RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
7:1 Elif-Lâm-Mîm-Sâd.
7:2 (YÜCELERDEN) bir ilahi kelâm indirildi sana artık gönlünde bu konuda
herhangi bir şüpheye yer verme- ki, onunla, (yoldan sapanları) uyarabilesin ve
(böylece) inananlara da öğütte bulunabilesin:
7:3 "Rabbinizin katından size indirilene uyun; Ondan başka önderlerin ardından
gitmeyin. Ne kadar az tutuyorsunuz aklınızda bunu.
7:4 Biz (baş kaldıran) topluluklardan nicesini, gece vakti ya da güpegündüz
dinlenirken ansızın gelip çatan cezamızla yok etmişizdir.
7:5 Ve cezamız başlarında koptuğu zaman, kendi kendilerine, "vah bize! Biz
gerçekten zalim kimselerdik!" demekten başka söyleyecek sözleri olmamıştır.
7:6 Ve bu yüzden, kendilerine (ilahî) bir mesaj gönderilen herkesi, hiç
şüphesiz, (Yargı Gününde) hesaba çekeceğiz. Ve yine hiç şüphesiz mesajla
gönderilenleri(n kendilerini) de hesaba çekeceğiz.
7:7 Ve sonra kendilerine mutlaka (yapıp-ettikleri hakkındaki şaşmaz) bilgimizi
açacağız: çünkü hiçbir zaman (onlardan) uzak değildik.
7:8 Ve ölçme-tartma işi o Gün dosdoğru gerçekleşecek; ve tartıda (doğru ve
yararlı davranışlarının) yükü ağır gelenler; işte böyleleridir mutluluğa
erişecek olanlar;
7:9 Oysa, tartıda yükü hafif çekenler; işte, mesajlarımıza inatla karşı
çıkmaları yüzünden kendilerini bedbahtlığa sürükleyecek olanlar da bunlardır.
7:10 EVET, (ey insanlar), sizi yeryüzüne gerçekten (bolluk içinde) yerleştirdik
ve size orada geçiminizi sağlayacak şeyler verdik: (Hal böyleyken) ne kadar az
şükrediyorsunuz!
7:11 Evet, gerçekten de sizi yarattık, sonra size biçim verdik; ve sonra
meleklere: "Âdemin önünde secde edin!" dedik. Bunun üzerine, İblisin dışında,
onlar(ın hepsi) secde ettiler; (bir tek) o secde edenlerin arasında yer almadı.
7:12 (Ve Allah): "Sana emrettiğim zaman" dedi, "seni secde etmekten alıkoyan
neydi?" "Ben ondan üstünüm", diye cevap verdi (iblis), "(çünkü) beni ateşten
yarattın, onu balçıktan."
7:13 (Allah): "Madem öyle, haydi in o bulunduğun (konum)dan; çünkü orada (o
bulunduğun konumda) büyüklük taslaman yakışık almaz! Çık git artık; gerçekten,
aşağılanmış kimselerden oldun sen!"
7:14 (İblis): "Bana, herkesin ölümden kaldırılacağı Güne kadar zaman ver" dedi.
7:15 (Ve Allah): "Tamam, sen artık mühlet verilen kimselerden oldun" diye
buyurdu.
7:16 (Bunun üzerine İblis): "Madem ki, benim yoldan çıkmamı istedin" dedi, "ben
de, gidip senin doğru yolunun üzerinde onlar için pusuya yatacağım,
7:17 ve hem açıktan açığa, hem de akılların ermediği yol ve yöntemlerle,
sağlarından sollarından sokulacağım onlara: Ve sen onlardan çoğunu nankör
kimseler olarak bulacaksın."
7:18 (Ve Allah): "Defol, (bulunduğun) o yerden, gözden düşmüş ve kovulmuş
olarak! (Ve) onlardan sana uyacak olanlara gelince hiç şüpheniz olmasın,
cehennemi topluca sizinle dolduracağım!
7:19 Ve (Sana gelince) Ey Âdem, sen ve eşin, yerleşin bu bahçede; ve yiyin, neyi
gönlünüz çekerse; ama sakın şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalim kimselerden
olursunuz!"
7:20 Bunun üzerine, Şeytan, onlara, (o ana kadar) farkında olmadıkları
çıplaklılarını göstermek amacıyla fısıldayıp: "Rabbinizin sizi bu ağaçtan uzak
tutması, yalnızca, siz ikiniz melekler (gibi) olmayasınız ya da sonsuza kadar
yaşayamayasınız diyedir" dedi.
7:21 Ve onlara: "Ben gerçekten sizin iyiliğinizi isteyen biriyim" diye de and
verdi.
7:22 Ve böylece onları yanıltıcı düşüncelerle yönlendirdi. Fakat o ikisi, sözü
geçen ağacın meyvesinden tadar tatmaz birden çıplaklıklarının farkına vardılar;
ve bahçeden topladıkları yapraklarla üzerlerini örtmeye koyuldular. Bunun
üzerine Rableri onlara (şöyle) seslendi: "Ben sizi o ağaçtan menedip de, 'Şeytan
sizin gerçekten apaçık düşmanınızdır dememiş miydim?".
7:23 O ikisi: "Ey Rabbimiz! Biz kendimize yazık ettik; bizi bağışlamaz ve bize
merhamet etmezsen, hiç şüphesiz, kaybedenlerden olacağız!" dediler.
7:24 (Allah): "İnin, (bundan böyle) birbirinize düşman olarak!" dedi,
"yeryüzünde bir süre için konacak bir yurt ve geçiminizi sağlayacak şeyler
bulacaksınız:
7:25 Orada yaşayacak ve öleceksiniz" diye ekledi, "ve (Kıyamet Günü) oradan
(diriltilip) çıkarılacaksınız!"
7:26 EY ÂDEMOĞULLARI! Size yücelerden, hem çıplaklığınızı örtesiniz diye, hem de
bir görkem-güzellik nesnesi olarak giyim kuşam (yapma bilgisini) bahşettik; ama
Allaha karşı sorumluluk bilinci örtüsü her şeyin üstündedir. İşte bunda (da)
Allahın ayetlerinden biri var ki, insanoğlu belki ders alır.
7:27 Ey Âdemoğulları! Tıpkı atalarınızın cennetten çıkarılmalarına yol açtığı
gibi, Şeytanın sizi de ayartmasına izin vermeyin: (Allaha karşı sorumluluk
bilincinin benzediği) örtülerden yoksun bırakmıştı o. Muhakkak ki o ve avenesi,
onları hiç fark edemeyeceğiniz yerde ve biçimde sizi (de) pusuda bekliyor!
Gerçek şu ki Biz, (içtenlikle ve doğru bir biçimde) inanmayanların
yanına-yakınına (her türden) şeytanî güçler ve kuvvetler yerleştirdik;
7:28 Ve (bunun içindir ki) ne zaman utanç verici bir iş işleseler, "biz
atalarımızı da bu işi yapar bulduk; hem, Allah emretmiştir bunu bize" derler
hemen. De ki: "Bakın, Allah asla utanç ve tiksinti veren işleri emretmez. Siz,
yoksa hakkında hiçbir şey bilmediğiniz bir şeyi mi Allaha yakıştırıyorsunuz?"
7:29 De ki: "Benim Rabbim (yalnızca) doğru olanın yapılmasını emretmiştir; ve (O
sizden) kulluğunuzu göstermek üzere giriştiğiniz her türlü eylemde bütün
varlığınızı ortaya koymanızı ve içten bir inançla yalnız ve sadece Ona
bağlanarak Kendisine yalvarıp yakarmanızı (ister). Başlangıçta nasıl sizi
yaratan Oysa, döneceğiniz kimse de Odur:
7:30 O, (sizden) bazılarını doğru yola yönelterek onurlandıracak; ama bazıları(nız)
için de doğru yoldan sapmak kaçınılmaz olacak: Çünkü, bakın, onlar Allahı
bırakıp (kendi) kötü dürtülerini kendilerine dost edinecekler, hem de böylelikle
doğru yolu bulmuş olduklarını sanarak!"
7:31 EY ÂDEMOĞULLARI! (Allaha) kulluk olsun diye yapıp-ettiğiniz her işte
kendinize çekidüzen verin; (serbestçe) yiyin için, fakat saçıp savurmayın:
(çünkü) kuşku yok ki, O savurganları sevmez!
7:32 De ki. "Allahın kulları için yarattığı güzelliği, rızkın iyisini, temizini
yasaklayan kim?" De ki: "Bunlar dünya hayatında imana erenler için (meşru)durlar;
Kıyamet Gününde ise yalnızca onlara özgü olacaklardır." Anlama-kavrama yeteneği
olan insanlar için bu mesajları Biz işte böyle açık açık dile getiriyoruz!
7:33 De ki: "Doğrusu, Rabbim, yalnızca, açık ya da gizli, utanç verici
davranışları, günahı(n her çeşidini), (başkasının elindekine) haksız yere göz
dikmeyi, Allahtan başkasına hakkında hiçbir delil indirmediği halde tanrısal
nitelikler yakıştırmanızı ve bilmediğiniz şeyi Allaha izafe etmenizi
yasaklamıştır."
7:34 Ve her toplum için bir vade belirlenmiştir: Öyle ki, vadeleri dolduğunda
onu bir tek an olsun, ne geciktirebilirler ne de öne alabilirler.
7:35 EY ÂDEMOĞULLARI! Size kendi aranızdan benim mesajlarımı ileten elçiler
geldiğinde, kimler ki Bana karşı sorumluluk bilinci duyar ve kendilerini
düzeltirlerse, işte onlar için korku yok; onlar üzülmeyecekler de;
7:36 ama ayetlerimizi yalanlamaya kalkanlar ve onlara kibirle tepeden bakanlar,
işte orada kalmak üzere, ateşe girecek olanlar böyleleridir!
7:37 Kendi asılsız uydurmalarını Allaha yakıştıran ya da Allahın ayetlerini
yalanlamaya kalkışan kimselerden daha zalim kim olabilir? Onlara (hayatta) nasip
olarak her ne ki yazılmışsa kendilerini bulacaktır; tâ ki, canlarını almak için
elçilerimiz gelip (de) onlara: "Hani, nerde Allahtan başka çağırıp durduğunuz
varlıklar?" deyinceye kadar. Ve (günahkarlar): "Bizi yüzüstü bıraktılar!" diye
karşılık verecekler; ve (böylece), hakkı inkar eden kimseler oldukları konusunda
kendi aleyhlerine tanıklık etmiş olacaklar.
7:38 (Bunun üzerine Allah): "Katılın öyleyse, ateşe sizden önce gömülüp giden
görünmeyen varlıklar ve insanlar güruhuna!" (Ve) bir güruh (ateşe) girerken her
seferinde kendi yandaşlarına lânet edecek; o kadar ki, onların hepsi, birbiri
ardından oraya doluştuklarında, sonrakiler önden gidenler için (şöyle) diyecek:
"Ey Rabbimiz! Bizi yoldan çıkaran işte bunlardı: öyleyse, onlara ateşle iki kat
azap ver!" Allah: "Her biriniz iki kat azaba müstehaksınız ama bunu
bilmiyorsunuz" diye cevap verecek buna.
7:39 Ve öncekiler, sonrakilere şöyle diyecek: "Demek ki, hiçbir bakımdan bizden
üstün kimseler değilmişsiniz! Öyleyse, yaptığınız bütün o kötülükler için, tadın
bu azabı!"
7:40 GERÇEK ŞU Kİ, Ayetlerimizi yalanlamaya kalkışan ve onlara tepeden bakan
kimselere göğün kapıları açılmayacaktır; ve onlar, halatın iğne deliğinden
geçebilmesinden daha kolay giremeyecekler cennete. Günaha gömülüp gidenleri Biz
işte böyle cezalandırırız.
7:41 Cehennem onların hem dinlenme yeri hem de örtüleri olacak; zalimleri Biz
işte böyle cezalandırırız.
7:42 Ama imana erişen, doğru ve yararlı işler yapan kimseler (ki) şüphesiz, Biz
kimseye taşıyabileceği yükten fazlasını yüklemeyiz- işte, ebediyyen kalmak üzere
cennete girecek olan bunlardır;
7:43 (ki, oraya girmeden önce) onların içlerinde (takılıp kalmış) olabilecek
düşünce ya da duygu türünden uygunsuz ne varsa silip atacağız; orada önlerinde
dereler-ırmaklar çağıldayacak; ve onlar: "Bütün övgüler, bizi bu (bahtiyarlığa)
eriştiren Allaha yakışır; çünkü eğer O bize yol göstermeseydi biz asla doğru
yolu bulamazdık! Ve Rabbimizin elçileri bize gerçekten de doğruyu söylemişler!"
diyecekler. Ve (bir ses): "İşte geçmişte edip-eyledikleriniz sayesinde
kazandığınız cennet, bu!" diye yankılanacak
7:44 Ve cennetlikler, ateşliklere, "Rabbimiz bize ne söz verdiyse, bütünüyle
gerçekleşmiş bulduk; ya siz, siz de Rabbinizin size vaat ettiği şeyi
gerçekleşmiş buldunuz mu?" diye seslenecekler. (Berikiler): "Ah, evet!" diye
karşılık verecekler. Bunun üzerine içlerinden bir ses haykıracak: "Allahın
lâneti, zalimlere elverir,
7:45 onlar ki, başkalarını Allahın yolundan çevirirler ve onu eğri, dolambaçlı
göstermeye çalışırlar; ve onlar ki ahiret hayatının gerçek olduğunu kabule
yanaşmazlar!"
7:46 Bu iki taraf arasında bir engel bulunacaktır. Ve orada, (hayattayken)
kendilerine (eğri ile doğruyu) ayırt edebilme yetisi bahşedilmiş, onların her
birini taşıdığı belirtiden tanıyan kimseler olacak. Ve (girmek için) can
attıkları halde cennete (henüz) girmemiş olan bu kimseler cennetliklere: "Size
selâm olsun" diye seslenecekler.
7:47 Ve bakışlar ateş yolcularına doğru çevrilince: "Ey Rabbimiz, bizi şu zalim
insanların arasına katma!" diyecekler.
7:48 Ve (hayattayken) bu ayırt etme yetisine sahip olanlar, görünüşlerinden
(günahkar olduklarını) çıkardıkları kimselere: "Ne sağladı size" diye
seslenecekler, "maldan, (mülkten) biriktirmeniz; geçmişinizle o boş
kurumlanmanız?
7:49 Bir vakit haklarında, 'Allah rahmetini asla böylelerine ulaştırmaz! diye
kestirip attığınız kimseler, işte bunlar, (bu onurlandırılmış kimseler) mi?
(Oysa, bakın, şimdi onlara:) "girin cennete; size korku yok, hüzün de
duymayacaksınız! (diye sesleniliyor)".
7:50 Ve ateşin yarenleri, cennetliklere: "Üzerimize biraz su dökün, yahut
Allahın size bahşettiği (cennet) azıklar(ın)dan (atın bize)!" diye
seslenecekler. (Berikiler:) "Doğrusu, Allah, gerçeği inkar edenleri her
ikisinden de yoksun kılmıştır;
7:51 o kimseler ki, dünya hayatına kapılıp eğlenceyi ve geçici zevkleri dinleri
haline getirmişlerdi." Diye karşılık verecekler. (Ve Allah:) "Onlar bu (Hesap)
Gününün gelip çatacağını nasıl gözardı edip unuttular ve ayetlerimizi nasıl
inkar ettilerse Biz de Bugün onları öyle gözardı edeceğiz" diyecek,
7:52 "Çünkü Biz, gerçekten de onlara, inanacak bir toplum için bir doğru yol,
içinde bilgiye dayalı ayrıntılı açıklamalarda bulunduğumuz bir kitap
ulaştırdık".
7:53 (İmdi), (inanmayanlar) o (Hesap Gününün) nihaî anlamının açıklanmasından
başka bir şey mi bekliyorlar? (Ne var ki), onun kesin anlamının açıklandığı Gün,
onu vaktiyle umursamayan kimseler: "İşin doğrusu, Rabbimizin elçileri bize
gerçeği söylemişlerdi! Şimdi, bizden yana aracılık yapacak kayırıcılarımız yok
mu bizim? Yahut, mümkün mü, (hayata) geri gönderilsek de edip-eylediklerimizden
başka türlü davransak?" diyecekler. Gerçek şu ki, onlar (böyle diyerek yalnızca)
kendilerini aldatmış olacaklar ve onların bütün (bu) boş hayalleri yıkılıp
kendilerini yüzüstü bırakacak.
7:54 ŞÜPHESİZ, Allahtır sizin Rabbiniz; gökleri ve yeri altı evrede yaratan; ve
arşa, o sınırsız kudret ve iktidar makamına kurulan. Gündüze, kendisini
ivedilikle kovalayan geceyi sarıp sarmalayan O; koyduğu yasalara boyun eğen
güneşiyle, ayıyla, yıldızlarıyla her şey Onun: bütün bir yaratılış ve tüm
buyurma, yasama kudreti. Ne yücedir Allah, ne uludur âlemlerin Rabbi!
7:55 Rabbinize alçak gönüllülükle ve yüreğinizin ta derinlerinden seslenin.
Doğrusu O, çizgiyi aşanları sevmez:
7:56 bunun içindir ki, iyi bir düzene sokulmuşken yeryüzünde bozgunculuk
yapmayın. Ve korkuyla ve umarak yalvarın Ona; çünkü Allahın rahmeti her zaman
iyilik yapanlarla beraberdir!
7:57 Yaklaşan rahmetinin önünde müjdeleyici olarak rüzgarları gönderen Odur;
yağmur yüklü bulutlar toplandıklarında, onları çorak bölgeye doğru sürükleyip bu
yolla su indirelim ve böylece her türlü ürünün yeşerip boy vermesini sağlayalım
diye. Ölüleri de işte böyle dirilteceğiz; belki düşünür ders alırsınız.
7:58 Bereketli toprak (gibi) ki, onun ekini, Rabbinin izniyle (bolluk içinde)
fışkırır; oysa kötü toprağınki ancak cılız bir ekin verir. Şükreden bir
topluluk(un yararlanması) için ayetlerimizi işte böyle çok yönlü olarak dile
getiriyoruz!
7:59 GERÇEK ŞU Kİ, Biz Nûhu kendi toplumuna gönderdik: "Ey kavmim!" dedi,
"yalnızca Allaha kulluk edin: Ondan başka tanrınız yok çünkü. Doğrusu, dehşet ve
azabıyla büyük bir Günün gelip sizi bulmasından korkuyorum ben!"
7:60 Kavmi içinden önde gelenler: "Doğrusu, biz senin apaçık bir sapıklık içinde
olduğunu görüyoruz!" diye karşılık verdiler.
7:61 (Nûh): "Ey kavmim" dedi, "Bende bir eğrilik/bir sapıklık yok; ne var ki,
ben âlemlerin Rabbinden bir elçiyim.
7:62 Rabbimin haberlerini bildiriyor, öğütler veriyorum size: çünkü ben, Allahın
bana (vahiyle) bildirmesi sayesinde sizin bilmediğinizi biliyorum.
7:63 Sizi uyarabilsin ve siz de Allaha karşı sorumluluk bilinci duyup Onun
rahmetiyle onurlanasınız diye sizin kendi içinizden birinin eliyle Rabbinizden
size bir haber gelmesini niçin yadırgıyorsunuz?"
7:64 Ve (Bu uyarıya rağmen) onu yalanladılar! Ve bunun üzerine Biz de onu ve
gemide onunla beraber olanları kurtardık; ayetlerimizi yalanlayanları ise (suda)
boğduk gerçekten kör bir topluluktu onlar!
7:65 VE 'ÂD (toplumuna da) kardeşleri Hûdu (gönderdik). "Ey kavmim!" dedi
(onlara), "yalnızca Allaha kulluk edin: Ondan başka tanrınız yok. Hal böyleyken
yine de Ona karşı sorumluluk bilinci duymayacak mısınız?"
7:66 Kavmi arasından gerçeği tanımaya yanaşmayanların önde gelenleri: "Doğrusu,
biz seni aklı kıt biri olarak görüyoruz ve üstelik yalancının biri olduğunu
sanıyoruz!"
7:67 (Hûd:) "Ey kavmim" dedi, ben aklı kıt biri değil, âlemlerin Rabbinden bir
elçiyim.
7:68 Rabbimin haberlerini bildiriyor ve size dürüst ve güvenilir öğütler
veriyorum.
7:69 Sizi uyarabilsin diye kendi içinizden birinin eliyle; Rabbinizden size bir
haber gelmesini yadırgıyor musunuz, niçin? Hiç değilse, sizi nasıl Nûh
toplumunun yerine getirdi ve sizi maddî varlık olarak nasıl kat kat üstün
güçlerle donattı, bunu hatırlayın. Ve artık anın Allahın nimetlerini ki
kurtuluşa erebilesiniz!"
7:70 Şöyle cevap verdiler: "Bir tek Allaha kulluk edelim de atalarımızın kulluk
edegeldiği bütün öteki tanrıları bırakalım diye mi geldin bize? Eğer doğru sözlü
biriysen, haydi getir (de görelim) bizi tehdit edip durduğun azabı!"
7:71 (Hûd): "Rabbinizin müstehak gördüğü ürkütücü bir bela ve gazapla kuşatılmış
durumdasınız zaten!" dedi. Şimdi, Allahın haklarında hiçbir delil indirmediği,
yalnızca sizin ve atalarınızın uydurduğu o (boş) isimler hakkında mı benimle
çekişiyorsunuz? (O kaçınılmaz olanı) bekleyin öyleyse; doğrusu ben de sizinle
bekleyeceğim!"
7:72 Ve böylece, onu ve onunla beraber olanları kuşatıcı rahmetimizle kurtardık;
beri yandan, ayetlerimizi yalanlayıp inanmayanlarıysa son kalıntısına kadar
silip attık.
7:73 VE SEMÛD (toplumuna da) kardeşleri Salihi (gönderdik). "Ey kavmim!" dedi,
"Yalnızca Allaha kulluk edin; Ondan başka tanrınız yok. Rabbinizden işte apaçık
bir kanıt geldi size: "Allaha ait olan bu dişi deve bir nişanedir sizin için:
öyleyse bırakın onu Allahın arzında otlasın ve sakın dokunmayın ona; yoksa çok
can yakan bir azap yakalar sizi.
7:74 "Ve hatırlayın, sizi nasıl 'Âd (toplumunun) yerine getirdi O; ve ovalarında
kendinize konaklar yükseltip dağlarını yontarak evler yapabilesiniz diye
yeryüzünde sizi nasıl sağlamca yerleştirdi. Öyleyse, anın Allahın nimetini de
yeryüzünde bozgunculuk yapıp karanlığa yol açmayın."
7:75 Güçsüz görülenlere karşı küstahça büyüklük taslayan toplumun ileri
gelenleri inananlara: "Siz Salihin (gerçekten) Rabbinin katından
gönderildiğinden emin misiniz?" dediler. Onlar da: "Elbette inanıyoruz onun
getirdiği habere" diye cevap verdiler.
7:76 Büyüklük peşinde olanlarsa: "Bakın" dediler, "sizin o kadar emin olduğunuz
şeyi biz asla doğru bulmuyoruz!"
7:77 Ve böyle (diyerek) dişi deveyi yatırıp hunharca kestiler, Rablerinin
buyruğuna burun kıvırıp sırt çevirdiler. Ve (bununla da kalmayıp): "Ey Salih,"
dediler, "eğer gerçekten Allahın elçilerinden biriysen, haydi getir şu bizi
korkutup durduğun azabı!"
7:78 Derken bir deprem ansızın yakalayıverdi onları ve kendi evlerinde cansız
seriliverdiler.
7:79 Ve (Salih) onlardan yüz çevirdi: "Ey kavmim!" dedi, "gerçek şu ki, ben
Rabbimin mesajlarını ilettim ve güzelce öğüt verdim size; (ama) siz güzel öğüt
verenleri sevmediniz."
7:80 VE LÛT(u hatırlayın ki, hani o) kavmine şöyle demişti: "Dünyada sizden önce
hiç kimsenin yapmadığı iğrençlikleri mi işleyeceksiniz?
7:81 Kadınları bırakıp, şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz: Yoo, siz gerçekten
ölçüyü aşan bir topluluksunuz!"
7:82 Fakat kavminin cevabı yalnızca şu oldu: "Sürün ülkenizden onları! Besbelli,
kendilerini temize çıkaran insanlar, bunlar!"
7:83 Bunun üzerine onun ve geride kalanlar arasında bulunan karısı dışında
yandaşlarını kurtardık.
7:84 Bu arada, (helak edici) bir yağmur yağdırdık berikilerin üzerine: İşte
görün, günaha gömülüp gidenlerin başına geleni!
7:85 VE MEDYEN (halkına) kardeşleri Şuaybı (gönderdik), "Ey kavmim!" dedi,
"Yalnız Allaha kulluk edin; sizin Ondan başka tanrınız yok! Rabbinizden işte
apaçık bir duyuru geldi siz. Öyleyse (bütün işlerinizde) ölçüyü tartıyı tam
olarak gözetin, hukuken onların olan şeyden insanları yoksun bırakmayın; ve iyi
bir düzene kavuşturulduktan sonra kalkıp yeryüzünde bozgunculuk yapmayın:
(bütün) bunlar sizin iyiliğiniz için; tabii, eğer inanırsanız.
7:86 Bir de, inanan herkesi tehditle Allahın yolundan dönmeye zorlayarak ve onu
eğri göstermeye çalışarak (doğruya götüren) her yolun kıyısında pusuya yatmayın.
Ve Onun sizi azlıkken (nasıl) çoğalttığını hatırlayın: Ve bakın, sonu ne oldu
fesat çıkaranların!
7:87 "Madem ki, aranızda, getirdiğim habere inanan bir topluluk yanında bir de
inanmayan bir topluluk var, öyleyse bu içinden çıkılması zor durumda sabredin,
tâ ki aramızda Allah hükmedinceye kadar: çünkü O, hükmedenlerin en hayırlısıdır.
7:88 Kavmi içinde ileri gelen, kendini beğenmiş o kurumlu kimseler: "Ey Şuayb!"
dediler, "Hiç şüphen olmasın ki, seni ve inanan yoldaşlarını ülkemizden sürgün
edeceğiz, meğer ki, kesin bir biçimde bizim yolumuza dönersiniz!" (Şuayb):
"Peki, ya bunu yürekten istemiyorsak?" dedi,
7:89 "Çünkü, bakın,kalkıp yeniden sizin yolunuza dönecek olsaydık hem de Allah
bizi ondan kurtardıktan sonra- o zaman, Allaha düpedüz yalan yakıştırmış
olurduk. Rabbimiz Allah bunu bizden istemediği sürece, bizim sizin yolunuza
dönmemiz asla doğru olmaz. Rabbimiz sınırsız bilgisiyle her şeyi kuşatmıştır;
biz de güvenimizi Allaha bağışlamışız. Ey Rabbimiz, bizimle kavmimiz arasında
hak neyse, ortaya çıkar; çünkü hakkı ortaya çıkaranların en hayırlısı Sensin!"
7:90 Ne var ki, kavimleri arasından, hakkı inkara şartlanmış olan elebaşları, (Şuaybın
yandaşlarına:) "Doğrusu, eğer Şuayba uyarsanız, bilin ki, kaybedenlerden
olacaksınız!" dediler.
7:91 Derken, bir deprem onların işini bitirdi: kendi evlerinde cansız olarak
yere serilip kaldılar.
7:92 Onlar ki Şuaybı yalancı çıkarmak isteyen kimselerdi: Sanki orada hiç
yaşamamış gibi oldular. Onlar ki, Şuaynbı yalancı çıkarmak isteyen kimselerdi:
Kendileri kaybeden kimseler oldular!
7:93 Ve sonunda Şuayb, onların yanından dönüp giderken: "Ey kavmim!" dedi,
"gerçek şu ki, ben size Rabbimin buyruklarını tebliğ ettim ve güzelce öğüt
verdim: artık ben nasıl (sizin gibi) hakkı inkar eden bir topluluk için yas
tutup kederleneyim?"
7:94 BİZ hiçbir topluma peygamber göndermemişizdir ki belki kibirlerinden
sıyrılırlar diye onları darlıkla, sıkıntıyla denemiş olmayalım.
7:95 Sonra o darlığı genişliğe çevirmişizdir ki refahı tatsınlar da (kendi
kendilerine): "Atalarımız da darlık ve sıkıntıya düşmüşler (ve genişliği
görmüşler)di" desinler, işte ancak bundan sonradır ki, kendileri daha (ne olup
bittiğinin) farkına varmadan, onları kıskıvrak yakaladık.
7:96 Oysa bu toplumların insanları imana erip de Bize karşı sorumluluk bilinci
taşıyor olsalardı onların önünde göğün ve yerin bolluklarını açardık: ama
gerçeği yalanlamaya kalktılar ve Biz de (kendi) yapıp-ettiklerinden ötürü onları
kıskıvrak yakaladık.
7:97 O halde, artık hangi toplumun insanları, azabımızın, geceleyin daha onlar
uykudayken ansızın başlarına kopmayacağından emin olabilirler?
7:98 Yahut,artık hangi toplumun insanları, azabımızın, güpegündüz onlar
(dünyayla) oyalanıp dururken başlarına kopmayacağından emin olabilirler?
7:99 Kim güvenlik içinde görebilir kendini, Allahın önceden kestirilmeyen ince
tertibine karşı? Hayır, zaten tükenip gitmiş insanlardan başka kimse Allahın
ince tertibine karşı güvenlik içinde göremez kendini!
7:100 Öyleyse, önceki kuşakların izinden yeryüzüne varis olanlar için (şu
gerçek) hâlâ ortaya çıkmadı mı, eğer dileseydik kendi günahları yüzünden onları
(da) pekala çarpabilirdik; hem de (hakikati) işitmesinler diye kalplerine mühür
basarak!
7:101 Sana içlerinden bazılarının kıssalarını anlattığımız bu (önceki)
toplumlara kendi içlerinden çıkan elçiler, gerçekten de hakkın ne olduğu yolunda
apaçık belgeler, burhanlar getirmişlerdi; ama onlar, bir kere yalan saydıkları
şeye (bir daha) inanmak istemediler. İşte bunun içindir ki, Allah, hakikati
inkar edenleri kalplerine mühür vuruyor:
7:102 Ve Biz onların çoğunda doğru olan şeylere karşı (içsel) bir bağlılık
bulmadık tersine, onların çoğunu onmaz günahkarlar olarak bulduk.
7:103 VE BU (önceki toplumlardan) sonra Firavunun ve onun soylular çevresine
Musayı ayetlerimizle gönderdik; onları inatla reddettiler ve bak, nasıl oldu
sonu bu bozguncuların!
7:104 Musa: "Ey Firavun!" dedi, "gerçek şu ki, ben âlemlerin Rabbinden bir
elçiyim;
7:105 bana düşen, Allah hakkında gerçekten başka bir şey söylememektir. İşte
size Rabbinizden apaçık burhanla çıkıp geldim: Öyleyse bırak artık,
İsrailoğulları benimle gelsinler!"
7:106 (Firavun): "Bir işaret, bir alamet getirdiysen, göster bakalım; tabi,doğru
sözlü biriysen!" dedi.
7:107 Bunun üzerine (Musa), asâsını yere bıraktı: Oo! (bir de ne görsünler!)
düpedüz bir yılandı, bu;
7:108 Ve (sonra) elini yukarı kaldırdı: Oo! Bir de baktılar, bembeyaz, ışıl
ışıl!
7:109 Firavunun uyrukları arasında ileri gelenler "Doğrusu, çok şey bilen usta
bir sihirbazmış bu" dediler,
7:110 "sizi yerinizden etmek isteyen biri!" (Firavun:) "Peki, ne öneriyorsunuz?"
diye sordu.
7:111 Şöyle cevap verdiler: "Onu ve kardeşini bir süre alıkoy ve şehirlere
davetçiler gönder,
7:112 bütün usta ve bilgin sihirbazları senin huzuruna toplayıp getirsinler."
7:113 Ve sihirbazlar Firavuna gelip: "Eğer üstün gelen biz olursak" dediler "o
zaman büyük bir ödül hak etmiş oluruz".
7:114 (Firavun): "Elbette" diye karşılık verdi, "üstelik, o zaman gözdelerimizin
arasına katılmış olacaksınız."
7:115 Sihirbazlar (Musaya): "Ey Musa!" dediler, "Önce sen mi atacaksın (asânı)
yoksa biz mi atalım?"
7:116 (Musa): "(Önce) siz atın!" dedi. Ve onlar (asâlarını) yere attıkları
zaman, insanların gözlerini büyüyle bağladılar ve onları korkuyla şaşkına
çevirdiler.
7:117 Ve (o zaman) Biz de Musaya: "Asânı yere at!" diye vahyettik. Oo! (bir de
ne görsünler) bu, onların bütün o aldatıcı düzeneklerini yutmasın mı!
7:118 Böylece gerçek kendini göstermiş, berikilerin bütün o yapıp
becerdiklerinin boş olduğu ortaya çıkmış oldu.
7:119 Ve (yine) böylece onlar yenilmiş, adamakıllı küçük düşmüş oldular.
7:120 Sihirbazlar (hemen) diz çöküp yere kapanarak:
7:121 "Biz (artık) inandık alemlerin Rabbine,
7:122 Musa ve Harunun Rabbine!" dediler.
7:123 Firavun: "Ben size izin vermeden ona inandınız, öyle mi?" dedi, "Bakın, bu
sizin yaptığınız sinsice hazırlanmış bir tuzak; hem de bu (benim kendi)
şehrimde, böylelikle ahalisini çekip götürmek için... Ama (bekleyin) yakında
göreceksiniz:
7:124 bu dönekliğiniz yüzünden, mutlaka, (içinizden) pek çoğunun ellerini
ayaklarını budayacağım; ve yine mutlaka (içinizden) pek çoğunu topluca
asacağım!"
7:125 (Berikiler:) "(Bundan ne çıkar), biz de Rabbimize döneriz!" dediler,
7:126 "Çünkü, yalnızca, bize ulaşır ulaşmaz Rabbimizin ayetlerine inandık diye
bize hınç duyuyorsun. Ey Rabbimiz, dar zamanda sana bağlanan kimseler olarak
canımızı al!"
7:127 Ve Firavun uyrukları arasından önde gelenler: "Peki," dediler, "Musa ve
halkının ülkede karışıklık çıkarıp (uyruklarını) senden ve senin topraklarından
uzaklaş(tır)malarına göz mü yumacaksın?" (Firavun): "Onların çocuklarından
çoğunu öldürecek ve (yalnız) kadınları sağ bırakacağız: Çünkü, gerçekten onların
üzerinde ezici bir gücümüz var!" dedi.
7:128 (ve) Musa kendi halkına: "Yardım için Allaha sığının ve (dar günde)
sabırlı olun" dedi, "Bilin ki, bütün bir yeryüzü Allaha aittir: onu, kullarından
kimi dilerse ona miras bırakır; ve gelecek Allaha karşı sorumluluk bilincine
sahip olanlarındır!"
7:129 (Fakat İsrailoğulları:) "Biz, sen gelmeden önce de çok eziyet çektik,
geldikten sonra da!" dediler. (Musa cevaben): "Belki de, Rabbiniz düşmanınızı
yok edip yeryüzüne sizi varis kılacak: Ve sonra sizin nasıl (ve neler)
yaptığınıza bakacak!"
7:130 Gerçekten de Firavunun halkını kuraklık ve ürün kıtlığıyla kıskıvrak
yakaladık ki akıllarını başlarına toplar da ders alırlar.
7:131 Fakat onlar, kendilerine ne zaman bir iyilik erişse "Bu (zaten) bizim
hakkımızdı!" derler, ne zaman da başları dara düşse bunu Musa ve onun
yandaşlarının uğursuzluğuna verirlerdi. Yoo! Şüphesiz, onların uğur(suzluk)ları
Allah tarafından öngörülmüştür; ne var ki, çoğu (bunu) bilmez.
7:132 (Musaya) şöyle dediler: "Bizi büyülemek için her ne işaret ortaya koyarsan
koy, sana inanmayacağız!"
7:133 Bunun üzerine, Biz de onlara selleri, çekirge (baskınlarını), haşereleri,
kurbağaları ve kan(a dönüşen suyu) musallat ettik; (hepsi de) apaçık
ayetler/alametlerdi (onlar için): ama burunlarını dikip kurumlandılar; çünkü
günaha gömülüp gitmiş bir topluluktu onlar.
7:134 Ve başlarına ne zaman bir bela/bir musibet gelse, "Ey Musa" derlerdi,
"Seninle yaptığı (peygamberlik) ahdine dayanarak bizim için Rabbine dua et! Eğer
bu musibeti bizden uzaklaştırırsa sana inanacağız ve İsrailoğullarının seninle
gitmesine izin vereceğiz!"
7:135 Ama ne zaman ki sözlerini gereğince yerine getirmeleri için kendilerine
süre verip de bu musibeti üzerlerinden kaldırsak, (hemen) sözlerinden geri
dönerlerdi.
7:136 Ve işte bu yüzden Biz de bunun acı karşılığını onlardan çıkardık:
ayetlerimize yalan gözüyle bakıp ilgisiz kaldıkları için denizde boğduk onları;
7:137 (Vaktiyle) hor görülen/güçsüz bırakılan insanları ise kutlu kıldığımız
ülkenin doğu ve batı taraflarına mirasçı kıldık. Ve Rabbinizin İsrailoğullarına
verdiği söz, onların darlıkta gösterdikleri sabrın karşılığı olarak (işte
böylece) gerçekleşmiş oldu; Firavun ve halkının özenle işlediklerini, yapıp
yükselttiklerini ise, hepsini, hepsini yerle bir ettik.
7:138 VE İSRAİLOĞULLARINI denizden geçirdik; derken, birtakım putlara tapınıp
duran bir toplulukla karşılaştılar. (İsrailoğulları): "Ey Musa," dediler, "Bize
de onların tanrıları gibi bir tanrı yapıver!" (Musa): "gerçekten de siz (eğri
doğru nedir) bilmeyen bir toplumsunuz!" dedi,
7:139 "Bunlara gelince, şüphe yok ki yaşama tarzları onları kaçınılmaz biçimde
yok oluşa götürecek; çünkü yaptıkları her şey boş ve değersiz!"
7:140 (Ve) şöyle ekledi: "Sizin için Allahtan başka bir tanrı arayayım, öyle mi,
hem de O sizi diğer bütün insanlara üstün çıkardığı halde?"
7:141 Ve "Hani, size dayanılmaz acılar çektiren; kadınlarınızı sağ bırakıp bölük
bölük oğullarınızı katleden Firavun toplumunun elinden kurtarmıştık sizi! bu,
Rabbinizin büyük bir sınamasıydı size" (diyerek Allahın sözlerini hatırlattı
onlara).
7:142 VE (Sonra) Musa için (Sina Dağında) otuz gecelik bir süre belirledik; ve
buna bir on gece daha ekledik, ki böylece Rabbinin belirlediği süre kırk geceye
tamamlandı. Ve Musa kardeşi Haruna şöyle dedi: "Halkının arasında benim yerimi
al; dürüst (ve erdemli) davran; bozguncuların yolunu tutma."
7:143 Ve Musa belirlediğimiz vakitte, belirlediğimiz yere (Sina Dağına) varınca,
Rabbi onunla konuştu. (Musada:) "Ey Rabbim" dedi, "göster bana (Kendini) ki seni
göreyim!" (Allah): "Beni asla göremezsin. Ama yine de (istersen) şu dağa bir
bak; eğer o öylece yerinde kalırsa, o zaman, ancak o zaman, beni görebilirsin!"
Ve Rabbi şavkını dağa gösterir göstermez onu toza toprağa çevirdi; ve Musa da
bayılıp düştü; uyanıp kendine geldiği zaman "Ne sınırsız bir yücelik seninki?
Pişmanlık içinde sana sığınıyorum; ve (bundan böyle daima) inanların ilki
olacağım!"
7:144 (Allah): "Ey Musa" dedi, "(sana) ayetler vahyederek ve (seninle) konuşarak
sana insanların arasında üstün bir yer ayırdım; sana bahşettiklerime sıkı sıkı
sarıl öyleyse; ve şükreden kimselerden ol!"
7:145 Ve levhalara onun için her konuda öğüt ve her şey hakkında yeterli
açıklamalar yazdık. Ve (ona): "Onlara kuvvetle sarıl ve halkına emret ellerinden
gelen en güzel bir biçimde onlar da sıkıca sarılsınlar!" (dedik). Size günaha
batmış kimselerin gittiği yolu (da) göstereceğim.
7:146 Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları ayetlerimden uzak tutacağım:
çünkü onlar (hakikatin) her türlü belirtisini görseler de ona inanmazlar; ve
(yine) onlar doğruluğa götüren yolu pekala görüyor olsalar bile, onu izlenecek
yol olarak seçmezler; tersine, eğri yolu görseler onu hemen kendilerine yol
edinirler. Ayetlerimizi yalan saymalarından ve onlara karşı ilgisiz
kalmalarındandır bu.
7:147 Öyle ya, ayetlerimizi ve ahiret gerçeğini yalan sayanlar; böylece yapıp
ettikler boşa gidenler- bu yaptıklarından başka bir şeyle mi
ödüllendirileceklerdi?
7:148 VE MUSANIN halkı, onun yokluğunda, süs eşyalarından (yaptıkları), içinden
boğuk bir ses çıkaran bir buzağı heykeline tapmaya başladılar. Bunun
kendileriyle ne konuşabileceğini ne de onlara hiçbir biçimde yol
gösteremeyeceğini görmüyorlar mıydı sanki? (Öyleyken yine de) ona tapmaya devam
ettiler, çünkü zalim kimselerdi onlar:
7:149 (sonradan) yoldan çıktıklarını fark ederek pişmanlık içinde ellerini
dizlerine vurup da, "Doğrusu, Rabbimiz acıyıp da bağışlamazda, biz gerçekten
ziyana uğramış kimselerden olacağız!" deseler bile.
7:150 Ve Musa, halkına döndüğünde, öfke ve üzüntü içinde onlara, "Benim
yokluğumda ne kötü bir yol tutmuşsunuz böyle!" dedi, "Rabbinizin buyruğunu bir
kenara attınız, öyle mi?" Ve (Kanun) levhalarını yere attı, kardeşinin başından
yakalayıp kendine doğru çekti. Harun: "Ey anamın oğlu" diye sızlandı, "halk beni
güçsüz gördü ve neredeyse öldüreceklerdi beni: bunun için benim acımla
düşmanlarımı sevindirme ve beni zalimler topluluğuyla bir tutma!"
7:151 (Musa): "Ey Rabbim!" dedi, "Beni ve kardeşimi bağışla ve bizi rahmetine
kabul et: çünkü sen merhametlilerin en merhametlisisin!"
7:152 (Haruna şöyle dedi:) "(Altın) buzağıya tapınanlara gelince, hiç şüphe
edilmesin ki, Rablerinin gazabı onları bulacak ve dünya hayatında da alçaklık
(olacak onların payı)!" Biz işte böyle cezalandırırız düzmece (şeyler)
uyduranları.
7:153 Ancak, kötü işler yapan ve sonra pişmanlık duyup (hakka) inananlara
gelince doğrusu, böyle bir tevbeden sonra şüphesiz senin Rabbin çok acıyıp
esirgeyen gerçek bağışlayıcıdır!
7:154 Ve öfkesi yatışınca, Musa, üzerinde Rablerinden korkanlar için yol
gösterici, rahmet vaat eden öğretiler yazılı levhaları yerden kaldırdı.
7:155 Sonra Bizim belirlediğimiz bir vakit (ve yere) gelmek (ve bağışlanma için
dua etmek üzere) halkı içinden yetmiş adam seçti. Ve işte o zaman onları bir
sarsıntı yakaladığında, "Ey Rabbim!" diye duada bulundu, "Eğer dileseydin, daha
önce de onları yok ederdin ve (onlarla beraber) beni de. İçimizden birtakım dar
kafalıların yaptıklarından ötürü bizi yok edecek misin (şimdi)? (Bütün) insanlar
Senin bir sınamandan başka bir şey değil; ki onunla dilediğinin sapmasına fırsat
verir, dilediğini de doğru yola sokarsın. Bizim velîmiz/yakınımız sensin:
öyleyse bağışla, bize acı, çünkü bağışlayanların en hayırlısı sensin!
7:156 Bizim için bu dünyada da, ahirette de iyi ve güzel olanı yaz. Bak işte,
pişmanlık içinde Sana yöneldik!" (Allah) şöyle karşılık verdi: "Azabıma
dilediğim kimseyi uğratabilirim, ama rahmetim her şeyi kuşatır, bunun içindir ki
onu Bana karşı sorumluluk bilincine sahip olan, arınmak için verilmesi gerekeni
veren ve ayetlerimize inanan kimselere pay olarak ayıracağım;
7:157 onlar ki, ellerindeki Tevratta ve (daha sonra da) İncilde tanımlanmış
bulacakları Elçinin, okuması yazması olmayan Habercinin izinden gidecekler; (ve
o Elçi ki) onlara yapılması doğru olanı buyurup yapılması yanlış olanı
yasaklayacak; yine onlara temiz ve hoş şeyleri helal, kötü ve çirkin şeyleri
haram kılacak; onların sırtlarına vurulmuş yükü indirip boyunlarına geçirilmiş
zincirleri çözecek. Ve sonuç olarak, ona inanan, onu yüce tutup destekleyen ve
yücelerden bahşedilen ışığın ardına onunla birlikte düşenler; işte böyleleri,
nihaî kurtuluşa, esenliğe erişen kimseler olacak".
7:158 De ki (ey Muhammed): "Ey insanlar, şüphesiz, ben Allahın hepinize
gönderdiği bir elçiyim; O (Allah) ki, göklerin ve yerin egemenliği Ona aittir!
Ondan başka tanrı yoktur; hayatı ve ölümü bahşeden Odur!" Öyleyse artık inanın
Allaha ve Onun Elçisine! Okuması-yazması olmayan, Allaha ve Onun sözlerine
inanan Haberciye. Ona uyun ki doğru yolu bulasınız!
7:159 MUSANIN (görevlendirildiği) halk içinde (ötekilere) doğru yolu gösteren ve
onun ışığı altında adaletle davranan insanlar vardı
7:160 Derken Biz İsrailoğullarını on iki boya, (ya da) oymağa ayırdık. Ve halkı
Musadan su istediğinde, ona, "Asânla taşa vur!" diye vahyettik. Ve o (taş)tan on
iki göze fışkırdı, ki her topluluk kendi su içeceği yeri bilsin. Ve onları
bulutlarla gölgelendirdik; üzerlerine kudret helvası ve bıldırcın indirdik (ve
onlara): "Size sağladığımız rızıkların temiz ve hoş olanlarından yararlanın!"
dedik. Ve (bütün o günahkar davranışlarıyla) Bize bir zarar vermiyorlar, ama
(yalnızca) kendilerine yazık etmiş oluyorlardı.
7:161 Hani, size şöyle dendiği zaman(ı hatırlayın): "Bu ülkede yerleşin ve
oranın ürünlerinden dilediğiniz gibi yararlanın; ve (bunu yaparken) "Bizden
günahlarımızın yükünü kaldır!" diye niyaz edin. Ve alçak gönüllülükle (şehrin)
kapı(sın)dan girin; (ki, böylece) sizin günahlarınızı bağışlayalım (ve) iyilik
yapanları kat kat ödüllendirelim!"
7:162 Ama (ne yazık ki), onlardan kötülüğe eğilimli olanlar kendilerine söylenen
sözü başka bir sözle değiştirdiler: ve bu yüzden Biz de, yaptıkları bütün
kötülüklerin karşılığı olarak onların üzerine gökten bir bela, bir afet
gönderdik.
7:163 (Sözgelimi,) onlara denizin kıyısındaki o kasaba hakkında sor; ahalisi,
(av için gözledikleri) balıkların (nedense) hep vecibelerine uymaları gereken
Sebt günü suları yararak çıkageldiklerini görünce, Sebt günü dışında ortaya
çıkmıyorlar bahanesiyle tutup, Sebt gününün örfünü nasıl çiğnerlerdi! Biz onları
işledikleri kötülükler sebebiyle işte böyle deniyorduk.
7:164 Ve ne zaman onların içinden bazıları, (Sebt günü bozguncularını durdurmaya
çalışan kimselere): "Allahın zaten ortadan kaldırmak yahut (en azından) zorlu
bir azapla cezalandırmak üzere olduğu bir topluluğa ne diye öğüt veriyorsunuz"
diye sorduklarında, bu erdemli kişiler şöyle cevap verdiler: "Rabbinizin katında
sorumlu olmayalım diye; ve (bir de, bu bozguncular) belki böylece Allaha karşı
sorumluluk bilincine erişirler diye!"
7:165 Ve böylece, o (günahkarlar) kendilerine yapılan bütün uyarıları bir kenara
atınca, Biz de, kötü eylemleri önlemeye çalışan (bu) kimseleri kurtardık;
kötülük yapmaya eğilimli olanları yaptıkları bütün o uygunsuz işlerden ötürü çok
ağır bir azapla tepeledik;
7:166 ve sonra da, kendilerine yasak edilen şeyleri yapmakta küstahça
direttikleri zaman onlara: "Aşağılık maymunlar gibi olun!" dedik.
7:167 Ve Rabbin, tâ Kıyamet Gününe kadar, onların üzerine mutlaka kendilerini
çetin bir azaba koşacak kimseler salacağını da bildirmişti: doğrusu, senin
Rabbin ceza vermekte çabuktur, ama O aynı zamanda çok esirgeyen, gerçek
bağışlayıcıdır.
7:168 Ve onları (ayrı topluluklar halinde yeryüzüne dağıttık; onlardan bazıları
dürüst ve erdemli kimselerdi; bazılarıysa böyle değildi: bu sonrakileri hem
bağış ve bolluk ile hem de darlık ve sıkıntı ile sınadık, ki belki doğru yola
dönerler.
7:169 Ve ardından ilahî kitabın mirasçısı (oldukları halde)- bu değersiz
dünyanın geçici tatlarına sarılan (yeni) kuşaklar aldı onların yerini; ve "Nasıl
olsa sonunda affedileceğiz" diyerek karşılarına çıkan bu kabil geçici şeylere
sarılan (günahkar) kimseler olup çıktılar. (Oysa), onlardan Allaha yalnızca
doğru ve gerçek olanı isnat edeceklerine dair ilahî kitap üzerine söz alınmamış
mıydı? Onda (yazılı) olanı tekrar tekrar okumamışlar mıydı? Allaha karşı
sorumluluk bilinci duyan herkes için (iki hayattan) en iyisi, en üstünü ahiret
hayatı olduğuna göre artık aklınızı kullanmayacak mısınız?
7:170 Ve kitaba o sımsıkı sarılanlarla namazı dosdoğru ve devamlı yerine
getirenler(i elbette ödüllendireceğiz); dürüst ve erdemli olmayı benimseyen ve
bunu öğütleyen kimselerin hakkını elbette ziyan etmeyeceğiz!
7:171 Ve Sina Dağını, adeta bir gölge gibi İsrailoğullarının tepesinde
salladığımız ve onların da dağın üzerlerine yıkılacağını düşündükleri zaman
(onlara dememiş miydik:) "Size bahşettiğimiz kitaba sıkıca sarılın ve onun
içindekileri aklınızda iyi tutun, ki Allaha karşı sorumluluk bilincine
erişesiniz"?
7:172 VE SENİN RABBİN, her ne zaman Âdemoğullarının sulblerinden onların
soylarını çıkaracak olsa, onları kendileri hakkında tanıklık etmeye çağırır:
"Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" Onlar, cevaben: "Elbette!" derler, "Buna
tanıklık ederiz!" (Bunu, böylece hatırlatıyoruz ki) Kıyamet Gününde, "Doğrusu,
bizim bundan haberimiz yoktu" demeyesiniz,
7:173 yahut: "Aslında, önce (biz değil,) atalarımızdı Allahtan başkasına
tanrısal nitelikler yakıştıranlar; biz sadece onların izinden yürüyen bir
kuşağız; öyleyse, bâtılı ihdas edenlerin işlediklerinden dolayı bizi mi helak
edeceksin?" demeyesiniz.
7:174 İşte Biz de bu ayetleri böyle açık açık dile getiriyoruz ki (günah işlemiş
olanlar) belki (Bizden yana) dönerler.
7:175 Ve kendisine mesajlarımızı lütfettiğimiz halde onları bir kenara atan
kimsenin başına gelecek olanı anlat onlara: Şeytan yetişip yakalar onu ve o da,
başka niceleri gibi, vahim bir sapışla sapıp gider.
7:176 İmdi, Biz eğer dileseydik, onu ayetlerimizle yüceltir, üstün kılardık:
fakat o hep dünyaya sarıldı ve yalnızca kendi arzu ve heveslerinin peşinden
gitti. Bu bakımdan, böyle birinin durumu (kışkırtılan) bir köpeğin durumu
gibidir: öyle ki, onun üzerine korkutarak varsan da dilini sarkıtıp harlar,
kendi haline bıraksan da. Bizim ayetlerimizi yalanmaya kalkan kimselerin hali
işte böyledir. Öyleyse, bu kıssayı anlat, ki belki derin derin düşünürler.
7:177 Ayetlerimizi yalanlamaya kalkan toplumun hali ne kötüdür: çünkü
işledikleri haksızlıklar (sadece) kendilerini yıkıma götürür.
7:178 Allah kime yol gösterirse, gerçekten doğru yola erişen işte odur: Onun
sapıklık içinde bıraktığı kimselere gelince, büyük kayıp içinde olanlar da işte
böyleleridir!
7:179 Gerçek şu ki, Biz, cehennem için, kalpleri olup da gerçeği kavrayamayan,
gözleri olup da göremeyen, kulakları olup da işitmeyen görünmez varlıklardan ve
insanlardan çok canlar ayırmışızdır. Hayvan sürüsü gibidir bunlar; hayır hayır,
doğru yolu kavramakta onlardan da aşağı: Körcesine dalıp gitmiş olanlar işte
böyleleridir.
7:180 YETKİNLİK ve kusursuzluğa dair nitelikler (yalnızca) Allaha aittir.
Öyleyse, bu niteliklerle artık yalnız Allahı çağırın. Ve Onun niteliklerinin
anlamını eğip büken kimselerden uzak durun: Böyleleri yapıp-ettiklerinden ötürü
er geç cezalandırılacaklardır!
7:181 Yarattıklarımız arasında (başkalarına) doğru yolu gösteren ve onun
ışığında adaletle davranan insanlar da vardır.
7:182 Ama ayetlerimizi yalanlamaya kalkışan kimselere gelince; onları, ne olup
bittiğinden haberleri olmadan adım adım alçaltacağız:
7:183 çünkü onları bir süre kendi hallerine bıraksam bile, bilin ki Benim ince
tertibim çok sağlamdır!
7:184 Peki (çocukluğundan beri tanıdıkları) (bu) arkadaşlarında cinnetten eser
olmadığı hiç mi akıllarına gelmiyor. Oysa, o sadece açıktan açığa uyaran biri.
7:185 Peki, (Allahın) göklerdeki ve yerdeki mutlak egemenliğini, yarattığı bütün
o nesneleri hiç gözönüne almıyorlar mı? Ve (sormuyorlar mı kendilerine) ya vakit
erişip ecelleri gelmişse? Artık bundan sonra, başka hangi habere inanacaklar?
7:186 Allahın sapıklık içinde bıraktığı kimseler için yol gösterici yoktur.
Allah, onları körcesine sağa sola sendeleyip dururken o kurumlu azgınlıkları
içinde bırakacaktır.
7:187 (EY PEYGAMBER), sana Son Saatten soracaklar, "ne zaman gelip çatacak?"
diye. De ki: "Doğrusu, buna dair gerçek bilgi ancak Rabbimin katındadır. Onun
vaktini Ondan başka açığa vuracak kimse de yoktur. (O Saat) göklere ve yere
bütün ağırlığıyla çökecek ve sizi mutlaka umulmadık bir anda yakalayacak." Sana
sanki bu (sırr)ın ısrarla peşine düşmekle belli-belirsiz içsel bir bilgi elde
etmiş olman mümkünmüş gibi soracaklar. De ki: "Ona dair gerçek bilgi ancak Allah
katındadır; ne var ki, insanların çoğu (bundan) habersizdir."
7:188 (Ey Peygamber) de ki: "Allah dilemedikçe, kendime bir yarar sağlamak ya da
kendimden bir zararı uzaklaştırmak benim elimde değil. Eğer insan kavrayışının
ötesinde olanı bilseydim, muhakkak ki, bahtiyarlık adına ne varsa ondan payıma
daha çoğu düşerdi ve kötülük asla yaklaşamazdı bana. (Ama) ben sadece bir
uyarıcıyım ve inanan bir topluma iyi haberler getiren müjdeci".
7:189 SİZİ (hepinizi) bir tek candan yaratan, Ve (sevgiyle) kadına meyletsin
diye ona kendi özünden eş var edip çıkaran Odur. Öyle ki, o eşini kucaklayınca,
eşi (ilkin) hafif bir yük yüklenir ve taşır o yükü. Sonra (kadın) gün gelip
(çocuğun yüküyle) iyice ağırlaşınca, her ikisi birden Allaha, Rablerine
yalvarırlar: "Bize gerçekten kusursuz bir (çocuk) bahşedersen, muhakkak ki sana
şükreden kimselerden olacağız!"
7:190 Ama ne zaman ki O, kendilerine kusursuz bir (çocuk) bahşeder, hemen tutup
Onun bahşettiği şeyin dünyaya gelmesinde Ondan başla güçlere de bir paye
yakıştırmaya kalkarlar! Oysa, Allah, uluhiyetinde Ona ortak koştukları her
şeyden, herkesten çok yücedir.
7:191 Peki, bunlar hiçbir şey yaratmayan, tersine kendileri yaratılmış bulunan
varlıklara mı Allahla birlikte tanrılık yakıştırıyorlar?
7:192 Ne onlara ne de kendi kendilerine bir yardımda bulunamayacak olan
varlıklara mı?
7:193 Yol göstermeleri için yakarsanız size cevap verecek durumda olmayan
varlıklara mı? Onlara ister yakarın, ister karşılarında susun, sizin için fark
eden bir şey olmaz.
7:194 Allahtan başka çağırıp, sığındığınız şeylerin hepsi, hiç şüphe yok ki
tıpkı sizler gibi yaratılmış varlıklardır: eğer doğru sözlü kimselerdenseniz,
haydi onları çağırın da dualarınıza icabet etsinler!
7:195 Yürüyecek ayakları mı var peki onların? Tutacak elleri mi? Görecek
gözleri, işitecek kulakları mı var? De ki: "Haydi, Allaha ortak olarak
gördüğünüz bütün o varlıkları çağırın, bana karşı elinizden geleni ardınıza
koymayın ve böylece bana göz açtırmayın!
7:196 Doğrusu benim koruyucum bu kitabı indiren Allahtır; çünkü Odur dürüst
olanların koruyucusu.
7:197 Beri yandan, Onun yerine sığınıp çağırdığınız bütün o varlıklar ne size
yardım ulaştıracak güçtedirler ne de kendi kendilerine yardım edecek güçte;
7:198 onlara yol göstermeleri için yalvarsanız, işitmezler; sana baktıklarını
sanırsın, oysa görmezler."
7:199 SEN, insan fıtratının kabule yatkın olduğu yolu tut; iyi olanı emret;
bilgisiz kalmayı seçenleri kendi hallerine bırak.
7:200 Ve eğer Şeytandan (güç alan) bir kışkırtı seni (gözü kara bir öfkeye)
sürükleyecek olursa (hemen) Allaha sığın ve bil ki O her şeyi işiten, her şeyi
künhüyle bilendir.
7:201 Allaha karşı sorumluluk bilincine sahip olan kimseler, içlerinde Şeytanın
esinlediği karanlık bir kuruntu uyanacak olsa (Onu anıp) akıllarını başlarına
toplarlar ve hemen (olup biteni) açık bir biçimde kavramaya başlarlar,
7:202 kendi (inançsız) kardeşleri onları sapıklığa sürüklemek isteseler bile.
Sonra (doğru olan neyse, onu yapmaktan) geri kalmazlar.
7:203 Ve sen (ey Peygamber,) bir mucize getirmediğin zaman, bazıları: "Onu
(Allahtan) elde etmeye çalışsan ya!" derler. De ki: "Ben sadece Rabbim
tarafından bana vahyolunan her neyse, ona uyarım: bu (vahiy), inanmak isteyen
bir toplum için Rabbinizin katından bahşedilmiş bir kavrama yöntemi, bir yol
gösterici ve bir rahmettir.
7:204 Bunun içindir ki, Kuran okunduğu zaman ona kulak verin, sesinizi kesip
dinleyin onu, ki (Allahın) esirgemesiyle kuşatılasınız!"
7:205 Ve sen, (ey Peygamber), gönül alçaltarak, korku ve duyarlık içinde, sesini
yükseltmeden sabah akşam Rabbini an ve sakın umursamaz kimselerden olma.
7:206 Bil ki, Rabbine yakın olanlar Ona kulluk yapmaktan asla kibre kapılmazlar;
ve Onun sınırsız yüceliğini övgüyle anar ve (yalnızca) Onun önünde yere
kapanırlar.
« Önceki | Fihrist | Sonraki »