A. GENEL BİLGİLER – B. DİYET (KAN
BEDELİ) – C. KAN İDDİASINDA BULUNMAK VE KASEME
D. BAGİLER (İSYANCILAR) – E. İMAMETİN ŞARTLARI – F MÜRTEDİN HÜKMÜ
G. ZİNA
– H. HIRSIZLIK – I. İÇECEKLER BAHSİ – J. SAYYAL (SALDIRGAN)
BAGİLER
Bağiler,
devlet başkanına karşı baş kaldıran, ona itaat etmeyen veya üzerlerine vacib
olan yükümlülükten kaçınmakla devlet başkanına muhalefet edenlerdir. Bunların
azgın sayılmaları için kuvvet sahibi olmaları, baş kaldırmalarının caiz
olduğuna inandıkları bir tevillerinin ve kendisine itaat ettikleri bir
liderlerinin bulunması şarttır. Zayıf kavle göre tayin edilmiş bir imamları
bulunmalıdır.
Bir
kavim, cemaati terk eder veya büyük günah işleyen kimseyi kafir sayan
haricilerin görüşlerini izhar eder ve bize karşı savaş açmazlarsa, kendi
hallerine terk ederiz. Bizimle çarpışmaya kalkışırlarsa, bunların hükmü,
(ilerde açıklanacağı üzere) yol kesenlerin hükmü gibidir. Bağiler bir konuda
şahitlik ederlerse şahitlikleri kabul edilir. Hakimleri bir konuda hüküm verir
ve bizim hakimin kabul ettiği bir hüküm ise kabul edilir. Ancak kanımızı helal
sayarlarsa, hüküm ve şahitlikleri kabul edilmez.
Bağilerin
hakimi, bize yazıp gönderdiği hüküm infaz edilir. En sahih kavle göre şahitleri
dinlemek şartıyla hakimlerinin yazıp bil-dirdiğiyle hüküm verilir.
Bağiler,
bir islam beldesini ele geçirip orada hadleri icra eder, zekât, cizye ve haraç
alır ve maaşlı askerlerin maaşlarım Öderlerse sahihtir. Askerlerin maaşlarını
ödemek hakkında bir vecih vardır, yani ödeme yerli yerince yapılmış olmaz.
Bir azgın
adil birinin veya adil azgının malını telef eder ve bu . itlaf harp hali
dışında olursa, zamin olur. Harp halinde ise zamin olmaz. Bir kavle göre ise
asi olan tazminat öder. Güç sahibi olmayan asi, bir mal veya bir canı telef
ederse savaş halinde olsa bile tazminat öder. Güç sahibi olup te'vili
olmayanların hükmü, asinin hükmü gibidir.
Devlet
başkanı azgınlara, güvenilir ve zeki bir nasihatçiyi göndermedikçe onlara karşı
savaş açması caiz değildir. Azgınlar, zulme uğradıklarını veya idareye dair
bir şüpheleri bulunduğunu söylerlerse, bu haksızlık ve şüphe giderilir.
Ayaklanmakta ısrar ederlerse, devlet başkanı onlara nasihatte bulunur, sonra
kendilerine karşı savaş açacağını bildirir, Mühlet isterlerse, devlet başkanı
mühlet verip vermeme hususunda görüş bildirir ve kararını doğru gördüğü şeye
göre verir. Devlet başkanı savaştan kaçanları, yaralananları ve esirleri
öldürmez.
Savaş
sona erip grupları dağılıncaya kadar devlet başkanı esirleri -çocuk ve kadın
da olsa- serbest bırakmaz. Yalnız kendi isteği ile itaat etmeye başlayan asiyi
serbest bırakır. Savaş sona erdiğinde
taşkınlık
yapmayacaklarından emin ise, imam onların silâhlarını ve atlarını geri verir.
Zorunluluk olmadıkça asilerin silâh ve atları savaşta kullanılmaz.
Azgınlar,
ateş ve mancınık gibi şiddetli derecede korkunç olan şeylerle öldürülmezler.
Ancak onların bu silâhları kullanmaları veya bizi ihata etmeleri gibi bir
zorunluluk olursa kullanılır. Onlara karşı kafirlerden ve kaçanları arkadan
vurmayı caiz gören kimselerden yardım istenmez.
Azgınlar
bize karşı harp ehlinden yardım ister ve onlarla eman akdi yaparlarsa, bu akid
bizim için geçerli olmaz. En sahih kavle göre, akid onlar için geçerlidir.
Zimmet ehli onlara yardım eder ve bizimle savaşmalarının haram olduğunu
bilirlerse, olara verilen ahit ortadan kalkar. Zımmilerden zorla yardım
sağlayacak olurlarsa, kendilerine verilen ahit ortadan kalkmaz. Keza zımmiler:
"Sizinle savaşmalarının caiz olduğunu zannediyorduk." derlerse,
kendileriyle yapılan sözleşme ortadan kalkmaz. "Azgınların haklı
olduklarını biliyorduk." derlerse, mezhep alimlerhıce kabul edilen
rivayete göre, kendilerine verilen ahit bozulmaz. Zımmilerle yapılan savaşın
hükmü, imama karşı baş kaldıran azgınlarla yapılan savaşın hükmü gibidir.