SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’Z-ZEKAT

<< 744 >>

باب: صلاة الإمام، ودعائه لصاحب الصدقة.

64- Devlet Başkanının Zekat Veren Kişiye Dua Etmesi

 

-وقوله: {خذ من أموالهم صدقة تطهرهم وتزكيهم بها وصل عليهم إن صلاتك سكن لهم} /التوبة: 103/.

"Onların mallarından sadaka al; bununla onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin. Ve onlar için dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (onları yatıştırır). Allah işitendir, bilendir.”[Tevbe, 103]

 

حدثنا حفص بن عمر: حدثنا شعبة، عن عمرو، عن عبد الله بن أبي أوفى قال:

 كان النبي صلى الله عليه وسلم إذا أتاه قوم بصدقتهم قال: (اللهم صل على آل فلان). فأتاه أبي بصدقته، فقال: (اللهم صل على آل أبي أوفى).

 

[-1497-] Abdullah İbn Ebi Evfa şöyle anlatır: "Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) birileri zekatlarını getirdiği zaman onlara, "Allah'ım! Falan’ın ailesine merhamet et!" derdi. Babam zekatını getirdiği zaman ona, "Allahım! Ebu Evfa ailesine salat (merhamet) et" diye dua etti.

 

Tekrarı: 4166, 6232, 6359

 

 

AÇIKLAMA:     Zeyn İbnü'l-Müneyyir şöyle demiştir: Başlıkta, "salat" kelimesi ile birlikte "dua" kelimesinin de kullanılması burada önemli olanın, "salat" lafzını kullanmak olmadığını, edilen her türlü duanın aynı fonksiyonda olduğunu açıklamak amacıyladır.

 

Vail İbn Hacer'den Nesaî'nin naklettiği şu hadis de bu görüşü destekler mahiyettedir: Resûlullah (s.a.v.), güzel bir deveyi zekat olarak gönderen kimse hakkında, "Allah'ım! Onu ve develerini bereketli kıl" şeklinde (salat lafzını kullanmadan) dua etmiştir.

 

İbn Ebi Hatim'in naklettiğine göre, es-Süddî "Onlara dua et" ayetindeki, "sallı" kelimesini, (tercümede de belirttiğimiz gibi) "dua et" olarak tefsir etmiştir.

 

İbnü'l-Müneyyir "Haşiye"de şöyle demektedir: Müellif, başlıkta, "devlet baş­kanı" olarak tercüme ettiğimiz "imam" kelimesini, dinden dönen bazı grupların, "dua et" emrinin, yalnızca Resûlullah'a mahsus olduğu yönündeki iddialarını boşa çıkarmak ve bütün devlet başkanlarının aynı emrin muhatabı olduğunu göstermek amacıyla Özellikle kullanmıştır.

 

Bu hadis, peygamberler dışında başka kimselere de "salat'ta bulunmanın caiz olduğuna delil olarak kullanılmıştır. Malik ve alimlerin çoğunluğu bunu mekruh saymıştır.

 

İbnü't-Tîn, bu hadisin, peygamberler dışında başka kimselere de "salat’ta bulunmayı "mekruh" gören görüşün aksine bir delil olduğunu belirtmiştir.

 

Bazı alimler, "Bu hadis sebebiyle, sadakayı alan kimse verene yukarıda belirtildiği şekilde dua eder" demiştir.

 

Hattabî bu iddiaya çok önceden cevap vermiştir: "Salat" kelimesi aslında "dua" anlamına gelir. Fakat anlamı, dua edilen kimseye göre değişir. Peygamberin ümmeti için "salat’ta bulunması, onların bağışlanması için dua etmesi şeklin­de anlaşılmalıdır. Ümmetinin ona "salat’ta bulunması ise, Allah'a olan yakınlıgının artması için dua anlamındadır. Bundan dolayı, "salat" kelimesinin başkaları için kullanılması uygun düşmez.

 

Bu hadis, zekat alan kimsenin, zekat veren kimseye dua etmesinin müs-tehap olduğuna delil getirilmiştir.