![]() ![]() |
Tiryak - s.2355 |
Bak nasıl sürur içindeler. Tebrik ve tahmid vazifesiyle Hâlık-ı Kâinata şükranlarını arz ediyorlar. Ve nuranî babalarınız, kabirlerinden sizlere selâm gönderiyorlar. Ve bizi azaptan kurtardınız, kabrimizi pürnur, kalbimizi mesrur eylediniz, evlatlarımız diyorlar. Allah sizlerden razı olsun, diyorlar.
Safahat'ında İslâmın garipliğine, İslâmın bikesliğine ağlayan "Ya Rab! Bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?" diye zulmetten feryad eden "O nuru gönder İlâhi, asırlar oldu yeter. Bunaldı milletin âfakı, nurlu bir sabah ister" diye Hakka yalvaran ve "Doğacaktır sana vadettiği günler hakkın, kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın" diye ümit ve teselli gösteren o milli şaire ve o gibi ağlayan "Ya Rabbi, bana ve neslime bir nur ver" diye niyaz eden müttakilere, bir de şimdi bak nasıl mesrur ve memnunlar, Allah'a şükrediyorlar. Hem kendi vatanlarında, hem kendi zamanlarında tulû eden bu nur-u Kur'ânîyi ve bu hakikat güneşini bak nasıl alkışlıyorlar, tebrik ediyorlar.
Bak, birer birer şu memleketin, şu İslâm diyarının herbir köşesinden, herbir hanesinden, herbir köy ve bucağından, ormanlarından, ovalarına, nehirlerine, denizlerine kadar ve herbir ferdinden, yavrusundan, ihtiyarına kadar mezarlarında bekleyen hadsiz ecdadından, semalarında tayeran eden ervahına kadar bütün İslâm diyarı ve bu Anadolu, bak nasıl bir bahar ve bayram havasının neşesiyle dolmuş "İslâma zafer ver, bizi kurtar, bizi güldür, a'damızı et hâk ile yeksan, yine ey nur-u Furkâni." "Her belde-i İslâm ile olsun, bu yeşil yurt tâ haşre kadar cennet-i canan yine ey Nur-u imani" diye olan âriflerin niyazı bak nasıl dergâh-ı Rahmette kabul edilmiş?
Sakın ey kardeşlerim bu sönük ifadelerin, bazı sevimli hayalat gibi görünen çehresini bir tasavvurat zannetme. Hem söyleyen ben değilim. Şu sema denizinde ezeli parlayan güneşin ziya ve in'ikasıyla lemean eden hadsiz emvac-ı bahr gibi nurlardaki hakikatlara karşı teşekküre gelen hadsiz lisan ve mukabeleden bir katredir bu ifadeler.
Dinle, Nur şualarında derc edilen işârât-ı Kur'âniyeyi ve işârât-ı ulviye ve keramet-i gavsiyedeki kudsî zemzeme-i ihbarata kulak ver. Ve hadisat-ı zamana göz gezdir. Nasıl ayn-ı hak ve mahz-ı hakikat olduğunu göreceksiniz. Ve o nurlu sözleri bağrınıza basacaksınız. Bir de o nurun iştiyaklı ve incizablı şakirtlerinin derslerini dinle:
Bu anasır yüzüne her ne kadar çekse hicab;
Yine haksın, buna şahit yine Kur'ân olacak.
Kab-ı kavseynden alıp dersimi bildim ki ayan;
O güzel nur-u Kur'ân mânevî sultan olacak.
müşahedesini işit.
Vallah bunu ben ezelden eyledim ezber,
Risale-i Nurdur, vallah bir müceddid-i ekber.
ne kadar doğru olduğunu anla.
Buna kıyasen bu nura hayatiyle, hizmetiyle gayretiyle, incizabiyle tam aynadarlık eden Hüsrevlerin, Hafız Alilerin, Feyzilerin, Hulusilerin, Mehmedlerin, Ahmedlerin feyizli ve cemalli hal ve ahvallerine bak. Binde bir dile gelen aşklı ve iştiyaklı gönüllerine, kelamlarına nazar eyle. Daha sonra, ehl-i tahkik erbabının ilanatına kulak ver. Ehl-i fen ve mekteplilerin tetkikatının neticesini gör. Her taife ve her meslek erbabının kemal-i takdir ve tebrikini mütalaa eyle. Merhum Fetva Emini Ali Rıza Efendiden, merhum Vehbi Hocaya ve emsali müderris ve müfessirlere kadar ve ilm-i teceddüdün yüzler mütehassıs profesörlerine ve âlimlerine kadar bütün bu taife-i ilmiye ve ehl-i tahkik zevat-ı kutsiye bilittifak Risale-i Nurun hakkaniyetine ve Kur'ân-ı Kerimin hakaikine varis olduğuna ve bu zaman-ı âhirde bid'a ve dalâletlerin istilası zamanında ehl-i imana ihsan edilmiş bir nur-u mev'ud-u İlâhi, bir menba-i ilm-ü irfan ve bir mahzen-i hakikat-ı Kur'ân ve bir dâvâ-i hazret-i Rahman bulunduğuna imza basıyorlar ve dâvâ ediyorlar derk eyle.
Bu kadar muhbir-i sadık ilanatçılar ve bu kadar çeşitli erbab-ı tahkik muhakkikler ve hakikata ayne'l-yakin yetişen bu kadar zatlar hiç mümkünmüdür ki yalan söylesinler veya körükörüne bağlansınlar. Hâşâ! Zulmeti ziya zannetsinler. Hiçbir cihetle ihtimali yok ve mümkün değildir.
En şiddetli imtihanlarda ve kavurucu elemli hallerde ve yakıcı çorbalarda ağızları yandığı halde derslerinden vazgeçmeyen şakirtlerin uzun senelerdeki sabır ve metanetlerine bak. Maddi ve mânevî herkesin perestiş ettiği menfaat ve makamları terk edip veya hiç iltifat etmeyip bütün kuvvetleriyle ve bütün hissiyatlariyle bu nura sarılmalarına dikkat et. Kat'iyen anlayacaksın ki, Risale-i Nurda muazzam bir hakikat ve gayet kudsi bir kemal-i tam ve tam bir güzellik mevcuttur. Reddedilmez ve inkârı gayr-ı kabil bir burhan-ı bahir göze çarpıyor.
İşte bu yirmi-otuz senedenberi bu binler bahtiyar talebeler, müdakkikle, Risale-i Nuru mütâlaa ve bilhassa müellifinin bütün hayat ve ahvalini en ince meşrebine, hususi hayatına kadar bütün haliyle tetkik ve mütalaa ettikleri ve gözleriyle gördükleri ve bir kısmı hizmetinde bulunmalarıyla bilmüşahede o zatta hizmet-i kudsiyesine münasip bir ihlas ve samimiyet ve fedakârane hizmette bir mertebe-i kemalat görüyorlar. Bu kemalat ise, Risale-i Nur hizmetini dünyevî ve şahsî menfaate
Tiryak - s.2356
alet etmemek ve bu Risale-i Nurla ehl-i imana hizmet etmeye, yani bu iman hizmetini mânevî makamata ve mânevî rütbelere alet etmemek ve vesile kılmamak gibi bir evsafla ekmeliyet suretinde tecelli ve tezahür etmektedirler. Kemalattan maksadımız da budur.
İşte ey Üstad! Risale-i Nurun şahs-ı mânevîsinde bizzarure kendisini gösteren bu ekmel-i cemal ve kemalat ve güzelliğine karşı ve ona bakan ve onu bağrına basıp mütalaa eyleyen talebe ve müştaklarına verdiği hadsiz hakiki feyizli ihsanatına mukabil, işte fıtraten insan, kemale, hüsün ve ihsana perestiş edip hediyelerle teşekkürünü arz etmek istemesi sırrınca, bu mütalaacılar ve Nur Talebeleri gibi bu fakir dahi hediyeler vermek arzu ediyorum. Saidlerimize hakiki talebeler ve şakirtler olmak istiyoruz. Hüsrevlerin, Hafız Alilerin ve Feyzilerin ve Hulusilerin ve Mehmedlerin ve Ahmetlerin arkalarında:
demek istiyoruz.
Çok kusurlu talebeniz Samsun'da mevkuf Mustafa Sungur
Risale-i Nur eserlerinin tamamen iadesi hakkında Afyon Mahkemesinin bir sene evvel verdiği iade kararının temyizen nakz edilmesiyle, bugüne kadar devam eden Nur dâvâsını, aynı mahkemenin âli hey'etinin bir sene evvelki Nurun tamamen iade kararını ısrar ile tekrar tasdik etmeleri ve Risale-i Nur dâvâsının sona ermesi; ve Risale-i Nur eserlerinin tamamen serbestiyet kazanması beşareti vesilesiyle, Nur talebelerinin, sevinçler içinde Üstadımıza çektikleri tebrik telgraflarıdırlar.
Hüsrev
Urfa Nur talebelerinin tebrik telgrafıdır
Mücahid ve dahi mütefekkir Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerine,
Otuz senedenberi küfr-ü mutlakı köküyle kesen ve en muannit dinsizleri dahi ilzam eden ve ilmî müsbet delillerle Kur'ân'ın kelamullah olduğunu ispat eden ve selamet ancak imanla mümkün olduğunu ilan eden ve milyonlarla insanları küfür ve cehaletten kurtaran ve ebedi saadeti bulduran ve en korkak insanı dahi, en kahraman haline koyan ve istikbal İslâmiyetin olduğuna beşaret veren ve bu millete ve âlem-i İslâma ve beşeriyete rahmet olan Risale-i Nurun beş senedenberi devam eden dâvâsının Afyon Mahkemesince beraetini bütün ruh-u canımızla tebrik eder, ellerinizden öper, bütün Nurculara selametler dileriz.
Urfa Nur Talebeleri
Emirdağ Nur talebelerinin tebrik telgrafıdır
Risale-i Nur, bu defa da girmiş olduğu Kur'ân hesabına, iman ve İslâmiyetin muhafazası yolundaki dâvâsında ikinci defa olarak beraetle neticelenmiştir. Risale-i Nurun serbest olarak parlaması ve ellerde ve kütüphanelerde korkusuz olarak bulundurulması, bütün ehl-i iman ve İslâmın kalb ve ruhlarının en derin köşelerinde sürur ile çarptığına hiç şüphemiz yoktur. Hazret-i Üstadı ve onun sevgili talebelerini ve Nur'a müştak olan bütün ehl-i imanı tebrik eder. Hazret-i Üstadımızın mübarek ellerinden kemal-i hürmetlerimizle öperiz.
Emirdağ Nur Talebeleri
Tabiiyyunun münkir kısmının gittikleri yolun iç yüzü, aklen ne kadar uzak ve ne kadar çirkin ve ne derece hurafe olduğu Lâakal doksan muhali tazammun eden dokuz muhal ile, Asâ-yı Mûsa mecmuasının Üçüncü Hüccet-i İmaniyesi'nde tam beyan ve ispat edilmiş. İsteyen oraya bakar. Tabiat risalesinin hatimesi orada yazılmadığından, o hatimenin üç sualinden İki sualini de bir sebebe, yani Japonya'nın eskide sualinin bir noktasına temasına binaen burada yazıyoruz.
İKİNCİ SUAL: Tabiattan vazgeçen ve imana gelen zat diyor ki: "Her mevcut...1
İsm-i Âzamın hakkına ve Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyânın hürmetine ve Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın şerefine, bu mecmuayı bastıranları ve mübarek yardımcılarını Cennetü'l-Firdevste saadet-i ebediyeye mazhar eyle. Âmin. Ve hizmet-i imaniye ve Kur'âniyede daima muvaffak eyle. Âmin. Ve defter-i hasenatlarına, bu mecmuanın herbir harfine mukabil, bin hasene yazdır. Âmin. Ve nurların neşrinde sebat ve devam ve ihlâs ihsan eyle. Âmin.
Yâ Erhamerrâhimîn! Umum Risale-i Nur şakirtlerini iki cihanda mes'ut eyle. Âmin. İnsî ve cinnî şeytanların şerlerinden muhafaza eyle. Âmin. Ve bu âciz ve biçare Said'in kusuratını affeyle. Âmin.
Umum Nur şakirtleri namına Said Nursî