RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
16:1 ALLAH'IN buyruğu (mutlaka) yerine gelecektir: öyleyse artık onun tez
gelmesini istemeyin! O, sınırsız kudret ve kemaliyle, insanların tanrısal
nitelikler yakıştırarak kendisine ortak koştukları her şeyden, herkesten
üstündür, yücedir!
16:2 O (ki,) kullarından dilediğine: "(bütün insanları) uyarın ki, Benden başka
tanrı yok, öyleyse Bana karşı kendinizi uyanık bir bilinç ve duyarlık içinde
tutun!" buyruğunu ulaştırmaları için melekleri vahiyle indirir.
16:3 O (ki,) gökleri ve yeri (içsel) bir gerçeklik, (şaşmaz bir düzen) üzere
yaratmıştır; insanların tanrısal nitelikler yakıştırarak kendisine ortak
koştukları her şeyin, herkesin üstünde, ötesindedir O.
16:4 O, insanı (sadece) bir sperm damlasından yarattı; ama yeri gelince, bu aynı
yaratık, düşünme ve karşı çıkma gücüyle donatılmış olduğunu hemen ortaya
koyuyor!
16:5 Ve evcil hayvanları da yarattı O: o hayvanlar ki, kendilerinden, pek çok
yararları yanında, sizi ısıtan giysiler, besleyen yiyecekler elde ediyorsunuz:
16:6 akşam eve getirirken, sabah otlağa çıkarırken onlarda bir güzellik
bulursunuz.
16:7 Kendinizi büyük sıkıntılara sokmadan varamayacağınız nice yerlere yükünüzü
onlar taşır. Rabbiniz gerçekten çok şefkatli, çok merhametlidir.
16:8 Ve binmeniz için atları, katırları, merkepleri, (hayatı süsleyen) nakışlar,
bezekler olarak O yarattı; O, bilmediğiniz daha neler neler yaratmaktadır.
16:9 Ve (sizin yaratıcınız O olduğu için) size yolun doğrusunu göstermek de
Allah'a düşer; çünkü o yoldan sapıp da yolunu kaybeden (çok insan) var. Oysa,
Allah dileseydi sizin hepinizi doğru yola çıkarırdı.
16:10 O'dur gökten suyu indiren; öyle ki, hem siz içersiniz o sudan, hem de,
hayvanlarınızı otlattığınız çayır çimen;
16:11 onunla Allah sizin için ekin(ler), zeytin ve hurma ağaçları, üzümler ve
her türden (daha) nice ürünler bitirmektedir: dikkat edin, bütün bunlarda,
düşünen insanlar için mutlaka bir ders vardır!
16:12 Ve geceyi gündüzü sizin (yararlanmanız) için (koyduğu yasalara) boyun
eğdirmiştir O; güneş ve ay ve bütün yıldızlar, hepsi O'nun buyruğuna boyun
eğmişlerdir: dikkat edin, bütün bunlarda, şüphesiz, aklını kullanan kimseler
için çıkarılacak dersler vardır!
16:13 Ve sizin için yeryüzünde yarattığı bütün o rengarenk (güzel) şeyler: işte
bunlarda da anıp da hatırda tutmasını bilen kimseler için elbette çıkarılacak
bir ders/bir mesaj vardır!
16:14 Ve yemek için taze et, takınmak için değerli taşlar çıkarasınız diye
denizi; ve denizin üstünde suları yararak yol aldığını gördüğünüz gemileri,
O'nun cömertliğinden belki bir pay ararsınız ve şükredersiniz diye (koyduğu
tabii yasalara) bağlı kılan O'dur.
16:15 Ve sizi sarsmasın diye arza yerinden oynatılmaz dağlar; ve yolunuzu
bulasınız diye nehirler yollar yerleştirdi;
16:16 ve daha (nice) işaretler: (söz gelimi) yıldızlar (ki, onlar)la da insanlar
yollarını bulmaktadırlar.
16:17 O HALDE, (düşünün, bütün bunları) yaratan (Allah), hiçbir şey yaratamayan
herhangi bir (varlıkla) kıyaslanabilir mi? Hâlâ aklınızı başınıza toplamayacak
mısınız?
16:18 Allah'ın nimetlerini saymaya kalksanız, asla böyle bir işin altından
kalkamazsınız! Gerçek şu ki, çok acıyan çok esirgeyen gerçek bağışlayıcı elbette
Allah'tır;
16:19 Çünkü neyi ki gizliyor ve neyi ki açığa vuruyorsanız, hepsini bilen
Allah'tır.
16:20 Allah'tan başka o yalvarıp yakardıklarınıza gelince -bunların kendileri
yaratılmış varlıklar olduklarına göre- hiçbir şey yaratamazlar;
16:21 hayatı hiç tatmamış ölülerdir onlar; ne zaman diriltileceklerini de
bilmezler.
16:22 Sizin tanrınız Tek Tanrıdır; ne var ki, ahirete inanmayanların kalpleri bu
(gerçeği), boş bir kibir yüzünden, kabule yanaşmıyor.
16:23 Hiç kuşkusuz, onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da Allah
tastamam bilmektedir: kesin olan şu ki O, kendini büyüklük duygusuna
kaptıranları asla sevmez!
16:24 Böylelerine: "Rabbiniz ne indirdi!" diye sorulsa, "Eskilerin
masallarını/efsanelerini!" derler.
16:25 Böyle yapmakla, Kıyamet Günü'nde kendi günahlarının yükünü bütünüyle,
yoldan çıkardıkları bilgisiz kimselerin yükünü de kısmen üzerlerine almış
olurlar. Bir bilseniz, bu yüklendikleri ne kötü bir yüktür!
16:26 Onlardan önce gelip geçenler de birtakım zındıkça düzenler kurmuşlardı;
ama işte, Allah onların kurduğu yapıları temellerinden çökertti; öyle ki,
tavanları başlarına yıkıldı ve nereden geldiğini daha anlamadan azap apansız
yakalayıverdi onları.
16:27 Sonra Kıyamet Günü'nde (Allah), "Hani nerede, o uğruna (doğru yoldan) ayrı
düştüğünüz düzmece tanrılarınız!" diyerek onları(n hepsini) rüsvây edecektir.
Kendilerine (dünya hayatında) bilgi verilmiş olanlar: "Bugün" diyecekler,
"rüsvâylık da, bedbahtlık da hakkı inkar edenler içindir;
16:28 onlar ki, kendi kendilerine zulüm hali içindeyken melekler canlarını
almıştı!" Böyleleri nihayet (hesap vermeye çağırıldıklarında): "Kötü bir şey
yapma(k isteme)miştik biz!" (diyerek) boyun eğme tavrı takınacaklar. (Fakat
onlara;) "Hayır!" (diye karşılık verilecek,) "Muhakkak ki, yapıp-ettiğiniz her
şeyi Allah eksiksiz biliyor!
16:29 Haydi, girin kapılarından bakalım, içinde kalıp duracağınız cehennemin!"
Gerçekten de, ne kötü olacak (o Gün), kendilerini boş yere büyüklük duygusuna
kaptırmış olanların düştüğü durum!
16:30 Ama Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşıyanlara: "Rabbiniz ne indirdi?"
diye sorulduğunda, onlar: "Katıksız iyiliği!" diye cevap verirler. İyilikte
devamlı olanlar bu dünyada iyilik bulacaklardır; böylelerinin öte dünyada
tutacakları yurt çok daha hayırlı olacaktır. Ne güzel bir yurt, Allah'a karşı
sorumluluk bilinci taşıyanların yurdu!
16:31 İçlerinde derelerin, ırmakların çağıldadığı ebedî mutluluk, esenlik
bahçelerine girecekler ve orada gönüllerinin çektiği her şeyi bulabilecekler.
Allah, Kendisine sorumluluk bilinciyle bağlananları işte böyle
ödüllendirecektir.
16:32 Onlar ki, bir arınmışlık hali içindeyken melekler, "Size selâm olsun,
(hayattayken) yaptıklarınızdan ötürü girin cennete!" diyerek canlarını alırlar.
16:33 (HAKKI inkar edenler) yalnızca meleklerin kendilerine görünmesini ya da
Allah'ın nihaî yargısının gerçekleşmesini mi bekliyorlar? Onlardan önce gelip
geçen (günahkar) toplumlar da böyle yaptı; ve (helak edildikleri zaman) onlara
zulmeden Allah değildi; tersine onlar kendi kendilerine zulmettiler:
16:34 Öyle ki, işledikleri kötülükler kendi başlarına yıkılmış, alay edip
durdukları şey onları çepeçevre kuşatmıştı.
16:35 Allah'tan başkalarına tanrısal nitelikler yakıştıran kimseler: "Eğer Allah
dileseydi," diyorlar, "ne biz, ne de atalarımız O'ndan başka hiçbir şeye kulluk
etmez, O'nun buyruğu hilafına hiçbir şeyi yasaklamazdık." Onlardan önce gelip
geçen (inkarcılar) da tıpkı böyle demişlerdi; peki, bu durumda elçilere,
(kendilerine indirilen mesajı) açık açık bildirmekten başka ne düşer?
16:36 Gerçek şu ki, Biz her toplumun içinden, "Allah'a kulluk edin, şer
güçlerden kaçının!" (mesajıyla gönderdiğimiz) bir elçi çıkardık. O (geçmiş
nesil)lerden bir kısmını Allah hidayetiyle doğru yola yöneltti; bir kısmı da
sapıklık içinde bırakılmaya müstehak oldular: O halde, şimdi, yeryüzünde dolaşın
ve hakkı yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu görün!
16:37 İmdi, sen (o hakkı inkarda ısrarlı olanların) doğru yola erişmelerini
tutkuyla istesen de, (bil ki,) Allah, sapıklık içinde kalmalarına hükmettiği
kimseleri doğru yola eriştirmez; ve böyleleri (Kıyamet Günü'nde) kendilerine
yardımcı da bulamayacaklardır.
16:38 Üstelik, bunlar en ciddî yeminlerle, Allah'ın ismini anarak, "Allah ölüyü
asla diriltmeyecektir!" diye and içiyorlar. Hayır, gerçekten bu O'nun,
gerçekleşmesini kendi üzerine aldığı bir vaaddir; ne var ki, insanların çoğu
bunu bilmez.
16:39 (Oysa, Allah ölüleri diriltecektir) ki, üzerinde ayrılığa düştükleri
gerçeği onlara bütün açıklığıyla göstersin ve o hakkı inkara kalkışanlar da
kendilerinin yalancı olduklarını görüp de anlayabilsinler.
16:40 Biz, ne zaman bir şeyin olmasını istesek, ona sadece "Ol!" deriz -ve o
(şey hemen) oluverir.
16:41 İMDİ, (benimsediği dinden ötürü) zulme uğradıktan sonra Allah yolunda
zulüm diyarını terk edenlere gelince; Biz onları, şüphesiz, bu dünyada güzel bir
yere yerleştireceğiz; ama onların ahirette hak ettikleri ödül daha da büyük
olacaktır. (Hakkı inkar edenler böylece) bir anlayabilselerdi,
16:42 güçlüklere göğüs gerip, yalnızca Rablerine güven bağlayan kimseleri
(bekleyen bu bahtiyarlığı)!...
16:43 (EY MUHAMMED,) Biz senden önceki çağlarda da, kendilerine vahyettiğimiz
(ölümlü) adamlardan başka kimseyi (elçi olarak) göndermedik; bu konuda yeterli
bilgiye sahip değilseniz, vahyedilmiş önceki kitaplara bağlı kimselere sorun,
16:44 (Onlar size, kendilerini) apaçık delillerle ve hikmet dolu ilahî
kitaplarla (desteklediğimiz peygamberlerin ölümlü adamlardan başka kimseler
olmadığını söyleyeceklerdir). Ve biz sana da bu uyarıcı kitabı indirdik ki,
insanlara, başından beri indirilegelen mesajın aslını olanca açıklığıyla
ulaştırasın ve onlar da böylece belki düşünürler.
16:45 Peki öyleyse, (şu) şer düzenleri geliştiren kimseler, Allah'ın kendilerini
yerin dibine geçirmeyeceğine yahut azabın, nereden geldiğini bilemeyecekleri bir
tarzda başlarında kopmayacağına dair tamamen güvenlik içinde mi görüyorlar
kendilerini?
16:46 Yahut dönüp dururken hiçbir şekilde engel olamayacakları (bir azapla
O'nun) kendilerini (apansız) yakalamayacağına,
16:47 ya da onları içten içe çürütüp (sonunda) tepelemeyeceğine dair?... Ama
bilin ki, Rabbiniz gerçekten de çok şefkatli, çok merhametlidir!
16:48 ÖYLEYSE, (hakkı inkar edenler) Allah'ın yarattığı nesneleri görmüyorlar
mı? Onların gölgeleri, (Allah'ın iradesine) bütünüyle boyun eğerek bir sağa bir
sola dönüp Allah için saygı ve tazimle (nasıl) yere kapanmaktadırlar.
16:49 Ayrıca göklerde ve yerde olan her şey-bütün canlılar/hayvanlar ve
melekler- kendilerini büyüklük duygusuna kaptırmadan Allah için saygı ve tazimle
yere kapanmaktadırlar:
16:50 Üstlerinde (egemen) bulunan Rablerinden korkuyor ve kendilerine ne
buyurmuşsa onu yapıyorlar.
16:51 Ve hani, Allah: "İki (ya da daha fazla) tanrı edinmeyin!" demişti, "Çünkü
O'dur Tek ve Biricik Tanrı: bunun içindir ki, Benden, yalnızca Benden korkun!"
16:52 Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi O'nundur; (o halde,) kulluk ve itaat de
daima O'na olmalıdır: hal böyleyken, tutup yine de, Allah'tan başkasına mı saygı
ve duyarlık göstereceksiniz?
16:53 Hem, payınıza düşen her nimet Allah'tandır; (nitekim) ne zaman başınıza
darlık çökse, hemen O'na yakarırsınız,
16:54 sonra, üzerinizden darlığı giderir gidermez, içinizden bazıları hemen
Rablerinin uluhiyetinden başka güçlere de bir pay yakıştırır,
16:55 (adeta) kendilerine bahşettiğimiz nimetler için nankörlüklerini
gösterircesine! (Bu geçici) dünya hayatıyla böylece avunun bakalım: nasıl olsa
(gerçeği) er geç öğreneceksiniz!
16:56 Üstelik bir de, kendilerine verdiğimiz rızıktan, hakkında hiçbir şey
bilmedikleri şeylere de bir pay ayırırlar. Allah tanıktır ki, bütün o uydurup
durduğunuz şeylerden ötürü mutlaka sorguya çekileceksiniz!
16:57 Ayrıca, kızları Allah'a yakıştırırken -oysa O tüm beşerî bağlardan
uzaktır, yücedir- kendileri için (sanki buna güçleri yetermiş gibi) hoşlarına
gideni (seçmek isterler):
16:58 (O kadar ki,) ne zaman birine bir kız çocuğu olduğu müjdesi verilse hemen
yüzü kararır, içi öfkeyle dolar;
16:59 kendisine verilen bu kötü müjdeden ötürü -bu zillete/bu küçük düşmeye
rağmen, şimdi onu acaba tutsun mu, yoksa toprağa mı gömsün (diye düşünerek)-
kıyı bucak insanlardan kaçar. Yazıklar olsun, izledikleri düşünce tarzı ne kadar
kötü!
16:60 (Bunun içindir ki,) kötü niteleme(ler) ahirete inanmayanlara yakışır; en
yüce niteleme(ler) ise Allah'a. Çünkü, doğru hüküm ve hikmetle edip-eyleyen en
yüce iktidar sahibi O'dur!
16:61 İmdi, eğer Allah, (bu dünyada) yaptıkları kötülüklerden ötürü, insanları
(hemen) tepeleyecek olsaydı, yeryüzünde tek bir canlı bırakmazdı. Ne var ki,
onları, belirlenmiş bir sürenin sonuna kadar erteliyor. Süreleri dolduğu zaman,
sonlarını bir an olsun ne geciktirebilirler, ne de öne alabilirler.
16:62 Ve bir de, hoşlanmadıkları şeyi (önce) Allah'a yakıştırırlar; sonra da
kalkıp bunu dile getirirken, sanki en güzel, en erdemli olan neyse onu hak
etmişler gibi, gerçek dışı, yalan açıklamalarda bulunurlar. Aslında, onlar
sadece ateşi hak etmektedirler ve şüphesiz kendileri (Allah'ın rahmetinden) uzak
tutulacaklar!
16:63 Allah tanıktır ki, (ey Peygamber,) senden önceki çağlarda da (muhtelif)
toplumlara elçiler gönderdik: fakat Şeytan onlara (da) yapıp-ettiklerini güzel
gösterdi(ği için hakkı inkara şartlanmış olanlar mesajlarımızı dinlemeyi hep
reddettiler); Şeytan (geçmişte olduğu gibi) bugün de onlarla sıkı fıkı; bu
yüzden de onları zorlu bir azap bekliyor.
16:64 Sana bu ilahî kelâmı yalnızca, üzerinde çekişip durdukları (dinî)
sorunları onlara açıklayasın ve inanmaya eğilimli olan kimselere de onu doğru
yol bilgisi ve rahmet olarak (ulaştırasın) diye indirdik.
16:65 GÖKTEN su indirip onunla, kuruyup katılaştıktan sonra toprağa yeniden
hayat veren Allah'tır. Şüphesiz bu olguda dinlemeye niyetli olanlar için bir
ders vardır.
16:66 Ve muhakkak ki, sizin için (sağmal) hayvanlarda da (çıkarılacak) bir ders
vardır: hayvanın karnında, (bedeninden) atılacak artıklarla kan arasından
(salgılanan) ve içenlere lezzet ve ferahlık veren katıksız süt içiriyoruz size.
16:67 Ve hurma ağaçlarının ve asmaların ürününden hem sarhoş edici içkiler, hem
de güzel, temiz rızıklar elde edersiniz: işte bunda da, aklını kullanan kimseler
için bir ders vardır!
16:68 Ve bir de, Rabbinin arıya: "Dağlarda, ağaçlarda ve (insanların)
hazırladıkları kovanlarda kendine yuva edin" diye vahyetti(ğini)
16:69 ve (ona) "sonra her türlü üründen ye; ve Rabbinin senin için öngördüğü
yolları mutlak bir boyun eğmişlikle izle" (diye buyurduğunu düşünün!) (İşte
bunun içindir ki,) onların karınlarından, içinde insan sağlığına yarayışlı
unsurlar bulunan değişik renklerde/tadlarda bir sıvı çıkar. Şüphesiz bunda da,
düşünen kimseler için mutlaka bir ders vardır!
16:70 VE SİZİ Allah yarattı, günü gelince de öldürecek; ve içinizden kimileri,
ömrün o en düşkün çağına, (insanın) bildiği şeyi de bilmez olduğu yaşa kadar
alıkonulurlar. Gerçek şu ki Allah, her zaman kudretli olan yegane ilim
sahibidir!
16:71 Rızık konusunda, kiminize kiminizden fazla veren Allah'tır: hal böyleyken,
kendisine fazla verilmiş olanlar, rızıklarını -bu bakımdan aralarında eşitlik
olsun diye- sağ ellerinin malik olduğu kimselerle paylaşmakta isteksiz
davranıyorlar. Peki, (böyle yapmakla) Allah'ın nimetini (bile bile) inkara mı
kalkışıyorlar?
16:72 Size kendi cinsinizden eşler takdir eden; eşlerinizden de size çocuklar,
torunlar veren; ve sizi(n hepinizi) temiz ve hoş şeylerle rızıklandıran
Allah'tır. Hal böyleyken, insanlar kalkıp yine de asılsız, boş şeylere inanıp,
Allah'ın nimetine karşı nankörlük mü yapacaklar?
16:73 Allah'ı bırakıp, onlar için göklerden veya yerden herhangi bir rızık
sağlayamayan ve zaten buna gücü de olmayan şeylere mi tapınıp duracaklar?
16:74 Öyleyse, sakın Allah'la (başkaları arasında) herhangi bir benzerlik
kurmaya kalkmayın! Çünkü, Allah (her şeyin aslını) biliyor, ama siz
bilmiyorsunuz.
16:75 Allah (işte size iki insan) örneği veriyor: (biri) hiçbir şeye gücü
yetmeyen, başkasına bağımlı bir köle; (diğeri de) kendisine katımızdan (bir
armağan olarak) güzel bir rızık bahşettiğimiz (özgür) bir insan ki, o rızıktan
gizli-açık (gönlünce, doğru yolda) harcamalar yapıyor. İmdi, (düşünün), bu iki
insan hiç bir tutulabilir mi? Bütün övgüler Allah'a yakışır: ama onların çoğu
bunu bilmezler.
16:76 Ve yine Allah (size başka) iki insan örneği veriyor: Onlardan biri, hiçbir
iş elinden gelmeyen bir dilsiz ki, efendisinin sırtında gerçek bir yük; öyle ki,
beriki onu hangi işe koşsa olumlu bir sonuç alamıyor. Peki, işte böyle biri,
doğru ve hakça olanın yapılmasını emreden ve kendisi de dosdoğru bir yolda
yürüyen (bilge bir) kimseyle hiç bir tutulabilir mi?
16:77 Ve (bilin ki) göklerin ve yerin bilinmeyen gerçekleri (yalnızca) Allah'a
aittir. Ve o Son Saat'in gelip çatması ancak bir göz kırpması kadar yahut bundan
da kısa (bir an içinde) olup bitecektir. Çünkü, şüphe yok, Allah'ın her şeye
gücü yeter.
16:78 Ve sizi analarınızın karnından, hiçbir şey bilmez bir halde çıkarıp size,
şükredesiniz diye işitme duyusu, görme duyusu, duyma-düşünme yetisi bahşeden
Allah'tır.
16:79 Peki, (hakkı inkar edenler), göğün ortasında, boşlukta, (Allah'ın
yarattığı yasalara uyarak) uçup duran kuşlara bakıp düşünmüyorlar mı hiç?
Elbette, Allah'tan başka kimse yok, onları yukarıda tutan. Şüphesiz bunda
inanmaya eğilim duyanlar için çıkarılacak dersler var!
16:80 Ve size, dinlenme yeri olarak kendinize ev (yapma imkan ve yeteneğini)
veren; size, hayvanların derilerinden, konup göçerken kolayca taşıyabileceğiniz
barınaklar; (kaba) yünlerinden, ince-yumuşak yünlerinden ve kıllarından
dayanıklı ev eşyası ve daha kısa süreli kullanımlar için başka eşyalar (yapma
imkan ve becerisini) bahşeden de Allah'tır.
16:81 Ve yarattığı bütün öteki şeyler arasında, size (çeşit çeşit)
gölgelikler-sığınaklar ayıran; dağlarda gizlenme-saklanma yerleri bahşeden, ve
sizi sıcağa (ve soğuğa) karşı koruyacak elbiseler; (karşılıklı) saldırılarınıza
karşı koruyacak (savaş) giysileri (yapma imkan ve becerisini) veren (de)
Allah'tır. O size bahşettiği nimeti işte böyle her yönden tam tutmaktadır ki
belki O'na boyun eğer de kurtulursunuz.
16:82 FAKAT, (ey Peygamber, eğer senden) yüz çevirirlerse, unutma ki, senin
görevin sadece, (sana vahyolunan) mesajı açıkça duyurmaktan ibarettir.
16:83 Aslında Allah'ın nimetinin pekala farkındalar ama, yine de onu tanıyıp
doğrulamaya yanaşmıyorlar; çünkü onların çoğu onmaz biçimde küfre batmış
bulunuyor.
16:84 Ama Biz gün gelecek her ümmetten bir tanık çıkaracağız: o Gün, hakkı
inkara şartlanmış olanlardan (bilgisizlik gibi) bir mazeret kabul edilmeyecek,
af dilemeleri de asla kâle alınmayacaktır.
16:85 Ve kötülüğe-haksızlığa şartlanmış olanlar (o Gün kendilerini bekleyen)
azabı karşılarında bulduklarında, o azabın kendileri için (hiçbir mazeretle)
hafifletilmeye(ceğini) ve kendilerine artık zaman da verilmeyeceğini (hemen
anlayacaklar).
16:86 Ve Allah'tan başkalarına tanrılık yakıştıranlar, (Hesap Günü) bu tanrı
yerine koydukları (düzmece) varlıkları karşılarında bulduklarında, "Ey
Rabbimiz!" diyecekler, "(Evet) bunlar bizim sana ortak tanrılar olarak
gördüğümüz ve seni bırakıp kendilerine yalvarıp yakardığımız varlıklardır!"
-Bunun üzerine (o varlıklar, onların hak ettikleri) sözü yüzlerine çarparlar:
"Sizler (bu konuda birbirine) düpedüz yalan söyleyen kimselerdiniz!"
16:87 Ve (işte bu günahı işlemiş olan kimseler) o Gün (iş işten geçtikten sonra)
Allah'a teslimiyetlerini bildirirler; ve uydurdukları (düzmece tanrılar) da
yüzüstü bırakır onları.
16:88 Hakkı inkara kalkışan ve başkalarını Allah'ın yolundan çeviren kimselerin
üzerine, çıkardıkları bozgunculuktan ötürü, azap üstüne azap yığacağız.
16:89 Ve gün gelecek her toplum içinden kendi aleyhlerine bir şahit çıkaracağız.
Ve seni de (ey Peygamber, mesajının ulaşabileceği) kimseler üzerinde şahit
kıldık; nitekim sana adım adım her şeyi olduğu gibi açıklayan, bir doğru yol
bilgisi, bir rahmet ve Allah'a yürekten boyun eğenlere müjde olarak bu ilahî
kelâmı indirdik.
16:90 GERÇEK ŞU Kİ, Allah adaleti ve iyilik yapmayı, yakınlara karşı cömert
olmayı emredip utanç verici ve arsızca olanı, akıl ve sağduyuya aykırı olanı ve
azgınlığı, taşkınlığı yasaklıyor; ve size (böyle tekrar tekrar) öğüt veriyor ki,
böylece (bütün bunları) belki aklınızda tutarsınız.
16:91 Bir de, bir sözleşme yaparak bağlanma içine girdiğinizde Allah'la olan
sözleşmenize sadakat gösterin; ve yeminlerinizi, iyi niyetinize Allah'ı tanık
tutarak iyice pekiştirdikten sonra bozmayın; unutmayın ki, yaptığınız her şeyi
Allah mutlaka biliyor.
16:92 Ve sakın yeminlerinizi, sırf içinizden bir grubun diğerinden daha güçlü
olmasına dayanarak aranızda bir aldatma aracı olarak ele alıp da ipliğini iyice
büküp berkittikten sonra onu çözüp koparan kadın gibi olmayın. Allah bütün
bunlarla sizi sadece sınavdan geçiriyor ki, üzerinde çekişip durduğunuz her şeyi
Kıyamet Günü'nde bütün açıklığıyla karşınıza koysun.
16:93 Çünkü, Allah dileseydi şüphesiz hepinizi bir tek ümmet yapardı; ama
(sapmak) isteyeni saptırıp, (doğru yola ulaşmak) isteyeni de doğru yola
yöneltiyor; Ve şüphesiz, yaptığınız her şeyden ötürü sorguya çekileceksiniz!
16:94 (Bunun içindir ki,) yeminlerinizi aranızda bir aldatma aracı olarak
kullanmayın; yoksa ayağ(ınız), sağlamca basmış olduğunuz halde, kayar ve böylece
Allah yolundan dönüp uzaklaşmanızın kötü (sonuçlarını) tatmak zorunda
kalırsınız; ayrıca bu takdirde sizi (öte dünyada da) çok büyük bir azap
bekliyecektir.
16:95 Öyleyse, Allah'la yaptığınız sözleşmeyi az bir pahayla değişmeyin! Bir
bilseniz, Allah katında (bulacağınız paha) sizin için elbette en iyisidir:
16:96 (Çünkü) sizin katınızdaki tükenir gider, ama Allah katındaki kalıcıdır. Ve
kesin olan şu ki: güçlüklere göğüs gerenleri yaptıkları en iyi şey neyse ona
göre ödüllendireceğiz.
16:97 Erkek ya da kadın, inanmış olması yanında bir de dürüst ve erdemli
davranan kimseye hiç şüphesiz arı-duru, hoş bir hayat tattıracağız; ve yine
şüphesiz böylelerini, yapageldikleri en güzel şey neyse ona göre
ödüllendireceğiz.
16:98 İMDİ, Kuran okuyacağın zaman, hemen o kovulmuş şeytana karşı Allah'a
sığın.
16:99 Gerçekte, onun, imana erişenlerin ve Rablerine güven bağlamış olanların
üzerinde bir nüfûzu/etkisi yoktur:
16:100 Onun yalnızca kendisini izlemeye istekli olanlar üzerinde ve bir de ona
tanrısal nitelikler yakıştıranlar üzerinde etkisi vardır.
16:101 Biz bir ayetin yerine bir başka ayeti getirdiğimizde -ki Allah adım adım
ne indirdiğini bütünüyle bilmektedir- (hakkı inkar edenler), "Sen sadece
uyduruyorsun!" derler. Oysa onların çoğu bilmeyen, anlamayan kimselerdir!
16:102 Onun, apaçık bir gerçeklik ve sarsılmayan bir doğruluk keyfiyeti içinde,
imana erişenleri(n durumunu) güçlendirmek ve Allah'a yürekten bağlanıp boyun
eğenlere bir doğru yol bilgisi, bir müjde olmak üzre Rabbinden safha safha
Kutsal İlham yoluyla indirildiğini söyle.
16:103 Hiç kuşkusuz onların, "Ona (bütün) bunları mutlaka bir insan öğretiyor!"
dediklerini pekala biliyoruz. Oysa, onların karalamak amacıyla îma ettikleri
kimsenin dili bütünüyle yabancı bir dil olduğu halde, bu mesaj (hem kendisi)
açık olan, (hem de gerçeğin özünü) apaçık gösteren Arapça bir söylemdir.
16:104 Gerçek şu ki, Allah'ın mesajlarına inanmayanları Allah doğru yola
yöneltmez; ve onların (öte dünyadaki) payları da zorlu bir azap olacaktır.
16:105 Yalnızca, Allah'ın ayetlerine inanmayacak olanlar bu yalanı
uydurmaktadırlar; işte asıl böyleleridir yalan söyleyen!
16:106 İmana eriştikten sonra Allah'ı inkar eden kimseye gelince -ki, bundan
kasıt, kalbi imanla dolu olduğu halde baskı altında inkar etmiş görünen kimse
değil, fakat kalbini bile isteye hakkın inkarına açan kimsedir- işte
böylelerinin üzerine Allah katından bir hışım çökecek ve onların payına çok
büyük bir azap düşecektir:
16:107 bütün bunlar, onların dünya hayatını ahirete yeğlemelerinden ve Allah'ın
da hakkı inkar eden kimseleri doğru yola yöneltmemesinden ötürüdür.
16:108 İşte, Allah'ın kalplerini, işitme ve görme duyularını mühürlediği
kimseler bunlardır; işte, umursamazlık içinde dalıp giden kimseler bunlardır!
16:109 Hiç şüphe yok, ahirette kaybedecek olanlar da bunlardır!
16:110 Ve yine bil ki, Rabbin, kötülüğün ayartısını gördükten sonra onun hüküm
sürdüğü bölgeyi terk edenlerin ve o günden bu yana (Allah yolunda) üstün çabalar
gösterip güçlüklere göğüs gerenlerin yanındadır; işte böyle bir dönüşümden sonra
çok acıyıp-esirgeyen gerçek bağışlayıcı elbette senin Rabbindir!
16:111 (Öyleyse, haberiniz olsun,) o Gün herkes kendi başının çaresini aramaya
çabalayacak ve herkese yapıp-ettiğinin karşılığı tam olarak ödenecek; kimseye
haksızlık yapılmayacaktır.
16:112 İŞTE, ALLAH (size) bir örnek veriyor: güvenlik ve refah içinde bir şehir
(düşünün ki) oraya (ahalisinin) rızkı her yandan bolca akıp duruyordu; ama
ahalisi tutup Allah'ın nimetine karşı yakışmaz bir biçimde nankörlük etti ve
bunun üzerine Allah da onlara, inatla yapageldikleri (kötülüklerden) ötürü
kuşatıcı bir açlık ve korku felaketi tattırdı.
16:113 Kaldı ki, onlara aralarından bir elçi de gelmişti; ama onlar o'nu
yalanladılar. Ve onlar böylece zulüm ve haksızlıklarına devam edip giderken azap
kendilerini kıskıvrak yakaladı.
16:114 BUNUN içindir ki, Allah'ın size rızık olarak bahşettiği temiz ve meşru
şeylerden payınızı alın ve eğer yalnızca O'na kulluk ediyorsanız, o zaman
nimetinden ötürü Allah'a şükrünüzü gösterin.
16:115 Allah size sadece leşi, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkasının adı
anıla(rak boğazlanan hayva)nı yasaklamıştır; fakat zorunluluk durumuna düşen
kimse, aşırı gidip ihtiyacının ötesine geçmemek şartıyla bu yasaklamanın
dışındadır; çünkü Allah, şüphesiz çok acıyan-esirgeyen gerçek bağışlayıcıdır.
16:116 Buna göre, artık, kendi yalanınızı (adeta) Allah'a isnad ederek öyle
dilinize geldiği gibi yalan-yanlış "bu helaldir, şu haramdır" demeyin; çünkü,
haberiniz olsun, Allah'a yalan isnad edenler asla kurtuluşa erişemezler!
16:117 (Onlarınki bu dünyada) kısa bir avuntudan ibarettir; (öte dünyada ise)
kendilerini can yakıcı bir azap beklemektedir!
16:118 Ve (yalnız) Yahudi inancına bağlı olanlara sana daha önce sözünü
ettiğimiz şeyleri yasakladık; çünkü onlara Biz haksızlık yapmadık; tam tersine,
onlar kendi kendilerine haksızlık yaptılar.
16:119 Bir kez daha (belirtelim), muhakkak ki senin Rabbin, bilmezlik yüzünden
kötülük işleyen sonra da tevbe eden ve artık düzgün yaşayan kimselerden yanadır;
işte böyle (bir tevbeden) sonra çok acıyıp-esirgeyen gerçek bağışlayıcı elbette
senin Rabbindir.
16:120 GERÇEK ŞU Kİ, İbrahim insana yakışan bütün erdemleri kendinde toplamasını
bilen, yalan ve sahtelik taşıyan her şeyden yüz çevirerek Allah'ın iradesine
yürekten bağlanıp boyun eğen biriydi; Allah'tan başkalarına tanrılık yakıştıran
kimselerden değildi:
16:121 (Çünkü) o, kendisini seçip doğru yola yönelmesini sağlayan (Allah'a),
nimetlerinden ötürü her zaman şükranla doluydu.
16:122 Biz de bunun için o'na bu dünyada iyilik bahşettik; şüphesiz ahirette de
o kendini dürüst ve erdemli kimselerin arasında bulacaktır.
16:123 Ve sonuç olarak sana, "Yalan ve sahtelik taşıyan her şeyden sakınan ve
hiçbir şekilde Allah'tan başkalarına tanrılık yakıştırmayan İbrahim'in dinine
uy!" diye vahyettik,
16:124 Sebt gününün gözetilmesi sadece, onun hakkında uyuşmaz görüşler ileri
sürüp çekişenlere emredilmişti; şüphe yok ki, bu çekişip durdukları konuda,
Kıyamet Günü onların aralarında elbette senin Rabbin hükmedecektir.
16:125 (BÜTÜN İNSANLIĞI) hikmetle ve güzel öğütle Rabbinin yoluna çağır; ve
onlarla en güzel, en inandırı-cı yöntemlerle tartış; şüphesiz, O'nun yolundan
kimin saptığını en iyi bilen senin Rabbindir; ve yine doğru yola erişenleri de
en iyi bilen O'dur.
16:126 Bunun içindir ki, (tartışmada) zora başvurmanız gerekirse, ancak onların
sizi zora koştukları kadar zora başvurun. Fakat eğer kendinizi tutarsanız, bilin
ki, güçlüklere göğüs germesini bilen kimseler için bu daha iyi, daha hayırlıdır.
16:127 Öyleyse, (hakkı inkar edenlerin söylediklerine karşı) sabır göster ve
daima hatırla ki, sana güçlüklere göğüs germe gücünü veren yalnızca Allah'tır;
ve onlardan yana üzülme; hele onların o asılsız iddiaları seni hiç sıkmasın:
16:128 Çünkü, Allah elbette, Kendisine karşı sorumluluk bilinci taşıyanlarla
beraberdir, yani iyi olan ve iyilikte devamlı olanlarla!
« Önceki | Fihrist | Sonraki »