RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
17:1 YÜCELİĞİNDE sınır olmayan O (Allah) ki kulunu geceleyin, kendisine bazı
alametlerimizi göstermek için (Mekke'deki) Mescid-i Harâm'dan, çevresini mübarek
kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götürdü. Çünkü, gerçekten her şeyi işiten, her şeyi
gören O'dur.
17:2 Ve Biz (aynı şekilde) Musa'ya (da) kitap vermiştik ve onu İsrailoğulları
için bir doğru yol rehberi kılmış (ve onlara şöyle demiştik:) "Kaderinizi
belirleme gücünü Benden başkasında aramaya kalkmayın.
17:3 Siz ey Nûh'la birlikte (gemide) taşıdığımız insanların soyundan gelenler! O
(Nûh ki,) gerçekten de çok şükreden bir kuldu".
17:4 Ve İsrailoğulları'na vahiy yoluyla (şunu) bildirdik: "Muhakkak ki siz
yeryüzünde iki defa bozgunculuk çıkaracak ve küstahça büyüklenip duracaksınız!"
17:5 Bu yüzden bunlardan ilki hakkında yapılan ön-uyarı(nın günü) gelip
çattığında kavgada çok çetin kullarımızdan saldık üzerinize, öyle ki bunlar
ülkede kıyı-bucak girmedik yer bırakmadılar; ve ön-uyarının gereği böylece
bütünüyle yerine gelmiş oldu.
17:6 Bir süre sonra onlara yeniden üstün gelmenizi sağladık; ve sizi malca ve
evlatça destekleyip sayınızı artırdık.
17:7 (Ve dedik ki:) "Eğer iyilikte sebat ederseniz, iyiliği yalnızca kendiniz
için yapmış olursunuz; eğer kötülük yapmaya kalkışırsanız bunu da kendiniz için
yapmış olursunuz". Ve böylece, ön-uyarılardan diğeri(nin günü) gelip çattığında,
onurunuzu bütünüyle alaşağı eden, önceki(ler) gibi Mâbed'e (davetsiz) giren ve
ele geçirdikleri her yeri yerle bir eden (başka düşmanlar gönderdik üzerinize).
17:8 Rabbinizin size acıyıp-esirgemesi elbette umulabilir; ama eğer siz (günaha)
geri dönerseniz, Biz de (azaba) geri döneriz. Ve (unutmayın ki,) Biz cehennemi
hakkı inkar edenleri kuşatacak (bir hisar) kılmışızdır.
17:9 GERÇEK ŞU Kİ, bu Kuran o dosdoğru olan yolu göstermekte; dürüst ve erdemli
davranışlar ortaya koyan müminlere, ödüllerinin çok büyük olacağını
müjdelemektedir;
17:10 ve ahirete inanmayanlara da kendileri için çok can yakıcı bir azap
hazırladığımızı (haber vermektedir).
17:11 Hal böyleyken, insan yine de (çoğu zaman) iyilik için dua ediyormuşcasına
(tutkuyla) kötülük için dua eder; çünkü insan (yargılarında) tez canlıdır.
17:12 Oysa, Biz geceyi ve gündüzü iki ayet kıldık; öyle ki, gece ayetini
gideriyoruz ve peşinden (onun yerine) ışık saçan gündüz ayetini getiriyoruz ki
Rabbinizin cömertliğinden (payınıza düşeni) arayasınız ve bir de gelip geçen
yılların ve (gelmesi kaçınılmaz olan) hesabın farkına varabilesiniz. Ve böylece,
her şeyi açık açık ortaya koyduk!
17:13 Öte yandan, Biz her insanın kaderini (kendi) boynuna dolamışızdır; öyle
ki, Kıyamet Günü onun önüne, her şeyi açık açık kaydedilmiş bulacağı bir sicil
çıkaracağız;
17:14 (Ve o Gün ona:) "(Şimdi) oku sicilini!" (denecek,) "(çünkü) bugün kendi
hesabını kendin çıkaracak durumdasın!"
17:15 Her kim ki doğru yolu izlemeyi seçerse, bunu kendi iyiliği için yapmış
olacaktır. Ve her kim ki yoldan saparsa, bu kendi kötülüğüne olacaktır; kimse
kimsenin yükünü taşıyacak değildir. Ayrıca, Biz, (kendilerine) bir elçi
göndermeden (yaptığı haksızlıklardan ötürü hiçbir topluma) azap etmeyiz.
17:16 Ama bir toplumu yok etmeyi irade ettiğimiz zaman o toplumun refaha
gömülmüş seçkinlerine son uyarı(ları)mızı iletiriz; ve (eğer) onlar günahkarca
yaşamaya devam ederler(se), cezalandırıcı yargı artık o toplum için kaçınılmaz
olur; ve Biz de onu darmadağın ederiz.
17:17 Nûh'tan bu yana Biz böyle nicelerini yok ettik! Çünkü kullarının
günahlarını bütünüyle görüp haberdar olmakta senin Rabbin gibisi yoktur.
17:18 Kim ki, bu geçici hayatın (hazları) peşinde koşmak isterse, bu
istediğinden dilediğimiz kadar, gerekli gördüğümüz kimseye hemen veririz; ama
sonra onun payını cehennem kılarız ki oraya kınanmış ve kovulmuş olarak
katlanmak zorunda kalacaktır!
17:19 Fakat ahiret hayatını(n güzelliğini) isteyen ve bunun için gösterilmesi
gereken çabayı gösterenlere gelince, (gerçek) müminler bunlardır; çabalarına
(Allah katında) değer verilen kimseler de işte böyleleridir!
17:20 Hepsine -bunlara da, ötekilere de- Rabbinin lütfundan ulaştırmaktayız;
çünkü senin Rabbinin lütfu (insanların bir kısmıyla) sınırlı değildir.
17:21 Onların bazılarına (yeryüzünde) diğerlerine göre nasıl cömert
davrandığımıza bir bak: fakat (unutma ki,) ahiret, paye olarak daha yüksek,
erdem ve (manevî) zenginlik bakımından daha yücedir.
17:22 (EY İNSANOĞLU,) Allah'la beraber bir başka tanrı edinme ki kendini
kınanmış ve bir başına bırakılmış olarak bulmayasın:
17:23 çünkü Rabbin, başkasına değil, yalnızca O'na kulluk etmenizi ve ana-babaya
iyi davranmanızı buyurmuştur. Eğer onlardan biri ya da her ikisi senin yanında
kocarsa, onlara sakın "Öf!" demeyesin; onları azarlamayasın; onlara saygılı,
yüceltici sözler söyleyesin,
17:24 ve onlara alçak gönüllüce ve acıyıp-esirgeyerek kol-kanat geresin; ve "Ey
Rabbim!" diyesin, "Onların beni küçükken sevgi ve şefkatle besleyip büyüttükleri
gibi, Sen de onlara merhamet eyle!"
17:25 İçinizde olanı en iyi Rabbiniz bilmektedir. Eğer dürüst ve erdemli
kimseler iseniz, (hatalarınızı bağışlayacaktır): hem, bilin ki, (günahtan) dönüp
Allah'a yönelenler için (gerçek) bağışlayıcı O'dur.
17:26 Ve (ey insanoğlu,) yakın(ların)a hak(lar)ını ver; düşküne de, yolda
kalmışa da; ama sakın (elindekini) anlamsız, amaçsız bir biçimde saçıp savurma.
17:27 Çünkü, bil ki, saçıp savuranlar Şeytan'ın türdeşleridir; Şeytan da zaten
Rabbine karşı gerçekten çok büyük bir nankörlük sergilemiştir.
17:28 Ve eğer sen (kendin) de Rabbinin katından ihtiyaç duyduğun bir lütfu/bir
rahmeti arama çabası içinde olduğun için (ihtiyaç sahiplerine) ilgisiz kalmak
zorunda isen, o zaman, hiç değilse, onlara yumuşak/yatıştırıcı bir söz söyle.
17:29 Ve ne ellerini boynuna bağlayıp kilitli tut, ne de sonuna kadar aç(ıp
varını yoğunu ortaya dök); böyle yaparsan, (yükümlü olduğun kimselerce) kınanan,
yapayalnız ve yoksul biri olup çıkarsın.
17:30 Şüphesiz dilediğine rızkı bolca, dilediğine de ölçülü-idareli veren senin
Rabbin'dir. Ve kullarının durumunu bütün açıklığıyla görerek haberdar olan da
O'dur.
17:31 Öyleyse artık, yoksulluk kaygısıyla çocuklarınızı öldürmeyin; onları da,
sizi de doyuran/rızıklandıran Biziz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir suçtur.
17:32 Ve sakın zinaya yaklaşmayın; çünkü bu son derece yüz kızartıcı, azgınca
bir davranış ve çok kötü bir yoldur.
17:33 Ve yine sakın, haklı bir gerekçeye dayanmaksızın, Allah'ın dokunulmaz
kıldığı cana kıymayın. Bu konuda, haksız yere öldürülen kimsenin velisine (adil
bir karşılıkta bulunma) yetkisi tanımışızdır; ama hal böyle de olsa, bu kişi
(karşılıkta) bire bir sınırını sakın aşmasın. (Maktule gelince,) o, şüphesiz,
(Allah tarafından) yardıma layık görülmüştür!
17:34 Yetimin malına, kendisi erginlik çağına varıncaya kadar, onu
değerlendirmek amacı dışında sakın yaklaşmayın. Verdiğiniz her sözü yerine
getirin, çünkü verdiğiniz sözden (Hesap Günü'nde) mutlaka sorguya
çekileceksiniz!
17:35 Ve ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam tutun; tartıyı da doğru teraziyle yapın:
böylesi (sizin için) daha iyi, daha yararlı ve sonuç olarak da daha güzel
olacaktır.
17:36 Bilmediğin şeyin ardına düşme; çünkü, işitme duyusu, görme duyusu ve kalp,
bunların hepsi (Hesap Günü'nde) bundan sorguya çekilecektir!
17:37 Ve yeryüzünde kurumlanarak dolaşma; çünkü (böyle yapmakla) sen ne yeri
yarabilir ne de boyca dağlara ulaşabilirsin!
17:38 Bütün bunların kötülüğü, Rabbinin katında asla hoş karşılanmayan (şeyler
olmalarıdır).
17:39 Bu (söylenenler) doğru ile eğrinin ne olduğuna dair Rabbinin sana
ulaştırdığı bilginin bir parçasıdır. Öyleyse, artık (ey insanoğlu,) Allah'la
beraber sakın bir başka tanrı edinme: yoksa, (kendince) kınanmış ve (O'nun
tarafından) kovulmuş olarak cehenneme atılırsın!
17:40 ŞİMDİ (SÖYLEYİN,) Rabbiniz oğullar (vererek) sizi seçip akladı da,
kendisine melek görüntüsü altında kızlar mı edindi? Doğrusu, çok ağır bir söz
sarfediyorsunuz!
17:41 Gerçek şu ki, bu Kuran'da Biz (gerçeği) pek çok yönden açık açık ortaya
koyduk ki (onu inkar edenler) iyice içlerine sindirebilsinler: ne var ki, bu
sadece onların nefretini artırdı.
17:42 De ki: "Eğer -onların iddia ettikleri gibi- O'nunla beraber (başka)
tanrılar olmuş olsaydı, o zaman bunlar topyekün egemenliği elinde tutan
(Allah')la kavgaya tutuşmak için fırsat kollarlardı".
17:43 Kudret ve egemenliğinde eksiksiz ve kusursuzdur O; ve yücelikte, ululukta
onların söyleyegeldiklerinden sonsuza kadar ötede, sonsuza kadar aşkındır!
17:44 Yedi gök ile yer ve onların içinde yer alan her şey O'nun sınırsız kudret
ve yüceliğini anmaktadır; O'nun yüceliğini, aşkınlığını övgüyle yankılamayan bir
tek nesne yoktur: ne var ki siz onların yücelemelerini anlayamıyor,
kavrayamıyorsunuz! Yine de, hem çok bağışlayıcı, hem de halîm olan O'dur!
17:45 Ve (gerçeği anlamaya niyetli olmamalarından ötürü, onlara) Kuran okuduğun
zamanlar, seninle ahirete inanmayacak olanların arasına görünmeyen bir perde
çekeriz:
17:46 ve kalplerine, onu kavramalarına engel olan bir örtü koyarız ve
kulaklarına bir tıkaç. Ve bu yüzden, Kuran okurken ne zaman Rabbinden Tek Tanrı
olarak söz etsen nefretle sırtlarını dönüp giderler.
17:47 Seni dinledikleri zaman, Biz onların aslında neye kulak kesildiklerini ve
kendi aralarında görüştükleri zaman, bu zalimlerin (birbirlerine): "(Eğer
Muhammed'e uyarsanız,) düpedüz büyülenmiş bir adama uymuş olacaksınız!"
dediklerini çok iyi biliyoruz.
17:48 Seni benzettikleri şeye bak (ey Peygamber!) Bir kere yoldan çıkmış bunlar
ve bu yüzden (hakka çıkan) bir yol da bulacak durumda değiller artık!
17:49 Ve onlar (bir de şöyle) diyorlar: "Demek biz kemiğe, toza toprağa
dönüştükten sonra, gerçekten yepyeni bir yaratma eylemiyle diriltileceğiz, öyle
mi?"
17:50 De ki: "İster taşa dönüşün, ister demire;
17:51 hatta isterseniz aklınıza gelebilecek (hayata, dirime) daha uzak (başka)
bir unsura dönüşün (yine de ölümden sonra diriltileceksiniz). Ve bunun üzerine
(eğer), "Bizi kim (hayata) geri döndürecek?" diye soracak (olur)lar (sa), de ki:
"Peki, sizi ilk defa var eden kimdi?" Ve sonra sana (inanmamış bir tavırla)
başlarını sallayıp, "Bu ne zaman olacak?" diye sorarlar(sa), (onlara) de ki:
"Belki, çok yakında!",
17:52 "Sizi çağıracağı ve sizin de onu överek (bu çağrıya) cevap vereceğiniz, ve
kendinizi (yeryüzünde) çok kısa bir süre oyalanmış gibi hissedeceğiniz bir
Gün'de."
17:53 YİNE DE Sen kullarıma söyle, (inançlarını paylaşmayan kimselerle) en güzel
bir biçimde konuşsunlar; çünkü, Şeytan insanların aralarını açmak için her zaman
fırsat kollamaktadır. Şeytan gerçekten de insanın açık düşmanıdır!
17:54 Rabbiniz ne olduğunuzu, (neye layık olduğunuzu) tam olarak bilmektedir:
dilerse size acıyıp esirgeme gösterir, dilerse cezalandırır sizi. Bunun içindir
ki (ey Peygamber,) seni (insanların) yazgılarına karar verme yetkisiyle
göndermedik;
17:55 çünkü, göklerde ve yerde bulunan her varlığı her bakımdan bilen senin
Rabbindir. Fakat şu da bir gerçektir ki, Biz bazı nebîlere diğerlerine göre daha
büyük bir yücelik tevdî etmişizdir; tıpkı Davud'a (rahmetimizin bir belirtisi
olarak) ilahî hikmetle dolu bir kitap verdiğimiz gibi.
17:56 DE Kİ: "O'nunla beraber (tanrısal güçlere sahip olduğunu) zannettiğiniz
(varlıkları) çağırın bakalım; sizden bir darlığı gidermeye ya da onu (başka bir
yere) yansıtmaya güçlerinin olmadığını (göreceksiniz").
17:57 Aslında, onların bu yalvarıp yakardıkları (ve böylece azizleştirdikleri,
tanrılaştırdıkları şahsiyetlerin) kendileri -içlerinden O'na en yakın olanları
(bile)- Rablerinin yakınlığını kazanmaya çalışırlar(dı); hem de, O'-nun
rahmetini umup azabından korkarak: çünkü onun azabı gerçekten sakınılması
gereken bir şeydir!
17:58 Ve (unutmayın ki), Kıyamet Günü'nden önce ortadan kaldırmayacağımız ya da
(günahkarca gidişinden ötürü) zorlu bir azapla azaplandırmayacağımız bir toplum
yoktur; bu (olacakların) hepsi kitabımızda yazılıdır.
17:59 Bizi (öncekiler gibi, bu mesajı da) mucizevî belirtilerle birlikte
göndermekten alıkoyan tek sebep, önceki toplumların onları hep yalanlamış
olmalarıdır; nitekim, Semûd kavmine uyarıcı-aydınlatıcı bir belirti olarak o
dişi deveyi verdik, ama onlar bunu kâle almadılar. Oysa biz bu kabil belirtileri
yalnızca korkutup uyarmak amacıyla göndermişizdir.
17:60 Hani, sana (ey Peygamber,) "Rabbin (sınırsız kudret ve ilmiyle) insanları
kuşatmıştır; bu sana gösterdiğimiz görüntü de, Kuran'da lânetlenen (cehennem)
ağacı da insanlar için yalnızca bir sınama olacaktır. Şimdi (cehennemden
bahsederek) insanlara korku veren bir uyarıda bulunuyoruz, ama (hakkı inkara
niyetli oldukları sürece) bu (uyarı) onların sadece büyüklük taslayarak küstahça
azgınlık, taşkınlık yapmalarını artırıyor" demiştik.
17:61 HANİ, meleklere, "Âdem'in önünde yere kapanın" demiştik ve bunun üzerine
İblis'in dışında onların hepsi yere kapanmışlardı. (İblis): "Balçıktan
yarattığın (bu) yaratığın mı önünde eğileceğim?" demiş,
17:62 ve "Benden üstün tuttuğun (şu aptal) şeye bak! Eğer bana Kıyamet Günü'ne
kadar zaman verirsen, çok azı dışında, onun soyundan gelenleri mutlaka peşime
takacağım" diye ekledi.
17:63 (Allah) "Haydi, (seçtiğin yolda elinden geleni ardına koymamak üzere) git!
Ancak, haberin olsun ki, onlardan sana uyanlar(la beraber) hepinizi bekleyen
ceza, yaptıklarınızın tam karşılığı olmak üzere, cehennem olacaktır!
17:64 Haydi, şimdi onlardan gücünün yettiğini sesinle ayart; atlarınla ve
adamlarınla onların üzerine yüklen ve (böylece) onların, mallarıyla çocuklarıyla
(ilgili olarak işleyecekleri günahlara) ortak ol; onlara vaadlerde bulun; çünkü
(onlar bilmezler ki) Şeytan'ın vaad ettiği her şey sadece akıl çelmek içindir.
17:65 (Bununla birlikte yine de) bil ki, (Bana güven bağlayan) kullarım üzerinde
senin bir etkin olmayacaktır; çünkü kimse Rabbin kadar güvene layık değildir."
17:66 RABBİNİZDİR, bolluğundan, bereketinden (payınızı) arayasınız diye sizin
için denizde gemileri yüzdüren; O'dur size gerçekten acıyan, sahip çıkan.
17:67 Denizde bir tehlikeyle karşılaştığınız zaman, O'ndan başka bütün o
yalvarıp yakardığınız şeyler sizi yüzüstü bırakır; ama ne zamanki sizi sağ salim
karaya çıkarır, hemen yüz çevirip (unutuverirsiniz O'nu); çünkü, insanoğlu
gerçekten çok nankördür!
17:68 Peki, O'nun sizi yerin dibine geçirmeyeceğinden yahut üzerinize taşı
toprağı kaldıran can alıcı bir rüzgar göndermeyeceğinden çok mu eminsiniz?
(Hayır, o zaman) kendinize asla bir koruyucu bulamazsınız.
17:69 Yahut, sizi tekrar denize döndürüp, üzerinize ortalığı kasıp kavuran bir
fırtına göndermeyeceğinden ve böylece, nankörlüğünüze karşılık sizi
boğmayacağından çok mu eminsiniz? (Hayır,) o zaman bizim karşımızda size arka
çıkacak kimse bulamazsınız.
17:70 GERÇEK ŞU Kİ, Biz Âdemoğullarını üstün ve onurlu kıldık; karada ve denizde
onların ulaşımını sağladık; temiz besinlerle onları rızıklandırdık ve onları
yarattıklarımızın pek çoğundan üstün tuttuk:
17:71 (ama) gün gelecek, bütün insanları huzurumuza çağıracağız (ve onları,
yaşarken) davranışlarına yön veren bilinçli eğilimlerine, seciyelerine göre
(yargılayacağız): sicilleri sağ ellerine verilecek olanlar, işte bunlar,
tutanaklarını (sevinçle) okuyacak olanlardır. Bununla birlikte kimseye kıl kadar
haksızlık yapılmayacaktır:
17:72 Ve bu (dünyada kalbi) kör olan, ahirette de kör olacak ve (doğru yoldan)
daha da sapmış bulunacaktır.
17:73 O (YOLUNU şaşırmış) kimseler, Bizim adımıza, vahyettiğimizden başka bir
şey ortaya atasın diye seni ayartarak, seni vahyettiğimiz (gerçeklerden)
uzaklaştırmaya çalışmaktalar; öyle ki, bunu başarabilselerdi seni hemen
kendilerine dost edinirlerdi!
17:74 Eğer seni(n imanını) berkitmemiş olsaydık, belki de onlara biraz olsun
eğilim gösterecektin.
17:75 O zaman sana hayatta da, ölümden sonra da kat kat (azap) tattırırdık; ve
Bize karşı sana yardım edecek kimseyi de bulamazdın!
17:76 Ve (seni ikna edemediklerini görünce, bu sefer) aralarından büsbütün
çıkarıp atmak için (doğduğun) toprakta seni tedirgin etmeye çalışıyorlar. Ama,
sen ayrıldıktan sonra, onların kendileri de pek fazla kalamayacaklar.
17:77 Elçilerimizden senden önce gönderdiklerimiz için de (izlediğimiz) yol
buydu; Bizim (çizdiğimiz) yolda bir değişme göremezsin.
17:78 GÜNEŞİN doruğu aşmasından gecenin çöküşüne kadar(ki süre içinde)
namazı(nı) gereği üzere yerine getir; sabah (namazı) okumasını da (tam bir
dikkat ve duyarlık içinde gerçekleştir); çünkü sabah okuması(nda insan)
gerçekten de (ulvî olan her şeye) açıktır.
17:79 Ve gecenin bir vaktinde kalkıp, kendi isteğinle yaptığın ilave bir eylem
olarak namaz kıl: ki böylece Rabbin seni belki (ahirette) övgüye değer bir
konuma yükseltir.
17:80 Ve (dua ederken) de ki: "Ey Rabbim, (girişeceğim her işe) doğruluk ve
içtenlik üzere girmemi; (bırakacağım her işten de) doğruluk ve içtenlik
göstererek çıkmamı sağla; ve bana katından destekleyici bir güç, bir tutamak
bahşet!"
17:81 Ve yine de ki: "Değişmeyen gerçek geldi, sahte ve tutarsız olan yıkılıp
gitti; zaten sahte ve tutarsız olan er geç yıkılıp gitmek zorundadır!"
17:82 BİZ, işte böyle böyle, Kuran'dan müminler için (ruhen) sağaltıcı, rahmet
bahşedici olan ve zalimlerin de yalnızca yıkımını artıran şeyler indiriyoruz:
17:83 çünkü, Biz insana ne zaman nimet bahşetsek yüz çevirir, (Bizi düşünmekten)
küstahça yan çizer; ve kendisine bir kötülük, bir darlık dokunsa hemen
mutsuzluğa düşer.
17:84 De ki: "Herkes kendi yapısına göre davranmaktadır; ve bunun içindir ki
Rabbiniz kimin en iyi yolu seçtiğini çok iyi bilmektedir".
17:85 BİR DE, sana ilahî esinlenme(nin mahiyeti) hakkında soru soruyorlar. De
ki: "Bu esinlenme Rabbimin buyruğuyla (cereyan etmekte)dir; ve (ey insanlar, siz
bunun mahiyetini anlıyamazsınız, çünkü) bu konuda size pek az bilgi
verilmiştir".
17:86 Ve eğer dileseydik, sana ne ki vahyettiysek (hepsini) giderirdik; ve o
zaman sen de seni Bize karşı kayıracak kimse bulamazdın.
17:87 (Böyle bir şey olmuyorsa bu) yalnızca Rabbinden bir rahmet nedeniyledir:
gerçekten de O'nun senin üzerindeki lütfu çok büyüktür!
17:88 De ki: "Bütün insanlar ve görünmeyen varlıklar bu Kuran'ın bir benzerini
ortaya koymak için bir araya gelselerdi ve, birbirlerine (bu konuda) destek
olmak için ellerinden gelen her şeyi yapsalardı, yine de onun benzerini ortaya
koyamazlardı!
17:89 Çünkü, gerçekten de Biz bu Kuran'da her konuyu insanlığın (yararı için)
değişik açılardan örneklerle açıklamış bulunuyoruz! Hal böyleyken, yine de
insanların çoğu inkarcı bir tavırdan başkasını benimsemekten inatla
kaçınmaktadır.
17:90 Nitekim, "Ey Muhammed, bize yerden gözeler fışkırtmadıkça sana
inanmayacağız" diyorlar,
17:91 "yahut hurma ağaçlarıyla, asmalarla dolu bir bahçen olmadıkça; ve onların
arasında çağıl çağıl dereler akıtmadıkça;
17:92 yahut, tehdit edip durduğun gibi, göğü parça parça üzerimize düşürmedikçe;
yahut Allah'ı ve melekleri bizimle yüzyüze getirmedikçe;
17:93 yahut altından (yapılmış) bir evin olmadıkça; yahut göğe yükselmedikçe
-kaldı ki göğe yükselmene dahî, bize (oradan, kendi gözlerimizle)
okuyabileceğimiz bir kitap getirmedikçe inanmayız ya!" (Ey peygamber) de ki:
"Kudret ve yüceliğinde sınırsız olan Rabbimdir! Ben ölümlü bir elçiden başka
biri miyim ki?"
17:94 (İşte bunun gibi,) insanlara (bir peygamber eliyle) doğru yol bilgisi
geldiği zaman onları (ona) inanmaktan alıkoyan, onların: "Allah ölümlü bir
insanı mı elçi olarak gönderdi?" diye itiraz etmelerinden başka bir şey
değildir.
17:95 Onlara (şu sözümüzü) ilet: "Eğer yeryüzünde yurt tutup dolaşan melekler
olsaydı, o zaman onlara elçi olarak şüphesiz gökten bir melek indirirdik!"
17:96 De ki: "Benimle sizin aranızda Allah'tan başkası tanıklık edemez;
kullarından (onların kalplerinde olanı bütün açıklığıyla) görerek haberdar olan
O'dur".
17:97 Allah'ın yol gösterdiği kimsedir doğru yola erişen; O'nun saptırdığı
kimselere gelince, böylelerini O'na karşı koruyacak kimse bulamazsın: Biz onları
Kıyamet Günü, varacakları yer cehennem olmak üzere, yüzleri yerde, körler,
dilsizler ve sağırlar olarak toplayacağız; (ve) ne zaman (ateş) yatışır gibi
olsa, (onu hemen) harlı alevlerle onlar için canlandıracağız.
17:98 Bu, onların mesajlarımızı inkar ederek ve "Demek, biz kemiğe, toza-toprağa
dönüştükten sonra gerçekten yepyeni bir yaratma eylemiyle diriltileceğiz, öyle
mi?" diyerek hak ettikleri bir karşılık olacak.
17:99 Gökleri ve yeri yaratan Allah'ın, onları kendi eşkalleri üzere yeniden
yaratacak güce sahip olduğunu ve onları yeniden diriltmek için, sonu
geleceğinden şüphe olmayan bir süre belirlemiş bulunduğunu kavrayamıyorlar mı?
Ama şu var ki, zalimler küfürden başka her şeye karşı çekimser davranırlar!
17:100 De ki: "Rabbimin bağış ve bolluk hazinelerine eğer siz sahip olsaydınız,
o zaman (onlara), harcayıp tüketme korkusuyla, mutlaka sımsıkı sarılırdınız:
çünkü insan gerçekten çok tamahkardır, (sınırsız cömert olan ise sadece
Allah'tır)".
17:101 VE GERÇEK ŞU Kİ, Biz Musa'ya dokuz açık mesaj verdik. Nitekim, sor
İsrailoğulları'na, (Musa) onlara geldiğinde (ve Firavun'a başvurduğunda neler
olduğunu sana anlatsınlar). Firavun ona: "Ey Musa!" demişti, "Gerçek şu ki, ben
senin büyüyle donanmış olduğunu düşünüyorum!"
17:102 (Musa) da ona: "Bu (mucizevî olguları, sana) uyarıcı-aydınlatıcı
belirtiler olarak göklerin ve yerin (gerçek) sahibinden başkasının
indiremeyeceğini pekala biliyorsun!" diye karşılık verdi, "Ve ey Firavun,
(onları doğru değerlendirme yolunu seçmediğin için) ben de senin bütünüyle ziyan
içinde olduğunu düşünüyorum!"
17:103 Ve sonunda Firavun onları yeryüzünden söküp atmaya karar verdi; bunun
üzerine Biz de onu ve onunla beraber olan herkesi (denizde) boğduk.
17:104 Ve sonra İsrailoğulları'na: "Şimdi artık yeryüzünde güvenlik içinde
yerleşin" dedik, "fakat, (unutmayın ki,) Son Gün'e ilişkin söz gerçekleştiği
zaman, karışık bir bütün(ün parçaları) olarak hepinizi bir araya getireceğiz!"
17:105 VE BİZ bu (vahyi) değişmeyen gerçeğe işaret olarak indirdik ve o da
(sana, ey Peygamber) hak olarak ulaştı; çünkü Biz seni yalnızca bir müjdeci ve
bir uyarıcı olarak gönderdik;
17:106 ve ayrıca onu, insanlara yavaş yavaş okuyasın diye bir Kuran, temel bir
okuma metni olarak bölüm bölüm açıkladık, ayet ayet indirdik.
17:107 De ki: "Ona ister inanın, ister inanmayın". Kendilerine önceden doğru
bilgi ve kavrayış yeteneği verilmiş olanlara bu (ilahî metin) okunduğu zaman,
hemen yüzleri üzerine yere kapanır,
17:108 ve şöyle derler: "Sınırsız kudretiyle ne yücedir Rabbimiz! İşte
Rabbimizin vaadi apaçık gerçekleşti!"
17:109 İşte (böyle deyip) ağlayarak yüzüstü yere kapanırlar ve (Allah'tan yana
gösterdikleri) bu (bilinç ve duyarlık) onların saygı ve sakınmasını artırır.
17:110 De ki: "İster Allah diye çağırın, ister Rahmân diye: O'nu hangi isimle
çağırırsanız çağırın, (O hep Birdir; ve) bütün güzel ve üstün nitelikler
O'nundur". (O'na dua et, ama) duanda sesini fazla yükseltme, çok fazla alçaltma
da, ikisinin ortası bir yol tut;
17:111 Ve de ki: "Bütün övgüler, döl edinmeyen, egemenliğinde ortağı bulunmayan,
güçsüzlükten, düşkünlükten ötürü herhangi bir yardıma-yardımcıya gereksinme
duymayan Allah'a yakışır". İşte, O'nu (hep böyle) yücelterek an.
« Önceki | Fihrist | Sonraki »