Yirmi Dokuzuncu Lem'a'nın Tercümesi - s.771

Hem nasıl ki cevâhir-i ferd üzerine esir zerrâtıyla bir kur'ân-ı hikmet yazmak, semâvat sayfaları üzerine yıldızlar ve güneşler mürekkebiyle bir Kur'ân-ı azîm yazmaktan cezalet itibarıyla daha aşağı değildir. Öyle de, bir arı veya karınca, hilkatçe ağaçtan veya filden aşağı olmadığı gibi, bir çiçek dahi san'atça bir yıldızdan aşağı değildir. Ve hâkezâ, kıyas et.

Hem icad-ı eşyada görülen kemâl-i suhulet, nasıl ehl-i dalâleti, aklın reddettiği ve hattâ vehmin dahi ondan kaçtığı muhâlât ve hurafeleri istilzam eden bir iltibasla teşkili teşekkül zannetmelerine sebep olmuşsa; ehl-i hak ve hakikat nazarında da, zerrat ve seyyârâtın müsavi şekilde Hâlık-ı Kâinatın kudretine nisbet edilmesi icap ettiğini, kat'î ve zarurî bir şekilde ispat etmiştir.

Onun celâli pek yüce, şânı pek büyüktür ve Ondan başka ilâh yoktur.

ALTINCI MERTEBEHAŞİYE 1

Onun celâli pek yüce, şânı pek büyüktür. Allah ilim ve kudretiyle herşeyden büyüktür. Zira O öyle bir Âdil-i Hakîm ve Kadir-i Alîm ve Vâhid-i Ehad ve Sultan-ı Ezelîdir ki, bütün bu âlemler Onun nizam ve mizanının, tanzim ve tevzininin, adl ve hikmetinin ve ilim ve kudretinin kabza-i tasarrufundadır ve, şuhud derecesinde bir hads ile, belki bilmüşahede, Onun Vâhidiyet ve Ehadiyet sırrına mazhardır. Çünkü mükevvenatta nizam ve mizan ile tanzim ve tevzin dairesinden hariç hiçbir şey yoktur. Bunlar ise, İmam-ı Mübin ve Kitab-ı Mübinden iki babdır. Ve şunlar dahi, biri o Alîm-i Hakîmin ilim ve emrine, diğeri de o Azîz-i Rahîmin kudret ve iradesine iki ünvandır. Ve şu imam ile beraber şu kitaptaki şu mizanlı nizam, başında iz'an ve yüzünde gözü bulunan kimse için iki parlak burhandır ki, kâinatta hiçbir şeyin hiçbir zaman o Rahmân'ın kabza-i tasarrufundan ve o Hannânın tanziminden ve o Mennânın tezyininden ve o Deyyânın tevzininden hariç kalmadığını gösterir.

Elhasıl: Mevcudatın hilkatinde ism-i Evvel ve Âhirin tecellîsi mebde ile müntehâya, asıl ile nesle, mazi ile müstakbele, emir ile ilme bakar ve İmam-ı Mübine işaret eder. Eşyanın hilkati zımnında tecellî eden ism-i Zâhir ve Bâtın ise, Kitab-ı Mübine işaret ederler.


Yirmi Dokuzuncu Lem'a'nın Tercümesi - s.772

Zira kâinat büyük bir ağaç gibidir. Kâinatın herbir âlemi dahi bir ağaca benzer. Binaenaleyh, cüz'î bir ağacı, bütün envâ ve âlemleriyle beraber kâinatın hilkatine kıyas edebiliriz. İşte şu cüz'î ağacın bir aslı ve mebdei vardır ki, ağaç o çekirdekten neş'et eder. Ve kezâ, ağacın ölümünden sonra onun vazifesini idame ettiren bir de nesli vardır ki, o dahi ağacın semeresindeki çekirdektir.

İşte, mebde ile müntehâ, ism-i Evvel ve Âhirin tecellîsine mazhardır. Ağacın mebde ve çekirdek-i aslîsi, intizam ve hikmetle, ağacın teşekkülâtına dair bütün düsturları ihtiva eden bir fihriste ve tarife hükmündedir. Ağacın nihayetinde bulunan meyvenin çekirdeği ise, ism-i Âhirin tecellîsine mazhardır. Kemâl-i hikmetle halk edilen meyvedeki çekirdek, kendisine o ağacın benzerinin teşekkülü için bir fihriste ve tarife tevdi edilmiş bir sandukça hükmündedir. Onda, kalem-i kaderle, gelecek ağacın teşekkülâtına dair düsturlar yazılmıştır.

Ağacın dış yüzü ise, ism-i Zâhirin tecellîsine mazhardır. Kemâl-i intizam ve tezyin ve hikmetle tanzim edilen o ağacın zâhiri, sanki o ağacın kametine uygun şekilde kemâl-i hikmet ve inayetle biçilmiş muntazam, müzeyyen ve murassâ bir elbisedir.

O ağacın bâtını ise, ism-i Bâtının tecellîsine mazhardır. İntizam ve tedbirindeki kemal ile akılları hayrette bırakan ve hayat için lüzumlu maddeleri muhtelif âzâlara kemâl-i intizamla tevzi eden o ağacın bâtını, gayet intizam ve ittizanla tanzim edilmiş harika bir makine gibidir.

Nasıl ağacın acip bir tarifesi olan evveli ile harika bir fihristesi olan âhiri İmam-ı Mübine işaret ediyorsa, pek acip bir san'at eseri olan zâhiri ile nihayet derecede muntazam bir makine olan bâtını da Kitab-i Mübine işaret eder.

Bunun gibi, insandaki kuvve-i hafızalar dahi Levh-i Mahfuza işaret eder ve onun vücuduna delil teşkil eder. Yine bunun gibi, herbir ağacın çekirdek-i aslîsi ve meyveleri İmam-ı Mübine işaret eder, zâhir ve bâtını ise Kitab-ı Mübini gösterir. İşte bu cüz'î ağaca, mazi ve müstakbeliyle şecere-i arzı, evveli ve âtisiyle şecere-i kâinatı, ecdadı ve nesliyle şecere-i insanı kıyas et. Ve hâkezâ...

O şecerenin Hâlıkının şanı pek yücedir ve Ondan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur.

Ey Kebîr! Sen öyle bir Zât-ı Zülcelâlsin ki, azametini tavsif etmekte akıllar âciz, ceberûtunun künhüne erişmekte fikirler çaresiz kalır.


Yirmi Dokuzuncu Lem'a'nın Tercümesi - s.773

YEDİNCİ MERTEBE

Celâli yüce olan Allah, ilmi ve kudretiyle herşeyden nihayet derecede büyüktür. Zira O öyle bir Hallâk, Fettah,HAŞİYE 2 Faal, Allâm, Vehhab ve Feyyazdır ve öyle bir Şems-i Ezelîdir ki, şu kâinat, bütün envâ ve mevcudatıyla beraber, Onun envârının gölgeleri, Onun ef'âlinin eserleri, Onun esmâsının çeşit çeşit tecelliyâtının renk renk nakışları, Onun kaza ve kader kaleminin hatları, Onun sıfâtının ve cemal ve celâl ve kemâlinin tecelliyâtının aynalarıdır.

Onun celâli herşeyden yücedir ve Ondan başka ilâh yoktur.