NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
سُلَيْمَانُ
بْنُ دَاوُدَ
الْمَهْرِيُّ
أَخْبَرَنَا
ابْنُ وَهْبٍ
أَخْبَرَنِي
حَيْوَةُ
بْنُ
شُرَيْحٍ ح و
حَدَّثَنَا
جَعْفَرُ
بْنُ
مُسَافِرٍ
التِّنِّيسِيُّ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
يَحْيَى
الْبُرُلُّسِيُّ
حَدَّثَنَا
حَيْوَةُ
بْنُ شُرَيْحٍ
عَنْ
إِسْحَقَ
أَبِي عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
قَالَ
سُلَيْمَانُ
عَنْ أَبِي
عَبْدِ الرَّحْمَنِ
الْخُرَاسَانِيِّ
أَنَّ عَطَاءً
الْخُرَاسَانِيَّ
حَدَّثَهُ
أَنَّ نَافِعًا
حَدَّثَهُ
عَنْ ابْنِ
عُمَرَ قَالَ
سَمِعْتُ
رَسُولَ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ يَقُولُ
إِذَا
تَبَايَعْتُمْ
بِالْعِينَةِ
وَأَخَذْتُمْ
أَذْنَابَ
الْبَقَرِ
وَرَضِيتُمْ
بِالزَّرْعِ
وَتَرَكْتُمْ
الْجِهَادَ
سَلَّطَ
اللَّهُ
عَلَيْكُمْ
ذُلًّا لَا
يَنْزِعُهُ
حَتَّى
تَرْجِعُوا
إِلَى
دِينِكُمْ
قَالَ أَبُو دَاوُد
الْإِخْبَارُ
لِجَعْفَرٍ
وَهَذَا لَفْظُهُ
Abdullah b. Ömer (r.a.),
Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken dinlediğini haber
vermiştir: “Iyne yoluyla alışveriş yaptığınız, öküzlerin kuyruğuna
yapıştığınız, tarımı seçtiğiniz ve cihadı terkettiğiniz zaman Allah size öyle
bir zillet musallat eder ki dininize dönünceye kadar onu üzerinizden
atamazsınız.”
Ebû Dâvûd dedi ki:
Hadisin lafzı Ca'fer'e aittir. Bu, onun ifadesidir.
İzah:
Ahmed b. Hanbel, II,
84.
Rasûlullah (s.a.v.);
ıyne yoluyla alışveriş yapmayı, öküzlerin kuyruğuna yapışmayı, tarımı seçmeyi
ve cihadı terketmeyı zillet'e sebep göstermiş; müslümanların dinlerinin icabını
yaşamaya dönmedikçe bu zilletten kurtulamayacaklarını bildirmiştir.
Esas mevzumuz ıyne
yoluyla yapılan alışverişlerdir. Bu yüzden bu konuyu daha detaylı
inceleyeceğiz. Onun için ıyne konusunu sona bırakıp önce hadisin diğer
bölümlerine göz atalım:
Müslümanların;
öküzlerin kuyruğuna yapışıp ziraatı seçmelerinden maksat; cihad edilmesi
gereken bir zamanda cihadı terkedip işleri ve güçleriyle meşgul olmalarıdır.
Öküzün kuyruğuna yapışmak; tarlayı sürmek, ekin ekip biçmektir. Şüphesiz tarım
insanların beslenmeleri, hayatlarını sürdürmeleri için ihmal edilmemesi gereken
bir meşguliyettir. Dolayısıyla Hz. Nebi (s.a.v.)'in böyle bir meşguliyeti
tenkid etmesi, uğraşılmasını zillet sayması beklenemez. O halde maksat,
dediğimiz gibi Allah yolunda cihadı terkedip dünyalık için çalışmaktır. Çünkü
bu; müslümanların başka güçlerin emrine girmesine, sömürülmesine sebep olur.
Bir insan için bundan daha büyük bir zillet ve meskenet olmaz.
Öküzlerin kuyruğuna
yapışmaktan maksadın, "şerefle ata binenler olduktan sonra, zilletle
öküzlerin peşinde yürüyenler olduğunuz zaman" manasında olması da
muhtemeldir.
Rasûlullah (s.a.v.)'ın
bildirdiğine göre; düşülen bu zilletten kurtulmanın çaresi, tekrar dine
dönmektir. Bundan maksat; dinin istediği yaşama şekline dönmek, Allah'ın
emrettiği cihad ve çalışmaya sarılmaktır. Yoksa bir müs-lüman hadiste sayılan
şeyleri yaptığı için dinden çıkmaz. Müslümanın dinden çıkmasını gerektirecek
söz ve davranışları bellidir. Bunlar içerisinde ne ıyne muamelesi, ne de cihadı
ihmal edip ziraatla iştigal vardır.
Şimdi de esas mevzumuz
olan ıyne konusuna dönelim:
"Iyne": Kelime
olarak; veresiye satmak demektir.
Iyne yoluyla yapılan
alışveriş Hz. Nebi tarafından yasaklandığı halde, ne O'ndan ne de sahâbîlerden,
bu satış şeklinin tarif ve şekline dair bir haber gelmemiştir. Onun için
âlimlerimizin, bu satış şeklini izah ve tasavvurda değişik görüşlerde
olduklarını görmekteyiz. Hatta aynı mezhebe mensup fakihler bile tek bir
tasavvur üzerinde birleşebilmiş değillerdir. Sadece Hanefîlerde lyne ile
ilgili dört ayrı tarif göre çarpmaktadır. Tabii ıyne-nin hükmü de verilen tarife
göre farklılık arzetmektedir. Şimdi bu tasavvurları görelim:
1- Hanefî âlimlerinden
Nesefî'nin Tilbetu't-Tâlibe adlı kitabında verdiği tarife göre "lyne; bir
kimsenin, bir malı değerinden daha fazla bir fiata vadeli olarak alıp bir
başkasına peşin parayla satmasıdır."
Bu tarife göre, müşteri
aldığı malı, bizzat satana değil, bir başkasına satmaktadır. Bu yola
gidilmesine sebep; borç verecek kişinin faize düşmeden verdiği borçtan fayda
sağlamasıdır. Bu muameleyi şöyle bir örnekle canlandıralım:
İhtiyaç sahibi birisi
bir esnafa gidip borç para istiyor. Esnaf, karşılık olmadan, borç vermeyi
istemiyor ama faiz almaktan da çekiniyor. Onun için borç isteyene para vermiyor
da bir malı değer fiatından daha fazla bir karşılıkla ve vadeli olarak
satıyor. Borç isteyen ihtiyaç sahibi bu malı alıyor ve bir başkasına aldığından
daha ucuz bir fiata fakat peşin parayla satıyor. Böylece o, ihtiyacını temin
etmiş, kendisinden borç istenen de verdiği .maldan vade karşılığı kâr sağlamış
oluyor.
İbnü'l-Hümâm, ıynenin böyle
anlaşılmasını uygun bulmamaktadır. Bu şekildeki bir uygulama caizdir, yasak
yönü yoktur.
2- Hanefî kaynaklarda
görülen diğer bir tasavvur da şu şekildedir: İhtiyaç sahibi gidip, bir esnaftan
değer fiatından daha fazla bir bedelle
ve vade ile bir mal
satın alıyor. Sonra da götürüp bu malı, başka birisine aldığından daha ucuza ve
peşin para ile satıyor. Bu şahıs da malı götürüp ilk sahibine aldığı fiata ve
peşin olarak satıp parasını alıyor. Böylece mal kendisine geri dönmüş, elinden
çıkan paraya karşılık olarak da bir mikdar kazanç sağlamış oluyor.
Bu yolla yapılan
muamele de caizdir. Çünkü araya üçüncü bir şahıs girmiştir.
3- Kendisinden borç
istenen kişi, borç isteyene istediğini verir, fakat sonra ona bir malını
değerinden daha fazlaya satıp, verdiği parayı geri alır.
Bu muamele de haram
değildir.
4- Bir kimsenin, başka
birisinden alacağı vardır. Borcun vadesi dolunca, vadeyi uzatıp alacağını
artırmayı ister. Bunu meşru hale getirmek için de borçlunun bir malını borcu
kadar bir bedelle satın alır. Sonra da aynı malı, aldığı fiata eski alacağını
da ekleyerek öngörülen vade ile satar. Böylece zahirde faize düşmeden hem
vadeyi uzatmış, hem de alacağını artırmış olur.
Haniye sahibi; Belh
âlimlerinin; zamanlarında çarşılarda cereyan eden ahşverişlerdeki fesadları
gözönüne alarak; "lyne yoluyla yapılan alışveriş, zamanımızda çarşılarda
cereyan eden alışverişlerden daha hayırlıdır. Ama bundan da kaçınmak
evlâdır" dediklerini söyler.
Ebû Yusuf, bu dört
çeşit akdi kerahatsiz caiz görür. İmam Muhammed ise, "Bu satış türü, benim
gönlümde dağlar kadar çirkin bir şeydir. Hz.-Peygamber bunu kötülediği halde
faiz yiyiciler uydurmuşlardır" der.
5- lyne; bir kimsenin
malını peşin satmayıp, pahalı olsun diye sadece vade ile satmasıdır. Bu tarif, Ahmed
b. Hanbel'den nakledilir ve mekruh olarak nitelenir. Sebep, faize benzemesidir.
6- lyne, bir kimsenin
sattığı bir malı, daha parası ödenmeden aynı şahıstan ve daha ucuz bir fiatla
tekrar alıp parasını ödemesidir.
Kamus, Mısbâhu'l-Münîr
gibi lügat kitaplarının verdiği bu tarif, Şafiî fıkıh kitaplarında da hemen
hemen aynı şekilde göre çarpar. Hanefî fıkıh kitaplarında bu tarife
rastlayamadık. Ancak, Mecme'ul-Enhur (Dâmad diye meşhur) adındaki kitapta;
ulemanın lyne için başka bir tasavvurda bulundukları ve bunun mezmûn olduğu
söylenir. Kanaatimizce bu tarife işaret edilmek istenmiştir.
Hattâbî de üzerinde
durduğumuz hadisin şerhinde bu tarifi vermiştir. İbn İshak es-SübeyTnin, hanımı
vasıtasıyla Hz. Âişe'den rivayet ettiği bir haber de yasak olan ıynenin bu
olduğu intibaını vermektedir. Bu rivayete geçmeden önce; bu maddedeki tarifi
canlı bir misalle anlatalım:
İhtiyaç sahibi, borç
istemek üzere bir esnafa gider. Esnaf para vermez fakat malını değerinden daha
fazla bir fiatla borç isteyene vadeli olarak satar. Arkasından da peşin fiatla
tekrar satın alıp, parayı öder. Böylece sattığı malı, parası ödenmeden daha
ucuza geri almış olur.
Bu şekildeki bir
muamele Şâfiîlere göre caiz, fakat âdet haline getirilirse mekruhtur. Diğer
mezheplere ait fıkıh kitplarında bu muameleye lyne de-nilmemekle birlikte, caiz
olmadığı beyan edilmiştir. Hanefî kitaplarından Hidâye'de şöyle denilir:
"Bir kimse, peşin
veya vadeli olarak bin dirheme bir cariye satın alıp teslim alsa, sonra da
parayı ödemeden satıcıya 500 dirheme geri satsa bu ikinci satış caiz
değildir."
Görüldüğü gibi bu
tasavvur, bu maddede verilen ıyne tarifinin aynıdır, fakat adına ıyne
denilmemiştir.
İbn Kudâme; Ebû Zinâd,
Rabîa, Abdul-Aziz b. Ebî Seleme, Sevrî, Ev-zaî, Mâlik ve İshak'm da aynı görüşte
olduklarını söyler. Dârekutnî'nin rivayet ettiği şu haber de bu muamelenin
caiz olmadığına delildir:
İbn İshak es-SübeyTnin
hanımı, Zeyd b. Erkam'ın ümmü veledi (kendisinden çocuk dünyaya getiren cariye
ile birlikte Hz. Âişe'nin yanma girmiş. Zeyd'in ümmü veledi Hz. Âİşe'ye:
Ey mü'minlerin annesi!
Ben Zeyd b. Erkam'a 800 dirheme vade ile bir köle sallım. Sonra da aynı köleyi
ondan peşin olarak 600 dirheme satın aldım, dedi.
Hz. Aişe:
Ne köıu biı alım satım.
Şüphesiz Zeyd'in Rasûlullah'la birlikteki cihadı boşa gidiliştir. Ama levbe
ederse müstesna, karşılığını verdi.
Bu haberin bazı
rivayetlerinde, satılan şeyin cariye olduğu;'bazılarında da, H/. Âişe'nin
kadına: "Zeyd b. Erkam'a haber ver, o Rasüiullah ile birlikte ettiği
cihadı boşa çıkarmıştır." dediği kaydedilir.
Aişe'nin bit alışverişi
Hz. Nebi ile birlikte yapılan bir cihadın sevabını boşa çıkaracak bir şekilde
nitelemesi, bu alışverişin caiz olmayışını Rasûlullah'tan duyduğunu gösterir. Çünkü
bu gibi şeylerin akılla bilinmesi mümkün değlidir.
İbnü'l-Kayyim
el-Cevziyye; Hz. Nebi'in, "Bir gün gelecek, insanlar alını satım adı
altında faize helâl diyecekler" hadisi ile lynenin haram olduhiıkı
hükmeder.
Bu maddedeki alışveriş
şeklinin haram oluşu ile ilgili hükümler; satıcının malı, sattığından daha
ucuza aldığı hallerdedir. Fakat;
a) Satıcı, sattığı malı
sattığı fiattan daha pahalıya veya sattığı fiata geri alırsa.
b) Malda, müşterinin
elinde iken bir kusur meydana gelir, ve bu kusur sebebiyle i!k satıcıya daha
ucuza iade edilirse,
c) Müşteri, satın
alırken veya satıcıya geri satarken para yerine başka bir mal üzerine pazarlık
yaparsa (trampa yoluyla alım satım yaparlarsa),
d) İlk satıcı malı
sattığı zaman parasını alır, fakat sonra daha ucuza malını tekrar satın alırsa
akid caiz olur.