RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
28:1 Tâ-Sîn-Mîm.
28:2 BUNLAR, özünde açık olan ve gerçeği bütün açıklığıyla ortaya koyan ilahî
kitabın mesajlarıdır.
28:3 Sana Firavun'la Musa arasında geçen olayların bir bölümünü inanmaya
eğilimli insanlar için bütün gerçeğiyle anlatacağız.
28:4 O ülkede Firavun kendini büyüklük duygusuna kaptırmış ve ülke halkını
kastlara, sınıflara ayırmıştı. (Öyle ki,) onlardan bir kısmını iyice hor ve
güçsüz görmek istiyor (ve bunun için de) erkek çocuklarını öldürüyor, (yalnız)
kadınlarını sağ bırakıyordu: çünkü o, gerçekten de, (yeryüzünde) bozgunculuk
çıkarmak isteyen kimselerdendi.
28:5 Fakat Biz istiyorduk ki, yeryüzünde hor ve güçsüz görülen kimselerden yana
çıkalım, onların dinde öncüler olmasını sağlayalım, onları (Firavun'un şeref ve
itibarına) varis kılalım
28:6 ve onları güvenlik içinde yeryüzünde yerleştirelim; Firavun'u, Hâmân'ı ve
onların ordularını da onların (İsrailoğulları'nın) eliyle korktukları şeye
uğratalım.
28:7 Ve bunun içindir ki, (Musa doğduğu zaman,) annesine: "Onu (bir süre) emzir"
diye ilham ettik, "ama o'nun başına bir şey gelmesinden korktuğun zaman o'nu
nehrin sularına bırak; ve (o'nun için) korkma, üzülme; çünkü Biz o'nu sana geri
getireceğiz ve kendisini elçilerimizden bir elçi yapacağız!"
28:8 Ve (sonunda) Firavun ailesi(nden biri) o'nu buldu (ve kurtardı): çünkü
(Biz) o'nun ileride, Firavun'un, Hâmân'ın ve onların maiyetindekilerin gerçekten
yanlış yolda olduklarını görerek karşılarına bir düşman ve bir üzüntü (kaynağı)
olarak çıkmasını (dilemiştik)!
28:9 Ve Firavun'un karısı, (Firavun'a): "(Bu çocuk) hem benim hem de senin için
neşe kaynağı (olabilir)!" dedi, "Onu öldürmeyin; belki bize faydası dokunur;
yahut o'nu evlat edinebiliriz!" Ve (pek tabii, bunları konuşurken, olacak
olanlardan) haberleri yoktu.
28:10 Bu arada, Musa'nın annesi yüreği acıyla dolup taşarak sabahı etti; öyle
ki, eğer (sözümüze olan) inancını sonuna kadar canlı tutması için yüreğini iyice
güçlendirmemiş olsaydık o'nun kim olduğunu az kalsın açığa vuracaktı.
28:11 İşte bu haldeyken (Musa'nın) kız kardeşine: "Onu izle!" dedi. Ve (kız da),
(Firavun ailesinden) kimseye fark ettirmeden o'nu uzaktan gözetledi.
28:12 Ve Biz daha ilk günden o'nun (Mısırlı) süt annelerin memesini
yadırgamasını sağladık; ve (kız kardeşi bu durumu öğrenince, onlara:) "Size
o'nun bakımını sizin adınıza üzerine alabilecek ve o'nu güzelce eğitip
yetiştirecek bir aile göstereyim mi?" dedi.
28:13 İşte böylece, o'nu annesine kavuşturduk ki gözü gönlü aydınlansın, artık
üzülmesin ve onların çoğu bunu bilmeseler bile o, Allah'ın verdiği sözün mutlaka
gerçekleşeceğini bilsin!
28:14 DERKEN, (Musa) erginlik çağına ulaşıp (zihnen) iyice olgunlaşınca,
kendisine (doğruyla eğriyi birbirinden ayırmaya yarayan) güçlü bir muhakeme
yeteneği ve ilim verdik; iyiliğe yatkın olanları Biz işte böyle
mükafatlandırırız.
28:15 Ve (Musa), halkının (şehirde olup bitenden) habersiz (evlerinde
oturdukları bir gün) şehre indi; ve biri kendi halkından, ötekisi düşmanlarından
olan iki adamın birbiriyle kavga ettiğini gördü. Kendi halkından olan kişi
düşman tarafından olan kişiye karşı o'nu yardıma çağırdı; bunun üzerine Musa onu
yumrukla devirip işini bitirdi. (Ama hemen sonra kendi kendine:) "Bu düpedüz
Şeytan'ın işi!" dedi, "Doğrusu o (insanı) yoldan çıkaran apaçık bir düşmandır!"
28:16 (Ve) "Ey Rabbim!" diye dua etti, "Ben kendime yazık ettim! Beni bağışla."
Ve (Allah) da o'nu bağışladı. Çünkü O çok acıyıp esirgeyen gerçek
bağışlayıcıdır.
28:17 "Ey Rabbim!" dedi (Musa,) "Bana bahşettiğin nimetler hakkı için bir daha
asla suçlulara arka çıkmayacağım!"
28:18 Böylece, ertesi sabah, korku içinde çevresini gözetleyerek yine şehirde
dolaşıyordu; bir de ne görsün, dün kendisinden yardım isteyen adam (yine) o'nu
(yardımına) çağırmıyor mu! Musa, (bu sefer) ona: "Sen gerçekten apaçık bir
azgınmışsın!" dedi.
28:19 Bununla birlikte, yine de ikisinin de (ortak) düşmanı durumundaki kişiyi
tam yakalamak üzereyken, bu sonraki: "Ey Musa!" dedi, "Dün öldürdüğün adam gibi
beni de öldürmek mi istiyorsun? Senin tek amacın, haksızlıkları düzelten biri
olmak değil, ülkenin başına zorba kesilmek!"
28:20 Tam o sırada şehrin öteki ucundan bir adam koşarak geldi ve "Ey Musa!"
dedi, "(Ülkenin) ileri gelenleri seni öldürmek üzere hakkında görüşüyorlar;
hemen çık git; şüphesiz ben senin iyiliğini isteyen kimselerdenim!"
28:21 Bunun üzerine (Musa) korku içinde çevresine bakınarak ve "Ey Rabbim,
zalimlere karşı beni koru!" diye dua ederek oradan uzaklaştı.
28:22 Ve Medyen'e doğru yola çıkarken (kendi kendine): "Umarım, Rabbim beni
(böylece) doğru yola yöneltir!" dedi.
28:23 DERKEN, Medyen'in su kuyularına vardı ve orada (hayvanlarını) suvaran
kalabalık bir grup insanla karşılaştı; ve onlardan biraz ötede kendi
hayvanlarını uzakta tutmaya çalışan iki kadın gördü. (Onlara:) "Arzunuz nedir?"
diye sordu. "Bu çobanlar işlerini bitirip uzaklaşmadıkça biz (hayvanlarımızı)
suvaramıyoruz; çünkü (biz kadınız ve) babamız da pek yaşlı" diye cevap verdiler.
28:24 Bunun üzerine, (Musa) onların (hayvanlarını) suvardı; sonra gölgeye
çekilip, "Ey Rabbim, bana bahşedeceğin her hayra öylesine muhtacım ki!" diye
niyazda bulundu.
28:25 Az sonra o iki (kız)dan biri, utana sıkıla çıkageldi ve "(Hayvanlarımızı)
sulamana karşılık ücret ödemek için babam seni çağırıyor" dedi. (Musa) onun
yanına varınca, başından geçenleri ona anlattı. Beriki: "Korkma!" dedi, "Artık o
zalim halkın elinden kurtulmuş bulunuyorsun!"
28:26 O iki (kız)dan biri: "Babacığım," dedi, "o'nu ücretli olarak yanında tut;
çünkü ücretli olarak yanında tutabileceğin en güçlü ve güvenilir kişi bu
olacak!"
28:27 (Bir süre sonra, kızların babası, Musa'ya:) "Bak," dedi, "seni, sekiz yıl
yanımda çalışmana karşılık bu iki kızımdan biriyle evlendirmek istiyorum; bu
süreyi on (yıl)a tamamlarsan artık bu senin bileceğin bir iş; sana fazladan yük
yüklemek istemem; (tersine), eğer Allah dilerse, beni hep dürüst davranan biri
olarak bulacaksın."
28:28 (Musa:) "Bu seninle benim aramızda kalsın" dedi, "artık hangi süreyi
doldurursam doldurayım bana karşı bir husumet olmasın. Bu söylediklerimize Allah
da şahit olsun!"
28:29 VE MUSA, sonunda, bu süreyi doldurup da ailesiyle birlikte (çölde) yola
çıktığında Sina Dağı'nın yamacında bir ateş gördü; (ve) yanındakilere: "Siz
durun," dedi, "ben (orada) bir ateş gördüm; size oradan belki bir haber, yahut
(en azından) ısınmanız için (bir tutam) tutuşmuş odun getiririm".
28:30 Fakat oraya yaklaşınca, o kutlu yerde, vadinin sağ yamacındaki (yanan)
ağaç yönünden kendisine: "Ey Musa, Benim Ben, Allah: Âlemlerin Rabbi!" diye
seslendi.
28:31 Ve (sonra Allah, o'na:) "Asânı yere bırak!" (dedi). Fakat, Musa, asâsının
yılan gibi hızla hareket ettiğini görünce arkasına bakmadan dönüp kaçtı. (Ve
Allah, o'na:) "Ey Musa!" (dedi,) "(Geri dön), yaklaş, korkma! Çünkü sen (bu
dünyada da, öte dünyada da) güvenlik içinde olan kimselerdensin!"
28:32 "(Ve şimdi) elini koynuna sok; lekesiz olarak bembeyaz (ışıl ışıl) çıksın!
Ve bütün korkulardan sıyrılmış olarak (artık) kolunu kanadını indir! Bu iki şey,
senin, Rabbin tarafından Firavun ve onun seçkinler çevresine (gönderilen bir
elçi) olduğunu gösteren alametlerdir. Çünkü onlar yoldan çıkmış, yozlaşmış bir
topluluk haline gelmiş bulunuyorlar."
28:33 (Musa:) "Ey Rabbim!" dedi, "Ben onlardan birini öldürdüm ve bu yüzden
onların da beni öldürmelerinden korkuyorum..."
28:34 Ayrıca, kardeşim Harun'un konuşma tarzı benimkinden daha açık, daha
düzgündür; öyleyse benim söylediklerimi (daha akıcı bir şekilde) doğrulayan bir
yardımcı olarak o'nu da benimle birlikte gönder; çünkü, gerçek şu ki, beni
yalanlayacaklarından korkuyorum".
28:35 (Allah:) "Senin pazunu kardeşinle güçlendireceğiz ve ikinize öyle bir güç
ve nüfûz vereceğiz ki size dokunamayacaklar ve mesajlarımız sayesinde siz ikiniz
ve sizi izleyenler üstün gelecekler!" dedi.
28:36 FAKAT Musa apaçık mesajlarımızla (Firavun'un ve onun seçkinler çevresinin)
karşısına çıkınca, berikiler hemen: "Bu (bir ölümlü beşer tarafından) uydurulmuş
parlak bir büyüden başka bir şey değil; biz atalarımızdan böyle bir şey
işitmemiştik!" dediler.
28:37 (Musa:) "Kimin O'nun katından bahşedilmiş doğru yol bilgisiyle geldiğini,
bu (geçici dünya) yurdu(nu)n sonunda kime kalacağını en iyi bilen benim
Rabbimdir.35 Muhakkak olan şu ki, zalimler asla kurtuluşa, esenliğe
erişemezler!" diye karşılık verdi.
28:38 Bunun üzerine Firavun: "Soylular!" dedi, "Ben sizin için benden başka
tanrı tanımıyorum! Bunun içindir ki, sen ey Hâmân, benim için (tuğla) ocağını
tutuştur, balçığı pişir ve bana öyle yüksek bir kule yap ki, çıkıp Musa'nın şu
tanrısını bir göreyim! Çünkü ben o'nun şu onmaz yalancılardan biri olduğunu
sanıyorum!"
28:39 İşte böylece, o ve onun buyruğunda olanlar, hiçbir haklılık kaygısı
taşımaksızın (yargı için) Bize dönmeyeceklerinden eminmişçesine yeryüzünde
büyüklük tasladılar!
28:40 Ve bu yüzden onu ve onun buyruğunda olanları kıskıvrak yakalayıp denize
gömdüm. Bak işte, zalimlerin sonu nasıl oldu!
28:41 (Yeryüzünde onların işini bitirdik) ve böylece kendilerini (cehennem)
ateşinin yolunu gösteren (kötülüğün) sembol tipleri olarak (insanlığın
karşısına) çıkardık; öyle ki, Kıyamet Günü'nde böylelerine asla yardım
edilmeyecektir;
28:42 çünkü Biz bu dünyada bir horlanma, aşağılanma taktık onların peşine;
Kıyamet Günü'nde ise onlar iyice küçük düşmüş, bayağılaşmış kişiler arasında yer
alacaklardır.
28:43 Ve gerçek şu (ki), daha önceki (günahkar) nesilleri ortadan kaldırdıktan
sonra, insanlar için bir aydınlanma kaynağı, bir doğru yol bilgisi ve bir rahmet
olarak Musa'ya (vahyedilmiş) kitabı verdik ki, (Bizi) anıp düşünsünler.
28:44 İMDİ, (sana gelince, ey Muhammed,) Biz Musa'ya Yasamızı bildirirken sen o
kutlu vadinin batı yamacında değildin; (o'nun devrinde olup bitenlere) şahit
olan kimseler arasında da bulunmuyordun;
28:45 tersine, Biz (onlarla senin aranda) nice nesiller yarattık ve onlardan
sonra nice çağlar geçip gitti. Ve Sen, mesajlarımızı kendilerine okuyup
açıklamak üzere, Medyen halkı arasında da yaşamadın; fakat Biz (elçilerimizi
insanlara her zaman) gönderiyoruz.
28:46 Evet, Biz (Musa'ya) seslendiğimiz zaman sen Sina Dağı'nın yamacında
değildin; fakat (sen de, öteki elçiler gibi,) senden önce kendilerine uyarıcı
gelmemiş bir toplumu uyarasın diye Rabbinden bir rahmet aracı olarak
(gönderildin) ki böylece belki (geçmişte olup bitenleri) düşünür (de Bizi)
anarlar.
28:47 Ve (ayrıca, Biz seni, Yargı Günü'nde) kendi elleriyle yapıp-ettiklerinden
ötürü başlarına bir musibet geldiği zaman: "Ey Rabbimiz, bize bir elçi göndermiş
olsaydın senin mesajlarına uyar ve inanan kimselerden olurduk!" demesinler diye
(gönderdik).
28:48 Buna rağmen, yine de kendilerine katımızdan hakikat geldiği zaman "Niçin
ona da Musa'ya verilenin bir benzeri verilmedi?" derler. Fakat böyleleri, bundan
önce, Musa'ya verileni de inkar etmemişler miydi? (Nitekim) "Birbirini
destekleyen iki aldatmaca örneği!" diyorlar ve ekliyorlar: "Biz topunu birden
reddediyoruz!"
28:49 De ki: "Eğer doğru sözlü kimselerseniz, haydi, Allah katından, doğru olana
bu ikisinden daha yakın bir yol gösteren bir başka kitap getirin, ona ben de
uyayım!"
28:50 Ve eğer senin bu çağrına da karşılık veremiyorlarsa, artık bil ki, onlar
sadece geçici doyumlara tutsak, bencil ve çıkarcı isteklerinin peşindedirler.
Allah'tan bir doğru yol bilgisi olmaksızın, geçici aldatıcı doyumlar, bencil ve
çıkarcı istekler peşinde kendine yol arayan kişiden daha sapık kim olabilir ki?
Gerçek şu ki, Allah zulmü kendine yol edinen toplumu doğru yola eriştirmez!
28:51 GERÇEK ŞU Kİ, Biz vahyi onlara adım adım ulaştırdık ki böylece belki
(üzerinde düşünür), akıllarında tutarlar.
28:52 Kendilerine bundan önce de kitap vermiş bulunduğumuz kimseler buna (da)
inan(mak zorundad)ırlar.
28:53 Bu kimseler (değişmeyen gerçek) kendilerine ulaştırıldığında, hemen, "Buna
inandık!" derler, "Çünkü bu bize Rabbimizin katından ulaşan bir gerçek; bu bize
ulaşmadan önce de, biz zaten O'na yürekten boyun eğen kimselerdik!"
28:54 Güçlüklere göğüs germelerine, kötülüğü iyilikle savmalarına, kendilerine
rızık olarak bahşettiğimiz şeylerden başkaları için de harcamalarına karşılık
kendilerine iki kat ecir verecek olduğumuz kimseler işte böyleleridir;
28:55 onlar ki, boş ve anlamsız sözler işittikleri zaman ondan hemen yüz
çevirip, "Bizim yapıp-ettiklerimizin hesabını biz vereceğiz, sizin
yapıp-ettiklerinizin hesabını da siz vereceksiniz. Size selâm olsun; bizim,
(doğru ile yanlışın anlamından) habersiz kimselerle işimiz yok" derler.
28:56 GERÇEK ŞU Kİ, sen her sevdiğini doğru yola yöneltemezsin; fakat Allah'tır,
(yönelmek) isteyeni doğru yola yönelten; ve yine O'dur, doğru yola girecek
olanları en iyi bilen.
28:57 "Seninle aynı yolu izleyecek olursak kendi toprağımızdan koparıp atarlar
bizi" diyorlar. Oysa, Katımızdan rızık olarak her türlü ürünün getirilip
toplandığı, koruyucu örf altında güvenli bir yere yerleştirmedik mi onları? Ne
var ki, çokları (bunun) farkında değil.
28:58 Oysa, Biz, varlık ve refahtan ötürü azgınlaşan nice toplumları yok
etmişizdir; işte, (gözönünde) onların yaşadıkları yerler: pek azı dışında,
onlardan sonra oralarda kimse yerleşmemiştir; çünkü herkes göçüp gittikten
sonra, ebediyyen kalacak olan yalnızca Biziz!
28:59 Bununla birlikte, yine de senin Rabbin hiçbir toplumu, kendi içlerinden
onlara mesajlarımızı okuyup açıklayacak bir elçi göndermedikçe yok etmez; ve
yine Biz hiçbir toplumu, üyeleri birbirlerine zulmetmeyi yol olarak
benimsemedikçe, yok etmiş değiliz.
28:60 Size verilen şeyler dünya hayatına ilişkin geçici doyumlardan ve yine
dünyada kalan süs ve eğlenceden ibarettir; oysa, Allah katında kazanılanlar daha
hayırlı, daha kalıcıdır. (Buna rağmen,) aklınızı kullanmayacak mısınız?
28:61 Öyleyse, kendisine, (yeniden dirileceği gün) gerçekleştiğini göreceği
güzel bir vaadde bulunduğumuz kimsenin hali, kendisine dünya hayatında geçici
doyumlar sağladığımız, ama Kıyamet Günü kendisini yargı karşısına çıkarılanlar
arasında bulacak olan kimsenin hali gibi midir?
28:62 Çünkü, o Gün böylelerine seslenilip, "Tanrılıkta Bana ortak olduğunu
sandığınız (varlıklar ya da güçler) şimdi neredeler?" diye sorulacak.
28:63 (Bunun üzerine, vaktiyle yapılan) uyarının apaçık aleyhlerine tecelli
ettiğini gören kimseler: "Ey Rabbimiz!" diyecekler, "Bunlar bizim azdırdığımız
kimselerdir; (evet,) biz kendimiz azdığımız gibi, onları da azdırdık (Ama şimdi)
onları Senin hükmüne bırakıyoruz; zaten onların tapındığı gerçekte biz
değildik".
28:64 Sonra onlara: "Çağırın, bakalım" denecek, "tanrısal nitelikler
yakıştırarak (Allah'a) ortak koştuğunuz (varlıkları ya da güçleri)!" Ve onlar da
bu sözü geçen (varlıkları ya da güçleri) yardıma çağıracaklar, ama berikiler
kendilerine herhangi bir karşılık vermeyecekler; ve sonunda, göre göre sadece
azabı görecekler karşılarında; (oysa, bu umutsuz, çaresiz duruma düşeceklerine)
vaktiyle doğru yolu tutsalardı ya!
28:65 Nitekim, o Gün böylelerine seslenilip, "Size gönderilen elçilere nasıl bir
tepki gösterdiniz?" diye sorulacak.
28:66 Ne var ki, o Gün, geçmişte olup bitenler için bir mazeret, bir açıklama
getirmek yönünde önlerinde bütün yolların kapanmış olduğunu görecekler; ve bu
konuda birbirlerine de herhangi bir şey soramayacaklar.
28:67 Ama buna karşılık, pişman olup doğru yola dönen ve dolayısıyla, inanıp
dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyan kişiye gelince, böyle birinin (öte
dünyada) kendini kurtulan, esenliğe erişen kimseler arasında bulması (elbette)
umulabilir.
28:68 VE (gerçek şudur:) dilediğini yaratan ve (insanlar için) en iyi olanı
seçen senin Rabbindir. Sınırsız kudret ve yüceliğiyle Allah onların tanrısal
nitelikler yakıştırarak ortak koştukları her şeyin, herkesin mutlak olarak
üstündedir!
28:69 Ve yine senin Rabbindir, onların içlerinde gizli tuttuklarını da, açığa
vurduklarını da künhüyle bilen!
28:70 Çünkü O, kendisinden başka tanrı olmayan Allah'tır. (Hayatın) başında da
sonunda da tüm gerçek övgüler yalnızca O'na yaraşır; nihaî hüküm O'nundur; çünkü
O'na döndürüleceksiniz.
28:71 De ki: "Hiç düşündünüz mü: Allah geceyi üzerinizde Kıyamet Günü'ne kadar
sürekli kılacak olsa, söyleyin, Allah dışında size ışık getirebilecek başka bir
tanrı var mı? O halde, artık (gerçeğin sesine) kulak vermeyecek misiniz?"
28:72 De ki: "Hiç düşündünüz mü: Allah gündüzü üzerinize Kıyamet Günü'ne kadar
sürekli kılacak olsa, söyleyin, Allah dışında, bağrında dinlendiğiniz geceyi
size (geri) getirebilecek başka bir tanrı var mı? Peki, artık (gerçeği)
görmeyecek misiniz?"
28:73 Çünkü rahmetinden sizin için geceyi ve gündüzü O yarattı ki birinde
dinlenesiniz, ötekinde de O'nun cömertliğinden (nasibinizi) arayasınız da belki
böylece şükredesiniz.
28:74 EVET, O GÜN onlara seslenip, "Bana ortak olduğunu düşündüğünüz (varlıklar
ya da güçler) neredeler?" diye sorulacak.
28:75 Ve (bu soru cevapsız kalacak, çünkü) Biz (o sırada) her ümmetten bir şahit
çıkarmış olacağız ve (günahkarlara:) "Geçmişteki iddialarınızı doğrulayan bir
delil getirin!" diyeceğiz. Ve böylece görecekler ki, gerçek bütünüyle Allah'tan
yana ve kendi çarpık muhayyilelerinin ürünü bütün o düzmece tanrılar onları terk
etmiş.
28:76 (İMDİ,) Hesap Günü'nde bu duruma düşmek istemeyenler bilsinler ki şu ünlü
Kârûn da Musa'nın kavmindendi ve kendini büyük görüp onlara zulmediyordu; çünkü
Biz kendisine öyle hazineler vermiştik ki, sadece anahtarlarını taşımak bile bir
manga adama, hatta daha fazlasına zor gelirdi. Soydaşları ona: "(Servetinden
ötürü) böyle böbürlenme, çünkü Allah böbürlenenleri sevmez!
28:77 Öyleyse, Allah'ın sana verdiklerinden yararlanarak yalnızca ahiret
yurdunda (iyi bir yer tutmanın) yolunu ara; bu arada, pek tabii, bu dünyadaki
nasibini de unutma; ve Allah nasıl sana iyilikte bulunduysa, sen de
(başkalarına) öyle iyilikte bulun; ve sakın yeryüzünde bozgunculuk, karışıklık
çıkarmaya çalışma: çünkü, şüphesiz, Allah bozguncuları sevmez!" dedikleri zaman,
28:78 (Kârûn, onlara:) "Bu (servet) bendeki bilgi sayesinde bana verildi!" diye
karşılık verdi. Oysa, Allah'ın, ondan önceki kuşaklardan, ondan daha güçlü ve
ondan daha fazla servet toplamış nicelerini (kendilerini büyüklük duygusuna
kaptırmaları yüzünden) yok ettiğini bilmiyor muydu (sanki)? Ama, şu var ki,
suçluluğu kesinleşmiş olanlara (artık) günahlarından sual olunmaz!..
28:79 (Kârûn) işte böyle görkem ve gösteriş içinde soydaşlarının karşısına
çıkardı. (Öyle ki,) yalnızca dünya hayatına gözünü dikenler (ona bakıp da): "Ah,
n'olurdu" derlerdi, "Kârûn'a verildiği kadar bize de verilseydi! Çünkü o
gerçekten çok talihli biri!"
28:80 Kendilerine doğru, güvenilir bilgi bahşedilmiş olanlarsa: "Yazıklar olsun
size!" derlerdi, (Bilmiyor musunuz ki,) gerçekten inanmış olan, dürüst ve
erdemli davranışlarda bulunan kimseler için Allah'ın tasvip ettiği şeyler daha
hayırlıdır; ama şüphesiz, böyle bir nimete güçlüklere göğüs geren kimselerden
başkası erişemez".
28:81 Ve sonunda onu da, evini barkını da yere batırdık: öyle ki, Allah'a karşı
hiçbir şey, hiç kimse onun yardımına yetişmedi; pek tabii, kendi kendine yardım
edebilecek durumda da değildi.
28:82 Ve daha dün onun yerinde olmak isteyenler: "Vah bize!" dediler, "Demek ki,
kullarından dilediğine rızkı geniş tutan, dilediğine de ölçülü-idareli veren
Allah'mış! Ya Allah bize lütfetmemiş olsaydı, hiç şüphe yok, bizi de yerin
dibine geçirirdi. Vah vah, demek, hakkı inkar edenler iflah olmazmış!"
28:83 (Ama) ahiret yurduna gelince, Biz orayı yeryüzünde büyüklük taslamayan ve
bozgunculuk çıkarmak istemeyen kimselere ayırmış bulunuyoruz; çünkü gelecek
Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşıyan kimselerindir.
28:84 Kim ki (Allah'ın huzuruna) iyilik yaparak çıkarsa, daha iyisini, daha
üstününü bulacaktır. Ve kim ki kötülük yaparak çıkarsa, (bilsin ki,) kötülük
yapanlar yalnızca yaptıklarının karşılığını görecekler.
28:85 (EY İNANAN KİŞİ,) apaçık bir üslupla bu Kuran'ı sana vaz'eden (Allah),
şüphe yok ki, seni (ölümden sonra) yeni bir hayata döndürecektir. (Hakkı kabule
yanaşmayanlara) de ki: "Kimin doğru yolda yürüdüğünü ve kimin apaçık bir
sapıklık içinde olduğunu en iyi bilen Rabbimdir!"
28:86 Ve (sen ey inanan kişi,) bu kitabın sana ulaşacağını ummazdın; fakat işte
Rabbinden bir rahmet olarak (sana ulaştı). Öyleyse, artık hakkı inkara kalkışan
kimselere asla arka çıkma;
28:87 ve bir kere Allah'ın ayetleri sana indirilmiş olduğuna göre, bundan sonra
artık sakın seni onlardan alıkoymalarına fırsat verme; tersine, (insanları)
Rabbine çağır. Ve sakın, Allah'tan başka varlıklara tanrısal güçler ve
nitelikler yakıştıran kimselerden olma:
28:88 Yani, Allah'la beraber tutup başka bir tanrıya yalvarmaya kalkma! (Çünkü)
O'ndan başka tanrı yok; (çünkü) O'nun (ebedî) Zâtı'ndan başka her şey, herkes,
yok olmaya mahkumdur; hüküm bütünüyle O'nun elindedir ve sonunda O'na
döndürüleceksiniz.
« Önceki | Fihrist | Sonraki »