DEVAM: (Teşehüdden Kalkarken Ellerin Kulak Hizasına Kaldırılması)
حَدَّثَنَا
عُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
حَدَّثَنَا
ابْنُ
إِدْرِيسَ
عَنْ عَاصِمِ
بْنِ
كُلَيْبٍ
عَنْ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ الْأَسْوَدِ
عَنْ
عَلْقَمَةَ
قَالَ قَالَ
عَبْدُ
اللَّهِ
عَلَّمَنَا
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
الصَّلَاةَ
فَكَبَّرَ
وَرَفَعَ
يَدَيْهِ
فَلَمَّا رَكَعَ
طَبَّقَ
يَدَيْهِ
بَيْنَ
رُكْبَتَيْهِ
قَالَ
فَبَلَغَ
ذَلِكَ
سَعْدًا
فَقَالَ
صَدَقَ أَخِي
قَدْ كُنَّا
نَفْعَلُ
هَذَا ثُمَّ
أَمَرَنَا بِهَذَا
يَعْنِي
الْإِمْسَاكَ
عَلَى الرُّكْبَتَيْنِ
Abdullah (b. Mesud) dan; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize
namazı (şöyle) öğretti: Tekbir aldı ve ellerini kaldırdı. Rüku'a
varınca ellerini dizlerinin arasına soktu.
(Ravi
Osman b. Ebî Şeybe) dedi
ki: Bu haber Sa'd (b. Ebî Vakkas)'a ulaştığı zaman (şöyle) dedi: "Kardeşim
(Abdullah) doğru söylemiştir. Rükuda bunu (yani elleri
dizlerin arasına sokmayı) biz de böyle yapardık, sonra dizleri tutmakla emrolunduk."
Diğer tahric: Buharî, ezan 118; Tirmizî, salat; Nesaî, tatbîk, tbn Mace, ikame; Ahmed b. Hanbel, I, 378, 414,
418, 426, 459, II, 78;, 81, IV, 422; V, 3.
AÇIKLAMA: Bu mevzu ile ilgili rivayet Buharî'de şöyle geçmektedir: Musab
dedi ki, "rüku esnasında iki avucumu üst üste
koyduktan sonra ellerimi iki uyluğumun arasına koydum. Babam beni bundan nehyedip "(gerçi) biz bunu önceleri yapardık, (fakat
sonra bundan) nehy olunduk. Ve ellerimizi
dizlerimizin üzerine koymakla emr olunduk" dedi.[Ahmed
Naim, Tecrid Tercemesi, II,
791-792 (hadis no: 440).]
Görülüyor
ki ellerin üst üste konularak rüku esnasında
uylukların arasına uzatılması bidayet-i İslamda
uygulanmıştır. Sonraları ise Resul-i Ekrem tarafından bu uygulama neshedilerek rüku esnasında ellerin dizlerin üzerine
konulması emredilmiştir.[bk. Koçkuzu, Ali Osman; Hadîste Nasih-Mensuh, s. 250-251]
Her ne kadar "biz böyle yapardık sonradan nehyedildik" gibi ifadeler hadisin ilk kaynağının sahabî olduğu ve dolayısıyla mevkuf olduğu kanaatini
veriyorsa da aslında nehyedenin Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
olduğu düşünülürse, hadisin ilk kaynağının Resul-i Ekrem (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) olduğu ve dolayisıyle
merfu' bir hadis olduğu kolayca anlaşılır.
Sahih-i
Müslim'de muttasıl bir sened ile İbrahim en-Nehaî tarafından rivayet edilen hadis şu mealdedir: "Alkame ile Esved, Abdullah b. Mesud'un yanına girmişler. Abdullah (onlara);
"Arkanızdakiler namaz kıldı mı?" diye sormuş; onlar: "Evet"
demişler. Bunun üzerine Abdullah, Alkame ile Esevd'in aralarına durmuş (kendileri diyorlar ki:)
"Sonra rüku'a vardık ve ellerimizi dizlerimizin
üzerine koyduk. Abdullah bizim ellerimize vurdu. Sonra ellerini bir biri
üzerine kapadı ve onları uyluklarının arasına soktu.”[Müslim, mesacid]
Müslim'in
rivayet ettiği bu hadis Abdullah b. Mesud ile Alkame ve Es-ved'in bu mevzudaki
görüşlerini ortaya koymaktadır. Onlara göre rüku'da
avuçları birleştirerek bacakların arasına koymak sünnettir. Halbuki
bunların dışında kalan ulemanın tümüne göre rüku'da elleri dizlerin üzerine
koymak sünnettir. İbn Mes'ud
(r.a.) hazretlerinin uyguladığı şekle "tatbik", diğer ulemanın
uyguladığı şekle de "tefrîc" denir. Bazı
ulema îbn Mesud (r.a.)'un
böyle yapmasının sebebini neshin kendisine ulaşmamasına bağlamışlardır.
İbn Münzir de İbn
Ömer (r.a.)'in; "Tatbiki Resul-i Ekrem (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) hayatında bir kere
uygulamıştır" dediğini kuvvetlibir senetle
rivayet etmiştir.
Abdurrezzak'ın Musannef inde de şu
rivayet vardır: “Abdullah b. Mes'ud ile Alkame ve Esved namaz kılmışlar,
Abdullah (r.a.) tatbik yapmış, sonra bir de Ömer (r.a.) ile tatbik yaparak
namaz kılmışlar. Fakat Ömer (r.a.): "Bu vaktiyle yaptığımız bir şeydi.
Sonradan terk olundu. Dizleri tutmak sünnettir" demiş.
Tatbikin
hükmü ile ilgili olarak Ahmed Naim Efendi şunları
söylemektedir: "İbn Huzeyme
tatbikin caiz olmadığı kanaatindedir. Halbuki buradaki
yasağın kerahet-i tenzihiyye ifade etmiş olması da
mümkündür. Çünkü Ömer ile Sa'd (r.a.) tatbik'den nehyettikleri halde
namazın iadesini emr etmemişlerdir. İbn Ebî Şeybe'nin
hasen bir senetle Ali (r.a.)'den şu rivayeti bu
görüşü desteklemektedir: "Rüku'a vardığında ister
şöyle yapar, yani ellerini dizlerinin üstüne korsun; ister tatbik
edersin" Her halde tatbik, terki evla olmakla beraber haram değildir.
Tefrîcin yani elleri diz kapakları üstüne koymanın
tatbike tercihindeki hikmeti Ümmü'l-Mü'minin Aişe (r.anha) şöyle izah ediyor: "Tatbîk Yahudilerin
fiillerinden olduğu için Nebiyy-i Ekrem (s.a.v.)
ondan nehyetmiştir. Hakkında nehy
nazil olmayan hususlarda Ehl-i Kitaba uymak, Nebiimizin (s.a.v.) hoşuna giderdi. Sonraları onlara
muhalefet etmek kendisine emroIundu."[bk. Tecrîd Tercemesi, II, 793 - 794 (hds. no:
441)]
Nitekim
bu mevzu merhum Ömer Nasuhi Bilmen Efendi tarafından
da namazın sünnetleri kısmında şöyle ifade edilmiştir: "Rüku
halinde erkeklerin elleriyle parmakları arası açık olarak dizlerini tutmaları
sünnettir. Kadınlar bu halde parmaklarını açıkça bırakmazlar ve dizlerini
tutmazlar elleri dizleri üzerine koymakla yetinirler.[Büyük İslam İlmihali,
s.135]