RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
11:1 Elif-Lâm-Râ. (BU) İLAHÎ BİR KİTAPTIR ki, ayetleri her şeyden bütünüyle
haberdar olan hikmet sahibi (Allah) tarafından kendi içlerinde açık ve anlaşılır
kılınmış, birbirleriyle açıklanmış ve ayrıca birbirleriyle bağlantılı olarak
etraflı biçimde dile getirilmiştir
11:2 ki, Allahtan başkasına kulluk etmeyesiniz. (Ey Peygamber, de ki:) "Bakın
ben size Onun tarafından bir uyarıcı ve müjdeleyici (olarak) görevlendirildim:
11:3 Rabbinizden günahlarınız için bağışlanma dileyin ve sonra tevbe ve
pişmanlık tavrı içinde Ona yönelin ki, O da sizi (bu dünya) hayatında (Onun
belirlediği) bir süre doluncaya kadar güzel bir geçimle geçindirsin; ve (öte
dünyada da) erdem sahibi herkese erdemliliğinin karşılığını (fazlasıyla) versin.
Fakat eğer (doğru yoldan) dönerseniz, o zaman, doğrusu o zorlu Gün (gelip
çattığında) azabın sizin başınıza gelmesinden korkarım!
11:4 Hepinizin dönüşü Allahadır; ve O her şeyi edip-eylemeye yeten sınırsız bir
kudrete sahiptir".
11:5 Bakın hele, (kitabın doğruluğunu inkara şartlanmış olanlar) kendilerini
Onun gözetiminden gizlemek için kalplerini (nasıl) kat kat örtülerle örtüyorlar.
Bilin ki, (hakikati görmemek ya da duymamak için kat kat) giysiler içine
girdikleri zaman (bile) O, onların gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da
bütünüyle bilmektedir; çünkü O, kalplerde olan hakkında mutlak ve eksiksiz bilgi
sahibidir.
11:6 Ve yeryüzünde yaşayan hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allaha bağlı olmasın;
ayrıca O, her canlının (yeryüzünde) yaşama süresini de, (ölümden sonra) yerleşip
kalacağı yeri de bilmektedir: Bütün bunlar apaçık bir kitapta yer almış
bulunmaktadır.
11:7 Odur, gökleri ve yeri altı evrede yaratan; Ve (hayatı yarattığı sürece)
Onun kudret ve tahtı suyun üstündeydi. (Allah size böylece Ona olan
bağımlılığınızı hatırlatıyor) ki sizi sınayıp hanginizin eylem ve davranışça iyi
olduğunu ortaya koysun. Şöyle ki: eğer (sen, ey Peygamber,) (insanlara:)
"Unutmayın ki, ölümden sonra diriltileceksiniz!" desen, hakki inkara şartlanmış
olanlar hemen, "Açıkçası, bu büyüleyici bir vehimden başka bir şey değil!" diye
karşılık verirler.
11:8 Ve ayrıca, onların (hak ettiği) azabı (tarafımızdan) belirlenmiş bir vakte
kadar ertelesek hemen şöyle derler: "Onun (hemen gerçekleşmesini) önleyen ne?"
Bilin ki, o Gün (o sözü geçen azap) onların başına geldiği zaman, onu
kendilerinden uzak tutacak hiçbir güç olmayacak; ve alay edip durdukları şey
onları kuşatıp bunaltacaktır.
11:9 Bunun gibi, insana katımızdan bir rahmet tattırsak, sonra da onu
kendisinden çekip alsak, hemen (önceki lütfümüzü) nankörce unutup umutsuzluğa
düşer.
11:10 Yine, başına gelen bir darlıktan, sıkıntıdan sonra bir bolluk, bir
genişlik tattıracak olsak hemen "Musibetler yakamı bıraktı!" diyerek, kendinden
bilir, kurumlu boş bir sevince kaptırır kendini.
11:11 (İnsanların çoğu böyledir; pek tabii) güçlüklere göğüs geren, dürüst ve
erdemli davranan kimseler bunun dışında; işte bu sonrakiler ki, onları
günahlarından ötürü arınma, bağışlanma ve büyük bir mükafat beklemektedir.
11:12 O HALDE, (ey Peygamber, sırf inkarcılar hoşlanmıyor diye ve) onların
"Niçin ona (gökten) bir hazine inmedi" ya da, "(niçin) onunla (gözle
görülebilen) bir melek gelmedi?" diye söylenmelerinden ötürü yüreğin daralıyor
diye sana vahyedilen mesajın bir kısmını göz ardı etmen hiç doğru olur mu?
(Unutma ki,) sen sadece bir uyarıcısın; Allah ise her şeyin üzerinde gözetici
olarak bulunuyor,
11:13 ve bunun içindir ki: "Onu (Kuranı) (Muhammedin kendisi) uydurdu!"
diyorlarsa, (onlara) de ki: "Madem öyle, doğru sözlü kimselerdensiniz, o zaman,
onunkilerle aynı değerde insan zihninden çıkma on sure getirin (de görelim); hem
(bu iş için) Allahtan başka kimi (yardıma) çağırabilirseniz çağırın.
11:14 Ve eğer (bu yardıma çağırdıklarınız) size yardım edemiyorlarsa o zaman
bilin ki, (bu Kuran) ancak ve ancak Allahın ilminden indirilmiştir, (ve yine
bilin ki) Ondan başka ilah yoktur. O halde, şimdi artık Ona teslim olacak
mısınız?"
11:15 DÜNYA HAYATINI ve onun görkemini, zenginliğini isteyenlere gelince, onlara
bu (hayatta) yapıp-ettiklerinin karşılığını tam olarak ödeyeceğiz ve onlar da
hak ettiklerinden asla yoksun bırakılmayacaklar:
11:16 İşte bunlar, ahirette paylarına ateşten başka bir şey düşmeyen
kimselerdir- çünkü onların bu (dünyada) yapıp-ettikleri hep boşa gidecektir;
yapıp-ettikleri değersizdi zaten.
11:17 O halde, (hiç dünya hayatından ötesini umursamayan biriyle) Rabbinin
katından apaçık bir kanıta dayanan kimse bir tutulabilir mi? O kanıt ki, Onun
katından olan (bu) tanıklık belgesiyle ulaştırılmaktadır, hem de ondan önce (bir
tanıklık belgesi), bir rehber ve rahmet olarak Musaya vahyedilen kitap da ortada
iken. Onlar, (bu mesajı anlayan kimseler, işte yalnız onlar) o mesaja inanırlar;
ama (düşmanlık için) örgütlenmiş inkarcılarınsa (ahirette) varacakları yer
ateştir. Bunun içindir ki, bu (vahyin gerçekliğinden) asla bir şüphen olmasın: o
elbette Rabbinden (gelen) bir gerçektir, insanların çoğu ona inanmasa da.
11:18 Kendi yalanlarını Allaha yakıştıran kimselerden daha zalim kim olabilir?
(Hesap Gününde) böyleleri Rablerinin huzuruna çıkarıldıklarında (kendilerine
karşı) tanıklığa çağırılanlar (onlar için): "Rableri hakkında yalan söyleyen
kimseler işte bunlardı!" diyecekler. Unutmayın, Allahın lâneti zalimlere
yöneltilmiştir,
11:19 o zalimler ki, başkalarını Allahın yolundan alıkoyarlar ve onu eğri,
dolambaçlı bir yol olarak göstermeye çalışırlar; ahiret hayatını yok sayan zaten
onlardır!
11:20 Böyleleri, yeryüzünde (yaptıkları yanlarına kalsa bile, nihaî hesaptan)
yakalarını kurtaramayacak, kendilerini Allaha karşı koruyacak bir dost da
bulamayacaklar. (Hakkı) işitme yetilerini kullanmadıklarından ve görmek, fark
etmek istemediklerinden ötürü (öte dünyada) azap kat kat artırılacaktır onlar
için.
11:21 İşte kendi kendilerine (kendi güçlerine, yeteneklerine) yazık edenler
böyleleridir; onların o yalana dayalı çürük tezlerinin kendilerine (Hesap
Gününde) bir yararı olmayacak:
11:22 Ve hiç şüphe yok ki, öte dünyada kaybedecek olan da onlar olacak!
11:23 (Buna karşılık,) gerçek imana erişen, dürüst ve erdemli davranışlar ortaya
koyan ve Rablerine alçak gönüllülükle boyun eğen kimseler; cennetlik olanlar,
orada yerleşip sonsuza kadar yaşayacak olanlar işte böyleleridir.
11:24 Bu iki bölük insanın kıyaslanması, kör ve sağır olan kimseyle gören ve
işiten kimsenin kıyaslanması gibidir: bu ikisi yapı olarak hiç bir tutulabilir
mi? Hiç değilse, bunu aklınızda tutmayacak mısınız?
11:25 VE GERÇEK ŞU Kİ, Biz Nûhu (da aynı mesajla) kavmine gönderdik: "Bilin ki,
ben size açık, yalın bir uyarıyla geldim
11:26 ki Allahtan başkasına kulluk etmeyesiniz, çünkü sizin için çok acıklı bir
Günün azabından korkuyorum!"
11:27 Kavminden hakkı kabule yanaşmayanların ileri gelenleri: "Biz senin
kişiliğinde bizim gibi ölümlü bir insandan başka bir şey görmüyoruz" dediler,
"üstelik, hemen ilk bakışta, içimizde, aşağı tabakadan bir takım (dar görüşlü)
insanların dışında kimsenin seni izlediğini de görmüyoruz; dolayısıyla, bize
karşı bir üstünlüğünüz olduğu görüşünde değiliz; tersine, yalancı kimseler
olduğunuzu sanıyoruz!"
11:28 (Nûh:) "Ey kavmim!" dedi, "Ne dersiniz, ya benim, Rabbimin katından apaçık
bir kanıta dayandığım; Onun katından bana (aydınlatıcı) bir rahmetin, (bir
vahyin) bahşedildiği doğruysa ve siz de buna karşı kör kalmışsanız, söyleyin,
hoşunuza gitmediği halde onu görüp fark etmeniz için sizi zorlayabilir miyiz?"
11:29 "Ey kavmim; üstelik bu mesaj(ı size ulaştırdığım) için sizden bir çıkar da
ummuyorum; benim (çabalarımın) karşılığı ancak Allah katındadır. Ayrıca, ben
imana erişenler(in hiç birini) yanımdan kovmayacağım. Çünkü onlar Rablerine
kavuşacaklar(ını biliyorlar); ama size gelince, sizin (doğrudan eğriden
habersiz, yol yordam) bilmez bir topluluk olduğunuzu görüyorum!
11:30 Hem, ey kavmim, eğer onları yanımdan kovarsam, söyleyin, Allaha karşı kim
korur, kim savunur beni? Bunu hiç aklınıza getirmiyor musunuz?
11:31 "Öte yandan, size Allahın hazineleri benim yanımdadır demiyorum, insanın
duyu ve algı alanının ötesini bilirim de (demiyorum), bir melek olduğumu da
söylemiyorum; sizin o hor gördüğünüz kimselere Allahın bir hayır
ulaştırmayacağını ise zaten söyleyemem, çünkü onların kalplerinde olanı Allah
daha iyi bilir. (Ve eğer bu kabil şeyler söyleyecek olsaydım) kuşkusuz,
zalimlerden olurdum."
11:32 (İnkarcıların ileri gelenleri:) "Ey Nûh, bizimle çok tartıştın, tartışmayı
(gereksiz yere) fazla uzattın" dediler, "eğer doğru sözlü kimselerdensen artık
getir şu bizi tehdit edip durduğun şeyi!"
11:33 "Eğer dilerse" dedi, "onu size ancak Allah getirebilir ve siz de yakanızı
kurtaramazsınız:
11:34 çünkü size öğüt vermek istesem de, eğer Allah sizin azgınlık içinde
kalmanızı dilemişse, benim öğüdümün size hiçbir yararı olmaz. Rabbiniz Odur ve
hepiniz er geç Ona döneceksiniz."
11:35 "(MUHAMMED) kendisi bu (kıssayı) uydurdu" diyorlar, öyle mi? (Ey
Peygamber) de ki: "Eğer onu ben uydurduysam bu günahımdan ben sorumlu olayım;
ama (hiç değilse) sizin işlediğiniz günahtan uzağım".
11:36 VE NÛHA: "Senin kavminden, şimdiye kadar inanmış olanların dışında kimse
inanmayacak" diye vahyettik, "Bu yüzden, onların yapabilecekleri şeylerden ötürü
sakın tasalanma,
11:37 Bizim gözetimimiz ve vahyettiğimiz biçimde (seni ve seninle beraber
olanları kurtaracak olan) tekneyi inşa et ve haksızlığa sapanlar için bana
başvurma, çünkü onlar boğulacaklar!"
11:38 Ve böylece (Nûh) gemiyi yapmaya başladı; (o bu işle uğraşırken) kavminin
ileri gelenleri her ne zaman yanından geçseler onunla alay eder eğlenirlerdi; o
da onlara: "Siz bizimle alay ediyorsanız, bilin ki, sizin alay ettiğiniz gibi
biz de (yaklaşan azaptan yana bilgisizliğinizden ötürü) sizinle alay ediyoruz"
derdi.
11:39 "Çünkü, yakında siz de öğreneceksiniz, (dünya hayatında) alçaltıcı azabın
kimin başına geleceğini ve (öte dünyadaki) sürekli azabın da kimin başına
konacağını!"
11:40 (Bu böylece devam etti) tâ ki, hükmümüz vaki olup da yeryüzünde sular
taşkınlar halinde kaynayıp coşuncaya kadar. (Nûh'a): "Her cins (hayvandan) birer
çift ve haklarında hüküm verilmiş olanları değil, yalnız aileni ve imana
erişenleri gemiye bindir!" dedik, çünkü o'nun inancını paylaşanlar zaten küçük
bir topluluktu.
11:41 Böylece (kendisini izleyenlere Nûh): "Haydi, binin artık," dedi, "yürümesi
de, demir atması da Allah adıyla olan bu gemiye! Doğrusu, benim Rabbim gerçekten
bağışlayıcıdır, esirgeyicidir!"
11:42 Ve derken, onları götüren gemi dağ gibi dalgaların arasında seyre koyuldu.
Ve o an kıyıda kalan oğluna (Nûh): "Oğulcuğum" diye bağırdı, "gel bin bizimle
gemiye, o inkarcıların yanında kalma!"
11:43 (Fakat oğlu:) "Ben, beni sulara karşı koruyacak bir dağa sığınacağım"
dedi.(Nûh:) "Bugün, (Allah'ın) acımasını, esirgemesini hak etmiş olanların
dışında, kimse için Allah'ın hükmünden kurtuluş yoktur!" Ve tam o anda
aralarında bir dalga yükseldi ve (oğul) boğulup gidenlerin arasına karıştı.
11:44 Ve derken, "Ey yer, suyunu yut!" denildi; "Ey gök, (yağmurunu) durdur!" Ve
böylece sular çekildi, (Allah'ın) hükmü yerine geldi, gemi Cûdî Dağı'na oturdu.
Ve böylece, zulmeden bu halk için "uzak olsunlar!" sözü söylenmiş oldu.
11:45 Bu arada Nûh Rabbine yakarıp "Rabbim!" dedi, "O benim kendi oğlumdu,
ailemden biriydi; demek ki, Senin vaadin (herkes için) geçerli ve Sen hüküm
verenlerin en adili, en söz geçirenisin!"
11:46 (Allah:) "Ey Nûh!" dedi, "O senin ailenden sayılmazdı; çünkü iyi ve doğru
olmayan bir şey yaptı o. Ayrıca hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şey isteme
Benden: böylece, sana cahillerden olmamanı öğütlüyorum".
11:47 "Ey Rabbim!" dedi (Nûh), "Senden, hakkında bilgi sahibi olmadığım herhangi
bir şey istemekten Sana sığınırım! Çünkü, beni bağışlamaz, beni acıyıp
esirgemezsen, şüphesiz, kaybedenlerden olurum!"
11:48 Bunun üzerine (Nûh'a) "Ey Nûh!" denildi, "Sana ve seninle beraber
(olanlara; senin ve) onlar(ın soyun)dan gelecek olan (iyi) insanlara katımızdan
bir barış ve güvenlik, bir bolluk bereket (vaadi) ile gemiden in. Fakat (senin
ve onların soyundan gelecek olan zalim ve inkarcı) insanlara gelince, Biz
onların (bu dünyada belli bir süre) tutunup geçinmelerine fırsat verecek, sonra
da başlarına katımızdan bir azap saracağız."
11:49 BÜTÜN BUNLAR (ey Muhammed,) sana vahyettiğimiz bilinmedik haberlerdendir
ki onları ne sen ne de soydaşların bundan önce (bu haliyle ve tam olarak)
bilmiyordunuz. Öyleyse, sen de artık (Nûh gibi) sabırlı ol. Çünkü, unutma ki,
gelecek, mutlaka, Allah'a karşı sorumluluk bilincine sahip olanlardan yana
olacaktır!
11:50 'ÂD TOPLUMUNA da soydaşları Hûd'u gönderdik. O (da onlara): "Ey kavmim!
(Yalnızca) Allah'a kulluk edin!" dedi, (çünkü) sizin O'ndan başka tanrınız yok.
(Bu halinizle) aslı olmayan şeyler uyduran kimselersiniz sadece!
11:51 "Ey kavmim! Bu (uyarılar) için sizden bir karşılık da bekliyor değilim;
benim (çabalarımın) karşılığı beni yaratan (Allah'tan) başkasına düşmez.
Öyleyse, artık aklınızı kullanmayacak mısınız?"
11:52 "Ey kavmim! Haydi artık günahlarınız için Rabbinizden bağışlanma dileyin,
sonra da tevbe ve pişmanlık içinde O'na yönelin ki, size gökten bolca rahmet ve
bereket yağdırsın; gücünüze güç katsın ve iflah bulmaz suçlular olarak (benden)
yüz çevirmeyin!"
11:53 (Soydaşları:) "Ey Hûd!" dediler, "Bize (peygamber olduğunu kanıtlayan)
açık bir delil, bir belge getirmedin; bu yüzden, senin bir tek sözünle
tanrılarımızı bir kenara atıp sana inanacak değiliz.
11:54 Seni tanrılarımızdan biri fena çarpmış demekten başka sözümüz yok sana!"
(Hûd:) "Allah'ı tanık tutarım, ve siz de tanık olun ki, kesinlikle uzağım ben,
sizin yaptığınız gibi tanrılar edinmekten;
11:55 yani, O'ndan başkalarını! Haydi, bana karşı topunuz (istediğiniz kadar)
tuzak kurun, elinizden geleni ardınıza komayın!
11:56 Ama unutmayın ki, ben, benim de sizin de Rabbiniz olan Allah'a güvenip
dayanıyorum; çünkü hiçbir canlı yoktur ki ipini O tutuyor olmasın. Rabbimin yolu
elbette (yolların) dosdoğru olanıdır!
11:57 (Bu yoldan) dönüp gitmeyi seçerseniz, o zaman, (bilin ki) ben, size
ulaştırmakla görevlendirildiğim mesajı size duyurdum; (artık bundan sonra,
dilerse) Rabbim başka bir kavmi sizin yerinize getirir; bu konuda O'na hiçbir
şekilde engel olamazsınız. Çünkü, muhakkak ki her şeyin gözetimi O'nun
elindedir!"
11:58 Ve böylece, hükmümüz vaki olunca, Hûd'u ve o'nunla aynı inancı
paylaşanları katımızdan bir koruma lütfuyla kurtardık; kendilerini (ahiretteki)
ağır ve zorlu azaptan (da) kurtardık.
11:59 İşte, Rablerinin ayetlerini reddeden, O'nun elçilerine baş kaldıran ve
hak-hakikat düşmanı her inatçı zorbanın koyduğu yasaya boyun eğen 'Âd
toplumu(nun sonu) böyle (oldu).
11:60 Bu dünyada da (Allah'ın) lâneti kovaladı durdu onları, ölümden sonra
kalkış gününde de (sonuç olarak yine onunla kuşatılacaklar). Bakın, işte
Rablerini böyle yok saymıştı 'Âd (toplumu)! Bakın, işte böyle yok olup gitti
Hûd'un kavmi 'Âd.
11:61 SEMÛD (toplumuna da) soydaşları Salih'i gönderdik.(Salih onlara:) "Ey
kavmim! (Yalnızca) Allah'a kulluk edin!" dedi, "(Çünkü) sizin O'ndan başka
tanrınız yok. Sizi topraktan yaratıp geliştiren, orayı bayındır kılmanızı
sağlayan O'dur. Bunun içindir ki, artık günahlarınızdan ötürü Rabbinizden
bağışlanma dileyin ve sonra da tevbe ve pişmanlık içinde O'na yönelin, çünkü,
benim Rabbim, (Kendisine yönelen herkese) her zaman yakınlık gösterir, (dualara)
cevap verir!"
11:62 "Ey Salih!" diye karşılık verdiler, "Sen bundan önce aramızda büyük
umutlar beslenen biriydin! (Şimdi) bizi atalarımızın kulluk edegeldiği şeylere
kulluk etmekten mi alıkoyacaksın? Doğrusu şu ki, bizi çağırdığın (dâvâ) hakkında
son derece ciddî bir şüphe ve kaygı içindeyiz!"
11:63 "Ey kavmim!" diye karşılık verdi (Salih), "Ne dersiniz, ya ben, katından
bana bir rahmet bahşeden Rabbimden apaçık bir kanıt üzerindeysem, (söyleyin),
O'na tutup baş kaldırırsam o zaman kim Allah'a karşı kol kanat gerer bana? Bu
durumda, sizin önerdiğiniz şey yıkımımı artırmaktan öteye gitmez!"
11:64 Ve "Ey kavmim!" diye, devam etti, "Bu, Allah'a ait olan dişi deve sizin
için bir işaret olacaktır; bunun için, onu bırakın Allah'ın arzında otlasın; ona
bir kötülük yapmayın, yoksa beklenmedik bir azaba dûçâr olursunuz!"
11:65 Bu (uyarıya) rağmen, hunharca boğazladılar onu. Bunun üzerine (Salih):
"Artık (sadece) üç gün(ünüz) kaldı, barınaklarınızda eyleşecek" dedi, "bu
(söylediğim) yalanlanamayacak bir yargıdır!"
11:66 Ve derken, hükmümüz vaki olunca, katımızdan bir esirgemeyle Salih'i ve
o'nunla aynı inancı paylaşanları kurtardık; ve (onları) o (kıyamet) Gün(ü Bizim
lânetimize uğramanın vereceği) alçalmadan (da kurtardık). Doğrusu, senin Rabbin,
gerçekten sınırsız kuvvet ve kudret sahibi O yüceler yücesidir.
11:67 O zulmedenlere gelince, onları (Allah katından cezalandırıcı) bir sayha
yakalayıverdi de kendi evlerinde cansız olarak yere yığılıp kaldılar;
11:68 sanki (daha önce) orada hiç yaşamamışlar gibi. Bakın, işte Rablerini böyle
yok saydı Semûdlular! Bakın, işte böyle yok olup gitti Semûd!
11:69 VE GERÇEK ŞU Kİ, İbrahim'e (semavî) elçilerimiz müjdeyle geldiler, (ve)
"Selâm olsun!" dediler; o da (onlara): "(Size de) selâm olsun!" diye karşılık
verdi ve sonra da onların önüne kızarmış bir buzağıyı getirip koymakta
gecikmedi.
11:70 Fakat ellerinin yemeğe gitmediğini görünce onların bu davranışı tuhafına
gitti; onlardan yana içine bir korku düştü. (Ama) onlar: "Korkma! Biz Lût
kavmine gönderildik" dediler.
11:71 Ve (yanlarında) ayaküstü bekleyen karısı, orada öyle (sevinçle)
gülümsüyordu; işte bu haldeyken o'na İshâk'ı(n doğumunu) müjdeledik ve İshâk'ın
ardından da (o'nun oğlu) Yakub(un doğumunu).
11:72 "Vah bana!" dedi, "Ben yaşlı bir kadın, kocam da yaşlı bir adam iken, hâlâ
çocuk mu doğuracağım? Doğrusu, yadırganacak bir şey bu!"
11:73 "Allah'ın dilediğini gerçekleştirmesini mi yadırgıyorsun?" dediler,
"Allah'ın rahmet ve bereketi sizin üzerinize olsun ey bu evin insanları, (hemen
hatırlayın ki,) her zaman her övgüye layık olan O'dur; şanı çok yüce olan O!"
11:74 Böylece İbrahim'in korkusu geçtikten ve kendisine (sözü geçen) müjde
verildikten sonra Lût kavmi hakkında Bize yakarmaya başladı;
11:75 çünkü, İbrahim ince ruhlu, yumuşak başlı, çok içli, merhametli ve dönüp
dönüp Rabbine yönelmek, O'na yakın olmak isteyen biriydi.
11:76 (Elçiler:) "Ey İbrahim, vazgeç bu yakarıdan!" dediler, "Rabbinin hükmü bir
kere gelmiş bulunuyor: artık onlara geri çevrilmez bir azap vaki olacak!"
11:77 VE ELÇİLERİMİZ Lût'a geldiğinde, kendilerini koruyacak gücü olmadığını
görerek onlar hesabına derin bir kaygı duydu ve "Zor bir gün, bu!" diye
belirtti, (kaygısını).
11:78 Ve (çirkin arzularla) eve doğru sürüklenen kavmi seğirterek ona geldiler;
bunlar, daha önce de hep (buna benzer) çirkin işler işleyip durmuşlardı. (Lût):
"Kavmim! İşte kızlarım!" dedi, "Onlar (erkeklerden) daha uygun olur sizler için!
Allah'tan korkun da konuklarıma (saldırarak) beni rüsvay etmeyin! Aranızda hiç
mi aklı başında kimse yok?
11:79 "Sen de biliyorsun ki senin kızlarında gözümüz yok" dediler, "Sen, aslında
bizim neyin peşinde olduğumuzu çok iyi bilirsin!"
11:80 "N'olurdu, size karşı koyabilecek gücüm olsaydı!" diye hayıflandı, "ya da
sırtımı dayayabileceğim bir dayanak!"
11:81 (Bunun üzerine melekler:) "Ey Lût, bak, biz senin Rabbinin elçileriyiz!
(Korkma,) (düşmanların) sana asla ilişemeyecekler! Artık, ailenle beraber
gecenin bir vaktinde yola çık; aranızdan kimse arkasına bakmasın, karının
dışında (ailenden kimse arkada kalmasın): çünkü, bil ki, onların başına gelecek
olan onun da başına gelecek. Onlar için belirlenmiş vakit tam da (bu) sabah; eh,
sabah da zaten yaklaşmadı mı?
11:82 Ve böylece hükmümüz vaki olunca bu (günahkar şehirlerin) altını üstüne
getirdik; ve önceden yazılmış bir cezanın infazı için üzerlerine birbiri
ardından püskürtü halinde sert taşlar yağdırdık.
11:83 O taşlar ki, (günaha gömülüp gitmiş böyle toplumları tepelemek için)
Rabbinin katında hazırlanmış, işaretlenmiştir. O taşlar ki, zalimlerin başından
hiç eksik olmaz!
11:84 VE MEDYEN halkına da kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik. onlara:) "Ey kavmim!
(yalnızca) Allah'a kulluk edin!" dedi, "(Çünkü) sizin O'ndan başka tanrınız yok.
Ve (birbirinizle olan alış verişinizde) ölçüyü tartıyı eksik tutmayın. Gerçi
(şimdi) sizi refah ve zenginlik içinde görüyorum; ama, doğrusu sizin için,
(dehşetiyle) kuşatacak bir Gün'ün azabından korkuyorum!
11:85 Bunun içindir ki, ey kavmim, ölçüyle tartıyla yaptığınız alış verişte
dürüst ve duyarlı olun; insanları kendi hakları olan şeylerden yoksun
bırakmayın; ve kötülüğü yayarak yeryüzünde karışıklık çıkarmayın.
11:86 Eğer (O'na) inanıyorsanız, Allah'ın bıraktığı şey sizin için en
hayırlısıdır! (Bütün bu sınırları kendiniz gözetin,) ben sizin üzerinizde bir
bekçi değilim".
11:87 "Ey Şuayb!" dediler, "(Şu) senin dua (alışkanlığın) mı, atalarımızın
tapınageldiği şeyleri bırakmamız ve malımız mülkümüz üzerine keyfî tasarruflarda
bulunmamamız yönünde bizi uyarmanı zorunlu kılıyor? Çünkü, (biz) sen(i) aslında
yumuşak başlı, aklı başında biri (olarak biliriz).
11:88 (Şuayb:) "Ey kavmim!" diye karşılık verdi, "Ne dersiniz, ya ben Rabbimden
apaçık bir kanıta dayanıyorsam, ya beni kendi katından güzel bir rızıkla
rızıklandırmışsa, (söyleyin, o zaman, başka nasıl davranabilirim?) Hem ben,
sizden yapmamanızı istediğim şeyi, sizin hilafınıza yapmak istiyor da değilim.
Ben sadece gücümün elverdiği kadar ıslah etmek istiyorum; ama (bunda ne kadar)
başarı göstereceğim bütünüyle Allah'a bağlıdır. Ben O'na güvenip dayanıyor ve
her zaman, her konuda O'na yöneliyorum!"
11:89 "Ey kavmim! Benimle ayrı yol tutmanız sakın sizi günaha sürüklemesin;
yoksa Nûh halkının, Hûd halkının, halkının başına gelen sizin de başınıza gelir;
ve (hatırlayın ki,) Lût kavmi sizden fazla uzak değil!
11:90 Öyleyse günahlarınız için Rabbinizden bağışlanma dileyin ve sonra da tevbe
ve pişmanlık içinde O'na yönelin! Çünkü O acıyıp-esirgeyenlerin en yücesi,
sevginin kaynağı, gö-zesidir!"
11:91 (Fakat soydaşları o'na:) "Ey Şuayb! Söylediklerinden pek bir şey
anlamıyoruz" dediler, "ayrıca aramızda ne kadar zayıf olduğunun da açıkça
farkındayız; eğer ailen olmasaydı seni mutlaka öldüresiye taşlardık! Öyle ya,
bizim üstümüzde bir gücün, bir nüfûzun yok ki!"
11:92 (Şuayb:) "Ey kavmim! Aileme olan saygınız Allah'a olandan daha mı fazla?
Ki O'nu, arkanıza atıp unutabileceğiniz bir şey gibi görüyorsunuz! Muhakkak ki,
benim Rabbim (sınırsız bilgi ve kudretiyle) yapıp-ettiğiniz her şeyi
biliyor-kuşatıyor!" dedi.
11:93 "Bunun içindir ki, ey kavmim, artık (bana karşı) gücünüz neye yetiyorsa
onu yapın; çünkü, bilin ki, ben (Allah yolunda) eyleme devam edeceğim: zamanı
gelince, alçaltıcı, rüsvay edici bir azabın (aramızdan) kimin payına düşeceğini
ve (aramızdan) kimin yalancı olduğunu öğreneceksiniz! Gözleyin öyleyse, (olacak
olanı); ve bilin ki, ben de sizinle birlikte gözlüyorum!"
11:94 Ve derken, hükmümüz vaki olunca, katımızdan bir rahmetle Şuayb'ı ve
o'nunla aynı inancı paylaşanları kurtardık; zulüm ve haksızlık içinde olanları
ise bir sayha, bir gürlemeyle tepeledik; öyle ki, kendi evlerinde cansız yere
yığılıp kaldılar,
11:95 sanki daha önce hiç orada yaşamamışlar gibi. İşte böyle silinip gitti
Medyen (halkı), tıpkı Semûd (halkının) silinip gittiği gibi.
11:96 VE GERÇEK ŞU Kİ, Biz Musa'yı ayetlerimizle ve apaçık bir yetkiyle
11:97 Firavun ve onun seçkinler çevresine gönderdik. Ama berikiler, Firavun'un
hükmüne boyun eğdiler oysa, Firavun'un hükmü hiçbir şekilde sağduyu ürünü
değildi.
11:98 (Ve bu yüzden de) Kıyamet Günü halkının önüne düşüp, (bu dünyadaki bâtıl
yönetimin bir) sonuc(u) olarak onları ateşe sürükleyecek; ne kötü bir menzil bu
sürüklendikleri!
11:99 Öyle ya; burada (bu dünyada, Allah'ın) lâneti kovaladı durdu onları,
Kıyamet Günü'nde de (onunla tepelenecekler:) ne kötü bir pay, bu paylarına
düşen!
11:100 (İNSANLIĞA BİR ders olsun diye) bu sana anlattıklarımız (gelip gitmiş)
kasaba (halk)ları(nı)n başından geçenlerdir ki, bu (kasaba)ların bazıları hâlâ
yerinde duruyor, bazılarıysa biçilmiş tarlalar gibi (silinip gitmişler):
11:101 Pek tabii, onlara Biz zulmetmedik; tersine onlar kendi kendilerine
zulmettiler. Ve Rablerinin hükmü vaki olduğunda, Allah'ı bırakıp yalvarıp
yakardıkları o (düzmece) tanrıları hiçbir işe yaramadı, yok olup gitmelerini
hızlandırmaktan başka!
11:102 İşte senin Rabbin, tepelediği zaman böyle tepeler; halkı zalim olan
kasabaları gerçekten de O'nun tepelemesi çok acı verici, çok zorludur!
11:103 Aşikar olan şu ki, bütün bu (anlatıla)nlarda, o Son Gün başa gelebilecek
azaptan korkanlar için apaçık bir ders, bir uyarı vardır; o Gün ki, bütün
insanlık için bir toplanma, bir araya gelme Gün'ü olacaktır; o Gün ki, her şeyin
apaçık ortaya serildiği Gün olacaktır.
11:104 Ve o Gün'ü Biz, belli bir sürenin dışında artık ertelemeyeceğiz.
11:105 O Gün gelince, O'nun izni olmadıkça kimse konuşamayacak; ve (bir araya
getirilenlerden) kimileri bedbaht, kimileri de bahtiyar olacak.
11:106 Bedbaht olanlar (dünyadayken yaptıklarından ötürü) ateşte (yaşayacak) ve
orada ah çekip inleyecekler.
11:107 (Ve) Rabbin aksini dilemedikçe, gökler ve yer yerinde durduğu sürece
orada kalacaklar: çünkü, dilediğini yapan (Allah')tır, senin Rabbin.
11:108 Bahtiyar olanlara gelince, onlar (da dünyada yaptıklarından ötürü)
cennette (yaşayacak) ve Rabbin bunun aksini dilemedikçe, gökler ve yer yerinde
durduğu sürece -bitmeyen bir lütfun sonucu olarak- orada kalacaklar.
11:109 BUNUN İÇİNDİR Kİ, (ey Peygamber), o (eğri yolda olan) insanların tapınıp
durdukları şeylerin ne idüğü hakkında en küçük bir şüphen olmasın: onların
(ahmakça) tapınıp durduğu şeyler, atalarının da vaktiyle tapındığı şeylerdir.
Onlara (iyi ya da kötü, her ne ki kazanmışlarsa) paylarına düşeni elbette
eksiksiz vereceğiz.
11:110 Ve gerçek şu ki, Biz Musa'ya da (öz olarak aynı ilkeleri içine alan bir)
kitap verdik, insanların bir kısmı ona karşı (da) kendi görüşleriyle karşı
çıktılar. Eğer Rabbin tarafından önceden takdir edilmiş bir karar olmasaydı,
şüphesiz, aralarında (hemen, o safhada) yargı gerçekleştirilir (ve işleri
bitirilir)di: çünkü, onlar da (sana karşı çıkan kimseler gibi) (kendilerini
Allah'a çağıran) kişi hakkında ciddî bir şüphe ve güvensizlik göstermişlerdi.
11:111 Şüphesiz, Rabbin onların her birine edip-eyledikleri her şeyin
karşılığını tam olarak ödeyecektir: çünkü O, onların edip-eylediği her şeyin
mutlaka farkındadır!
11:112 Öyleyse, artık emredildiğin yönde, yanında yer alanlarla birlikte, doğru
yolu tutun ve sizden hiç biriniz gurura kapılıp da çizgiyi aşmasın: çünkü,
unutmayın, yaptığınız her şeyi O görüyor.
11:113 Ve asla zulümde ısrar edenlerden yana eğilim göstermeyin.Yoksa,
(ahirette) ateş size de dokunur; ve Allah'tan başka koruyucunuz olmadığına göre,
o zaman (O'nun tarafından da) yardım edilmez size!
11:114 Ve gündüzün başında ve sonunda, bir de gecenin erken saatlerinde salâtta
devamlı ol; çünkü muhakkak ki iyi eylemler kötü eylemleri giderir; (Allah'ı)
hatırında tutanlar için bir öğüt, bir hatırlatmadır bu.
11:115 Ve sabret, sonuna kadar dayan: çünkü Allah iyilik yapanların hak ettiği
karşılığı hiçbir şekilde zayi etmez!
11:116 FAKAT, NE YAZIK Kİ, (yok ettiğimiz) sizden önceki kuşaklar arasından,
yeryüzünde yozlaşmaya karşı çıkan -(doğru yolu izledikleri i-çin) kendilerini
kurtardığımız küçük toplulukların dışında- akıl/iz'ân ve erdem sahibi kimseler
çıkmadı. Ve zulme eğilim gösteren çoğunluk yalnızca kendilerini yozlaştıran
hazların peşine düşüp günaha gömülüp gittiler.
11:117 Yoksa, senin Rabbin, halkı (birbirlerine karşı) dürüst davrandıkları
sürece, bir toplumu (sırf) (çarpık inançları) yüzünden asla helak etmez.
11:118 Hem, Rabbin dileseydi, bütün insanlığı bir tek ümmet yapardı; fakat (O,
yollarını seçmekte kendilerini özgür bıraktı diye) hâlâ farklı görüşler
benimsemekteler;
11:119 pek tabii, Rabbinin (aydınlatıcı, yol gösterici) lütfunu bahşettiği
kimseler başka. Oysa, (işte) bu (lütfa erişmeleri) için yarattı (hepsini.)
Fakat, (bu ilahî yol gösterme lütfunu tepenler için) Rabbinin, "Muhakkak ki Ben
cehennemi hep, görünmeyen varlıklarla ve insanlarla dolduracağım" sözü yerini
bulmuş olacak.
11:120 VE BÖYLECE, elçilerin haberlerinden senin yüreğini güçlendirecek her şeyi
sana anlatıyoruz. Öyle ki, bu kıssalarla hak ulaşıyor sana ve ayrıca müminlere
de bir öğüt, bir hatırlatma.
11:121 Ve inanmayanlara gelince, onlara şöyle de: "Artık elinizden ne geliyorsa
yapın; ama bilin ki, biz de (Allah yolunda elimizden geleni) yapacağız;
11:122 Ve (olacak olanı) bekleyin bakalım; doğrusu, biz de bekleyeceğiz!"
11:123 Göklerin ve yerin bilinmeyen, görülüp gözlenemeyen yüzü Allah'ın
elindedir; ve var olan her şey (çıktığı kaynak olarak) hep O'na
döndürülmektedir. Öyleyse, O'na kulluk et; O'na güven/O'na dayan; çünkü Rabbin
yapıp-ettiklerinizden asla habersiz değildir.
« Önceki | Fihrist | Sonraki »