![]() ![]() ![]() |
Yirmi Dokuzuncu Lem'a'nın Tercümesi - s.780 |
Yine şehadet ederiz ki, Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Sen birsin; şerikin yoktur. Sen herşeye kadirsin ve herşeyi hakkıyla bilirsin.
Yine yukarıda geçenlerin hepsini şahit tutarak ve onların hepsiyle beraber şehadet ederiz ki, Muhammed Senin kulun, peygamberin, âlemlerde seçkin kıldığın kulun, halilin, mülkünün cemâli, san'atının melîki, inayetinin pınarı, hidayetinin güneşi, muhabbetinin lisanı, rahmetinin misali, mahlûkatının nuru, mevcudatının şerefi,HAŞİYE 1 kâinatının tılsımının keşşafı, saltanat-ı rububiyetinin dellâlı, isimlerinin hazinelerinin tarif edicisi, kullarına Senin emirlerini talim edici, kitab-ı kâinatının âyâtının müfessiri, mahlûkatındaki tecelliyatını görmek ve zîşuur kullarına göstermek için medar yaptığın zat, kendi cemâline ve esmâna olan muhabbetinin ve san'atına ve masnuatına mahlûkatının mehasinine olan muhabbetinin mir'âtı; âlemlere rahmet olarak ve bu âlem sarayının nakışlarındaki renk ve san'atların hikmetleriyle saltanat-ı rububiyetinin kemâlâtındaki güzellikleri beyan etmek ve âlem kitabının kelimelerindeki, âyetlerindeki ve satırlarındaki hikmetlerin işaretiyle Senin isimlerinin hazinelerini tarif etmek ve marziyatını bildirmek üzere gönderdiğin habibin ve resulündür, ey Göklerin ve Yerlerin Rabbi! Ona ve âline ve ashabına ve ihvanına, her anda ve her zamanda milyonlar salât ve selâm olsun.
Ey Hafîz, ey Hâfız, ey Hayru'l-Hâfızîn olan Allahım,
Bize ihsan ettiğin bu şehadetleri Senin hıfz ve himayene ve Senin rahmetine tevdi ediyoruz. Haşir ve mizan gününe kadar onları hıfzeyle. Âmin. Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.
Ezelden ebede her türlü hamd, Allah'a mahsustur. Onun vücub-u vücuduna öyle bir zat delâlet eder,HAŞİYE 2 insanlara Onun evsaf-ı celâl ve cemal ve kemalini öyle bir zat ilân eder ve Onun Vâhid ve Ferd ve Samed olduğuna öyle bir zat şahitlik eder ki, o
Yirmi Dokuzuncu Lem'a'nın Tercümesi - s.781
Yer ve gökler var oldukça salâvâtın en efdali ve selâmetin en etemmi, biz Âdemoğulları topluluğunun efendisi ve biz mü'minler topluluğunun imana hidayet edicisi olan Abdullah ibni Abdilmuttalib oğlu Muhammed'in üzerine olsun.
Bu vahdaniyet şahidi, kendisi âlem-i şehadette iken, âlem-i gayba dair herkesin gözü önünde öyle haberler verir ki, hali ve tavrı, âlem-i gaybı bizzat gören bir kimsenin tavrıdır.
Evet, görülüyor ki, kendisi görür, sonra da, asırların ve kıt'aların arkasından, en yüksek bir sadâ ile beşer taifelerine seslenerek şahitlik eder.
Evet, mazi derelerinden istikbal tepelerine kadar bütün kuvvetiyle işitilen sadâ, onun sesidir.
Yirmi Dokuzuncu Lem'a'nın Tercümesi - s.782
Evet, o ses yerin yarısını kapladı; benî Âdemin beşte birini semâvî sıbgasıyla boyadı. Saltanatı 1350 senedir devam ediyor ve her zaman 350 milyon sadık ve mutî raiyeti üzerinde, seyyid ve sultanlarının emirlerine nefis ve kalb ve ruh ve akıllarının kemâl-i inkıyadla hem zâhiren, hem bâtınen hükmediyor.
Asırların sarp kayalıklarına ve kıt'aların geniş meydanlarına sapa sağlam bir şekilde nakşedilen düsturlarının kuvveti şehadet eder ki, o nihayet ciddiyetiyle sesleniyor.
Fevkalâde zühdü ve dünyadan istiğnâsı şehadet eder ki, o dâvâsında nihayet derecede vüsuk sahibidir.
Onun bütün hayatı şehadet eder ki, o nihayet derecede bir itminan ve vüsuk ile dâvâ eder.
Herkesin ittifakıyla, herkesten fazla ibadet ve takvâ sahibi oluşu şehadet eder ki, nihayet derecede bir kuvvet-i iman ile, kat'î bir şekilde ve mükerreren şahitlik eder ve der:
"Bilin ki, Allah'tan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur." 1
Hem o şahitlik ettiği Zâtın vücub-u vücuduna, onun elindeki Furkan-ı Hakîm dahi dellâllık eder, Onun celâl ve cemal ve kemal sıfatlarını tasrih eder ve Onun Vâhid-i Ehad ve Ferd-i Samed olduğuna şehadet eder-öyle bir Furkan-ı Hakîm ki, bütün enbiyanın ve meşrepleri ve meslekleri muhtelif, kalbleri ve akılları müttefik bütün evliya-yı muvahhidînin bütün kitaplarının sırr-ı icmâını hâvidir. Zira bütün o kitapların hakaiki, altı ciheti münevver olan Kur'ân'ın esasatını tasdik ederler.
Evet, Kur'ân'ın üstünde sikke-i i'câz, içinde hakaik-i iman, altında berahin-i iz'ân vardır. Hedefi saadet-i dâreyndir. Nokta-i istinadı ise, onu indiren Zâtın âyet ve delilleriyle, indirilen Kur'ân'ın i'câzıyla, kendisine Kur'ân indirilen zâtın kuvvet-i imanı ve ümmîliğiyle ve kemâl-ı teslimiyet ve safvetiyle ve nüzulü sırasında mâlûm bir vaziyette bulunmasıyla sabittir ki, mahz-ı vahy-i Rabbânîdir. O, bilyakîn, mecma-i hakaiktir; bilbedâhe, envâr-ı imanın menbaıdır; bilyakîn, saadete isal edicidir; meyveleri, bilmüşahede, beşerin kâmilleridir. Muhtelif emarelerden neş'et eden bir hads-i sadıkla sabittir ki, meleklerin ve ins ve cinnin makbulüdür. Âkıl ve kâmil insanların ittifakıyla sabittir ki, bütün delâil-i akliye onu teyid eder. Vicdanın Kur'ân ile itminan bulması şehadet eder ki, fıtrat-ı selime onu tasdik eder. O, bilmüşahede, ebedî bir mucizedir.