RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
4:1 EY İNSANLAR! Sizi bir tek can(lı)dan yaratan, ondan eşini var eden ve her
ikisinden pek çok kadın ve erkek meydana getiren Rabbinize karşı
sorumluluğunuzun bilincinde olun. Kendisi adına birbirinizden (haklarınızı)
talep ettiğiniz Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyun ve bu akrabalık bağlarını
gözetin. Şüphesiz Allah, üzerinizde daimî bir gözetleyicidir.
4:2 O halde yetimlere mallarını verin, (kendi) değersiz malları(nızı) (onlara
ait) güzel şeyler ile değiştirmeyin ve onların mallarını kendi mallarınız ile
birleştirerek tüketmeyin. Bu, doğrusu büyük bir suçtur.
4:3 Eğer yetimlere karşı adil davranamamaktan korkuyorsanız, o zaman, size helal
olan (diğer) kadınlardan biri ile evlenin -(hatta) ikisi, üçü veya dördü (ile);
ama onlara adil bir tarafsızlıkla muamele edemeyeceğinizden korkarsanız, o zaman
(sadece) bir tane ile- yahut meşru şekilde sahip olduklarınız ile (evlenin). Bu,
doğru yoldan sapmamanız için daha uygundur.
4:4 Kadınlara mehirlerini hiçbir karşılık beklemeden verin; ama eğer onlar,
kendi rızalarıyla bir kısmını size bırakırlarsa ondan hoşnutluk ve gönül
rahatlığıyla faydalanın.
4:5 Allah'ın koruyasınız diye sizin sorumluluğunuza bıraktığı malları muhakeme
yeteneği zayıf kimselere emanet etmeyin; ama bu mallarla onların geçimlerini
karşılayın, onları giydirin ve onlarla nazik bir şekilde konuşun.
4:6 (Sorumluluğunuz altındaki) yetimleri evlenebilecekleri yaşa gelinceye kadar
deneyin; sonra aklen olgunlaştıklarını tesbit ederseniz, mallarını onlara iade
edin; (sakın,) onlar büyümeden önce, aceleyle ve müsrifçe harcayarak mallarını
tüketmeyin. Zengin olan kimseyi (vesayeti altındakinin malından) tamamen uzak
tutun. Fakiri ise ondan uygun bir şekilde istifade ettirin. Mallarını
kendilerine teslim ettiğinizde, onlar adına şahitler bulundurun ve (unutmayın
ki) nihai hesap sorucu olarak Allah kafidir.
4:7 EBEVEYNİN ve akrabanın geride bıraktıklarından erkekler bir pay
alacaklardır. Ebeveynin ve akrabanın bıraktığında, ister az ister çok olsun,
kadınların da bir payı olacaktır; (Allah tarafından) tayin edilen bir paydır bu!
4:8 (Mirasın) bölüştürülmesi sırasında (öteki) akrabalar, yetimler ve muhtaçlar
hazır bulunduklarında, onlara geçinmeleri için bir kısmını ayırın ve onlarla
nazik bir şekilde konuşun.
4:9 Ve onlar, (o kanunî mirasçılar) (Allah'tan) korksunlar; eğer kendileri
arkalarında kendi haklarını koruyamayacak durumda olan çocuklar bıraksalardı
onlar için mutlaka endişe duyarlardı; işte böyleleri, Allah'a karşı
sorumluluklarının bilincinde olsunlar ve (yoksulların hakları konusunda) dürüst
ve insaflı olan neyse onu dile getirsinler.
4:10 Yetimlerin mallarını günahkarca yiyip bitirenler, sadece karınlarını ateşle
doldurmuş olurlar. Çünkü (öteki dünyada) yakıcı bir ateşe mahkum olacaklar.
4:11 ÇOCUKLARINIZ(ın varisliği) konusunda Allah size (şunu) emreder: Erkek, iki
kadının hissesine eşit (bir miktar) alacaktır; ama ikiden fazla kadın varsa,
onlara, (ebeveynlerinin) geride bıraktıklarının üçte-ikisi verilecektir; sadece
bir tane varsa, onun yarısını alacaktır. (Ölenin) anne-babasına gelince, geride
bir çocuk bırakması durumunda, her biri terekenin altıda-birini alacaktır; ama
hiç çocuk bırakmamışsa ve anne-babası onun (tek) mirasçısı ise, annesi
üçte-birini alacaktır; eğer (ölenin) erkek ve kız kardeşleri varsa, o zaman
annesine, yapmış olduğu herhangi bir vasiyeti veya (ödemek zorunda olduğu) borcu
düşüldükten sonra (terekenin) altıda-biri verilecektir. Anne-babalarınıza ve
çocuklarınıza gelince, hangisinin sizin bırakacağınız fayda ve imkanlara daha
layık olduğunu bilemezsiniz. (İşte bu nedenledir) Allah'tan gelen emirler...
Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.
4:12 Çocukları olmayan kadınlarınızın terekelerinin yarısı sizin olacaktır; ama
bir çocuk bıraktılarsa, yapmış oldukları vasiyet veya (ödemek zorunda oldukları)
borçları (düşüldük)ten sonra terekelerinin dörtte-birini alacaksınız. Eğer
çocuğunuz yoksa, dul zevceleriniz, terekenizin dörtte-birini alacaktır; ama eğer
geride çocuğunuz varsa, yapmış olduğunuz vasiyet veya (ödemek zorunda olduğunuz)
borçlar düşüldükten sonra terekenizin sekizde-birine sahip olacaklardır. Eğer
kadın veya erkek, birinci dereceden bir mirasçıya sahip değilse, ama bir erkek
veya kız kardeşi varsa, bunların her birine altıda-bir düşer; ama ikiden fazla
kişi varsa, o zaman, yapılmış olan vasiyetler veya (ödenmekle yükümlü olunan)
borçlar (düşüldük)ten sonra (kalan mirasın) üçte-birini alacaklardır. Bu her iki
durumda da (mirasçılar) bir zarara uğratılmamalıdır. (Bu), Allah'ın bir emri(dir);
ve Allah, her şeyi bilendir, halîmdir.
4:13 Bunlar Allah tarafından konulan sınırlardır. Kim Allah'a ve Elçisi'ne tâbi
olursa, Allah onu, mesken olarak içinden ırmaklar akan hasbahçelere koyacaktır;
bu büyük bir mazhariyettir.
4:14 Kim de Allah'a ve Elçisi'ne isyan eder ve O'nun (koyduğu) sınırları ihlal
ederse, onu içinde yerleşip kalacağı ateşe atacaktır; ve onu alçaltıcı bir azap
beklemektedir.
4:15 HAYASIZCA davranışlarda bulunan kadınlarınıza gelince, aranızdan onların
işlediği suça şahit olan dört kişi çağırın; bunlar onun için şahitlik
yaparlarsa, suçlu kadınları ölüm alıp götürünceye yahut Allah onlara (tevbe
etmeleri suretiyle) bir kapı açıncaya kadar evlerine hapsedin.
4:16 Suçluların her ikisini de (böyle) cezalandırın; ama eğer ikisi de tevbe
eder ve gidişatlarını düzeltirlerse, onları kendi hallerine bırakın: çünkü Allah
tevbeleri kabul edendir, rahmet kaynağıdır.
4:17 Doğrusu, Allah'ın tevbeleri kabul etmesi, ancak bilmeyerek kötülük işleyen
ve sonra, zaman geçirmeden tevbe edenlere mahsustur. Allah onlara rahmetiyle
tekrar yönelecektir, zira Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.
4:18 Oysa ne ölüm anına kadar kötülük işleyip duran, ama o an gelip çattığında
"Şimdi tevbe ediyorum!" diyenlerin tevbesi kabul edilecektir, ne de hakikat
inkarcısı olarak ölenlerin; Biz, işte böylelerine şiddetli bir azap
hazırlamışızdır.
4:19 SİZ EY imana ermiş olanlar! Hanımlarınıza, onların arzusu hilafına (baskı
yaparak) mirasçı olma(ya çalışma)nız helal değildir. Ve açık bir şekilde
hayasızca davranma suçu işlemedikçe vermiş olduğunuz herhangi bir şeyi geri
almak amacıyla onlara baskı yapmayın. Ve hanımlarınızla güzel bir şekilde
geçinin; çünkü onlardan hoşlanmıyor olsanız bile, olabilir ki hoşlanmadığınız
bir şeyi Allah büyük bir hayra vesile kılmış olabilir.
4:20 Ama eğer bir kadını bırakıp yerine başka birini almak isterseniz,
birincisine verdiğiniz hiçbir şeyi -ne kadar çok da olsa- geri almayın. Ona
iftira ederek ve bu yüzden açık bir günah işleyerek verdiğinizi geri almak hiç
olur mu?
4:21 Kendinizi birbirinize adadıktan ve eşiniz sizden sağlam bir taahhüt
aldıktan sonra onu nasıl geri alabilirsiniz?
4:22 BABALARINIZIN daha önce evlenmiş olduğu kadınlarla evlenmeyin, ama geçmişte
olanlar geçmişte kalmıştır. Bu, kesinlikle utanç verici bir fiildir, çirkin bir
şeydir ve kötü bir yoldur.
4:23 Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız ve teyzeleriniz;
kız ve erkek kardeşlerinizin kızları; ve süt anneleriniz ile süt kardeşleriniz;
eşlerinizin anneleri; ve kendileriyle gerdeğe girmiş olduğunuz eşlerinizden
doğmuş olan üvey kızlarınız -ki onlar sizin evlatlıklarınızdır- size haram
kılınmıştır; fakat gerdeğe girmemişseniz (kızlarıyla evlenmenizde) bir günah
yoktur; ve kendi sulbünüzden gelen oğullarınızın eşleri de (size haramdır); aynı
anda ve birlikte iki kız kardeşi (eş olarak) almanız da (yasaklanmıştır); ama
geçmişte olanlar geçmiştir. Çünkü Allah, çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.
4:24 Meşru şekilde (nikah yoluyla) sahip olduklarınız dışında bütün evli
kadınlar (size haramdır). Bu, üzerinize farz olan Allahın buyruğudur. Bunların
dışında kalan bütün (kadınlar), kendilerine mal varlığınızdan (bir kısmını)
vermeniz ve gayri meşru bir ilişki ile değil de evlilik bağı yoluyla meşru
şekilde almak kaydıyla size helaldir. Kendileriyle evlenmek istediğiniz
kadınlara hak ettikleri mehirlerini verin; ama bu meşru yükümlülük (üzerinde
anlaştık)tan sonra (başka) bir şey üzerinde serbestçe anlaşmanızda sizin için
bir sakınca yoktur. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.
4:25 Aranızdan her kim, içinde bulunduğu şartlardan dolayı hür bir mümin kadın
ile evlenecek durumda değilse, onu, meşru şekilde sahip olduğunuz mümin
bakirelerden biri (ile evlendirin). Allah, imanınız ile ilgili her şeyi bilir;
her birini diğerinizin bir benzeridir. O halde fuhuşta bulunmayan, dost tutmayan
ve meşru evlilik bağını gözeten kadınlarla sahiplerinin iznini alarak evlenin ve
mehirlerini uygun şekilde kendilerine verin. Onlar evlendikten sonra gayri
ahlakî bir davranışta bulunurlarsa, hür evli kadınların tabi oldukları cezanın
yarısıyla cezalandırılırlar. Bu (cariyeler ile evlenme izni), günah işlemekten
korkanlarınız içindir. Fakat sabırla direnmeniz (ve bu tür evliliklerden
kaçınmanız)sizin için daha hayırlıdır. Allah çok affedicidir, rahmet kaynağıdır.
4:26 Allah (bütün bunları) size açıklamak, öncekilerin (doğru) hayat tarzlarına
sizi yöneltmek ve size bağışlayıcılığı ile yaklaşmak ister; zira Allah her şeyi
bilendir, hikmet sahibidir.
4:27 Allah size bağışlayacağı ile yaklaşırken (yalnızca) kendi ihtiraslarının
ardından gidenler ise doğru yoldan sapmanızı isterler.
4:28 Allah yüklerinizi hafifletmek ister; zira insan zayıf yaratılmıştır.
4:29 SİZ EY imana ermiş olanlar! Birbirinizin mallarını haksız yollarla
karşılıklı rızaya dayanan ticaret yoluyla da olsa- heba etmeyin ve birbirinizi
mahvetmeyin; zira Allah, sizin için bir rahmet kaynağıdır.
4:30 Bunu düşmanca bir niyetle ve zulüm için yapana gelince, Biz onu zamanı
geldiğinde ateşin (azabın)a mahkum edeceğiz; zira bu Allah için kolay bir
şeydir.
4:31 Uzak durmanız emredilen büyük günahlardan kaçınırsanız, (küçük)
kusurlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir meskene yerleştiririz.
4:32 O halde Allahın kimilerinize diğerlerinden daha fazla bağışladığı nimetlere
imrenmeyin. Erkekler kendi kazançlarından bir fayda sağlarlar, kadınlar da kendi
kazançlarından... Bu nedenle lütfu(ndan size bahşetmesini) Allahtan dileyin;
şüphesiz Allah, her şeyin tam bilgisine maliktir.
4:33 Herkes için (bir şeyler) bırakabileceği mirasçılar tayin etmişizdir:
anne-babalar, yakın akrabalar ve kendileriyle ahitleştiğiniz kimseler; öyleyse
onlara paylarını verin, zira Allah her şeye şahittir.
4:34 ERKEKLER, kadınları, Allahın kendilerine onlardan daha fazla bağışladığı
nimetler ve sahip oldukları servetten yapabilecekleri harcamalarla koruyup
gözetirler. Dürüst ve erdemli kadınlar, gerçekten Allahın koru(nmasını buyur)duğu
mahremiyeti koruyan sadık ve itaatkar kadınlardır. Kötü niyetlerinden
korktuğunuz kadınlara gelince, onlara (önce) nasihat edin; sonra yatakta yalnız
bırakın; sonra dövün; ve bundan sonra itaat ederlerse onları incitmekten
kaçının. Allah gerçekten yücedir, büyüktür.
4:35 Şayet (evli) bir çift arasında anlaşmazlık doğmasından korkarsanız, erkeğin
ve kadının ailelerinden birer hakem tayin edin; eğer iki taraf da işi düzeltmek
isterse, Allah onları uzlaştırır. Bilin ki Allah, gerçekten her şeyi bilendir,
her şeyden haberdar olandır.
4:36 (YALNIZCA) Allaha kulluk edin ve Ondan başka hiçbir şeye asla ilahlık
yakıştırmayın. Anne-babanıza ve yakın akrabanıza, yetimlere ve muhtaçlara, kendi
çevrenizden olan komşulara ve yabancı komşulara, yanınızdaki-yakınınızdaki
arkadaşa, yolcuya ve meşru yollarla malik olduklarınıza iyilik yapın. Doğrusu
Allah böbürlenerek küstahça davrananları sevmez;
4:37 (ve) cimrilik yapan, başkalarına da cimriliği tavsiye eden ve Allahın
kendilerine bağışladığı nimetleri gizleyenleri de... Böylece hakikati inkar eden
herkes için utanç verici bir azap hazırladık.
4:38 Allaha ve Ahiret Gününe inanmadıkları halde mallarından başkalarına (sırf)
insanlar görüp takdir etsinler diye harcayanlar(ı Allah sevmez); yakın dostu
şeytan olan kişi, ne kötü dost sahibidir!
4:39 Onlar sadece Allaha ve Ahiret Gününe inanıyorlarsa ve Allahın kendilerine
rızık olarak bağışladığını (Onun yolunda) harcıyorlarsa neden korksunlar ki?
Allah onlar hakkındaki her şeyi bilir.
4:40 Şüphesiz Allah, kimseye zerre kadar haksızlık yapmaz; eğer hayırlı bir iş
varsa onu kat kat arttırır ve rahmetinden büyük bir ödül bahşeder.
4:41 Öyleyse (Hesap Günü), her topluluk içinden şahitler getireceğimiz ve seni
(ey Peygamber) onlar aleyhinde şahit tutacağımız zaman, ne olacak (o
günahkarların hali?)
4:42 Hakikati inkara şartlanmış olanlar ve Peygambere itaatsizlik yapanlar o Gün
toprağın kendilerini yutmasını isteyecekler; ama onlar, olup-biten hiçbir şeyi
Allahtan gizle(ye)meyeceklerdir.
4:43 SİZ EY imana ermiş olanlar! Sarhoş iken namaz kılmaya kalkışmayın, ne
dediğinizi bilinceye kadar (bekleyin); ve boy abdestini gerektiren bir durumda
(iken de) yıkanıncaya kadar seyahatte olmanız (ve yıkanma imkanından yoksun
bulunmanız) hali dışında- (namaza kalkışmayın). Ama eğer hasta iseniz veya
seyahatteyseniz yahut tabii ihtiyacınızı yeni gidermişseniz veya bir kadın ile
birlikte olmuşsanız ve hiç su bulamıyorsanız, o zaman temiz toprağı alın,
(onunla) yüzünüzü ve ellerinizi hafifçe ovun. Bilin ki Allah, gerçekten
günahları temizleyendir, çok affedicidir.
4:44 KENDİLERİNE ilahî kelâmdan bir pay verilmiş olanların şimdi onu sapıklık
ile değiştirdiklerini ve sizin (de) yoldan çıkmanızı istediklerini görmüyor
musunuz?
4:45 Fakat Allah, düşmanlarınızın kimler olduğunu çok iyi bilir. Hiç kimse Allah
gibi dost olamaz ve hiç kimse Allahın yardım ettiği gibi yardım edemez.
4:46 Yahudi itikadına mensup olanların bir kısmı, (vahyedilmiş) sözlerin
anlamını çarpıtırlar; sözleri asıl bağlamından kopararak, (şimdi yaptıkları
gibi) "İşittik ama karşı çıkıyoruz!" ve "Dinleyin ama kulak asmayın!" ve "Asıl
sen biz(im sözümüz)e kulak ver (ey Muhammed)!" derler; böylece dilleriyle oyun
oynarlar ve (sahih) itikadın yanlış olduğunu imâ etmeye çalışırlar. (Halbuki)
onlar, sadece "İşittik ve itaat ediyoruz!" ve "(Bizi) dinle, bize katlan!"
deselerdi, bu onların gerçekten yararına ve daha dürüstçe bir davranış olurdu:
ama hakikati reddettikleri için Allah onları lânetledi; zira onların inandıklar,
basit birkaç şeyden ibarettir.
4:47 Siz ey (geçmişte) kendilerine vahiy bahşedilmiş olanlar! (Şimdi), sahip
olduğunuz (hakikati) tasdik edici olarak indirdiğimiz vahye inanın ki
ümitlerinizi boşa çıkarmayalım ve onları sona erdirmeyelim, tıpkı Sebti ihlal
eden o toplumu lânetlediğimiz gibi; zira Allahın irade ettiği şey mutlaka icra
edilir.
4:48 ŞÜPHESİZ Allah, dilediği kimselerin daha hafif günahlarını bağışladığı
halde, Kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz: zira Allaha ortak koşanlar,
gerçekten korkunç bir günah işlemiş olurlar.
4:49 Kendilerini tertemiz sayanların farkında değil misin? Hayır, aksine Allah
dilediğini temize çıkarır ve kimseye kıl kadar haksızlık yapılmaz.
4:50 Bak, kendi uydurduklarını nasıl da Allaha isnat ediyorlar? Bundan daha açık
bir günah olamaz.
4:51 Kendilerine ilahî kelâmdan bir pay verildiği halde (şimdi) asılsız
muammalara ve şeytanî güçlere inananların ve hakikati inkara şartlanmış
olanların, müminlerden daha doğru yolda olduklarını iddia edenleri görmüyor
musun?
4:52 Allahın lânetledikleri işte bunlardır: ve Allahın lânetine uğrayan kişi de
kendisine yardım edecek kimse bulamaz.
4:53 Yoksa onlar (Allahın) hükümranlığına ortak mıdırlar? Ama (eğer öyle
olsaydı), onlar başkasına bir hurma çekirdeği(ni dolduracak) kadar bile bir şey
vermezlerdi!
4:54 Yoksa onlar, Allahın zenginlik ve cömertliğinden başkalarına bahşettiği
nimetlere dolayısıyla onları kıskanıyorlar mı?71 Oysa Biz İbrahim ailesine vahiy
ve hikmet bahşetmiş ve onlara güçlü bir hükümranlık vermiştik.
4:55 Aralarında ona (gerçekten) inananlar da vardı, ondan yüz çevirenler de...
Ve hiçbir şey cehennem (ateşi) kadar yakıcı olamaz!
4:56 Mesajlarımızın doğruluğunu inkara şartlanmış onları zamanı geldiğinde ateşe
mahkum edeceğiz; (e) derileri her yanıp döküldüğünde onları yeni derilerle
değiştireceğiz ki azabı (tam olarak) tadabilsinler. Şüphe yok ki Allah kudret ve
hikmet sahibidir.
4:57 Buna mukabil, iman edip doğru ve yararlı işlerde bulunanları içlerinde
ırmaklar akan hasbahçelere koyacağız, orada sonsuza kadar kalacaklar; ve orada
tertemiz eşlere sahip olacaklar; (böylece) onları sonsuz mutluluğa
eriştireceğiz.
4:58 ALLAH, size emanet edilen (şey)leri ehil olanlara tevdî etmenizi ve her ne
zaman insanlar arasında hüküm verecek olursanız adaletle hükmetmenizi emreder.
Allahın size yapılmasını tavsiye ettiği (şey), mutlaka en güzel (şey)dir: Allah,
kesinlikle her şeyi işitendir, her şeyi görendir.
4:59 Siz ey imana ermiş olanlar! Allaha, Peygambere ve aranızdan kendilerine
otorite emanet edilmiş olanlara itaat edin; ve herhangi bir konuda anlaşmazlığa
düşerseniz, onu Allaha ve Peygambere götürün, eğer Allaha ve Ahiret Gününe
(gerçekten) inanıyorsanız. Bu (sizin için) en hayırlısıdır ve sonuç olarak da en
iyisidir.
4:60 SEN (ey Peygamber), sana ve senden öncekilere indirilene inandıklarını
iddia eden, (ama öte yandan) şeytanî güçlerin hakimiyetine teslim olmakta beis
görmeyenlerin farkında değil misin? Halbuki, Şeytanın kendilerini derin bir
sapıklığa yöneltmek istediğini görerek onu inkar etmekle emrolunmuşlardı.
4:61 Böylece her ne zaman kendilerine, "Allahın indirdiğine ve Peygambere
gelin!" denilse, bu ikiyüzlülerin senden nefretle yüz çevirdiklerini görürsün.
4:62 Fakat bu dünyada yaptıkları yüzünden (Hesap Günü) başlarına felaket
geldiğinde ne olacak (onların hali); o zaman sana gelip Allaha yeminle, "Bizim
niyetimiz, iyilik yapmak ve uyum sağlamaktan başka bir şey değildi"
(diyecekler)?
4:63 Ama Allah onların kalplerindeki her şeyi bilir; o halde kendi hallerine
bırak onları, öğüt ver ve onlarla durumları hakkında etraflıca konuş:
4:64 Zira Biz her peygamberi, ancak, Allahın izniyle kendisine tâbi olunsun diye
göndermişizdir. Eğer onlar, kendi kendilerine zulmettikten sonra, sana gelip
Allahtan bağışlanma dileselerdi Peygamber de onların bağışlanması için dua
etseydi- Allahın tevbeleri kabul edici ve bir rahmet kaynağı olduğunu
tereddütsüz görürlerdi.
4:65 Ama hayır, Rabbine andolsun ki onlar, (ey peygamber), aralarında
anlaşmazlığa düştükleri her konuda seni hakem yapmadıkça ve sonra da senin
kararına kalplerinde hiçbir burukluk duymaksızın tam bir teslimiyetle tâbi
olmadıkça, (gerçekten) inanmış olmazlar.
4:66 Fakat biz onlara "Hayatlarınızı feda edin!" yahut "Yurtlarınızı terk edin!"
diye emretmiş olsaydık, çok azı bunu yapardı. Oysa, tavsiye edilen şeyi yapmış
olsalardı, bu, kesinlikle onların yararına olurdu ve onları (imanlarında) daha
güçlü kılardı;
4:67 bu durumda Biz onlara rahmetimizden büyük bir mükafat verirdik
4:68 ve onları dosdoğru bir yola yöneltirdik.
4:69 Allaha ve Peygambere itaat edenler, Allahın nimetlerini bağışladığı
kimselerden olacaklardır: peygamberler, hakikatten hiç sapmamış olanlar,
hakikate (hayatlarıyla) şahitlik yapanlar ve dürüst ve erdemli olanlar: işte
böylelerininki ne güzel birlikteklik(ler)dir!
4:70 Bu, Allahın lütfudur; ve hiç kimse Allahın sahip olduğu bilgiye sahip
olamaz.
4:71 SİZ EY imana ermiş olanlar! İster küçük guruplar halinde ister toplu halde,
savaşa giderken tehlikelere karşı hazırlıklı olun.
4:72 Aranızda mutlaka geride kalanlar olacak ve o zaman, başınıza bir felaket
geldiğinde, "Onlarla birlikte bulunmamız Allahın bize bir lütfudur!" diyecekler.
4:73 Ama Allahtan size bir zafer ihsan edildiğinde, bu kimseler, kuşkusuz
sizinle kendileri arasında bir sevgi/bağlılık sorunu olmamış gibi- "Keşke
onlarla birlikte olsaydık da o büyük başarıdan (bir pay) kapsaydık!"
diyeceklerdir.
4:74 Öyleyse, bu dünya hayatını ahiret ile takas etmek isteyenler Allah yolunda
savaşsınlar! Allah yolunda savaşan herkese, ister öldürülmüş olsun ister zafer
kazansın, zamanı geldiğinde büyü bir mükafat ihsan edeceğiz
4:75 Nasıl olur da Allah yolunda savaşmayı ve "Ey Rabbimiz! Bizi halkı zalim
olan bu topraklardan kurtar(ıp özgürlüğe kavuştur) ve rahmetinle bizim için bir
koruyucu ve destek olacak bir yardımcı gönder!" diye yalvaran çaresiz erkekler,
kadınlar ve çocuklar için savaşmayı reddedersiniz?
4:76 İmana ermiş olanlar Allah yolunda savaşırlar, hakikati inkara şartlanmış
olanlar ise şeytanî güçler uğrunda. O halde Şeytanın dostlarına karşı savaşın;
Şeytanın hile ve tuzakları kesinlikle zayıftır.
4:77 KENDİLERİNE "Ellerinizi çekin, namazlarınızda dikkatli ve daim olun,
arındırıcı (malî) yükümlülüğünüzü yerine getirin!" denilenlerden haberdar değil
misiniz? Ama onlara (Allah yolunda) savaşmaları emredilir emredilmez, bazısı,
Allahtan korkması gerektiği gibi hatta daha büyük bir korkuyla- insanlardan
korkmaya başlar ve "Ey Rabbimiz! Neden bize savaşmayı emrettin? Keşke bize biraz
mühlet verseydin!" derler. De ki: "Bu dünyanın keyfi ve rahatlığı çok kısa
ömürlüdür ama ahiret, Allaha karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar için en
iyisidir- çünkü hiç biriniz, kıl kadar haksızlığa uğramayacaksınız.
4:78 Nerede olursanız olun, ölüm gelip sizi bulacaktır, göğe yükselen kulelerde
olsanız bile." Onlar güzel şeylere kavuştuklarında, bazıları "Bu Allahtandır!"
derler; ama başlarına bir kötülük gelince, "Bu senin yüzündendir (ey arkadaş)!"
diye feryat ederler. De ki: "Hepsi Allahtandır!" O halde bu insanlara ne oluyor
da kendilerine bildirilen hakikati kavramaya yanaşmıyorlar?
4:79 Başına her ne iyilik gelirse (bu) Allahtandır; başına her ne kötülük
gelirse (bu da) senin kendindendir. SENİ (ey Muhammed,) bütün insanlığa bir elçi
olarak gönderdik: ve hiç kimse (buna) Allahın şahitliği gibi şahitlik yapamaz.
4:80 Kim Peygambere itaat ederse Allaha itaat etmiş olur; yüz çevirenlere
gelince; Biz seni onlara bekçilik yapman için göndermedik.
4:81 Onlar, "Biz sana itaat ediyoruz." Derler, ama yanından uzaklaştıklarında,
içlerinden bir kısmı, gecenin karanlığında, senin dile getirdiğin (inançlar)dan
başka şeyler tasarlarlar; ve Allah onların böyle gece karanlığında
tasarladıkları her şeyi kaydeder. O halde kendi başlarına bırak onları ve
yalnızca Allaha güven; zira hiç kimse Allah kadar güvene layık olamaz.
4:82 Onlar bu Kuranı hiç anlamaya çalışmazlar mı? Eğer o, Allahtan başka
birinden gelmiş olsaydı onda mutlaka birçok (tutarsızlık ve) çelişkiler
bulurlardı!
4:83 ONLAR savaş veya barış ile ilgili herhangi bir (gizli) konuda bilgi sahibi
olduklarında onu dışarıya yayarlar; halbuki onu Peygambere ve müminler arasından
kendilerine otorite emanet edilmiş olanlara arzetmiş olsalardı, gizli bilgiler
elde etmekle uğraşanlar onu(nla ilgili olarak ne yapılması gerektiğini) mutlaka
bilirlerdi. Ama Allahın size lütfu ve rahmeti sayesinde aranızdan çok az kimse
Şeytanın ardına takılmıştır.
4:84 O halde sen Allah yolunda savaş çünkü sen, yalnızca kendi nefsinden
sorumlusun- ve müminleri ölüm korkusunu yenmeleri için teşvik et! Allah,
hakikati inkara kalkışanların gücünü kırmaya muktedirdir; çünkü Allah iradesinde
güçlü ve cezalandırmasında şiddetlidir.
4:85 Kim haklı bir dâvâ uğrunda üstün çaba gösterirse, onun kazandıracağı
nimetlerden bir pay alacaktır ve kim de haksız bir dâvâ için koşturursa,
sorumluluğunun hesabını verecektir: Çünkü Allah, her şeyi gözetleyicidir.
4:86 Bir selâm aldığınızda daha güzel bir selâm ile karşılık verin veya (en
azından) benzeri ile. Şüphesiz Allah her şeyin hesabını tutmaktadır.
4:87 Allah ki Ondan başka ilah yoktur- (geleceği) hakkında hiçbir şüphe olmayan
Kıyamet Günü sizi bir araya toplayacaktır. Kimin sözü Allahın sözünden daha
doğru olabilir?
4:88 Allah onları suçlarından dolayı (bizzat) dışladığı halde, münafıklar
hakkında nasıl mütereddit olabilirsiniz? Allahın sapıklık içinde bıraktığı
kimseyi doğru yola getirmek mi istiyorsunuz? Oysa Allahın sapıklık içinde
bıraktıklarına asla bir çıkış yolu bulamazsın.
4:89 Onlar, kendilerinin inkar ettiği gibi, sizin de hakikati inkar etmenizi
isterlerdi ki siz de onlar gibi olasınız. O halde, Allah rızası için zulüm ve
kötülük diyarını terk edinceye kadar onları kendinize dost edinmeyin; ve eğer
(açık bir) düşmanlığa yönelirlerse, onları nerede bulursanız yakalayın ve
öldürün. Onlardan hiç birini ne dost, ne de hâmi edinmeyin,
4:90 eğer bir anlaşma ile bağlı bulunduğunuz insanlarla ilişkisi olanlardan veya
size yahut kendi toplumlarına savaş açmak (fikrin)den kalplerine ürküntü geldiği
için size yaklaşanlardan değillerse. Halbuki Allah onları sizden daha güçlü
kılsaydı, mutlaka size savaş açarlardı. Ama onlar sizi bırakır, savaş açmaktan
vazgeçer ve barış teklif ederlerse, Allah onlara zarar vermenize müsaade etmez.
4:91 Hem sizden hem de kendi kavimlerinden emin olmak isteyen, (ama) kötülük
eğilimi ile her karşılaştıklarında kendilerini gözü kapalı ona kaptıran
başkalarını(n da var olduğunu) göreceksiniz. O halde şayet onlar sizi bırakmaz,
sizinle barışa yanaşmaz ve üstünüzden ellerini çekmezlerse, onları gördüğünüz
her yerde yakalayın ve öldürün: İşte size kendilerine karşı (savaşmanız için)
apaçık yetki verdiklerimiz bunlardır.
4:92 HATAEN olmadıkça bir müminin başka bir mümini öldürmesine asla izin
verilemez. Bir mümini hataen öldüren kişi, mümin bir canı özgürlüğüne
kavuşturmak ve maktulün akrabalarına diyet ödemekle yükümlüdür, meğer ki onlar
bundan vazgeçmiş olsunlar.Maktulün, kendisi bir mümin olmasına rağmen, sizinle
savaş halinde olan bir topluluğa mensup ise, (diyet), mümin bir canı özgürlüğüne
kavuşturmak (ile sınırlı olacaktır); ama o, sizin anlaşma ile bağlı bulunduğunuz
bir topluluğa mensup ise (ödenecek bedel), mümin bir canı özgürlüğüne
kavuşturmanın yanında akrabalarına ödenecek bir diyet(i de kapsayacaktır). Fakat
yeterli imkanlara sahip olmayan, (bunun yerine) peş peşe iki ay oruç tutmalıdır.
(Bu), Allah tarafından emredilen karşılık(tır) ve Allah gerçekten her şeyi
bilendir, hikmet sahibidir.
4:93 Fakat her kim bir mümini kasten öldürürse, onun cezası, cehennemde kalmak
olacaktır. Allah onu mahkum edecek, lânetleyecek ve onun için korkunç bir azap
hazırlayacaktır.
4:94 (O halde) siz ey iman edenler, Allah yolunda (sefere) çıktığınız zaman
karşılaştığınız durumu açıkça kavramaya çalışın ve size barış teklif edene bu
dünyevî hayatın gelip geçici kazançlarına duyduğunuz (özlem ve) istekler- "Sen
mümin değilsin!" demeyin. Çünkü asıl kazanç Allah katındadır. Siz de bir
zamanlar aynı durumdaydınız, ama Allah size karşı lütufkar davranmıştı. Öyleyse
muhakemenizi kullanın: Şüphesiz Allah, yaptığınızdan her zaman haberdardır
4:95 BİR MAZERETLERİ olmaksızın mücadeleden kaçınan müminler ile Allah yolunda
mallarıyla ve canlarıyla çaba gösterenler bir olamaz: Allah, mallarıyla ve
canlarıyla üstün çaba gösterenleri mücadeleden kaçınanlardan daha üstün bir
mertebeye yüceltmiştir. Allah bütün (müminler)e nihai güzellik vaat etmiş
olmasına rağmen, Allah yolunda üstün çaba gösterenleri, (kendilerine) büyük bir
mükafat (vaat ederek) mücadeleden kaçınanlardan üstün kılmıştır,
4:96 (hesapsız) mertebelerle ve günahların bağışlanmasını ve rahmetini (vaat
ederek); çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.
4:97 Melekler, kendilerine zulmeden kimselere canlarını alırken soracaklar:
"Neyiniz vardı sizin?" Onlar: "Biz, yeryüzünde çok güçsüzdük" diye cevap
verecekler.(Melekler), "Allahın arzı sizin kötülük diyarını terk etmenize
yetecek kadar geniş değil miydi?" diyecekler.Böylelerinin varış yeri
cehennemdir, ne kötü bir varış yeri!
4:98 Ama erkek olsun, kadın olsun, çocuk olsun- hiçbir gücü olmayan ve
kendilerine doğru yol gösterilmeyen çaresiz kimseler bunların dışındadır:
4:99 Allah onların günahlarını silebilir. Çünkü Allah günahları silendir, çok
bağışlayıcıdır.
4:100 Ve kim Allah için kötülük diyarını terk ederse, yeryüzünde çok tenha
yollar ve bereketli hayatlar bulacaktır. Kim de kötülükten kaçarak Allaha ve
Peygamberine göç etmek uğruna evini terk eder ve sonra onu ölüm alırsa, onun
mükafatı da Allah katındadır; çünkü Allah gerçekten çok bağışlayıcıdır, rahmet
kaynağıdır.
4:101 YERYÜZÜNDE (sefere) çıktığınızda, hakikate şartlanmış olanların aniden
üzerinize saldırmasından korkarsanız namazlarınızı kısaltmanız günah olmaz:
Çünkü o hakikati inkar edenler sizin apaçık düşmanlarınızdır.
4:102 O halde sen müminler arasında iken onlara namazda imamlık yapacaksan,
(yalnızca) bir bölümünün, silahlarını kuşanmış olarak seninle namaza durmalarına
izin ver. Onlar namazlarını bitirdikten sonra, namazlarını eda etmemiş olan
diğer gurubun her türlü tehlikeye karşı hazır vaziyette ve silahlarını kuşanmış
olarak gelip seninle namaza durmaları sırasında size koruyuculuk yapsınlar;
(çünkü) hakikati inkara şartlanmış olanlar sizin silahlarınızı ve teçhizatınızı
unutup bırakmanızı isterler ki ani bir baskınla üzerinize saldırabilsinler.
Fakat yağmurdan dolayı sıkıntıya düşerseniz yahut hasta iseniz (namaz kılarken)
silahlarınızı bırakmanızda bir mahzur yoktur; ama tehlikeye karşı (daima)
hazırlıklı olun. Allah, şüphesiz, hakikati inkar edenler için alçaltıcı bir azap
hazırlamıştır.
4:103 Namazınızı bitirdiğinizde Allahı anın ayakta iken, otururken ve uzanmış
halde ve yeniden güvenliğinizi sağladığınızda namazlarınızı (eksiksiz) eda edin.
Namaz, bütün müminler için (günün) belli zamanları ile kayıtlı kutsal bir
yükümlülüktür.
4:104 (Düşman) ordusunu takip etmekte korkak davranmayın. Eğer sıkıntı
çekerseniz, bilin ki onlar da sizin gibi sıkıntı çekiyorlar; ama siz, Allahtan
onların ümit etmediklerini (alacağınızı) ümit ediyorsunuz. Ve Allah her şeyi
bilendir, hikmet sahibidir.
4:105 BİZ SANA, hakikati ortaya koyan bu ilahî kelâmı indirdik ki insanlar
arasında Allahın sana öğrettiğine göre hüküm verebilesin. O halde ihanet
edenlerle tartışmaya girme,
4:106 ama Allahın onları bağışlaması için dua et; unutma ki Allah çok
bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.
4:107 Kendi kişiliklerine ihanet edenleri savunma! Şüphe yok ki Allah,
kendilerine ihanet edenleri ve günahkarlıkta inat edenleri sevmez.
4:108 Onlar yaptıklarını insanlardan gizleyebildiler ama Allahtan gizleyemezler;
çünkü gecenin karanlığında, Allahın tasvip etmediği düşünce ve inançları her ne
zaman tasarlasalar, Allah onların yanı başındadır. Ve Allah onların bütün
yaptıklarını (ilmiyle) kuşatır.
4:109 Sizler belki bu dünya hayatında onları savunabilirsiniz; ya Kıyamet Günü
kim onları Allaha karşı savunacak, kim onların koruyucusu olacaktır?
4:110 Ama kim kötülük yapar yahut (başka şekilde) kendisine zulmeder de daha
sonra affetmesi için Allaha yalvarırsa, Allahı çok bağışlayıcı ve rahmet kaynağı
olarak bulacaktır.
4:111 Çünkü günah işleyen kimse, yalnız kendine zarar verir. Ve Allah her şeyi
bilendir, hikmet sahibidir.
4:112 Ama kim bir hata yapar ve günah işler de sonra onu suçsuz bir kimsenin
üstüne atarsa, iftira suçu ve (hatta daha da) iğrenç bir günah yüklenmiş olur.
4:113 Allahın sana lütfu ve rahmeti olmasaydı, o (kendilerine zulmede)nlerden
bazısı seni saptırmaya çalışırdı; ama onlar kendilerinden başka kimseyi
saptıramazlar. Sana asla bir zarar da veremezler, çünkü Allah sana bu ilahî
kelâmı indirmiş, hikmeti (vermiş) ve sana bilmediklerini öğretmiştir. Allahın
sana olan lütfu gerçekten büyüktür.
4:114 YARDIMLAŞMAYI, iyi ve yararlı davranışları ve insanların arasını
düzeltmeyi öngören, bunları gerçekleştirmeye çalışan kimselerin yaptığı
toplantılar dışında gizli toplanmaların çoğunda hayır yoktur; ve bütün bu güzel
eylemleri, Allahın rızasını kazanmak için yapana zamanı geldiğinde büyük bir
mükafat vereceğiz.
4:115 Ama, kendisine hidayet bahşedildikten sonra Peygamber ile bağını koparan
ve müminlerin yolundan başka bir yola sapana gelince, onu kendi tercih ettiği
yolda bırakacak ve ona cehennemi tattıracağız: o ne kötü bir sondur!
4:116 ALLAH, kendisinden başka birine ilahlık yakıştırılmasını asla bağışlamaz,
(ama) dilediği kimsenin daha hafif günahlarını bağışlar: Çünkü Allahın yanı sıra
başkasına ilahlık yakıştıranlar şiddetli bir sapıklığa düşmüş kimselerdir.
4:117 Onlar, Allahı bırakıp yalnızca cansız sembollere sığınıyorlar; böylece
isyankar bir Şeytana sığınmış oluyorlar,
4:118 ki onu Allah şöyle dediği için lânetlemiştir: "Senin kullarından kendi
istediğimi mutlaka alacağım,
4:119 onları saptıracağım ve boş hevesler, özlemler ile dolduracağım; ben onlara
emredeceğim, onlar da (putperestçe bir kurban adeti olarak) deve(lerin)
kulaklarını kesecekler; ve ben onlara emredeceğim, onlar Allahın mahlukatını
ifsad edecekler!" Ama Allah bırakıp Şeytanı kendilerine rehber edinenler,
kesinlikle ziyana uğrarlar.
4:120 Şeytan onlara vaatlerde bulunur ve onları boş özlemlerle doldurur. Ama
Şeytanın onlara vaat ettiği her şey sadece akıl çelmekten başka bir şeye
yaramaz.
4:121 Böylelerinin varacağı yer cehennemdir ve oradan kaçış yolu
bulamayacaklardır.
4:122 Ama imana erip yararlı ve doğru işler yapanları içlerinden ırmaklar akan
hasbahçelere koyacağız, orada sonsuza kadar kalacaklar. Bu, Allahın gerçek
vaadidir. Kimin sözü Allahın sözünden daha doğru olabilir?
4:123 Kötülük işleyen(in) cezalandırılacak (olması) ve kendisini Allaha karşı
savunacak ve yardım edecek bir kimse bulamaması, ne sizin kuruntularınıza uygun
düşer, ne de geçmiş vahiy mensuplarının kuruntularına.
4:124 Halbuki ister erkek ister kadın olsun- iman edip (yapabileceği) doğru ve
yararlı işler yapan kimse cennete girecek ve bir hurma çekirdeği(ni dolduracak)
kadar bile haksızlığa uğramayacaktır.
4:125 Bütün benliğini Allaha teslim eden, daima iyilik yapan ve her türlü
bâtıldan yüz çeviren İbrahimin inanç sistemine Allahın onu sevgisiyle
yücelttiğini görerek- uyan kişiden daha iyi iman sahibi kim vardır?
4:126 Çünkü göklerde ve yerde olan her şey Allaha aittir ve Allah her şeyi
kuşatmıştır.
4:127 ONLAR, kadınlar ile ilgili düzenlemeler konusunda kendilerini aydınlatmanı
istiyorlar. De ki: "(Bizzat) Allah onlarla ilgili hükümler konusunda sizi
aydınlatmaktadır"; nitekim kendiniz onlarla evlenmek istediğinizden haklarını
vermediğiniz (sorumluluğunuz altındaki) yetim kızlar ile kimsesiz çocuklar ve
sizin yetimlere karşı adaletli davranma yükümlülüğünüz hakkında size tebliğ
edilen bu ilahî kelâmda (Allahın iradesi tezahür etmiş)tir. Ve ne iyilik
yaparsanız, unutmayın ki Allah onu tamamıyla bilir.
4:128 Eğer bir kadın, kocasının kötü muamelesinden veya kendisini terk
etmesinden korkarsa (iki taraf) arasında anlaşarak sorunlarını çözebilirler;
zira karşılıklı anlaşma en iyi yoldur ve bencillik, insan ruhunda her zaman
mevcuttur. Fakat iyilik yapar ve Ona karşı sorumluluğunuzun bilincinde
olursanız, bilin ki Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.
4:129 Ne kadar isteseniz de eşlerinize adaletle davranmak elinizde değildir.
Dolayısıyla diğerlerini dışlayarak ve onları kocası hem var hem de yokmuş gibi
bir durumda bırakarak (içlerinden sadece) birine yönelmeyin. Ancak her şeyi
yoluna koyar ve Ona karşı sorumluluğunuzun bilincinde olursanız, bilin ki Allah
çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.
4:130 Eğer eşler ayrılırlarsa, Allah her birini lütfu ile besleyip geçindirir.
Çünkü Allah (lütfunda) sınırsızdır, hikmet sahibidir,
4:131 ve göklerde ve yerde olan her şey Allaha aittir. BİZ, hem sizden önce
vahiy verilenlere, hem de size Allaha karşı sorumluluğunuzun bilincinde olmanızı
emretmişizdir. Eğer Onu inkar ederseniz, bilin ki göklerde ve yerde olan her şey
Allaha aittir ve Allah Kendi kendine yeterlidir, övülmeye layık olandır.
4:132 Göklerde ve yerde olan her şey Allaha aittir ve hiç kimse Allah kadar
güvene layık olamaz.
4:133 O, eğer dilerse, ey insanlar, sizi yok edip (yerinize) başka varlıklar
geçirebilir: Çünkü Allah bunu yapmaya gerçekten muktedirdir.
4:134 Kim bu dünyanın nimetlerini isterse, (ona hatırlat ki) hem bu dünyanın hem
de ahiretin nimetleri Allah katındadır ve Allah gerçekten her şeyi duyan, her
şeyi görendir.
4:135 SİZ EY imana ermiş olanlar! Sizin, ebeveyninizin ve akrabalarınızın
aleyhine de olsa, Allah rızası için hakikate şahitlik yaparak adaleti gözetmeye
azmedin. O kişi zengin de olsa fakir de olsa, Allahın hakkı onların her birinin
(hakkının) önüne geçer. Öyleyse, kendi boş arzu ve heveslerinize uymayın ki
adaletten uzaklaşmayasınız. Çünkü, eğer (hakikati) çarpıtırsanız, bilin ki Allah
bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
4:136 Siz ey imana ermiş olanlar! Sımsıkı sarılın Allaha ve Peygambere olan
inancınıza ve Onun Peygamberine safha safha indirdiği vahye: Zira Allahı,
meleklerini, vahiyleri, peygamberleri ve Ahiret Gününü inkar eden, gerçekten
şiddetli bir sapıklığa düşmüştür.
4:137 İman edip sonra hakikati inkar eden ve tekrar iman edip yeniden hakikati
inkar eden ve sonra hakikati inkar etmedeki inatlarına boyun eğenlere gelince,
Allah onları bağışlamayacak ve hiçbir şekilde doğru yola eriştirmeyecektir.
4:138 Böyle ikiyüzlülere kendilerini şiddetli bir azabın beklediğini duyur.
4:139 Müminleri bırakıp hakikati inkar edenleri müttefik edinenlere gelince,
onlarla şeref kazanacaklarını mı umuyorlar? Unutmayın ki asıl şeref (yalnız)
Allaha aittir.
4:140 Allah bu ilahî kelâmda size buyurmuştur ki ne zaman Allahın mesajlarının
inkar edildiğini ve onların hafife alındığını duyarsanız, başka şeyler konuşmaya
başlayıncaya kadar bunu yapanların yanından ayrılmalısınız, yoksa kesinlikle
onlar gibi olursunuz. Bakın, Allah, ikiyüzlüleri hakikati inkar edenlerle
birlikte cehennemde toplayacaktır,
4:141 onlar ki, sadece başınıza gelecekleri görmeyi beklerler: Böylece, eğer
Allahtan size bir zafer ihsan edilirse, "Sizin yanınızda değil miydik?" derler;
hakikati inkar edenlerin şanslarının yaver gittiğini görünce de (onlara dönüp):
"Şu müminlere karşı sizi savunarak sevginizi hak etmedik mi?" derler. Ama Allah,
Kıyamet Günü aranızda hükmünü verecek; ve hakikati inkar edenlerin müminlere
zarar vermelerine asla izin vermeyecektir.
4:142 Bakın, bu ikiyüzlüler, Allahı kandırmaya çalışıyorlar; halbuki Allah
onların (kendi kendilerini) kandırmalarını sağlıyor. Onlar namaz için
kalktıklarında, gönülsüzce, sadece insanlara görünüp takdir etsinler diye
kalkarlar; Allahı da nadiren anarlar;
4:143 bu taraftakilerle diğerleri arasında bocalayıp dururlar, ne o tarafa ne de
bu tarafa (sadık) kalırlar. Allahın saptırdıkları için asla bir çıkış yolu
bulamazsın.
4:144 Siz ey imana ermiş olanlar! Müminleri bırakıp hakikati inkar edenleri dost
edinmeyin! Suçluluğunuz konusunda Allahın önüne açık bir kanıt mı koymak
istiyorsunuz?
4:145 Şüphe yok ki, ikiyüzlüler ateşin en dibine atılacaklar ve sen onlara
yardım edebilecek birini bulamayacaksın.
4:146 Ancak tevbe edenler, dürüst ve erdemlice yaşayanlar, Allaha sımsıkı
sarılanlar ve yalnız Ona yürekten inanıp bağlananlar hariç: Zira bunlar
müminlerle birlikte olacaklardır ve zamanı geldiğinde Allah bütün müminlere
büyük bir mükafat bahşedecektir.
4:147 Eğer şükredici olur ve imana ererseniz neden Allah (geçmiş günahlarınızdan
dolayı) sizi azaba uğratsın? Bilirsiniz ki Allah şükredenlere karşılığını her
zaman veren ve her şeyi bilendir.
4:148 Allah, bir kötülüğün , (ondan) zarar gören tarafından söylenmesi dışında,
açıkça dile getirilmesini sevmez. Allah gerçekten her şeyi duyan, her şeyi
bilendir;
4:149 sizin, açıktan ya da gizli, iyilik yapıp yapmadığınızı yahut (size
yapılmış olan) bir kötülükten dolayı affediciliğinizi gösterip göstermediğinizi
(bilir): unutmayın ki Allah, günahları bağışlayandır, kudret ve egemenliğinde
sınırsızdır.
4:150 ALLAH(a inanmak) ile elçileri(ne inanmak) arasında ayrım yaparak Allahı ve
elçilerini inkar edenler ile "Birisine inanır, ama diğerini inkar ederiz!"
diyenler ve arada bir yol tutanlar;
4:151 işte bunlar hakikati inkar edenlerdir: ve Biz hakikati inkar edenler için
aşağılayıcı bir azap hazırlamışızdır.
4:152 Allaha ve peygamberlerine inanan ve onlar arasında hiçbir ayrım
yapmayanlara gelince, zamanı geldiğinde Allah, onlara mükafatlarını (tam olarak)
bahşedecektir. Ve Allah, çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.
4:153 TEVRATIN izleyicileri, (ey Peygamber,) gökten kendilerine bir vahiy
indirmeni isterler. Onlar Musadan bunun daha büyüğünü istemişler ve "Bizi Allah
ile yüz yüze getir" demişlerdi de bu çarpıklıkları yüzünden onları biz ceza
yıldırımı çarpmıştı. Daha sonra (altın) buzağıya tapmaya başlamışlardı, ve
hakikatin bütün kanıtları kendilerine geldikten sonra yapmışlardı bunu! Yine de
bu (günahları)nı silmiş ve Musaya (hakikatin) açık kanıtını bahşetmiştik;
4:154 ve Sina Dağını verdikleri sözün delili olarak üzerlerinde yükseltmiştik.
Onlara "kapıdan tevazu içinde girin" demiş ve "Sebt Kanununu ihlal etmeyin!"
diye uyarmıştık ve kendilerinden sağlam bir taahhüt almıştık.
4:155 Böylece, taahhütlerini çiğnedikleri, Allahın mesajlarını reddettikleri,
peygamberleri haksız yere öldürdükleri ve "Kalplerimiz zaten bilgi ile doludur"
diye böbürlendikleri için (onları cezalandırdık), hayır, aslında Allah, hakikati
inkar etmelerinden dolayı onların kalplerini mühürlemiştir ve (şimdi) artık çok
az şeye inanırlar;
4:156 ve hakikati inkar ettikleri ve Meryeme korkunç bir iftira attıkları için
4:157 ve "Bakın, biz, Allahın Elçisi (olduğunu iddia eden) Meryemin oğlu İsa
Mesihi öldürdük!" diye böbürlendikleri için. Aslında onu ne öldürdüler ne de
çarmıha gerdiler, sadece onlara öyle (olmuş gibi) göründü; ve o konuda farklı
görüşler taşıyanlar da gerçekten şaşkındılar, onunla ilgili (gerçek) bir
bilgileri yoktu ve sadece bir zanna uymuşlardı. Kesin olan şu ki onu
öldürmediler:
4:158 Hayır, Allah onu Kendi katına yüceltti. Allah gerçekten kudret ve hikmet
sahibidir.
4:159 Nitekim geçmiş vahyin izleyicilerinden hiç kimse yoktur ki, ölümü anında,
İsa ile ilgili hakikati kavramamış olsun; ve Kıyamet Günü İsa, (bizzat) onların
aleyhine hakikate şahitlik yapacaktır.
4:160 Böylece, o zaman, Yahudi itikadına mensup olanlar tarafından işlenen
zulümden dolayı, (daha önce) tattırdığımız hayatın bazı nimetlerinden onları
yoksun bıraktık; (böyle yaptık), çünkü Allah yolundan her an sapmaktaydılar,
4:161 yasaklandığı halde faiz alıyorlardı ve başkalarının malını haksız yere
harcıyorlardı. (Böylece,) onlar arasından hakikati inkar (etmeye devam) edenler
için şiddetli bir azap hazırladık.
4:162 İçlerinden bilgide derinleşmiş olanlara, sana ve senden öncekilere
indirilmiş olana iman edenlere, (özellikle) namazlarında dikkatli ve devamlı
olanlara, karşılık beklemeden harcayanlara, Allaha ve Ahiret Gününe inananlara
gelince; işte Biz, bunlara büyük bir mükafat bahşedeceğiz.
4:163 BAK, (ey Peygamber,) Biz Nûha ve ondan sonraki bütün peygamberlere
vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik: tıpkı İbrahime, İsmaile, İshâka, Yakuba ve
İsa, Eyyub, Yunus, Harun ve Süleyman dahil onların torunlarına vahyettiğimiz
gibi; ve Davuda bir ilahî hikmet kitabı bağışladığımız gibi;
4:164 ve hem daha önce sana bildirdiğimiz (öteki) elçilere, hem de
bahsetmediğimiz elçiler(e vahyettiğimiz) gibi: ve Allahın Musaya sözünü
söylediği gibi;
4:165 (Bütün bu) elçileri güzel haberlerin müjdecileri ve uyarıcılar olarak
(gönderdik) ki onlar(ın gelişi)nden sonra insanın Allah karşısında bir mazereti
kalmasın: Allah gerçekten güç ve hikmet sahibidir.
4:166 Ama Allah, sana bahşettiği hakikate (Bizzat Kendisi) şahitlik yapar: onu
kendi hikmetinin bir ürünü olarak bahşettik ve melekleri de ona şahit tutmuştur;
oysa hiç kimse Allahın şahitliği gibi şahitlik yapamaz.
4:167 Hakikati inkar etmeye ve başkalarını Allah yolundan saptırmaya şartlanmış
olanlar, derin bir sapıklık içindedirler.
4:168 Hakikati inkar etmeye ve zulüm işlemeye şartlanmış olanları, Allah asla
affetmeyecek ve onlara bir yol göstermeyecektir;
4:169 cehennem yolundan başka, orada sonsuza kadar kalacaklardır; Bu, Allah için
çok kolaydır.
4:170 Ey insanlar! Elçi size Rabbinizden hakikati getirdi: o halde kendi
iyiliğiniz için inanın! Ve eğer hakikati inkar ederseniz, bilin ki göklerde ve
yerde olan her şey Allaha aittir ve Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir!
4:171 EY İNCİLin izleyicileri! Dininiz(in temeli olan hakikat)in sınırlarını
aşmayın ve Allah hakkında yalnız hakikati söyleyin! Meryem oğlu İsa Mesih sadece
Allahın Elçisi Onun Meryeme ulaştırdığı vaadi(nin tahakkuku)- ve Onun yarattığı
bir can idi. O halde Allaha ve peygamberlerine inanın ve "(Tanrı bir) üçlüdür!"
demeyin. Kendi iyiliğiniz için (bu iddiadan) vazgeçin. Allah, Tek İlahtır; çocuk
sahibi olmaktan münezzehtir: göklerde ve yerde olan her şey Ona aittir ve hiç
kimse Allah kadar güvene layık değildir.
4:172 Ne İsa, Allahın kulu olmaktan kaçınacak kadar gurura kapıldı, ne de Ona
yakın olan melekler. Ona kulluk etmeyi gururlarına yediremeyenler ve küstahça
böbürlenenler (bilsinler ki Hesap Günü) Allah hepsini Kendi katında
toplayacaktır:
4:173 orada, iman edip doğru ve yararlı işler yapanlara bütün mükafatlarını
bağışlayacak ve lütfuyla fazlasını da verecektir; gururlanan ve küstahça
böbürlenenleri ise şiddetli bir azap ile cezalandıracaktır: onlar kendilerini ne
Allahtan koruyacak ve ne de yardım edecek birini bulabileceklerdir.
4:174 EY İNSANLAR! Rabbinizden size hakikatin bir tezahürü geldi ve size
aydınlatıcı bir ışık gönderdik.
4:175 Allaha iman edenlere ve Ona sımsıkı sarılanlara gelince, Allah onları
rahmeti ve lütfu ile kuşatacak ve dosdoğru bir yol ile Kendisine yöneltecektir.
4:176 ONLAR senden, kendilerini aydınlatmanı isterler. De ki: "Allah, birinci
dereceden mirasçı bırakmayanlar(dan kalan miras) ile ilgili kurallar konusunda
(böylece) sizi aydınlatır: eğer bir erkek, çocuk bırakmadan ölürse ve bir kız
kardeşi varsa, onun terekesinin yarısına kız kardeşi sahip olacaktır; kız
kardeşin çocuk bırakmadan ölmesi halinde ise erkek onun mirasını alacaktır.
Fakat iki kız kardeş varsa, ikisi (birlikte) onun terekesinin üçte-ikisine sahip
olacaklar; ve eğer erkek kardeşler ve kız kardeşler varsa, erkek iki kadının
payı kadar alacak." Allah (bütün bunları) size açıklar ki sapıklığa
düşmeyesiniz; Allah her şeyi bilir.
« Önceki | Fihrist | Sonraki »