A. GENEL BİLGİLER – B. DİYET (KAN BEDELİ) – C. KAN İDDİASINDA BULUNMAK VE KASEME
D. BAGİLER (İSYANCILAR) – E. İMAMETİN ŞARTLARI – F MÜRTEDİN HÜKMÜ
G. ZİNA
– H. HIRSIZLIK – I. İÇECEKLER BAHSİ – J. SAYYAL (SALDIRGAN)
GENEL
BİLGİLER
Canı
çıkarıp giderici fiiller üç kısımdır:
a- Kasten
öldürme.
b-
Yanlışlıkla öldürme. ;.
c- Kasta benzer öldürme.
Sadece
kasten öldürmede kısas vardır. Kasten öldürme, belirli bir şahsı genelikle
Öldüren yaralayıcı veya ağırlığı olan bir şeyle öldürmeye kastetmektir. Şahıs
veya fiil kastı olmadan bir kimse, başkasının üzerine düşer ve o şahıs ölür
veya bir ağaca atıp da bir insana isabet ederse bu yanlışlıkla öldürme olur.
Şayet her ikisini (şahıs ve fiili) kast edip çoğunlukla öldürmeyen bir şeyle
vurup Öldürürse, bu kasta benzer bir öldürme olur. Kırbaç veya değnekle vurup
öldürmek kasta benzer öldürmedir. Yine kişiye öldürücü bir yerinden iğne
batırmak, kasten öldürmek olur. Aynı şekilde kişiye öldürücü olmayan yerinden
bir şey batırıp bu sebeple şişer ve ölürse, bu kasten öldürmektir. Şayet
batırılan şeyin izi henüz belli olmadan hemen ölürse, kasta benzer öldürme
olur. Zayıf kavle göre bu kasda benzer öldürmedir. Bir başka zayıf kavle göre
ise bu fiil bir şey değildir. Kısas ve diyet gerektirmez. Kişinin topuk derisi
gibi acımayan bir yerine bir şey batırılır ve hemen ölürse hiçbir şey gerekmez.
Bir kimse
isteyerek birisini ölünceye kadar yemek ve içmekten alıkoyup hapseder ve hapis
süresi maktulün emsali kimselerin açlık ve susuzluk nedeniyle genellikle
öldükleri uzun bir süre kadar olursa, bu kasten öldürme olur. Süre uzun olmaz
ve daha önce kendisinde açlık ve susuzluk olmadığı halde hapiste ölürse, bu
kasta benzer öldürme olur. Şayet hapsedilirken kendisinde biraz açlık veya
susuzluk olur ve hapseden kişi onun bu durumunu biliyorsa, bu kasten öldürmu
olur. Durumunu bilmiyorsa, en zahir kavle göre kasten öldürme olmaz.
Ölüme
sebebiyet vermek de kısas gerektirir. Meselâ, iki kişi bir adamın bir başkasını
öldürdüğüne şahitlik ederlerse, o adam kısa-sen öldürülür. Sonra: "Bilerek
onun aleyhinde yalan söyledik." diyerek şahitliklerinden rücu ederlerse,
her iki şahide de kısas gerekir. Ancak veli onların yalan söylediklerini
bildiğini itiraf ederse şahitlere kısas uygulanmaz.
Bir kimse
yemeğe zehir katarak misafiri olan çocuğa veya deliye yedirir ve bu sebeple
ölürlerse, yemeği verene kısas tatbik etmek vacib olur. Bu yemeği akıllı ve
baliğ olan birine yedirir de, yemek sahibi yemeğin zehirli olduğunu bilmiyorsa
ve yiyen kimse ölürse, diyet vermesi gerekir. Bir kavle göre ise kendisine
kısas tatbik etmek gerekir. Başka bir kavle göre ise, herhangi bir şey gerekmez.
Bir
kimse, bir şahsın genellikle yediği yemeğe zehir katar ve o şahıs bilmeden
yemeği yer ve ölürse, bunun hükmü az önce geçen görüşlerin hükmü gibidir.
Yaralı,
öldürücü yarasını tedavi etmez ve bu sebeble ölürse caniye kısas vacib olur.
Boğucu sayılmayan
bir suya meselâ, yere yayılmış ve derinliği olmayan suya bir kimse atılır, o da
içinde uzanarak bekler ve ölürse boş yere ölmüş olur. Boğucu olan ancak
yüzmekle kurtulmanın mümkün olduğu bir suya atılan kimse, iyi yüzme bilmez veya
yüzmeyi iyi bildiği halde bağlı veya kötürüm ise, boğulması durumunda kasten
öldürülmüş olur. Sudan yüzmekle kurtulmak mümkün iken rüzgar veya dalga gibi
bir arıza yüzmeyi engeller ve bu sebeple ölürse, bu kasta benzer bir öldürme
olur. Şayet sudan kurtulma imkanı olur da kurtulmak için uğraşmaz ve ölürse, en
zahir kavle göre diyet gerekmez. İçinden kaçarak kurtulması mümkün olan bir
ateşe atılan kimse orada bekler ve ölürse, diyetinin verilip verilmeyeceği
hususunda farklı iki görüş vardır: Hem su hem de ateş meselesinde kısas
gerekmez. Bir veçhe göre, ateşle ölürmede kısas tatbik etmek vacib olur.
Bir
kimse, bir şahsı tutar da bir başkası gelir onu öldürürse veya bir kuyu kazar
da başkası onu o kuyuya atarsa veya bir adamı uçurumdan aşağıya yuvarlar da
yuvarladığı adamı başkası kılıçla ikiye bölerse; birinci durumda öldürene,
ikinci durumda kuyuya düşürene, üçüncü durumda ise adamı ikiye bölene kısas
uygulanır.
Bir
kimse, boğucu olan suya bir kişiyi atar da balık onu yutarsa en zahir kavle
göre, atana kısas tatbik etmek vacibtir. Su, boğucu olmayan bir su olup balık
onu yutarsa kısas tatbik etmek gerekmez. Fakat kasta benzer öldürme diyeti
vacib olur.
Bir
kimse, bir şahsı bir kişiyi öldürmeye zorlar ve o da adamı öldürürse, zorlayana
kısas tatbik etmek gerekir. Keza en zahir kavle göre, kısas zorlanana (katile)
da uygulanır. Şayet diyet vermeleri vacib olursa, ikisine taksim edilir. İki
katilden maktule denk olana kısas tatbik edilir. Müslüman ve zımminin bir
zımmiyi öldürmesi gibi. Belki diğeri yarım diyet öder.
Baliğ
kimse, baliğ olmayanı birisini öldürmeye zorlar ve öldürürse, baliğ olana kısas
uygulamak gerekir. Bu hüküm: "Çocuğun kastı da kasıttır." dediğimiz
takdirde hüküm böyledir. En zahir kavil de budur.
Bir kimse
bir şahsı ilerideki bir siluete ateş etmeye zorlar, zorlayan kişi o siluetin
aslında bir adam olduğunu bilir ve zorlanan da onun bir av olduğunu zannederse;
ateş edip onu öldürdüğü takdirde, en sahih kavle göre katili zorlayana kısas
tatbik etmek vacibtir. Onu bir ava ateş etmeye zorlar ve o da ateş ederken bir
adama isabet eder de adam ölürse, hiç birine kısas uygulanmaz.
Bir kimse
birisini ağaca çıkmaya zorlar da ayağı kayıp düşer ve ölürse, bu kasta benzer
öldürmedir. Zayıf kavle göre ise kasıtlı öldürmedir. Onu, kendini öldürmeye
zorlarsa örneğin: "Kendini öldür, yoksa seni öldürürüm." der ve o da
kendini öldürürse, en zahir kavle göre zorlayana kısas uygulamak gerekmez.
Bir kimse
başkasına: "Beni öldür yoksa seni öldürürüm." der, o şahıs da onu
öldürürse, mezhepçe kabul edilen rivayete göre katile kısas uygulamak gerekmez.
En zahir kavle göre diyet de gerekmez.
Bir kimse
başkasına: "Zeyd'i veya Amr'ı öldür, yoksa seni öldürürüm." der, o da
birini öldürürse bu ikrah sayılmaz. Katile kısas vacib olur.
1. İki Kişinin Cinayet İşlemesi
3. Yaralının Yaralı Olduğu Sürede Dinini Değiştirmesi veya Hür Olması
6. Maktulün Velisi ve Caninin Anlaşmazlığı
7. Kısası Kim Hak Eder ve Kim Uygular
8. Kasten Öldürmenin veya Yaralamanın Cezası ve Kısasta Affın Hükmü