RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
10:1 Elif-Lâm-Râ. BUNLAR hikmetle dolu olan ilahî kitabın ayetleridir.
10:2 Kendi içlerinden birine, "Bütün insanlığı uyar; imana erişenlere, her
bakımdan içtenlikli ve dürüst olmakla Rablerinin katında öteki herkesten ileri
geçtiklerini müjdele" diye vahyetmemiz insanların tuhafına mı gitti? (Yalnızca)
hakkı inkar edenler, "Bakın, bu (adam) düpedüz bir büyücü!" derler.
10:3 GERÇEK ŞU Kİ, sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı evrede yaratan, sonra da
kudret ve egemenlik makamına geçip varlığı yöneten Allah'tır. O'nun izni
olmadıkça, araya girip kayıracak kimse yoktur. İşte böyledir sizin Rabbiniz:
öyleyse (yalnızca) O'na kulluk edin: artık bunu (iyice) aklınızda tutmayacak
mısınız?
10:4 Hepiniz topluca O'na döneceksiniz: bu Allah'ın, gerçekleşmesi kaçınılmaz
olan sözüdür, çünkü O (insanı) bir kere yarattıktan sonra buna sonuna kadar
devam ediyor ki, imana erişip iyi ve yararlı işler, eylemler ortaya koyanları
adaletle ödüllendirsin. Hakkı inkara yeltenenleri ise, hakkı inat ve ısrarla
reddetmelerinden ötürü yakıcı bir umutsuzluk içkisi ve can yakıcı bir azap
beklemektedir.
10:5 Güneşi parlak bir ışık (kaynağı) ve ayı aydınlık kılan, ve yılların
sayısını bilesiniz, (zamanı) ölçebilesiniz diye ona evreler koyan O'dur.
Bunların hiç birini Allah bir anlam ve amaçtan yoksun yaratmış değildir.
(Allah), bilmek isteyen bir topluluk için ayetlerini ayrıntılı olarak (işte
böyle) açıklıyor:
10:6 Çünkü, gerçekten de, geceyle gündüzün ardarda gelmesinde ve Allah'ın
göklerde ve yerde yarattığı her şeyde, O'na karşı sorumluluk bilinci taşıyan bir
toplum için mutlaka işaretler vardır!
10:7 Beri yandan, er geç Bizim karşımıza çıkacaklarına inanmayıp kendilerini bu
dünya hayatıyla hoşnut kılmaya çalışanlara, onun ötesini gözetmeyenlere ve
(böylece) Bizim ayetlerimizi umursamayanlara gelince:
10:8 yapageldikleri (bütün o kötülüklerden) ötürü onların varacağı yer ateştir.
10:9 (Ama), doğrusu, imana erişip doğru ve yararlı işler yapanlara gelince,
Rableri imanlarından dolayı onları doğru yola eriştirmektedir. (Ahirette)
nimetlerle dolu hasbahçelerde onların ayakları altında dereler, ırmaklar
çağıldayacaktır;
10:10 orada (o mutluluk makamında) onlar "Ey Allahım! sınırsız kudret ve
izzetinle ne yücesin!" diye çığrışırlar; ve onlara, "Size selâm olsun" diye
karşılık verilir; bunun üzerine onlar da son söz olarak: "Bütün övgüler,
âlemlerin Rabbi olan Allah'a özgüdür!" derler.
10:11 (İMDİ), eğer, onların iyilik (olarak gördükleri şeyin kendilerine)
ulaşmasını aceleyle istedikleri gibi, Allah da insanlara (günahları yüzünden hak
ettikleri) şerri tezelden verseydi, onların sonu çarçabuk gelmiş olurdu! Ama
Biz, Bizimle ergeç karşılaşacaklarına inanmayanları o kurumlu azgınlıkları
içinde körcesine bocalayıp dururlarken kendi hallerine bırakırız.
10:12 Zaten, insanın başına bir sıkıntı gelince yan yatarken de, oturup
kalkarken de Bize yalvarıp yakarır; ama ne zaman ki sıkıntısını gideririz,
başına gelen sıkıntıdan kendisini kurtaralım diye sanki Bize hiç yalvarıp
yakarmamış gibi (nankörce) davranmaya devam eder! Kendi güçlerini boşa harcayan
(budala)lara, yapıp-ettikleri işte böyle güzel görünür.
10:13 Ve gerçek şu ki, sizden önce, kendilerine gönderilen peygamberler onlara
hakkın apaçık delillerini getirdikleri halde (inat ve ısrarla) zulüm (ve
kötülük) yapmaya devam ettikleri zaman, nice nesilleri yok ettik; çünkü onlar
(bu delillere ya da peygamberlere) inanmayı reddettiler. Biz işte böyle
cezalandırırız, günaha gömülüp giden toplumları.
10:14 Ve derken sizi yeryüzünde onların ardılları kıldık ki nasıl
davranacağınıza bakıp değerlendirelim.
10:15 VE (hal böyleyken:) ne zaman ayetlerimiz bütün açıklığıyla kendilerine
okunup ulaştırılsa, o Bizim huzurumuza çıkacaklarına inanası gelmeyen kimseler,
"Bize bundan başka bir söylem/bir öğreti getir; ya da bunu değiştir" diyecek
olurlar. (Ey Peygamber) de ki: "Onu kendiliğimden değiştirmem olacak şey değil;
ben ancak bana vahyedilene uyarım. Bakın, (bu konuda) Rabbime baş kaldıracak
olursam, dehşet veren o (Büyük) Gün (gelip çattığında) azabın (beni bulmasın)dan
korkarım!"
10:16 De ki: "Allah (başka türlüsünü) dileseydi, size bu (ilahî kelâmı) okuyup
duyurmazdım; O da size ulaştırmazdı onu. Gerçek şu ki, bu (vahiy bana gelmezden)
önce bir ömür boyu aranızda bulundum: öyleyse, yine de aklınızı kullanmayacak
mısınız?"
10:17 Hem, kendi uydurduğu yalanları Allah'a yakıştıran ya da O'nun ayetlerini
yalanlayan kimseden daha zalim kim olabilir? Doğrusu, (böyle yaparak) günaha
gömülüp giden kimseler kurtuluşa asla erişemeyeceklerdir;
10:18 ve (ne de) Allah'la beraber, kendilerine ne bir yarar ne de zarar
verebilecek durumda olmayan şeylere veya varlıklara kulluk edip (kendi
kendilerine), "Bunlar bizim Allah katındaki kayırıcılarımızdır" diyen
(kimse)ler!.. De ki: "Göklerde ve yerde Allah'ın bilmediği bir şeyi mi O'na
haber verebileceğinizi sanıyorsunuz? (Yoo,) kudret ve egemenliğinde sınırsız
olan O'dur, ve insanların O'na, ilahlığında ortak yakıştırdıkları her şeyden
sonsuzcasına yücedir.
10:19 VE (bil ki,) bütün insanlık sadece bir tek topluluk halindeydi, ama
sonradan ayrı görüşleri benimsemeye başladılar. Şayet (bu konuda) Rabbinin
katında önceden belirlenmiş bir karar olmasaydı düştükleri bütün bu ayrılıklar
(daha başlangıçta) çözümlenmiş olurdu.
10:20 İMDİ (hakkı inkar edenler): "Ona niçin Rabbinin katından mucizevî bir
alamet indirilmiyor?" deyip duruyorlar. O halde, (onlara) de ki: "İnsanoğlunun
görüp algılayamayacağı şeylerin bilgisi ancak Allah'a özgüdür. Öyleyse, bekleyin
(O'nun iradesi tecelli edinceye kadar:) hem, ben de sizinle bekleyeceğim!"
10:21 Ve (işte bunun gibi:) ne zaman kendilerine (bir) darlık dokunup geçtikten
sonra (bu tür) insanlara rahmet(imizden biraz) tattırsak, hemen ayetlerimiz
hakkında asılsız iddialar tasarlamaya başlarlar. De ki: "İnce tasarımda Allah
(sizden çok) daha tezdir!" Dikkat edin! Bizim (görünmeyen) habercilerimiz
tasarlayıp durduğunuz her şeyi (inceden inceye) kaydediyorlar!
10:22 Sizi karada ve denizde gezdiren O'dur. Öyle ki, gemilerle denize
açıldığınızda, gemilerin elverişli bir rüzgarın önünde yolcuları alıp götürdüğü
zaman (olanları düşünün,) gemidekiler sevinç ve güvenlik içinde hissederler
kendilerini; derken bir fırtına yakalar gemiyi ve dalgalar her yandan kuşatır
onları, öyle ki, (ölümün) kendilerini çepeçevre sardığını düşünürler de (o
zaman) dinlerine sıkı sıkı sarılıp yalnızca Allah'a yönelerek: "Bizi bu
(felaketten) kurtarırsan, andolsun ki şükreden kimselerden olacağız!" diye
yalvarıp yakarırlar O'na.
10:23 Ne var ki, Allah onları bu (felaketten) kurtarır kurtarmaz, hemen
yeryüzünde haksız yere azgınlık yapmaya koyulurlar! Ey insanlar! Yaptığınız
bütün taşkınlıklar döne dolaşa yine kendinizi bulacaktır! (Yalnızca) bu dünya
hayatının (geçici) doyumları(nı) gözetiyorsunuz: fakat (hatırlayın ki,) sonunda
Bize döneceksiniz ve o zaman (hayatta) yapıp-ettiğiniz her şeyi size (eksiksiz)
haber vereceğiz.
10:24 Bu dünyadaki hayatın örnekçesi gökten indirdiğimiz yağmurunki gibidir ki
onu, insanların ve hayvanların beslendiği yeryüzü bitkileri emer, tâ ki yeryüzü
gözalıcı görkemine kavuşup süslenip bezendiği ve sakinleri onun üzerinde
bütünüyle egemen olduklarına inandıkları zaman, bir gece vakti yahut güpegündüz
(kıskıvrak yakalayan) hükmümüz iner ona; ve böylece onu kökünden biçilmişe
çeviririz, sanki dün de yokmuş gibi! Düşünen insanlar için işte Biz böyle açık
açık ve ayrıntılı olarak dile getiriyoruz ayetlerimizi!
10:25 (BÖYLE yapmakla) (bilin ki) Allah, (insanı) huzur ve güvenlik ortamına
çağırmakta ve dileyeni dosdoğru bir yola yöneltmektedir.
10:26 İyi ve yararlı işler yapmakta sebatlı olanları (karşılık olarak) daha
iyisi ve ondan da fazlası beklemektedir. (Kıyamet Günü'nde) onların yüzlerini ne
bir kararma, ne de bir aşağılanma gölgelemeyecektir: İşte bunlardır
cennetlikler; orada ebedî kalacak olanlar.
10:27 Ama kötü işler yapmış olanlara gelince; kötülüğün karşılığı kendisi kadar
olacaktır; ve Allah'a karşı kendilerini savunacak kimseleri olmayacağına göre-
(utanç) ve aşağılanma onları, sanki yüzlerini kopkoyu bir gecenin karanlığı
bürümüş gibi, gölgeleyecek: İşte bunlardır cehennemlikler; orada yerleşip
kalacak olanlar...
10:28 Çünkü, bir gün onların hepsini bir araya toplayacağız ve (hayattayken)
Allah'tan başkalarına ilahlık yakıştıranlara: "Siz ve Allah'a ortak koştuğunuz o
şeyler, (o varlıklar ve güçler, hepiniz) olduğunuz yerde kalın!" diyecek ve
böylece onları birbirinden ayıracağız. Ve (o zaman) Allah'a ortak koştukları
kimseler, (vaktiyle kendilerine kul-köle olmuş olanlara): "Sizin tapınıp
durduğunuz biz değildik;
10:29 bizimle sizin aranızda hiç kimse Allah'ın yaptığı gibi şahitlik yapamaz:
gerçek şu ki, (bize) tapındığınızın farkında bile değildik".
10:30 O an ve işte orada herkes geçmişte yapıp-ettiğiyle sorgulanacak; herkes
Allah'a, O yüceler yücesi gerçek sahibine döndürülecek; onların boş hayalleri
kendilerini yüzüstü bırakacaktır.
10:31 DE Kİ: "Sizi göğün ve yerin ürünleriyle rızıklandıran kimdir? Yahut
kimdir, işitme ve görme yetisi üzerinde mutlak egemen olan? Kimdir, ölüden
diriyi, diriden de ölüyü çıkaran? Ve (yine) kimdir var olan her şeyi çekip
çeviren?" Şüphesiz, diyecekler ki: "(Elbette) Allah!" Öyleyse, de ki: "Peki,
O'na karşı artık gereken duyarlığı göstermeyecek misiniz?
10:32 (Hem de) O'nun, sizin Rabbiniz Allah olduğunu, Mutlak ve Nihaî Hakikat
olduğunu bildiğiniz halde! Çünkü, hakikat (terk edildik)ten sonra, geriye
sapıklıktan başka ne kalır? Öyleyse, hakikati nasıl gözden kaçırabilirsiniz?"
10:33 Böylece günahkarca davranmaya eğilimli olanlar hakkında Rabbinin sözünün
hak olduğu ortaya çıkmış oldu: "Onlar inanmayacaklar".
10:34 De ki: "O sizin tanrılaştırdığınız varlıklar arasında (hayatı) yoktan var
edip de sonra onu tekrar tekrar yaratan var mı?" De ki: "(Ancak) Allah'tır,
(bütün karmaşıklığıyla hayatı) yoktan var eden ve sonra tekrar tekrar yaratan.
Hal böyleyken, nasıl oluyor da, yanlış hükmediyorsunuz!"
10:35 De ki: "O sizin tanrılaştırdığınız varlıklardan hiç sizi hakka eriştiren
var mı?" De ki: "(Yalnızca) Allah'tır, hakka eriştiren. Öyleyse, hakka eriştiren
mi izlenmeye layıktır, yoksa kendisine yol gösterilmedikçe bir başına doğru yolu
bulamayacak durumda olan mı? Peki, ne oluyor size ve muhakemenize!"
10:36 Onların çoğu sadece zanna uymaktadırlar. Oysa, zan hiçbir şekilde hakkın
yerini tutamaz. Gerçek şu ki, Allah onların yaptıklarını bütünüyle bilmektedir.
10:37 İmdi, bu Kuran, asla Allah'tan başkası tarafından tasarlanmış, uydurulmuş
olamaz; üstelik o, önceki vahiylerden hakikat adına bugüne kalmış ne varsa onu
doğrulayıp, âlemlerin Rabbinden (geldiğinden) şüphe olmayan vahyi özlü bir
biçimde açıklıyor.
10:38 (Buna rağmen) yine de, (hakkı inkara şartlanmış olanlar), "Onu (Muhammed)
uydurdu!" diyorlar. (Onlara) de ki: "Eğer doğru sözlü kimselerdenseniz, o zaman,
onunkilere eş değer bir sure getirin; hem (bu iş için) Allah'tan başka kimi
yardıma çağırabilirseniz çağırın!"
10:39 Hayır hayır, aslında onlar özünü, hikmetini kavrayamadıkları ve önceden
kendilerine açıklanmamış her şeyi yalanlamaya eğilimliler. Onlardan önce gelip
geçenler de işte böyle gerçeği yalanlamaya yeltenmişlerdi. (Ger-çeği görmek
istiyorsan) zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak!
10:40 Onların içinde bu (ilahî vahye) hemen inanacak olanlar olduğu gibi, sonuna
kadar inanmayacak olanlar da var; (ne olursa olsun) senin Rabbin bozgunculuk
yapanları çok iyi bilmektedir.
10:41 Bunun içindir ki, (ey Peygamber) seni yalanlamaya kalkışırlarsa o zaman
(onlara) de ki: "Benim yapıp-ettiklerim bana (yazılacak), sizin
yapıp-ettikleriniz de size: ne siz benim yaptıklarımdan sorumlusunuz, ne de ben
sizin yaptıklarınızdan sorumluyum".
10:42 Ve, onların aralarında sana kulak verir gibi yapanlar var; ama, eğer
akıllarını kullanmıyorlarsa, sen sesini hiç sağırlara işittirebilir misin?
10:43 Ve yine onların aralarında sana bakıyormuş gibi yapanlar var; ama, eğer
göremiyorlarsa, sen hiç körlere doğru yolu gösterebilir misin?
10:44 Gerçek şu ki, Allah (hiçbir konuda) insanlara en küçük bir haksızlık
yapmaz; fakat insanların yine kendileridir kendilerine haksızlık yapan.
10:45 Ve o Gün Allah onları (huzuruna) topladığı zaman (onlara öyle gelecek ki
yeryüzünde) sanki sadece tanışmalarına yetecek kadar (kısa bir süre), sadece
gündüzün bir saati kadar kalmışlar; (vaktiyle) Allah'ın huzuruna çıkarılacakları
uyarısını yalanlayan ve (bu yüzden) doğru yolu tutmaktan geri duranlar (o Gün)
bütün bütün yanılmış, kaybetmiş olacaklar.
10:46 Ve (bu söylediklerimiz doğrultusunda) onlara (hakkı inkar edenlere)
hazırladığımız şeylerden bazılarını sana ya (bu dünyada) gösteririz ya da (ceza
gerçekleşmeden önce) senin canını alırız; (ama bil ki,) onların dönüşü er geç
Bizedir; ve Allah, onların bütün edip-eylediklerine tanıktır.
10:47 HER ümmet için mutlaka bir elçi olagelmiştir: ancak (her ümmetin) elçisi
geldikten (ve tebliğini yaptıktan) sonra onlar hakkında bütünüyle adaletle
yargıda bulunulur; ve onlara asla haksızlık yapılmaz.
10:48 Buna rağmen yine de (hakkı inkar edenler:) "(kıyamet ve (nihaî) yargı
hakkındaki) bu söz ne zaman gerçekleşecek? Eğer doğru sözlü kimselerseniz (buna
cevap verin, ey siz inananlar)!" diye sorup duruyorlar.
10:49 (Ey Peygamber) de ki: "Allah dilemedikçe, ben kendim ne bir zararı
önleyecek ne de kendime bir yarar sağlayabilecek güçteyim. Her ümmet için bir
süre belirlenmiştir: süreleri son bulunca, onu ne bir an geciktirebilirler, ne
de çabuklaştırabilirler".
10:50 De ki: "Ya bir gece vakti, ya da güpegündüz, eğer O'nun azabı başınızda
koparsa, (neler hissedebileceğinizi) hiç düşündünüz mü? Günaha gömülüp gitmiş
bir toplumun bunu tezlikle istemesini gerektirecek nasıl bir umudu olabilir ki?
10:51 Peki, gelmesinde (meydan okurcasına) tezlik gösterdiğiniz (ve) şimdi
(size, 'Ona inanıyor musunuz? diye sorulacağı o Gün) gelip çattıktan sonra mı,
ancak o zaman mı, ona inanacaksınız?
10:52 O Gün ki, (dünya hayatında) haksızlık yapmaya eğilim gösterenlere, 'Tadın
bitmeyen azabı denecek, yapageldiğiniz işlerin karşılığından başkasıyla mı
cezalandırılıyorsunuz sanki?"
10:53 Bazıları da sana, "Bütün bunlar gerçek mi?" diye soruyorlar. De ki:
"Elbette! Rabbim hakkı için, katıksız gerçek bu; ve sizler de (büyük
sorgulamadan) asla kaçamayacaksınız!"
10:54 Haksızlık yapan herkes, dünyadaki her şey onun olsa, (o Gün) onu kurtulmak
için fidye olarak verirdi. Ve (o zalimler kendilerini bekleyen) azabı görünce
pişmanlıklarını gösterecek gücü (bile) kendilerinde bulamayacaklar. Yine de
onlar hakkında adaletle yargıda bulunulacak; kendilerine zulmedilmeyecektir.
10:55 Dikkat edin! Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır! Dikkat edin!
Allah'ın vaadi, başa gelmesinden şüphe edilmeyecek bir gerçektir; ne var ki,
onların çoğu bunu bilmez!
10:56 Hayatı bahşeden ve ölümü takdir eden O'dur; ve sonunda hepiniz O'na dönmek
zorundasınız.
10:57 EY İNSANLAR! İşte Rabbinizden size bir öğüt, kalplerde olabilecek her
türlü (darlık ve hastalık) için bir şifa ve (O'na) inanan herkes için hidayet ve
rahmet gelmiş bulunuyor.
10:58 Söyle (onlara), Allah'ın bu cömertliği ve rahmetiyle işte böylece
sevinsinler: (sevinsinler ki,) bu onların toplayıp biriktirdiği her şeyden daha
üstün, daha iyidir!
10:59 De ki: "Hiç Allah'ın sizin için rızık olarak indirdiği şeyler üzerinde
düşündünüz mü? O rızıklar ki, bir kısmını yasaklıyor, bir kısmını da meşru
görüyorsunuz". De ki: "(Böyle yapmanız konusunda) size Allah mı izin verdi;
yoksa (düpedüz) kendi tahminlerinizi mi Allah'a yakıştırıyorsunuz?"
10:60 Peki, bu kendi yalanlarını Allah'a yakıştıranlar, Kıyamet Günü (başlarına
gelecek olan) hakkında acaba ne düşünüyorlar? Gerçek şu ki, Allah insanlara
karşı sınırsız cömertlik göstermektedir; ama (ne yazık ki) onların çoğu şükrünü
bilmez.
10:61 VE (SEN, ey Peygamber) hangi koşullarda olursan ol, bu (ilahî kitaptan)
okunacak hangi konuyu dile getirirsen getir ve (siz ey insanlar) hangi işi
yaparsanız yapın, (unutmayın ki) siz bu işlere giriştiğiniz an(dan itibaren) Biz
üzerinizde gözlemci bulunuyoruz: çünkü ne yerde, ne de gökte tartıya gelmeyecek
kadar küçük şeyler bile senin Rabbinin bilgisinden kaçamaz; ne bundan daha da
küçüğü, ne de bundan büyüğü yoktur ki (O'nun) apaçık takdirinde kaydedilmiş
olmasın.
10:62 Unutmayın ki, Allah'a yakın olanların korkmaları için bir sebep yoktur;
onlar acı ve üzüntü çekmeyecekler.
10:63 Onlar, imana erişip Allah'a karşı hep bilinçli ve duyarlı kalmaya çalışan
kimselerdir.
10:64 Onlar için hem bu dünya hayatında hem de sonraki hayatta müjdeler var. Ve
Allah'ın vaadlerinde asla bir değişme olmayacak (olduğuna göre), işte budur en
büyük zafer, en büyük başarı!
10:65 Bu itibarla, (hakkı inkar edenlerin) sözleri sana acı ve sıkıntı vermesin.
Çünkü kudret ve üstünlük bütünüyle Allah'a özgüdür: her şeyi işiten O'dur, her
şeyi özüyle bilen O.
10:66 UNUTMAYIN Kİ, göklerde ve yerde kim varsa hepsi ister istemez Allah'a
aittir; hal böyleyken, peki, Allah dışında tanrısal nitelikler yakıştırılan
varlıklara yalvarıp yakaran kimseler (böyle yapmakla) neye uyuyorlar? Sadece
zanna uyuyorlar; yalnızca tahmine dayanıyorlar.
10:67 (Oysa,) bağrında dinlenesiniz diye geceyi ve (işlerinizi) görüp
gözetesiniz diye gündüzü var eden O'dur; işte bunda, dinleyip (ders almak)
isteyen insanlar için ayetler vardır.
10:68 (Bütün bu açıklamalardan sonra (yine de)), "Allah kendine bir oğul
edindi!" diyorlar. O yüceler yücesi, kendisine yakışmayacak niteliklerden
kesinlikle uzaktır! Her bakımdan mutlak olarak kendine yeterlidir: göklerde ve
yerde var olan her şey O'na aittir! Sizinse elinizde bu (tür iddialarınızı)
destekleyecek hiçbir deliliniz yoktur! Hal böyleyken, bilemeyeceğiniz şeyi mi
Allah'a yakıştırıyorsunuz?
10:69 De ki: "Kendi uydurdukları yalanı Allah'a yakıştıranlar asla esenliğe
erişemeyeceklerdir!"
10:70 (Kısa süren) bir tutunmadır bu dünyadaki; ve sonra onların dönüşü er geç
Bize olacak: Ve Biz de, hakkı inat ve ısrarla inkar etmelerinin karşılığı olarak
onlara o çok yoğun, çok şiddetli acıyı tattıracağız.
10:71 (ŞİMDİ artık) onlara Nûh'un başından geçenleri anlat; hani o, kavmine:
"Soydaşlarım!" demişti, "eğer benim (aranızdaki) konumum ve Allah'ın ayetlerini
size bildirmem zorunuza gidiyorsa, bilin ki, ben Allah'a güveniyorum. Öyleyse,
artık (bana) yapacağınızı yapmak için hem kendi gücünüzü hem de Allah'tan başka
tanrılık yakıştırdığınız yardımcılarınızı bir araya toplayın; bir kere ne
yapacağınıza karar verdikten sonra da artık girişeceğiniz eylem sizi
tasalandırmasın; (neye ki karar verdiyseniz) bana karşı artık elinizden geleni
ardınıza komayın; hem de bana hiç soluk aldırmadan!
10:72 Beri yandan, eğer (size ulaştırdığım mesajdan) yüz çevirirseniz,
(hatırlayın ki,) ben sizden bir karşılık beklemiş değilim; benim ücretim(i
ödemek) Allah'tan başkasına düşmez; çünkü ben kendini O'na teslim edenlerden
biri olmakla emrolundum".
10:73 (Bütün bu uyarılara rağmen) o'nu yalanlamaya kalkıştılar! Ve Biz de o'nu
ve gemide o'nunla birlikte olanların hepsini kurtarıp (yeryüzüne) mirasçı
kıldık; ayetlerimizi yalanlamaya kalkışanları ise suda boğduk: İmdi, bir bak,
uyarıldıkları halde uymayan insanların sonu nasıl olurmuş!
10:74 VE SONRA, o'nun ardından -her birini kendi toplumlarına olmak üzere-
(başka) elçiler gönderdik; öyle ki o'nlar da hakkın apaçık delillerini ortaya
koydular; fakat onlar bir kere yalanlamış bulundukları şeye (sonradan) bir türlü
inanmak istemediler: haddi aşanların kalplerini Biz işte böyle mühürleriz.
10:75 Bu (ilk peygamberlerden) sonra Musa ve Harun'u ayetlerimizle Firavun ve
onun seçkinler çevresine gönderdik: ne var ki onlar, günaha gömülüp gitmiş bir
topluluk oldukları için, büyüklük tasladılar,
10:76 Öyle ki, kendilerine katımızdan hak geldiği zaman, "Bakın, bu düpedüz bir
büyü!" dediler.
10:77 Musa: "Size hak geldiğinde hakkında böyle mi konuşursunuz?" dedi, hiç büyü
olabilir mi, bu? Hem de, büyücülerin mutlu sona asla ulaşamayacakları
ortadayken!"
10:78 (Seçkinler:) "Bizi atalarımızı inanç ve uygulama olarak izler bulduğumuz
yoldan çevirmeye ve böylece ikinizin bu ülkede söz sahibi kimseler olmanızı
sağlamaya mı geldin? Her ne hal ise, size, ikinize inanmıyoruz!" dediler.
10:79 Ve Firavun "En usta sihirbazları bana getirin!" diye emretti.
10:80 Sihirbazlar gelince Musa onlara: "Haydi atın atmak (istediğinizi)!" dedi.
10:81 Böylece onlar (asâlarını) atıp (gözbağcılık yoluyla izleyenleri
etkileyince) Musa onlara: "Bu yaptığınız sihirden başka bir şey değil; Allah
bunu mutlaka boşa çıkaracaktır! Gerçek şu ki, Allah bozgunculuk yapanların işini
asla ileri götürmez.
10:82 Tersine, kelimeleriyle ancak hakkın ortaya çıkmasını sağlar; günaha
gömülüp giden insanlar bundan hoşnut olmasalar da!"
10:83 Firavun ve onun seçkinler çevresi kendilerine zulmeder korkusuyla
(başkaları geri dururken) kavminden ancak birkaç kişi Musa'ya olan inançlarını
açıkladılar: çünkü Firavun ülkede gerçekten de nüfûz ve iktidar sahibiydi, ve
üstelik ölçüsüz, acımasız biriydi.
10:84 Musa: "Eğer Allah'a inanıyorsanız" dedi, "eğer gerçekten O'na bağlanıp
kendinizi O'na teslim etmişseniz, öyleyse artık güvenin O'na!"
10:85 Bunun üzerine onlar da: "Biz güvenimizi Allah'a bağlamışız! Ey Rabbimiz,
bizi zalim bir topluluğun elinde rüsvay etme!" dediler.
10:86 "Hakkı inkar eden bu toplumun elinden lütfunla kurtar bizi".
10:87 Biz de Musa ile kardeşine: "Şehirde halkınız için bazı evleri sığınak
edinin" diye vahyettik, "ve (onlara deyin ki) 'Evlerinizi ibadet yerine
dönüştürün; ve namazda devamlı ve kararlı olun! Ve (sen ey Musa!) inananları
(Allah'ın yardımıyla) müjdele!"
10:88 Ve Musa: "Ey Rabbim!" dedi, "gerçek şu ki, Sen Firavun ve onun seçkinler
çevresine dünya hayatında görkem ve zenginlik verdin; öyle ki, bunun sonucu
olarak onlar da, ey Rabbim, (başkalarını) Senin yolundan çeviriyorlar! Ey
Rabbimiz, öyleyse artık onların zenginliklerini silip yok et, (ve böylece)
kalplerini katılaştır; çünkü çetin azabı görmedikçe inanmayacaklar!"
10:89 (Allah:) "Bu dileğiniz kabul olundu" dedi, "öyleyse, siz ikiniz dosdoğru
yolda sabır ve sebatla devam edin ve (doğru nedir, eğri nedir) bilmeyenlerin
yolunu izlemeyin!"
10:90 Derken İsrailoğulları'nı denizin öte yakasına geçirdik; bunun üzerine
Firavun ve ordusu hışımla onların ardına düştü, (denizin dalgaları onları örtüp
de Firavun) boğulmak üzereyken: "Elhak, inandım," dedi, "İsrailoğulları'nın
inandığı Tanrı'dan başka tanrı yok! Ve ben de artık kendini yürekten O'na teslim
eden kimselerdenim!"
10:91 (Ona): "Ancak şimdi mi?" denildi, "Oysa, bu güne kadar (Bize) hep
başkaldırmış ve bozguncular arasında yer almıştın!
10:92 (İmdi,) bugün senin sadece bedenini kurtaracağız ki, senden sonra gelecek
olanlar için (uyarıcı) bir işaret olsun; çünkü, gerçek şu ki, insanların çoğu
ayetlerimize karşı umursamazlık gösteriyor!"
10:93 Derken, İsrailoğulları'na son derece güzel, emin bir yurt tayin ettik ve
kendilerini temiz ve hoş rızıklarla rızıklandırdık. Ama, ne zaman ki (vahiy
yoluyla) kendilerine (hakikat) bilgi(si) geldi, ancak o zaman aralarında
çekişmeye, farklı görüşler benimsemeye başladılar: Allah, çekişmeye düştükleri
her konuda Kıyamet Günü aralarında elbette hüküm verecektir.
10:94 BÜTÜN bunlardan sonra, (ey insanoğlu), sana indirdiğimiz şey(in
doğruluğun)dan hâlâ şüphede isen, önceki çağlarda vahyedilmiş metin-(leri)
okuyan kimselere sor: (O zaman anlayacaksın ki) Rabbinden sana gelen haktır. O
halde, artık şüphecilerden olma.
10:95 Allah'ın ayetlerini yalanlayan kimselerden olma ki, kendini kaybedenler
arasında bulmayasın.
10:96 Gerçek şu ki, haklarında Rablerinin sözü (yargısı) gerçekleşmiş olanlar
imana erişemeyeceklerdir.
10:97 Kendilerine her türlü kanıtlayıcı belge gelse bile, tâ ki (öte dünyada
kendilerini bekleyen) o çok can yakıcı azabı gözleriyle görünceye kadar...
10:98 Çünkü, ne yazık ki, Yunus toplumundan başka, (bütün bireyleriyle topyekun)
imana erişen ve böylece imanının (vereceği huzur ve güvenliği) tadan herhangi
bir cemaat çıkmadı henüz. (Yunus'un soydaşları) inandıkları zaman, dünya
hayatında (sürüklenebilecekleri) alçalmanın, bayağılaşmanın yol açacağı acıyı ve
sıkıntıyı onlardan uzaklaştırdık ve belli bir süre varlıklarını sürdürmeleri
için kendilerine fırsat verdik.
10:99 (İşte bunun gibi) Rabbin eğer öyle olmasını dileseydi, yeryüzünde yaşayan
herkes topyekun imana erişirdi: Hal böyleyken, insanları inanıncaya kadar
zorlayabileceğini mi sanıyorsun,
10:100 hem de, hiç kimsenin, Allah'ın izni olmadıkça asla imana erişemeyeceği ve
aklını kullanmayanlara alçaltıcı, bayağılaştırıcı (inançsız)lığı musallat edenin
O olduğu (gerçeği) ortadayken?
10:101 De ki: "Göklerde ve yerde var olanlara bakın da düşünün!" Ne var ki,
inanmayacak olan bir topluma ne ayetlerin, ne de uyarmaların bir yararı
dokunabilir!
10:102 O halde, kendilerinden önce gelip geçen (inkarcıların yaşadığı felaket)
günlerinden başka günler mi bekliyorlar? De ki: "Öyleyse, (olacak olanı)
bekleyin bakalım; doğrusu ben de sizinle beraber bekleyeceğim!"
10:103 (Çünkü bu konudaki değişmeyen uygulama şudur: hakkı inkar edip
ayetlerimizi yalanlamaya kalkışanların felaketlerini hazırlarız;) ve buna
karşılık elçilerimizi ve imana erişenleri kurtarırız. İşte bize hak olan,
böylece inananları kurtarmamızdır.
10:104 (EY PEYGAMBER,) de ki: "Ey insanlar, eğer benim imanımdan şüphede iseniz,
(bilin ki,) kulluk etmem, sizin Allah'tan başka kulluk ettiğiniz varlıklara; ben
yalnızca, sizi(n hepinizi) öldürecek olan Allah'a kulluk ederim: çünkü ben
(yalnız O'na) inanan kimselerden biri olmakla emrolundum".
10:105 (Ey İnsanoğlu,) işte böyle (sen de) yüzünü, yalancı, aldatıcı şeylerden
bütünüyle arınmış olarak, sebat ve samimiyetle (gerçek) inanca çevir; Allah'tan
başkasına tanrılık yakıştıranlardan olma.
10:106 Sana ne bir yarar, ne de bir zarar verebilecek durumda olmayan varlıkları
Allah'la beraber anıp onlara yalvarıp yakarma: çünkü, eğer böyle yaparsan
muhakkak ki zalimlerden olursun!
10:107 Ve (bil ki,) eğer senin başına Allah bir darlık, bir sıkıntı saracak
olsa, O'ndan başka onu giderecek yoktur: Ve eğer hakkında iyilik, genişlik
diliyorsa, O'nun lütuf ve cömertliğini engelleyebilecek kimse de yoktur; O lütuf
ve cömertliğini kullarından dilediğine nasip eder. Çünkü çok acıyan-esirgeyen
gerçek bağışlayıcı O'dur.
10:108 (EY PEYGAMBER,) de ki: "Ey insanlar, şimdi size Rabbinizden hakikat
(bilgisi) gelmiş bulunuyor artık. Bundan böyle her kim ki doğru yolu izlemeyi
seçerse, bunu kendi lehine seçmiş olacaktır; ve her kim ki sapıklığı seçerse,
yine bunu kendi aleyhine seçmiş olacaktır. Sizin davranışınızdan sorumlu değilim
ben".
10:109 (Sana gelince, Ey Muhammed, sen de) yalnızca sana vahyedilene uy ve Allah
hükmünü verinceye kadar sabret: çünkü hükmedenlerin en iyisi O'dur.
« Önceki | Fihrist | Sonraki »