MİN HAC ANA SAYFA

 

NİKAH

 

A. NİKAHIN KEYFİYETİ     B. SIDAK (MEHİR)

C. KASM VE NÜŞUZ (GECELEME HAKKI VE KADININ KOCASINA ASİ OLMASI)

D. HUL' (MAL KARŞILIĞINDA BOŞANMA)    E. TALAK (BOŞANMA)    F. İLA

G. ZIHAR    H. LİAN BAHSİ    I. İDDET    J. RADA' (SÜT EMME)    K. NAFAKA

 

ZIHAR

 

Mükellef (akil, baliğ) olan her kocanın buruk veya zımmi de ol­sa zihar akdinde bulunması sahihtir. Sarhoş olan kocanın zihar yap­masının hükmü, karısını boşamasının hükmü gibidir.

 

Zihar lafzı, sarih ve kinayeli olmak üzere iki çeşittir.

 

Sarih olan lafız kocanın karısına: "Sen üzerime, bana, berabe­rimde veya yanımda annemin sırtı gibisin." demesidir. Keza "Sen bana annemin sırtı gibisin." lafzı da en sahih kavle göre sarih lafızdır.

 

Kocanın karısına: "Senin cismin, bedenin veya nefsin annemin bedeni gibidir." demesi, veya "Annemin cismi veya annemin tümü gibisin." demesi sarih lafızdır.

 

En zahir kavle göre kocanın karısına: "Sen bana annemin eli, karnı veya göğsü gibisin." demesi zihardır. Keza: "Bana annemin gözü gibisin." sözüyle zihara niyet ederse zihar olur, saygı kastı ile söylerse zihar olmaz. Keza mutlak şekilde bir şeyi kastetmeksizin söylerse, en sahih kavle göre zihar yapmış olmaz.

 

Koca karısına: "Başın, sırtın veya elin bana, annemin sırtı gi­bidir." derse, en zahir kavle göre zihar yapmış olur. Kocanın karısını kendi ninesine benzetmesi de zihardır. Mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, erkeğin karısını herhangi bir mahremine ben­zetmesi de zihardır. Ancak bu mahremiyetin sonradan olmaması şarttır. Baldızın mahremiyeti gibi. Süt annesine ve oğlunun karısı­na benzetmesi ise zihar olmaz.

 

Koca karısını, yabancı bir kadına veya boşadığı karısına veya baldızına veya babasına veya liân akdi yaptığı kadına benzetirse bu anlamsız bir benzetme olur.

 

Ziharm bir şarta bağlanması sahihtir. Bir kimse karısına: "Di­ğer eşimden zihar yaparsam sen bana annemin sırtı gibisin." der, sonra da diğer eşinden zihar yaparsa her iki eşiyle zihar yapmış olur.

 

Bir kimse karısına: "Falan kadından zihar edersem sen bana annemin sırtı gibisin." der ve falan kadın kendisine yabancı olup ona zihar ile hitap ederse zihar yapmış olmaz. Ancak karısından zi­har. yapmaya niyet ederse zihar yapmış olur. Şayet bu yabancı kadınla sonra evlenir ve ondan zihar yaparsa birinci karısından zi­har yapmış olur.

 

Bir kimse karısına: "Falan yabancı kadından zihar yaparsam sen bana annemin sırtı gibisin." derse, bunun hükmü yukarıda ge­çen meselenin hükmü gibidir. Yabancı kadından nikah yaparsa, ni­kahtan önce zihar yapmış olmaz. Ancak karısından zihar yapmaya niyet ederse veya onu nikahı altına alırsa, zihar yapmış olur. Zayıf kavle göre ise zihar yapmış olmaz. Her ne kadar onunla evlenir ve ondan zihar yapsa da hüküm böyledir. Karışma: "Yabancı olduğu halde ondan zihar yaparsam sen bana annemin sırtı gibisin." derse zihar yapmış olmaz.

 

Bir kimse karısına: "Sen anemin sırtı gibi boşsun." der ve bu­nunla boşamaya niyet etmezse veya boşamaya niyet ederse veya zi-hara niyet ederse veya hem boşamaya hem de zihara niyet ederse, veya "Sen boşsun." sözü ile zihara niyet ederse, veya "Annemin sırtı gibisin." sözü ile talâka niyet ederse, her beş durumda da talâk olur zihar olmaz. "Sen boşsun." sözü ile talâka niyet ederse talâk olur.

 

"Sen annemin sırtı gibisin." sözü ile zihar yapmış olur. Ancak kalan talâklar ric'i ise, hem zihar hem de talâk meydana gelmiş olur.

 

 

1. Ziharın Keyfiyeti

 

Zihar yapan kimse zihardan dönmek isterse zihar kefareti ver­mesi lazımdır.

 

Zihardan dönüş, kişinin karısını zihardan sonra ayrılmaya im­kan verecek kadar bir süre nikahında tutmakla olur. Bu şekilde dav­ranan koca zihardan dönmüş olur ve kefaret vermesi lazımdır.

 

Zihara bitişik örneğin; ikisinden birisinin ölmesi, nikah akdi­nin feshi, bain talâk, kendisinden dönüş yapılmamış ric'i talâk veya zihardan sonra kocanın delirmesi gibi bir sebeple ayrılma olursa, ko­ca artık zihardan dönemez. Keza en sahih kavle göre karısını mülki­yetine geçirir veya onunla lian akdi yapsa da ona dönemez. Ancak bu durumda en sahih kavle göre zihardan önce kazif suçunun ol­ması şarttır.

 

Koca ric'i olan karısına müracaat eder veya zihar esnasında mürted olur da sonra İslam'a girerse, mezhep alimlerince kabul edi­len rivayete göre, ric'atla zihardan dönmüş sayılır. İslam'a girmekle zihardan dönmüş sayılmaz. Belki İslam'a girdikten sonra karısını boşayacak zaman geçer ve karısını boşamazsa, zihardan dönmüş sayılır. Koca karısına döndükten sonra bir sebeple ayrılma olursa, kefaret kalkmış olmaz.

 

Koca zihar kefareti vermeden karısı ile cinsel ilişkide bulun­ması haramdır. Keza en zahir kavle göre, şehvetle ona dokunması ve onu öpmesi gibi davranışlarda bulunması da haramdır. Ben diyorum ki, en zahir kavle göre ona dokunması veya öpmesi caizdir. Allah da­ha iyi bilir.

 

Kişinin belli bir vakit ile zihar yaptığı karısından yine belli bir vakit ile zihar yapması sahihtir. Örneğin, Ramazan ayı boyunca sen bana annemin sırtı gibisin demesi gibi. Bir kavle göre ise, vakitli olan zihar müebbet zihar olur. Diğer bir kavle göre ise vakitli yapılan zihar boş sözden ibarettir. Birinci meselede (vakitli ziharm caiz olması) zihardan dönüş, en sahih kavle göre kocanın karısını ni­kahı altında tutması ile olmaz. Bilakis belirtilen zaman içerisinde karısı ile cinsel ilişkide bulunmakla ona dönüş yapmış olur. Koca pe­nisinin başını karısının vaginasma geçirmesi ile kendisine kefaret vacib olur.

 

Bir kimse dört karısına: "Sizler bana annemin sırtı gibisiniz." derse, her dördü ile zihar yapmış olur. Şayet onları boşamaz da ni­kahında tutarsa, dört kefaret vermesi lazımdır, imam'm ilk kavline göre, bir kefaret vermesi lazımdır. Şayet art arda dört kelime ile on­lardan zihar yaparsa, ilk üç karısından yaptığı zihardan dönmüş sayılır. Eğer bir karısı için art arda ziharı tekrar eder ve bununla te-kid etmeye niyet ederse bir zihar olur. Her bir tekrar ile yeni bir  zi hara niyet ederse, en zahir kavle göre birkaç zihar yapmış sayılır. İkinci tekrarla birinci ziharmdan dönmüş sayılır.

 

 

 

2. Zihar Kefareti

 

Kefaret verilecek şeye niyet etmek şarttır. (Örneğin, köle azad etmek, oruç tutmak veya yemek yedirmek gibi.) Fakat kendisi için kefaret verilecek şeyi belli etmek şart değildir. (Zihar kefareti gibi.)

 

Zihar kefareti üçtür:

 

1- Köle Azad Etmek: Kefaret için olan köle, mümin olmalıdır. Çalışmaya veya kazanmaya mani bir ayıbı bulunmamalıdır. Küçük, kel ve yürüme imkanı olan topal kölenin kefaret için verilmesi caiz-dir. Şaşı, sağır, koku alamayan, kesik burunlu ve ayak parmakları ol­mayan köle kefaret olabilir.

 

Çalışamayan, ayakları, el parmaklarından serçe parmağı ve yüzük parmağı veya diğer parmaklarının iki boğumu olmayan köle, kefaret için uygun değildir. Ben diyorum ki, baş parmağının bir bo­ğumu olmayan köle kefaret için yeterli değildir. Allah daha iyi bilir.

 

Çalışamayacak derecede yaşlı olan, genellikle deliren veya iyi­leşmesi umulmayacak derecede hasta olan köle kefaret için yeterli olmaz. Şayet iyileşirse en sahih kavle göre kefaret olması caizdir.

 

Kefaret niyeti ile yakın derecede akraba olan köleyi satın alıp azad etmek, ümmü veled ve kendisi ile sahih kitabet akdi yapılmış köleyi azad etmek yeterli olmaz. Kendisi ile tedbir akdi yapılmış ve­ya azadlığı bir sıfata bağlanmış köle kefaret olabilir.

 

Zihar yapan kişi azadlığı bir şarta bağlanan köleyi kefaret vermeyi isterse caiz olmaz. Örneğin kölesine ilk başta: "Eve girersen hürsün." ikinci defa: "Eve girersen kefaretime karşılık hürsün." de­mesi gibi. Bu durumda köle eve girerse, hür olur fakat kefaret ola­maz.

 

Zihar yapan kimsenin kefarete karşılık azadlığı bir sıfata bağ­laması caizdir. Örneğin kişinin kölesine: "Eve girersen kefaretime karşılık hürsün;" demesi gibi.

 

Bir kimsenin iki kölesinden her birisinin yarısını iki kefareti­ne karşılık azad etmesi caizdir.

 

Fakir bir kimse yarıları hür olan iki kölesinden her birisinin yarısını bir kefarete karşılık azad ederse, en sahih kavle göre caiz­dir. Bir kimse kölesini bir mal karşılığında kefaretine karşılık azad ederse, bu kefaret için yeterli olmaz. Köleyi bir mal karşılığında azad etmenin hükmü, kadını bir mal karşılığında boşamanın hükmü gibidir.

 

Bir kimse ümmü veledin sahibine: "Ümmü veledini bin liraya karşılık azad et." der, efendi de: "Azad ettim." derse, cariye azad olur ve sahibine de bin lira vermesi lazımdır. Keza bir kimse birisine: "Köleni şu kadar mal karşılığında azad et." der, o da azad ederse en sahih kavle göre akid geçerlidir.

 

Bir kimse birisine: "Benim adıma köleni şu kadar mal karşılığında azad et." der ve o da azad ederse, talep eden adına hür olur ve belirtilen malı vermesi lazım gelir. En sahih kavle göre talep­te bulunan kişi, "i'tak/azad" lafzının peşinden köleye malik olur ve sonra onu azad eder.

 

Bir kimse bir köleye veya onun değeri kadar bir paraya malik olur da bu kendisinin ve aile efradının nafakasına kafi gelecek mik­tarda olup elbisesinden, evinden ve ihtiyaç duyduğu diğer şeylerden fazla ise, kefaret olarak köleyi azad eder. Kârı kendisine yetecek miktardan fazla değilse akarını, ticaretinin ana sermayesini, evini ve ülfet ettiği kıymetli iki kölesini satması kefaret vermek üzere köle satın alması en sahih kavle göre vacib değildir. Kefaret için bir köleyi fahiş bir fiyatla satın alması da gerekmez. Belki normal bir fi­yatla bir köleyi buluncaya kadar bekler. Zahir olan görüşlere göre ki­şinin fakirliği, kefareti eda etme vaktinde dikkate alınır.

 

2-  Oruç Tutmak: Bir köleyi azad etmeye gücü yetmeyen kişi kefaret niyeti ile ve hilâl hesabı ile ard arda iki ay oruç tutar. En sa­hih kavle göre ard arda oruç tutmaya niyet etmek şart değildir.

 

Bir kimse mesela ayın ortasında kefaret orucuna başlarsa, hilâl hesabına göre ondan sonra gelen ayı tam olarak hesapla­malıdır. Eksik kalan ilk ayı üçüncü aydan otuz güne tamamlar. Kişi, ard arda tuttuğu orucu özrü olmaksızın bir gün açarsa, keza imam'm son kavline göre hastalık sebebi ile açarsa, orucun ard ar­da olma vasfı bozulur.

 

Kadın, hayız hali sebebi ile orucuna ara verirse, orucun art ar­da olma vasfı bozulmaz, tuttuğu günler hesaplanır. Aynı şekilde mezhepçe kabul edilen rivayete göre, gün boyu delirmekle de orucun art arda olma vasfı'bozulmaz.

 

3- Altmış Miskine Yemek Yedirmek: Bir kimse yaşlılık veya hastalık sebebi ile oruç tutamıyor ve çoğunlukta olan ulemaya göre hastalığın iyileşmesi umulmuyorsa veya oruç sebebi ile kendisine şiddetli bir meşakkat dokunacaksa veya hastalığın ziyadeleşmesin­den korkarsa, altmış miskin veya fakire yemek yedirmek sureti ile kefaret verir. Kefaret kafire, haşimi ve muttalip oğullarına verilmez. Yemek fitre için verilmesi uygun olan gıda maddelerinden altmış müd (avuç) olarak verilir.