Tevhid/Hasan El Benna
Baslarkan
[İlk]  <Geri  İleri>


BAŞLARKEN

Rabbim seni tesbih ederim. Seni lâyık olduğun şekilde öğemem. Sen, kendini meth-ü sena ettiğin gibisin. Salât ve selâm nebîn ve resulün olan Hz. Muhammed'e onun ehli beytine, birliğini yüceltmek için mücahede edenler ve dinini yaymaya devam edenler üzerine olsun.
Merhum ve mücahit Şehit Hasan ül-Benna hazretlerinin Müslüman Kardeşler mecmuası; islâm akaidine dair eşsiz ve nadide tefrikalarını yayınlamıştı. O, bu makalelerini islâm topluluğuna ithaf etmişti. Çünkü o, bu topluluğun bir ferdi idi. Bir İranlı veya başka bir topluma mensup değildi. Onun bütün sözleri sana ve banadır. Çok değerli makaleleri ile gönülle re ışık tutmuştur. Allah kabrini nurlandırsın.
Yazıları hakkında şunları söyledi. Bu konuda yazdığım yazılarda Allah'ın izni ile iki esastan hareket edeceğim. Birincisi, dini inançları insanların ruhlarına ulaştırmakta, kalplerine ve şuurlarına akıtmakta Kur'an-ı Kerim'in ve Hz. Muhammed'in (S.A.V.) yoluna dayanmaktır. Sade bir dil kullanılacak, felsefe ve mantığın münazaracı görüşleri ve kelamcıların terimleri kullanılmayacaktır. Burada bizim tuttuğumuz yol, selef-i salihinin yoludur. Allah onlardan razı olsun.
ikincisi, insanlardaki dinî inançların tesirlerini beyan etmekle İslâmi akidelerin ruhlara ve gönüllere akış derecesini ortaya koymaktadır. Kitabımızı tetkik eden okuyucu bu sayede nefsinin hangi merhalede olduğunu bitebilsin. Eğer imanı kuvvetli ise Allah'a ve verdiği nimetine karşı hamd etsin. Yok eğer dinî inançları zayıf ise ilacını alsın, tedavi olsun, imanını kuvvetlendirsin.
Selefimize göre, dinî inançlar, kalplerde kararlaşan duygular ve nefislere gelen hisler idi. (Onlar, hiç bir mesele hakkında münakaşa etmezler, olanı olduğu, söyleneni söylendiği gibi kabul ederlerdi. Saf ve berrak bir imana, sarsılmaz bir akideye sahiplerdi. Biz de ise münazara ve münakaşa başladı, toplumun imanı zayıfladı, dinine zafiyet girdi ve bozulmaya doğru yüz tuttu. Bu sebepten dolayı ortaya çıkan şüpheleri reddetmek için delilleri İslâm akidesine ve asrımızın nazariyelerine dayandıracağız. Karışık ve anlaşılmaz bir ifadeyle değil, fakat akıcı bir üslupla dile getireceğiz. Şanı yüce olan Allah'ın şu buyruğunu esas alacağız.
"Gerek yer yüzünde, gerek kendi nefislerinizde âyetlerimizi yakında onlara göstereceğiz. Nihayet onun, hak olduğu şüphesiz kendileri için de apaçık meydana çıkacaktır." (Fussilet Suresi; Ayet 53)
Eserin neşri bir hayli uzadı. Fakat şu dinî akidelerle ilgili kitapçığı çıkarmak şerefi bana nasib oldu.
Allah'u zülcelâlden ihlas ile kabul etmesini istiyorum. ,O, bana kâfidir. O, ne güzel mevlâ, ne güzel vekildir.

Derleyen:Muhammed Rıdvan