1011. Bana; "Nasılsın?" dedin; yüzüme bak da, nasıl olduğumu anla!
Müstef'ilün, Fe'ulün, Müstefilün, Fe'ülün
(c. IV, 2030)
• Bana, acıdın da; "Nasılsın?" diye sordun; sen yüzüme bak da, nasıl olduğumu anla! Biz yokken, bize; "iyi misin?" dedin; artık şu kınamaları bırak!
• Gülerek; "Günlerin hoş geçsin!" dedin; sen olmadıkça hiç kimsenin günü hoş geçmez! Bunları bırak da, başka bir hikayeye başla!..
• "Usandım, bıktım! Artık sen, ne zamana kadar hep aşktan bahsedeceksin?" dedin; sen git de, aşık olmayana; "Hikayeyi kısa kes!" de!
• Ateşler içindeyim, terler döküyorum; böyle olduğum halde bir mahrem bulamıyorum! Ben, bir köşeye gideyim; başka çarem kalmadı! Bari, şu kılıcı kalkan et!
• Sen, bizi küstah, terbiyesiz bir hale getirdin; "Ne istediğini ilk gün bize söyle!" dedin! Sen, durumu, bizim derdimizden haber al!..
• "Dostların müflis oluşlarından perişan oldum!" dedin; iki dudağını aç da, güzel sözlerinle dünyayı incilerle, cevherlerle doldur!
• "Hürmetle hizmet kemerini kuşan!" dedin; öyle ise, iki rahmet elini aç da, beni kucakla!..
1012. Ey Hakk aşığı; herşeyi terkettiğin gibi, yokluğu da terk et!
Müstef'ilün, Fe'ulün, , Fe'ulün
(c. IV, 2031)
• Ey Hakk yoluna düşen, o yolda yoklukta mahvolan, yok olan aşık! Sen, yokluğu da geride bırak, yokluktan da yola düş; sen, onu da terket! 21 Gönlünden başını çıkar da, gönlün ta kendisini, özünü seyret!.
21. Hz. Mevlana'nın bu beyitte bahsettiği terk, son merhaledir. Ariflere göre dört türlü terk vardır: l - Terk-i dünya (dünyayı terketmek) 2- Terk-i ukba (ahiretteki nimetleri terketmek) 3- Terk-i hestî (kendi benliğini, varlığını terketmek) 4- Terk-i terk (terki de terketmek, onda yok olmak).
• Gönül, Çin aynasıdır! Gönülle beraber oturup karşında yüzlerce kılıç görürsen korkma; o kılıçlara karşı gözünü kalkan et!
• Biliyorum; herşeyden vazgeçtin, gönülde yok oldun, yokluğun içindesin! Fakat, tam bir başarı için bir saldırış daha gerekmektedir!
• Bir kere daha saldır; saldır da, aşk kaynağının başındaki benlik avını yakala, onu parçala! Ey gönül ormanının arslanı; pençeni, benlik avının çenesine bas!
• Bizler, güneşin ışığı içinde titreyerek oynaşan zerreleriz! Bu balçık zerresinden azıcık toprak al da, sürme gibi ayın gözüne çek!..
• Delilik ve sevdadan ötürü, bizde can kalmadı! Ey herşeyi bilen, herşeyi gören padişah; bize başka şeyden de değil, kendinden bir haber ver! Biz, yalnız seni istiyoruz!
• Ey ateşe benzeyen aşk; şu şekillerle, nakışlarla, resimlerle dolu olan alemde bulunan bütün şekilleri, nakışları, resimleri sil, yok et de, kendinden canlı bir şekil ortaya koy!
• Ey padişahım; seni sevenler, kendilerinden geçtiler, mest oldular, öldüler! Ama, rindlerin yine de sana selamlan var; onların bulundukları yere bir defa daha uğra, ne olur?
• Kaf dağındaki zümrüdanka bile Tebrizli Şems'in aşkıyla kanat çırpar, uçar! Sen de o varlık kanadını kökünden yol, at da, kendine aşktan kanat elde et!
1013. Nasıl olur da susuz kalırım? 0 ırmak, beni arıyor!
Miistef'ilün, Fe'ülün, Miistef'ilün, Fe'ülün
(c. IV,2032)
• Ben, kimden korkarım? Sevgili benimle beraber olunca, artık korkum kalır mı? Zülfikar benim yanımda olunca, bir iğneden korkulur mu?
• Nasıl olur da susuz kalırım? 0 ırmak, beni arıyor!.. Gönlüm gamlanır mı? Gamımı dağıtan gam ortağım benimle beraber!..
• Nasıl olur da ağzım acılaşır, acılık çekerim? Ben, şekerler ve helvalar arasındayım! Kış, bana ulaşabilir mi? Ben, ilkbaharımla beraberim!..
• Hz. İsa aklımın doktoru olunca sıtmadan, hararetten rahatsız olur muyum? Ben, av emiriyim; köpekten korkar mıyım?
• Meclise gelmez olur muyum? Sakî beni çekip duruyor! 0 güçlü kuvvetli padişah benimle beraber olunca, elbette şehirler zabtederim!
• 0 kocaman küpteki şarap, bizim için köpürüp coşuyor! Artık, burada zahmetin, mahmurluğun ne işi var?
• Eğer ben gökyüzü ile savaşa girsem, onu kırsam döksem, özür dilemeye hacet yok! Çünkü, o güzel yüzlü benimle beraber, benim yanımda!..
• Ben, lütuflar ve nimetler içindeyim; lütfun, rahmetin mesti olmuşum; bahtın, devletin kucağındayım! 0 kucaklayışı güzel olan dost, benimle beraber!
• Ey kavgacı, gürültücü dil! Ben, söze doydum; sus artık! Yoksa, benimle sohbet etme!
1014. Herkes, aşk ateşine kendini atamaz! Cins atlar, padişahı taşır; ahmak atlar ise, tezek taşır!
Müstef'ilün, , Müstef'ilün, Fe'ülün
(c. IV, 2043)
• Gördün mü, kış mevsimi ne diyor? Sen, harman gibi odun yığ! Kış soğuk geçmese de, ikisinin de, kışın da, odunun da soğukluğu, vebali bana, benim üstüme olsun!
• Soğuk artınca, şiddetlenince ateşe odun at; odunu esirgeme! Odun mu daha değerlidir, yoksa beden mi?
• Gönlünde ateşi saklayan odun, yokluk suretidir; ateş ise, Allah'ın aşkıdır! Ey can; aşka ulaşmak için suretleri, şekilleri yak, yandır!
• Suretleri, şekilleri yakmadıkça, canın üşür, donar, buz kesilir; aşkı bulamazsın, şekilde kalırsın! Şekilde kalırsan, puta tapanlar gibi manevî baharlardan haberin olmaz, eminlik yurdundan uzak düşersin!..
• Ateşe benzeyen aşkın içine gir, kendini temizle; ateş içinde gümüş gibi gönlünü hoş tut, güzelleş! Mademki Hz. Halil'in oğlusun, ateş senin evindir, yurdundur!
• Ateş, Allah'ın emri ile, gönlü uyanık kişilere lale olur, gül olur, çiçek olur, reyhan olur, söğüt, süsen olur! 22
22 Eski Sairlerimizden birisi; "Ateş kenan, kış gününün lalezandır" (Ateş kenan, kış gününün lale bahçesidir) demiştir.
• Allah'a inanan kişi, efsun bilir; ateşe efsun okuyunca, o ateşin yakıcılığı kalmaz; ateş ateşliğini kaybeder, parlak bir ay olur!
• Demiri bile eritip iğne gibi incelten ateşi yatıştıran efsuna aferin!
• Mumun ateşi pervaneye pencere gibi görünür de, o yüzden onun alevi içine atılır, yanar!
• Herkes, aşk ateşine kendini atamaz! Cins atlar, padişahı taşırlar; işe yaramaz, ahmak atlar ise, palan yüklenirler, tezek taşırlar!
1015. Duayı tatlılaştır; dua, ağzımıza süt gibi, bal gibi tatlı gelsin!
Müstef'ilün, Fe'ulün, Müstef'ilün, Fe'ülün
(c. IV,203~)
• Önce, bizi adam et, aşka layık bir kişi haline getir! Sonra, bize şarap sun; kadehi durmadan döndür!..
• Ey can; bizden, bizim hizmetimizden ne çıkar? Mademki binayı sen kurdun, onu yine kendin tamamla!
• Bizim selamet evimizi melamet evi yaptın; melamet evimizi de selamet evi yap!
• Bu aşk yolu, sonsuzdur, uzundur! Onu, sonsuz lütfunla kısalt, iki adımlık yol yap!
• Bizi, nefs-i emmareye esir ettin fakat, kötülüğü emreden nefsin de emiri sensin; sen, bizi emir yap da, onu bize kul et!
• Herkese ait olan lütuflarını has kullarına nasip ettin! Bugün de, has kullarına ihsan ettiğin lutufları herkese, bütün kullarına lütfet!
• Her zerreye, lutfunla, bir başka güneş ver; lutuf ve ihsan güneşini, herkese tam olarak ver!
• Duayı bize tatlılaştır; dua, ağzımıza süt gibi, bal gibi tatlı gelsin! "Amin!" diyene de lutfet, onu herkesin iyiliğini ister bir hale getir!
1016. Senin maddî varlığın ve benliğin, bir ayıptır; sen, boğazına kadar bu ayıbın içindesin!
Müstef'ilün, Fe'ülün, , Fe'ulün
(c. IV, 2028)
• Her ne kadar uzun zamandan beri boğazıma kadar ayrılık ateşleri içinde oturdum, yandım yakıldım ise de, Allah'a şükür, şimdi de, sevgili ile boğazıma kadar vuslat suyu içindeyim!
• Sevgiliye; "Boğazıma kadar lütuflarına garkolmuşum!" dedim. Sevgili, beni boğazıma kadar lütuflara garketmeye kani olmadı da,
• Dedi ki: "Başını ayak yap, aşkın derinliklerine dal! Çünkü, boğazına kadar aşkın derinliklerine dalmazsan, işin yoluna girmez!"
• Dedim ki: "Ey can; benim başım, senin nalınındır! Fakat iki gözüm, sen nalınlarda kalma; boğazına kadar bu işin içine girmeye bak!"
• Sevgili bana; "Dikenden de aşağı mısın?" dedi. "0 da, gülleri beklerken tam dokuz ay, boğazına kadar toprağa gömülü kaldı!"
• Sevgiliye; "Diken de nedir ki?" dedim. "Senin gül bahçen için, gül gibi, yok zaman ta boğazıma kadar kanlara battım, kanlar içinde kaldım, yapraklarım kanlara boyandı!"
• Dedi ki: "Çekişme aleminden kurtuldun, aşk alemine ulaştın! 0 alemde ta boğazına kadar savaşlara, kavgalara dalmıştın!
• 0 çekişme aleminden kurtuldun ama, kendinden kurtulamadın, yokluğa kavuşamadın! Senin maddî varlığın, benliğinin bir ayıbıdır; sen, boğazına kadar bu ayıbın içindesin!
• Yankesici gibi çok tuzak kurma; hileye az başvur! Yankesici, boğazına kadar kendi tuzağının içinde kalır!"
• Dünya sevgisi, dünya tuzağı öyle berbat, öyle fena bir tuzaktır ki, padişahlar ve arslanlar, köpekler gibi, o pisliğin içine düşmüşler, boğazlarına kadar gömülmüşlerdir!
• Bundan daha fazla şaşılacak bir tuzak vardır! Oraya düştünse, görürsün ki, aklı olmayan, saf olan, kendini görmeyen kişi o tuzağa topuğuna kadar batmıştır da, zeki olan, aklı başında olan kişi boğazına kadar o tuzağın içindedir!
• Artık, söylemeyi bırak; nefesin kesiliyor! Ben yorulmasaydım, nefes nefese gelmeseydim, seni, boğazına kadar söze garkederdim!
1017. Eğer nefs-i emmareni öldürebilirsen, yakandan bir çok huriler baş gösterirler!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilün
(c. IV, 2021)
• Ey genç; sabah oldu! Çabuk kalk, yükünü bağla, hazırla; kervandan geri kalma!
• Kervan geçip gider, sen gafil, uyuyakalırsan, çok ziyandasın, çok ziyandasın, çok ziyandasın!..
• Günah yollarında ömrünü zayi etme, tüketme; ömrünü tüketme de, terütaze kal, ebedî ömür al!..
• Nefs-i emmareni öldürmeye çalış! Çünkü o, senin şeytanındır! Eğer onu öldürebilirsen, yakandan bir çok huriler baş çıkarırlar!
• Şunu iyi bil ki, kötü nefsini öldürünce, yedi kat göğün üstüne ayağını basarsın!..
• Senin kıldığın namaz, tuttuğun oruç kabul edilirse, nefsine hakim olur, doğru yola düşersin! 0 zaman sen, bir pehlivansın, bir pehlivansın, bir pehlivan!..
1018. Can; dille, dudakla, harfle, sözle anlatılamaz ki!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. IV,2016)
• Benim canım, senin canındır; senin canın da, benim canımdır! Bir bedende iki can hiç görülmüş müdür?
• Ey beden; yüzlerce can ile diri olsan bile sen, yine can iste; bedenden hiç bahsetme!
• Şu candan gönlünü al da, yerine koy! Bu can o olmadan canlık edemez; boş yere yorulma!
• De ki: "Ruh, Rabbimin emrindendir! 23" ayetini anla! Ey benim canım! Can; dille, dudakla, harfle, sözle anlatılamaz!
23 İsra Süresi 17/85.
1019. Sen, duru bir su gibisin; yaptığın kötülüklerle bu temiz suyu bulandırma!
Mef'ulü, Fa'ilatü, Mefa'îlü, Fa'ilat
c. IV, 2045)
• Sen, duru bir su gibisin; bu duru suyu, yaptığın kötülüklerle bulandırma, gönlünü örtme! Gönül gözünün önüne günah perdesini çekme; yapma bu işi
* Tertemiz kişiler, gönül erleri, gönlünü seyretmek için onun etrafında topandılar! Bu temiz insanlara karşı sen de utanç içinde kalma; sen de tertemiz ol, gönlünü utandırma!..
* Gönül; "Fanî güzellere aşık olmaktan kendini çek!" diye nara atıyor! Eğer sen tamamıyla can halini almışsan, gönlü üzme, onu gerçek aşktan mahrum etme, onu öyle nekes alıştırma!
*Bakırı, iksir sürerek altın ederler! Bu, bir başka bilgidir! Senin yaptığın bu işlerle bakırın altın olmaz! Ermişlerden uzak kaldığın için, balçık mertebesinden kurtulamazsın, yücelemezsin, insan olamazsın!..
• Ey can! Gönülden ayrı düşeli bir hayli zaman oldu; otuz yıldır onu arıyorsun, hala bulamadın! Bari bu otuz yılı kırk yıla çıkarma!
• Hakk yolunda nice savaşlar var! Öyle her yol başında durma; vakit geçti, gün bitiyor! Sense, lüzumsuz şeylerle oyalanıp duruyorsun!
1020. Hz. Musa gibi, ilahî aşkla kendinden geç, asa gibi sus; Tur Dağı gibi ses verip durma!
Mefulü, Fa'ilatü, Mefa-îlü, Fa'ilat
(c. IV,2051)
• Görüyorum ki, bana cefa etmeyi düşünüyorsun; böyle düşünme! Bize çıkışmaya, bizden ayrılmaya hazırlanıyorsun; yapma!..
• Güzelim; aslında sen, baştan başa Hakk'ın lütfusun, ihsanısın! Böyle olduğu halde, davranışlarınla, kendini Hakk'ın azabı, Hakk'ın kahrı haline getiriyorsun; yapma!..
• Gönlümü lütfunla, kereminle elde ettin! Sonra neden lutuftarı, keremden onu mahrum ediyorsun; etme!..
• Güzel yüzünün nuru ile ayın ondördü haline gelen bu kulu, neden dertlerle yeni ay gibi yapar, iki kat edersin; etme!..
• İster ateşe tapar olsun, ister mümin olsun, hepsi de senin havana uymuş, sevdana kapılmış kulların; niçin ateşe tapanla savaşırsın; savaşma!..
1021. Hz. Nuh'un gönlüne girmeyenleri denize at!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. IV,2017)
• Hoten güzeli aramıza geldi; artık, candan da, bedenden de vazgeç!
• 0 aşkın eline bir kılıç verdi de, dedi ki: "Benden başka kimi görürsen, onun boynunu vur!
• Güzel olsun, çirkin olsun, kadın olsun, erkek olsun; Nuh(a.s.)'dan başkasını denize at gitsin!..
• Nuh'un gönlünde yer alanları bırak; nefsanî arzularının esiri olanları, Nuh'un gönlüne girmeyenleri denize at!.."
1022. Diyorsun ki; "Gel; sabrı senin üstüne çoban yapayım!" Niçin kuzuya kurdu çoban yapıyorsun?
Mef'ulü, Fa'ilatü Mefa'îlü, Fa'ilat
(c. IV,2052)
• Bizden bıkıyorsun, sıkılıyorsun; bunu yapma, bizden sıkılma! Nedense bize kızıyorsun, bizden yüz çeviriyorsun; ne olur, bizden yüz çevirme!
• Kendi karını düşünüyorsun, sana faydalı olan şeyin peşine düşmüşsün; bizim de ziyanımızı istiyorsun! Bu gibi düşüncelerden kimse karlı çıkmadı; sende karda değilsin, ziyan ediyorsun! Bunu böyle yapma!..
• Bundan sonra, bizim ziyanımızı istemeye razı oldun! Fakat, etme; kimin kimlerin razı olması için buna katlanıyorsun?
• Bize, şarap yerine gam sirkesi veriyorsun; verme! Neden derede su yerine kan ırmağı akıtıyorsun; akıtma!..
• Benim yüzümden zevk, neşe ve sevinci alıyorsun ama, yüzümü bakışlarına hedef tutuyorsun; tutma!..
• Hem mazlumu öldürüyorsun, hem de ona acıyorsun; yol vuran da sensin yolu vurulan, feryad eden de!..
• Ayağım, hiçbir işe yaramıyor! Çünkü, sevgilinin mesti olmuş! Mest olmuş ( ayağı bırak; niçin onu çekip duruyorsun? Bırak, çekme!..
• Diyorsun ki; "Gel; sabrı senin üstüne çoban yapayım!" Niçin kuzuya kurdu çoban yapıyorsun; yapma!..
• Gündüz vakti zahidsin, hep ibadet ediyorsun; gece olunca da, zahidleri öldürüyorsun! Bu gece barış gecesi ama, sen, yine de o işi yapıyorsun; yapma!.
• Dostlar, kıskançlıklarından birbirlerine düşman oldular! Bu dostu, niçin öbürüne düşman edersin; etme!..
• Bana; "Sus!" diyorsun fakat, beni susturmayan, söyleten de yine sensin Aşkınla, bedenimdeki her kılı bir dil haline getirirsin; getirme!..
1023. Gerçek sevgili onun o kadar çok bağrına basmıştır ki, ona, sevgilinin kokusu sinmiş, onda toprak kokusu kalmamıştır!
Mef'ulü, Fa'ilatü, Mefa'îlü, Fa'ilat
(c. IV.2053)
• Aşıklarla beraber otur kalk! Arkadaş olarak her zaman aşık olan kişiyi seç; aşık olmayanla bir an bile dost olma!
• Eğer yar, izzet perdesini, namus perdesini yüzüne indirirse, sen git, yüzünde perde olmayan güzelin yüzüne bak, güzelliğini seyret!
• Yüzünde secde izleri bulunan, gerçek sevgilinin nuru olan yüzü gör; alnında mana güneşi parlayan güzeli seyret!..
• Vahdet güneşi, onun yanaklarına yanaklarını koymuş; ona öyle bir nur vermiştir ki, ay bile, onun yüzünü görünce kendinden geçer, yerlere serilir!..
• Onun bedeni, hayalin bedeni gibi kansız ve damarsızdır; içi de, dışı da tamamıyla mana sütü ile, mana balı ile doludur!
• Eşi benzeri olmayan sevgili, onu o kadar çok kucaklamış, o kadar çok bağrına basmıştır ki, ona sevgilinin kokusu sinmiş; artık, onda toprak kokusu kalmamıştır!
• 0, aydınlıksız bir sabah, renksiz bir akşamdır; yönsüz bir zattır; doğmaz, doğurmaz bir hayattır!
• Güneş, gökyüzünden hiç borç nur ister mi? Gül fıdanı, yaseminden ödünç koku ister mi?
• Balık gibi dilsiz ol, konuşma; deniz suyu gibi duru, saf bir hale gel de, çarçabuk inci ve mücevher hazinesine emîn ol!
• Hiç kimseye söyleme; ben, senin kulağına söyleyeyim! Bütün bu saydığım vasıflara sahip olan kimdir, biliyor musun? Tebrizlilerin kendisi ile iftihar ettikleri, övündükleri Şemseddin'dir!..
1024. Bahar, bağlarda ve bahçelerde kıyametin kopmasıdır!
Mefülü, Fa'ilatü, Mefa'îlü, Fa'ilat
(c. IV,2046)
• Neşeli bahar geldi de, mestlik, aşıklık, gençlik ve bütün bu cins güzelliklerin hepsi bir araya geldiler, bir yerde toplandılar, beraberce oturdular!
• Bunların suretleri, şekilleri yoktur! Fakat, hepsi de birer şekle büründüler, güzel birer surete girdiler! Hayal edilenler, düşünülenler nasıl da şekilleşti; gel de, bunları ibretle seyret!
• Gönül, gözün dehlizidir, kapı arasıdır; gönüle ne gelirse, oradan göze gelir ve gözde bir şekle bürünür!
• Aslında bahar, bağlarda ve bahçelerde kıyametin kopmasıdır, toprağın içinde gizli olan sırların açığa çıkmasıdır, meydana vurulmasıdır, Çin güzellerinin gönüllerini göstermesidir!
• Onlar, gizli bir dille bize diyorlar ki: "İnsan isen, eğer sende bir gönül varsa göster! Senin gönlün, insanlığın ne zamana kadar balçık içinde gizlenecektir?"
• Kış mevsiminde bağların bahçelerin duası; "Allahım! Ancak Sana ibadet ederiz!" sözüdür! İlkbaharda ise; "Ancak Sen'den yardım dileriz!" niyazıdır!
• "Allah'ım; ancak Sana ibadet ederiz!" demekle, bir şey dilemeye, lütuf istemeye geldik; bizi, soğuk kış günlerinde, hazanlar içinde daha fazla bekletme! Artık, zevk ve neşe kapısını aç!..
• Onun; "Allahım; ancak Sen'den yardım dileriz!" deyişi ise, meyvelerin çokluğundan, ağırlığından dallarım kırılacak! Ey yardımı istenen, yardım eden Allah'ım; Sen, beni koru! demek isteyişidir!
• Laleler, her an güllere; "Nergisler, yaseminlere acaba neden hayran hayran bakmaktalar?" demektedirler!
• Süsen dile gelir de, yasemine; "Yazıklar olsun!" der. "Kimseyi hor görme!.."
• Menekşeler, yalancıktan iki büklüm olmuşlar! Zaten, menekşelerin hile yapmada, herkesi aldatmada eşleri yoktur; onların sırlarını iyi bilen, arkadaşları nilüferlerdir!
• Sümbüllerin başları, mahmurluktan sağa sola eğilmektedir; sağ taraflarından hoş kokulu bahar rüzgarı eserek onları okşamada, soldansa, reyhanların güzel kokuları gelmektedir!
• Ata binmiş, herkese yukardan bakan selvilerin ardı sıra çimenler yaya yürümedeler; goncalar, kötü gözlerden korktukları için kendilerini gizlemedeler!
• Söğüt ağaçları, ırmak kenarında yaya kalmışlardır! Onlar, ırmağın ayna gibi olan suyuna bakarak; "Bizim bu taze dallarımız, neden böyle kollarını açmışlar, oynayıp durmadalar?" diye, kendi dallarına hayran olmadalar!
• Bu dalların elleri, avuçları, önceleri böyle açılmış saçılmış değil idi; sonradan derlenip toplanıp açıldılar! Sanki, ırmağın üstüne bahar incileri serpmedeler!
• Büyük, eşsiz yaratıcı bağlarda bahçelerde böyle bir meclis kurunca, kuşlar, çalgıcılar gibi terennüme başladılar! Aferin bu kanatlı çalgıcılara!..
• 0 çalgıcıların beyinin adına "bülbül" derler! 0, mesttir; güle de aşık olmuştur! Aşık olduğu için de, böyle güzeldir; böyle hoş sesler çıkararak öter, öter, öter...
• Kumrular, bülbüllere soruyorlar: "Ne güzel ötüyorsunuz! Şimdiye kadar sizler nerede idiniz?" Onlar da; "Bizler, yeri ve oturağı olmayan ötelerde idik!" diye cevap veriyorlar!
• Şahin, doğan kuşuna diyor ki: "Bu güzel avları yokluktan kim aldı da yeryüzüne getirdi?"
• Bir kısım gül yanaklılar, bir kısım delikanlılar, hepsi de gayb perdesinin arkasında idiler. Onlar; "Büyüktür onlar; yazı yazarlar!" 24 diye ayette anlatılan melekler gibidirler
!24-İnfitar Suresi 82/11, 12.
• "Biz, birkaç kişiyiz; öncü olarak geldik! Bizim arkamızdan güzeller ordusu, o pusudan çıkarak gelmedeler!"
• Yusuf yüzlüler, o dünyanın Kenan elinden, tatlı dilli dilberler de, bal denizinden çıkıp geldiler!
• İşte; hurmaya, şekerkamışına, o tane tane nara, o tane tane incire ötelerden, o tatlılık, o güzellik diyarından mektuplar geldi!
• Ötelerde bulunan ova, ne hoş, ne verimli bir ovadır; elma, rengini ve kokusunu o ovadan aldı; turunç da, o güzel kokuyu, o olgunluğu oradan elde etti!
• Üzüm, geç geldi; çünkü, atlı değildi, yaya olarak geliyordu! Ey geç gelen, olgun gelen üzüm! Şarabın anası olduğun için sen, bir fitnesin; fakat, meyvelerin son gelenisin!
• Ey son gelip önce gelenleri geçen, ey meyvelerin gözü; sen, Allah'ın sağlam ipine sarılmışsın!
• Senin tatlılığın, görülmemiş bir tatlılıktır; acılığını ise hiç sorma! Acılığın, akıla benzer; şer de ondandır, hayır da ondandır; küfür de ondan meydana gelir, din de!
• Bela zamanında şeker gibi tatlısın, ferahlık zamanında ot gibisin! Devedikeninin üstüne inen kudret helvasına benziyorsun; acılığın da tatlı bir bela!..
• Ey bilgi ve anlayış sahibi, ey herşeyin aslı, temeli; Sen'in kolun her tarafa uzanır, herşeye gücün yeter; zaman, Sen'in elindedir!
• Sen'in elinle kavun öyle bir eve konmuş, gizlenmiş ki, o evin ne kapısı var, ne de penceresi; Sen, cansın; ben de, işte, gördüğün gibiyim!
• Sukabağı senden kaçmış, ipe tırmanmağa başlamış! Fakat, o kırık testi, kaynaktan, aslından nasıl kurtulur?
• Sen'i dinlemediği için, onun boynunu bağladılar! Onun kulağı olsaydı, tutar çekerdin; o kulağı, bir hoşça çınlatırdın!
1125. Alem, var gibi görünen bir yokluktur!
Müstef'ilün, Fe'ulün, Müstef'ilün, Fe'ülün
(c. IV,2040)
• Ey iki. gözüm; gündüz oldu! Penceremden bak; güneşin aslı sensin! Mademki geldin, günümüzü seher vakti yap!
• Aradıklarını bul, istediklerini meydana çıkar; sen, aşağı yukarı bütün varlıklardan münezzehsin! Şu eskimiş, harap olmuş dünya evinin altını üstüne getir!
• Çünkü alem, tamamıyla yoktur; var gibi görünen bir yokluktur! Bir an içinde onu, "kün" (ol) emriyle var et! Dünya, zehirli bir yılandır; sen, onun zehirini şeker haline getir!
• Nerede kuru, çorak bir yer görürsen, orada çeşmeler akıt, orayı yeşert; nerede bir taş görürsen, onu nurunla mücevher yap!
• Aşığın arkasında bir düşman görürsen, ona bir sille vur, onu yok et!
• Ne zamana kadar; "Onlar kördür, görmezler!" diye özür dileyeceksin? Onların kör olmamalarını istiyorsan, gözlerine bir görüş ver!
• Gözlerinde perde olmamasını istiyorsan, emret ki, perdeler kaldırılsın, körlükten kurtulsunlar!
1026. Derdimi, sana gönderiyorum; ona bak! Temiz değilse, derman etme!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. IV, 2019)
• Ey sevgili! Gönlümü aldın götürdün; bari, benim canıma kasdetme, benim yaptığımı sen bana yapma!..
• Derdimi, sana gönderiyorum; ona bak! Eğer saf ve temiz değilse, ona derman etme!
• Güzellerin adeti. cefa üstüne cefa etmektir! Sen de o adete uy ve bize ihsanlarda, lütuflarda bulunma!..
• Biz, zaten ölümü göze aldık, onu gönlümüze koyduk; sen, cefa etmekte o kadar yavaş davranma!
• Zevkimizin, neşemizin, yaşayışımızın perdecisi ölümdür! Perdeyi indir, ört; ölümü güldürme!
• Ey Züleyha! Aşk fıtnesine sebep sensin; Yusufu boş yere zindana attırma!
• Mademki sende rindlerin aklı fikri yok, rindlerin başına yemin ederek vaadlerde bulunma!..
• Sen, aşıkların göz nurusun; onları kör etmek için yaşama!..
1027. Dünyada, ayrılıktan daha acı bir şey yoktur!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. IV, 2020)
• Allahım; bu buluşmayı ayrılığa döndürme, aşkınla mest olanları ağlatma!..
• Can bahçesini tazeleştir, yemyeşil et; bu mest olanlara, bu bağa bahçeye acı onları perişan etme!..
• Gönül yapraklarını, sonbahar gelmişçesine dökme, gönül dallarını kırma; halkı perişan ve yoksul etme!...
• Üstünde, Sen'in aşk kuşunun yuvasının bulunduğu ağacın dallarını kırma kuşu uçurma!..
• Kendi topluluğunu, kendi mumunu birbirine vurma, kırma, dökme; düşmanları kör et, onları güldürme, neşelendirme!..
• Hırsızlar, parlak ve aydınlık gündüze düşmandır! Ama sen, onların gönüllerinin isteklerini yapma!..
• Devlet ve ikbal kabesi, ancak bu halkındır; onların ümit kabesini yıkma!..
• Dünyada, ayrılıktan daha acı bir şey yoktur; ne yaparsan yap, bizi ayrılıkla karşılaştırma!..
1028. Şu bedenimizde, mest olmamış, aklı başında bir kıl bulabilirsen, otur da, onunla hesaplaş!
Mef'ulü, Fa'îlatü, Mefa'îlü, Fa'îlat
(c. IV, 2044)
• Sevgili; şarap getir, bahtımı yücelt! 0 halka halka saçlarınla gönlümü bağla, düğümle!..
• Hakk aşıklarından esirgenmeyen o şarabı, düşüncelerin, üzüntülerin başına dök! Kendinden geç de, şu kendini beğenmiş gönlü utandır; o, bu utanmayı haketti!
• Ey gam; yürü git! İlahî aşkla mest olmuş kişilerle senin işin yok! Kimi ayık bulursan, onu hırpala, onun başına bela ol!
• Mest olmuş kişiler, düşüncelerden, gamlardan kendilerini kurtarmışlardır! sen git de, düşüncelerden, gamlardan kendilerini kurtaramayanları yakala, sıkıştır!
* "Allah'a itaat eden, iyiliklerde bulunanlar, şüphe yok ki, kaselerle şaraplar içerler! 0 şaraba, Kafur Irmağı'nın suyu da karıştırılmıştır!"25 ayetinin sırrına erenlerin meclisinde mest olan can, heva ve heveslerine esir olanların ağlayışlarına acı acı güler!
25- İnsan Suresi 76/5. Ayete işaret .
• Dünyada fanî sevgililere gönül verenlerin hepsinin de sakalı ölümün elindedir; onlara acı! Onları gerçek aşk şarabıyla mest et de, ölümden kurtar!
• Şu bedenimizde, mest olmamış, aklı başında bir kıl bulabilirsen, otur da, onunla hesaplaşmaya giriş, yetmiş defter karala!
• Nerede mest olursan orada otur, orasını yurt edin; nerede şarap içtiysen orada yat, uyu!
• Eğer sana Hakk'ın mutfağından ruh gıdası gelmiyorsa, o zaman git, başını, şu koyunların ağılına sok, orada kal!
• Gökyüzü güzellerinin sana görünmelerini, cilvelenmelerini istiyorsan, gönlünü bir aynacıya (mürşide) götür; cilalattır, parlattır!
• Ey gönül; artık sus, harfsiz konuş! Ötelerden, ruh aleminden dilsiz dudaksız bahset!
• Hz. Musa gibi, ilahî aşkla kendinden geç, asa gibi sus; neden Tur Dağı gibi ses verip duruyorsun; ses verme!...