Ruhla
sonsuzlaştırılan ve akılla bilinçlendirilen insan, ölünce bir
saman çöpü gibi çürüyüp yok olmayacak ve mahşere kadar, dünyadaki
inancı ve yaşantısı ile orantılı olarak, ya Cennet bahçesine dönüşen
kabrinde rahat ve mutlu olacak veya Cehennem çukuruna dönüşen
kabrinde azap olacaktır.
Hazreti İsrâfil,
sûr'a üfürüp, "Ey çürüyen kemikler, kalkın!" diye bağırınca, kendini
mahşerde bulacaktır.
Kıyâmet denilen
o korkunç anda, maddesel ve fiziksel açıdan başka şekle dönüşen
ve çok büyüyen dünya, yeni düzende Güneş'in çok yakınında olacak.
Bu nedenle Dünya'yı, cehennemî bir sıcaklık kasıp kavuracak.
Yüce Allah
buyuruyor;"O gün (kıyamet olayında) Dünya, başka bir dünyaya
ve gökler de (başka düzene) dönüştürülecek" İbrahim-48
İşte, öyle
bir ortamda Dünya'nın en az günah işlenen, en az kan dökülen ve
o günkü düzende Dünya'nın Güneş'e en yakın olduğu yerinde mahşer
yeri kurulacak ve sorgulama başlayacak.
(Hiç bir
kaynağa dayanmayan âcizâne kanaatime göre, mahşer yeri güney kutbunda
olabilir.)
İlâhi adâletin
kesinlikle gerçekleşeceği, mazlumların, zalimlerden hakkını alacağı,
her çeşit baskıcı sistemlerin ve zorbaların şiddetle cezalandırılacağı
mahşer yerindeki Mahkeme-i Kübrâ'da, önce amel defterleri dağılacak
ve İlâhî Mîzan (tartı) kurulacak.
Yüce Allah
buyuruyor;"O gün, vezin (tartı) haktır (gerçekleşecektir).
Kimin mîzanları (sevapları) ağır gelirse, kurtuluşa erenler onlardır."Araf-8
Mahşer yerindeki
sevap ve günahları belirleyen ilâhi mîzanda, sevapları ağır (çok)
gelenler, hiç korku, hüzün duymadan; peygamberler, sıddıklar,
şehidler, evliyalar ve salih mü'minlerle birlikte, mânevî feyizler,
ruhsal zevkler ve sonsuz coşku ile Cennet'e gireceklerdir.
Sevapları
hafif kalıp, günahları ağır basanlar da; şeytanlar'la, nemrutlar'la,
firavunlar'la, Ebu Cehiller'le ve günümüzdeki onların uzantılarıyla
birlikte, ateşten zincirlere bağlanıp Cehennem'e atılacaklardır.
Sevgili kardeşlerim!
Ellerimiz
enselerimize bağlanıp, ayaklarımıza ateşten zincirler vurulup
ve korkunç zebânîler tarafından yerlerde sürüklenip Cehennem'e
atılmak istemiyorsak, Allah rızası için can simidimiz olan beş
vakit namaza sarılalım.
Neden mi?
Zerre zerre
(en küçük) günahların ve zerre zerre sevapların mîzâna konduğu
günde, kabul olunan bir vakit namazın sevabı mîzandaki günah-sevap
dengesini alt üst edeceği gibi, kılınmayan bir vakit namazın günahı
da günah-sevap dengesini alt üst edecektir.
Taberânî'nin
rivayet ettiği bir hadiste, Peygamberimiz;"Kıyâmet (mahşer)
günü, kulun sorgulaması namazdan başlayacaktır. Eğer, beş vakit
namazı tamam ise, felâha (Cennet'e) kavuşacak, namazı noksan ise
hâb-ü hüsranda (Cehennem'de)kalacaktır."
Müslim'in
rivayet ettiği bir hadiste Peygamberimiz;"Kişi ile küfür (kâfirlik)arasındaki
fark, namazı terk etmektir" buyurmuştur.
İslâmın temel
ilkelerinin ikincisi olan beş vakit namaz, îmâna en yakın bir
ibâdet olduğu gibi;
Beş vakit
namazı terk etmek de, küfre (kâfirliğe)en yakın bir günahtır.
Beş vakit
namazı kılmak ve kılmamak, birbirinin tam zıddı iki karşıt uçlardır.
Tekbirle
başlayıp, selâmla noktalanan namazın son uzantısı, Cennet ve Cemâlüllah'tır.
Gafletle
başlayıp, inatla noktalanan namazsızlığın son uzantısı, Cehennem
ve azaptır.
Yüce Allah
buyuruyor; "Mü'minler, kesinlikle felâha (Cennet'e ve Cemâlüllah'a)
kavuştular. Onlar, namazlarında huşû edicilerdir (Namazlarını
inanç, bilinç, ihlâs ve huşû ile kılıcılardır.). " Mü'minûn 1-2
Allah'a inanan
ve namazlarını dosdoğru, güzelce ve huşû, huzur ile kılanlar,
kesinlikle Cennet'e ve Cemâlüllah'a kavuşacaklardır.
Ya namaz
kılmayanlar?
Cennet ehli
Cennet'e ve Cehennem ehli Cehennem'e girdikten sonra, Cennet'tekiler
mücrimlere (günahkârlara) soracaklar; "Sizleri (en kızgın)
Sakar Cehennem'ine sokan nedir? Diyecekler ki, bizler namaz kılıcılardan
değildik." Müddessir42-43.
En kızgın
ve en korkunç Sakar Cehennem'inde yana yana kara kömüre dönen
günahkârlara suçları sorulduğu zaman, öncelikle namaz kılmadıklarını
söyleyecekler ve namazsızlığın en büyük suç ve günah olduğunu
itiraf edecekler.
İşte, namazsızlığın
son uzantısı olan Cehennem ve korkunç azaplar.
Yüce Allah
buyuruyor;"Onlardan (Peygamberlerden ve peygamberlere tâbî
olanlardan)sonra öyle bir nesil geldi ki, namazlarını kılmadılar
ve şehvetlerine (hayvansal duygularına)tâbî oldular. Onlar yakın
bir gelecekte (Cehennem'deki)gayyaya atılacaklardır." Meryem-59
Dinin direği
ve mü'minlerin Mîrâcı olan ve insanları günahlardan koruyucu özelliği
bulunan beş vakit namazdan kopanlar, şehvetlerinin ve hayvansal
duygularının tutsağı olarak her türlü haramlara yönelirler ve
sonuçta Cehennem'deki gayya deryasında fokur fokur kaynarlar.
Namazın yerine,
başka hayırlar ve başka sevaplar yapılsa olmaz mı?Beş vakit namaz
şart mıdır?
Kendisinden
trafik ehliyeti istenen kişinin, bunun yerine sağlık cüzdanı göstermesi,
ne derece geçersiz, gülünç ve ahmaklık ise, Yüce Allah'ın "Namaz
kıl!" emrine karşı, ben namaz kılmam ama, başka hayırlar yaparım
demesi, daha geçersiz, daha gülünç, daha ahmaklık ve apaçık bir
sapıklıktır.
İslâmın şartı
beştir. Bu beş şartın ikincisi namazdır. Demek ki beş vakit namazın
kılınması şarttır ve şartın genel anlamı, olmazsa olmaz demektir.
Sevgili Peygamberimiz;"Namaz
dinin direğidir. Namazı kılan, dinin direğini dikmiş ve namazı
terk eden, dinin direğini yıkmıştır." buyurmuştur.
Dinin direğini
yıkan kişinin, nefsinin isteği doğrultusunda bir hayır yapmakla
övünmesi ve ona güvenmesi, akılcı bir iş ve çıkar bir yol değildir.
Namazdan
kopanlar ve namazın mânevî feyizlerinden, ruhsal zevklerinden
yoksun kalanlar, dengesiz ve düzensiz bir yaşamın kurbanı olurlar.
Kendilerini tatmin edebilmek, gönül darlığından ve ruhsal bunalımlardan
kurtulmak için, nefislerinin hayvansal duygularına tâbî ve teslim
olurlar.
Günlük beş
vakit namazı kılmayanlar, her gün beş defa Yüce Allah'a isyan
ederek, en büyük günahı işleyenler, diğer günahları işlemede bir
sakınca görmezler ve sonuçta, akan kanların ve irinlerin toplandığı
gayya'da fokur, fokur kaynayarak cezalarını çekerler.
Ancak, tevbe
edip namaza başlayanlar ve düzenli bir şekilde kazâ namazlarını
kılanlar, günahlarından kurtulunca, Dünya'da ruhsal huzura ve
âhiret'te Cennet'e kavuşurlar.
Namaza başlamak
istediği halde, bir türlü başlayamayan, nefsine ve şeytana yenilen
kardeşlerime tavsiyem;"Siz, namazı düşünmeyin. Öncelikle namazın
anahtarını ele geçirmeye çalışın. Yani, abdest alın."
Abdest, namazın
anahtarı ve mü'minlerin silahıdır. Bir elinizde anahtar ve diğer
elinizde silah olduğu zaman, şeytan yanınıza yaklaşamadığı gibi,
nefsinizin tenbelliği, miskinliği gider ve rahatça namazı kılar
ve gerçek mü'minlerden olursunuz.
Peki, gerçek
mü'minler kimlerdir?
Yüce Allah
buyuruyor;"Gerçek mü'minler ancak şunlardır ki, Allah'ın
ismi anıldığı zaman (saygı ve sevgiden) kalpleri ürperir.
Onlara
Allah'ın âyetleri okunduğu zaman îmânları (daha) güçlenir ve onlar,
yalnızca Rab'lerine tevekkül ederler. Onlar (beş vakit) namazlarını
dosdoğru, güzelce kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızık (mal)
dan Allah yolunda infak ederler.
İşte
onlar, hakiki ve gerçek mü'minlerdir. Onlar için Rab'leri katında
(mânevî)dereceler, günahlarının bağışlanması ve (Cennet'te)sonsuz,
tükenmez nimetler vardır." Enfal 2-3-4.
Alınları
secde görmeyen, dine, irticâ ve dindarlara mürtecî diyen ve gerçek
müslümanları din istismarcılığı ile suçlayıp, kendileri dinsizliği
istismar edenler ve bundan bir çıkar sağlayanlara bir sözüm yok.
Ancak, önce
nefsime ve sonra benim gibi yattığı yerde Cennet'i isteyen müslümanlara
soruyorum;
O yüceler
yücesi güzel Allah'ın, celle celâlühû ismi anıldığı zaman, gerçekten
duygulanıyor ve kalplerimizde bir titreşim oluşuyor mu?
Yanımızda,
O güzel Allah'ın kitabı Kur'an okunduğu zaman, Kur'an kurslarında
okuyan yavruları gördüğümüz zaman, göğüslerimiz kabarıyor ve imânımız
daha güçleniyor mu?
Geleceğimiz
açısından hiç kuşku duymadan, kadere îmân edip, yalnızca Allah'a
güvenip, tevekkül edebiliyormuyuz?
Baskı, zulüm
ve zorbalıklar karşısında, Allah'ın dininden taviz vermeden namazımızı
kılabiliyor ve başımızı örtebiliyor muyuz?
Beş vakit
namazı hiç aksatmadan, vaktinde, dosdoğru ve en güzel bir şekilde
kılmaya özen gösteriyor muyuz?
İslamın güçlenmesi
ve bilinçli müslümanların yetişmesi için, Allah yolunda malımızı
infak edebiliyor muyuz?
İnancımız
ve yaşamımız, bu âyetlerle uyumlu ve paralel ise, "Elhamdülillâh"
diye Allah'a şükürler edelim.
Aksi davranışta
olanlar, Allah'ın adı anıldığı ve ezanlar okunduğu zaman, kılları
kıpırdamayanlar ve kalpleri taş gibi duyarsız olanlar.
Yanlarında
Kur'an okunduğu zaman sıkılanlar ve ezan sesinden rahatsız olanlar.
Kapanan Kur'an
kurslarından, İmam-Hatip okullarından ve başları zorla açılan
kızlardan dolayı kıvanç duyanlar.
İslâma saldıran
boyalı basını okuyup, içine sindirenler.
Lütfen akılcı
olsunlar, gerçekçi olsunlar, geçmişi unutmayıp, geleceği düşünsünler.
Yoktuk, yaratıldık,
var olduk.
Bebektik,
emekledik, yürüdük, koştuk, yetişkin olduk.
Evlendik,
eşimiz, çocuklarımız oldu.
Çalıştık,
malımız, mülkümüz, servetimiz oldu.
Unuttuk,
Dünya' nın geçici olduğunu, zevklere daldık.
Yaşlanınca,
eski günleri hastane kapılarında aradık.
Azrâil yapışınca
yakamıza, iş işten geçecek.
En yakın
dostlar ölünce, bizden ürperecek.
Kara topraktan
başka yatacak yerimiz yok.
Allah birdir,
başka Rabbimiz yok.
|