9:1 ALLAHTAN Ve Onun Elçisinden, kendileriyle adlaşma yapmış
bulunduğunuz, Allahtan başkasına ilahlık yakıştıran kimselere bir berâet, bir
yükümsüzlük bildirisidir bu.
9:2 (Duyur onlara:) "Yeryüzünde dört ay daha (serbestçe) dolaşın, fakat bilin
ki, asla Allahın gözetiminden kaçamazsınız; ve (yine bilin ki,) Allah hakkı
tanımaya yanaşmayan kimseleri, er geç utanç içinde bırakacaktır.
9:3 Ve yine Allahtan ve Onun Elçisinden bu Büyük Hac günü bütün insanlığa
(yapılmış) bir duyurudur şu: "Allahın Allahtan başkalarına tanrılık
yakıştıranlarla hiçbir bağlantısı yoktur; Onun Elçisinin de (öyle). Hal
böyleyken artık tevbe ederseniz, kendi iyiliğinize olacaktır bu; yok eğer (bu
fırsatı da) teperseniz, o zaman, bilin ki, Allahın gözetiminden asla
kurtulamayacaksınız!" Ve (bütün bunlardan sonra) sen (ey Peygamber), hakkı
inkara şartlanmış olan o kimselere çok çetin bir azabı müjdele.
9:4 Ancak, kendileriyle sizin (ey inananlar) bir andlaşma yapmış bulunduğunuz
Allahtan başkalarına tanrılık yakıştıranlar arasından size karşı
yükümlülüklerinde bundan böyle bir kusur işlemeyen ve size karşı kimseye arka
çıkmayan kimseler bu söylenenlerin dışındadırlar; öyleyse onlarla olan
andlaşmanıza, üzerinde anlaştığınız süre doluncaya kadar riayet edin. (Ve bilin
ki) Allah, yalnızca, kendisine karşı sorumluluk bilinci içinde olanları sever.
9:5 Ve (bu ölçülere uyarak geçirilen) haram aylar sona erince artık nerede
kıstırırsanız öldürün müşrikleri; tutsak edin; çevirip kuşatın; gözetlenebilecek
her yerde bekleyip gözetleyin onları. Ama eğer dönüp tevbe ederler, salâta
katılırlar ve arındırıcı yükümlülükleri yerine getirirlerse, artık bırakın
yollarına gitsinler: Çünkü, her halükarda Allah çok acıyıp-esirgeyen gerçek
bağışlayıcıdır.
9:6 Ve Allahtan başkalarına tanrılık yakıştıranlardan biri senin korumana
başvurursa, onu koruma altına al, olur ki (senden) Allahın sözünü işitip anla(yabili)r;
ve sonra onu, kendini güvenlik içinde hissedebileceği bir yere ulaştır; bu
(davranışın), onların (belki de yalnızca) (hakkı) bilmedikleri için (günah
işleyen) kimselerden olmaları ihtimalinden dolayıdır.
9:7 SİZİN (ey inananlar) Mescid-i Harâmın yakınında kendileriyle bir andlaşma
yapmış olduğunuz kimselerin dışında, Allahtan başkalarına tanrılık
yakıştıranların Allah ve Onun Elçisiyle bir andlaşma sağlamaları nasıl mümkün
olabilir ki? (Sizin andlaşma yaptıklarınıza gelince,) onlar size karşı dürüst
kaldıkları sürece siz de onlara karşı dürüst olun: çünkü, (unutmayın), Allah,
yalnızca, kendisine karşı sorumluluk bilinci taşıyanları sever.
9:8 (Başka) nasıl (olabilirdi ki?) Eğer (düşmanlarınız) size üstün gelselerdi
(size karşı) ne bir sorumluluk ne de bir koruma yükümlülüğü taşıyacaklardı.
Onlar size dilleriyle yaranmaya çalışıyorlar, ama kalpleriyle kötülüğünüzü
istiyorlar; zaten onların çoğu fasık kimselerdir.
9:9 Basit bir kazanç uğruna Allahın ayetlerini gözden çıkarıyor ve böylece Onun
yolundan dönü dönüveriyorlar: bakın, ne çirkin bütün bu yapageldikleri,
9:10 inanan kimseye karşı bu hiçbir sorumluluk, hiçbir koruma yükümlülüğü
tanımayarak (işleyip durdukları): doğru yoldan çıkıp çizgiyi aşanlar işte
böyleleridir.
9:11 Ama yine de tevbe eder, salâta katılırlar ve arınma için gerekli
yükümlülükleri yerine getirirlerse onlar da artık din kardeşleriniz sayılırlar:
Bakın, işte böyle açık açık ve ayrıntılı olarak dile getiriyoruz, bilmek
öğrenmek isteyen bir topluluk için, ayetlerimizi!
9:12 Fakat eğer bir andlaşma yaptıktan sonra andlarını bozar da dininizi
karalamaya kalkarlarsa, o zaman, (kendi) andlarına saygısı olmayan bu
sadakatsizlik timsali kimselerle savaşın, ki (o zaman) belki (azgınlıklarından)
vazgeçerler.
9:13 Andlarını bozan, Elçiyi sürüp çıkarmak için yapmadıklarını komayan ve size
ilkin kendilerini saldıran bir topluluğa karşı savaşmaktan geri mi duracaksınız?
Onlardan çekiniyor musunuz yoksa? Yoo, asıl çekinmeniz gereken Allahtır, eğer
(gerçekten) inanan kimseler iseniz!
9:14 Savaşın onlarla! Allah sizin elinizle cezalandıracak onları; hor ve hakir
kılacak; sizi de onlara karşı yardımıyla destekleyecek; ve inananların içlerini
ferahlatıp
9:15 kalplerindeki öfkeyi yatıştıracak. Ve Allah dilediğine merhametle yönelir
ve bağışlar; çünkü Allah doğru hüküm ve hikmetle edip-eyleyen mutlak ve sınırsız
bilgi sahibidir.
9:16 (Ey inananlar!) Allah, aranızdan, Allahtan, Onun Elçisinden ve Ona
inananlardan başka kimseden yardım gözlemeden (Onun yolunda) her türlü çabayı
gösterenleri ortaya çıkarmadan, kendi halinize bırakılacağınızı mı sanıyorsunuz?
Oysa, Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.
9:17 HAKKI inkar ettiklerine (tutum ve davranışlarıyla) bizzat kendileri
tanıklık edip dururken, Allahın mescidlerini ziyaret etmek yahut onarıp
gözetmek, Allahtan başkalarına tanıklık yakıştıran kimselerin işi değil. Onlar,
yapıp-ettikleri boşa gidecek olan kimselerdir; ateşe yerleşip kalacak olan
kimseler!
9:18 Allahın mescidlerini ziyaret etmek yahut onarıp gözetmek, ancak Allaha ve
ahiret gününe inanan, salâtında dosdoğru ve sürekli olan, arınmak için vermekle
yükümlü olduğu şeyi veren ve Allahtan başka kimseden korkup çekinmeyen kimselere
vergidir. Ve dolayısıyla, ancak böyleleri doğru yolda yürüyenler arasında olmayı
umabilirler!
9:19 (Bir tek) hacılara su vermeyi ve Mescid-i Harâmı onarıp-gözetmeyi, Allaha
ve ahiret gününe inanıp Allah yolunda elinden gelen her türlü çabayı gösteren
biri(nin üstlendiği görevler)le bir mi tutuyorsunuz? Bu (görevler) Allah katında
(hiç de) denk değildir. Ve Allah (bile bile) zulmeden topluluğa asla hidayet
etmez.
9:20 (Ama) inanan, zulüm ve kötülük diyarını terk eden ve Allah yolunda
mallarıyla, canlarıyla her türlü çabayı gösteren kimseler(e gelince,) Allah
katında en yüksek onur payesi onlarındır; ve onlardır, (sonunda) kazanacak olan!
9:21 Rableri onları kendi katından (doğup gelen) bir rahmetle (kendi)
hoşnutluğuyla ve (nihayet) kendilerini kesintisiz bir doyum ve mutluluğun
beklediği o hasbahçelerle müjdeliyor.
9:22 İçlerinde ebediyyen yerleşip kalacakları (bahçelerle). Demek ki, katında en
büyük ödülü koyan Allahtır!
9:23 SİZ EY imana erişenler! Hakkın inkarı eğer gönüllerinde imandan daha çok
yer tutuyorsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi (bile) dost ve yakın bilmeyin:
çünkü içinizden kimler ki onlarla dostluk kurarsa, (bilin ki), işte onlardır
kötülüğü seçen ve işleyen kimseler!
9:24 De ki: "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, mensup
olduğunuz oymak ya da boy, kazanıp (biriktirdiğiniz) mallar, kötüye gitmesinden
kaygılandığınız ticaret, hoşlandığınız konutlar size Allahtan ve Onun Elçisinden
ve Onun yolunda kavga vermekten daha gönül bağlayıcı geliyorsa, bekleyin o zaman
Allah iradesini açığa vuruncaya kadar; Ve (bilin ki,) Allah, günaha gömülüp
gitmiş bir topluluğa asla hidayet etmez".
9:25 Gerçekten de Allah, (sayıca az olduğunuz zaman) pek çok savaş meydanında
size yardım etmişti; ve Huneyn Gününde de, o sayıca çokluğunuzun sizi
kurumlandırdığı ama (tek başına) pek bir işinize yaramadığı o gün de (öyle
yapmıştı); çünkü yeryüzü, bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti de arkanızı
dönüp geri çekilmiştiniz:
9:26 Bunun üzerine, Allah, Elçisinin ve inananların içlerine katından bir
sükûnet indirmiş, görmediğin güçlerle donatmış ve hakkı inkara şartlanan
kimseleri azaba uğratmıştı ki, hakkı inkar edenlerin cezası da böyledir zaten!
9:27 Ama bütün bunlara rağmen, Allah dilediğini merhamet edip bağışlayacaktır;
çünkü Allah çok acıyan-esirgeyen gerçek bağışlayıcıdır!
9:28 SİZ EY imana erişenler! Bilin ki, Allahtan başkalarına tanrılık
yakıştıranlar düpedüz kirlenmiş kimselerdir; bu yüzden bu yıldan sonra artık
Mescid-i Harâma yaklaşmasınlar. Eğer yoksul düşmekten kaygı duyuyorsanız, o
zaman (bilin ki), Allah, dilerse sizi bolluk ve cömertliğiyle zengin kılacaktır:
Çünkü Allah mutlaka doğru hüküm ve hikmetle edip-eyleyen sınırsız bilgi
sahibidir!
9:29 (Ve) kendilerine (çok önceden) vahiy bahşedilmiş olduğu halde (gerçek
anlamda) Allaha da, ahiret gününe de inanmayan, Allah ve Onun Elçisinin
yasakladığını yasak saymayan, ve böylece (Allahın onlar için din olarak seçtiği)
hak dini din olarak benimseyip ona uymayan kimselerle savaşın; tâ ki, (savaş
yoluyla) baş eğdirilip kendi elleriyle bağışıklık vergisi ödeyinceye kadar.
9:30 YAHUDİLER: "Üzeyir Allahın oğludur" diyorlar; Hıristiyanlarsa: "İsa Allahın
oğludur" diyorlar. Bunlar, özleri itibariyle, böylelerinin geçmiş çağlarda hakkı
inkar edenlerin uydurduğu asılsız iddialara özenerek dillerine doladıkları
söylentilerdir! (işte şu bedduayı hak ediyorlar:) "Allah kahretsin onları!"
Zihnen nasıl da saptırılıyorlar!
9:31 Hahamlarını, rahiplerini, bir de Meryem oğlu Mesihi, Allahla beraber
rableri olarak gördüler; Oysa, Tek Tanrıdan başkasına kulluk etmekle emrolunmuş
değillerdi; (o Tek Tanrı ki,) Ondan başka tanrı yoktur, (O Tek Tanrı ki,)
sınırsız kudret ve izzetiyle, (böylelerinin) Onun tanrılığında bir pay
yakıştırdıkları her şeyden bütünüyle uzaktır, yücedir!
9:32 Allahın (yol gösterici) ışığını, laf kalabalığıyla söndürmek istiyorlar:
Fakat Allah (bunun gerçekleşmesine) izin vermeyecektir, çünkü O, ışığının olanca
aydınlığıyla yayılmasına irade etmiştir, hakkı inkar edenler bundan hoşlanmasa
da!
9:33 Odur, dinini bütün (bâtıl) dinlere karşı üstün kılmak üzere hidayeti ve hak
dini (yaymak göreviyle) Elçisini gönderen; Allahtan başkalarına tanrılık
yakıştıranlar bundan hoşlanmasalar da.
9:34 Siz ey imana erişenler! Bilin ki, hahamların, rahiplerin çoğu, insanların
mallarını haksızca yiyip yutuyor ve (onları) Allahın yolundan alıkoyuyorlar.
Fakat bütün o altın ve gümüşü toplayıp Allah yolunda harcamayanlar var ya,
(işte) onlara (sonraki hayat için) çok çetin azabı müjdele:
9:35 Bu (toplanıp saklanan altının, gümüşün) cehennem ateşinde kızdırılıp
onların alınlarının, böğürlerinin ve sırtlarının damgalanacağı Gün, (bu
günahkarlara:) "İşte, kendiniz için topladığınız hazineler!" denecek, "Şimdi
tadın bakalım, sarılıp sakladığınız hazinelerin (başınıza açtığı belanın)
tadını!"
9:36 BİLİN Kİ, Allahın nazarında ayların sayısı, Allahın gökleri ve yeri
yarattığı gün koyduğu ölçü uyarınca on ikidir; (ve) bunlardan dördü haram
aylardır; işte (Allahın)her zaman geçerli sapasağlam yasa(sı) budur. O halde, bu
(aylar) konusunda artık kendinize yazık etmeyin. Ve onlar sizinle nasıl topyekün
savaşıyorlarsa, siz de Allahtan başkalarına tanrılık yakıştıranlarla öyle
topyekün savaşın; ve bilin ki, Allah kendisine karşı sorumluluk bilincine sahip
olanlarla beraberdir.
9:37 (Aylara) ilave yapmak, (onların) hakkı tanımaktan kaçınma tavırları içinde
olsa olsa fazladan bir örnek, hakkı inkara yeltenenleri (daha da) saptıran bir
(vesile)dir. Bu (ilaveyi), ayların sayısını Allahın yasak kıldığı takvime
uyarlamak amacıyla bir yıl olumlayıp bir yıl yasak sayıyor ve böylece Allahın
yasak kıldığı şeyi (kendilerince) meşrulaştırmaya kalkışıyorlar. Kendi
yaptıkları (bu) kötülük güzel görünüyor onlara. Zaten Allah hakkı tanımaktan
kaçınan insanları doğru yola yöneltmez.
9:38 SİZ EY imana erişenler! Size ne oldu ki, "Allah yolunda savaşa çıkın" diye
çağrıldığınız zaman yere çakılıp kalıyorsunuz? Sonraki hayatı(n iyiliklerini)
gözden çıkarıp bu dünyadaki hayat(ın rahatlıklarıy)la mı kendinize doyum sağlama
peşindesiniz? Fakat bu dünyadaki hayatın verdiği haz ve doyum sonraki hayatın
vereceği yanında değersiz bir şeyden başka nedir ki!
9:39 (Bakın) eğer (Allah yolunda) savaşa çıkmazsanız, sizi çok çetin bir azapla
cezalandırıp yerinize başka bir topluluk getirir; ki böyle yapmasında Ona hiçbir
şekilde engel olamazsınız: çünkü Allahın, her şeyi irade ve takdir etmeye gücü
yeter.
9:40 Eğer siz Elçiye yardım etmezseniz, o zaman (bilin ki) ona (yine) Allah
(yardım edecektir, tıpkı,) o hakkı inkara şartlanmış olan kimseler onu yurdundan
sürüp çıkardıkları zaman yardım etti(ği gibi); (ki o gün) (o yalnızca) iki
kişiden biriydi: ve bu iki kişi (saklandıkları) mağaradayken Elçi arkadaşına:
"Üzülme" dedi, "Allah bizimle beraberdir". Ve derken Allah ona katından bir
sükûnet/bir güven duygusu bahşetti, onu sizin göremeyeceğiniz güçlerle
destekledi ve (böylece,) hakkı inkara şartlanmış olanların dâvâsını bütünüyle
yere düşürdü, Allahın dâvâsı ise (böylece her zamanki gibi) üstün ve yüce kaldı:
çünkü Allah, kudretçe en üstün, hüküm ve hikmetçe en uludur.
9:41 (Sizin için) kolay da olsa zor da olsa, savaşa çıkın; ve mallarınızla,
canlarınızla Allah yolunda yürekten çaba gösterin; (çünkü) eğer bilirseniz, bu
sizin kendi iyiliğiniz içindir!
9:42 Ortada umulmadık türden bir kazanç ve kolay bir sefer (umudu) olsaydı, (ey
Peygamber) kuşkusuz, arkadan gelirlerdi; fakat çıkılacak yol onlara çok uzun
geldi. (Bu yetmiyormuş gibi), bir de (ey inananlar, sizin dönüşünüzden sonra) o
(sefere katılmayan) kimseler, Allaha yemin edip (bu yalan yeminle) kendilerini
tehlikeye sokarak: "Gücümüz olsaydı, mutlaka sizinle beraber çıkardık"
diyecekler: Oysa Allah, onların düpedüz yalan söylediklerini elbette biliyor.
9:43 Allah seni affetsin (ey Peygamber)! Daha kimin doğru söylediği senin için
(iyice) ortaya çıkmadan ve sen (kimler) yalancı (iyice) tanımadan, niçin (evde
kalmaları yolunda) onlara izin verdin?
9:44 Allaha ve Ahiret Gününe (yürekten) inananlar kendilerini (Allah yolunda)
mallarıyla, canlarıyla cihad etmekten bağışık tutmanı senden istemezler. Ve
zaten kendisine karşı kimin sorumluluk bilincine sahip olduğu konusunda Allah
mutlak bilgi sahibidir.
9:45 Yalnızca, Allaha ve Ahiret Gününe (yürekten) inanmayanlar senden bağışıklık
isterler; ve bir de kendilerini şüphe ve tereddüdün eline kaptırıp da
kararsızlık içinde bir o yana bir bu yana gidip gelenler.
9:46 Çünkü, (gerçekten seninle sefere) çıkmak isteselerdi, elbette, bunun için
bir hazırlık yaparlardı: zaten Allah onların kalkış tarzlarını beğenmedi ve bu
yüzden onları (seferden) alıkoydu; Ve kendilerine: "Peki, (sizler de)
evlerinizde oturun bakalım, (öteki) oturanlarla beraber" denildi.
9:47 Bu (münafıklar) sizinle beraber (siz ey inananlar) sefere çıksalar da,
aranıza nifak sokmaktan başka bir şey yapmayacaklar ve içinizde kendilerine
kulak verenler olduğunu görüp aranıza fitne sokmak amacıyla saflarınıza
sokulacaklardı; ne var ki, Allah kötülük peşinde olanlar hakkında eksiksiz bilgi
sahibidir.
9:48 Aslında onlar bundan önce de fitne çıkarmaya çalışmışlar ve sana karşı (ey
Peygamber) türlü türlü düzenler kuragelmişlerdi, tâ ki onların hiç hoşuna
gitmese de hak vahyedilip Allahın yargı ve iradesi kendini gösterinceye kadar.
9:49 Ve onların arasında, "(Evde kalmam için) bana izin ver; beni böylesine
çetin bir sınava sokma!" diyen (niceleri) vardı. Ama işte (tam da böyle bir
istekte bulunmakla sınavı zaten başından kaybetmiş ve) kötülüğün ayartısına
yenik düşmüş oldular; ve (bunun bir sonucu olarak da) bilin ki, cehennem, hakkı
tanımaktan kaçınanların hepsini er geç kuşatacaktır.
9:50 Senin başına iyi bir hal gelse, (Ey Peygamber), bu onları eseflendirir; ama
başına bir musibet gelse, (kendi kendilerine): "Biz önceden bizim (için gerekli)
tedbirleri almıştık!" derler; ve sevinç içinde dönüp giderler.
9:51 De ki: "Bizim başımıza, asla Allahın bizim için yazdığından başka bir şey
gelmez! O bizim yüceler yücesi Efendimizdir; o halde, inanalar (yalnızca) Allaha
güvensin!"
9:52 De ki: "Bize (olması mümkün) iyiler iyisi iki şeyden birisi değil de, ille
de (kötü) bir şey olmasını mı umup gözlüyorsunuz? Fakat, bilin ki, sizin kadar
biz de gözlüyoruz, Allahın (ya) kendi katından ya da bizim elimizle sizi bir
azaba uğratmasını! O halde, umutla gözleyin; bilin ki, biz de sizinle birlikte
gözleyeceğiz!"
9:53 De ki: "(Allah uğruna olduğu görüntüsü altında) ister gönüllü harcayın,
ister gönülsüzce: bu sizden asla kabul edilmeyecektir; çünkü siz kötülüğe
gömülüp gitmeye niyetli bir topluluksunuz!"
9:54 Onların yaptığı harcamaların kendilerinden (bir iyilik olarak) kabul
edilmesinde biricik engel, onların Allahı ve Onun Elçisini tanımaktan kaçınır
bir eğilim göstermeleri, (dolayısıyla) namaza ancak üşene üşene katılmaları ve
(iyi amaçlar için) ancak gönülsüzce harcamalarıdır.
9:55 Öyleyse, onların geçici servetleri yahut çocukları(nın çokluğundan
duydukları doyum) sakın seni imrendirmesin: Allah bütün bunlarla dünya hayatında
onlara sadece azap vermek ve canlarının hakkı (hâlâ) inkar edip dururlarken
çıkmasını istemektedir.
9:56 Sizden olmadıkları, fakat (sadece) korkunun yönlendirdiği bir topluluk
oldukları halde Allaha yeminle sizden olduklarını söylerler:
9:57 (oysa) (yeryüzünde) sığınacak bir yer yahut bir mağara, bir kovuk
bulabilselerdi önünü ardını düşünmeden panik içinde dönüp oraya başlarını
sokarlardı.
9:58 Ve onların arasında (ey Peygamber,) Allah için sunulan şeylerin
(dağıtımında) sana dil uzatanlar var: onlardan kendilerine bir şey verilirse
memnunlukla karşılarlar; ama bir şey verilmediğini görseler, işte o zaman
öfkeden neredeyse deliye dönerler.
9:59 Oysa, Allahın kendilerine verdiği Onun Elçisinin de verilmesini (sağladığı)
şeylerle yetinip hoşnut olsalardı ve "Allah bize yeter! Allah, bolluk ve
bereketinde bize (dilediğini) verecektir; Onun Elçisi ise bize verilmesini
(sağlayacaktır); doğrusu, biz umutla ve yürekten Allaha yönelmişiz," deselerdi,
(bu onlar için elbette daha iyi olurdu.)
9:60 Allah için sunulan şeyler, yalnızca yoksul ve düşkünler, bu konuyla
ilgilenen görevliler, kalpleri kazanılacak olan kimseler içindir; ve insanları
boyunduruklarından kurtarmak için; ve borçlarını ödeyemeyecek durumda olanlar
için; ve Allah uğruna girişilebilecek her türlü çaba için ve yolda kalmış
kimseler için: bu, Allahtan (uyulması zorunlu) bir yönergedir; çünkü Allah,
doğru hüküm ve hikmetle yön gösteren mutlak ve sınırsız bilgi sahibidir.
9:61 (HAKKIN düşmanları) arasında "O her söze kulak veriyor" diyerek Peygamberi
yerip kınayanlar var. De ki: "(Evet,) o, hakkınızda hayırlı olanı (duyup
dinlemek için) kulaklarını açık tutuyor. Allaha inanıp müminlere güveniyor;
(çünkü) içinizde imana erişenler için (Allahın) rahmeti(nin bir tecellisi)dir o.
Ve Allahın Elçisini yerip kınayan o kimselere gelince, (öte dünyada) pek çetin
bir azap bekliyor böylelerini.
9:62 (O ikiyüzlüler) sizi hoşnut bırakmak için (iyi niyetle edip-eyledikleri
konusunda) yüzünüze karşı Allaha yemin ederler. Oysa, eğer gerçekten inanmış
olsalardı, başka herkesten önce Allahı ve Onun Elçisini hoşnut etmeye
çalışmaları gerekirdi!
9:63 Hem bilmiyorlar mı ki, Allaha ve Onun Elçisine karşı koyan kimseyi, içinde
ebediyyen kalacağı cehennem ateşi beklemektedir? En vahim alçalma da budur
zaten.
9:64 Münafıklar(dan bazıları), kendilerine karşı (bir delil olmak üzere),
kalplerinde gizleyip durdukları (gerçek) niyeti açığa vuracak (yeni) bir surenin
indirilmesinden tasalanıyorlar. De ki: "Siz alay ededurun bakalım! Nasıl olsa
Allah, tasalandığınız asıl şeyi er geç açığa vuracak!"
9:65 Yine de, onlara soracak olsan mutlaka şöyle cevap verirler: "Yarenliğe
kaptırmıştık kendimizi, (kelime) oyun(u) yapıyorduk, hepsi bu". De ki: "Allahla,
Onun ayetleriyle, Onun Elçisiyle mi alay edip eğleniyordunuz siz?
9:66 (Boşuna anlamsız) mazeretler ileri sürmeyin! Böylece sizler düpedüz hakkı
inkar etmiş oldunuz, hem de (ondan yana) inancınız(ı açıkladık)dan sonra!" (Bu
olayla ilgi derecesine göre) içinizden bir kısmınızın günahını bağışlasak bile,
suça gömülüp gitmelerinden ötürü, ötekileri azaba uğratacağız.
9:67 İkiyüzlülerin, erkek-kadın, hepsi aynı türden, aynı yapıda kimselerdir:
kötü/eğri olanın yapılmasını öğütler, iyi/doğru olanın yapılmasını önlerler. Ve
(iyi olanı yapmaya) asla yanaşmazlar. Allaha karşı umursamazdırlar; bu yüzden
Allah da onları gözden çıkarır. Gerçekten günaha gömülüp gitmiş olanlar da işte
bunlar, bu ikiyüzlü kimselerdir!
9:68 Hem erkek ve kadın münafıklara, hem de hakkı açıktan açığa inkar edenlere
Allah, içinde yerleşip kalacakları cehennem ateşi vaad etmiştir; onların payına
düşecek olan budur. Çünkü Allah onları lânetlemiştir; ve sürüp gidecek bir azap
beklemektedir onları.
9:69 (Onlara de ki: "sizler de) sizden önce yaşayıp gitmiş (münafık) kimseler
gibisiniz. Onlar kuvvetçe sizden daha güçlü, servetçe daha zengin ve sayıca daha
kalabalıktılar; onlar (bu dünyadan) kendi paylarını aldılar; siz de kendi
payınızı alıp yararlandınız; tıpkı sizden öncekilerin kendi paylarını aldıkları
gibi: Ve işte siz de, tıpkı onlar gibi, çürük ve asılsız davalara dalıp
gittiniz. (Geçmişte de, gelecekte de) işte bu tür kimselerdir, yapıp-ettikleri
bu dünya hayatında da öte dünyada da boşa gitmiş olanlar; ve işte böyleleridir,
kaybedenler!
9:70 O halde, iç göz önüne almazlar mı, kendilerinden öncekilerin başına
gelenleri? Nûh toplumunun (başına gelenleri), 'Âd ve Semûd toplumlarının,
İbrahim toplumunun, Medyen halkının ve yıkılıp giden bütün o şehirlerin (başına
gelenleri)? Bunların hepsine, kendi (içlerinden çıkarılan) elçiler, hakkı ortaya
koyan apaçık delillerle gelmişlerdi, (fakat bu toplumlar onlara karşı çıktılar:)
dolayısıyla, Allah değildi (azabıyla) onlara zulmeden; onların bizzat
kendileriydi kendilerine zulmeden.
9:71 ERKEK ve kadın müminlere gelince, onlar birbirlerinin yakınlarıdırlar:
(hep) iyi ve doğru olanın yapılmasını özendirir, kötü ve zararlı olanın
yapılmasına engel olurlar; ve onlar namazlarında kararlı ve devamlıdırlar,
arındırıcı yükümlülüklerini yerine getirir, Allaha ve Onun Ekçisine yürekten
bağlılık gösterirler. İşte bunlardır, Allahın rahmetiyle kuşatacağı kimseler:
muhakkak ki, doğru hüküm ve hikmetle yargılayan en yüce iktidar sahibidir Allah!
9:72 İnanan erkeklere ve kadınlara, içinde yerleşip kalacakları, içlerinde
derelerin, ırmakların çağıldadığı hasbahçeler vaat etmiştir O; ve o esenlik dolu
ebedî bahçelerde güzel ve ferah evler: Ve hepsinden daha üstünü de: Allahın
hoşnutluğu, hoşça kabulü, işte budur, en büyük/en yüce bahtiyarlık!
9:73 EY PEYGAMBER! Hakkı inkar edenlerle ve münafıklarla yılmadan savaş; ve
onlara karşı kararlı ve ödünsüz davran, ki (pişman olup tevbe etmezlerse)
varacakları yer cehennemdir; ne kötü bir duraktır orası!
9:74 (İkiyüzlüler, kötü) bir şey söylemedikleri konusunda Allaha yemin
ediyorlar; oysa, onların hakkı inkara varan bir söz sarf etmiş oldukları ve
(böylece,) önce Allaha teslimiyetlerini ifade edip sonra da hakkı inkar etmiş
oldukları bilinen bir şey: böyle yaparken onlar, ulaşamayacakları bir amaç
peşindeydiler. Allahın ve Onun lütuf ve cömertliği sayesinde Elçisinin
kendilerini (ruhen ve manevî olarak) zengin ve yetkin kılmasından başka bir hata
(ya da eksiklik) bulamazlardı (dinde). Bundan sonra, eğer pişman olup tevbe
ederlerse, bu onların kendi iyiliklerine olacaktır; ama yüz çevirirlerse, Allah
onları hem bu dünyada hem de öte dünyada pek çetin bir azaba uğratacak; ve onlar
da bu dünyada kendilerine ne bir koruyucu ne de bir yardımcı bulabileceklerdir.
9:75 Ve onlar arasında, "Doğrusu, eğer Allah bize cömertliğinden (bir şeyler)
bahşederse, kuşkusuz biz de hayır için harcar (sadaka verir) ve hiç kuşkusuz
dürüst ve erdemli kimselerden oluruz!" diye Allaha yemin edenler var.
9:76 Fakat böyleleri, daha Allah cömertliğiyle kendilerine (bir şey) verir
vermez, hemen ona hasisçe sarılır, (ettikleri bütün o yeminlerden) inatla geri
dönerler.
9:77 Bunun üzerine Allah da, Kendisiyle karşılaşacakları Güne kadar içlerinde
taşıyacakları bir nifakı sokar onların yüreklerine. Bu, onların, Allaha
verdikleri sözü yerine getirmekten geri durmaları ve yalan söylemeyi alışkanlık
haline getirmeleri yüzündendir.
9:78 Bilmiyorlar mı ki, onların (bütün o) sırlarından, (bütün o) gizli
görüşmelerinden Allahın haberi var? (Ve yine bilmiyorlar mı ki,) Allah, insan
idrakini aşan şeyler hakkında eksiksiz bilgi sahibidir?
9:79 (Bu münafıklar) Allah yolunda hem vermekle yükümlü olduğunuzdan fazlasını
veren müminlere, hem de (mevcut) güçlerinin elverdiği (mütevazi şeylerin)
dışında verecek şey bulamayan müminlere dil uzatan ve onlarla alay eden
kimselerdir. Allah onların bu alay ve küçümsemelerini onlara geri çevirecektir;
nitekim pek çetin bir azap beklemektedir onları.
9:80 (İmdi,) onların bağışlanmaları için (Allaha) ister dua et, ister etme,
(hiçbir şey fark etmeyecektir; çünkü) onlar için istersen yetmiş kez af dile,
Allahı ve Onun Elçisini inkâra yeltenmelerinden ötürü Allah onları
bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, böylesine kötülüğe batmış bir topluluğu doğru
yola çıkarmaz.
9:81 GERİDE bırakılan bu (münafık) kimseler, Allah Elçisinin (sefer için
ayrılmasının) ardından kendilerinin savaştan uzak kalmalarına sevindiler; çünkü
Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşmak düşüncesi bunların hoşuna gitmiyor
ve (hatta birbirlerine) "Bu sıcakta savaşa çıkmayın!" diyorlardı. De ki:
"Cehennem ateşi çok daha sıcaktır!" Tabii, eğer bu gerçeği kavrayabilirlerse!
9:82 Bundan böyle artık az gülsün onlar, çünkü kazandıklarından ötürü çok
ağlayacaklar.
9:83 Bundan sonra Allah seni olur ki onlardan bazılarıyla yüz yüze getirirse ve
onlar da (seninle birlikte savaşa) çıkmak için iznini isterlerse, (onlara) de
ki: "Bundan böyle benimle asla (sefere) çıkmayacak ve benimle hiçbir düşmana
karşı savaşmayacaksınız! Madem, bir kere evde oturup kalmayı yeğlediniz, öyleyse
artık oturup kalmaya devam edin, geride kal(mak zorunda ol)anlarla beraber!"
9:84 Ve onlardan ölen kimsenin asla namazını kılma; mezarı başında da durma
sakın: çünkü onlar Allahı ve Onun Elçisini inkâra yeltendiler ve bu günah içinde
öldüler.
9:85 (O halde) onların dünyevi zenginlikleri ve çocukları(nın çokluğundan
umdukları bahtiyarlık) seni imrendirmesin: Allah bütün bunlarla bu dünya
(hayatın)da onlara azap etmek ve canlarının hakkı inkâr tutumu içinde çıkmasını
(sağlamak) istiyor.
9:86 (Gerçekten de hakkı inkâr ediyor onlar:) çünkü vahiy yoluyla: "Allaha
inanın ve Onun Elçisiyle beraber (Onun yolunda savaşın" diye çağrıldıklarında,
onlardan (savaşa katılmaya) pekâlâ güç yetirebilecek durumda olanlar (bile),
"bizi bırak, evde kalanlarla birlikte kalalım" diyerek senden izin istediler.
9:87 Geride kalanlarla birlikte olmayı yeğlediler ve bu yüzden de onların
kalpleri mühürlendi; öyle ki, artık hakkı kavrayamazlar.
9:88 Oysa, Elçi ve onunla aynı inancı paylaşan herkes (Allah yolunda)
mallarıyla, canlarıyla zorlu çabalar ortaya koymaktadır; işte (öte dünyada) en
üstün armağanlara kavuşacak olan kimseler böyleleridir; sonu gelmez bir
mutluluğa erişecek kimseler de bunlardır!
9:89 Allah, içlerinde derelerin, ırmakların çağıldadığı, yerleşip sonsuza kadar
yaşayacakları hasbahçeler hazırlamıştır onlar için; işte en büyük bahtiyarlık
budur!
9:90 VE BU ARADA savaşta bağışık tutulmaları yönünde arzedilecek bir takım
özürleri olan bedevîler (Elçiye) geldiler; Allahı ve Onun Elçisini yalanlamaya
kalkışanlarsa (sadece) evde kalmakla yetindiler. Hakkı inkara yeltenen
böylelerine pek çetin bir azap gelip çatacak.
9:91 Zayıflar, hastalar ve (kendilerine savaş için donanım sağlama) imkanına
sahip olmayanlar, Allaha ve Onun Elçisine karşı içtenlik sahibi oldukları
sürece, sorumlu tutulmayacaklardır; iyilik yapanları sorumlu tutmak için bir
sebep yoktur; çünkü Allah çok acıyıp esirgeyen gerçek bağışlayıcıdır.
9:92 Ve sana, kendilerine binek sağlaman için başvurduklarında, "Sizi bindirecek
bir şey bulamıyorum" dediğin zaman, bu yolda harcayacak imkanları olmadığı için
üzüntüden gözleri yaşararak dönüp gidenler de sorumlu tutulmayacaktır.
9:93 Yalnızca, (savaşa katılmak için) her bakımdan müsait ve varlıklı oldukları
halde senden (katılmamak yönünde) izin isteyenler haklı olarak kınanıp sorumlu
tutulabilir. Böyleleri evde kalanlarla birlikte oturmayı yeğlediler; Allah da bu
yüzden onların kalplerini mühürledi; öyle ki, artık (ne yaptıklarını)
bilmiyorlar.
9:94 (Ve) onlar, (seferden) döndüğünüzde size bahaneler arzedecekler! De ki:
"(Asılsız) özürleri ileri sürmeyin, (çünkü) size inanmıyoruz: Allah bize
hakkınızda gerekli bilgiyi vermiş bulunuyor zaten. (Bundan sonraki)
yapıp-ettiklerinize bakacak Allah; ve Onun Elçisi (de öyle); sonunda,
yaratıkların görüş ve algı alanı dışında kalan şeyleri de, onların duyu ve
tasavvur yoluyla tanıklık edebilecekleri şeyleri de bütün gerçeğiyle bilen Onun
karşısına çıkarılacaksınız; Ve O sizin (hayatta) ne yapıp-ettiğinizi tam olarak
kavramanızı sağlayacak".
9:95 (Ey inananlar,) onlara döndüğünüzde, kendilerini rahat bıraksanız diye,
sizi temin etmek için Allaha yemin edecekler. O halde, bırakın peşlerini, çünkü
tiksinti veren kimselerdir onlar; ve yapageldiklerinden ötürü varacakları yer
cehennemdir onların.
9:96 Sizi hoşnut etmek için yemin edeceklerdir; ama siz onlardan hoşnut olsanız
(bile) (bilin ki), Allah günahkar bir topluluktan asla hoşnut kalmayacaktır.
9:97 Bedevîler (arasındaki ikiyüzlüler) hakkı tanımaktan kaçınma tavırlarında ve
ikiyüzlü davranışlarında (yerleşik insanlardan) daha ısrarlıdırlar; ve Allahın,
Elçisine indirdiği öğretinin sınırlarını görmezden gelmek, (başkalarına göre)
onlardan daha çok beklenen bir haldir. (Allah böyle diyorsa, bu böyledir) çünkü
Allah her hükmünde ince-derin bir gerçeğe işaret eden mutlak ve sınırsız bilgi
sahibidir.
9:98 Ve (yine) bedevîler arasında (Allah yolunda) harcadığı her şeye kayıp
gözüyle bakan ve (ey inananlar,) sizin darlık ve sıkıntıya düşmenizi bekleyenler
var; (fakat) darlığa, sıkıntıya düşecek olan onlardır; çünkü Allah her şeyin
özünü, iç yüzünü bilen, olup biten her şeyi işitendir.
9:99 Ama bedevîler arasında, Allaha ve Ahiret Gününe inanan, (Allah yolunda)
harcadıklarını, kendilerini Allaha yaklaştıran ve Elçinin dualarında
anılmalarını sağlayan vesileler olarak görenler de var. Bakın işte bu, (Allahın
onlara) yakınlık (göstermesi) için gerçek bir vesile olacaktır; (çünkü) Allah
onları rahmetiyle kuşatacaktır: gerçek şu ki, Allah çok acıyıp-esirgeyen gerçek
bağışlayıcıdır!
9:100 Zulüm ve kötülüğün egemen olduğu diyardan göç edenler ile Din'e sahip
çıkan ve koruyanların ilklerine, önde gelenlerine ve bir de iyilik/doğruluk
(yolun)da onları izleyenlere gelince, Allah onlardan hoşnuttur; onlar da
Allah'tan. Ve O, onlar için içlerinde yerleşip sonsuza kadar yaşayacakları,
derelerin, ırmakların çağıldadığı hasbahçeler hazırlamıştır: İşte en büyük
bahtiyarlık budur!
9:101 Ne var ki, bedevîler arasında ikiyüzlüler ve (Peygamber'in) şehrinde
yaşayanlar arasında da ikiyüzlülüğünü küstahlığa vardıranlar var. Sen onları
(her zaman) tanımıyorsun. Ama Biz onları biliyoruz. Onlara (bu dünyada) iki kat
azap vereceğiz; (öte dünyada ise) onlar çok (daha) zorlu bir azaba terk
edilecekler.
9:102 Bir de, iyi davranışlarını kötü olanlarla karıştırdıktan sonra
günahlarının farkında olan başkaları (var): Allah'ın onların tevbelerini kabul
etmesi umulabilir. Çünkü Allah, hiç şüphesiz, çok acıyıp-esirgeyen gerçek
bağışlayıcıdır.
9:103 Bunun içindir ki, (ey Peygamber, bundan sonra artık) onların mallarından
Allah için sundukları şeyleri kabul et, ki belki bunu yapmakla onların salah
bulmalarına, arınmalarına önayak olursun. Ve onlar için dua et; çünkü senin duan
onlar için bir huzur (vesilesi) olacaktır. (Ve bütün bunların da üstünde bil
ki,) Allah her şeyin-herkesin özünü bilen mutlak bilgi sahibi olarak olup-biten
her şeyi işitmektedir.
9:104 Bilmiyorlar mı ki, kullarının tevbelerini kabul eden Allah'tır; O'nun için
sunulan şeyleri kabul eden de O. (Evet, bilmiyorlar mı ki kendisine yürekten
yönelen, sığınan herkesi) acıması-esirgemesiyle kuşatıp tevbeleri kabul eden
Allah'tır?
9:105 Ve (ey Peygamber, onlara) de ki: "Yapın (yapmak istediğinizi)! Allah
yapıp-ettiklerinizi görüyor; O'nun Elçisi de (görüyor), inananlar da: (nasıl
olsa) sonunda, insanın hem görüş ve kavrayış alanı dışında kalan âlemi, hem de
duyuları ve tasavvurlarıyla tanıklık edebileceği âlemi bütün gerçeğiyle bilen
Allah'ın huzuruna çıkarılacaksınız. Ve o zaman O, sizin yapageldiğiniz şeyleri
(bütün gerçeğiyle) görüp anlamanızı sağlayacak".
9:106 Bir de, (durumlarının ne olacağı) Allah'ın yargı ve iradesine kalmış olan
başka bir kısım insanlar (var ki), bunları (Allah) ya azaplandıracak ya da yine
acıması-esirgemesiyle yönelecektir onlara. Çünkü Allah doğru hüküm ve hikmetle
yargılayan mutlak ve sınırsız bilgi sahibidir.
9:107 VE (birtakım) zararlı eylemlerde bulunmak, dinden çıkmayı örgütlemek,
müminler arasına ayrılık sokmak ve başından beri Allah ve O'nun Elçisi'ne karşı
savaş tavrı içinde bulunanlara bir gözetleme yeri sağlamak için (ayrı) bir mâbed
kuran (münafık)lar (var). Bunlar (ey inananlar, size) muhakkak ki, şöyle yemin
edecekler: "Biz (bununla) sadece iyilerin iyisini yapmak istemiştik!" Oysa,
Allah onların yalancılar olduğuna (Bizzat) tanıktır.
9:108 Böyle bir yere asla adımını atma! İçine adım atacağın en uygun mescid,
daha ilk günden beri Allah'tan yana sağlam bir bilinç ve duyarlık temeli üstünde
yükseltilen mescittir. (Öyle bir mescid ki) orada arınmak isteğiyle dolup taşan
adamlar vardır, (ki zaten) Allah (da) kendini arındıranları sever.
9:109 O halde, hangisi daha iyidir? Yapısını Allah'a karşı sağlam bir sorumluluk
bilinci ve O'nun hoşnutluğu(nu kazanma çabası) üzerinde yükselten mi; yoksa
yapısını kaygan bir yar kenarına kuran ve sonra da onunla beraber yuvarlanıp
cehennem ateşini boylayan mı? Allah (bile bile) kötülük yapan topluluğu doğru
yola yöneltmez:
9:110 böylelerinin kurduğu mescid, içlerini paralayıp onları tüketinceye kadar
kalplerinde bir şüphe ve huzursuzluk kaynağı olmaktan öteye gitmeyecektir.
(Hatırlayın ki, bunu böylece açıklayan) Allah her hükmüyle ince-derin bir
gerçeğe işaret eden mutlak ve sınırsız bilgi sahibidir.
9:111 BİLESİNİZKİ, Allah yolunda savaşan, öldüren ve öldürülen müminlerden Allah
canlarını mallarını satın almıştır; hem de karşılığında onlara cenneti vaad
ederek: Bu O'nun, yerine getirilmesini Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da bizzat
güvence altına aldığı gerçek bir vaattir. Kimdir verdiği sözü Allah'tan iyi
tutan? Sevinin öyleyse, O'nunla böyle bir alış veriş yaptığınız için; çünkü
budur en büyük bahtiyarlık!
9:112 (Bu, ne zaman bir günah işleseler, hemen) tevbe ve pişmanlık içinde
Rablerine yönelen kimselerin (bahtiyarlığıdır); O'na (yürekten) kulluk
edenlerin; O'nu (coşkuyla) övenlerin; ve (O'nun hoşnutluğunu) aramaya
durmaksızın devam edenlerin; ve (O'nun önünde) eğilen, O'nun önünde hürmet ve
tazimle yere kapananların; doğru ve güzel olanın yapılmasını önerip, eğri ve
kötü olanın yapılmasına engel olanların; ve Allah'ın koyduğu sınırları
gözetenlerin (bahtiyarlığı). Öyleyse, (ey Peygamber, Allah'ın bu vaadiyle)
müjdele, bütün o müminleri.
9:113 (GÜNAH içinde ölen) kimselerin cehennemlik olduğu kendilerine
açıklandıktan sonra, yakın akraba olsalar bile, Allah'tan başkasına tanrılık
yakıştıran kimselerin bağışlanmasını dilemek artık ne Peygamber'e yaraşır, ne de
imana erişenlere.
9:114 İbrahim'in (buna benzer bir durumda) babasının bağışlanması için yaptığı
duaya gelince, bu sadece o'nun berikine (daha sağlığında) vermiş bulunduğu bir
söze dayanıyordu. Ama o'na berikinin Allah'ın düşmanı olduğu açıklandığı zaman
(İbrahim) ondan hemen kopup uzaklaştı. Zaten İbrahim çok ince ruhlu, yumuşak
huylu biriydi.
9:115 Ve Allah bir topluluğu -onlara doğru yolu gösterdikten sonra (bile)-
sakınıp gözetecekleri şeyler konusunda kendilerini (bütünüyle) aydınlatmadan
asla sapıklıkla suçlamaz. Gerçek şu ki, Allah her şeyi aslıyla ve bütünüyle
bilir.
9:116 Şüphe yok ki, göklerin ve yerin egemenliği yalnızca Allah'ındır: hayatı
bahşeden de, ölümü takdir eden de (yalnız) O'dur; ve Allah'tan başka sizi
koruyabilecek, size yardım edebilecek kimse yoktur.
9:117 GERÇEK ŞU Kİ, Allah acıması-esirgemesiyle Peygamber'e ve sıkıntılı bir
zamanda -hem de içlerinden bir kısmının kalpleri neredeyse kaymak üzereyken- ona
bağlı kalıp zulmün ve kötülüğün egemen olduğu diyardan göç edenlere ve Din'e
sahip çıkıp ona kol kanat gerenlere teveccüh etti. Sonra, bir kere daha:
acıması-esirgemesiyle (Allah) onlara teveccüh etti. Çünkü O, gerçekten onlara
karşı çok merhametli ve çok şefkatlidir.
9:118 Ve (yine acıyıp-esirgeyerek, inananların içinden) bozguncu telkinlere
kapılan o üç (grup insana) da teveccüh etti; o kadar ki, bütün genişliğine
rağmen yeryüzü onlara (çok) dar gelmeye başladı ve içleri daraldı da Allah'tan
başka sığınacak kimse olmadığını anladılar; ve bunun üzerine O da yine
merhametle onlara yöneldi, ki pişmanlık duyup tevbe etsinler: çünkü, (kendisine
yürekten yönelen, sığınan herkesi) acıması-esirgemesiyle kuşatıp tevbeleri kabul
eden yalnızca Allah'tır.
9:119 SİZ EY imana erişenler! Allah'a karşı sorumluluk bilincinden uzaklaşmayın
ve hep doğru sözlü kimselerden olun!
9:120 (Peygamber) şehrinin halkına da, onların çevresinde (yaşayan) bedevîlere
de (seferde) Allah'ın Elçisi'ne katılmaktan kaçınmak ve kendi canlarını
o'nunkinden fazla gözetmek yaraşmaz. Çünkü, onlar Allah yolunda ne zaman
susuzluk, yorgunluk ya da açlık çekseler; ne zaman hakkı inkar edenleri şaşırtan
bir adım atsalar; ve ne zaman başlarına gelmesi mukadder olan şeye düşman eliyle
uğratılsalar (sonuç ne olursa olsun) bu onların lehine mutlaka kaydedilmektedir.
Çünkü Allah, iyilik yapanların emeklerini asla boşa çıkarmaz!
9:121 Ve yine onlar, az ya da çok, (Allah için) ne zaman bir harcamada
bulunsalar, yeryüzünde (Allah için) ne zaman bir yol katetseler, bu onların
lehine kaydedilmektedir; Allah yaptıkları her şey için onları en güzel bir
biçimde ödüllendirecektir.
9:122 Bütün bunlarla birlikte, (savaş zamanı) müminlerin hepsinin toptan yola
çıkması doğru olmaz; onların arasında her gruptan bazılarının seferden geri
kalmaları, (bunun yerine) Din hakkında derin ve sağlam bir bilgi elde etmek
yolunda çaba göstermeleri ve (böylece) seferden dönen kardeşlerini aydınlatmaya
çalışmaları daha yerinde olacaktır; böylece belki, onlar (da) kötülüğe karşı
kendilerini (daha iyi) korumuş olacaklardır.
9:123 Siz ey imana erişenler! Hakkı inkar eden kimselerden yakınınızda olanlarla
savaşın; (öyle ki) sizi kendilerine karşı sert ve direngen bulsunlar: ve bilin
ki, Allah, kendisine karşı yüksek bir sorumluluk bilinci taşıyanlarla
beraberdir.
9:124 NE ZAMAN bir sure indirilse, o hakkı inkar edenlerin arasından "Bu (haber)
hanginizin imanını pekiştirdi?" diye (küçümseyerek) soran birileri çıkar. Ama
imana erişmiş olanlara gelince, bu onların imanlarını pekiştirir ve onlar
(Allah'ın kendilerine ulaştırdığı) müjdenin sevincini duyarlar.
9:125 Öte yandan, kalplerinde bir hastalık bulunanlarınsa, her yeni haber
inançsızlıklarına inançsızlık katar ve böylece hakkı tanımama tutumu içindeyken
ölüp giderler.
9:126 Peki, bunlar her yıl bir ya da iki kere denenip sınandıklarını bilmiyorlar
mı ki tevbe edip (Allah'ı) anmıyorlar?
9:127 (Öyle ki,) ne zaman bir sure indirilse, "Kalplerinizde olanı bilebilecek
biri mi var?" (der gibi) birbirlerine bakıyor, sonra da dönüp gidiyorlar. (Oysa)
Allah döndürmüştür onların kalplerini (haktan), çünkü onu kavrayamayacak bir
topluluktur onlar.
9:128 GERÇEK ŞU Kİ, (ey insanlar,) size kendi içinizden bir Elçi gelmiştir:
sizin (öte dünyada) çekmek zorunda kalabileceğiniz sıkıntıdan ötürü kendini
(zihnen) büyük bir yük altında hisseden; size çok düşkün (ve) müminlere karşı
şefkat ve merhametle dolu bir Elçi...
9:129 Fakat (bütün bunlara rağmen) onlar yine de yüz çevirirlerse de ki: "Allah
bana yeter! O'ndan başka tanrı yok. Hep O'na dayanmış O'na güvenmişimdir ben;
çünkü O'dur en yüce hükümranlığın Rabbi".
« Önceki | Fihrist | Sonraki »