mertebesine yükselinceye ve ulaşıncaya kadar dininin ana kaidelerini iyice bilip tanıma hususunda Mevlâ'na itaat ederken ondan yardım istemelisin.Şayet uyanıksan seni bir iş için vazifelendirdiler.Nefsini, salma develeri güttüğünden daha ziyade gütmen gerekir.
Akıl için İslâm'ın takdiri, temaşa ve tefekküre teşvik :
İmanın esası İslâm dinidir. Bütün şer-i hükümler onun temelidir. Sânı yüce olan Allah'ın kitabı ve Hz. Muhammed'in sünnetidir.
Dini inançları aklın teyit etmesi: Bütün akideleri aklın teyit ettiğini bilmelisin. Sağlam bir görüş onu ispat eder. Bunun için Allah'u teâla onu, kendine hitab etmekle şereflendirmiştir. Onu, kişinin sorumlu tutulması için esas kabul etmiştir. Tefekküre ve dikkat nazariyle âlemi temaşa etmeye davet etmiştir. Allah'u tealâ şöyle buyurur,
"Deki göklerde ve yerde neler var bakın. (Fakat) bunca ayetler ve azapla korkutmalar iman etmeyecekler güruhuna fayda vermez." (Yunus Suresi; Ayet 101)
"Üstlerindeki göğe bakmadılar mı? Onu nasıl bina ettik. Onu, (yıldızlarla) nasıl donattık. Onun hiçbir gediği de yok. Yere de (Bakmadılar mı?) onu (nasıl) döşedik. Ona (nasıl) sabit dağlar koyduk. Orada her sınıftan içe ferah verici (manzarası güzel ne çiftler) bitirdik, (biz bütün bunları) taatımıza dönen her kulun kalp gözünü açmak, ona ibret vermek için (yaptık). Gökten de bereketli su indirdik de onunla bahçeler, biçilecek taneler bitirdik ve tomurcukları birbiri üstüne binmiş uzun boylu hurma ağaçları (yetiştirdik) ki (bunlar) kullara rızık olmak için (yaratılmışlardır.) Biz onunla ölü bir memlekete can verdik, işte (kabirden) çıkış da böyledir." (Kaf Suresi, Ayet 6-11.)
Rabbimiz, düşünmeyen ve yaratıklara ibret nazarı ile bakmayanları da zemmetmiştir. Cenâb-ı hak bu hususta şöyle buyurur, "Göklerde ve yerde (Allah'ın varlığını, birliğini ve kemâl-i kudretini ispat eden) nice âyetler (alâmetler) vardır ki, (insanlar) bunlardan yüz çevirici olarak üstüne basar geçerler (onlardan ibret olmazlar.)" (Yusuf Suresi, Ayet 105)
Olmaması gereken bir şeyin olması için düşmanlar delil ve burhan istediler. Bunun üzerine Hz. Muhammed delillerin en şereflisini ortaya koymak için bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurdular, Hz. Rasulullah'ın müezzini sabah namazına gelmişti. Peygamberimizi ağlarken gördü. Kendisinden niçin ağladığını sordu. Peygamberimiz de şöyle buyurdular "tesir eder ya Bilâl, Allah-ü tealâ bana bu gece şu ayeti celileyi indirdi, kendimi tutamıyorum, onun için ağlıyorum." "Hakikat göklerin ve yerin yaratılışında, geceyle gündüzün birbiri ardınca gelişinde (ve uzayıp kısalmasında) temiz akıl sahipleri için ibret verici deliller vardır." Sonra da onu okuyan ve o hususta düşünmeyen kimselere yazıklar olsun" dedi. (İbni Ebi Dünya Kitab et-tefekkür'ünde rivayet etmiştir)
Bilmelisin ki, İslâm Hini fikirleri asla taşlaştırmamış ve dondurmamıştır. Aklı hapsetmemiş. düşünmekten men etmemiştir. Fikirlerin en olgun ve doğru olanı ise aklın çerçevesi dahilinde söylenmiş olanıdır. Fakat "akıl her şeyi bilemez. Tanıdığı ve bildiği oldukça azdır.O, bilmediğine düşman değil, daima bildiğini artırma yolunda olmalıdır. Nitekim Allah'u tealâ (C.C.) bir ayeti kerimesinde "Zaten) size az bir ilimden başkası verilmemiştir." Buyururken bir diğer âyeti celilesinde de. "Rabbim benim ilmimi artır"diye buyurmuşlardır.
İslâm Akaidinin Kısımları :
İslâm akaidi dört ana kısma ayrılır. Her bir kısmın da kendi aralarında bölümleri vardır.
Birinci kısım: İlahiyattır.Şanı yüce olan Allâh'ın, varlığına, birliğine taalluk eden hususlardan, isim, fiil ve sıfatlarından bahseder. Kişinin mevlâsı hakkında inanması gereken hususlar da bu kısma dahildir.
İkinci kısım : Nebeviyyattır. Peygamberlerle (A.S), ilgili hususlardan yani sıfatlarından; ismetlerinden,(günahsız olmalarından)peygamberliklerine olan ihtiyaca kadar bu bölümde bahsolunur. Evliyaya taalluk eden hususlarla mucize, keramet ve semavi (ilahi) kitaplar da bu kısma dahildir.
Üçüncü kısım:Ruhlar âlemidir.Maddi alemin dışındaki bir alemle ilgili hususlardan bahseder.Melekler,cinler,ruhlar gibi.
Dördüncü kısım:Sem'iyyattır. (işitmek suretiyle bilinen hususlar) berzah ve ahiret hayatı ile ilgili konulardan bahseder. Kabir hali, kıyamet alametleri,öldükten sonra tekrar 'dirilme, mahşer, hesap ve ceza gibi.

*Bu kitapta birinci kısım olan ilahiyat ele alınmıştır.