B. MALIN ÜÇTE BİRİNDEN FAZLASINI VASİYET ETMEK
Kişi
malının üçte birinden fazlasını vasiyet etmemelidir. Bir kimse, malının üçte
birinden fazlasını vasiyet eder de mirasçılar üçte biri aşan vasiyeti red
ederse, yapılan vasiyet, terikenin üçte birinden fazlası için geçerli olmaz.
Şayet mirasçılar üçte birini aşan vasiyeti uygun görürlerse, vasiyet yerine
getirilir. Zayıf kavle göre ise yapılan fazla vasiyet, varisler tarafından yeni
verilen bir sadakadır. Bu kavle göre üçte birinden fazla yapılan vasiyet
geçersizdir.
Terikenin
miktarı, mal sahibi vefat ettiği gün dikkate alınır. Zayıf kavle göre ise,
vasiyetin yapıldığı gündeki miktar dikkate alınır. Hürriyeti efendisinin
ölümüne bağlanan köleler ve ölümcül hastalığında yaptığı mutlak şekildeki
vakıf, hibe, köleyi azad etme ve borçtan beri kılma gibi teberrular, kişinin
terekesinin üçte birinden itibar edilir.
Ölüm
şartına bağlı birkaç teberru vasiyet bir arada yapılır da malın üçte biri bu
vasiyeti karşılayamazsa ve yalnız azad etmeyi vasiyet etmişse, köleler
arasında kura çekilir. Başkalarına vasiyet etmişse üçte biri hepsine taksim
edilir. Şayet köleleri ve malı vasiyet etmişse, üçte biri her birinin kıymetine
göre taksim edilir. Bir kavle göre ise önce köle azad edilir.
Bir kimse
yerine getirilmesi gereken birkaç teberruyu bir arada vasiyet ederse, malın
üçte biri doluncaya kadar sıra ile bir bir yerine getirilir. Eğer teberru
vasiyetler ile köle azad etme veya borçtan beri kılma gibi cinsleri bir olan
vasiyetler bir arada bulunursa, köle azad etme vasiyeti için kura çekilir.
Diğer vasiyetler de kıymetlerine göre payları verilir.
Teberru
vasiyetlerin cinsleri ayrı ayrı olur ve vekiller bir defada tasarrufta
bulunmuşlarsa, köle azad etme vasiyeti olsun veya olmasın, malın üçte biri
hepsine bölüştürülerek yerine getirilir. Bir kavle göre önce köle azad etme
vasiyeti yarine getirilir. Bir kimsenin sadece Selim ve Ganim isminde iki
kölesi olur ve "Ğanim'i azad edersem Selim de hürdür." derse, sonra
ölümcül hastalığında Ğanim'i azad ederse sadece Ganim azad olur ve aralarında
kura çekilmez.
Bir kimse
malın üçte birini teşkil eden mevcut malını vasiyet eder ve geri kalan malı
kayıp ise, mevcut olan malın tümü vasiyet edilene hemen verilemez. En sahih
kavle göre, malın üçte birini teşkil eden mevcut maldan tasarruf da yapılamaz.
1- Ölümcül
Hastalıkta Yapılan Vasiyet
Bir
kimsenin ölümcül olduğu zannedilen hastalığında yaptığı teberru vasiyetler
malının üçte birini aşarsa yerine getirilmez. Hastalıktan kurtulursa teberru
vasiyetleri yerine getirilir. Şayet hastalığı ölümcül hastalık olmadığı
zannedilir ve ölür de ani ölüme yorumlanırsa, teberru vasiyetleri yerine
getirilir. Aksi halde (ani Ölüme yorumlanmazsa) ölümcül hasatlık sayılır.
Ölümcül
olduğundan şüphe edilen hastalık, hür ve adil iki doktorla tespit edilir.
Daimi burun kanaması, ard arda olan ishal, kalp çarpması, felç başlangıcı,
yemeğin hazmedilmemesi veya dışkının şiddetle ve acı vererek veya şiddet ve acı
olmaksızın kanlı çıkması, devamlı veya gün aşırı olan sıtma ölümcül hastalık
sayılır. İki günde bir gelen sıtma ölümcül hastalık sayılmaz.
Mezhep
alimlerince kabul edilen rivayete göre, şu kimselerin hükmü de ölümcül hastalık
halinde bulunan kimselerin hükmü gibidir: Esir aldığını öldürmeyi adet haline
getirmiş kafirin yakaladığı esir, bir birine denk iki grup arasında çıkan
kızgın savaştaki kişi,kısas veya recm cezası uygulanmak üzere hapis edilen
suçlu, gemisi şiddetli rüzgara veya dalgalara yakalanmış kişi, doğum sancısı
çeken ve doğumdan sonra çocuk kesesi ayrılmayan kadın.
Vasiyet
akdi: "Onun için şu kadar mal vasiyet ettim, şu malı ona verin, şu malı
ölümümden sonra ona verin, şu malı onun için kıldım veya ölümümden sonra şu mal
onun içindir." gibi bir lafız ile olur. Şayet sadece: "Şu mal onun
içindir." derse, bu ikrar olur. Ancak: "Şu mal, malımdan o şahıs
içindir." derse bu vasiyet olur. Vasiyet lafzı kinayeli lafızlarla da
olur. Yazıyla olan vasiyet kinayeli lafız hükmündedir.
Bir kimse
belli olmayan bir malı fakirler için vasiyet ederse, kendileri kabul etmese de
vasi ölünce vasiyet geçerli olur. Eğer vasiyet edilen şahıs belli ise, vasiyeti
kabul etmesi şarttır. Vasiyet eden henüz hayatta iken vasiyeti kabul etmek veya
reddetmek sahih değildir. Vasiyet edenin vefatından hemen sonra vasiyetin
kabul edilmesi şart değildir. Kendisine vasiyet edilen kişi vasiden önce vefat
ederse, vasiyet geçersiz olur. Eğer vasiyet edenden sonra vefat ederse,
kendisine vasiyet edilenin varisleri vasiyeti kabul ederler.
Vasiyet
edilen mal, vasinin ölmesi veya kendisine vasiyet edilenin kabul etmesi ile mi
mülkiyete geçirilir yoksa temellük etmek üzere durdurulur mu? Bunun cevabı
şudur: Kendisine vasiyet yapılan kişi vasiyeti kabul etmişse, vasinin vefatı
ile vasiyet edilenin mülkiyetine geçmiş olur. Kabul etmemişse, malın vasinin
varislerine ait olduğu açıktır. Bu konuda bir kaç kavil vardır. Üçüncü kavil
en zahir kavildir ki o da malı bekletmektir. Vasinin ölümü ile vasiyeti kabul
etme arasında geçen zaman içinde elde edilen ağacın meyvesi, kölenin kazancı,
nafakası ve fttır sadakası bu üç kavle göre çözüme bağlanır. Kendisine köle
vasiyet edilen kişi, vasiyeti kabul edip etmemekte bir süre beklerse, kölenin
nafakası vasiden istenir.
2. Söz
İle Yapılan Vasiyet
Bir kimse
bir koyunu vasiyet ederse koyun kelimesi, küçük veya büyük cüsseli olanını
kapsar. Koyun ister sağlam ister ayıplı olsun fark etmez. Şat (koyun) sözcüğü,
müennes olduğu halde en sahih kavle göre koç olanı da kapsar. Yine en sahih
kavle göre, şat sözcüğü henüz bir yılım tamamlamamış kuzu ve oğlağı kapsamaz.
Bir
kimse, "Koyunlarımdan bir koyun verin." diye vasiyet eder de koyunları
yoksa böyle bir vasiyet geçersiz olur. Ama "Malımdan ona bir koyun satın
alın." diye vasiyet ederse, malı ile bir koyun satın alınır.
"Cemel
ve nake" sözcükleri, "bahti" (boynu uzun deve) ve arab cinsini
kapsar. Erkek develer için kullanılan "cemel" sözcüğü, dişi develer
için kullanılan "nake" sözcüğünü kapsamaz. Nake sözcüğü de cemel
sözcüğünü kapsamaz. En sahih kavle göre develer için kullanılan
"bair" sözcüğü, dişi develer için kullanılan nake sözcüğünü kapsar.
"Sığır"
sözcüğü, sığırın erkek olanını ifade etmez. "Sevr" sözcüğü sığırın
erkek cinsini ifade eder. Mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre
"Dabe" kelimesi at, katır, ve merkep cinsini ifade eder.
"Rakik" kelimesi kölenin küçük, müennes, ayıplı ve kafir olanı ile
bunların zıddı olan köleyi ifade eder. Zayıf kavle göre bir kimse: "Bir
köleyi azad edin." diye vasiyet ederse kefaret için verilmesi uygun olan
bir kölenin azad edilmesi vacibtir.
Bir
kimse, kölelerinden bir tanesinin azad edilmesini vasiyet eder de kendisi henüz
Ölmeden köleleri Ölür veya öldürülürse, vasiyeti geçersiz kalır. Bir köle sağ
kalırsa azad edilir. "Kölelerimi azad edin." derse, çoğulun en azı
olan üç kölenin azad edilmesi gerekir. Malının üçte biri vasiyet için yeterli
olmazsa, mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre vasiyeti tamamlamak için
kölenin bir kısmı satın alınmaz. Belki fiyatı yüksek iki köle satın alınır ve
arta kalan mal mirasçılarına dağıtılır. Şayet: "Malımın üçte birini
köleleri azad etmek için kullanın." derse kölenin bir kısmı satın alınır.
Bir kimse
ana rahmindeki çocuk için vasiyette bulunur da kadın iki çocuk doğurursa,
vasiyet edilen mal her iki çocuğa taksim edilir. Biri ölü olarak doğarsa, en
sahih kavle göre, malın tümü canlı olan çocuğa verilir. Bir kadına:
"Çocuğun erkek veya kız olursa onun için şu kadar mal vardır." der
de, bir kız ve bir oğlan doğurursa, vasiyet geçersiz olur. Şayet rahimdeki
erkek çocuk için vasiyette bulunur da, kadın erkek ve kız doğurursa, vasiyet
sadece erkek için geçerli olur. İki erkek çocuk doğurursa, en sahih kavle göre
vasiyet sahihtir ve mirasçı malı onlardan dilediği birine verir.
Bir kimse
komşuları için vasiyette bulunursa her yönden kırk ev için geçerli olur.
Alimler için yapılan vasiyet; tefsir, hadis ve fıkıh gibi dini ilimlerle
uğraşan alimler için geçerli olup kâri (okuyucu), edip, tabirci ve tabipler
için geçerli olmaz. Keza alimlerin çoğuna göre kelamcılar da alimler kapsamına
girmemektedir. Fakirler için yapılan vasiyet miskinleri kapsar. Miskinler için
yapılan vasiyetin kapsamına fakirler girer. Hem fakirler hem de miskinler için
vasiyet edilen mal ikiye bölünür. Mal her iki gruptan en az üç kişiye verilir.
Vasi bunlardan bazısına diğerlerinin hissesine göre daha fazla mal verebilir.
Bir kimse
hem Zeyd hem de fakirler için vasiyette bulunursa, mezhep alimlerince kabul
edilen rivayete göre Zeyd'e en az miktarda bir mal vermenin caiz olmasının
hükmü, bir fakire verilen hissenin hükmü gibidir. Ancak hisseden mahrum
edilemez. Aleviler gibi belli bir gruba münhasır olmayan bir topluluk için
yapılan vasiyet, en zahir kavle göre sahih olup bu gruptan sadece üç kişiye mal
verilir. Vasiyet Zeyd'in akrabaları için yapılmış ise, en sahih kavle göre,
Zeyd'in aslı ve çocukları dışında ne kadar aşağıya doğru inse de tüm
akrabalarını kapsar. En sahih kavle göre, Arapların yaptığı vasiyet, anne
tarafı olan akrabaları kapsamaz. Çünkü Araplar, anne cinedin-den olan
akrabaları akrabadan saymazlar. Zeyd'in akrabaları, Zeyd'in kendisine nispet
edildiği en yakın dededen itibaren sayıya girerler. Çocukları bir gruptan
sayılır. En yakın akrabalar grubuna asıl (anne, baba) ve füru (çocuklar) girer.
En sahih kavle göre akrabalık derecesi sıralamasında çocuk babadan, kardeş
dededen Önce gelir. İlk sıraya geçmede erkek ve veraset yolu ile tercih
yapılamaz. Bilakis baba, anne, oğul ve kız sıralamada aynı seviyededir.
Sıralamada kızın oğlu, oğlunun oğlunun oğlundan önce gelir. Bir kimse malını
kendi akrabalarına vasiyet ederse, en sahih kavle göre mirasçıları bu
vasiyetin kapsamına girmezler.
3.
Kazancı Vasiyet Etmek
Bir kimse
kölesinin kazancını, ev veya dükkanının gelirini vasiyet ederse caizdir.
Kendisine vasiyet yapılan kişi, köleden faydalanabilir ve onun rutin işlerden
elde ettiği kazanca malik olur. Keza en sahih kavle göre cariyenin mehrini
mülkiyetine geçirebilir. En sahih kavle göre cariyenin çocuğunu mülkiyetine
geçiremez. Çocuğun hükmü annesinin hükmü gibidir. Çocuğun kazandığı mal da
vasiyet edilenin mülkiyetine geçer. Çocuğu satmak veya onu azad etme hakkı,
çocuğu vasiyet edenin mirasçılarına aittir. Çocuktan belli bir süre için
istifade etmeyi keza en sahih kavle göre, süresiz de vasiyet etmişse nafakası
vasiyet edenin mirasçısına aittir.
Kölenin
menfaati süresiz vasiyet edilmişse, köleyi satmasının hükmü, kiraya verilen
malı satmanın hükmü gibidir. Faydalanmayı süresiz vasiyet etmişse, en sahih
kavle göre vasiyet yapılan kişiye satması sahih olup başkasına satamaz.
İstifade etmeyi süresiz vasiyet etmişse, kölenin tüm değeri malın üçte
birinden sayılır. Süreli vasiyette ise, kölenin değeri önce kazancına göre
takdir edilir, sonra bu müddet zarfında kazançsız olarak değeri takdir edilir.
Her iki değer arasındaki noksanlık farkı, malın üçte birinden sayılır.
En zahir
kavle göre, nafile haccı vasiyet etmek caizdir. Bedel gidecek kişi, vasiyete
göre ya vasiyet edenin memleketinden veya mikat sınırından itibaren
görevlendirilir. Vasiyet herhangi bir şey belirtmeksizin yapılmışsa, en sahih
kavle göre mikat sınırından itibaren bir kişi görevlendirilir. Farz olan
haccın masrafı, vasiyet edenin ana malından ödenir. Ancak masrafın ana maldan
veya malın üçte birinden ödenmesi vasiyet edilmişse, bu vasiyete riayet edilir.
Şayet herhangi bir şart belirtmeksizin, sadece haccetmeyi vasiyet etmişse,
masraf ana maldan ödenir. Zayıf kavle göre malın üçte birinden ödenir ve mikat
sınırından görevlendirme yapılır. En sahih kavle göre, yabancı birisi ölünün
mirasçısından izin almadan ölü adına farz haccı eda edebilir.
Ölünün
müretteb (oruç, zihar, katil... gibi) kefareti varsa, kefaret için vacib olan
mal, varisleri tarafından verilir. Muhayyer (yemin, nezir, hac... gibi) olan
kefaretleri için fakirlere ya yemek ye-dirilir veya elbise giydirilir. En sahih
kavle göre, muhayyer kefaretler için köle de azad edilebilir. Ölenin terikesi
yoksa, varisleri kendi malından kefareti verebilirler. Yabancı birisi, ölünün
kefareti için teberru olarak fakirlere yemek yedirir veya elbise giydirirse,
bu geçerli olur. Fakat en sahih kavle göre, Ölünün kefareti için köle azad
edemez. Mirasçısının veya yabancı kişinin ölü adına verdiği sadakanın faydası
ölüye dokunur.
4.
Vasiyetten Dönmek
Vasiyet
eden, yaptığı vasiyetin tümünden veya bir kısmından dönebilir. Vasi:
"Vasiyeti bozdum, iptal ettim, vasiyetten rücu ettim, feshettim veya bunu
varislerim için kıldım." demekle vasiyetten rücu etmiş olur.
Vasiyetten
rücu etmek; vasiyet malı satmak köleyi azad etmek veya vasiyet malını mehir
olarak vermek gibi akidler ile keza en sahih kavle göre vasiyet malını hibe
etmek veya rehine olarak teslim etmek, keza teslim etmeksizin rehine vermek
gibi tasarruflarla ve bu tasarruflarda bulunmak üzere mirasçılarına vasiyet etmekle
gerçekleşir. Keza en sahih kavle göre vasi, vasiyet edilen malı satmak üzere
vekil tayin eder veya malını satışa arz ederse rücu etmiş olur. Şayet vasiyet
ettiği buğdayı başka bir buğdaya karıştırırsa, vasiyetten rücu etmiş sayılır.
Bir kimse
buğday yığınından bir ölçek vasiyet eder de yığını daha iyi bir buğdaya
karıştırırsa, vasiyetten rücu etmiş olur. Fakat benzeri bir buğdayla
karıştırırsa, keza en sahih kavle göre daha düşük bir buğdaya karıştırırsa rücu
etmiş olmaz. Vasiyet ettiği buğdayı eker, un yapar veya unu hamur yaparsa;
pamuğu ip yapar, ipi örgü haline getirir veya kumaşı gömlek için biçer; vasiyet
ettiği tarlada bina yapar veya ağaç dikerse vasiyetten dönmüş sayılır